daha fazla - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

daha fazla



"daha fazla" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 27 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
daha fazla more s.
General
daha fazla upward of s.
daha fazla further s.
daha fazla farther s.
daha fazla mae [scotland] s.
daha fazla mo [dialect] s.
daha fazla moe [dialect] s.
daha fazla superior s.
daha fazla upwards zf.
daha fazla upward zf.
daha fazla anymore zf.
daha fazla above zf.
daha fazla any more zf.
daha fazla no longer zf.
daha fazla any longer zf.
daha fazla much more zf.
daha fazla better zf.
daha fazla better zf.
daha fazla but zf.
daha fazla over zf.
daha fazla upwards of ed.
daha fazla more than ed.
daha fazla the more the more bağ.
Colloquial
daha fazla all s.
Technical
daha fazla further zf.
daha fazla beyond zf.
Music
daha fazla più zf.

"daha fazla" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
ortalamadan daha fazla güneş ışığı alan bölge sunbelt i.
daha fazla bilgi further information i.
daha da fazla olma deal i.
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı epistrophe i.
iki veya daha fazla parçadan oluşan giysi suit i.
daha fazla destek further assistance i.
tek metinde birleştirilmiş iki ya da daha fazla sayıda yazı conflate text i.
daha fazla soru further question i.
daha fazla yardım further assistance i.
kazananı kaybedene oranla daha fazla zarara uğratmış savaş cadmean victory i.
iki veya daha fazla anlamlılık equivocality i.
daha fazla gelişim further development i.
daha fazla/ileri geliştirilmesi further development i.
gerekenden daha fazla iyileşme overhealing i.
bir veya daha fazla kişiye seçim yapma hakkı verilmesi compromission i.
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç tandem i.
daha fazla eritme refusion i.
daha fazla ergime refusion i.
ucuz taşın arkasına daha fazla parlaklık sağlamak için uygulanan kaplama chaton i.
daha fazla ödünç para verme reloan i.
iki veya daha şeyden fazla en kestirme olanı near i.
daha fazla büyüme veya gelişmeyi teşvik eden çekirdek veya başlangıç birikimi nest egg i.
daha fazla kısım the most feck i.
saatte yüz mil veya daha fazla hız yapmayı seven kimse ton-up i.
gerekenden daha fazla süre işte bulunma durumu presenteeism i.
bir kurumda daha fazla güç kazanmak isteyen bir kimsenin yaptığı eylemler empire-building i.
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri kissing cousin i.
(müşteriye) daha fazla şey satmaya çalışma upselling i.
bir veya daha fazla sayıdaki sivri uçlu oval taştan meydana gelen yüzük seti marquise i.
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı megaplex i.
biraz daha fazla miktar huckleberry i.
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama misericord i.
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama misericorde i.
20 veya daha fazla yıl boyunca kesintisiz kullanıldığından yasalarla korunan pencere light i.
iki veya daha fazla bağlantılı yüzük gemel ring i.
kumarda özel kullanım için bir veya daha fazla deste kartını saklama holdout i.
(iki veya daha fazla şeyin) birbirine girmesi clash i.
(iki veya daha fazla şeyin) çakışması clash i.
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup den i.
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun murder mystery i.
iki veya daha fazla armanın kalkan üzerinde birleşmesi impalement i.
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi impinging i.
kanala zarar vermeksizin fazla suyu daha düşük seviyeye tahliye edebilen açık su kanalı yapısı drop i.
(üç veya daha fazla) damarlılık palmation i.
(üç veya daha fazla) yaprakçığı olma palmation i.
(üç veya daha fazla) lobluluk palmation i.
(üç veya daha fazla) bölümlü olma palmation i.
aynı gerilim farkının iki veya daha fazla rezistansa uygulandığı elektrik cihazı devresi parallel i.
dört veya daha fazla panelden oluşan çoklu pano formatı polyptych i.
dokuz veya daha fazla muz taşıyan sap count i.
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla katılımcı grubu panel i.
