|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
ortalamadan daha fazla güneş ışığı alan bölge |
sunbelt i.
|
|
2 |
Genel |
daha fazla bilgi |
further information i.
|
|
3 |
Genel |
daha da fazla olma |
deal i.
|
|
4 |
Genel |
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı |
epistrophe i.
|
|
5 |
Genel |
iki veya daha fazla parçadan oluşan giysi |
suit i.
|
|
6 |
Genel |
daha fazla destek |
further assistance i.
|
|
7 |
Genel |
tek metinde birleştirilmiş iki ya da daha fazla sayıda yazı |
conflate text i.
|
|
8 |
Genel |
daha fazla soru |
further question i.
|
|
9 |
Genel |
daha fazla yardım |
further assistance i.
|
|
10 |
Genel |
kazananı kaybedene oranla daha fazla zarara uğratmış savaş |
cadmean victory i.
|
|
11 |
Genel |
iki veya daha fazla anlamlılık |
equivocality i.
|
|
12 |
Genel |
daha fazla gelişim |
further development i.
|
|
13 |
Genel |
daha fazla/ileri geliştirilmesi |
further development i.
|
|
|
14 |
Genel |
gerekenden daha fazla iyileşme |
overhealing i.
|
|
15 |
Genel |
bir veya daha fazla kişiye seçim yapma hakkı verilmesi |
compromission i.
|
|
16 |
Genel |
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç |
tandem i.
|
|
17 |
Genel |
daha fazla eritme |
refusion i.
|
|
18 |
Genel |
daha fazla ergime |
refusion i.
|
|
19 |
Genel |
ucuz taşın arkasına daha fazla parlaklık sağlamak için uygulanan kaplama |
chaton i.
|
|
20 |
Genel |
daha fazla ödünç para verme |
reloan i.
|
|
21 |
Genel |
iki veya daha şeyden fazla en kestirme olanı |
near i.
|
|
22 |
Genel |
daha fazla büyüme veya gelişmeyi teşvik eden çekirdek veya başlangıç birikimi |
nest egg i.
|
|
23 |
Genel |
daha fazla kısım |
the most feck i.
|
|
24 |
Genel |
saatte yüz mil veya daha fazla hız yapmayı seven kimse |
ton-up i.
|
|
25 |
Genel |
gerekenden daha fazla süre işte bulunma durumu |
presenteeism i.
|
|
26 |
Genel |
bir kurumda daha fazla güç kazanmak isteyen bir kimsenin yaptığı eylemler |
empire-building i.
|
|
27 |
Genel |
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri |
kissing cousin i.
|
|
28 |
Genel |
(müşteriye) daha fazla şey satmaya çalışma |
upselling i.
|
|
29 |
Genel |
bir veya daha fazla sayıdaki sivri uçlu oval taştan meydana gelen yüzük seti |
marquise i.
|
|
30 |
Genel |
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı |
megaplex i.
|
|
31 |
Genel |
biraz daha fazla miktar |
huckleberry i.
|
|
32 |
Genel |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericord i.
|
|
33 |
Genel |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericorde i.
|
|
34 |
Genel |
20 veya daha fazla yıl boyunca kesintisiz kullanıldığından yasalarla korunan pencere |
light i.
|
|
35 |
Genel |
iki veya daha fazla bağlantılı yüzük |
gemel ring i.
|
|
36 |
Genel |
kumarda özel kullanım için bir veya daha fazla deste kartını saklama |
holdout i.
|
|
37 |
Genel |
(iki veya daha fazla şeyin) birbirine girmesi |
clash i.
|
|
38 |
Genel |
(iki veya daha fazla şeyin) çakışması |
clash i.
|
|
39 |
Genel |
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup |
den i.
|
|
40 |
Genel |
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun |
murder mystery i.
|
|
41 |
Genel |
iki veya daha fazla armanın kalkan üzerinde birleşmesi |
impalement i.
|
|
42 |
Genel |
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi |
impinging i.
|
|
43 |
Genel |
kanala zarar vermeksizin fazla suyu daha düşük seviyeye tahliye edebilen açık su kanalı yapısı |
drop i.
|
|
44 |
Genel |
(üç veya daha fazla) damarlılık |
palmation i.
|
|
45 |
Genel |
(üç veya daha fazla) yaprakçığı olma |
palmation i.
|
|
46 |
Genel |
(üç veya daha fazla) lobluluk |
palmation i.
|
|
47 |
Genel |
(üç veya daha fazla) bölümlü olma |
palmation i.
|
|
48 |
Genel |
aynı gerilim farkının iki veya daha fazla rezistansa uygulandığı elektrik cihazı devresi |
parallel i.
|
|
49 |
Genel |
dört veya daha fazla panelden oluşan çoklu pano formatı |
polyptych i.
|
|
50 |
Genel |
dokuz veya daha fazla muz taşıyan sap |
count i.
|
|
51 |
Genel |
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla katılımcı grubu |
panel i.
|
|
52 |
Genel |
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla kişiden oluşan misafir grubu |
panel i.
|
|
53 |
Genel |
beş veya daha fazla kişiden oluşan kaşif grubu |
post i.
|
|
|
54 |
Genel |
operasyonları desteklemek için daha fazla gerekli olmayan ve başka alanlara transfer edilmeye uygun vasıtaların sökülmesi |
roll-up i.
|
|
55 |
Genel |
bir veya daha fazla aday isminin çizildiği oy pusulası |
scratched ticket i.
|
|
56 |
Genel |
boş bardağı çevirdiğinde bardağın dibindeki damlaların tırnaktan akması halinde oyuncunun daha fazla içki içtiği bir oyun |
supernaculum [obsolete] i.
|
|
57 |
Genel |
daha fazla yükseltmek |
make higher f.
