fazla şey - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

fazla şey



"fazla şey" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç

Türkçe İngilizce
General
fazla şey more i.
fazla şey mo [dialect] i.
fazla şey moe [dialect] i.
fazla şey fifth wheel i.

"fazla şey" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 87 sonuç

Türkçe İngilizce
General
çok fazla şey yard i.
(müşteriye) daha fazla şey satmaya çalışma upselling i.
aşırı fazla olan şey wilderness i.
normalden fazla olan şey meta i.
karşılığından fazla olan şey overbalance i.
fazla yük olan şey overburden i.
(birden fazla şey) aynı anda doğum connascence i.
(birden fazla şey) aynı anda doğum connascency i.
birden fazla nesneyi harmanlayan şey portmanteau i.
birden fazla özelliği harmanlayan şey portmanteau i.
birden fazla niteliği harmanlayan şey portmanteau i.
fazla süslü şey schmaltz i.
fazla süslü şey schmalz i.
fazla ciddiye alınmayan şey skylark i.
bir şey için aynı anda birden fazla isim/eş anlamlı sözcük kullanılması poecilonymy i.
bir şey hakkında gereğinden fazla konuşmak overtalk f.
Phrasals
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood about (someone or something) f.
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood about someone or something f.
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood on someone or something f.
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek brood over someone or something f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek split between (two or more people or things) f.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak split between (two or more people or things) f.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek split between (two or more people or things) f.
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek split between (two or more people or things) f.
daha fazla (bir şey) kazanmak gain in (something) f.
birine çok fazla bir şey vermek heap something on someone f.
birine çok fazla bir şey yüklemek heap something on someone f.
birine çok fazla bir şey vermek heap something upon someone f.
birine çok fazla bir şey yüklemek heap something upon someone f.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek splice together f.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek splice together f.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek splice together f.
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone or something) f.
(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek load (something) with (something) f.
gereğinden fazla/aşırı miktarda (bir şey) vermek overdose with (something) f.
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek vary between (something) f.
Proverb
dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür lookers-on see most of the game
seyirciler daha fazla şey görür lookers-on see most of the game
Colloquial
yeterinden fazla olan şey basinful [uk] i.
çok fazla (bir şey) load of (something) i.
çok fazla bir şey içermek heavy on f.
çok fazla şey/ayrıntı bilmek know too much f.
gereğinden fazla şey/ayrıntı bilmek know too much f.
öylece salınıp hayatına normal devam etmesine izin verilemeyecek kadar fazla şey bilmek know too much f.
çok fazla (bir şey) a (damn) sight more (something) expr.
çok fazla (şey) a million and one (something) expr.
fazla bir şey (değil/yok) nothing much expr.
çok fazla bir şey any amount/number of something expr.
çok fazla (bir şey) (a) heap of (something) expr.
sen (bir şey) yaptıysan ben daha fazla (bir şey) yaptım I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
çok fazla (bir şey) loads (of something) expr.
gereğinden fazla (bir şey) var no shortage of expr.
en fazla (bir şey) up to (something) expr.
Idioms
aynı anda birden fazla şey yapmak zorunda kalınan durum a balancing act i.
aynı anda birden fazla şey yapmak zorunda kalınan durum a juggling act i.
çok fazla (bir şey) a hundred and one (something) i.
(yapacak) çok fazla şey a hundred/thousand/million and one things/things to do i.
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak make hard work of doing something f.
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak make hard work of something f.
fazla zamanını almadan ayaküstü bir şey konuşmak have a quick word with f.
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak join (up) the dots f.
(bir şey) çok fazla olmak have (something) up the yin-yang f.
kullandığı veya yaptığı şey başarısız olursa alternatif bir/birden fazla yolu olmak have another string/more strings to your bow f.
(bir şey) fazla kalmamak be low (on something) f.
(bir şey) fazla kalmamak run low (on something) f.
(bir şey yapmak için) fazla ileri gitmek go to extremes (to do something) f.
basit/ kolay bir şey için haddinden fazla/aşırı derecede güç kullanmak kill a fly with an elephant gun f.
basit/ kolay bir şey için haddinden fazla/aşırı derecede çaba harcamak kill a fly with an elephant gun f.
çok fazla şey yüklenmek take on too much f.
(biri/bir şey) için fazla tehlikeli/riskli too hot for (someone or something) s.
(bir şey birinin) anlaması için fazla karmaşık (something) is over (one's) head expr.
çok fazla (bir şey) a whole lot of (something) expr.
çok fazla (bir şey) a world of (something) expr.
çok fazla (bir şey) no end of (something) expr.
Speaking
hakkınızda çok fazla şey duydum I've heard a lot about you expr.
fazla kalmadı/fazla bir şey kalmadı there isn't much left expr.
hakkınızda çok fazla şey duydum heard a lot about you expr.
özleyeceğim çok fazla şey var there are so many things i will miss expr.
onun hakkında pek fazla şey bildiğiniz söylenemez you don't seem to know much about her expr.
onun hakkında pek fazla şey bildiğiniz söylenemez you don't seem to know much about him expr.
söyleyecek çok fazla şey yok not too much to say expr.
Literature
(birden fazla şey için) dipnot qqv (quae vide) kısalt.
Printery
fazla harfli şey overset i.
Modern Slang
(bir şey için) fazla yaşlı/yaşı büyük olmak be aging out f.