|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
sakıncalı oluş |
disadvantageousness i.
|
|
2 |
Genel |
sakıncalı içerik |
explicit content i.
|
|
|
3 |
Genel |
sakıncalı kısımları makaslama |
castration i.
|
|
4 |
Genel |
sakıncalı bir şekilde |
undesirability i.
|
|
5 |
Genel |
ahlaki açıdan en sakıncalı şey |
worst i.
|
|
6 |
Genel |
sakıncalı yer |
hole i.
|
|
7 |
Genel |
sakıncalı olarak görülen kimse |
gross out i.
|
|
8 |
Genel |
müstehcen veya sakıncalı bölümlerini çıkarmak (bir kitap, oyun vb'nin) |
expurgate f.
|
|
9 |
Genel |
sakıncalı olabilmek |
might be inconvenient f.
|
|
10 |
Genel |
sakıncalı görmek |
find something inconvenient f.
|
|
11 |
Genel |
sakıncalı bulmak |
mind f.
|
|
12 |
Genel |
sakıncalı bulmak |
find something objectionable f.
|
|
13 |
Genel |
sakıncalı bulmak |
find something inconvenient f.
|
|
14 |
Genel |
sakıncalı bulunan kısımları çıkarmak |
castrate f.
|
|
15 |
Genel |
sakıncalı olmayan |
nonprejudicial s.
|
|
16 |
Genel |
sakıncalı bulunan kısımları çıkarılmamış |
uncastrated s.
|
|
17 |
Genel |
sakıncalı bulunan kısımları çıkarılmamış |
uncensored s.
|
|
18 |
Genel |
sakıncalı olmayan |
unobjectionable s.
|
|
19 |
Genel |
sakıncalı bir şekilde aşırı miktarda olan |
obscene s.
|
|
20 |
Genel |
sakıncalı olarak |
disadvantageously zf.
|
|
21 |
Genel |
sakıncalı olarak |
objectionably zf.
|
|
22 |
Genel |
sakıncalı bir şekilde |
awfully zf.
|
|
|
Phrasals |
|
23 |
Öbek Fiiller |
(kitaptan, gösteriden) bazı sakıncalı bulunan sahneleri veya bölümleri çıkarmak/kesmek |
expurgate something from something f.
|
|
24 |
Öbek Fiiller |
(kitapta, gösteride) bazı sakıncalı bulunan sahneleri veya bölümleri sansürlemek |
expurgate something from something f.
|
|
Colloquial |
|
25 |
Konuşma Dili |
sakıncalı bir şey |
a no-no i.
|
|
26 |
Konuşma Dili |
sakıncalı kimse |
public nuisance i.
|
|
Idioms |
|
27 |
Deyim |
sakıncalı kelime/söz |
red-flag term i.
|
|
28 |
Deyim |
bıraktığı sakıncalı/zararlı bir şeye geri başlamak (alkol, sigara, uyuşturucu, aşırı yeme) |
fall off the wagon f.
|
|
29 |
Deyim |
son verdiği sakıncalı/zararlı bir şeye geri dönmek (alkol, sigara, uyuşturucu, aşırı yeme) |
fall off the wagon f.
|
|
30 |
Deyim |
bıraktığı sakıncalı/zararlı bir şeye geri başlamak (alkol, sigara, uyuşturucu, aşırı yeme) |
fall off the wagon f.
|
|
Informatics |
|
31 |
Bilişim |
yaş-sakıncalı içerik |
adult content i.
|
|
Linguistics |
|
32 |
Dilbilim |
söylenmesi kaba ve sakıncalı kavramların değişik sözlerle daha uygun ve edepli bir biçimde anlatılması |
euphemization i.
|
|
33 |
Dilbilim |
söylenmesi kaba ve sakıncalı kavramların değişik sözlerle daha uygun ve edepli bir biçimde anlatılması |
euphemisation i.
|
|
Military |
|
34 |
Askeri |
sakıncalı hava sahası |
airspace reservation i.
|
|
35 |
Askeri |
sakıncalı bölge |
reserved area i.
|
|
Slang |
|
36 |
Argo |
sakıncalı durum |
cow [australia] [new zealand] i.
|
|
37 |
Argo |
biriyle flört etmek (sakıncalı bir durumda) |
hit upon (someone) f.
|
|
38 |
Argo |
birine kur yapmak (sakıncalı bir durumda) |
hit upon (someone) f.
|
|
39 |
Argo |
biriyle flört etmek (sakıncalı bir durumda) |
hit on (someone) f.
|
|
40 |
Argo |
birine kur yapmak (sakıncalı bir durumda) |
hit on (someone) f.
|
|