|
|
58 |
Genel |
daha fazla silahlanmış olmak |
outgun f.
|
|
59 |
Genel |
daha fazla gayret sarfetmek |
redouble one's efforts f.
|
|
60 |
Genel |
açık artırmada daha fazla fiyat vermek |
outbid f.
|
|
61 |
Genel |
daha fazla puan almak |
outpoint f.
|
|
62 |
Genel |
birşeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make heavy weather of something f.
|
|
63 |
Genel |
daha fazla olgunlaşmak |
grow more mellow f.
|
|
64 |
Genel |
daha fazla oy almak |
outvote f.
|
|
65 |
Genel |
daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak |
need more sources f.
|
|
66 |
Genel |
biriyle daha fazla ortak yönleri olmak |
have more in common with someone f.
|
|
67 |
Genel |
daha fazla resimle açıklamak |
grangerize f.
|
|
68 |
Genel |
daha fazla artmak |
increase a lot f.
|
|
69 |
Genel |
daha fazla artmak |
rise a lot f.
|
|
70 |
Genel |
daha fazla artmak |
increase much f.
|
|
71 |
Genel |
daha fazla bilgiye ulaşmak |
dig up further information f.
|
|
72 |
Genel |
daha fazla bilgiye ulaşmak |
receive further information f.
|
|
73 |
Genel |
-den daha fazla kalmak |
outstay f.
|
|
74 |
Genel |
-den daha fazla parlamak |
outshine f.
|
|
75 |
Genel |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell f.
|
|
76 |
Genel |
daha fazla detaya girmek |
go into more detail f.
|
|
77 |
Genel |
daha fazla teferruata girmek |
go into more detail f.
|
|
78 |
Genel |
daha fazla detay vermek |
enter more details f.
|
|
79 |
Genel |
daha fazla uçmak |
outfly f.
|
|
80 |
Genel |
(birine göre) daha fazla içmek |
outdrink f.
|
|
81 |
Genel |
daha fazla zarar vermek |
damage further f.
|
|
82 |
Genel |
daha fazla zarara uğratmak |
damage further f.
|
|
83 |
Genel |
daha fazla hasara uğratmak |
damage further f.
|
|
84 |
Genel |
daha fazla zarar görmek |
be damaged further f.
|
|
85 |
Genel |
daha fazla hasara uğramak |
be damaged further f.
|
|
86 |
Genel |
daha fazla hasar görmek |
be damaged further f.
|
|
87 |
Genel |
daha fazla hasar vermek |
damage further f.
|
|
88 |
Genel |
daha fazla zarara uğramak |
be damaged further f.
|
|
89 |
Genel |
daha fazla sürmek |
outlast f.
|
|
90 |
Genel |
daha fazla yaşamak |
outlast f.
|
|
91 |
Genel |
daha fazla yaşamak |
outlive f.
|
|
92 |
Genel |
daha fazla öğrenmek |
learn more f.
|
|
93 |
Genel |
daha fazla üretmek |
outproduce f.
|
|
94 |
Genel |
işine ailesinden daha fazla önem vermek |
place one's job before one's family f.
|
|
95 |
Genel |
payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak |
see more than its share of suffering f.
|
|
96 |
Genel |
daha fazla egzersiz yapmak |
do more exercises f.
|
|
97 |
Genel |
daha fazla egzersiz yapmak |
do more exercise f.
|
|
98 |
Genel |
daha fazla zaman istemek |
ask for more time f.
|
|
99 |
Genel |
birinden daha uzun/fazla yaşamak |
live longer than someone f.
|
|
100 |
Genel |
daha fazla kan dökülmesini istememek |
not want any more bloodshed f.
|
|
101 |
Genel |
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek |
pay more for something than it is really worth f.
|
|
102 |
Genel |
daha fazla çaba harcamak |
put more effort forth f.
|
|
103 |
Genel |
daha fazla harcamak |
outspend f.
|
|
104 |
Genel |
konuyu pekiştirmek için çeşitli materyaller aracılığıyla daha fazla çalışmak |
overlearn f.
|
|
105 |
Genel |
daha da/daha fazla borçlanmak |
go deeper into debt f.
|
|
106 |
Genel |
daha fazla resimle açıklamak |
grangerise f.
|
|
107 |
Genel |
gerekli olandan daha fazla yapmak |
overcommit f.
|
|
108 |
Genel |
olması gerekenden daha fazla uzatmak |
string out f.
|
|
109 |
Genel |
daha fazla satmak |
outsell f.
|
|
110 |
Genel |
daha fazla duyulmak |
overshare f.
|
|
111 |
Genel |
kendine daha fazla güvenli hale gelmek |
become more self-confident f.
|
|
112 |
Genel |
daha fazla dikkat etmek |
pay more attention f.
|
|
113 |
Genel |
daha fazla dayanamamak/sabredememek |
grow impatient f.
|
|
114 |
Genel |
daha fazla oy almak |
outpoll f.
|
|
115 |
Genel |
daha fazla kazanmak |
outearn f.
|
|
116 |
Genel |
daha fazla gelir elde etmek |
outearn f.
|
|
117 |
Genel |
daha fazla zaman harcamak |
spend more time f.
|
|
118 |
Genel |
bir veya daha fazla rakamı çıkartarak sayıyı kısaltmak |
truncate f.
|
|
119 |
Genel |
...den daha fazla yemek |
outeat f.
|
|
120 |
Genel |
daha fazla ilerlemek |
readvance f.
|
|
121 |
Genel |
daha fazla geliştirmek |
readvance f.
|
|
122 |
Genel |
oy pusulasından bir veya daha fazla adayın ismini çıkarmak |
scratch a ticket f.
