Geçmiş

hissettirmek

"hissettirmek" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 7 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	hissettirmek	make understand f.
2	Genel	hissettirmek	adumbrate f.
3	Genel	hissettirmek	hint f.
4	Genel	hissettirmek	shadow forth f.
5	Genel	hissettirmek	evoke f.
6	Genel	hissettirmek	make feel f.
Archaic
7	Eski Kullanım	hissettirmek	obumbrate f.

"hissettirmek" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 122 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	ağırlığını hissettirmek	become influential f.
2	Genel	varlığını hissettirmek	make one's presence felt f.
3	Genel	ağırlığını hissettirmek	make one's weight felt f.
4	Genel	ağırlığını hissettirmek	become effective f.
5	Genel	yokluğunu hissettirmek	be conspicuous by one's absence f.
6	Genel	iyi hissettirmek	gruntle f.
7	Genel	kendini hissettirmek	become efficient f.
8	Genel	kendini hissettirmek	make itself evident f.
9	Genel	kendini hissettirmek	make its presence felt f.
10	Genel	kendini hissettirmek	make itself apparent f.
11	Genel	özel hissettirmek	make someone feel special f.
12	Genel	-i hissettirmek	hint at f.
13	Genel	ağırlığını hissettirmek	make one's presence felt f.
14	Genel	kendini hissettirmek	show oneself f.
15	Genel	kendini hissettirmek	make itself felt f.
16	Genel	kendini hissettirmek	make one's presence felt f.
17	Genel	yeniden 20 yaşındaymış gibi hissettirmek	make someone feel 20 again f.
18	Genel	birini iyi hissettirmek	make someone feel good f.
19	Genel	birini yetersiz hissettirmek	make someone feel inadequate f.
20	Genel	birine kendini özel hissettirmek	make someone feel special f.
21	Genel	birisine kendini özel hissettirmek	make someone feel special f.
22	Genel	aptal hissettirmek	bedunce f.
23	Genel	(birini) daha iyi hissettirmek	jolly up f.
24	Genel	(birini) suçlu hissettirmek	guilt f.
25	Genel	yoğun duygular hissettirmek	overexcite f.
26	Genel	suçluluk hissettirmek	convict f.
27	Genel	iktidarsız hissettirmek	emasculate f.
Phrasals
28	Öbek Fiiller	iyi gelmek/hissettirmek	sweeten up f.
29	Öbek Fiiller	suçlu hissettirmek	gnaw at f.
30	Öbek Fiiller	suçlu hissettirmek	gnaw on f.
31	Öbek Fiiller	güvendeymiş gibi hissettirmek	lull into f.
32	Öbek Fiiller	(birini) daha iyi hissettirmek	jolly along f.
33	Öbek Fiiller	(bir şey) hissettirmek	taste of (something) f.
34	Öbek Fiiller	(bir şey) gibi hissettirmek	taste of (something) f.
35	Öbek Fiiller	sıkışıp kalmış gibi hissettirmek	box in f.
36	Öbek Fiiller	birine bir şey hissettirmek	excite something in someone f.
37	Öbek Fiiller	(birine bir şey) hissettirmek	excite (something) in (one) f.
38	Öbek Fiiller	(birine bir şey) hissettirmek	instill (someone) with (something) f.
39	Öbek Fiiller	(birini) daha iyi hissettirmek	jolly (someone) up f.
Colloquial
40	Konuşma Dili	bir kadını özel hissettirmek	make a woman feel special f.
41	Konuşma Dili	birine kendini ruhsal veya fiziksel olarak zayıf hissettirmek	knock the stuffing out of somebody f.
42	Konuşma Dili	birine kendini güçsüz hissettirmek	knock the stuffing out of somebody f.
43	Konuşma Dili	birine gücü/özgüveni alınmış gibi hissettirmek	knock the stuffing out of somebody f.
44	Konuşma Dili	birine kendini halsiz hissettirmek	knock the stuffing out of somebody f.
45	Konuşma Dili	(birine) iyi hissettirmek	mean something (to someone) f.
46	Konuşma Dili	(birisini) yaptığı bir şeyden dolayı suçlu hissettirmek	guilt-trip f.
Idioms
47	Deyim	yakın hissettirmek	come home f.
48	Deyim	ağırlığını hissettirmek	push (one's) weight around f.
49	Deyim	birini suçlu hissettirmek	prick (one's) conscience f.
50	Deyim	birini suçlu hissettirmek	prick your conscience f.
51	Deyim	birini suçlu hissettirmek	your conscience pricks you f.
52	Deyim	pişmanlık hissettirmek	cause (one) qualms f.
53	Deyim	pişmanlık hissettirmek	cause qualms f.
54	Deyim	ağırlığını hissettirmek	push (one's) weight about f.
55	Deyim	birini rahat hissettirmek	put one at ease f.
56	Deyim	birisini yaptığı bir şeyden dolayı suçlu hissettirmek	put a guilt trip on somebody f.
57	Deyim	birisini yaptığı bir şeyden dolayı suçlu hissettirmek	send somebody on a guilt trip f.
58	Deyim	birini rahat hissettirmek	put one at one's ease f.
59	Deyim	daha iyi hissettirmek	do somebody a world of good f.
60	Deyim	huzurlu hissettirmek	give warm-and-fuzzy f.
61	Deyim	iyi hissettirmek	do someone's heart good f.
62	Deyim	kendini suçlu hissettirmek	prick somebody's conscience f.
