kısa süre - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

kısa süre



"kısa süre" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 23 sonuç

Türkçe İngilizce
General
kısa süre snatch i.
kısa süre piece i.
kısa süre span i.
kısa süre streak i.
kısa süre spell i.
kısa süre short time i.
kısa süre short notice i.
kısa süre little i.
kısa süre half-minute i.
kısa süre breathing while i.
kısa süre glisk [scotland] i.
kısa süre pop i.
kısa süre short haul i.
kısa süre short meter i.
kısa süre snap i.
kısa süre spurt i.
Colloquial
kısa süre a moment or two expr.
Idioms
kısa süre a jiff i.
Trade/Economic
kısa süre short time i.
Insurance
kısa süre short period i.
Technical
kısa süre short time i.
British Slang
kısa süre two ticks i.
kısa süre tick i.

"kısa süre" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 141 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
kısa süre içinde soon zf.
General
kısa bir süre kalan kimse transient i.
eşleri hamile kalan erkeklerin kısa bir süre sonra hamilelik semptomları yaşaması couvade i.
oldukça kısa bir süre içinde yapılan birden fazla dalış multiple dives i.
çok kısa bir süre point in time i.
çok kısa bir süre split second i.
televizyonda kısa süre görünme face time i.
oyuncuların bir dizi eşyayı kısa süre inceleyip ardından hatırlayabildikleri kadarını kağıda yazdıkları bir oyun observation i.
çok kısa bir süre giffy i.
bar kapanışından önce içkilerin bitirilmesi için verilen kısa süre drinking-up time [uk] i.
sonrasında annenin hastanede çok kısa süre kaldığı doğum drive-through delivery i.
birinden kısa süre sonra ölme follow-on i.
elektronik devreyi kısa süre boyunca çalıştıran sinyal gate i.
çok kısa süre shake i.
kısa süre önce yesterday i.
kısa süre için kiracı olmak lodge f.
kısa bir süre için şuurunu kaybetmek black out f.
kısa bir süre kalıp gitmek put in an appearance f.
çok kısa bir süre kalmak put in an appearance f.
kısa bir süre kalan transient s.
kısa bir süre önce kullanıma açılan recently opened up for use s.
kısa süre ile ilgili short-haul s.
kısa bir süre için for a short time zf.
kısa bir süre için for a brief period zf.
kısa bir süre için transiently zf.
kısa bir süre for a while zf.
kısa süre önce recently zf.
kısa bir süre için awhile zf.
kısa bir süre için for the time zf.
kısa bir süre sonra after a while later zf.
kısa bir süre önceye kadar until a short while ago zf.
kısa bir süre önce short while ago zf.
çok kısa süre soonish zf.
çok kısa süre içinde in a jiff zf.
kısa bir süre sonra after a bit zf.
kısa bir süre önce not a long time ago zf.
kısa bir süre önce not long ago zf.
kısa bir süre sonra after a little while zf.
-den kısa bir süre önce shortly before zf.
kısa süre içinde in a short span of time zf.
kısa bir süre sonra after a while zf.
kısa süre sonra soon afterwards zf.
(bundan) kısa bir süre sonra soon after that zf.
kısa bir süre sonra shortly afterwards zf.
kısa süre içinde anon zf.
kısa süre önce yesterday zf.
kısa süre sonra on the neck of zf.
kısa süre içerisinde fine zf.
kısa bir süre için shortly zf.
kısa süre içinde soonly zf.
-den kısa süre önce toward ed.
-den kısa süre önce towards ed.
çok kısa süre içinde close onto ed.
Phrasals
kısa süre uğramak stop over f.
kafasını okuduğu gazeteden vb. kaldırıp kısa bir süre bakmak glance up from (newspaper etc.) f.
kısa bir süre için gelmek pop in f.
(birine) kısa süre için yardım etmek help out f.
birinden kısa süre sonra ölmek follow on f.
kısa süre sonra elden çıkarmak get away f.
çok kısa süre öncesinden haber vererek at short notice zf.
Phrases
çok çok kısa bir süre için for far too brief a time expr.
kısa süre içinde bana yaz write to me soon expr.
kısa bir süre içerisinde in a short while expr.
kısa bir süre yeter enough to be going on with [uk] expr.
kısa bir süre yeter enough/something to be going on with [uk] expr.
çok kısa süre öncesinden haber verilen at (very) short notice expr.
Colloquial
kısa süre içerisinde birden çok kişiyle cinsel ilişkide bulunma musical beds i.
çok kısa bir süre half a minute i.
gün doğumundan kısa bir süre sonraki ve gün batımından kısa bir süre önceki, gökyüzünün kırmızı olduğu zaman golden hour i.
çok kısa bir süre a hot minute i.
kısa süre önce kiralanan veya satın alınan recently rented or purchased s.
çok kısa bir süre içerisinde in a couple of shakes expr.
çok kısa bir süre sonra in just a moment expr.
kısa bir süre için for a season expr.
kısa süre önce not too long ago expr.
kısa bir süre önce short time ago expr.