(tahmin oyunu için) üç veya daha fazla kişiden oluşan misafir grubu panel i.
beş veya daha fazla kişiden oluşan kaşif grubu post i.
operasyonları desteklemek için daha fazla gerekli olmayan ve başka alanlara transfer edilmeye uygun vasıtaların sökülmesi roll-up i.
bir veya daha fazla aday isminin çizildiği oy pusulası scratched ticket i.
boş bardağı çevirdiğinde bardağın dibindeki damlaların tırnaktan akması halinde oyuncunun daha fazla içki içtiği bir oyun supernaculum [obsolete] i.
daha fazla yükseltmek make higher f.
daha fazla silahlanmış olmak outgun f.
daha fazla gayret sarfetmek redouble one's efforts f.
açık artırmada daha fazla fiyat vermek outbid f.
daha fazla puan almak outpoint f.
birşeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make heavy weather of something f.
daha fazla olgunlaşmak grow more mellow f.
daha fazla oy almak outvote f.
daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak need more sources f.
biriyle daha fazla ortak yönleri olmak have more in common with someone f.
daha fazla resimle açıklamak grangerize f.
daha fazla artmak increase a lot f.
daha fazla artmak rise a lot f.
daha fazla artmak increase much f.
daha fazla bilgiye ulaşmak dig up further information f.
daha fazla bilgiye ulaşmak receive further information f.
-den daha fazla kalmak outstay f.
-den daha fazla parlamak outshine f.
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek up-sell f.
daha fazla detaya girmek go into more detail f.
daha fazla teferruata girmek go into more detail f.
daha fazla detay vermek enter more details f.
daha fazla uçmak outfly f.
(birine göre) daha fazla içmek outdrink f.
daha fazla zarar vermek damage further f.
daha fazla zarara uğratmak damage further f.
daha fazla hasara uğratmak damage further f.
daha fazla zarar görmek be damaged further f.
daha fazla hasara uğramak be damaged further f.
daha fazla hasar görmek be damaged further f.
daha fazla hasar vermek damage further f.
daha fazla zarara uğramak be damaged further f.
daha fazla sürmek outlast f.
daha fazla yaşamak outlast f.
daha fazla yaşamak outlive f.
daha fazla öğrenmek learn more f.
daha fazla üretmek outproduce f.
işine ailesinden daha fazla önem vermek place one's job before one's family f.
payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak see more than its share of suffering f.
daha fazla egzersiz yapmak do more exercises f.
daha fazla egzersiz yapmak do more exercise f.
daha fazla zaman istemek ask for more time f.
birinden daha uzun/fazla yaşamak live longer than someone f.
daha fazla kan dökülmesini istememek not want any more bloodshed f.
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek pay more for something than it is really worth f.
daha fazla çaba harcamak put more effort forth f.
daha fazla harcamak outspend f.
konuyu pekiştirmek için çeşitli materyaller aracılığıyla daha fazla çalışmak overlearn f.
daha da/daha fazla borçlanmak go deeper into debt f.
daha fazla resimle açıklamak grangerise f.
gerekli olandan daha fazla yapmak overcommit f.
olması gerekenden daha fazla uzatmak string out f.
daha fazla satmak outsell f.
daha fazla duyulmak overshare f.
kendine daha fazla güvenli hale gelmek become more self-confident f.
daha fazla dikkat etmek pay more attention f.
daha fazla dayanamamak/sabredememek grow impatient f.
daha fazla oy almak outpoll f.
daha fazla kazanmak outearn f.
daha fazla gelir elde etmek outearn f.
daha fazla zaman harcamak spend more time f.
bir veya daha fazla rakamı çıkartarak sayıyı kısaltmak truncate f.
...den daha fazla yemek outeat f.
daha fazla ilerlemek readvance f.
daha fazla geliştirmek readvance f.
oy pusulasından bir veya daha fazla adayın ismini çıkarmak scratch a ticket f.
daha fazla ilgilenmemek be out f.
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelmesiyle oluşmak make f.
(aroma, tat) daha fazla ortaya çıkmak bloom f.
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak max f.
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak mediate f.
(iki veya daha fazla kişi) arasında ilişki kurmak bond f.
(bir şeyi veya kimseyi) daha fazla takip edememek lose f.
siyasi bir kampanya için (diğer adaydan) daha fazla mali destek toplamak outraise f.
daha fazla güç vermek overpower f.
daha fazla harcamak overspend f.
daha fazla ödeme yapmak overspend f.
sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak rule f.
daha fazla çabalamaya zorlamak drive f.
