sınır - Türkçe İngilizce Sözlük

sınır

"sınır" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 100 sonuç

Türkçe İngilizce
Yaygın Kullanım
sınır verge i.
We know that the oil for food programme means that the Iraqi people are being kept on the verge of starvation.
Gıda karşılığı petrol programının Irak halkının açlık sınırında tutulması anlamına geldiğini biliyoruz.

More Sentences
sınır frontier i.
The terrorist attacked the army checkpoint at the frontier.
Terörist sınırdaki ordu kontrol noktasına saldırdı.

More Sentences
sınır limit i.
This job is beyond the limit of my abilities.
Bu iş yeteneklerimin sınırlarını aşıyor.

More Sentences
sınır boundary i.
The new film blurs the boundaries between fact and fiction.
Yeni film gerçek ve kurgu arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor.

More Sentences
sınır border i.
These border disputes won't cause a war.
Bu sınır anlaşmazlıkları bir savaşa neden olmayacaktır.

More Sentences
Genel
sınır edge i.
We were at the edge of the hurricane.
Kasırganın sınırındaydık.

More Sentences
sınır range i.
Her cholesterol levels are within the normal range.
Kolesterol seviyesi normal sınırlar içinde.

More Sentences
sınır confines i.
Therefore, I say yes to investment, but within the confines of the Stability Pact.
Bu nedenle, İstikrar Paktı sınırları dahilinde yatırıma evet diyorum.

More Sentences
sınır bounds i.
In this case, we managed to keep the procedure within bounds.
Bu durumda, prosedürü sınırlar içinde tutmayı başardık.

More Sentences
sınır bound i.
They made sure not to go outside the bounds of the law.
Yasal sınırların dışına asla çıkmamaya özen gösterdiler.

More Sentences
sınır margin i.
The 0.9% tolerance level is, in itself, on the very margin of detectibility.
0.9'luk tolerans seviyesi, kendi başına, tespit edilebilirliğin çok sınırında.

More Sentences
sınır border i.
For many, the borders do not include Turkey or the Caucasus.
Birçokları için sınırlar Türkiye'yi ya da Kafkasları kapsamıyor.

More Sentences
sınır barrier i.
The lake forms a natural barrier between the two countries.
Göl, iki ülke arasında doğal bir sınır oluşturuyor.

More Sentences
sınır line i.
They drove towards the state line.
Eyalet sınırına doğru gittiler.

More Sentences
sınır bounds i.
Reality has already burst the bounds of the legal framework, and to a substantial extent.
Gerçeklik, yasal çerçevenin sınırlarını çoktan ve önemli ölçüde aşmıştır.

More Sentences
sınır mark i.
Unfortunately, it did not scrape past the required 314-vote mark.
Ne yazık ki, gerekli olan 314 oy sınırını aşamadı.

More Sentences
sınır quota i.
Of course, everyone has their quota of tolerance.
Elbette herkesin bir tolerans sınırı var.

More Sentences
Ticaret/Ekonomi
sınır demarcation i.
I think this will help us to reach a very good demarcation.
Bunun çok iyi bir sınıra ulaşmamıza yardımcı olacağını düşünüyorum.

More Sentences
Hukuk
sınır boundary i.
Lifting that much weight is far beyond the boundaries of the human body.
Bu kadar ağırlığı kaldırmak insan vücudunun sınırlarını fazlasıyla aşar.

More Sentences
Siyasal
sınır frontier i.
FOB means that all costs incurred in transport up to the customs frontier are charged to the seller.
FOB, gümrük sınırına kadar nakliyede katlanılan bütün maliyetlerin satıcıya yüklendiği anlamına gelir.

More Sentences
Teknik
sınır margin i.
They will allow jobs to be created for people who are often on the margins of society or in difficulty.
Genellikle toplumun sınırlarında olan veya zorluk çeken insanlar için iş yaratılmasına olanak sağlayacaktır.

More Sentences
Bilgisayar
sınır limit of i.
This is the absolute limit of industrial fishing.
Bu, endüstriyel balıkçılığın mutlak sınırıdır.

More Sentences
sınır limit to i.
There is, however, a limit to how far we can go.
Bununla birlikte, ne kadar ileri gidebileceğimizin de bir sınırı var.

More Sentences
İnşaat
sınır contour i.
The path follows the natural contours of the forest.
Patika, ormanın doğal sınırlarını takip etmektedir.

