|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey |
vade mecum i.
|
|
2 |
Genel |
her zaman cevap veren imdat telefonu |
hot line i.
|
|
3 |
Genel |
her zaman hissedilme durumu |
pervasiveness i.
|
|
4 |
Genel |
kişinin her zamanki standartlara uymadığı zaman |
off-hour i.
|
|
5 |
Genel |
tanrının her zaman ve her yerde olduğu ilkesi |
immanency i.
|
|
6 |
Genel |
sayıları her zaman tam tutulan pers kraliyet muhafızları |
immortals i.
|
|
7 |
Genel |
her zaman zamanı doğru göstermek (saat) |
keep time f.
|
|
8 |
Genel |
saat her zaman zamanı doğru göstermek |
keep good time f.
|
|
9 |
Genel |
her zaman güvenilebilen |
unfailing s.
|
|
10 |
Genel |
her zaman kullanıma hazır |
eveready s.
|
|
11 |
Genel |
her zaman geçerli olan |
standing s.
|
|
12 |
Genel |
her yerde ve her zaman hazır |
omnipresent s.
|
|
13 |
Genel |
her zaman var olan (bir nitelik) |
unfailing s.
|
|
14 |
Genel |
her zaman aynı seviyeyi tutmayan (iş) |
inconsistent s.
|
|
15 |
Genel |
her zaman söylediği (cevap/şaka) (bir kimsenin) |
stock s.
|
|
16 |
Genel |
her zaman hissedilen |
pervasive s.
|
|
17 |
Genel |
her zaman her yerde var olan |
omnipresent s.
|
|
18 |
Genel |
her zaman aynı çıtayı yakalayamayan |
spotty s.
|
|
19 |
Genel |
her zaman her yerde var olan |
totipresent [obsolete] s.
|
|
20 |
Genel |
başlangıcı olmadan her zaman var olan |
unbegun s.
|
|
21 |
Genel |
her zaman taze ve canlı kalan |
evergreen s.
|
|
22 |
Genel |
her zaman yukarı doğru |
excelsior s.
|
|
23 |
Genel |
her zaman görülen |
classical s.
|
|
24 |
Genel |
(endüstriyel ilişkilerde) iş yerinde çalışanlarla konuşmaya her zaman açık olan |
open-door s.
|
|
25 |
Genel |
her zaman her yerde var olan |
omnipresential s.
|
|
26 |
Genel |
her ne zaman |
anytime zf.
|
|
27 |
Genel |
her zaman için |
in perpetuity zf.
|
|
28 |
Genel |
her ne zaman olursa olsun |
no matter when zf.
|
|
29 |
Genel |
her zaman olduğu gibi |
as usual zf.
|
|
30 |
Genel |
her ne zaman de |
anytime zf.
|
|
31 |
Genel |
her zaman için |
for keeps zf.
|
|
32 |
Genel |
her ne zaman olsa |
when then zf.
|
|
33 |
Genel |
neredeyse her zaman |
almost always zf.
|
|
34 |
Genel |
nerdeyse her zaman |
almost always zf.
|
|
35 |
Genel |
hemen hemen her zaman |
almost always zf.
|
|
36 |
Genel |
hemen hemen her zaman |
almost invariably zf.
|
|
37 |
Genel |
her zaman ve durumda |
algate zf.
|
|
38 |
Genel |
her zaman ve durumda |
algates zf.
|
|
|
39 |
Genel |
her zaman olduğu gibi |
as things run zf.
|
|
40 |
Genel |
her ne zaman |
whensoever zf.
|
|
41 |
Genel |
her ne zaman olursa |
whenever bağ.
|
|
42 |
Genel |
her ne zaman |
whenever bağ.
|
|
43 |
Genel |
her ne zaman |
whenas bağ.
|
|
Phrasals |
|
44 |
Öbek Fiiller |
her zaman yanında bulundurmak |
carry (someone or something) about f.