|
|
123 |
Genel |
daha fazla ilgilenmemek |
be out f.
|
|
124 |
Genel |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelmesiyle oluşmak |
make f.
|
|
125 |
Genel |
(aroma, tat) daha fazla ortaya çıkmak |
bloom f.
|
|
126 |
Genel |
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak |
max f.
|
|
127 |
Genel |
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak |
mediate f.
|
|
128 |
Genel |
(iki veya daha fazla kişi) arasında ilişki kurmak |
bond f.
|
|
129 |
Genel |
(bir şeyi veya kimseyi) daha fazla takip edememek |
lose f.
|
|
130 |
Genel |
siyasi bir kampanya için (diğer adaydan) daha fazla mali destek toplamak |
outraise f.
|
|
131 |
Genel |
daha fazla güç vermek |
overpower f.
|
|
132 |
Genel |
daha fazla harcamak |
overspend f.
|
|
133 |
Genel |
daha fazla ödeme yapmak |
overspend f.
|
|
134 |
Genel |
sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak |
rule f.
|
|
135 |
Genel |
daha fazla çabalamaya zorlamak |
drive f.
|
|
136 |
Genel |
(tek katlı iki veya daha fazla ipliği) birlikte bükmek |
fold f.
|
|
137 |
Genel |
(üç veya daha fazla nokta) çakışmak |
osculate f.
|
|
138 |
Genel |
daha fazla kandırmak |
outfool f.
|
|
139 |
Genel |
daha fazla somurtmak |
outfrown f.
|
|
140 |
Genel |
daha fazla kaş çatmak |
outfrown f.
|
|
141 |
Genel |
(birinden) daha fazla kazanmak |
outgain f.
|
|
142 |
Genel |
(bir şeyden) daha fazla kazanmak |
outgain f.
|
|
143 |
Genel |
(amerikan futbolu) rakip takımdan daha fazla saha kazanmak |
outgain f.
|
|
144 |
Genel |
daha fazla vermek |
outgive f.
|
|
145 |
Genel |
-den daha fazla parıldamak |
outgleam f.
|
|
146 |
Genel |
'-den daha fazla ışıldamak |
outgleam f.
|
|
147 |
Genel |
-den daha fazla parıldamak |
outglitter f.
|
|
148 |
Genel |
'-den daha fazla ışıldamak |
outglitter f.
|
|
149 |
Genel |
-den daha fazla parıldamak |
outglow f.
|
|
150 |
Genel |
'-den daha fazla yanmak |
outglow f.
|
|
151 |
Genel |
daha fazla kemirmek |
outgnaw f.
|
|
152 |
Genel |
daha fazla ısırmak |
outgnaw f.
|
|
153 |
Genel |
daha fazla dişlemek |
outgnaw f.
|
|
154 |
Genel |
'-den daha fazla adı çıkmış olmak |
outname f.
|
|
155 |
Genel |
(bir diğerinden) daha fazla gece öyküsü anlatmak |
outnight f.
|
|
156 |
Genel |
daha fazla boyamak |
outpaint f.
|
|
157 |
Genel |
daha fazla metrese sahip olmak |
outparamour f.
|
|
158 |
Genel |
(boksta) daha fazla puan kazanarak rakibi mağlup etmek |
outpoint f.
|
|
159 |
Genel |
daha fazla değer vermek |
outprize f.
|
|
160 |
Genel |
daha fazla vadetmek |
outpromise f.
|
|
161 |
Genel |
daha fazla takip etmek |
outpursue f.
|
|
162 |
Genel |
daha fazla alıntı yapmak |
outquote f.
|
|
163 |
Genel |
daha fazla kaldırmak |
outraise f.
|
|
164 |
Genel |
'-den daha fazla okumak |
outread f.
|
|
165 |
Genel |
daha fazla oy almak |
outrun f.
|
|
166 |
Genel |
daha fazla söylemek |
outsay f.
|
|
167 |
Genel |
daha fazla plan yapmak |
outscheme f.
|
|
168 |
Genel |
daha fazla azarlamak |
outscold f.
|
|
169 |
Genel |
daha fazla günah işlemek |
outsin f.
|
|
170 |
Genel |
daha fazla spor yamak |
outsport f.
|
|
171 |
Genel |
daha fazla belirtmek |
outstate [rare] f.
|
|
172 |
Genel |
daha fazla bildirmek |
outstate [rare] f.
|
|
173 |
Genel |
daha fazla esnemek |
outstretch f.
|
|
174 |
Genel |
daha fazla çalışmak |
outstudy f.
|
|
175 |
Genel |
daha fazla acı çekmek |
outsuffer f.
|
|
176 |
Genel |
daha fazla küfretmek |
outswear f.
|
|
177 |
Genel |
daha fazla şişmek |
outswell [obsolete] f.
|
|
178 |
Genel |
(birinden) daha fazla konuşmak |
outtalk f.
|
|
179 |
Genel |
daha fazla değişmesini engellemek |
freeze f.
|
|
180 |
Genel |
daha fazla arıtmak |
superrefine f.
|
|
181 |
Genel |
daha fazla teklif vermek |
outbid f.
|
|
182 |
Genel |
daha fazla değen |
worthier s.
|
|
183 |
Genel |
bir veya daha fazla sömürgeye ait veya onunla ilgili olan |
colonial s.
|
|
184 |
Genel |
daha fazla otla dolu |
weedier s.
|
|
185 |
Genel |
daha fazla kanadı olan |
wingier s.
|
|
186 |
Genel |
-den çok daha fazla |
much more than s.
|
|
187 |
Genel |
her zamankinden daha fazla |
more than ever s.
|
|
188 |
Genel |
-den daha fazla |
more than s.
|
|
189 |
Genel |
ışık hızından daha fazla hıza sahip |
superluminal s.