More Sentences
Genel
sınır terminus i.
sınır purlieu i.
sınır extreme i.
sınır bourn i.
sınır termination i.
sınır threshold i.
sınır extremity i.
sınır line of demarcation i.
sınır boundary line i.
sınır border line i.
sınır skirting i.
sınır borderline i.
sınır tether i.
sınır bourne i.
sınır confine i.
sınır pale i.
sınır borderland i.
sınır deadline i.
sınır march i.
sınır watershed i.
sınır strip i.
sınır butting i.
sınır compass i.
sınır stint i.
sınır division i.
sınır edging i.
sınır outskirts i.
sınır margent i.
sınır ragged edge i.
sınır rand i.
sınır dividing line i.
sınır virge i.
sınır measure i.
sınır mear [obsolete] i.
sınır meer i.
sınır mete i.
sınır hem i.
sınır bright line i.
sınır hinterland i.
sınır lid i.
sınır list [obsolete] i.
sınır butt [obsolete] i.
sınır hold-down i.
sınır delimitation i.
sınır grist i.
sınır circumscription i.
sınır commark i.
sınır parameter i.
sınır pinfold i.
sınır penfold i.
sınır pearl i.
sınır outpost i.
sınır precinct i.
sınır precincts i.
sınır shore i.
sınır skirt i.
sınır solstice i.
sınır point i.
sınır solstice i.
sınır surround i.
Ticaret/Ekonomi
sınır measures i.
sınır restriction i.
Hukuk
sınır ambit i.
Siyasal
sınır entry i.
sınır district i.
Teknik
sınır circumscription i.
sınır limitation i.
sınır bound i.
Mimarlık
sınır orle i.
İnşaat
sınır fringe i.
Matematik
sınır bound i.
Coğrafya
sınır handle [rare] i.
Eski Kullanım
sınır term i.
sınır mere i.
sınır bounder i.
sınır going forth i.

"sınır" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Genel
sınır işareti landmark i.
Are there any landmarks?
Herhangi bir sınır işareti var mı?

More Sentences
sınır değer limit value i.
Existing limit values for nitrogen dioxide and lead were not exceeded.
Azot dioksit ve kurşun için mevcut sınır değerler aşılmamıştır.

More Sentences
sınır dışı etme deportation i.
The deportation agreements that are being urged upon third countries by the EU are not up for debate.
AB tarafından üçüncü dünya ülkelerine dayatılan sınır dışı etme anlaşmaları tartışmaya açık değildir.

More Sentences
üst sınır upper limit i.
This upper limit can only change in one direction, namely a reduction in fleet size.
Bu üst sınır sadece bir yönde, yani filo büyüklüğünde bir azalma yönünde değişebilir.

More Sentences
belirli sınır certain limit i.
Joint liability, but within certain limits.
Müşterek sorumluluk, ancak belirli sınırlar dahilinde.

More Sentences
sınır bölgesi border region i.
The amendment takes a positive line on the programme of support for border regions.
Değişiklik, sınır bölgelerine yönelik destek programı konusunda olumlu bir çizgi izlemektedir.

More Sentences
sınır muhafızı/polisi border guard i.
We are already engaged in drawing up a common core curriculum for border guards.
Sınır muhafızları için ortak bir çekirdek müfredat hazırlamaya başladık bile.

More Sentences
alt sınır lower limit i.
I should like to have seen a lower limit, which is something I also proposed.
Benim de önerdiğim bir alt sınır görmek isterdim.

More Sentences
resmi sınır official border i.
Kabylie, which is part of Algeria, has no official borders.
Cezayir'in bir parçası olan Kabylie'nin resmi sınırları yoktur.

More Sentences
sınır dışı etmek deport f.
There are adequate powers to detain and deport if security is threatened.
Güvenliğin tehdit altında olması halinde gözaltına alma ve sınır dışı etme konusunda yeterli yetkiler bulunmaktadır.

More Sentences
sınır komşusu olmak border on f.
In future, the EU will border on Byelorussia and the Ukraine, as well as Russia.
Gelecekte AB, Rusya'nın yanı sıra Beyaz Rusya ve Ukrayna ile de sınır komşusu olacak.

More Sentences
sınır tanımamak know no bounds f.
This ensures maximum flexibility and efficiency in our shared struggle against crime, which knows no boundaries.
Bu da sınır tanımayan suça karşı ortak mücadelemizde azami esneklik ve etkinlik sağlamaktadır.

More Sentences
sınır komşusu olmak border f.
France borders on Germany.
Fransa, Almanya ile sınır komşusudur.

More Sentences
sınır aşmak overstep f.
Let us, for once, overstep our own political and bureaucratic boundaries.
Bir kez olsun kendi siyasi ve bürokratik sınırlarımızı aşalım.

More Sentences
sınır dışı edilmek be deported f.
Tom was deported.
Tom sınır dışı edildi.

More Sentences
sınır tanımamak know no limit f.
Human stupidity knows no limits.
İnsan aptallığı sınır tanımaz.

More Sentences
sınır çizmek draw the line f.
We should draw the line between public and private affairs.
Kamu ve özel işler arasındaki sınırı çizmeliyiz.

More Sentences
sınır çizmek draw the line f.
Sami drew the line.
Sami sınırı çizdi.

More Sentences
sınır dışı etmek expel f.
If you expel the diplomats, there will be severe consequences.
Eğer diplomatları sınır dışı ederseniz, bunun ciddi sonuçları olacaktır.

