dışarıda - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

dışarıda



"dışarıda" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 22 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
dışarıda out zf.
General
dışarıda outdoor s.
dışarıda abroad s.
dışarıda without-door s.
dışarıda hypaethral s.
dışarıda outdoors zf.
dışarıda without zf.
dışarıda out of doors zf.
dışarıda out zf.
dışarıda outside zf.
dışarıda out-of-doors zf.
dışarıda withoutdoors zf.
dışarıda withouten [dialect] zf.
dışarıda withoutforth [obsolete] zf.
dışarıda outwards [obsolete] zf.
Idioms
dışarıda under open sky s.
dışarıda on the outside expr.
Technical
dışarıda extended s.
dışarıda popped s.
dışarıda protruding s.
Computer
dışarıda away expr.
Archaic
dışarıda thereout zf.

"dışarıda" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 200 sonuç

Türkçe İngilizce
General
dışarıda çevirim location shooting i.
dışarıda kullanım outdoor use i.
doğumda mesanenin dışarıda olması exstrophy vesica i.
dışarıda öğrenim foreign study i.
dışarıda geçirilen süre green time i.
(balıkçılık/avcılık gibi) dışarıda vakit geçiren kimse outdoorsman i.
evde pişirilen kek/kurabiyenin para toplamak amacıyla dışarıda satılması bake sale i.
dışarıda çamaşır kurutma airing i.
dışarıda bırakılma exclusion i.
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası gladstone i.
akşam yemeğini dışarıda yiyen kimse diner-out i.
dışarıda yemek yiyen kimse diner-out i.
dışarıda uyuyan kimse outlier i.
geceyi dışarıda geçiren kimse outlier i.
dışarıda olan şey outterm [obsolete] i.
dışarıda bulunan tuvalet petty [dialect] [uk] i.
dışarıda yemek yemek dine out f.
dışarıda gezip tozmak stay out f.
kapatmak ya da dışarıda bırakmak bar f.
dışarıda olmak be abroad f.
dışarıda bırakmak keep out f.
dışarıda yemek eat out f.
dışarıda bırakmak preclude f.
kapıyı kilitleyerek birini dışarıda bırakmak lock someone out f.
kötü havada dışarıda bulunmak brave the elements f.
dışarıda bırakmak shut out f.
dışarıda tutmak keep out f.
dışarıda kalmak stay out f.
dışarıda olmak be out f.
dışarıda oturmak sit out f.
dışarıda çalışmak work in the field f.
akşam yemeğini dışarıda yemek dine out f.
dışarıda bırakmak lock out f.
dışarıda yemek dine out f.
dışarıda vakit geçirmek spend time outside f.
saatlerce soğukta dışarıda kalmak be out in the cold for hours f.
birini soğukta dışarıda bekletmek/tutmak/bırakmak keep/leave/put someone out in the cold f.
gece geç saate kadar dışarıda kalmak stay out late f.
yağmuru dışarıda tutmak keep the rain out f.
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak stay out until the early hours f.
dışarıda bırakmak exclude f.
dışarıda oynamak play outside f.
dışarıda greve çağırmak pull f.
dışarıda bırakmak bate f.
nedenini dışarıda aramak externalize f.
nedenini dışarıda aramak externalise f.
dışarıda bırakmak blanket (out) f.
(kapıyı kapatarak) dışarıda bırakmak bolt f.
dışarıda olmak outlie [rare] f.
dışarıda bulunmak outlie [rare] f.
dışarıda tutmak outward [obsolete] f.
dışarıda yapılan outdoor s.
gözü dışarıda dissatisfied with what one has s.
dışarıda şekillenmiş exomorphic s.
gözü dışarıda likely to cheat one's spouse s.
tuvaletini dışarıda yapmaya alıştırılmış hayvan house-broken s.
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış untucked s.
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış untuck s.
dışarıda bırakılmamış unexcluded s.
dışarıda çalışan outside s.
kah dışarıda in and out zf.
dışarıda kalan bating ed.
Phrasals
baraj aracılığıyla dışarıda tutmak dam out f.
dışarıda bırakmak hem out f.
dışarıda bırakmak set aside f.
dışarıda tutmak close out f.
dışlamak, dışarıda bırakmak close out f.
dışarıda yemek eat out f.
dışarıda yemek eat a meal out f.
dışarıda yemek dine out f.
dışarıda bırakmak leave out f.
dışarıda/açık havada pişirmek (barbekü vb) cook out f.
dışarıda uyumak sleep out f.
dışarıda yemek eat something out f.