63	Deyim	soluğunu hissettirmek	breathe down someone's neck f.
64	Deyim	soluğunu ensesinde hissettirmek	breathe down someone's neck f.
65	Deyim	yaptığı bir şey yüzünden birini suçlu hissettirmek	lay/put a guilt trip on somebody (us) f.
66	Deyim	yaptığı bir şey yüzünden birini suçlu hissettirmek	send somebody on a guilt trip (brit) f.
67	Deyim	yaptığı bir şey yüzünden kendisini suçlu hissettirmek	make someone feel guilty f.
68	Deyim	yaptığı bir şey yüzünden kendisini suçlu hissettirmek	lay a guilt trip on someone f.
69	Deyim	yaptığı bir şey yüzünden kendisini suçlu hissettirmek	give someone a hard time f.
70	Deyim	farklı duygular hissettirmek	hit me (right) in the feels f.
71	Deyim	birini daha iyi hissettirmek	give someone a lift f.
72	Deyim	(birini/bir şeyi) rahatsız hissettirmek	hang/lie heavy (on somebody/something) f.
73	Deyim	(birine) kendini suçlu hissettirmek	lay a (heavy) trip on (one) f.
74	Deyim	(birine) suçluluk hissettirmek	lay a (heavy) trip on (one) f.
75	Deyim	birine kendini suçlu hissettirmek	lay a (heavy) trip on someone f.
76	Deyim	birine suçluluk hissettirmek	lay a (heavy) trip on someone f.
77	Deyim	birine kendini suçlu hissettirmek	lay a guilt trip on someone f.
78	Deyim	birine suçluluk hissettirmek	lay a guilt trip on someone f.
79	Deyim	(birini) kötü hissettirmek	put (one) out of humour [uk] f.
80	Deyim	kızgın hissettirmek	leave a bad taste in the/your mouth f.
81	Deyim	kötü hissettirmek	leave a bad taste in the/your mouth f.
82	Deyim	kızgın hissettirmek	leave a nasty taste in the/your mouth f.
83	Deyim	kötü hissettirmek	leave a nasty taste in the/your mouth f.
84	Deyim	kötü hissettirmek	leave a sour taste in (one's) mouth f.
85	Deyim	(birine) kötü hissettirmek	put (one) out of sorts f.
86	Deyim	(birine) soluğunu ensesinde hissettirmek	be breathing down (one's) neck f.
87	Deyim	birine soluğunu ensesinde hissettirmek	be breathing down someone's neck f.
88	Deyim	(birini) köşeye sıkışmış hissettirmek	bind (one) hand and foot f.
89	Deyim	(birine) eli ayağı bağlanmış gibi hissettirmek	bind (one) hand and foot f.
90	Deyim	(birine) kapana kısılmış gibi hissettirmek	bind (one) hand and foot f.
91	Deyim	birini köşeye sıkışmış hissettirmek	bind someone hand and foot f.
92	Deyim	birine eli ayağı bağlanmış gibi hissettirmek	bind someone hand and foot f.
93	Deyim	birine kapana kısılmış gibi hissettirmek	bind someone hand and foot f.
94	Deyim	birini köşeye sıkışmış hissettirmek	tie someone hand and foot f.
95	Deyim	birine eli ayağı bağlanmış gibi hissettirmek	tie someone hand and foot f.
96	Deyim	birine kapana kısılmış gibi hissettirmek	tie someone hand and foot f.
97	Deyim	(birine) daha iyi hissettirmek	do (one) the world of good f.
98	Deyim	(birine) daha iyi hissettirmek	do (one) a world of good f.
99	Deyim	biri/bir şey gibi hissettirmek	feel like someone or something f.
100	Deyim	çaktırmadan dokunup ondan hoşlandığını/onu arzuladığını hissettirmek	play footsies f.
101	Deyim	çaktırmadan dokunup ondan hoşlandığını/onu arzuladığını hissettirmek	play footsie f.
102	Deyim	birine yeniden doğmuş gibi hissettirmek	give a new lease of life f.
103	Deyim	suçlu hissettirmek	guilt trip f.
104	Deyim	rahatsız hissettirmek	hang heavy f.
105	Deyim	rahatsız hissettirmek	lie heavy f.
106	Deyim	(birine) kendini suçlu hissettirmek	lay a guilt trip on (one) f.
107	Deyim	(birine) suçluluk hissettirmek	lay a guilt trip on (one) f.
108	Deyim	'-e kendini suçlu hissettirmek	lay a trip on f.
109	Deyim	'-e suçluluk hissettirmek	lay a trip on f.
110	Deyim	(birine) kendini önemsiz/değersiz/aptal gibi hissettirmek	make (one) feel small f.
111	Deyim	varlığını hissettirmek	make your presence felt f.
112	Deyim	ağırlığını hissettirmek	make your presence felt f.
113	Deyim	kendini hissettirmek	make your presence felt f.
114	Deyim	(bir şey) hissettirmek/düşündürmek	plant the seeds (of something) f.
115	Deyim	(bir şey) gibi hissettirmek	taste like (something) f.
116	Deyim	ağırlığını hissettirmek	throw your weight around [us/uk] f.
117	Deyim	ağırlığını hissettirmek	throw your weight about [uk] f.
Archaic
118	Eski Kullanım	duygu hissettirmek	emove f.
Slang
119	Argo	ağırlığını hissettirmek	throw weight around f.
120	Argo	ağırlığını hissettirmek	throw one's weight around f.
121	Argo	tuhaf hissettirmek	sketch out f.
122	Argo	(çaktırmadan birine) dokunup ondan hoşlandığını/onu arzuladığını hissettirmek	play footsie (with somebody) f.