(tek katlı iki veya daha fazla ipliği) birlikte bükmek fold f.
(üç veya daha fazla nokta) çakışmak osculate f.
daha fazla kandırmak outfool f.
daha fazla somurtmak outfrown f.
daha fazla kaş çatmak outfrown f.
(birinden) daha fazla kazanmak outgain f.
(bir şeyden) daha fazla kazanmak outgain f.
(amerikan futbolu) rakip takımdan daha fazla saha kazanmak outgain f.
daha fazla vermek outgive f.
-den daha fazla parıldamak outgleam f.
'-den daha fazla ışıldamak outgleam f.
-den daha fazla parıldamak outglitter f.
'-den daha fazla ışıldamak outglitter f.
-den daha fazla parıldamak outglow f.
'-den daha fazla yanmak outglow f.
daha fazla kemirmek outgnaw f.
daha fazla ısırmak outgnaw f.
daha fazla dişlemek outgnaw f.
'-den daha fazla adı çıkmış olmak outname f.
(bir diğerinden) daha fazla gece öyküsü anlatmak outnight f.
daha fazla boyamak outpaint f.
daha fazla metrese sahip olmak outparamour f.
(boksta) daha fazla puan kazanarak rakibi mağlup etmek outpoint f.
daha fazla değer vermek outprize f.
daha fazla vadetmek outpromise f.
daha fazla takip etmek outpursue f.
daha fazla alıntı yapmak outquote f.
daha fazla kaldırmak outraise f.
'-den daha fazla okumak outread f.
daha fazla oy almak outrun f.
daha fazla söylemek outsay f.
daha fazla plan yapmak outscheme f.
daha fazla azarlamak outscold f.
daha fazla günah işlemek outsin f.
daha fazla spor yamak outsport f.
daha fazla belirtmek outstate [rare] f.
daha fazla bildirmek outstate [rare] f.
daha fazla esnemek outstretch f.
daha fazla çalışmak outstudy f.
daha fazla acı çekmek outsuffer f.
daha fazla küfretmek outswear f.
daha fazla şişmek outswell [obsolete] f.
(birinden) daha fazla konuşmak outtalk f.
daha fazla değişmesini engellemek freeze f.
daha fazla arıtmak superrefine f.
daha fazla teklif vermek outbid f.
daha fazla değen worthier s.
bir veya daha fazla sömürgeye ait veya onunla ilgili olan colonial s.
daha fazla otla dolu weedier s.
daha fazla kanadı olan wingier s.
-den çok daha fazla much more than s.
her zamankinden daha fazla more than ever s.
-den daha fazla more than s.
ışık hızından daha fazla hıza sahip superluminal s.
beklenenden daha fazla more than expected s.
iki veya daha fazla millet ile ilgili cross-national s.
iki veya daha fazla millete dair cross-national s.
çok daha büyük/fazla far greater s.
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış tandem s.
iki veya daha fazla renkle boyanmış (saç) ticked s.
daha fazla parçalara ayrılamaz undecomposable s.
talep edilenden daha fazla yere sahip undersubscribed s.
daha fazla tanınan better-known s.
bir veya daha fazla yüzünde ince melamin tabakası bulunan melamine-faced s.
daha fazla ayırt edilemez minimal s.
(özellikle üç veya daha fazla ip veya kumaşın iç içe geçmesi şeklinde) dolaşık braided s.
birbirine yakın üç veya daha fazla kimyasal maddeye ait veya ilgili gamma s.
beşten daha fazla ince levha ile kaplı bir iç yüzü olan (kemer) multifoil s.
üç veya daha fazla tarafı olan (sözleşme) multilateral s.
iki veya daha fazla parametre ile ilişkili multiparameter s.
iki veya daha fazla parametreye dayanan multiparameter s.
iki veya daha fazla uçbirimi bulunan (bilgisayar sistemi) multiterminal s.
iki veya daha fazla şeyin ilki olan old s.
mümkün olan iki veya daha fazla yöntemden yalnızca biri işe yarayan one-way s.
bir veya daha fazla bağlı kuruluşun sermaye çoğunluğuna sahip olan (şirket, girişim) parent s.
belirtilen boyuttan daha fazla olan plus s.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü systematic s.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili systematic s.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan systematic s.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemine özgü systematical s.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemi ile ilgili systematical s.
