|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
silahlı çatışma (iki kişi arasındaki) |
gunfight i.
|
|
2 |
Genel |
yayan bir veya birkaç kişi tarafından çekilen iki tekerlekli hafif taşıt |
rickshaw i.
|
|
3 |
Genel |
sadece iki kişi arasında geçen konuşma |
tête-à-tête i.
|
|
4 |
Genel |
sadece iki kişi arasında geçen mücadele |
two-horse race i.
|
|
5 |
Genel |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapei i.
|
|
6 |
Genel |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapai i.
|
|
7 |
Genel |
tek kişi tarafından çekilen iki tekerli araç |
rickshaw i.
|
|
8 |
Genel |
topun bir iple dikey bir sırığa asıldığı ve iki kişi arasında oynanan bir top oyunu |
tetherball i.
|
|
9 |
Genel |
iki kişi ile oynanan, balkanlara özgü bir çeşit iskambil oyunu |
tablanette i.
|
|
10 |
Genel |
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç |
tandem i.
|
|
11 |
Genel |
evli olan iki kişi arasındaki bağ |
the bonds of holy matrimony i.
|
|
12 |
Genel |
iki kişi ile oynanan oyun |
twasome [scottish] i.
|
|
13 |
Genel |
iki kişi arasında sıkışmış kimse |
bodkin [uk] i.
|
|
14 |
Genel |
iki kişi arasındaki kavga |
monomachia i.
|
|
15 |
Genel |
iki kişi arasındaki çarpışma |
monomachy i.
|
|
16 |
Genel |
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası |
gladstone i.
|
|
|
17 |
Genel |
iki kişi arasındaki sohbet |
one-to-one i.
|
|
18 |
Genel |
iki kişi arasındaki ilişki |
one-to-one i.
|
|
19 |
Genel |
ilişki sürdüren iki kişi |
dyad i.
|
|
20 |
Genel |
etkileşim halindeki iki kişi |
dyad i.
|
|
21 |
Genel |
iki kişi arasındaki etkileşim |
dyad i.
|
|
22 |
Genel |
belirli bir amaç için eşleştirilen iki kişi |
couple i.
|
|
23 |
Genel |
iki yer veya kişi arasındaki trafik |
intertraffic i.
|
|
24 |
Genel |
(iki veya daha fazla kişi) arasında ilişki kurmak |
bond f.
|
|
25 |
Genel |
iki kişi ile oynanan oyun |
twosome s.
|
|
26 |
Genel |
iki kişi için |
à deux s.
|
|
27 |
Genel |
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış |
tandem s.
|
|
28 |
Genel |
sırasıyla iki kişi vasıtasıyla ulaşan |
thirdhand s.
|
|
29 |
Genel |
iki kişi tarafından yapılan |
two-man s.
|
|
30 |
Genel |
iki kişi tarafından üretilen |
two-man s.
|
|
31 |
Genel |
iki kişi tarafından yönetilen |
two-man s.
|
|
32 |
Genel |
iki kişi tarafından kontrol edilen |
two-man s.
|
|
33 |
Genel |
iki kişi arasında |
head-to-head s.
|
|
34 |
Genel |
(özellikle erkek) iki kişi arasındaki arkadaşlığı içeren |
buddy s.
|
|
35 |
Genel |
iki kişi arasında dolaysız iletişim içeren |
one on one [us] s.
|
|
36 |
Genel |
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
one on one [us] s.
|
|
|
37 |
Genel |
iki kişi arasında doğrudan iletişim veya alışveriş içeren |
one-on-one s.
|
|
38 |
Genel |
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
one-on-one s.
|
|
39 |
Genel |
ortak iki kişi barındıran |
corporate s.
|
|
Phrasals |
|
40 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
get between f.
|
|
41 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between f.
|
|
42 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
get between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
43 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
44 |
Öbek Fiiller |
iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
45 |
Öbek Fiiller |
iki zıt kişi veya şey arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
46 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
47 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
48 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek |
step between (someone or something) f.
|
|
49 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak |
step between (someone or something) f.
|
|
50 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak |
step between (someone or something) f.
|
|
51 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak |
step between (someone or something) f.
|
|
52 |
Öbek Fiiller |
(anlaşmazlık içindeki iki kişi veya gruba) müdahale etmek |
step between (someone or something) f.
|
|
53 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya grup) arasındaki anlaşmazlığa karışmak |
step between (someone or something) f.