|
|
45 |
Öbek Fiiller |
her zaman yanında bulundurmak |
carry someone or something about f.
|
|
46 |
Öbek Fiiller |
her zaman yanında bulundurmak |
carry someone or something around f.
|
|
47 |
Öbek Fiiller |
her zaman yanında bulundurmak |
carry (someone or something) along with (someone or something) f.
|
|
48 |
Öbek Fiiller |
her zaman yanında bulundurmak |
carry around f.
|
|
49 |
Öbek Fiiller |
her zaman aklında bulunmak |
carry around f.
|
|
50 |
Öbek Fiiller |
her zaman aklına gelmek |
carry around f.
|
|
51 |
Öbek Fiiller |
her zaman aklında bulunmak |
carry someone around f.
|
|
52 |
Öbek Fiiller |
her zaman aklına gelmek |
carry someone around f.
|
|
53 |
Öbek Fiiller |
bir his, düşünce her zaman biriyle olmak |
carry (something) with (one) f.
|
|
Phrases |
|
54 |
İfadeler |
hemen hemen her zaman |
nearly always zf.
|
|
55 |
İfadeler |
her zaman olduğu gibi |
as it always has been expr.
|
|
56 |
İfadeler |
her zaman olduğu gibi |
same as it ever was expr.
|
|
57 |
İfadeler |
her zaman ele geçmeyecek bu fırsat münasebetiyle |
on this rare occasion expr.
|
|
58 |
İfadeler |
her zaman olmasa da |
though not always expr.
|
|
59 |
İfadeler |
her zaman sessiz olanlardan korkacaksın |
always the quiet ones expr.
|
|
60 |
İfadeler |
lnternet üzerinden her zaman erişilebilir |
always accessible via internet expr.
|
|
61 |
İfadeler |
yarın her zaman dünden iyidir |
tomorrow is always better than yesterday expr.
|
|
62 |
İfadeler |
yarın her zaman bugünden iyidir |
tomorrow is always better than today expr.
|
|
63 |
İfadeler |
her zaman senin olan |
ever yours [old-fashioned] expr.
|
|
64 |
İfadeler |
daima/her zaman seninim |
ever yours [old-fashioned] expr.
|
|
65 |
İfadeler |
her zaman olduğu gibi |
in the ordinary way expr.
|
|
66 |
İfadeler |
her ne zaman |
as and when expr.
|
|
67 |
İfadeler |
zor zamanlar her zaman daha iyi günlere yol açar |
hard times always lead to better days expr.
|
|
68 |
İfadeler |
her zaman kasa kazanır |
the house always wins expr.
|
|
69 |
İfadeler |
kasa her zaman kazanır |
the house always wins expr.
|
|
Proverb |
|
70 |
Atasözü |
her zaman ikinci bir seçeneğin olsun |
mouse that has but one hole is quickly taken
|
|
71 |
Atasözü |
her şey zaman içinde çözümlenir |
time works wonders
|
|
72 |
Atasözü |
zaman her şeyin ilacıdır |
time works wonders
|
|
73 |
Atasözü |
her zaman başarılı olamazsın |
you win some, you lose some
|
|
74 |
Atasözü |
her zaman başarılı olamazsın |
you win a few, you lose a few
|
|
75 |
Atasözü |
ilk adım her zaman en zor olanıdır |
first step is always the hardest
|
|
76 |
Atasözü |
ilk adım her zaman en zorudur |
first step is always the hardest
|
|
77 |
Atasözü |
üzgün olmayı alışkanlık edinenler bile her zaman üzgün olamaz |
it is a poor heart that never rejoices
|
|
78 |
Atasözü |
üzgün olmayı alışkanlık edinenler bile her zaman üzgün olamaz |
it is a sad heart that never rejoices
|
|
79 |
Atasözü |
her zaman en tepeyi hedefle |
hitch your wagon to a star
|
|
80 |
Atasözü |
küçük harcamaların hesabını iyi tutarsan her zaman paran olur |
take care of the pence, and the pounds will take care of themselves
|
|
81 |
Atasözü |
küçük harcamaların hesabını iyi tutarsan her zaman paran olur |
take care of the pennies, and the pounds will look after themselves
|
|
82 |
Atasözü |
trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir |
comedy equals tragedy plus time [cliché]
|
|
83 |