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan systematical s.
daha fazla başka any more zf.
biraz daha fazla a bit more zf.
iki bin yıldan daha fazla bir süredir for more than two thousand years zf.
çok daha fazla a lot more zf.
çok daha fazla by far zf.
daha fazla değil no more zf.
-den daha fazla above zf.
-den daha fazla upwards of zf.
daha fazla değil no longer zf.
daha fazla bilgi için for more information zf.
daha da fazla even more zf.
daha bile fazla even more zf.
beklenenden daha fazla more than estimated zf.
tahmin edilenden daha fazla more than estimated zf.
haftada iki veya daha fazla kez twice a week or more zf.
daha fazla değil namo [obsolete] zf.
daha fazla değil nathmore [obsolete] zf.
daha fazla derecede worse zf.
daha fazla bir şekilde superiorly zf.
den daha fazla above zf.
-den daha fazla farther than ed.
çok daha fazla far more than ed.
hatta bundan daha fazla yet more bağ.
ça/çe daha fazla the more the more bağ.
bundan daha fazla yet more bağ.
(māori dilinde iki veya daha fazla kişiye) selam tena koutou [nz] ünl.
daha fazla anlamını veren bir ön ek pleio- ök.
daha fazla anlamını veren bir ön ek pleo- ök.
daha fazla anlamını veren bir ön ek plio- ök.
daha fazla anlamına gelen bir ön ek super- ök.
Phrasals
(mevcut yayım hakkında) daha fazla bilgi aramak follow up f.
daha fazla önlem almak follow up f.
olduğundan daha fazla ciddiye almak blow up f.
daha fazla para istemeden ek olarak satmak toss in f.
bir veya daha fazla bilgisayar dosyasını başka bir formatta kaydetmek/başka bir formata dönüştürmek render down f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek split between (two or more people or things) f.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak split between (two or more people or things) f.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek split between (two or more people or things) f.
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek split between (two or more people or things) f.
ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek split between (two or more people or things) f.
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek yoke together f.
daha fazla (bir şey) kazanmak gain in (something) f.
daha fazla (bir özellik) kazanmak gain in (something) f.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek splice together f.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek splice together f.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek splice together f.
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek splice together f.
iki veya daha fazla birbirinden farklı şeyin genlerinin yeniden birleşmesini sağlamak splice together f.
(iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak come between (two or more people) f.
(iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek come between (two or more people) f.
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek come between (two or more people) f.
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek come between (two or more people) f.
(iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak come between (two or more people) f.
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone or something) f.
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone and someone else) f.
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek go further f.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek place (someone or something) above (someone or something) f.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek place (someone or something) before (someone or something) f.
-den daha fazla önem vermek place before f.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek put (someone or something) ahead of (someone or something) f.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek put (someone or something) before (someone or something) f.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek put (someone or something) in front of (someone or something) f.
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek vary between (someone or something) f.
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek vary between (something) f.
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek vary between (something) f.
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında gidip gelmek vary between (something) f.
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek vary between (something) f.
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek vary between (something) and (something else) f.
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek vary between (something) and (something else) f.
Phrases
dayanabileceğinden daha fazla more than (one) can endure expr.
katlanabileceğinden daha fazla more than (one) can endure expr.
evden uzak olunca evle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme go abroad and you'll hear news of home expr.
memleketten uzak olunca memleketle ilgili haberlerle daha fazla ilgilenme go abroad and you'll hear news of home expr.
daha fazla değilse if not more expr.
daha fazla okunacak kaynak (for) further reading expr.
daha fazla bilgi için (for) further reading expr.
daha fazla/ilave inceleme/değerlendirme için for further consideration expr.
daha fazla kaynak further resources expr.
daha fazla yardım için for further assistance expr.
daha fazla bilgi az sonra further information to follow expr.
daha fazla destek için for further assistance expr.
daha fazla okuma (for) further reading expr.
daha fazla bilgi için for further information expr.
daha fazla gecikme further delays expr.
herkesten daha fazla more than anyone expr.
ne daha az ne daha fazla nothing less nothing more expr.
