sıkı bir - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

sıkı bir



"sıkı bir" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Idioms
sıkı bir a big-time expr.

"sıkı bir" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 163 sonuç

Türkçe İngilizce
General
sıkı bir eleştiri a bitter criticism i.
sıkı bir eleştiri a serious criticism i.
sıkı bir eleştiri a strong criticism i.
sıkı bir eleştiri a strident criticism i.
sıkı bir eleştiri a severe criticism i.
sıkı bir eleştiri a harsh criticism i.
sıkı bir eleştiri a sharp criticism i.
sıkı bir eleştiri a trenchant criticism i.
sıkı bir eleştiri a fierce criticism i.
belirli bir tipe sıkı sıkıya uyum sağlama typiness i.
bir yönteme sıkı sıkıya bağlı kalma rigor i.
bir yönteme sıkı sıkıya bağlı kalma rigour i.
zamanı geçmiş bir ilkeye sıkı sıkıya bağlı grup guard i.
bir okulun sıkı takipçisi schoolman i.
sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek drive a hard bargain f.
koyun gibi sıkı bir halde toplanmak huddle f.
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek drive a hard bargain f.
sıkı ve sağlam bir biçimde birbirine bağlamak knit f.
sıkı bir gözetim altında tutmak keep a close watch on f.
sıkı bir düzene sokmak (toplum/kurum vb'ni) regiment f.
sıkı ve sağlam bir şekilde bağlanmak knit f.
birini sıkı bir sorguya çekmek give someone the third degree f.
sıkı bir şekilde aramak scour f.
sıkı bir pazarlığa girişmek drive a hard bargain f.
sıkı bir şekilde çalışmak work hardly f.
ip ucunu sıkı bir bobin içine sıkıştırmak cheese f.
sıkı bir şekilde gözlenmek giusto f.
sıkı bir kütle haline getirmek impact f.
sıkı bir şekilde birleştirme ve pekiştirme özelliğine sahip cementatory s.
oldukça sıkı bir şekilde tightishly s.
çok sıkı bir şekilde tightishly s.
sıkı bir düzene sokulmamış unstructured s.
sıkı bir dokuya sahip woofy s.
sıkı bir incil vurgusu içeren gospel s.
sıkı bir bağlılığı bulunmayan fluid s.
ağzı sıkı bir şekilde inexpressively zf.
ağzı sıkı bir şekilde reservedly zf.
ağzı sıkı bir şekilde reticently zf.
ağzı sıkı bir şekilde secretively zf.
ağzı sıkı bir biçimde uncommunicatively zf.
eli sıkı bir şekilde parsimoniously zf.
sert/sıkı bir şekilde smartly zf.
sıkı bir şekilde strictly zf.
sıkı bir şekilde firmly zf.
sıkı bir şekilde rigidly zf.
sıkı bir şekilde firm zf.
eli sıkı bir şekilde scrimpingly zf.
eli sıkı bir şekilde starvedly zf.
Phrasals
(bir iş üzerinde) çok sıkı çalışmak bang (away) at f.
sıkı bir şekilde denetlemek stand over f.
(bir şey) üzerinde durmaksızın/çok sıkı çalışmak bang away at (something) f.
birini (bir şeyle) sıkı sıkı giydirmek/sarmak bundle someone up (in something) f.
birinin üstünü (bir şeyle) sıkı sıkı örtmek bundle someone up (in something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak clamp down on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) sıkı sıkıya bağlı kalmak cling on (to someone or something) f.
(birine/bir şeye) sıkı sıkıya bağlı kalmak cling to (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) sıkı fıkı olmaya çalışmak cozy up (to someone or something) f.
(birine/bir şeye) sıkı tutunmak grab on to (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı tutmak grab on to (someone or something) f.
(birine/bir şeye) sıkı tutunmak hang on to (someone or something) f.
(bir şeyi) sıkı sıkı tutmak hold onto (something) f.
(biri/bir şey) için özenle/sıkı bir şekilde çalışmak labor for (someone or something) f.
birini/bir şeyi sıkı incelemeye almak stake someone/something out f.