|
|
190 |
Genel |
beklenenden daha fazla |
more than expected s.
|
|
191 |
Genel |
iki veya daha fazla millet ile ilgili |
cross-national s.
|
|
192 |
Genel |
iki veya daha fazla millete dair |
cross-national s.
|
|
193 |
Genel |
çok daha büyük/fazla |
far greater s.
|
|
194 |
Genel |
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış |
tandem s.
|
|
195 |
Genel |
iki veya daha fazla renkle boyanmış (saç) |
ticked s.
|
|
196 |
Genel |
daha fazla parçalara ayrılamaz |
undecomposable s.
|
|
197 |
Genel |
talep edilenden daha fazla yere sahip |
undersubscribed s.
|
|
198 |
Genel |
daha fazla tanınan |
better-known s.
|
|
199 |
Genel |
bir veya daha fazla yüzünde ince melamin tabakası bulunan |
melamine-faced s.
|
|
200 |
Genel |
daha fazla ayırt edilemez |
minimal s.
|
|
201 |
Genel |
(özellikle üç veya daha fazla ip veya kumaşın iç içe geçmesi şeklinde) dolaşık |
braided s.
|
|
202 |
Genel |
birbirine yakın üç veya daha fazla kimyasal maddeye ait veya ilgili |
gamma s.
|
|
203 |
Genel |
beşten daha fazla ince levha ile kaplı bir iç yüzü olan (kemer) |
multifoil s.
|
|
204 |
Genel |
üç veya daha fazla tarafı olan (sözleşme) |
multilateral s.
|
|
205 |
Genel |
iki veya daha fazla parametre ile ilişkili |
multiparameter s.
|
|
206 |
Genel |
iki veya daha fazla parametreye dayanan |
multiparameter s.
|
|
207 |
Genel |
iki veya daha fazla uçbirimi bulunan (bilgisayar sistemi) |
multiterminal s.
|
|
208 |
Genel |
iki veya daha fazla şeyin ilki olan |
old s.
|
|
209 |
Genel |
mümkün olan iki veya daha fazla yöntemden yalnızca biri işe yarayan |
one-way s.
|
|
210 |
Genel |
bir veya daha fazla bağlı kuruluşun sermaye çoğunluğuna sahip olan (şirket, girişim) |
parent s.
|
|
211 |
Genel |
belirtilen boyuttan daha fazla olan |
plus s.
|
|
212 |
Genel |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü |
systematic s.
|
|
213 |
Genel |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili |
systematic s.
|
|
214 |
Genel |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematic s.
|
|
215 |
Genel |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü |
systematical s.
|
|
216 |
Genel |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili |
systematical s.
|
|
217 |
Genel |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematical s.
|
|
218 |
Genel |
daha fazla başka |
any more zf.
|
|
219 |
Genel |
biraz daha fazla |
a bit more zf.
|
|
220 |
Genel |
iki bin yıldan daha fazla bir süredir |
for more than two thousand years zf.
|
|
221 |
Genel |
çok daha fazla |
a lot more zf.
|
|
222 |
Genel |
çok daha fazla |
by far zf.
|
|
223 |
Genel |
daha fazla değil |
no more zf.
|
|
224 |
Genel |
-den daha fazla |
above zf.
|
|
225 |
Genel |
-den daha fazla |
upwards of zf.
|
|
226 |
Genel |
daha fazla değil |
no longer zf.
|
|
227 |
Genel |
daha fazla bilgi için |
for more information zf.
|
|
228 |
Genel |
daha da fazla |
even more zf.
|
|
229 |
Genel |
daha bile fazla |
even more zf.
|
|
230 |
Genel |
beklenenden daha fazla |
more than estimated zf.
|
|
231 |
Genel |
tahmin edilenden daha fazla |
more than estimated zf.
|
|
232 |
Genel |
haftada iki veya daha fazla kez |
twice a week or more zf.
|
|
233 |
Genel |
daha fazla değil |
namo [obsolete] zf.
|
|
234 |
Genel |
daha fazla değil |
nathmore [obsolete] zf.
|
|
235 |
Genel |
daha fazla derecede |
worse zf.
|
|
236 |
Genel |
daha fazla bir şekilde |
superiorly zf.
|
|
237 |
Genel |
den daha fazla |
above zf.
|
|
238 |
Genel |
-den daha fazla |
farther than ed.
|
|
239 |
Genel |
çok daha fazla |
far more than ed.
|
|
240 |
Genel |
hatta bundan daha fazla |
yet more bağ.
|
|
241 |
Genel |
ça/çe daha fazla |
the more the more bağ.
|
|
242 |
Genel |
bundan daha fazla |
yet more bağ.
|
|
243 |
Genel |
(māori dilinde iki veya daha fazla kişiye) selam |
tena koutou [nz] ünl.
|
|
244 |
Genel |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
pleio- ök.
|
|
245 |
Genel |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
pleo- ök.
|
|
246 |
Genel |
daha fazla anlamını veren bir ön ek |
plio- ök.
|
|
247 |
Genel |
daha fazla anlamına gelen bir ön ek |
super- ök.
|
|
Phrasals |
|
248 |
Öbek Fiiller |
(mevcut yayım hakkında) daha fazla bilgi aramak |
follow up f.
|
|
249 |
Öbek Fiiller |
daha fazla önlem almak |
follow up f.
|
|
250 |
Öbek Fiiller |
olduğundan daha fazla ciddiye almak |
blow up f.
|
|
251 |
Öbek Fiiller |
daha fazla para istemeden ek olarak satmak |
toss in f.
|
|
252 |
Öbek Fiiller |
bir veya daha fazla bilgisayar dosyasını başka bir formatta kaydetmek/başka bir formata dönüştürmek |
render down f.
