way in - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

way in

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"way in" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 4 sonuç

İngilizce Türkçe
General
way in i. girilecek yol
way in i. giriş
way in i. yol girişi
Colloquial
way in i. giriş yolu

"way in" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
in a messy way zf. dağınıkça
General
stand in someone's way f. birine mani olmak
do something in a haphazard way f. ezbere hareket etmek
be in the way f. kalabalık etmek
stand in someone's way f. birine engel olmak
be in the way f. ayak altında olmak
stand in someone's way f. birinin yolunu kapamak
be in a bad way f. ağır hasta olmak
walk in a sexy way f. kıvırmak
be in a bad way f. çok zor bir durumda olmak
be way out in left field f. fena halde yanılmak
be way out in left field f. ıskalamak
be in the way f. engel olmak
react in a usual way f. doğal karşılamak
behave in an inexperienced way f. acemilik etmek
stand in someone's way f. birini engellemek
get in somebody's way f. ayak altında dolaşmak
act in a warm way f. yakın davranmak
do something in a haphazard way f. ezbere iş görmek
treat (somebody) in a way that's intended f. nabzına göre (şerbet vermek)
be in a bad way f. meydanda kalmak
stand in one's way f. gölge etmek
live in (a certain) way f. yol tutmak
begin to live in (a certain) way f. yol tutmak
represent his/her country in the best possible way in the international arena f. ülkesini uluslararası alanda en iyi şekilde temsil etmek
make money for oneself in a dishonest way f. dürüst olmayan yollarla para kazanmak
do in certain way f. belirli bir düzen içinde yapmak
behave in a mature way f. olgun davranmak
be in no way connected to f. uzaktan yakından ilgisi olmamak
talk in a bossy way f. emir verir gibi konuşmak
get in the way f. araya girmek
get in the way f. ayağına dolanmak
think in the same way f. aynı düşünmek
affect in a negative way f. olumsuz etkilemek
affect in a negative way f. olumsuz yönde etkilemek
support someone in every way f. her konuda destek olmak
go a long way in doing something f. çok yararlı olmak
deal with the crisis in his own way f. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
handle the crisis in his own way f. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
deal with the crisis in his own way f. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
handle the crisis in his own way f. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
stand in someone's way f. birinin önünde/geçiş yolunda durmak
resemble someone in the way she/he walks f. yürüyüşü birine benzemek
resemble someone in the way she/he walks f. yürüyüşüyle birini andırmak
affect in a negative way f. olumsuz anlamda etkilemek
come each way in different directions f. aynı yola farklı yönlerden gelmek
set in one's way f. bir düzen kurmak
get in the way f. bir şeyin olmasını (araya girerek) engellemek
in a bad way s. çok hasta
in a bad way s. tehlikede
in the way s. engelleyici
perfect in every way s. her yönden mükemmel
perfect in every way s. dört başı mamur
in a professional way zf. profesyonel bir biçimde
in a small way zf. karınca kararınca
in a roundabout way zf. dolaylı olarak
in this way zf. bu şekilde
in one way or another zf. bir türlü
in the way zf. şeklinde
in that way zf. o şekilde
in that way zf. şöylelikle
in some way zf. bir şekilde
in this way zf. bu minval üzere
in some way or another zf. her hangi bir biçimde
in a big way zf. büyük çapta
in some way zf. bazı yolla
in one way zf. bir bakıma
in that way zf. o tarzda
in a small way zf. azıcık
in a roundabout way zf. dolaylı yoldan
in this way zf. bu suretle
in this way zf. böylelikle
in a vital way zf. önemle
in a strange way zf. garip tarzda
in any way zf. herhangi bir şekilde
in a small way zf. küçük ölçüde
in a sisterly way zf. kardeş kardeş
in this way zf. böylece
in this way zf. bu yolla
in this way zf. böyle
