söz konusu - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

söz konusu



"söz konusu" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 13 sonuç

Türkçe İngilizce
General
söz konusu topic i.
söz konusu subject i.
söz konusu question i.
söz konusu the point in question i.
söz konusu being talked about i.
söz konusu talk i.
söz konusu in question s.
söz konusu said s.
söz konusu aforesaid s.
söz konusu aforementioned s.
söz konusu relevant s.
söz konusu present s.
söz konusu on the nail zf.

"söz konusu" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 106 sonuç

Türkçe İngilizce
General
doküman üzerinde, söz konusu dokümanın parti içindeki konumunu belirten rakam veya kod serial number i.
söz konusu olan sorun the case in point i.
söz konusu edilen şeyin bir örneği case in point i.
söz konusu edilen şeyin bir örneği a case in point i.
söz konusu değişiklik respective alteration i.
tartışma konusu/söz konusu mesele/konu point at issue i.
söz konusu eylemi kafasına koyan kişi actionist i.
söz konusu kelime veya ifadeler presents i.
söz konusu hukuki araçlar veya metinler presents i.
söz konusu kelime veya ifadelerin kullanıldığı belge presents i.
söz konusu kelime veya ifadeler present i.
söz konusu etmek drag f.
söz konusu olmak be discussed f.
bir bölgenin doğal atraksiyonlarını göstermek üzere söz konusu bölgenin içinden geçen tabelalı yol nature trail f.
söz konusu olmamak be out f.
söz konusu olmak be on the carpet f.
söz konusu olmak be a matter of f.
söz konusu olmak come into question f.
söz konusu etmek mention f.
söz konusu olmaktan çıkmak drop f.
söz konusu olmak stir f.
söz konusu olan at issue s.
söz konusu olamaz out of the question s.
söz konusu olan in question s.
söz konusu zamanda yapılan on-the-spot s.
söz konusu zamanda meydana gelen on-the-spot s.
söz konusu yerde yapılan on-the-spot s.
söz konusu yerde meydana gelen on-the-spot s.
söz konusu dahi olmayan impossible s.
söz konusu olmayan impregnable s.
söz konusu olmayan imprenable [obsolete] s.
söz konusu şey ile bağlantısı bulunmayan foreign s.
henüz söz konusu olmayan pre-emergent s.
söz konusu zamanda olan present s.
söz konusu olamaz out of question zf.
söz konusu zamanda at the material time zf.
söz konusu koşullarda in the given circumstances zf.
söz konusu durumda here zf.
söz konusu disiplinin kavramları ve sonuçları ile ilgili anlamı veren bir ön ek met- ök.
söz konusu disiplinin kavramları ve sonuçları ile ilgili anlamı veren bir ön ek meta- ök.
Phrasals
(bir işin) yapılıp yapılmadığından emin olmak için söz konusu kişiyle irtibat halinde olmak follow up on (something) f.
Phrases
söz konusu olunca when it comes to expr.
söz konusu olduğunda when it comes to expr.
sayılar söz konusu olduğunda when it comes to number expr.
Colloquial
(bir şey) söz konusu değil there's no question of (something) i.
(bir şeyin) olması söz konusu değil there's no question of (something) i.
söz konusu değil beside the mark expr.
söz konusu edilemez beside the mark expr.
söz konusu gece on the night in question expr.
söz konusu edilemez beside the point expr.
söz konusu değil beside the point expr.
Idioms
ele alınan/tartışılan/söz konusu konu the matter in hand (brit) i.
ele alınan/tartışılan/söz konusu konu the matter at hand (us) i.
malum/söz konusu taraf/kişi certain party i.
büyük bir düşüşün ardından söz konusu hisse senedinin az da olsa değer kazanması deadcat bounce i.
söz konusu olmak be at stake f.
söz konusu olmamak be beside the point f.
söz konusu işi yüksek standartlarda yapan kendinden önceki çalışanın seviyesine ulaşabilmek için çok sıkı çalışmak have big shoes to fill f.
yapılan işle ilgili gelişmelerden söz konusu kişi ya da kişileri de haberdar etmek keep someone in the loop f.
bir şeyi yapma ihtimali söz konusu olmaktan çıkmak get out of the way f.
(bir şeyi) söz konusu olmaktan çıkarmak take (something) off the table f.