Atasözü |
trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir/komediye dönüşebilir |
humor equals tragedy plus time [cliché]
|
|
84 |
Atasözü |
sağduyulu/gerçekçi çözümler soyut teorilerden her zaman daha yararlıdır |
an ounce of common sense is worth a pound of theory
|
|
85 |
Atasözü |
sağduyulu/gerçekçi çözümler soyut teorilerden her zaman daha yararlıdır |
ounce of common sense is worth a pound of theory
|
|
86 |
Atasözü |
her zaman başarılı olmazsın |
the lord giveth and the lord taketh away
|
|
87 |
Atasözü |
her zaman şansın yaver gitmeyebilir |
the lord giveth and the lord taketh away
|
|
88 |
Atasözü |
zengin adamın esprisi her zaman komiktir |
a rich man's joke is always funny
|
|
89 |
Atasözü |
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
the best-laid plans go astray
|
|
90 |
Atasözü |
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
the best-laid schemes go astray
|
|
91 |
Atasözü |
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
the best-laid schemes/plans
|
|
92 |
Atasözü |
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
better the devil you know
|
|
93 |
Atasözü |
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
better the devil you know (than the devil you don't)
|
|
94 |
Atasözü |
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
better the devil you know than the one you don't know
|
|
95 |
Atasözü |
müşteri her zaman haklıdır |
customer is always right
|
|
96 |
Atasözü |
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
the devil you know is better than the devil you don't know
|
|
97 |
Atasözü |
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
the devil you know is better than the devil you don't
|
|
98 |
Atasözü |
her zaman bir umut vardır |
hope springs eternal
|
|
99 |
Atasözü |
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
the best-laid plans
|
|
100 |
Atasözü |
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
the best-laid plans of mice and men
|
|
101 |
Atasözü |
en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz |
the best-laid schemes of mice and men
|
|
Colloquial |
|
102 |
Konuşma Dili |
evinin kapısı misafirlerine her zaman açık olmak |
keep open house f.
|
|
103 |
Konuşma Dili |
her zaman gülümse |
always smile expr.
|
|
104 |
Konuşma Dili |
tıpkı her zaman istediğimiz gibi |
just like we always wanted expr.
|
|
105 |
Konuşma Dili |
(bu) her zaman böyle olur zaten |
it's always the way expr.
|
|
106 |
Konuşma Dili |
(bu) her zaman böyle olur zaten |
that's always the way expr.
|
|
107 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmaya her zaman) değer |
it (always) pays to (do something) expr.
|
|
108 |
Konuşma Dili |
her zaman başarılı olamazsın |
(you) can't win them all expr.
|
|
109 |
Konuşma Dili |
her zaman kazanacaksın/başarılı olacaksın diye bir şey yok |
(you) can't win them all expr.
|
|
110 |
Konuşma Dili |
her zaman yaptığı gibi |
as is his wont expr.
|
|
111 |
Konuşma Dili |
her zaman yaptığı gibi |
as is her wont expr.
|
|
112 |
Konuşma Dili |
(bu) her zaman böyle olur zaten |
(that's/it's) always the way expr.
|
|
113 |
Konuşma Dili |
(bu) her zaman böyle olur zaten |
(that's/it's) always the way expr.
|
|
114 |
Konuşma Dili |
her şey, zaman |
any old thing, time expr.
|
|
115 |
Konuşma Dili |
her zaman başarılı olamamak |
can't win em all expr.
|
|
116 |
Konuşma Dili |
her zaman başarılı olunmaz |
can't win them all expr.