(öğle yemeğini) dışarıda yemek lunch out f.
dışarıda bırakmak factor out f.
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi dışarıda bırakmak factor out f.
bir şeyi filtreleyerek dışarıda bırakmak filter out f.
dışarıda bırakmak filter out f.
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek find (someone or something) out f.
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek find someone out f.
az/ küçük bir kısmı dışarıda kalmak peek out (from something) f.
saklandığı yerden az/ küçük bir kısmı dışarıda kalmak peek out f.
bir şeyin altından az/küçük bir kısmı dışarıda kalmak peek out f.
dışarıda bırakmak subtract from (something) f.
evden dışarıda, restoran, kafe gibi bir yerde yemek yemek eat out f.
bir bitkiyi dışarıda yaşamaya dayanıklı hale getirmek harden off f.
istenmeyen, güvenilmez kişileri/şeyleri dışarıda bırakarak grubu daraltmak winnow away f.
küçük bir kısmı dışarıda kalmak peek out of something f.
dışarıda yatmak bed out f.
dışarıda uyumak bed out f.
(özellikle dışarıda veya gayri resmi ortamlarda) çay yapmak brew up f.
(bir şeyi) dışarıda/açık havada pişirmek cook (something) out f.
dışarıda olduğunu öğrenmek find out f.
(birini/bir şeyi) dışarıda tutmak keep out (of something) f.
dışarıda yatmak lie out f.
dışarıda bırakılmak lie out f.
kapıyı kilitleyip dışarıda bırakmak lock out of f.
küçük bir kısmı dışarıda kalmak peek out of f.
Phrases
dışarıda (bir yerde) out at (some place) s.
Proverb
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur a prophet is not without honor save in his own country
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur prophet is not without honor save in his own country
Colloquial
ilk eş (özellikle zengin olmadan önce birlikte fedakarlıklara katlanan ve koca zengin olup gözü dışarıda olmaya başlayınca baştan savılan eş) starter wife i.
yemeği dışarıda yeme dinner outing i.
dışarıda modern görünen/modernlik taslayan kimse mod poser i.
(bir şey) için dışarıda olmak be out for (something) f.
dışarıda korkunç şeyler oluyor terrible things are happening outside expr.
hava buz gibi dışarıda baby, it's cold outside expr.
çıkışta/dışarıda buluşalım (kavga için) (you) wanna step outside? expr.
dışarıda bekle/bekliyorum (kavga için) (you) wanna step outside? expr.
çıkışta/dışarıda buluşalım (kavga için) (you) want to step outside? expr.
dışarıda bekle/bekliyorum (kavga için) (you) want to step outside? expr.
için dışarıda out to expr.
Idioms
dışarıda düzenlenecek bir etkinlik için uygun/güzel hava queen's weather i.
gözü dışarıda olma a roving eye i.
bir şeyi dışarıda bırakmak leave something in the open f.
gözü dışarıda olmak have a roving eye f.
bir şeyi dışarıda/sokakta yapmak take (out) on the street f.
bir şeye dışarıda/sokakta devam etmek take (out) on the street f.
bir şeyi dışarıda/sokakta yapmak take (out) on the streets f.
bir şeye dışarıda/sokakta devam etmek take (out) on the streets f.
(birini) oylamayla dışarıda/etkisiz bırakmak blackball (one) f.
(birini/bir şeyi) dışında/dışarıda tutmak keep (someone or something) at a distance f.
(birini/bir şeyi) dışında/dışarıda tutmak keep (someone or something) at arm's length f.
birini/bir şeyi dışarıda bırakmak leave someone/something out in the cold f.
dışarıda bırakılmış/kalmış left out in the cold s.
dışarıda ayaz var baby, it's cold outside expr.
dışarıda/soğukta/sokakta bırakılmış out in the cold expr.
dışarıda bırakılmış on the outside, looking in expr.
dışarıda hava çok soğuk it's brass monkeys outside [uk] expr.
dışarıda dondurucu bir soğuk var it's brass monkeys outside [uk] expr.
dışarıda götünü donduran bir soğuk var it's brass monkeys outside [uk] expr.