çok daha fazla heaps more expr.
lafı daha fazla uzatmadan without further ado expr.
Proverb
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü a creaking door hangs longest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü a creaking gate hangs longest
dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir onlookers see most of the game
daha fazla açıklamaya gerek yok a nod is as good as a wink
daha fazla ayrıntıya gerek yok a nod is as good as a wink
daha fazla açıklamaya gerek yok a nod's as good as a wink [uk]
daha fazla ayrıntıya gerek yok a nod's as good as a wink [uk]
ucuza kaçmak ileride daha fazla para kaybetmeye sebep olur cheapest is dearest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü creaking door hangs longest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü creaking gate hangs longest
dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür lookers-on see most of the game
seyirciler daha fazla şey görür lookers-on see most of the game
Colloquial
hatalı olduğu düşünülen kişiden daha fazla hatalı olma durumu a mote in someone's eye i.
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün fruit of the union i.
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün fruit of the union i.
iki veya daha fazla şeyin etkileşiminden doğan sonuç, ürün fruit of the union i.
(beyzbol) yere çarpıp iki veya daha fazla iç saha oyuncusunun arasından geçen top a ground ball with eyes i.
bir kurumda daha fazla güç peşinde koşan kimse empire-builder i.
(ingiltere'de) 300.000 adetten daha fazla satan albüm platinum disc i.
(ingiltere'de) 600.000 adetten daha fazla satan şarkı platinum disc i.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners f.
daha fazla bölüm çekmek make more shows f.
daha fazla risk almak take more of a risk f.
daha fazla risk almak take more risk f.
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak have (got) it over (someone or something) f.
(birine) daha fazla özgürlük tanımak let (one) have (one's) head f.
birine/bir şeye daha fazla katlanamamak have had it f.
bir şeyi daha fazla hazmedememek have had it f.
bir şeye daha fazla dayanamamak can't take something for much longer f.
daha fazla sosyalleşmek get out more f.
daha fazla dışarı çıkmak get out more f.
evden daha fazla çıkmak get out more f.
daha fazla gezip dolaşmak get out more f.
'-den daha fazla parlamak have it over f.
daha fazla gözden geçirilme imkanı olmayan (sonuç) net-net s.
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade that goes double for expr.
bildiğinden daha fazla more than you know expr.
beklenenden çok daha fazla all too often expr.
bundan daha fazla sevinemezdim couldn't be happier expr.
daha fazla uğraş try harder expr.
her zamankinden çok daha fazla all too often expr.
ebeveynlere daha fazla bilgi için çocuklarının okullarını aramaları tavsiye ediliyor parents are advised to call their child's school for more information expr.
hatta daha da fazla and then some expr.
'-den daha fazla and counting expr.
daha fazla rahatsız etmek istemem I don't want to wear out my welcome expr.
içeri sorarak daha fazla bilgi alabilirsin(iz) inquire within expr.
çok daha fazla a sight more expr.
çok daha fazla all the expr.
daha da fazla all the expr.
çok daha fazla all the expr.
daha da fazla all the expr.
daha fazla sinirlendirme don't push expr.
daha fazla bilginiz olması açısından fyfi (for your further information) expr.
senin (bir şeyinin) karşısına daha fazla (bir şeyle) çıkıyorum I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
sen (bir şey) yaptıysan ben daha fazla (bir şey) yaptım I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla upward of (something) expr.
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla upwards of (something) expr.
daha fazla ne diyebilirim ki? what (more) do you want me to say? expr.
daha fazla ne yapılabilir? what more can be done? expr.
Idioms
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması blame game i.
iki veya daha fazla grup arasında kalıcı antlaşma covenant of salt [archaic] i.
kendi iç ilişkileri bozulduğu için karşıt gruptan daha fazla zarar gören müttefikler circular firing squad i.
protestanlık öğretilerini yerine getiren fakat giderek daha politikleştirilmesi ve daha fazla muhafazakarlıkla ilişkilendirilmesi sebebiyle protestan olarak anılmaktan kaçınan kimse exvangelical i.
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse bed blocker i.
seçimde başarılı olmak için saflarını birleştiren iki veya daha fazla siyasetçi dream ticket i.