|
|
117 |
Konuşma Dili |
her zaman başarılı olunmaz |
can't win 'em all expr.
|
|
118 |
Konuşma Dili |
aşk (her zaman) bir yolunu bulur |
love will (always) find a way expr.
|
|
119 |
Konuşma Dili |
çok olması her zaman iyi değildir |
more is less expr.
|
|
120 |
Konuşma Dili |
her zaman başarılı olamazsın |
wsls (win some, lose some) expr.
|
|
121 |
Konuşma Dili |
her zaman senin olan |
yours ever [old-fashioned] expr.
|
|
122 |
Konuşma Dili |
daima/her zaman sana ait olan |
yours ever [old-fashioned] expr.
|
|
Idioms |
|
123 |
Deyim |
her zaman karşılaşılan durum |
just another day's work i.
|
|
124 |
Deyim |
her zaman karşına çıkmayacak bir fırsat |
a golden opportunity i.
|
|
125 |
Deyim |
her zaman olan şey |
old story i.
|
|
126 |
Deyim |
her zaman olan şey |
the same old rigmarole i.
|
|
127 |
Deyim |
(birini) her zaman desteklemek |
be there for (one) f.
|
|
128 |
Deyim |
(birini) her zaman desteklemek |
be there for someone f.
|
|
129 |
Deyim |
(birini) her zaman desteklemek |
be there for someone f.
|
|
130 |
Deyim |
(birini) her zaman desteklemek |
be there for somebody f.
|
|
131 |
Deyim |
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak |
can't call one's soul one's own f.
|
|
132 |
Deyim |
her şeyi yiyip yutan bir şeyi devam ettirebilmek için büyük para, zaman, enerji harcamak |
feed the beast f.
|
|
133 |
Deyim |
(birinin) her zaman doğruyu söylediğinden emin olmak |
keep (one) honest f.
|
|
134 |
Deyim |
birinin her zaman doğruyu söylemesini sağlayabilmek |
keep someone honest f.
|
|
135 |
Deyim |
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak |
can't call soul own f.
|
|
136 |
Deyim |
her zaman yorgun |
born tired s.
|
|
137 |
Deyim |
her zaman mutluluk veren şey |
beer and skittles s.
|
|
138 |
Deyim |
(bir şey) her zaman iyi bir fikirdir |
you can't go wrong expr.
|
|
139 |
Deyim |
(bir şey) her zaman iyi bir seçimdir |
you can't go wrong expr.
|
|
140 |
Deyim |
reklamın her zaman getirisi vardır |
it pays to advertise expr.
|
|
141 |
Deyim |
politika her zaman yereldir |
all politics is local expr.
|
|
142 |
Deyim |
her zaman karşılaşılan durum |
just another day expr.
|
|
143 |
Deyim |
hayat her zaman mutluluk vermez |
life isn't all beer and skittles expr.
|
|
144 |
Deyim |
her zaman karşılaşılan durum |
just another day at the office expr.
|
|
145 |
Deyim |
her zaman heyecan dolu |
there is never a dull moment expr.
|
|
146 |
Deyim |
her zaman bir sorun vardır |
if it ain't chickens it's feathers expr.
|
|
147 |
Deyim |
hemen hemen her zaman |
nine times out of ten expr.
|
|
148 |
Deyim |
her zaman heyecan dolu |
never a dull moment expr.
|
|
149 |
Deyim |
insan hak ettiğini her zaman alamaz |
desert and reward seldom keep company expr.
|
|
150 |
Deyim |
kafanı takma (kazalar her zaman olur) |
accidents will happen expr.
|
|
151 |
Deyim |
kapım sana her zaman açık |
latch string is always out expr.
|
|
152 |
Deyim |
üzülmeye gerek yok kötü şeyler her zaman olur |
that's the way the cookie crumbles expr.
|
|
153 |
Deyim |
her zaman olan şey |
it's the same old rigmarole expr.