in a way zf. bir bakıma
in no way zf. kesinlikle
in this way zf. şöyle
in no way zf. hiçbir surette
in a clearly identifiable way zf. açıkça tanılabilir biçimde
in a roundabout way zf. dolambaçlı yoldan
in some way or another zf. her hangi bir biçimde veya her nasılsa
in no way zf. hiç
in a small way zf. gösterişsiz şekilde
in a friendly way zf. arkadaşça
in the way (that) zf. gibi
in a brotherly way zf. kardeş kardeş
in the same way zf. aynı şekilde
in this way zf. şöylece
in no way zf. hiçbir şekilde
in any way zf. herhangi bir yolla
in any way soever zf. nasıl olursa olsun
in some way or another zf. nasılsa
in this way zf. böyle böyle
in a vital way zf. hayati bir tarzda
in a proper way zf. yollu yolunca
in a common way zf. ortaklama
in the way zf. engelleyen
in a biased way zf. önyargılı olarak
in a prejudiced way zf. önyargılı olarak
in a biased way zf. önyargılı bir şekilde
in a prejudiced way zf. önyargılı bir şekilde
in a half-assed way zf. kör topal
in some way zf. bir şekilde
in what way zf. ne şekilde
in the correct way zf. doğru şekilde
in the correct way zf. düzgün şekilde
in a similar way zf. benzer biçimde
in a similar way zf. aynı şekilde
in a similar way zf. benzer şekilde
in a similar way zf. aynı biçimde
in a similar way zf. benzer bir yolla
in a luxurious way zf. lüks bir biçimde
in a different way zf. değişik bir yolla
in a different way zf. farklı bir yolla
in a luxurious way zf. lüks bir şekilde
in a negative way zf. olumsuz şekilde
in a way to zf. -ecek şekilde
in a harmful way zf. zararlı biçimde
in a harmful way zf. olumsuz olarak
in a daring way zf. cüretkarca
in a kind of way zf. bir şekilde
in a sort of way zf. bir şekilde
in the quickest way zf. en hızlı şekilde
in the fastest way zf. en hızlı şekilde
in a kind of funny way zf. ilginç bir şekilde
in an informal way zf. resmi olmayan bir şekilde
in an informal way zf. gayri resmi bir biçimde
in an illegal way zf. kanunsuz bir şekilde
in an illegal way zf. yasa dışı olarak
in an illegal way zf. yasa dışı bir şekilde
in an unhappy way zf. mutsuz bir biçimde
in a planned way zf. planlı bir şekilde
in some way zf. bir nevi
in a very unprofessional way zf. çok amatörce
in no way zf. bir türlü
in a good way zf. iyi şekilde
in a good way zf. iyi olarak
in a good way zf. iyi biçimde
in a bad way zf. kötü bir şekilde
in a particular way zf. belli bir biçimde
in a particular way zf. belli bir şekilde
in one way or another zf. o ya da bu şekilde
in a general way zf. genel bir şekilde
once in a way [brit] zf. arada sırada
once in a way [brit] zf. tek bir kez
in a sort of way zf. sınırlar dahilinde
in a sort of way zf. çekinceyle
in a kind of way zf. sınırlar dahilinde
in a kind of way zf. çekinceyle
in one's way zf. yolu üstünde
in one's way zf. biriyle karşılaşabilecek konumda
in one's way [obsolete] zf. seyahat ederken
in one's way [obsolete] zf. ilerlerken
in one's way [obsolete] zf. seyahat esnasında
in one's way [obsolete] zf. yoldayken
in one's way zf. engelleyecek şekilde
in one's way zf. engel teşkil edecek şekilde
in one's way [brit] zf. mevcut
in one's way [brit] zf. hazır
in one's way [brit] zf. yakında
in one's way [brit] zf. hali hazırda
in one's way [brit] zf. eli altında
in one's way [obsolete] zf. kendisine kazanç oluşturacak şekilde
in a broad way zf. genel bir şekilde
in a family way zf. aileye uygun şekilde
in a family way zf. aile gibi
in a family way zf. aileye yakışır yollardan
in a heartfelt way zf. içtenlikle
in a heartfelt way zf. samimi bir şekilde
in someone's way zf. engel olarak karşısına çıkan
in a messy way zf. dağınıkça
in a way zf. belirli bir ölçüde
in a way zf. çekincelerle
in an elaborate way zf. ayrıntılı bir şekilde
in the right way zf. doğru biçimde
in the right way zf. uygun şekilde
in the way of ed. açısından
in the way of ed. nazaran
in the way of ed. ele geçirmek üzere
in the way of ed. bakımından
in the same way as ed. aynı şekilde
in the way of ed. izinde