(bir şeye) sıkı çalışmak swot up (on something) f.
Colloquial
bir şey için çok sıkı çalışmak bash away [brit] f.
bir hedef için çok sıkı çalışmak bash away [brit] f.
bir şey üzerinde sıkı çalışmak bash away [uk] f.
(bir şeyin) sıkı taraftarı olmayan softcore s.
sıkı bir karna sahip cut up s.
Idioms
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı yandaşı true believer i.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı savunucusu true believer i.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı destekçisi/yanlısı true believer i.
(bir şeyi) sıkı tutma grip on (something) i.
bir şeyi sıkı tutma a grip on something i.
sıkı bir çalışmaya hazır ve nazır kimse, alet lean, mean (something) machine i.
sıkı bir maç a close game i.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı yandaşı olmak be a great believer in (something) f.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı savunucusu olmak be a great believer in (something) f.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı destekçisi/yanlısı olmak be a great believer in (something) f.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı yandaşı olmak be a firm believer in (something) f.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı savunucusu olmak be a firm believer in (something) f.
(bir düşüncenin/amacın/davanın) sıkı destekçisi/yanlısı olmak be a firm believer in (something) f.
sıkı bir mücadele vermek put up a good fight f.
sıkı bir gözetim altında tutmak keep a close eye on f.
sıkı bir idare sergilemek use a firm hand f.
sıkı bir idare sergilemek exercise a firm hand f.
(bir konu üzerinde) sıkı çalışmak get your head down f.
(birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak have a firm grip on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak have a tight rein on (someone or something) f.
(biri/bir şey) üzerinde sıkı hakimiyet kurmak have a tight grip on (someone or something) f.
(biri/bir şey) sıkı kontrolü altında olmak have a tight grip on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak have a tight grip on (someone or something) f.
sıkı bir denetleme/kovuşturma geçirmek jump through the hoop f.
titiz/sıkı bir incelemeden geçmek jump through the hoop f.
sıkı bir denetleme/kovuşturma geçirmek go through the hoop f.
titiz/sıkı bir incelemeden geçmek go through the hoop f.
(birini/bir şeyi) sıkı sıkı tutmak keep a firm grip on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı denetim altına almak keep a firm grip on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak keep a firm grip on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı sıkı tutmak lay hold of (someone or something) f.
(birini) sıkı bir sorguya çekmek (give somebody) the third degree f.
(biriyle/bir şeyle) sıkı fıkı hand and glove with (someone or something) f.
bir şeye sıkı sıkı bağlı olmak hold fast to something f.
(bir şeye) sıkı sıkı bağlı olmak hold firm (to something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı markaj altına almak keep a close rein on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı/yakın markaja almak keep a close rein on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı denetim altında tutmak keep a tight grip on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı markaj altına almak keep a tight rein on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı/yakın markaja almak keep a tight rein on (someone or something) f.
birini/bir şeyi sıkı markaj altına almak keep a tight rein on somebody/something f.
birini/bir şeyi sıkı/yakın markaja almak keep a tight rein on somebody/something f.
(birini) yoğun/sıkı bir incelemeye/denetlemeye tabi tutmak put (one) in the dock f.
birini/bir şeyi sıkı biçimde yönetmek rule someone or something with a rod of iron f.
(bir şeyi) sıkı/yakından takip etmek stay on top of (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak take a firm grip on (someone or something) f.
sıkı bir çalışmaya hazır ve nazır lean and mean s.
(birine/bir şeye) karşı daha sıkı tougher on (someone or something) s.
sıkı bir kural yok no hard and fast rules expr.
(at/köpek) (bir yere/direğe vb) sıkı sıkıya bağlanmış on a tight leash expr.
Speaking
sıkı bir hayran a big time fan i.
bir şeye ne kadar sıkı sarılmaya çalışırsan çalış yine de kaybediyorsun no matter how hard you grab onto something you still lose it expr.
sıkı bir etoburdum I was a big-time carnivore expr.