|
|
154 |
Deyim |
(birinin) kapısı her zaman açık |
(one's) door is always open expr.
|
|
155 |
Deyim |
(biri) her zaman yardıma, desteğe, yol göstermeye hazır |
(one's) door is always open expr.
|
|
156 |
Deyim |
hayat her zaman eğlenceden ibaret değildir |
(life is) not all beer and skittles expr.
|
|
157 |
Deyim |
annenin kim olduğu kesindir ama babanın kim olduğu her zaman kesin olmayabilir |
mama's baby, papa's maybe [us] expr.
|
|
158 |
Deyim |
her zaman işe yarar |
never fails expr.
|
|
159 |
Deyim |
her zaman etkilidir |
never fails expr.
|
|
160 |
Deyim |
her zaman başarılı olamazsın |
you can't win them all expr.
|
|
161 |
Deyim |
her zaman başarılı olamazsın |
you can't win 'em all expr.
|
|
Speaking |
|
162 |
Konuşma |
annem benim idolümdür her zaman |
my mother is always be my idol expr.
|
|
163 |
Konuşma |
burası her zaman böyle sıcak mı olur? |
is it always this hot in here? expr.
|
|
164 |
Konuşma |
burası her zaman böyle sıcak mıdır? |
is it always this hot in here? expr.
|
|
165 |
Konuşma |
ben her zaman insanlara ihtiyacı olduklarında yardım ederim |
I always help people when they need help expr.
|
|
166 |
Konuşma |
burası her zaman böyle soğuk mudur? |
is it always this cold in here? expr.
|
|
167 |
Konuşma |
bunu her zaman yanında taşı |
keep that with you at all times expr.
|
|
168 |
Konuşma |
ben de her zaman öyle düşünmüşümdür |
I've always thought so expr.
|
|
169 |
Konuşma |
birbirimizi her zaman seveceğiz |
we will always love each other expr.
|
|
170 |
Konuşma |
bu her zaman işe yarar |
this one always works expr.
|
|
171 |
Konuşma |
burası her zaman böyle soğuk mu olur? |
is it always this cold in here? expr.
|
|
172 |
Konuşma |
birinin çocuğunu kaybetmesi her zaman trajik olmuştur |
it's always so tragic when one loses a child expr.
|
|
173 |
Konuşma |
her zaman beklerim |
come back anytime expr.
|
|
174 |
Konuşma |
her zaman umut vardır |
there's always hope expr.
|
|
175 |
Konuşma |
her ne zaman isterseniz |
any time you want expr.
|
|
176 |
Konuşma |
her zaman istediğini alamazsın |
you can't always get what you want expr.
|
|
177 |
Konuşma |
her zaman istediğini elde edemezsin |
you can't always get what you want expr.
|
|
178 |
Konuşma |
her zaman beklerim |
you're always welcome expr.
|
|
179 |
Konuşma |
her zaman değil |
not always expr.
|
|
180 |
Konuşma |
her zaman iyi notlar alır |
she always gets good marks expr.
|
|
181 |
Konuşma |
her zaman mutlu olamazsın |
you can't be happy all the time expr.
|
|
182 |
Konuşma |
her zaman iyisin |
you're always good expr.
|
|
183 |
Konuşma |
her zaman bekleriz |
please visit us again expr.
|
|
184 |
Konuşma |
her zaman yaptığı şeyleri yapıyor |
he's doing what he always does expr.
|
|
185 |
Konuşma |
her zaman yanında olmalı |
it's supposed to be with you at all times expr.
|
|
186 |
Konuşma |
her zaman benimle konuşabilirsin |
you can always talk to me expr.
|
|
187 |
Konuşma |
her zaman başarılı olamazsın |
you can't win 'em all expr.
|
|
188 |
Konuşma |
her zaman başarılı olamazsın |
you can't be successful every time expr.