söz konusu olmaktan çıkmak be ruled out of court [uk] f.
söz konusu olmaktan çıkmak be off the table f.
söz konusu olmak be on the table f.
söz konusu olmamak be out of the question f.
söz konusu olamaz out of the question expr.
(biri/bir şey) söz konusu olduğunda when it comes to (someone or something) expr.
(biri/bir şey) söz konusu olunca when it comes to (someone or something) expr.
(bir şey/bir şey yapmak) söz konusu olduğunda when it comes to something/to doing something expr.
(bir şey/bir şey yapmak) söz konusu olunca when it comes to something/to doing something expr.
Speaking
söz konusu değil there is no question i.
bu söz konusu bile değil it's out of the question expr.
evliliğim söz konusu burada my marriage is at stake expr.
söz konusu bile olamaz it's not even a matter of discussion expr.
söz konusu bile olamaz it is out of the question expr.
söz konusu değildir that is out of question expr.
söz konusu/mümkün değil it is quite out of the question expr.
söz konusu bile olamaz it's not a matter of discussion expr.
Trade/Economic
alıcının söz konusu ürüne ek olarak başka bir ürün veya hizmeti de satın alması şartıyla sağlanan yasadışı anlaşma tying agreement i.
ani alımlarda söz konusu olan fiyat spot price i.
büyük bir düşüşün ardından söz konusu hisse senedinin az da olsa değer kazanması dead cat bounce i.
çok uluslu bir şirketin şubesine ait bilançoların dönüştürülmesinde söz konusu olan şubenin faaliyette bulunduğu ülkenin ulusal parası functional currency i.
satıcının söz konusu ürünü daha aşağı bir fiyata satamayacağı asgari perakende satış fiyatı fixed resale price i.
söz konusu piyasalar/pazarlar the given markets i.
söz konusu piyasalar/pazarlar the said markets i.
söz konusu meblağ stated sum i.
söz konusu tutar the respective amount i.
(ilgili/söz konusu) yıl then-current year i.
söz konusu meblağ kadar yapılan (havale) good s.
Law
bir mülkü o mülkün sahibinin izniyle kullanan ancak söz konusu mülk üzerinde herhangi bir yasal hakka sahip olmayan kimse bare licensee i.
dava sonuçlanana kadar söz konusu şeyler için yediemin olarak atanan şahıs receiver pendente lite i.
kesin dampinge karşı vergi ve fiyat taahhütleri uygulamaya konuldukları tarihten itibaren söz konusu vergi için bir gözden geçirme prosedürü başlatılmadığı takdirde belli bir süre sonra yürürlükten kaldırılacağını ifade eden hüküm sunset provision i.
kesin dampinge karşı vergi ve fiyat taahhütleri uygulamaya konuldukları tarihten itibaren söz konusu vergi için bir gözden geçirme prosedürü başlatılmadığı takdirde belli bir süre sonra yürürlükten kaldırılacağını ifade eden hüküm sunset clause i.
söz konusu değişiklik respective alteration i.
vasiyetnamesinde borçlanan kişiye para bırakması beklenen bir kişinin vefatı sonrası borçlu olan kişinin söz konusu meblağı faiziyle geri ödeme taahhüdünde bulunduğu senet post obit bond i.
söz konusu sözleşmenin taraflar arasındaki eksiksiz ve nihai anlaşma olduğunu belirten hüküm integration clause i.
zekada veya sosyal işlevsellikte önemli bir geriliğin söz konusu olduğu durum mental impairment i.
(senet veya belgelerde) söz konusu sözcük veya ifadeler presents i.
söz konusu olmak be in question f.
söz konusu olamaz out of the question s.
Politics
soy ve kültür birlikteliği olduğu halde herhangi bir devletin sınırları dışında yer alan halk ile söz konusu devletin birleşmesi fikri irredentism i.
Institutes
hisselerinin sözleşmelerinde belirtilen değere ulaşmasıyla, söz konusu değerin hissedarlara ödenip birliğin feshedildiği bir tasarruf ve kredi birliği terminating building and loan association i.
Philosophy
söz konusu durumdan hareketle göreceli yorumlanan attributive s.
Slang
uzun senedir söz konusu hapishanede yatan mahkum old school i.
uzun senedir söz konusu hapishanede yatan mahkum old head i.
uzun senedir söz konusu hapishanede yatan mahkum old-timer i.