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşıma precedence over (someone or something) i.
destenin tepesinden bir veya daha fazla kart almak burn a card f.
her şeyden daha fazla sevilmek be the world to (one) f.
her şeyden daha fazla sevilmek be all the world to somebody f.
her şeyden daha fazla sevilmek mean all the world to somebody f.
her şeyden daha fazla sevmek be the world to (one) f.
her şeyden daha fazla sevmek be/mean (all) the world to somebody f.
her şeyden daha fazla sevmek be the world to (one) f.
her şeyden daha fazla sevmek mean the world to (someone) f.
İsviçre peynirinden daha fazla deliği olmak have more holes than swiss cheese [us] f.
daha fazla bilmek de istememek know little and care less (about someone or something) f.
daha fazla dayanamamak/tutamamak (tuvalet) not able to wait f.
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak make hard work of something f.
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak make hard work of doing something f.
bir işi daha fazla yapmak get more out of f.
daha fazla ilerleyememek grind to a halt f.
daha fazla mesafe katetmek get over more ground f.
daha fazla yol almak get over more ground f.
diğerlerinden daha fazla alkol içmek drink someone under the table f.
ederinden daha fazla ödemek pay over the odds f.
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make a meal of something f.
gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make a meal out of something f.
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak take precedence over f.
'e göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak have precedence over f.
(bir sorunu/sıkıntıyı) daha fazla düşünmemek not give it another thought f.
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak join (up) the dots f.
katolikliğin kurallarına gerekenden daha fazla bağlı olmak be more catholic than the pope (himself) f.
bir sorunu çözmek için belli bir miktar parayı harcamaktan kaçınırken uzun vadede problem büyüdüğünde daha fazla para harcamak zorunda kalmak be penny-wise and dollar-foolish f.
daha fazla takdir etmek think better of f.
bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make heavy weather of doing something f.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak (have done) more (something) than (one) has had hot dinners f.
daha fazla çaba harcamak/göstermek add oil f.
her şeyden daha fazla sevmek be the world to somebody f.
her şeyden daha fazla sevmek mean the world to somebody f.
birinden daha fazla alkol içmek drink somebody under the table f.
daha fazla dahil olmak get in deeper f.
daha fazla bulaşmak get in deeper f.
(bir konuda(birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak have (got) it over (someone or something) in (something) f.
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak have precedence over (someone or something) f.
(bir şeyden) daha fazla fayda sağlamak have the best of (something) f.
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek not give (something) a second thought f.
(bir şeyi) daha fazla/fazla düşünmemek not give (something) another thought f.
(birine/bir şeye) göre daha fazla önem/ehemmiyet taşımak take precedence over (someone or something) f.
(iki veya daha fazla kişiyi) bir araya getirmek/koymak throw (two or more people) together f.
(iki veya daha fazla kişiyi) yan yana getirmek throw (two or more people) together f.
iki veya daha fazla afro american arasındaki suç ya da şiddet olaylarına ilişkin olarak kullanılan deyim black on black s.
ortalamadan daha iyi/yüksek/fazla ahead of the curve s.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış more than someone has had hot dinners [uk] s.
deneyimi karşısındakinden daha fazla more than someone has had hot dinners [uk] s.
gerekenden/beklenenden daha fazla above and beyond something s.
gerekenden/beklenenden daha fazla above and beyond the call of duty s.
çok daha fazla/çok daha az a (damn) sight less/fewer (something) zf.
çok daha fazla a (damn) sight more (something) zf.
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla more than flesh and blood can bear zf.
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla more than flesh and blood can stand zf.
daha fazla uzatmadan with no further ado expr.
beklenenden daha fazla over the top expr.
daha fazla katılamazdım I couldn't agree more expr.
çok daha fazla whole lot more expr.
daha fazla konuşmadan without more ado expr.
daha fazla konuşmadan without further ado expr.
çok daha fazla whole heap more expr.
hatta daha da fazla with knobs on expr.
hatta daha da fazla with brass knobs on expr.
üzerinde daha fazla tartışmadan without more ado expr.
üzerinde daha fazla tartışmadan without further ado expr.
insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla more than flesh and blood can endure expr.
çok daha fazla a whole lot more expr.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
deneyimi karşısındakinden daha fazla more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi/özelliği var there's more than meets the eye expr.