sadece kısa bir süre sonra only a little longer expr.
(çok kısa bir süre sonra/hemen) bir dakika içinde in just a minute expr.
çok kısa bir süre half a minute expr.
çok kısa bir süre half a tick expr.
çok kısa bir süre half a second expr.
kısa süre içinde in a little bit expr.
Idioms
çok kısa süre a few ticks i.
kısa bir süre a new york minute i.
kısa bir süre a split second i.
çok kısa bir süre a split second i.
kısa bir süre borrowed time i.
kısa bir süre uyumak catch a snooze f.
bir şeye kısa bir süre içerisinde yoğunlaşıp çalışmak powerstudy f.
kısa bir süre kalmak bide a wee [scotland] f.
kısa bir süre durmak miss a beat f.
kısa bir süre a little bit [us] zf.
çok kısa bir süre içerisinde in two shakes of a lamb's tail expr.
çok kısa bir süre hot minute expr.
çok kısa bir süre half a minute expr.
çok kısa bir süre half a tick expr.
çok kısa bir süre half a second expr.
çok kısa bir süre half a shake of a lamb's tail expr.
kısa bir süre not until the cows come home expr.
Speaking
çok kısa bir süre içinde before you know it expr.
infilak etmeden kısa bir süre önce shortly before it exploded expr.
kısa bir süre için for a while expr.
kısa bir süre bizimle olacak he will be with us shortly expr.
size kısa süre içinde döneceğiz we will get in touch with you shortly expr.
size kısa süre içinde döneceğiz we will get back to you shortly expr.
Trade/Economic
bir şirkette çalışan personele en kısa süre içerisinde bütün yenilikleri ve değişiklikleri öğretmeyi amaçlayan hızlandırılmış kurs blitz training i.
vade tarihinin bitiminden itibaren ödeme için tanınan ek kısa bir süre grace period i.
vade tarihinden sonra tanınan kısa bir ek süre days of grace i.
mümkün olan en kısa süre içinde as promptly as practicable expr.
Law
kısa süre içinde karara bağlanabilecek dava short cause i.
çocuk suçluların kısa süre için çalışmaya gönderildiği çiftlik work farm i.
hafif suç işleyenlerin kısa süre için çalışmaya gönderildiği çiftlik work farm i.
Politics
abd'de yeni dönem tekrar seçilmemiş fakat kısa bir süre daha çalışan senato veya kongre üyesi lame duck i.
sığınmacının kısa süre için tedbiren alıkoyulması short term preventive custody of asylum seeker i.
yeni lidere değişiklik yapması için fırsat tanınan kısa süre honeymoon period i.
başkanlık seçiminden kısa süre sonra gerçekleşip sonuçları etkileyen büyük olay october surprise i.
Insurance
kısa süre fiyatı short rate i.
Technical
kısa bir süre için parlayan flashy s.
Computer
işlemci tarafından kısa süre sonra tekrar kullanılmayacağı için bellekte daha uzak konumda saklanan (veriler) nontemporal s.
Medical
tek bir ilaç dozunun kısa süre içinde damardan enjekte edilmesi bolus i.
kısa süre yatan hastalara ait short-stay s.
kısa süre yatan hastalar için olan short-stay s.
Pharmaceutics
kısa süre içinde yapılan tek dozluk enjeksiyon bolus i.
Food Engineering
yüksek sıcaklık kısa süre high temperature -short time i.
Physics
heisenberg'in belirsizlik ilkesine göre kısa bir süre için var olan ve varlığının devamı enerjinin korunumu yasasını ihlal edecek olan atom altı parçacık virtual particle i.
Zoology
kuşların yumurtadan çıktıktan kısa süre sonra yuvadan ayrılması nidifugous i.
yumurtadan çıktıktan kısa süre sonra yuvadan ayrılan nidifugous s.
Agriculture
uygulandıktan kısa süre sonra yok olan (tarım ilacı) nonpersistent s.
Education
üniversite geçici bir süre veya kısa bir dönem ders veren öğretmen lecturer i.
Religious
tabuta konmuş cesedin son yolculuğuna uğurlanmadan kısa bir süre önce yatırıldığı şapel charnel i.
Geography
bölgedeki akarsu erozyonu üzerinden kısa bir süre geçmiş olması topographic adolescence i.
bölgedeki akarsu erozyonu üzerinden kısa bir süre geçmiş olması topographic youth i.
Meteorology
yaz geceleri kısa bir süre görünme noctilucence i.
Military
yerdeki uçağın görev emri aldıktan sonra kısa süre içinde uçuşa hazır halde beklemesi ground alert i.
kısa bir süre çarpışmak skirmish f.
Sport
takım oyuncularının antrenman yapmak veya potansiyel yeni oyuncuları değerlendirmek için kısa süre bir araya geldikleri yer minicamp i.
Theatre
tüm oyuncuların kısa bir süre sahnede hareketsiz kalması tableau i.
tüm oyuncuların kısa bir süre sahnede hareketsiz kalması tableau vivant i.
Photography
istenilen yerde kısa süre içinde resim basmak için tasarlanmış fotoğraf tabı donanım seti minilab i.
çok kısa süre için yüksek yoğunluklu ışık üreten elektrik lambası flash lamp i.
Slang
bir heves sonrası spor yapmaya başlayıp çok kısa süre sonra bırakan kimse resolutionary s.