in the way that bağ. gibi
in such a way that bağ. şöyle ki
in such a way that bağ. gibi
in such a way that bağ. şekilde
in the way that bağ. şeklinde
in just the same way as bağ. tıpkı -ğı gibi
in the way expr. önüne
in the way expr. yolunun üstüne
in the way [obsolete] expr. seyahat ederken
in the way [obsolete] expr. ilerlerken
in the way [obsolete] expr. kendi açısından kazanç içeren
in the way [uk] expr. elinin altında
in the way [uk] expr. yakında
in the way [uk] expr. hazırda
in the way with expr. ile seyahat ederken
in the way with expr. ile giderken
in the way with expr. varlığında
in the way with expr. huzurunda
in the way with expr. mevcudiyetinde
Phrasals
buy (one's) way in (something) f. bedelini ödeyip (bir şeye) dahil olmak
buy (one's) way in (something) f. parayla (bir şeye) girmek
buy (one's) way in (something) f. (bir şeye) bir bedel/para ödeyerek erişim sağlamak
buy (one's) way in (something) f. para karşılığında (bir şeye) erişim sağlamak
buy way in f. parayla elde etmek
buy way in f. rüşvet vererek halletmek
buy way in f. rüşvet vermek
buy way in f. bedelini ödeyip dahil olmak
buy way in f. parayla girmek
buy way in f. bir bedel/para ödeyerek erişim sağlamak
buy way in f. para karşılığında erişim sağlamak
Phrases
in a way that leaves no doubt zf. hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde
in a way that leaves no doubt zf. hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde
in no way out of the way expr. alışılmışın dışında
in exactly the same way expr. aynen
in an unexpected way expr. beklenmedik bir şekilde
in an unexpected way expr. beklenmedik bir biçimde
in every way expr. bütün yönleriyle
in every way expr. bütün yanlarıyla
in the most correct way expr. en doğru şekilde
in the way of expr. gibi
in what way expr. hangi yolla
in what way expr. hangi şekilde
in the way of expr. gibisinden
only in every way expr. hem de her açıdan
in my own way expr. kendimce
in their way expr. kendilerince
(in) the other way expr. öbür türlü
(in) another way expr. öbür türlü
in an easy way expr. kolay bir şekilde
in a different way expr. öbür türlü
in no way out of the way expr. sapa
in exactly the same way expr. tıpkı
in just the same way expr. tıpkı
in no way out of the way expr. yol üstü olmayan
in such a way as to expr. .....ecek şekilde
in the ordinary way expr. normal yoldan
in the ordinary way expr. standart bir şekilde
in the ordinary way expr. normal olarak
in the ordinary way expr. normal biçimde
in the ordinary way expr. olağan şekilde
in the ordinary way expr. her zamanki gibi
in the ordinary way expr. her zaman olduğu gibi
in the ordinary way expr. adet üzere
in the ordinary way expr. alışıldığı gibi
in the ordinary way expr. beklendiği gibi/üzere
in the ordinary way expr. şaşırtıcı olmayan bir şekilde
in the ordinary way [uk] expr. normalde
in the ordinary way [uk] expr. genelde
in the ordinary way [uk] expr. aslında
Colloquial
fall for in a big way f. aşık olmak
fall for in a big way f. bayılmak
fall for in a big way f. bitmek
fall for in a big way f. çok beğenmek
fall for in a big way f. kesilmek
be in one's way f. birinin yoluna çıkarmak
be in one's way f. birinin önüne çıkarmak/koymak
put in one's way f. birinin yoluna çıkarmak
put in one's way f. birinin önüne çıkarmak/koymak
put in the way of f. birinin yoluna çıkarmak
put in the way of f. birinin önüne çıkarmak/koymak
in a familiar way s. hamile
in a familiar way s. bebek bekleyen
in the way expr. ayak altında (geçişi engelleyen)
for once in a way expr. arasıra
for once in a way expr. bazen
in a weird way expr. garip bir şekilde
not in any way expr. hiçbir şekilde
in any way expr. herhangi bir suretle
in his/her own way expr. kendine göre
in a normal way expr. normal bir şekilde
in a normal way expr. normal bir biçimde
in any way necessary expr. öyle ya da böyle
in his/her own way expr. kendince
have i offended you in some way? expr. yoksa seni kırdım mı?