Law
formalite ve usullere sıkı bir şekilde bağlı olma technicality i.
ingiliz hukunda avukatların sıkı bir rotasyonla herhangi bir müvekkilin davasını üstlenme zorunluluğu cab rank rule i.
Politics
düşünce, hareket veya ifade özgürlüğünü baskılayarak veya ortadan kaldırarak sıkı bir koordinasyon ve aynılık yaratma gleichschaltung i.
Technical
sıkı bir şekilde paketlenmiş yarı iletken cihaz hermetic packaged semiconductor device i.
sıkı bir şekilde paketlenmemiş yarı iletken cihaz non-hermetic packaged semiconductor device i.
benzer şekilli bir tahtaya sıkı sıkı oturması için bir kenarında oluk, diğer kenarında ise dil bulunan bir tahta matched board i.
Textile
ispanya'da giyilen sıkı bir korse basquine i.
çorap, eldiven gibi yapımında kullanılan ince, sıkı bükümlü bir pamuk iplik lisle i.
sıkı bükümlü bir pamuk iplikten örülmüş örgü malzemeler lisle i.
düz ve sıkı dokunmuş hafif bir kumaş tipi gloria i.
çok sıkı bükümlü iplikten oluşan ipekli bir kumaş ikat i.
sıkı bükümlü bir pamuk iplikten yapılmış lisle s.
Transportation
(kenya'da) genellikle minibüslerle yapılan ve sıkı denetime tabi olmayan popüler bir toplu taşıma türü matatu i.
Mining
barit mineralinin opak ve sıkı bir türü cawk i.
Botanic
sıkı bir top halinde kapalı yaprakları bulunan bir marul head lettuce (lactuca sativa capitata) i.
abd'de yetiştirilen çok güçlü ve sıkı bir pamuk pima i.
abd'de yetiştirilen çok güçlü ve sıkı bir pamuk pima cotton i.
History
ayak ve bacakları koruyan, zincirden yapılan sıkı bir ortaçağ zırhı chausses i.
Religious
yahudi yasalarına ve ayinlerine sıkı şekilde uyulmasını teşvik etmek amacıyla 3.yy'da kurulan dindar bir tarikatın inanç ve uygulamaları chasidism i.
yahudi yasalarına ve ayinlerine sıkı şekilde uyulmasını teşvik etmek amacıyla 3.yy'da kurulan dindar bir tarikatın inanç ve uygulamaları chassidism i.
aziz francis'in hükmüne sıkı sıkıya uyan bir fransiskan tarikatının üyesi observant i.
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren bir fransiskan tarikatı kolu observantine i.
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren bir fransiskan tarikatı kolundan olan rahip observantine i.
siyonizm'de sıkı ortodoks yahudilerce desteklenen bir hareketle ilgili mizrahi s.
siyonizm'de sıkı ortodoks yahudilerce desteklenen bir harekete ait mizrahi s.
siyonizm'de sıkı ortodoks yahudilerce desteklenen bir hareketle ilgili mizrachi s.
siyonizm'de sıkı ortodoks yahudilerce desteklenen bir harekete ait mizrachi s.
Geology
anortoklaz içeren sıkı bir porfirik taş keratophyre i.
Military
harekete geçerek düşmanı sıkı bir şekilde takip etmek follow through f.
Sport
ragbide takımın sıkı bir şekilde sahaya dizilişi tight scrummage i.
sıkı bir antrenman tough training i.
Music
sıkı bir tempo ile giusto zf.
Archaic
(sıkı tutulan bir şeyi) bırakmak unhand f.
açgözlü bir şekilde elde edip sıkı sıkı tutmak gripe f.
sıkı bir şekilde bolt zf.
Slang
sıkı bir dolandırıcı quite the hustler i.
öğrencinin öğretmen tarafından sıkı bir şekilde incelenmesi screw [dated] [us] i.
çok sıkı bir biçimde yapışmak cling like shit to a shovel f.
çok sıkı bir biçimde yapışmak stick like shit to a shovel f.
(birine/bir şeye) çok sıkı bir biçimde yapışmak stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
(birinin/bir şeyin) sıkı takipçisi olmak stan for (someone or something) f.