|
|
54 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya grubun) arasını yapmak |
step between (someone or something) f.
|
|
55 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya grubu) uzlaştırmak/barıştırmak |
step between (someone or something) f.
|
|
56 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya grup) arasında ara buluculuk yapmak |
step between (someone or something) f.
|
|
57 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak |
step between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
58 |
Öbek Fiiller |
iki kişi arasında kararsız kalmak |
waver between someone and someone else f.
|
|
59 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi arasında) arabuluculuk yapmak |
mediate between f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
split something between (something and something else) f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi) arasında bölmek/paylaştırmak |
divvy something up between two f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
split something between (someone and someone else) f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
tek kişilik yerde iki kişi kalmak |
double up f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
iki kişi beraber kalmak |
double up f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
(bir kişilik yeri veya şeyi) iki kişi paylaşmak |
double up f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi iki kişi paylaşmak |
double up f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
bir kişilik şeyi iki kişi paylaşmak |
double up f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something) (and someone or something else) f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
iki kişi arasında karşılaşma düzenlemek |
face off f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/iki şey) arasında kararsız kalmak |
vacillate between (one person or thing) and (another) f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/iki şey) arasında karar verememek |
vacillate between (one person or thing) and (another) f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/iki şey) arasında kalmak |
vacillate between (one person or thing) and (another) f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
iki kişi arasında çöpçatanlık yapmak |
match someone (up) (with someone) f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
iki kişi arasında çöpçatanlık yapmak |
and match something (up) (with something) f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi iki kişi kendi arasında sektirmek |
bounce something back and forth f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasından seçmek |
choose between (two people or things) f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasından seçim yapmak |
choose between (two people or things) f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
decide between (someone or something) f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek |
decide between (someone or something) f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasında kalmak (karar verememek) |
oscillate between (two people or things) f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasında kararsız kalmak |
oscillate between (two people or things) f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi veya şey) arasında gidip gelmek |
oscillate between (two people or things) f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek |
vary between (someone or something) f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasına sıkışmak |
wedge between (someone or something) f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasında sıkışıp kalmak |
wedge between (someone or something) f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasına sıkıştırmak |
wedge between (someone or something) f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
iki kişi/şey arasına sıkışmak |
wedge between people or things f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
iki kişi/şey arasında sıkışıp kalmak |
wedge between people or things f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
iki kişi/şey arasına sıkıştırmak |
wedge between people or things f.
|
|
Phrases |
|
99 |
İfadeler |
(iki kişi) arasında sevginin zerresi bile kalmama/olmama |
little love lost between (two people) expr.
|
|
100 |
İfadeler |
aynı anda aynı şeyi yapmaya çalışan iki kişi için kullanılan bir deyim |
after you, my dear alphonse expr.
|
|
101 |
İfadeler |
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir |
it takes two (to do something) expr.
|
|
Proverb |
|
102 |
Atasözü |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two is company (but) three's a crowd
|
|
103 |
Atasözü |
eğer iki kişi kötü bir durumla karşılaşmışsa bu sorundan her ikisi birden sorumludur |
it takes two to tango
|
|
104 |
Atasözü |
iki kişi tek kişiden iyidir |
two can dig a lot quicker than one.
|
|
105 |
Atasözü |
bir kişi iki şeyi aynı anda aynı kalitede yapamaz |
a man cannot serve two masters
|
|
106 |
Atasözü |
iki kişi bir şey için kavga ederken/çekişirken üçüncü kişi o şeyi alır gider |
while two dogs are fighting for bone, a third one runs away with it
|
|
Colloquial |
|
107 |
Konuşma Dili |
bilindik iki kategori veya tür arasında sayılan kişi veya şey |
tweener i.
|
|
108 |
Konuşma Dili |
iki kişi arasındaki düşmanlık |
hostility between two persons i.
|
|
109 |
Konuşma Dili |
birbiriyle bağlantılı iki kişi |
bedfellows i.
|
|
110 |
Konuşma Dili |
iki kişi için bir buluşma ayarlamak |
hook up f.
|
|
111 |
Konuşma Dili |
bir iki (kişi/şey) |
a couple of (people or things) s.
|
|
112 |
Konuşma Dili |
iki kişi gerekir |
it takes two expr.
|
|
113 |
Konuşma Dili |
iki kişi arasında romantik bir ilişkinin kurulup kurulmayacağı sorusunu bildiren ifade |
will-they-won't-they expr.
