|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
well-to-do family i.
|
varlıklı aile |
|
2 |
Genel |
well-to-do man i.
|
zengin adam |
|
Phrases |
|
3 |
İfadeler |
it's never too late to do well expr.
|
iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir |
|
Colloquial |
|
4 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) akıllıca olmak |
|
5 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmakta) yarar olmak |
|
6 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmak |
|
7 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) iyi olmak |
|
8 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
|
9 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
|
10 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
|
11 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
yeri güzel, uygun, iyi olmak |
|
12 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
yeri rahat, elverişli, yakın olmak |
|
13 |
Konuşma Dili |
do well to do something f.
|
bir şeyi yapmak iyi olmak |
|
14 |
Konuşma Dili |
do well to do something f.
|
bir şeyi yapmak mantıklı olmak |
|
15 |
Konuşma Dili |
do well to do something f.
|
bir şeyi yapmak akıllıca olmak |
|
16 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş ama… |
|
17 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
|
18 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
|
19 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş da... |
|
20 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş ama… |
|
|
21 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
|
22 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
|
23 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş da... |
|
Idioms |
|
24 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
avantajlı, iyi bir konumda olmak |
|
25 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
ideal, elverişli bir konumda olmak |
|
26 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
konumu iyi, uygun olmak |
|
27 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
yeri iyi, uygun olmak |
|
28 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi, uygun yerde olmak |
|
29 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi, uygun bir konumda olmak |
|
30 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi, uygun konumlandırılmış olmak |
|
31 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi yere dükkan açmış olmak |
|
32 |
Deyim |
well-to-do s.
|
müreffeh |
|
33 |
Deyim |
well-to-do s.
|
rahatı yerinde |
|
34 |
Deyim |
well-to-do s.
|
tuzu kuru |
|
35 |
Deyim |
well-to-do s.
|
varlıklı |
|
36 |
Deyim |
well-to-do s.
|
zengin |
|
37 |
Deyim |
(well) worth your while (to do something) s.
|
(bir şey yapmak) harcadığı zamana değer |
|
38 |
Deyim |
(well) worth your while (to do something) s.
|
(bir şey yapmak) ayırdığın zaman değer |
|
39 |
Deyim |
well-to-do expr.
|
hali vakti yerinde |
|
40 |
Deyim |
(one) would do well to (do something) expr.
|
(bir şeyi) yapsan iyi olur |
|
|