More Sentences
Konuşma Dili
sınır tanımamak know no bounds f.
Does your shame know no bounds?
Utancın sınır tanımıyor mu?

More Sentences
Deyim
sınır tanımamak know no bounds f.
Stupidity knows no bounds.
Aptallık hiçbir sınır tanımaz.

More Sentences
Ticaret/Ekonomi
alt sınır lower limit i.
It starts by identifying the lower limit below which scientists regard a stock as threatened with collapse.
Bilim adamlarının bir stokun çökme tehdidi altında olduğunu düşündükleri alt sınırı belirleyerek başlar.

More Sentences
sınır ötesi transfer cross-border transfer i.
The banks have always refused to make the necessary investment to keep the cost of cross-border transfers down.
Bankalar, sınır ötesi transferlerin maliyetini düşük tutmak için gerekli yatırımı yapmayı her zaman reddetmiştir.

More Sentences
sınır ötesi işlemler cross-border transactions i.
Consumers are concerned about security, particularly with cross-border transactions.
Tüketiciler, özellikle sınır ötesi işlemlerde güvenlik konusunda endişe duymaktadır.

More Sentences
Siyasal
sınır bölgesi border region i.
Mr Markov has once again raised the issue of border regions.
Sayın Markov sınır bölgeleri konusunu bir kez daha gündeme getirdi.

More Sentences
sınır dışı etme expulsion i.
The officials required the expulsion of hundreds of people.
Yetkililer yüzlerce kişinin sınır dışı edilmesini talep etti.

More Sentences
sınır yönetimi border management i.
Effectively, this means border management, hand-in-hand with common policies on asylum and immigration.
Etkili bir şekilde bu, sığınma ve göç konusunda ortak politikalarla el ele giden sınır yönetimi anlamına gelmektedir.

More Sentences
sınır bölgesi frontier region i.
I think this will motivate the Commission to present a corresponding proposal on the frontier regions.
Bunun, Komisyonu sınır bölgelerine ilişkin uygun bir teklif sunmaya teşvik edeceğini düşünüyorum.

More Sentences
sınır polisi border police i.
My second question concerns the border police.
İkinci sorum sınır polisi ile ilgili.

More Sentences
sınır makamı border authority i.
The practical difficulties will be a matter for the Lithuanian border authorities and the passengers themselves.
Uygulamadaki zorluklar Litvanya sınır makamlarının ve yolcuların kendi meselesi olacaktır.

More Sentences
sınır kasabası frontier town i.
In the 1880's, this was a harsh frontier town.
1880'lerde burası sert bir sınır kasabasıydı.

More Sentences
sınır kontrolü border control i.
These concern border controls, the control of illegal immigration and agreements on readmission.
Bunlar sınır kontrolleri, yasa dışı göçün kontrolü ve geri kabul anlaşmaları ile ilgilidir.

More Sentences
sınır ötesi ticaret cross-border trade i.
Globalisation, in conjunction with other factors, has led to increased cross-border trade.
Küreselleşme, diğer faktörlerle birlikte sınır ötesi ticaretin artmasına yol açmıştır.

More Sentences
sınır ötesi işbirliği cross-border cooperation i.
Cross-border cooperation should become a prime instrument of our future security policy.
Sınır ötesi işbirliği, gelecekteki güvenlik politikamızın başlıca araçlarından biri haline gelmelidir.

More Sentences
sınır geçişi border crossing i.
I regularly take the train and have not encountered any particular difficulties at border crossings.
Düzenli olarak trene biniyorum ve sınır geçişlerinde herhangi bir zorlukla karşılaşmadım.

More Sentences
sınır ötesi suçlar cross-border crime i.
We are concerned here with cross-border crime.
Burada sınır ötesi suçlardan endişe duyuyoruz.

More Sentences
üst sınır upper limit i.
This is not true because there is an upper limit set within the directive.
Bu doğru değildir çünkü direktifte belirlenmiş bir üst sınır vardır.

More Sentences
Teknik
alt sınır lower limit i.
And, with a lower limit of 1%, the feasibility threshold is more than satisfied.
Ve %1'lik bir alt sınır ile fizibilite eşiği fazlasıyla karşılanmaktadır.