|
|
Idioms |
|
114 |
Deyim |
iki kişinin arasındaki cinsel çekime engel olmak için yanlarında bulunan kişi |
a fire extinguisher i.
|
|
115 |
Deyim |
birbirine karşı çok nazik olan iki kişi |
alphonse and gaston i.
|
|
116 |
Deyim |
iki kişi arasındaki kavga/çekişme |
a straight fight i.
|
|
117 |
Deyim |
sürekli birbirini kaçıran iki kişi |
box and cox i.
|
|
118 |
Deyim |
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi |
box and cox i.
|
|
119 |
Deyim |
sadece iki kişi arasında geçen konuşma |
a ˌtête-à-ˈtête [french] i.
|
|
120 |
Deyim |
iki kişi arasında geçen özel bir konuşma |
a ˌtête-à-ˈtête [french] i.
|
|
121 |
Deyim |
sadece iki kişi arasında geçen mücadele |
a two-horse race i.
|
|
122 |
Deyim |
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış |
an act of war i.
|
|
123 |
Deyim |
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış |
an act of war i.
|
|
124 |
Deyim |
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak |
sit bodkin [obsolete] f.
|
|
125 |
Deyim |
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek |
sit bodkin [obsolete] f.
|
|
126 |
Deyim |
seyahat sırasında iki kişi arasında sıkışıp kalmak |
ride bodkin [obsolete] f.
|
|
127 |
Deyim |
seyahat sırasında iki kişi arasında ezilmek |
ride bodkin [obsolete] f.
|
|
128 |
Deyim |
iki kişi arasındaki ilişki bitmiş olmak |
be through with f.
|
|
129 |
Deyim |
iki kişi arasındaki farkı vurgulamak |
tell someone from someone else f.
|
|
130 |
Deyim |
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak |
join (up) the dots f.
|
|
131 |
Deyim |
(iki kişi arasında) sevginin zerresi bile kalmamak |
be little love lost between (two people) f.
|
|
132 |
Deyim |
(iki kişi) arasında sevgiden eser kalmamak |
be no love lost between (two people) f.
|
|
133 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden nefret etmek |
be no love lost between (two people) f.
|
|
134 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmamak |
be no love lost between (two people) f.
|
|
135 |
Deyim |
(iki kişi) birbirini sevmemek |
be no love lost between (two people) f.
|
|
136 |
Deyim |
(iki kişi) arasında husumet/düşmanlık olmak |
be no love lost between (two people) f.
|
|
137 |
Deyim |
(iki kişi) birbirine düşman kesilmek |
be no love lost between (two people) f.
|
|
138 |
Deyim |
iki kişi/şey arasında ayrım yapmak |
make fish of one and fowl of another f.
|
|
139 |
Deyim |
iki kişi/şey arasında ayrım yapmak |
make fish of one and fowl of the other f.
|
|
140 |
Deyim |
(iki kişi/şey) arasında kalmış |
torn between (people or things) s.
|
|
141 |
Deyim |
(iki kişi/şey) arasında kararsız kalmış |
torn between (people or things) s.
|
|
142 |
Deyim |
(iki kişi/şey) arasında ikilemde kalmış |
torn between (people or things) s.
|
|
143 |
Deyim |
bu oyunu iki kişi oynar |
two can play at this game expr.
|
|
144 |
Deyim |
iki kişi arasındaki düşmanlık |
no love lost expr.
|
|
145 |
Deyim |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two's company three's a crowd expr.
|
|
146 |
Deyim |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two's company (three's a crowd) expr.
|
|
147 |
Deyim |
(iki kişi) arasında sevgiden eser kalmamış |
no love lost between (two people) expr.
|
|
148 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden nefret ediyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
149 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmıyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
150 |
Deyim |
(iki kişi) birbirini sevmiyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
151 |
Deyim |
(iki kişi) birbirini hiç sevmez |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
152 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden hiç hoşlanmaz |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
153 |
Deyim |
(iki kişi) arasında husumet/düşmanlık var |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
154 |
Deyim |
(iki kişi) birbirinden nefret eder |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
155 |
Deyim |
(iki kişi) arasında sevgiden eser yok |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
156 |
Deyim |
(iki kişi/şey) arasında bir fark yok |
there's nothing to choose between (two people or things) expr.