|
|
253 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
254 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
255 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
256 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
257 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
258 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
259 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
260 |
Öbek Fiiller |
ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
261 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
262 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
263 |
Öbek Fiiller |
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek |
yoke together f.
|
|
264 |
Öbek Fiiller |
daha fazla (bir şey) kazanmak |
gain in (something) f.
|
|
265 |
Öbek Fiiller |
daha fazla (bir özellik) kazanmak |
gain in (something) f.
|
|
266 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek |
splice together f.
|
|
267 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek |
splice together f.
|
|
268 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek |
splice together f.
|
|
269 |
Öbek Fiiller |
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek |
splice together f.
|
|
270 |
Öbek Fiiller |
iki veya daha fazla birbirinden farklı şeyin genlerinin yeniden birleşmesini sağlamak |
splice together f.
|
|
271 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak |
come between (two or more people) f.
|
|
272 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek |
come between (two or more people) f.
|
|
273 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
come between (two or more people) f.
|
|
274 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
come between (two or more people) f.
|
|
275 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak |
come between (two or more people) f.
|
|
276 |
Öbek Fiiller |
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
decide among (someone or something) f.
|
|
277 |
Öbek Fiiller |
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
decide among (someone and someone else) f.
|
|
278 |
Öbek Fiiller |
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek |
go further f.
|
|
279 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek |
place (someone or something) above (someone or something) f.
|
|
280 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek |
place (someone or something) before (someone or something) f.
|
|
281 |
Öbek Fiiller |
-den daha fazla önem vermek |
place before f.
|
|
282 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) ahead of (someone or something) f.
|
|
283 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) before (someone or something) f.
|
|
284 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek |
put (someone or something) in front of (someone or something) f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek |
vary between (someone or something) f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek |
vary between (something) f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında gidip gelmek |
vary between (something) f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
vary between (something) f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
vary between (something) and (something else) f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
vary between (something) and (something else) f.
|
|
Phrases |
|
292 |
İfadeler |
dayanabileceğinden daha fazla |
more than (one) can endure expr.
|
|
293 |
İfadeler |
katlanabileceğinden daha fazla |
more than (one) can endure expr.
|
|
294 |
İfadeler |
evden uzak olunca evle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme |
go abroad and you'll hear news of home expr.
|
|
295 |
İfadeler |
memleketten uzak olunca memleketle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme |
go abroad and you'll hear news of home expr.
|
|
296 |
İfadeler |
daha fazla değilse |
if not more expr.
|
|
297 |
İfadeler |
daha fazla okunacak kaynak |
(for) further reading expr.
|
|
298 |
İfadeler |
daha fazla bilgi için |
(for) further reading expr.
|
|
299 |
İfadeler |
daha fazla/ilave inceleme/değerlendirme için |
for further consideration expr.
|
|
300 |
İfadeler |
daha fazla kaynak |
further resources expr.
|
|
301 |
İfadeler |
daha fazla yardım için |
for further assistance expr.
|
|
302 |
İfadeler |
daha fazla bilgi az sonra |
further information to follow expr.
|
|
303 |
İfadeler |
daha fazla destek için |
for further assistance expr.
|
|
304 |
İfadeler |
daha fazla okuma |
(for) further reading expr.
|
|
305 |
İfadeler |
daha fazla bilgi için |
for further information expr.
|
|
306 |
İfadeler |
daha fazla gecikme |
further delays expr.
|
|
307 |
İfadeler |
herkesten daha fazla |
more than anyone expr.
|
|
308 |
İfadeler |
ne daha az ne daha fazla |
nothing less nothing more expr.
|
|
309 |
İfadeler |
çok daha fazla |
heaps more expr.
|
|
310 |
İfadeler |
lafı daha fazla uzatmadan |
without further ado expr.
|
|
Proverb |
|
311 |
Atasözü |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
a creaking door hangs longest
|
|
312 |
Atasözü |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
a creaking gate hangs longest
|
|
313 |
Atasözü |
dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir |
onlookers see most of the game
|
|
314 |
Atasözü |
daha fazla açıklamaya gerek yok |
a nod is as good as a wink
|
|
315 |
Atasözü |
daha fazla ayrıntıya gerek yok |
a nod is as good as a wink
|
|
316 |
Atasözü |
daha fazla açıklamaya gerek yok |
a nod's as good as a wink [uk]
|
|
317 |
Atasözü |
daha fazla ayrıntıya gerek yok |
a nod's as good as a wink [uk]
|
|
318 |
Atasözü |
ucuza kaçmak ileride daha fazla para kaybetmeye sebep olur |
cheapest is dearest
|
|
319 |
Atasözü |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
creaking door hangs longest
|
|
320 |
Atasözü |
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü |
creaking gate hangs longest
|
|
321 |
Atasözü |
dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür |
lookers-on see most of the game
|
|
322 |
Atasözü |
seyirciler daha fazla şey görür |
lookers-on see most of the game
|
|
Colloquial |
|
323 |
Konuşma Dili |
hatalı olduğu düşünülen kişiden daha fazla hatalı olma durumu |
a mote in someone's eye i.
|
|
324 |
Konuşma Dili |
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün |
fruit of the union i.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün |
fruit of the union i.
|
|
326 |
Konuşma Dili |
iki veya daha fazla şeyin etkileşiminden doğan sonuç, ürün |
fruit of the union i.
|
|
327 |
Konuşma Dili |
(beyzbol) yere çarpıp iki veya daha fazla iç saha oyuncusunun arasından geçen top |
a ground ball with eyes i.
|
|
328 |
Konuşma Dili |
bir kurumda daha fazla güç peşinde koşan kimse |
empire-builder i.