Speaking
artık daha fazla dayanamıyorum I can't take it anymore expr.
artık daha fazla dayanamıyorum! i can't take it anymore! expr.
bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum I don't want to talk about this anymore expr.
buna daha fazla katlanamayacağım I can't take no more of this expr.
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım I have to try harder to do better than that expr.
buna daha fazla devam edemem I can't do this anymore expr.
bundan daha iyisini yapmak için daha fazla uğraşmalıyım I have to go some to do better than that expr.
daha fazla yaklaşma do not get any closer expr.
daha fazla para istiyor he wants more money expr.
daha fazla dayanamadım I couldn't take it anymore expr.
daha fazla yorum yapmayacağım no further comment expr.
daha fazla bahane duymak istemiyorum I want to hear no more excuses expr.
daha fazla bekleyemeyiz we couldn't wait any longer expr.
daha fazla yaklaşma don't come any closer expr.
daha fazla para alamazsın you can't have more money expr.
daha fazla yardıma ihtiyacım yok I don't need any more help expr.
daha fazla çalışmalısın you should study harder expr.
daha fazla konuşamayacağım I won't talk anymore expr.
daha fazla bahane duymak istemiyorum I don't want to hear any more excuses expr.
daha fazla konuşursak if we talk longer expr.
daha fazla belli edemezdin? could you be any more obvious? expr.
daha fazla bekleyemeyiz we can't wait any longer expr.
daha fazla kan dökülmesini istemiyoruz we don't want any more bloodshed expr.
daha fazla söze gerek var mı? why say more? expr.
hangi golü daha fazla beğendiniz? which goal did you like the most? expr.
görünenden daha fazla yeteneği/becerisi var there is more to somebody than meets the eye expr.
hangisi canımı daha fazla sıkıyor bilmiyorum I don't know what bothers me more expr.
neden daha fazla vakit kaybedelim ki? why waste more time? expr.
sana daha fazla borç para veremem I can't lend you any more money expr.
seni daha fazla sıkmayacağım I'm done boring you expr.
seni daha fazla tanımak isterim I would like to know you more expr.
sizi daha fazla tanımak isterim I would like to know you more expr.
stresle ilgili hastalığı olan kişiler 5 kat daha fazla doktora gidiyor patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
size daha fazla yardımcı olmak isterdim I wish I could be of more help to you expr.
sana bunların olmasına daha fazla izin veremem I can't keep letting this happen to you expr.
stresle ilgili hastalığı olan kişiler beş kat daha fazla doktora gidiyor patients with stress visit the doctor five times more often than other patients expr.
(bundan) daha (fazla) mutlu olamazdım couldn't be happier expr.
Trade/Economic
hisseleri satın almak isteyen kişinin çoğunluğu elde etmek adına kalan hisselerin değerine kıyasla çok daha fazla para önerdiği bir satın alım teklifi two-tier bid i.
bankadaki hesap bakiyesinden daha fazla çekme bank overdraft i.
bir ülkenin aynı kaynak miktarını kullanarak bir maldan diğer ülkeye göre daha fazla miktarda üretim yapabilmesi absolute frequency i.
bir hesabın iki veya daha fazla alt hesaba bölünmesi fanout i.
bir hisse senedi komisyoncusuna ait çekin komisyoncunun mevduatından daha fazla olsa bile onaylanması overcertification i.
bir hisse senedi komisyoncusuna ait çekin komisyoncunun mevduatından daha fazla olsa bile onaylanması over-certification i.
daha fazla özellik için satın alma opsiyonlu bedava (ürün) freemium i.
daha fazla rol ve daha az sayıda fiili iş unsuru içeren çalışma yöntemi dejobbing i.
daha fazla bilgi further information i.
daha fazla indirim more discount i.
dönüşümlü kredi kooperatifi olarak işleyen on iki ya da daha fazla insanın toplandığı yapı stokvel i.
iki veya daha fazla kültürün başarılı biçimde birleştirilmesi multiculturalism i.
iki ya da daha fazla sayıdaki ülke arasındaki gümrük tarifesi rekabeti tariff war i.
iki veya daha fazla kişi veya maldan oluşan topluluk ensemble i.
iki ya da daha fazla firmanın çıkarlarını birleştirmelerine ilişkin sözleşme pooling arrangement i.