More Sentences
Genel
üst sınır majorant i.
dış sınır çizgisi periphery i.
sınır değer problemleri boundary value problems i.
sınır noktası boundary point i.
farklı tuz oranlarına sahip denizler arasındaki sınır halocline i.
sınır ötesi transfrontier i.
alt sınır lower boundary i.
sanatta sınır ve akıncı yaşamı frontier and pioneer life in art i.
sınır çizme demarkation i.
sınır yük breaking load i.
dal sınır yöntemi branch bound technique i.
sınır taşı landmark i.
sınır molar iletkenlik limit molar conductivity i.
alt sınır lower bound i.
hindistan'ın kuzey doğu sınır eyaletinin başkenti kohima i.
üst sınır limit superior i.
sınır vaka borderline case i.
sınır çekme demarcation i.
istatistiki alt sınır benchmark response i.
istatistiki alt sınır benchmark dose i.
sınır eşdeğer iletkenlik limit equivalent conductance i.
en küçük üst sınır least upper bound i.
sınır bölgesi borderland i.
sınır ve akıncı yaşamı frontier and pioneer life i.
farklı ısılardaki sular arasındaki sınır thermocline i.
zehirlilik sınır değeri threshold limit value i.
sınır ayrımı bound set i.
bir arazinin komşu arazi ile sınır olan kısımları abuttals i.
alt sınır limit inferior i.
sınır işi line duty i.
kuzey hindistan'da bir sınır şehri jammu i.
komisyon olarak kazanılabilecek miktara getirilen üst sınır cap i.
sınır ihlali frontier infringement i.
sınır taşı term i.
sınır akımı yoğunluğu limiting current density i.
sınır savaşı border war i.
yatay sınır contour i.
sınır ötesi cross border i.
sınır boyu borderline i.
merkezi sınır teoremi central limit theorem i.
alt sınır threshold i.
sınır çizgisi boundary line i.
sınır istasyonu frontier station i.
sınır çizme demarcation i.
sınır ötesi iletişim cross boundary communication i.
sınır ötesi haberleşme cross boundary communication i.
kuşatan sınır border i.
sınır üstü above limit i.
sınır öge metodu boundary element methods i.
sınır bölgesi frontier zone i.
coğrafi sınır geographical frontier i.
coğrafi sınır geographical border i.
sınır bölge boundary layer i.
sınır şartları boundary conditions i.
sınır işareti boundary mark i.
sınır tabakası boundary layer i.
sınır taşı boundary stone i.
sınır işareti boundary stone i.
sınır işareti boundary marker i.
sınır çatışması border clash i.
sınır kasabası border town i.
sınır çizgisi borderline i.
sınır tabakası film i.
sınır deneyimi limit-experience i.
alt üst sınır range i.
sıno-hindistan sınır mücadelesi sino-indian border dispute i.
sınır değer extreme value i.
sınır taşı monument i.
arsa sınır duvarı lot-line wall i.
en üst sınır peak i.
eşik sınır değeri threshold limit value i.
doğal sınır işareti landmark i.
doğal sınır natural boundary i.
sınır hatları bounds i.
sınır işaretleri bounders i.
sınır çizgileri bounds i.
sınır ağacı bounded tree i.
arsa sınır hatları buttals i.
arazinin sınır hatları buttals i.
doğal sınır natural border i.
en alt sınır lowest limit i.
bir sınır kasabası a border town i.
sağlam sınır heavily fortified border i.
ağır/sağlam biçimde takviye edilmiş sınır heavily fortified border i.
sınır hapishanesi border jail i.
sınır baskını bordraging i.
sınır baskını bodrage i.
polis sınır kontrol noktası border checkpoint i.
şahsi sınır personal boundary i.
tolere edilebilen en yüksek sınır redline i.
ile olan sınır the border with i.
sınır belirlemek için kullanılan sığ hendek trig [dialect] i.
asgari yasal sınır minimum legal limit i.
minimum yasal sınır minimum legal limit i.
sınır dışı etme bannition i.
sınır boyunca uzanan toprak parçası march i.
(ingiliz hukukunda) bir ingiliz hükümdarının mahkemesinin bulunduğu yerin 12 mil dahilindeki alan veya sınır verge [obsolete] i.
sınır durumu limit state i.
sınır olayı border incident i.
sınır bölgesinde yaşayan kimse marchman i.
sınır bölgelerini koruyan kimse march-ward i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margent i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin istenen şekilde olmadığı sınır margent i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margin i.
altındayken ekonomik bir faaliyetin devam edemediği sınır margin i.
amerikan iç savaşı öncesinde kuzey ve güney'i ayıran maryland ve pennsylvania arasındaki sembolik sınır mason and dixon line i.
amerikan iç savaşı öncesinde kuzey ve güney'i ayıran maryland ve pennsylvania arasındaki sembolik sınır mason and dixon's line i.
amerikan iç savaşı öncesinde kuzey ve güney'i ayıran maryland ve pennsylvania arasındaki sembolik sınır mason-dixon line i.