Speaking
akşam dışarıda yemek yemeye ne dersin? how about eating out tonight? expr.
akşam dışarıda yemek yiyelim mi? how about eating out tonight? expr.
ayakkabılarını dışarıda çıkarmalısın you should take off your shoes outside expr.
bizim için dışarıda bunun gibi başka bir yer yok there's no place like this out there for us expr.
dışarıda kar yağıyor it's snowing outside expr.
dışarıda yağmur yağıyor it's raining out expr.
dışarıda bekle wait outside expr.
dışarıda dikkatli ol be careful out there expr.
dışarıda mıydın? have you been outside? expr.
dışarıda görüşürüz I'll see you outside expr.
ne kadar sıklıkla dışarıda yersin? how often do you eat out? expr.
sen dışarıda mıydın? were you outside? expr.
sen dışarıda mıydın? were you just outside? expr.
(arayana/sorana/gelene) dışarıda olduğumu söyle tell them that i'm out expr.
Trade/Economic
dışarıda eğitim outside training i.
dışarıda yerleşik kişi non-resident i.
dışarıda kurgu foreign assembly i.
dışarıda yerleşik kişi nonresident i.
içeride ve dışarıda teslim free in and out i.
dışarıda kalmayı tercih etmek opt-out f.
Law
hücrede kalan bir suçlunun topluma dönüş için hazırlık olarak dışarıda geçirmesine izin verilen süre mobility i.
Insurance
hasarların dışarıda ödenmesi claims payable abroad i.
Technical
dışarıda tanımlanan dosya externally described file i.
dışarıda yayın arabası outside broadcast vehicle i.
dışarıda betimlenen veri externally described data i.
dışarıda betimlenen dosya externally described file i.
dışarıda yayın field pickup i.
dışarıda yayın outside broadcast i.
ucu dışarıda bırakılmış kiriş hammer beam i.
ucu dışarıda bırakılmış kiriş hammerbeam i.
Computer
dışarıda tanımlanan kütük externally described file i.
dışarıda tanımlanan veri externally described data i.
dışarıda bırakılacak ıp adreslerini ekle add exclusion expr.
dışarıda göster view outside expr.
dışarıda kalanlar ekle add exclusions expr.
yolu dışarıda bırak exclude path expr.
Television
dışarıda yayın field pickup i.
dışarıda yayın arabası outside broadcast vehicle i.
dışarıda yayın outside broadcast i.
Construction
(yağmur suyunu dışarıda tutup akıtmak için) tahtaları üst üste binecek şekilde çivilemek weatherboard f.
(yağmur suyunu, karı dışarıda tutup akıtmak için) tahtaları üst üste binecek şekilde çivilemek weather-board f.
Automotive
dışarıda kalan teker outer wheel i.
dışarıda yayın arabası ob van (outside broadcast van) kısalt.
Anatomy
dışarıda oluşup beyin zarına doğru geçen (sinir lifi, uyarı) corticipetal s.
dışarıda oluşup beyin zarına doğru geçen (sinir lifi, uyarı) corticoafferent s.
Psychology
dışarıda tutma externalisation i.
dışarıda tutma externalization i.
Gastronomy
balık kafalarının dışarıda bırakıldığı bir balık turtası tarifi stargazey pie i.
Botanic
dışarıda yetişen half-hardy s.
Breeding
baş bölgesinin dışarıda kaldığı bir tür sığır kafesi squeeze i.
Education
okul dışarıda günü outdoor classroom day i.
dışarıda değerlendirilen external s.
Religious
aşai rabbani ayinine katılmayı hak edenlere ciddiyetle hitap ederek katılamayanları dışarıda bırakmak fence the tables f.
Sport
(beyzbol) dışarıda away s.
Volleyball
arka orta dışarıda 6-man back defense i.
Cinema
dışarıda filme alma location shooting i.
dışarıda çevirim outdoor shooting i.
dışarıda çevirim exterior shooting i.
dışarıda çevirim location shooting i.
Engineering
taşkın suyunu tahliye ederken deniz suyunu dışarıda tutan bentli bir su yolu aboideau i.
Slang
(evsizler için) dışarıda yatmak sleep rough f.
dışarıda içmek be on the piss [uk] f.
dışarıda bırakılmış exed out s.
dışarıda görüşelim knuck if you buck expr.
British Slang
dışarıda yatmak doss f.
dışarıda yatmak dossdown f.
Modern Slang
gözü dışarıda kimse a dog i.
birçok kelimenin kısaltılmasından oluşan bir kısaltma ile ifade edilen lgbtq+ topluluğunu kimseyi dışarıda bırakmadan belirtebilmek için kullanılan bir ifade alphabet spectrum i.