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerin iyi bir hikayenin önüne geçmesine izin verme
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerle hikayeyi mahvetme
don't let the facts get in the way of a good story expr. güzelim hikayeyi mahvetme
in someone's way expr. birinin yoluna
in someone's way expr. birinin önüne
in someone's way expr. birinin planlarına engel olma
in someone's way expr. birinim planlarının önüne geçme
in someone's way expr. birinin planlarına müdahale etme
in someone's way expr. birinin planlarına/işlerine burnunu sokma
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin yolunda
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin) önünde
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin) yoluna
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin) önüne
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin) yolunda engel
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin) önünde engel
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin) ilerlemesine engel
in someone's (or something's) way expr. (birinin/bir şeyin) hareket etmesine engel
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin yolunda
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin) önünde
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin) yoluna
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin) önüne
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin) yolunda engel
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin) önünde engel
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin) ilerlemesine engel
in the way of someone or something expr. (birinin/bir şeyin) hareket etmesine engel
in one's way expr. birinin kendi yolundan
in one's way expr. birinin kendi bildiği gibi
in one's way expr. kendine göre
in one's way expr. kendince
in one's way expr. birine engel
in one's way expr. birinin yolunda/önünde
in one's way expr. birinin yolunda/önünde engel
in one's way expr. birinin ilerlemesine/hareket etmesine engel
in one's way expr. birine ayak bağı
in his, her, its, (own) way expr. kendi yolundan
in his, her, its, (own) way expr. kendi bildiği gibi
in his, her, its, (own) way expr. kendine göre
in his, her, its, (own) way expr. kendince
in the way of (someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) yolunda
in the way of (someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) önünde
in the way of (someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) yoluna
in the way of (someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) önüne
in the way of (someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) yolunda engel
in the way of (someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) önünde engel
in the way of (someone or something) expr. (birine/bir şeye) engel
in the way of (something) expr. (bir şeye) ilişkin
in the way of (something) expr. (bir şey) üzerine
in the way of (something) expr. (bir şey kategorisine) yönelik
not in any way, shape, or form expr. hiçbir şekilde ve surette
not in any way, shape, or form expr. hiçbir şartta/durumda
in somebody's way expr. birinin yolunda engel
in somebody's way expr. birinin yolunu kapatmış
in way expr. şeklinde
in way expr. yolunda
in way expr. yolundan
in way expr. önünde
in way expr. önünde/yolunda engel
in any way expr. uzaktan yakından
Idioms
a lion in the way [obsolete] i. birinin yoluna çıkan engel
a lion in the way [obsolete] i. pürüz, sıkıntı veya sorun
a lion in the way [obsolete] i. zorluk
a lion in the way [obsolete] i. mani
a lot in the way of something i. bir şey namına pek bir şey
a lot in the way of something i. bir şeye ilişkin pek bir şey
a lot in the way of something i. bir şeye dair pek bir şey
lie in the way f. (yolunda) engel olmak
not stand in (someone's or something's) way f. engel olmamak
not stand in (someone's or something's) way f. engellememek
not stand in (someone's or something's) way f. yolunu kesmek
not stand in (someone's or something's) way f. önünü kesmek