|
|
189 |
Konuşma |
en kolay yol her zaman en iyisi değildir |
the easiest way isn't always the best expr.
|
|
190 |
Konuşma |
her zaman kot giymez |
he doesn't usually wear jeans expr.
|
|
191 |
Konuşma |
her zaman bir seçenek vardır |
there's always a choice expr.
|
|
192 |
Konuşma |
her zaman beklerim |
please visit us again expr.
|
|
193 |
Konuşma |
her zaman kalbimdesin |
you are always in my heart expr.
|
|
194 |
Konuşma |
her zaman bekleriz |
come back anytime expr.
|
|
195 |
Konuşma |
her zaman açtılar |
they were always hungry expr.
|
|
196 |
Konuşma |
her zaman beraber olacağız |
we will always be together expr.
|
|
197 |
Konuşma |
her zaman bekleriz |
you're always welcome expr.
|
|
198 |
Konuşma |
her zaman müzik dinlerim |
I always listen to music expr.
|
|
199 |
Konuşma |
her zaman yaptığı şeyleri yapıyor |
she's doing what she always does expr.
|
|
200 |
Konuşma |
kapım sana/size her zaman açık |
my door is always open to you expr.
|
|
201 |
Konuşma |
o her zaman doğruyu söylemeli |
he should always tell the truth expr.
|
|
202 |
Konuşma |
o her zaman doğruyu söyler |
he always tells the truth expr.
|
|
203 |
Konuşma |
neden her zaman ben? |
why always me? expr.
|
|
204 |
Konuşma |
o her zaman olayların kötü tarafını düşünür |
he always thinks bad sides of the things expr.
|
|
205 |
Konuşma |
o her zaman olayların kötü tarafını düşünür |
she always thinks bad sides of the things expr.
|
|
206 |
Konuşma |
maraton her yıl ne zaman gerçekleşiyor? |
when does the marathon take place every year? expr.
|
|
207 |
Konuşma |
seni her zaman koruyacağım |
I'll always protect you expr.
|
|
208 |
Konuşma |
sen her zaman benim kalbimde olacaksın |
you will be always in my heart expr.
|
|
209 |
Konuşma |
sana her zaman açık oldum |
I've always been up front with you expr.
|
|
210 |
Konuşma |
tatillerde her zaman alanya'ya gideriz |
we always go to alanya on holidays expr.
|
|
211 |
Konuşma |
yaşamak için her zaman bir sebep vardır |
there is always a reason to live expr.
|
|
212 |
Konuşma |
yapıcı eleştirilere her zaman açığım |
constructive criticism is always welcome expr.
|
|
213 |
Konuşma |
yaşamak için her zaman bir neden vardır |
there is always a reason to live expr.
|
|
214 |
Konuşma |
her zaman ailesiyle birlikte seyahat eder |
he always travels with his family expr.
|
|
215 |
Konuşma |
her zaman ailesiyle seyahat eder |
he always travels with his family expr.
|
|
216 |
Konuşma |
o her zaman geç alır |
he is always late expr.
|
|
217 |
Konuşma |
her zaman geç kalır |
he is always late expr.
|
|
218 |
Konuşma |
o her zaman geç alır |
she is always late expr.
|
|
219 |
Konuşma |
her zaman geç kalır |
she is always late expr.
|
|
Trade/Economic |
|
220 |
Ticaret/Ekonomi |
her zaman dengede olan defter-i kebir |
self balancing ledger i.
|
|
221 |
Ticaret/Ekonomi |
vade tarihinden önce her zaman kullanılabilecek opsiyonlar |
american options i.
|
|
222 |
Ticaret/Ekonomi |
yapılış özelliği dolayısıyla zaman içinde her an geçerli olan bir özdeşlik |
accounting identity i.
|
|
223 |
Ticaret/Ekonomi |
müşteri her zaman haklıdır |
the customer is always right expr.
