en üst - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

en üst



"en üst" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 13 sonuç

Türkçe İngilizce
General
en üst top i.
en üst peak i.
en üst upmost s.
en üst bettermost s.
en üst overmost [obsolete] [scotland] s.
en üst superelevated s.
en üst supereminent s.
en üst ultimate s.
en üst peak zf.
Idioms
en üst the top of the heap expr.
Technical
en üst maximum s.
en üst top s.
en üst uppermost s.

"en üst" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 202 sonuç

Türkçe İngilizce
General
en üst bölüm top i.
pornonun en üst noktası hardcore i.
zihinsel potansiyeli ve lisan becerilerini en üst düzeyde kullanmayı öğreten bir eğitim neuro linguistic programming i.
bir assolistin ismini en üst kısımda verme top billing i.
en üst kat the top floor i.
refah dönemlerindeki en üst noktası zenith i.
en üst kat top i.
en üst aşama summit i.
en üst yönetici top executive i.
bir şeyin en üst bölümü hill i.
en küçük üst sınır least upper bound i.
en üst seviyeye ulaşma peaking i.
en üst seviye top level i.
en üst seviye highest rank i.
en üst nokta apex i.
en üst çevresel balkon gallery i.
en üst sınır peak i.
en üst tabaka topcoat i.
en üst kat top floor i.
en üst düzeye çıkarma maximation i.
en üst düzeye çıkarma maximization i.
en üst düzeye çıkarma maximisation i.
armanın en üst kısmı chief i.
en üst düzey makam top drawer i.
en üst düzeydeki makam topsider i.
başarıda en üst nokta apex i.
en üst düzeyde olma ultimacy i.
bir tepenin en üst noktası knap i.
göğün en üst bölgesi zenith i.
armanın en üst bölümü chief i.
en üst bölüm upperpart i.
en üst seviye rekabet major-league i.
fıçı veya varilin en üst kısmı head i.
en üst nokta brink i.
en üst seviye high i.
en üst nokta high i.
üst bacak ve kalçaların en geniş olduğu kısım hip i.
tiyatroda en ucuz koltukların olduğu üst platform gallery i.
çift kanatlı uçağın üst ve alt kanat düzlemleri arasındaki en kısa mesafe gap i.
toplumun en üst tabakası gratin i.
en üst derece (gurur veya zenginlik) ruff [obsolete] i.
armanın en üst bölümü ile en alt bölümünden başlayan iki ayrı kıvrımlı çizginin orta kısımda birleştiği hanedan arması gore i.
en üst yetki ve iktidara sahip olma driver's seat i.
en üst düzey peak i.
kalkanın üst bölümünün en alttaki dörtte birlik kısmında yer alan dar ve yatay şerit fillet i.
yüksek yapıların en üst noktasında uzun süre oturan kimse flagpole sitter i.
en üst nokta flood tide i.
binanın en üst katında bulunan restoran roof garden i.
açılır merdivenin en üst noktasını yüzeyden uzaklaştıran dayanak standoff i.
açılır merdivenin en üst noktasını yüzeyden uzaklaştıran dayanak stand-off i.
en üst yer stratosphere i.
en üst nokta stratosphere i.
en üst düzey yetkililer summit i.
en üst makam supremacy i.
en üst otorite supremacy i.
en üst makam supreme i.
en üst düzey tanrı supreme being i.
en üst otorite supreme being i.
en üst makam supreme being i.
en üst yetki supreme being i.
sonuçların doğruluk derecesini en üst düzeye getirmek maximize the accuracy of results f.
en üst düzeye çıkarmak maximize f.
en üst noktasına olmak crown f.
gelişimin en üst noktasına ulaşmak peak f.
en üst tabakasını temizlemek scalp f.
en üst tabakasından kurtarmak scalp f.
en üst rütbeli chief s.
atmosferin en üst tabakasıyla ilgili exospheric s.
en üst düzey ultimate s.
en üst derecede verimli/faydalı uber-efficient s.
en üst düzeyde of the highest order s.
en üst kalitede of the highest order s.
en üst düzeye dair acmatic s.
en üst düzeyde aciliyete sahip red s.
üst dudağın en üst noktası ile alt dudağın en alt noktası arasında bilabial s.
en üst sırada veya önemde olan mega s.
en üst kalitede olan rich s.
en üst kalitede olan four-star s.
en üst makamda olan supereminent s.
en üst noktada yer alan supernal s.
en üst seviyede preeminently zf.