not stand in (someone's or something's) way f. önüne geçmemek
not stand in (someone's or something's) way f. önünde dikilmemek
not stand in (someone's or something's) way f. sekte vurmamak
not stand in (someone's or something's) way f. sekteye uğratmamak
not stand in (someone's or something's) way f. (bir işi) bozmamak
not stand in (someone's or something's) way f. (birini) durdurmamak
not stand in somebody’s way f. engel olmamak
not stand in somebody’s way f. engellememek
not stand in somebody’s way f. yolunu kesmek
not stand in somebody’s way f. önünü kesmek
not stand in somebody’s way f. önüne geçmemek
not stand in somebody’s way f. önünde dikilmemek
not stand in somebody’s way f. sekte vurmamak
not stand in somebody’s way f. sekteye uğratmamak
not stand in somebody’s way f. (bir işi) bozmamak
not stand in somebody’s way f. (birini) durdurmamak
be in way over one's head f. boyundan büyük işlere kalkışmak
buy one's way in to something f. bir şeyi para ile elde etmek
buy one's way in to something f. bir işi rüşvet vererek halletmek
put something in the way of someone f. birinin önünü bir şey ile tıkamak
go a long way in doing something f. bir şeyin yapılmasına katkıda bulunmak
say something in a roundabout way f. bir şeyi dolandırarak söylemek
want something in the worst way f. bir şeyi çok istemek
do something in a tricky way f. fırıldak çevirmek
be in the family way f. hamile olmak
be in a family way f. hamile olmak
be in a bad way f. heyheyleri üzerinde olmak
stand in one's way f. engel teşkil etmek
say something in a roundabout way f. lafı dolandırarak söylemek
be in a bad way f. mutsuz bir ruh halinde olmak
stand in someone's way f. önünü kapamak
be in a bad way f. kötü gününde olmak
say something in a roundabout way f. lafı dolandırmak
buy one's way in to something f. rüşvet vermek
be in harm's way f. tehlikede olmak
get in harm's way f. tehlikede olmak
put temptation in somebody's way f. (bir şeyler yaparak) birinin aklını çelmek/cezbetmek/kandırmak
be in a bad way f. zorluklar/sorunlar yaşıyor olmak
make one's way in the world f. (hayatta) (kendi başına) başarılı olmak/başarmak
be (way out/over) in left field [us] f. fena halde yanılmak
be (way out/over) in left field [us] f. hiçbir şeyden haberi olmamak
be (way out/over) in left field [us] f. olan bitenden bihaber olmak
do something in your own sweet time/way f. canı istediğinde/istediği gibi yapmak
do something in your own sweet time/way f. istediği zaman/şekilde yapmak
do something in your own sweet time/way f. ne zaman/nasıl isterse yapmak
do something in your own sweet time/way f. kendi istediği zaman/gibi yapmak
put (someone) in harm's way f. (birini) tehlikeye atmak
take (something) in the wrong way f. (bir şeyi) yanlış anlamak
take (something) in the wrong way f. (bir şeyi) tersten/ters anlamak
take (something) in the wrong way f. (bir şeyi) yanlış yorumlamak
put (one) in the way of (something) f. (birine bir şeye) ulaşma şansı vermek
put (one) in the way of (something) f. (birine) bir yolda ilerleme şansı vermek
put (one) in the way of (something) f. (birine bir şeyi) başarma/elde etme şansı vermek
put (one) in the way of (something) f. (birini bir şey) yoluna sokmak/itmek
put (one) in the way of (something) f. (birini bir şey) riskine sokmak
be on the way in f. popülerliği artmak
be on the way in f. popüler olma yolunda ilerlemek
be on the way in f. kullanımı artmak
be on the way in f. moda olmaya başlamak
be in a bad way f. başı belada olmak
be in a bad way f. darda/sıkıntıda olmak
be on the way in f. moda olmak
do something in a big way f. büyük çapta bir şey yapmak
do something in a big way f. büyük ölçüde bir şey yapmak
do something in a big way f. büyük çaplı bir şey yapmak
do something in a big way f. büyük ölçekli bir şey yapmak
do something in a big way f. geniş çapta bir şey yapmak
do something in a small way f. küçük çapta bir şey yapmak
do something in a small way f. küçük ölçüde bir şey yapmak
do something in a small way f. küçük çaplı bir şey yapmak
do something in a small way f. küçük ölçekli bir şey yapmak