|
|
Law |
|
224 |
Hukuk |
sözleşmenin ihlali nedeniyle açılan zarar ziyan davasında sanığın her zaman talebi karşılamaya hazır olduğunu iddia ettiği savunma türü |
semper paratus i.
|
|
Politics |
|
225 |
Siyasal |
abd'nin çıkarlarının her zaman diğer ülkelerin çıkarlarına göre öncelikli olması gerektiğine inanan amerikalı |
america firster i.
|
|
Industry |
|
226 |
Sanayi |
endüstriyel bir manuel işlemin zaman ve hareket etüdünde analiz edilebildiği unsurlardan her biri |
therblig i.
|
|
Technical |
|
227 |
Teknik |
her zaman güncel olan |
evergreen s.
|
|
228 |
Teknik |
her ne zaman |
whenever zf.
|
|
Computer |
|
229 |
Bilgisayar |
kesirli kısmı ayıran noktanın her zaman sabit bir yere koyulduğu gösterim yöntemi |
fixed-point representation i.
|
|
230 |
Bilgisayar |
her zaman en iyi sonuçları veren (arama algoritması) |
optimal s.
|
|
231 |
Bilgisayar |
her zaman kapalı |
always off expr.
|
|
232 |
Bilgisayar |
her zaman gizle |
hide always expr.
|
|
233 |
Bilgisayar |
her zaman görüntüle |
always display expr.
|
|
234 |
Bilgisayar |
her zaman gizle |
always hide expr.
|
|
235 |
Bilgisayar |
her zaman göster |
always show expr.
|
|
236 |
Bilgisayar |
her zaman sor |
always ask expr.
|
|
237 |
Bilgisayar |
her zaman açık |
always on expr.
|
|
238 |
Bilgisayar |
her zaman yedekle |
always create backup expr.
|
|
239 |
Bilgisayar |
her zaman ara |
always search expr.
|
|
240 |
Bilgisayar |
her zaman askıya al |
always suspend expr.
|
|
241 |
Bilgisayar |
her zaman çalıştır |
run always expr.
|
|
242 |
Bilgisayar |
her zaman öner |
always suggest expr.
|
|
243 |
Bilgisayar |
her zaman engelle |
always block expr.
|
|
244 |
Bilgisayar |
her zaman üstte |
always on top expr.
|
|
245 |
Bilgisayar |
her zaman görünsün |
always visible expr.
|
|
246 |
Bilgisayar |
her zaman değiştir |
always replace expr.
|
|
247 |
Bilgisayar |
her zaman izin ver |
always allow expr.
|
|
248 |
Bilgisayar |
her zaman yedekle |
always create backup copy expr.
|
|
249 |
Bilgisayar |
işaretçiyi ve düğmeyi her zaman gizle |
hide pointer and button always expr.
|
|
Telecom |
|
250 |
Telekom |
her zaman her yerde |
ubiquitous s.
|
|
Automotive |
|
251 |
Otomotiv |
her zaman dört çekerli |
full time four-wheel drive i.
|
|
Marine |
|
252 |
Denizcilik |
yarım saatte bir çalıp her seferinde bir vuruş artarak sekiz vuruşa kadar çıkan ve dört saatlik zaman diliminin dolduğunu bildiren saat |
ship's clock i.
|
|
253 |
Denizcilik |
gemi her zaman olduğu gibi yüklenecek veya boşaltılacaktır |
ship to be loaded or discharged as customary expr.
|
|
254 |
Denizcilik |
her zaman yüzer durumda |
always safely afloat expr.
|
|
Math |
|
255 |
Matematik |
her zaman tanım kümesindeki değeri veren (fonksiyon) |
direct s.
|
|
Biology |
|
256 |
Biyoloji |
mayoz bölünmede yavru hücreye her zaman birlikte geçen kromozom grubu |
complex i.
|
|
257 |
Biyoloji |
hastalığın her zaman organ yapısındaki bir lezyonla ilişkili olduğunu öne süren bir teori |
organicism i.