bir şeyi işaretlemek veya bölmek için kullanılan geçici işaret veya sınır wike i.
otoritelerce belirlenen azami sınır max i.
sınır işareti meta i.
sınır işareti mete i.
sınır çizgisi mete i.
manzarayı bozmayan sınır veya çit niyetine kullanılan iç kısmında duvar olan kuru ark haw-haw i.
ötesine geçilemeyen sınır bound i.
sınır çizgisi mound [obsolete] i.
sınır çizgisi delimitation i.
sınır getirme denial i.
sınır getirme denial of one's self i.
sınır getirme deniance i.
yüzey sınır tabakası ground layer i.
sınır taşı hoarstone [uk] i.
aşılmaması gereken sınır rubicon i.
geri dönülemez durumlara neden olacak sınır rubicon i.
üst sınır ruff [obsolete] i.
sınır sakini frontiersman i.
sınır sakini frontierswoman i.
sınır ile ayrılma distermination [obsolete] i.
sınır ile bölünme distermination [obsolete] i.
sınır çekerek ayırma distermination [obsolete] i.
sınır çizerek bölme distermination [obsolete] i.
sınır işareti dole [dialect] [uk] i.
sınır taşı dole [dialect] [uk] i.
sınır işareti dool [scotland] i.
sınır taşı dool [scotland] i.
(abd'nin güneyinde) sınır işaretlerini yenilemekle görevli kimse possessioner i.
sınır işareti post i.
bir şeyin uzandığı sınır diapason i.
çiçekler ile oluşturulmuş sınır floroon i.
(armacılık) bir yüzeyin kenarında sınır oluşturacak şekilde düzenlenmiş çok sayıda küçük arma orle i.
bir alanın yüzeyi içinde bulunan kenarına paralel sınır orle i.
azami sınır outgoing i.
en dış sınır outpost i.
sınır ötesi bölge outside i.
sınır içinde olmayan kimse outsider i.
sınır çizgisinin ötesi over the border i.
yürüyerek sınır teftişi yapan kimse perambulator i.
eski sınır prefinition [rare] i.
sınır veya kısıtlamalar koyma prescription [obsolete] i.
sınır oluşturarak ayırma sectionalization i.
sınır oluşturarak ayırma sectionalisation i.
sınır çekme skirting i.
sınır koymak draw the boundary f.
sınır koymak border f.
sınır koymak terminate f.
bir sınır koymak draw the line at f.
sınır koymak limit f.
eğlencede sınır tanımamak know no bounds f.
sınır çekmek demarcate f.
sınır koymak hedge off f.
sınır koymak set bounds to f.
sınır tanımamak cut across all boundaries f.
bir sınır koymak draw the line f.
sınır oluşturmak verge f.
araçla sınır dışına çıkmak/sınırı geçmek drive across the border f.
sınır dışı olmak be deported f.
sınır korumak guard the border f.
sınır korumak patrol the border f.
bir konuda sınır koymak draw the line at f.
sınır koymak bound f.
sınır çizmek draw the line at f.
sınır tanımamak know no limits f.
sınır koymak set measures to f.
sınır ötesi operasyon yapmak perform a cross-border operation f.
sınır ötesi operasyon yapmak make a cross-border operation f.
sınır bölgesi marchland f.
sınır koymak enforce limits f.
sınır oluşturmak form a border f.
sınır belirlemek set boundaries f.
sınır koymak draw the line f.
sınır koymak form a border f.
sınır belirlemek form a border f.
sınır dışı etmek bar f.
sınır çekmek margin f.
sınır olmak margin f.
sınır oluşturacak şekilde boylu boyunca uzanmak margin f.
bir sınır çizerek faaliyeti veya etkiyi sınırlandırmak box f.
sınır oluşturmak brow f.
kiriş veya sınır işaretini takip ederken hedefe doğru ilerlemek home f.
etrafına sınır koymak list [obsolete] f.
sınır koymak butt [obsolete] f.
sınır işlevi görmek delimit f.
sınır çekerek ayırmak disterminate [obsolete] f.
sınır çizerek bölmek disterminate [obsolete] f.
sınır ile ayırmak distinguish f.
sınır ile ayırmak distinguish of [obsolete] f.
sınır koymak outskirt f.
sınır çizmek selvage f.
sınır çizmek selvedge f.
sınır çekmek skirt f.
sınır koymak span [obsolete] f.
sınır koymak place constraint f.
sınır koyan stinting s.
sınır tanımayan having no boundaries s.
sınır tanımayan unlimited s.
tecavüz edilmiş (sınır vb) overstepped s.
sınır dışı off-limits s.
sınır tanımayan boundless s.
sınır tanımayan illimitable s.
sınır çizilmiş/çekilmiş demarcated s.
sınır tanımaz rampant s.
sınır oluşturan terminal s.
sınır ötesi transborder s.
sınır boyunca transborder s.
sınır tanımayan unlimitable s.
sınır oluşturan mearing s.
sınır çizgisinde olan borderland s.
iç fiziksel sınır içermeyen (sistem) homogeneal s.
hiçbir iç fiziksel sınır içermeyen sistemde meydana gelen homogeneal s.
hiçbir iç fiziksel sınır içermeyen sistemle ilgili homogeneous s.
sınır içeren limitive s.
sınır dereceli low-grade s.
sınır ölçeğinde low-grade s.
sınır oluşturan desinential s.
sınır çizilmiş disterminate [obsolete] s.
sınır ile ayrılmış disterminate [obsolete] s.
sınır tanımayan uninhibited s.
sınır tanımadan without boundaries zf.