do something in a small way f. ufak çapta bir şey yapmak
get in the way (of something) f. (bir şeye) engel olmak
get in the way (of something) f. (bir şeyin) önüne geçmek
get in the way (of something) f. (bir şeyin) olmasını (araya girerek) engellemek
make (one's) way in (something) f. (bir şeyde) yol almak
make (one's) way in (something) f. (bir şeyde) ilerlemek
make (one's) way in (something) f. (bir alanda) kariyer yapmak
make (one's) way in (something) f. (bir alanda) başarı elde etmeye çalışmak
make (one's) way in (something) f. (bir şeyde) başarılı olmak
make (one's) way in (something) f. (bir şeyde) yolunu tutmak
make (one's) way in (something) f. (bir şeyde) kendi çabalarıyla başarılı olmak
make (one's) way in (something) f. (mesleğinde) tutunmak
make (one's) way in (something) f. (bir şeyde) kendi yolunu çizmek
make way in the world f. (hayatta) (kendi başına) başarılı olmak/başarmak
make your way in something f. bir şeyde başarılı olmak
make your way in something f. bir şeyde ilerlemek
make your way in something f. bir işte başarılı olmak/ilerlemek
make your way in something f. bir şeyde yol kat etmek
make your way in something f. bir işte/şeyde bir yere gelmek
put someone in the way of f. birine (bir şeyin) yolunu açmak
put someone in the way of f. birine (bir şey) şansı vermek
put someone in the way of f. birini (bir şey) yoluna sokmak
say (something) in a roundabout (sort of) way f. (bir şeyi) dolandırarak söylemek
say (something) in a roundabout (sort of) way f. lafı dolandırmak
say (something) in a roundabout (sort of) way f. lafı dolandırarak söylemek
say in a roundabout way f. dolandırarak söylemek
say in a roundabout way f. lafı dolandırarak söylemek
say in a roundabout way f. lafı dolandırmak
worm (one's) way in f. -e kurnazlıkla girmek
worm (one's) way in f. '-e sinsice girmek
worm (one's) way in f. '-e sinsice sızmak
get in the way f. önüne geçmek
a lot, not much, etc. in the way of something expr. bir şeye dair
a lot, not much, etc. in the way of something expr. bir şeye ilişkin
a lot, not much, etc. in the way of something expr. bakımından
a lot, not much, etc. in the way of something expr. istinaden
in any way, shape, or form expr. hiçbir şekilde ve surette
in the family way expr. gebe
in the family way expr. hamile
way out in left field expr. gereksiz
in one's own way expr. kendi yöntemiyle
way out in left field expr. modası geçmiş
in a bad way expr. kötü bir durumda
in a bad way expr. kötü durumda
in the family way expr. karnı burnunda
in a bad way expr. sarhoş
way out in left field expr. yararsız
in one way or another expr. ya öyle ya da böyle
in no way, shape, or form expr. hiçbir şekilde
in no way, shape, or form expr. hiçbir şartta
in no way, shape, or form expr. hiçbir şekilde ve surette
in no way, shape, or form expr. hiçbir vesileyle
in no way, shape, or form expr. hiçbir yolla
in (one's) own sweet way expr. canı istediği gibi
in (one's) own sweet way expr. istediği şekilde
in (one's) own sweet way expr. kendi istediği gibi
in (one's) own sweet way expr. nasıl isterse
in harm's way expr. tehlikede
in own way expr. kendine göre
in own way expr. kendince
in own way expr. kendi yolundan
in own way expr. kendi bildiği gibi
in the worst way expr. sabırsızlıkla
in the worst way expr. dört gözle
in the worst way expr. deli gibi
in the worst way expr. büyük bir istekle
Speaking
you're in way over your head expr. boyundan büyük işlere kalkıştın
let me put it in that way expr. bakın şöyle açıklayayım
you're in way over your head expr. boyunu aşan işlere karıştın
you're in way over your head expr. boyunu aşan işlere kalkıştın
to put it in different way expr. başka bir deyişle
to put it in a different way expr. bir başka deyişle
let me put it in that way expr. bakın şu şekilde izah edeyim
in a big way expr. büyük çapta
do you mean that in a good way? expr. bunu iyi anlamda mı söylüyorsun?
nothing can stand in your way expr. hiçbir şey önünüze geçemez
nothing will stand in our way expr. hiçbir şey yolumuza çıkamayacak