|
|
329 |
Konuşma Dili |
(ingiltere'de) 300.000 adetten daha fazla satan albüm |
platinum disc i.
|
|
330 |
Konuşma Dili |
(ingiltere'de) 600.000 adetten daha fazla satan şarkı |
platinum disc i.
|
|
331 |
Konuşma Dili |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners f.
|
|
332 |
Konuşma Dili |
daha fazla bölüm çekmek |
make more shows f.
|
|
333 |
Konuşma Dili |
daha fazla risk almak |
take more of a risk f.
|
|
334 |
Konuşma Dili |
daha fazla risk almak |
take more risk f.
|
|
335 |
Konuşma Dili |
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak |
have (got) it over (someone or something) f.
|
|
336 |
Konuşma Dili |
(birine) daha fazla özgürlük tanımak |
let (one) have (one's) head f.
|
|
337 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye daha fazla katlanamamak |
have had it f.
|
|
338 |
Konuşma Dili |
bir şeyi daha fazla hazmedememek |
have had it f.
|
|
339 |
Konuşma Dili |
bir şeye daha fazla dayanamamak |
can't take something for much longer f.
|
|
340 |
Konuşma Dili |
daha fazla sosyalleşmek |
get out more f.
|
|
341 |
Konuşma Dili |
daha fazla dışarı çıkmak |
get out more f.
|
|
342 |
Konuşma Dili |
evden daha fazla çıkmak |
get out more f.
|
|
343 |
Konuşma Dili |
daha fazla gezip dolaşmak |
get out more f.
|
|
344 |
Konuşma Dili |
'-den daha fazla parlamak |
have it over f.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
daha fazla gözden geçirilme imkanı olmayan (sonuç) |
net-net s.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade |
that goes double for expr.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
bildiğinden daha fazla |
more than you know expr.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
beklenenden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
bundan daha fazla sevinemezdim |
couldn't be happier expr.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
daha fazla uğraş |
try harder expr.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
her zamankinden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
ebeveynlere daha fazla bilgi için çocuklarının okullarını aramaları tavsiye ediliyor |
parents are advised to call their child's school for more information expr.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
hatta daha da fazla |
and then some expr.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
'-den daha fazla |
and counting expr.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
daha fazla rahatsız etmek istemem |
I don't want to wear out my welcome expr.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
içeri sorarak daha fazla bilgi alabilirsin(iz) |
inquire within expr.
|
|
357 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
a sight more expr.
|
|
358 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
359 |
Konuşma Dili |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
362 |
Konuşma Dili |
daha fazla sinirlendirme |
don't push expr.
|
|
363 |
Konuşma Dili |
daha fazla bilginiz olması açısından |
fyfi (for your further information) expr.
|
|
364 |
Konuşma Dili |
senin (bir şeyinin) karşısına daha fazla (bir şeyle) çıkıyorum |
I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
|
|
365 |
Konuşma Dili |
sen (bir şey) yaptıysan ben daha fazla (bir şey) yaptım |
I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
|
|
366 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upward of (something) expr.
|
|
367 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upwards of (something) expr.
|
|
368 |
Konuşma Dili |
daha fazla ne diyebilirim ki? |
what (more) do you want me to say? expr.
|
|
369 |
Konuşma Dili |
daha fazla ne yapılabilir? |
what more can be done? expr.
|
|
Idioms |
|
370 |
Deyim |
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması |
blame game i.
|
|
371 |
Deyim |
iki veya daha fazla grup arasında kalıcı antlaşma |
covenant of salt [archaic] i.
|
|
372 |
Deyim |
kendi iç ilişkileri bozulduğu için karşıt gruptan daha fazla zarar gören müttefikler |
circular firing squad i.
|
|
373 |
Deyim |
protestanlık öğretilerini yerine getiren fakat giderek daha politikleştirilmesi ve daha fazla muhafazakarlıkla ilişkilendirilmesi sebebiyle protestan olarak anılmaktan kaçınan kimse |
exvangelical i.
|
|
374 |
Deyim |
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse |
bed blocker i.
|
|
375 |
Deyim |
seçimde başarılı olmak için saflarını birleştiren iki veya daha fazla siyasetçi |
dream ticket i.
|
|
376 |
Deyim |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşıma |
precedence over (someone or something) i.
|
|
377 |
Deyim |
destenin tepesinden bir veya daha fazla kart almak |
burn a card f.
|
|
378 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevilmek |
be the world to (one) f.
|
|
379 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevilmek |
be all the world to somebody f.
|
|
380 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevilmek |
mean all the world to somebody f.
|
|
381 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to (one) f.
|
|
382 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevmek |
be/mean (all) the world to somebody f.
|
|
383 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to (one) f.
|
|
384 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevmek |
mean the world to (someone) f.
|
|
385 |
Deyim |
İsviçre peynirinden daha fazla deliği olmak |
have more holes than swiss cheese [us] f.
|
|
386 |
Deyim |
daha fazla bilmek de istememek |
know little and care less (about someone or something) f.
|
|
387 |
Deyim |
daha fazla dayanamamak/tutamamak (tuvalet) |
not able to wait f.
|
|
388 |
Deyim |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of something f.
|
|
389 |
Deyim |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of doing something f.
|
|
390 |
Deyim |
bir işi daha fazla yapmak |
get more out of f.
|
|
391 |
Deyim |
daha fazla ilerleyememek |
grind to a halt f.
|
|
392 |
Deyim |
daha fazla mesafe katetmek |
get over more ground f.
|
|
393 |
Deyim |
daha fazla yol almak |
get over more ground f.
|
|
394 |
Deyim |
diğerlerinden daha fazla alkol içmek |
drink someone under the table f.