|
|
Astronomy |
|
258 |
Gökbilim |
her zaman aynı pozisyonda bulunan yıldız türleri |
fixed stars i.
|
|
Botanic |
|
259 |
Botanik |
her zaman yeşil kalan bitki |
evergreen i.
|
|
260 |
Botanik |
abd'nin batısında yetişen ve her zaman yeşil kalan bir çalı |
california yerba santa (eriodictyon californicum) i.
|
|
261 |
Botanik |
her zaman yeşil kalan bitki |
evergreen plant i.
|
|
262 |
Botanik |
sıraca otugiller familyasına ait, her zaman yeşil kalan çalılar ve büyük ağaçların bulunduğu bir cins |
hebe i.
|
|
263 |
Botanik |
sıraca otugiller familyasına ait, her zaman yeşil kalan çalılar ve büyük ağaçların bulunduğu bir cins |
genus hebe i.
|
|
264 |
Botanik |
her zaman parazitik olmayan (parazit) |
partial s.
|
|
Literature |
|
265 |
Edebiyat |
her ne zaman |
whene'er bağ.
|
|
History |
|
266 |
Tarih |
sayıları her zaman tam tutulan pers kraliyet muhafızları |
immortal i.
|
|
Religious |
|
267 |
Dini |
ahlaki ikilemlerde her zaman daha hoşgörülü olunması gerektiğini savunan doktrin |
laxism i.
|
|
268 |
Dini |
ahlaki ikilemlerde her zaman daha hoşgörülü olunması gerektiğini savunan kimse |
laxist i.
|
|
269 |
Dini |
ahlaki meselelerde şüphe olması halinde her zaman daha sıkı olanın uygulanması gerektiği doktrini |
rigorism i.
|
|
270 |
Dini |
tanrının her zaman her yerde bulunabilmesi |
immanence i.
|
|
271 |
Dini |
her zaman her yerde var olan |
omnipresent s.
|
|
Military |
|
272 |
Askeri |
mermi kovanının her zaman dolu olduğu hazır mühimmat |
fixed ammunition i.
|
|
Music |
|
273 |
Müzik |
her barda iki dörtlük notanın olduğu basit ikili zaman |
two-four time i.
|
|
274 |
Müzik |
her barda iki dörtlük notanın olduğu basit ikili zaman |
two-four i.
|
|
Abbreviation |
|
275 |
Kısaltma |
her zaman gerçek aşk |
tla expr.
|
|
Slang |
|
276 |
Argo |
her zaman en yeni ve iyi ürünlere sahip olmayı istemek |
keep up with the joneses f.
|
|
277 |
Argo |
her zaman esnek |
semper gumby expr.
|
|
Modern Slang |
|
278 |
Modern Argo |
her zaman yanında olan kimse |
a real g i.
|
|
279 |
Modern Argo |
motor sürerken her zaman tam teçhizatlı giyinme |
agatt (all gear all the time) i.
|
|
280 |
Modern Argo |
her zaman her yerde japonca |
ajatt (all japanese all the time) i.
|
|
281 |
Modern Argo |
her zaman yardıma koşan arkadaş |
all-weather friend i.
|
|
282 |
Modern Argo |
her zaman ve sonsuza dek |
always and forever i.
|
|
283 |
Modern Argo |
her zaman destek olmak |
always has your back f.
|
|
284 |
Modern Argo |
her zaman gerçek |
a 1 since day 1 expr.
|
|
285 |
Modern Argo |
her zaman/baştan beri içten |
a 1 since day 1 expr.
|
|
286 |
Modern Argo |
her zaman/baştan beri sahici |
a 1 since day 1 expr.
|
|
287 |
Modern Argo |
her zaman kalbimizde |
aioh (always in our hearts) expr.
|
|
288 |
Modern Argo |
daima/her zaman bir adım önde |
always one step ahead expr.
|
|