sınır tanımaz biçimde rampantly zf.
sınır ötesi cross-border zf.
ahlaksız ve sınır tanımaz şekilde sensually zf.
sınır çizerek stintedly zf.
Öbek Fiiller
sınır, bariyer ya da toprak parçası aşarak bir yerden bir yere gitmek cross over f.
sınır dışı etmek deport (someone) to (some place) f.
sınır dışı etmek deport (someone) from (some place) f.
sınır dışı etmek deport (someone) from (some place) to (some place) f.
sınır dışı etmek deport someone (from some place) (to some other place) f.
kazık çakarak sınırlarını belirlemek/sınır oluşturmak stake out f.
şeritle sınır çekmek tape off f.
sınır belirlemek lay off f.
birine kısıtlama/sınır koymak fence in f.
birine kısıtlama/sınır koymak fence someone in f.
kare veya dikdörtgen şeklinde bir sınır/alan çizmek box out f.
kare veya dikdörtgen şeklinde bir sınır/alan ayırmak/yaratmak box out f.
(birine/bir şeye) kesin sınır koymak crack down (on someone or something) f.
(bir şeye) kesin sınır koymak crack down on (something) f.
(birini) sınır dışı etmek deport (someone) f.
bantla sınır çekmek tape out f.
İfadeler
aşk sınır tanımaz love knows no bounds expr.
aşk sınır tanımaz love knows no boundaries expr.
sınır koymadan without stint expr.
Atasözü
aşk sınır tanımaz love has no limits
bir sınır çizmeli one has to draw the line somewhere
Konuşma Dili
bazı avustralya eyaletleri arasında tel örgüyle belirlenmiş sınır rabbit-proof fence i.
sınır koymak make limit f.
sınır tanımaz free-wheeling s.
eğitim sınır tanımaz education knows no bounds expr.
sınır yok sky is the limit expr.
Deyim
sınır bölgesi never-never [aus] i.
cesetlerin etrafına tebeşirle çizilen sınır chalk outline i.
(sembolik bir) sınır line in the sand i.
bir sınır çizmek have to draw a/the line somewhere f.
sınır çizmek draw the line f.
sınır koymak put a cap on something f.
sınır çizmek draw a line f.
sınır koymak hold the line f.
(bir şey yaparken) sınır tanımamak be not above (doing something) f.
bir şey yaparken sınır tanımamak not be above doing something f.
(iki şey) arasına sınır koymak/çizmek draw a line between (two things) f.
bir şeyle bir şey arasına sınır koymak/çizmek draw the line between something and something else f.
bir şeyle bir şey arasına sınır koymak/çizmek draw a line between something f.
(bir şeye) bir sınır koymak draw the line at (something) f.
(bir konuda) sınır koymak draw the line at (something) f.
(bir şeye) sınır çizmek draw the line at (something) f.
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır koymak draw a line at (doing) (something) f.
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır çizmek draw a line at (doing) (something) f.
(biri/bir şey) noktasında sınır koymak hold the line at (someone or something) f.
(birine/bir şeye) sınır koymak keep (someone or something) in check f.
sınır koymak put a cap on f.
sınır yok the sky's the limit expr.
sınır tanımayan no end expr.
(biri) bir sınır çizmeli (one) has to draw a line somewhere expr.
(biri) bir sınır çizmeli (one) has to draw the line somewhere expr.
sınır tanımaz no-holds-barred expr.
Konuşma
artık sınır falan kalmadı there's no limits anymore expr.
sana olan aşkım sınır tanımaz my love for you knows no bounds expr.
Ticaret/Ekonomi
yerel yönetime toplayabileceği vergi için üst sınır koymak (eskiden) rate-cap i.
bütçe kontrol araçlarının belirlenmesinden önce genel harcamalara getirilen sınır cash limit i.
meclis tarafından belirlenen ve devlet borçlarının aşmaması gereken miktarı gösteren en üst sınır national debt ceiling i.
avrupa birliği ülkeleri arasında sınır denetimlerinin tümden kaldırılmasını öngören anlaşma schengen i.
değişken oranlı borç senetlerinde faiz oranı için belirlenmiş üst sınır cap i.
dış sınır opsiyonları out barrier options i.
düşük sınır fiyatlaması limit pricing i.
gümrük tarifesi ile korumada belirlenen bir sınır peril point i.
geminin yükleme sınır çizgisi loadline i.
günlük sınır daily limit i.
iç sınır internal frontier i.
sınır kontrol noktası border checkpoint i.
sınır değeri threshold value i.
sınır ötesi finansal kiralama işlemlerinde, ilgili ülke yasaları açısından, vergi amacıyla hem kiraya verenin hem de kiralayanın, kiralanan malın sahibi olarak kabul edilmesi durumu double dip lease i.
sınır gümrük idaresi customs border post i.
sınır ticareti border trade i.
sınır ötesi birleşmeler cross-border mergers i.
sınır aşırı alışveriş cross border shopping i.
sınır kaplaması rolü boundary spanning role i.
sınır ekonomisi frontier economics i.