|
|
395 |
Deyim |
ederinden daha fazla ödemek |
pay over the odds f.
|
|
396 |
Deyim |
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make a meal of something f.
|
|
397 |
Deyim |
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make a meal out of something f.
|
|
398 |
Deyim |
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
take precedence over f.
|
|
399 |
Deyim |
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
have precedence over f.
|
|
400 |
Deyim |
(bir sorunu/sıkıntıyı) daha fazla düşünmemek |
not give it another thought f.
|
|
401 |
Deyim |
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak |
join (up) the dots f.
|
|
402 |
Deyim |
katolikliğin kurallarına gerekenden daha fazla bağlı olmak |
be more catholic than the pope (himself) f.
|
|
403 |
Deyim |
bir sorunu çözmek için belli bir miktar parayı harcamaktan kaçınırken uzun vadede problem büyüdüğünde daha fazla para harcamak zorunda kalmak |
be penny-wise and dollar-foolish f.
|
|
404 |
Deyim |
daha fazla takdir etmek |
think better of f.
|
|
405 |
Deyim |
bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak |
make heavy weather of doing something f.
|
|
406 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners f.
|
|
407 |
Deyim |
daha fazla çaba harcamak/göstermek |
add oil f.
|
|
408 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevmek |
be the world to somebody f.
|
|
409 |
Deyim |
her şeyden daha fazla sevmek |
mean the world to somebody f.
|
|
410 |
Deyim |
birinden daha fazla alkol içmek |
drink somebody under the table f.
|
|
411 |
Deyim |
daha fazla dahil olmak |
get in deeper f.
|
|
412 |
Deyim |
daha fazla bulaşmak |
get in deeper f.
|
|
413 |
Deyim |
(bir konuda(birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak |
have (got) it over (someone or something) in (something) f.
|
|
414 |
Deyim |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
have precedence over (someone or something) f.
|
|
415 |
Deyim |
(bir şeyden) daha fazla fayda sağlamak |
have the best of (something) f.
|
|
416 |
Deyim |
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek |
not give (something) a second thought f.
|
|
417 |
Deyim |
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek |
not give (something) another thought f.
|
|
418 |
Deyim |
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak |
take precedence over (someone or something) f.
|
|
419 |
Deyim |
(iki veya daha fazla kişiyi) bir araya getirmek/koymak |
throw (two or more people) together f.
|
|
420 |
Deyim |
(iki veya daha fazla kişiyi) yan yana getirmek |
throw (two or more people) together f.
|
|
421 |
Deyim |
iki veya daha fazla afro american arasındaki suç ya da şiddet olaylarına ilişkin olarak kullanılan deyim |
black on black s.
|
|
422 |
Deyim |
ortalamadan daha iyi/yüksek/fazla |
ahead of the curve s.
|
|
423 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more than someone has had hot dinners [uk] s.
|
|
424 |
Deyim |
deneyimi karşısındakinden daha fazla |
more than someone has had hot dinners [uk] s.
|
|
425 |
Deyim |
gerekenden/beklenenden daha fazla |
above and beyond something s.
|
|
426 |
Deyim |
gerekenden/beklenenden daha fazla |
above and beyond the call of duty s.
|
|
427 |
Deyim |
çok daha fazla/çok daha az |
a (damn) sight less/fewer (something) zf.
|
|
428 |
Deyim |
çok daha fazla |
a (damn) sight more (something) zf.
|
|
429 |
Deyim |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can bear zf.
|
|
430 |
Deyim |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can stand zf.
|
|
431 |
Deyim |
daha fazla uzatmadan |
with no further ado expr.
|
|
432 |
Deyim |
beklenenden daha fazla |
over the top expr.
|
|
433 |
Deyim |
daha fazla katılamazdım |
I couldn't agree more expr.
|
|
434 |
Deyim |
çok daha fazla |
whole lot more expr.
|
|
435 |
Deyim |
daha fazla konuşmadan |
without more ado expr.
|
|
436 |
Deyim |
daha fazla konuşmadan |
without further ado expr.
|
|
437 |
Deyim |
çok daha fazla |
whole heap more expr.
|
|
438 |
Deyim |
hatta daha da fazla |
with knobs on expr.
|
|
439 |
Deyim |
hatta daha da fazla |
with brass knobs on expr.
|
|
440 |
Deyim |
üzerinde daha fazla tartışmadan |
without more ado expr.
|
|
441 |
Deyim |
üzerinde daha fazla tartışmadan |
without further ado expr.
|
|
442 |
Deyim |
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla |
more than flesh and blood can endure expr.
|
|
443 |
Deyim |
çok daha fazla |
a whole lot more expr.
|
|
444 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
445 |
Deyim |
deneyimi karşısındakinden daha fazla |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
446 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
447 |
Deyim |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var |
there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
|
|
448 |
Deyim |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var |
there's more than meets the eye expr.
|
|
Speaking |
|
449 |
Konuşma |
artık daha fazla dayanamıyorum |
I can't take it anymore expr.
|
|
450 |
Konuşma |
artık daha fazla dayanamıyorum! |
i can't take it anymore! expr.
|
|
451 |
Konuşma |
bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum |
I don't want to talk about this anymore expr.
|
|
452 |
Konuşma |
buna daha fazla katlanamayacağım |
I can't take no more of this expr.
|
|
453 |
Konuşma |
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım |
I have to try harder to do better than that expr.
|
|
454 |
Konuşma |
buna daha fazla devam edemem |
I can't do this anymore expr.
|
|
455 |
Konuşma |
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım |
I have to go some to do better than that expr.
|
|
456 |
Konuşma |
daha fazla yaklaşma |
do not get any closer expr.
|
|
457 |
Konuşma |
daha fazla para istiyor |
he wants more money expr.