|
|
157 |
Deyim |
(iki kişi/şey) birbirinin aynısı |
there's nothing to choose between (two people or things) expr.
|
|
158 |
Deyim |
(iki kişi/şey) birbirine denk |
there's nothing to choose between (two people or things) expr.
|
|
159 |
Deyim |
bu oyunu iki kişi oynar |
two can play this game expr.
|
|
160 |
Deyim |
iki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez |
two's company(, three's a crowd) expr.
|
|
161 |
Deyim |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
two's company(, three's a crowd) expr.
|
|
Speaking |
|
162 |
Konuşma |
çoğu yerli on iki kişi yaralandı |
mostly locals twelve people were injured expr.
|
|
Trade/Economic |
|
163 |
Ticaret/Ekonomi |
iki kişi adına açılan hesap |
alternate account i.
|
|
164 |
Ticaret/Ekonomi |
iki veya daha fazla kişi veya maldan oluşan topluluk |
ensemble i.
|
|
Politics |
|
165 |
Siyasal |
iki kişi tarafından yönetilme |
biarchy i.
|
|
166 |
Siyasal |
aynı kişi tarafından kanuna aykırı olarak iki veya daha fazla seçim bölgesinde oy kullanılması |
multiple voting i.
|
|
167 |
Siyasal |
yüksek bir makamı paylaşan iki kişi |
duumvirate i.
|
|
168 |
Siyasal |
siyasi yelpazenin her iki ucunun da mantıksız veya aşırı olduğuna inandığı için kendisini merkezci olarak tanımlayan kişi |
enlightened centrist i.
|
|
Tourism |
|
169 |
Turizm |
iki kişilik odaya kişi başı ödenecek miktar |
ppdo (per person, double occupancy) kısalt.
|
|
Technical |
|
170 |
Teknik |
iki kişi gerektiren |
two-handed s.
|
|
Computer |
|
171 |
Bilgisayar |
çevrimiçi bir tartışmada iki veya daha fazla kişi arasında geçen öfkeli, eleştirel veya aşağılayıcı münakaşa |
flame war i.
|
|
Telecom |
|
172 |
Telekom |
birbirleriyle telefonla iletişim kurmaya çalışan iki kişi tarafından yapılan bir dizi başarısız çağrı |
telephone tag i.
|
|
Aeronautic |
|
173 |
Havacılık |
hobi amaçlı veya yarışlarda kullanılan en fazla iki kişi kapasiteli küçük bir özel uçak |
microlight i.
|
|
174 |
Havacılık |
en fazla iki kişi kapasiteli küçük bir özel uçakla yapılan uçuş sporu |
microlighting i.
|
|
Marine |
|
175 |
Denizcilik |
iki kişi tarafından kullanılan bir dingi çeşidi |
forty-niner i.
|
|
176 |
Denizcilik |
iki kişi tarafından kullanılan düz bir tekne çeşidi |
star i.
|
|
Linguistics |
|
177 |
Dilbilim |
iki kişi tarafından anlaşılabilen dil |
idioglossia i.
|
|
History |
|
178 |
Tarih |
şarlman'ın şeref kıtasındaki on iki kişi |
douzepers i.
|
|
Military |
|
179 |
Askeri |
iki kişi kuralı |
two-person rule i.
|
|
Sport |
|
180 |
Spor |
iki kişi ile oynanan golf maçı |
twosome i.
|
|
Theatre |
|
181 |
Tiyatro |
iki kişi tarafından sahnelenen |
two-man s.
|
|
Slang |
|
182 |
Argo |
aralarında duygusal birliktelik olmayıp sadece cinsel ilişki olan iki kişi |
fwb (friends with benefits) i.
|
|
183 |
Argo |
aralarında duygusal birliktelik olmayıp sadece cinsel ilişki olan iki kişi |
friends with benefits i.
|
|
184 |
Argo |
(iki kişi arasındaki) arkadaşlık/dostluk ruhu |
kindred spirit i.
|
|
185 |
Argo |
iki kişi arasında cinsel çekim olmasın diye ortamda bulunan tip |
fire extinguisher i.
|
|
186 |
Argo |
(iki kişi olarak) ata, bisiklete birlikte binmek |
dink f.
|
|
187 |
Argo |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
two's company, three's a crowd expr.
|
|
188 |
Argo |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
two is company, but three's a crowd expr.
|
|
189 |
Argo |
iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer |
three's a crowd expr.
|
|