sınır ötesi hava kirliliği transboundary air pollution i.
sınır ötesi bankacılık offshore banking i.
sınır ötesi finans şubesi offshore finance subsidiary i.
sınır vergisi düzenlemeleri border tax adjustments i.
sınır opsiyonları barrier options i.
sınır ticareti frontier trade i.
sınır ötesi tedarik cross border sourcing i.
sınır ekonomisi exclusionist paradigm i.
sınır roller boundary roles i.
sınır hattı border line i.
üst sınır maximum rate i.
fiyatı düşmekte olan bir tahvilin ulaşabileceği alt sınır base i.
ürün fiyatlarının belirli bir sınır altına düşmemesi için verilen hükümet desteği price support i.
alt sınır floor i.
müşterinin borçlanması tutarına sınır koymak open to buy f.
Hukuk
hakim sınır dışı edilmesini emrettikten sonra abd'de kalan kaçak göçmen alien absconder i.
hukuki sınır de jure boundary i.
sınır duvarı party wall i.
sınır aşan yargı yetkisi long arm statute i.
sınır anlaşmazlığı border dispute i.
sınır belirleme processioning i.
(lordlar ve avam kamarasında) kamara üyesi olmayanların önünde durduğu sınır bar [uk] i.
sınır devriye görevlisi border patrolman i.
sınır ihlali bordrag i.
sınır taşı boundary-stone i.
(ingiliz hukukunda) bir kimseyi sınır dışı etme, yerinden çıkarma veya yerinden atma hükmü forejudger i.
(ingiliz hukukunda) bir kimseyi sınır dışı etme, yerinden çıkarma veya yerinden atma hükmü forejudgment i.
(ingiliz hukukunda) bir kimseyi sınır dışı etme, yerinden çıkarma veya yerinden atma hükmü forejudgement i.
sınır aşan (yargı yetkisi) long-arm s.
Siyasal
avrupa sınır ötesi televizyon sözleşmesi european convention on cross border television i.
avrupa sınır ötesi televizyon sözleşmesi european convention on transfrontiertelevision i.
abd gümrük ve sınır koruma birimi us customs and border protection i.
abd gümrük ve sınır muhafaza birimi us customs and border protection i.
acil sınır müdahale timi rapid intervention border team i.
açık sınır open border i.
belirli bir bölgeye ait topluluklar veya hükümetler arasında sınır ötesi işbirliğine dair taslak avrupa sözleşmesi european outline convention on transfrontier co-operation between territorial communities or authorities i.
doğal sınır natural boundary i.
entegre sınır yönetimi integrated border management i.
entegre sınır güvenlik modeli integrated border security model i.
geçici sınır çizgisi demarcation line i.
habur sınır kapısı habur border crossing i.
habur sınır kapısı habur border gate i.
kirleticilerin sınır aşan taşınımı transboundary movement of pollutants i.
ortak sınır common frontier i.
özel hukuk ve ticaret hukuku konularındaki sınır aşan uyuşmazlıklarda adli yardım komitesi committee on legal aid in cross-border disputes in civil and commercial matters i.
sınır dışı edilen kimse exile i.
sınır geçiş noktası border crossing point i.
sınır denetimi border surveillance i.
sınır ajansı border agency i.
sınır dış etmeme ilkesi non-refoulement i.
sınır şehri border town i.
sınır kapısı border gate i.
sınır ülkesi frontier country i.
sınır dairesi border agency i.
sınır kurumu border agency i.
sınır geçit protokolü border gateway protocol i.
sınır anlaşmazlığı boundary conflict i.
sınır bölgesi frontier zone i.
sınır güvenliği border security i.
sınır dışı edilmiş kimse exile i.
sınır çizgisi demarcation line i.
sınır kontrolü border check i.
sınır ihtilafı boundary conflict i.
sınır kontrolü frontier control i.
sınır şehri frontier town i.
sınır anlaşması border agreement i.
sınır aşırı hareketler cross-border movements i.
sınır köyü frontier village i.
sınır kapısı entry point i.
sınır aşırı işbirliği cross-border co-operation i.
sınır dışı etme refoulement i.
sınır karakolu borders post i.
sınır noktalarında karşılama reception at border points i.
sınır ötesi harekat cross-border operations i.
sınır izleme monitoring of the border i.
sınır kapısı border check-point i.
sınır aşan sular transboundary waters i.
sınır ihtilafları border conflicts i.
sınır ihtilafları border disputes i.
sınır kapıları border gates i.
sınır dışı edilmiş kimse deportee i.
sınır aşırı cross-border i.
sınır ötesi kalkınma cross-border development i.
sınır ötesi kriz yönetimi cross-border crisis management i.
sınır ötesi sermaye akımı cross-border capital flow i.
sınır ötesi trafiği cross-border traffic i.
sınır ötesi cross-border i.
sınır kontrol noktası border inspection post i.
sınır ötesi uydu yayınları cross border satellite broadcasting i.
sınır noktası entry point i.
sınır bölgesi frontier area i.
sınır karakolu border post i.
sınır ülkesi border country i.