|
|
458 |
Konuşma |
daha fazla dayanamadım |
I couldn't take it anymore expr.
|
|
459 |
Konuşma |
daha fazla yorum yapmayacağım |
no further comment expr.
|
|
460 |
Konuşma |
daha fazla bahane duymak istemiyorum |
I want to hear no more excuses expr.
|
|
461 |
Konuşma |
daha fazla bekleyemeyiz |
we couldn't wait any longer expr.
|
|
462 |
Konuşma |
daha fazla yaklaşma |
don't come any closer expr.
|
|
463 |
Konuşma |
daha fazla para alamazsın |
you can't have more money expr.
|
|
464 |
Konuşma |
daha fazla yardıma ihtiyacım yok |
I don't need any more help expr.
|
|
465 |
Konuşma |
daha fazla çalışmalısın |
you should study harder expr.
|
|
466 |
Konuşma |
daha fazla konuşamayacağım |
I won't talk anymore expr.
|
|
467 |
Konuşma |
daha fazla bahane duymak istemiyorum |
I don't want to hear any more excuses expr.
|
|
468 |
Konuşma |
daha fazla konuşursak |
if we talk longer expr.
|
|
469 |
Konuşma |
daha fazla belli edemezdin? |
could you be any more obvious? expr.
|
|
470 |
Konuşma |
daha fazla bekleyemeyiz |
we can't wait any longer expr.
|
|
471 |
Konuşma |
daha fazla kan dökülmesini istemiyoruz |
we don't want any more bloodshed expr.
|
|
472 |
Konuşma |
daha fazla söze gerek var mı? |
why say more? expr.
|
|
473 |
Konuşma |
hangi golü daha fazla beğendiniz? |
which goal did you like the most? expr.
|
|
474 |
Konuşma |
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi var |
there is more to somebody than meets the eye expr.
|
|
475 |
Konuşma |
hangisi canımı daha fazla sıkıyor bilmiyorum |
I don't know what bothers me more expr.
|
|
476 |
Konuşma |
neden daha fazla vakit kaybedelim ki? |
why waste more time? expr.
|
|
477 |
Konuşma |
sana daha fazla borç para veremem |
I can't lend you any more money expr.
|
|
478 |
Konuşma |
seni daha fazla sıkmayacağım |
I'm done boring you expr.
|
|
479 |
Konuşma |
seni daha fazla tanımak isterim |
I would like to know you more expr.
|
|
480 |
Konuşma |
sizi daha fazla tanımak isterim |
I would like to know you more expr.
|
|
481 |
Konuşma |
stresle ilgili hastalığı olan kişiler 5 kat daha fazla doktora gidiyor |
patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
|
|
482 |
Konuşma |
size daha fazla yardımcı olmak isterdim |
I wish I could be of more help to you expr.
|
|
483 |
Konuşma |
sana bunların olmasına daha fazla izin veremem |
I can't keep letting this happen to you expr.
|
|
484 |
Konuşma |
stresle ilgili hastalığı olan kişiler beş kat daha fazla doktora gidiyor |
patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
|
|
485 |
Konuşma |
(bundan) daha (fazla) mutlu olamazdım |
couldn't be happier expr.
|
|
Trade/Economic |
|
486 |
Ticaret/Ekonomi |
hisseleri satın almak isteyen kişinin çoğunluğu elde etmek adına kalan hisselerin değerine kıyasla çok daha fazla para önerdiği bir satın alım teklifi |
two-tier bid i.
|
|
487 |
Ticaret/Ekonomi |
bankadaki hesap bakiyesinden daha fazla çekme |
bank overdraft i.
|
|
488 |
Ticaret/Ekonomi |
bir ülkenin aynı kaynak miktarını kullanarak bir maldan diğer ülkeye göre daha fazla miktarda üretim yapabilmesi |
absolute frequency i.
|
|
489 |
Ticaret/Ekonomi |
bir hesabın iki veya daha fazla alt hesaba bölünmesi |
fanout i.
|
|
490 |
Ticaret/Ekonomi |
bir hisse senedi komisyoncusuna ait çekin komisyoncunun mevduatından daha fazla olsa bile onaylanması |
overcertification i.
|
|
491 |
Ticaret/Ekonomi |
bir hisse senedi komisyoncusuna ait çekin komisyoncunun mevduatından daha fazla olsa bile onaylanması |
over-certification i.
|
|
492 |
Ticaret/Ekonomi |
daha fazla özellik için satın alma opsiyonlu bedava (ürün) |
freemium i.
|
|
493 |
Ticaret/Ekonomi |
daha fazla rol ve daha az sayıda fiili iş unsuru içeren çalışma yöntemi |
dejobbing i.
|
|
494 |
Ticaret/Ekonomi |
daha fazla bilgi |
further information i.
|
|
495 |
Ticaret/Ekonomi |
daha fazla indirim |
more discount i.
|
|
496 |
Ticaret/Ekonomi |
dönüşümlü kredi kooperatifi olarak işleyen on iki ya da daha fazla insanın toplandığı yapı |
stokvel i.
|
|
497 |
Ticaret/Ekonomi |
iki veya daha fazla kültürün başarılı biçimde birleştirilmesi |
multiculturalism i.
|
|
498 |
Ticaret/Ekonomi |
iki ya da daha fazla sayıdaki ülke arasındaki gümrük tarifesi rekabeti |
tariff war i.
|
|
499 |
Ticaret/Ekonomi |
iki veya daha fazla kişi veya maldan oluşan topluluk |
ensemble i.
|
|
500 |
Ticaret/Ekonomi |
iki ya da daha fazla firmanın çıkarlarını birleştirmelerine ilişkin sözleşme |
pooling arrangement i.
|
|