en üst seviyede pre-eminently zf.
en üst seviyede par excellence zf.
en üst seviyede paravant [obsolete] zf.
en üst dereceye kadar flat-out [us] zf.
en üst düzeyde ün kazanarak supereminently zf.
en üst makamda olarak supereminently zf.
en üst derecede superlatively zf.
Colloquial
erişilebilecek/gelinebilecek en üst nokta the sky i.
en üst düzeyde (bir şey) olmak/sergilemek be as (something) as they come f.
Idioms
bir şeyin en üst noktası the top of the ladder i.
meslekteki en üst nokta the top flight i.
en üst pozisyon the first/top rung on the ladder i.
en üst noktası high noon i.
(bir şeyin) en üst düzeydeki örneği the mother and father of all (something) i.
en üst makama başvurmak appeal to caesar f.
en üst noktaya ulaşmak come to a head f.
en üst düzeye çıkmak excel in f.
en üst verimlilik, hız ve üretkenlikle çalışmak work on all cylinders f.
verimi en üst düzeye çıkarmak improve the shining hour [old-fashioned] f.
en üst seviyede olmak be on top of one's game f.
kariyerinin en üst noktasını geçmiş (all) washed up s.
en üst noktada up to eleven zf.
en üst kademede at the top of the food chain expr.
bir şirket veya kurumda en üst mevkide at the top of the food chain expr.
en yüce/üst düzey arkadaşlık göstergesi greater love hath no man expr.
en yüce/üst düzey iyi niyet göstergesi greater love hath no man expr.
toplumun en üst kesiminde/zirvesinde at the top of the pile expr.
en üst seviyede at one's best expr.
en üst düzeyde at one's best expr.
en üst beceri düzeyinde at full strength expr.
en üst noktasında at the height of expr.
en üst noktasında at the top of game expr.
toplumun en üst kesiminde at the top of the heap expr.
en üst seviyede/seviyeden at the top of the ladder expr.
en üst basamakta/basamaktan at the top of the ladder expr.
en üst noktasında at the zenith of expr.
en yüce/üst düzey iyi niyet göstergesi greater love hath no man than this expr.
en üst noktada in the first flight expr.
en üst noktada in the top flight expr.
en üst noktada in the top flight [uk] expr.
Trade/Economic
meclis tarafından belirlenen ve devlet borçlarının aşmaması gereken miktarı gösteren en üst sınır national debt ceiling i.
bir şirketin en üst düzey yöneticisi director general i.
en üst vergi oranı top rate of tax i.
iktisadi dalgalanmanın en üst ve en alt noktaları peaks and throughs of business activity i.
mümkün olan en üst düzey bound rate i.
mali yönetimden sorumlu en üst düzey yönetici principal accounting officer i.
en üst limite ulaşmak max out f.
(çevrimiçi açık artırmayı takip ederek) son dakikada en üst teklifi yapmak snipe f.
Law
(büyük britanya'da, abd'de) devletin ikinci en üst mevkiye sahip hukukçusu solicitor-general i.
(bazı abd eyaletlerinde) devletin en üst mevkiye sahip hukukçusu solicitor-general i.
Politics
rekabetçiliği teşvik etmek ve teknolojinin ekonomik büyümedeki etkisini en üst düzeye çıkarmak için sektörler ile birlikte çalışan, abd ticaret bakanlığı'na bağlı ajans technology administration i.
hükümetin serbest piyasaya müdahalesini sınırlayarak kişisel özgürlüğü en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan politik teori neoliberalism i.
en üst düzey yönetim top management i.
hükümetin serbest piyasaya müdahalesini sınırlayarak kişisel özgürlüğü en üst düzeye çıkarma görüşünü destekleyen neoliberal s.
Technical
en üst basamak top step i.
en üst kısmı oluşturan parça crown piece i.
en üst düzey top level i.
en üst katman topping layer i.
en üst yük peak load i.
en üst sınır peak i.
en üst uzama maximum elongation i.
herhangi bir şeyin en üst noktası height i.
güneş panelinde en üst katman superstrate i.
Computer
(veri ögesini) yığının en üst kısmından silmek pop f.
en üst sayfa toppage expr.
Informatics
en küçük üst sınır least upper bound i.
en üst düzey alan top-level domain i.
en üst düzey belirtim top-level specification i.