sınır anlaşmazlıkları border conflicts i.
sınır ötesi televizyona dair avrupa sözleşmesi european convention on transfrontier television i.
sınır dışı edilen kimse deportee i.
tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınması ve bertaraf edilmesinin kontrolüne ilişkin basel sözleşmesi basel convention on the control of transboundary movements of hazardous wastes and their disposal i.
uzun menzilli sınır ötesi hava kirliliği kongresi convention on long-range transboundary air pollution i.
uluslararası sınır international boundary i.
yasa dışı sınır geçişi illegal border cross i.
3 millik sınır three mile limit i.
amerika birleşik devletleri sınır devriyesi united states border patrol i.
amerika birleşik devletleri sınır devriyesi us border patrol i.
ingiltere ile galler arasındaki sınır bölgesi üzerinde yargı yetkisi bulan ve kraliyetin özgürlüklerinde faydalanan ingiliz lordu lord marcher i.
alman sınır eyaletinden sorumlu bir askeri vali margrave i.
(karolenj imparatorluğu ve ardıl devletlerde) en başta sınır bölgesinin yönetiminden sorumlu komutanlara verilen ve sonrasında soyluluk unvanı haline gelmiş bir mevki margrave i.
avrupa sınır ötesi televizyon sözleşmesi ek protokol protocol amending the european convention on transfrontier television i.
sınır bölgesi border district i.
sınır dışı etme kararı deportation order i.
sınır dışı eden kimse deporter i.
sınır dışı eden şey deporter i.
avrupa içerisindeki sınır kontrollerini ortadan kaldıran 1985 tarihli anlaşma schengen convention i.
3 millik (sınır, bölge) three-mile s.
hem sınır conterminous s.
sınır ötesi cross-border s.
Kurum/Kuruluş
avrupa sınır ve sahil güvenlik teşkilatı european border and coast guard agency i.
avrupa sınır ve sahil güvenlik ajansı european border and coast guard agency i.
bitki ve bitkisel ürünler sınır kontrol daire başkanlığı department of border inspection for plant and plant products i.
göç ve sınır ihlalleri konusunda bilgi değişim ve paylaşım merkezi centre for information, discussion and exchange on the crossing of frontiers and immigration i.
hayvan ve hayvansal ürünler sınır kontrol daire başkanlığı department of border inspection for animal and animal products i.
sınır yönetimi mevzuatı ve idari kapasitesi geliştirme ve uygulama bürosu office of development and implementation of border management legislation and administrative capacity i.
sınır ötesi işbirliği cross border cooperation i.
veteriner sınır kontrol noktaları veterinary border inspection posts i.
veteriner sınır kontrol noktaları veterinary border inspection posts i.
abd gümrük ve sınır koruma birimi uscb (united states customs bureau) i.
abd gümrük ve sınır koruma birimi bureau of customs i.
Turizm
sınır çıkışlı turizm outbound tourism i.
sınır kapısında verilen vize (varış noktasında belli bir ücret karşılığı alınan hızlı vize türü) entry point visa i.
sınır-ötesi biletleme cross-border ticketing i.
sınır kapısında verilen vize (varış noktasında belli bir ücret karşılığı alınan hızlı vize türü) border gate visa i.
Medya
sınır tanımayan gazeteciler reporters without borders (rwb) i.
Teknik
atıksu boşaltımı sınır değerleri limit values for waste water discharges i.
alt sınır sublimit i.
alt sınır sub limit i.
alt sınır denetimi low limit control i.
aşağı sınır lower limit i.
burma sınır twist boundary i.
bilgi teknolojisi cihazlarının radyo-frekans bozulma karakteristiklerini ölçme yöntemleri ve sınır değerleri limits and methods of measurement of radio disturbance characteristics of information technology equipment i.
cauchy sınır koşulu cauchy boundary condition i.
dar açılı sınır low-angle boundary i.
delikler ve miller için esas tolerans nitelikleri ve sınır sapmalarına ait çizelgeler tables of standard tolerance grades and limit deviations for holes and shafts i.
düzgün olmayan sınır irregular boundary i.
en yüksek sınır height i.
esnek sınır elastic limit i.
elastik sınır yield point i.
en üst sınır peak i.
eşik sınır değeri threshold limit value i.
eğik sınır tilt boundary i.
gövde sınır değerli doğrultucu diyot case-rated rectifier diode i.
geniş açılı sınır large angle bounday i.
hidrolik sınır şartları hydraulic boundary conditions i.
harmonik akım yayınları sınır değerleri limits for harmonic current emissions i.
izin verilebilir sınır permissible limit i.
ısıl sınır şartları thermal boundary conditions i.
ısıl sınır heating limit i.
kızgın yüzeylerin sıcaklık sınır değerleri temperature limit values of hot surfaces i.