Telecom
en üst düzey alanı top-level domain i.
Architecture
nüfus yoğunluğunu en üst düzeye çıkararak çevredeki kırsal alanı koruyan dikey şehir planlaması arcology i.
evin üçgen çatısının en üst taşı crowstone i.
(kolonun en üst bölümünde yer alan) halka biçimli silme square and rabbet i.
Construction
pencere üst en kirişi end window frame top rail i.
yüksek konut yapılanmasında en üst katın bir altındaki daire skyhome [australia] i.
(bir binanın) en üst katına iskelet kurmak top out f.
Automotive
en üst model top of the line model i.
en üst nokta full height i.
Marine
gemi direğinin en üst noktası masthead i.
gemi kenarlarının en üst kısmı gunwale i.
gemi direğinin en üst noktasında durma cezası vermek masthead f.
Mining
kömürün (ışığa veya yüzeye yakın olan) en üst tabakası day-coal i.
Printing
sayfaları bir arada tutması için el yapımı kitapların sırtının en üst ve en alt kısmına atılan ilmek kettle-stitch i.
Gastronomy
şampanya veya köpüklü şarapla dolu bir kadehin en üst kısmındaki küçük kabarcıklardan oluşan katman mousse i.
en üst kalite (et) prime s.
Math
en küçük üst sınır smallest upper bound i.
en küçük üst sınır least upper bound i.
en düşük üst sınır join i.
en küçük üst sınır lub (least upper bound) kısalt.
Physics
içine konan sıvıyı asla en üst düzeye çıkarmamak üzere tasarlanmış bir kupa tantalus's cup i.
Marine Biology
çift kabuklu ve dallı bacaklıların kabuklarının en üst bölümünün ucu beak i.
Botanic
polenlerin tutunduğu ve çimlendiği dişi organın boyuncuğu üzerindeki en üst noktası stigma i.
Agriculture
tahıl yığınının en üst kısmı capsheaf i.
(toprağı) kürek derinliğinin en az iki katı kadar deşip alt üst etmek trench f.
Social Sciences
en üst sosyal sınıf uppertendom i.
Education
yüksek öğretim kurumunun başında yer alan en üst mevkideki yönetici chancellor of a university i.
en üst şeref derecesi first-class honours degree i.
katolik kilisesi'ne bağlı papalık üniversitesi'nde teoloji alanında verilen en üst akademik derece dst (doctor of sacred theology) kısalt.
Literature
(kitap bölümü başlığını) tam metnin en üst satır hizasının altına yerleştirmek drop f.
History
üst üste üç sıra kürekli kadırganın en üstündeki kürekçi thranite i.
en üst ideallerin ve hedeflerin ulaşıldığı altın çağı takip eden, başarılı fakat önceki kadar parlak olmayan dönem silver age i.
Archaeology
avrupa'nın üst paleolitik döneminin en geç evresine ait magdalenian s.
avrupa'nın üst paleolitik döneminin en geç evresi ile ilişkili magdalenian s.
avrupa'nın üst paleolitik döneminin en geç evresine ait magdelenian s.
avrupa'nın üst paleolitik döneminin en geç evresi ile ilişkili magdelenian s.
Philosophy
insanın ulaşabileceği en üst bilinç ve aydınlanma düzeyi meridian i.
(hegel) en üst kategori idea i.
Geography
göllerin ve okyanusların en derin tabakasının üst kısmı typical bathyal zone i.
göllerde suyun en üst tabakası epilimnion i.
Geology
güney ingiltere'deki wealden kayaç katmanının en üst kısmı weald clay i.
yer kabuğunun en üst katmanını oluşturan en dış kayaç phanerite series i.
Sport
spor müsabakalarında eleme turlarını geçemeyen en iyi yarışmacılar için bir üst tura geçebilmeleri adına yapılan ikinci bir eleme repechage i.
bir sporu en üst seviyede yapan takımların oluşturduğu birlik major-league i.
sumo güreşinde en üst klasman makunouchi i.
Art
paris operası'ndaki en üst düzey dansçılara verilen unvan étoile i.
Theatre
tiyatroda en üst sıra peanut gallery i.
Bookbindery
sayfaları bir arada tutması için el yapımı kitapların sırtının en üst ve en alt kısmına atılan ilmek kettle stitch i.
Archaic
en üst gelişim evresi state i.
en üst rütbede olan president s.
Entomology
böceğin göğsünün en üst kısmını oluşturan dört parçadan üçüncüsü scutellum i.
böceğin göğsünün en üst katmanını oluşturan dört parçadan ikincisi scutum i.
Slang
en üst düzey end i.