Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Geçmiş
yüzüne
"yüzüne"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
yüzüne
to one's face
zf.
Colloquial
2
Konuşma Dili
yüzüne
in someone's face
expr.
3
Konuşma Dili
yüzüne
to somebody's face
expr.
4
Konuşma Dili
yüzüne
in face
expr.
"yüzüne"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
su yüzüne çıkarmak
reveal
f.
General
2
Genel
bir yarın açık yüzüne yapılmış yol
corniche
i.
3
Genel
işleri yüzüne gözüne bulaştıran kimse
turkey
i.
4
Genel
yüzüne vurma
exprobration
i.
5
Genel
yüzüne karşı hakarette bulunan kişi
affronter [obsolete]
i.
6
Genel
işleri eline yüzüne bulaştıran kimse
joker
i.
7
Genel
işleri eline yüzüne bulaştıran kimse
turkey
i.
8
Genel
birinin yüzüne vurma
wherret
i.
9
Genel
birinin yüzüne tokat atma
wherret
i.
10
Genel
yeniden su yüzüne çıkma
resurfacing
i.
11
Genel
şansın yüzüne güleceği beklentisiyle yaşayan tedbirsiz kimse
micawber
i.
12
Genel
yüzüne gözüne bulaştıran kimse
muddler
i.
13
Genel
eline yüzüne bulaştıran kimse
muddler
i.
14
Genel
yüzüne gözüne bulaştırma
muddle-up
i.
15
Genel
eline yüzüne bulaştırma
muddle-up
i.
16
Genel
gün yüzüne çıkarılan şey
disinterment
i.
17
Genel
iç çatışmaların su yüzüne çıkması
drainage
i.
18
Genel
istihkam yüzüne neredeyse paralel uzun siper hattı
parallel
i.
19
Genel
işi yüzüne gözüne bulaştıran kimse
fluffer
i.
20
Genel
gün yüzüne çıkma
sunshine
i.
21
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
muff
f.
22
Genel
su yüzüne çıkmak
surface
f.
23
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
botch
f.
24
Genel
birinin yüzüne bakmak
look someone in the face
f.
25
Genel
yüzüne vurmak
hold against
f.
26
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
foozle
f.
27
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
muddle
f.
28
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
hash
f.
29
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
mess up
f.
30
Genel
yüzüne mace püskürtmek
mace
f.
31
Genel
yüzüne su çarpmak
splash
f.
32
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
fluff
f.
33
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
muddle up
f.
34
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
make a bungle of
f.
35
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
make a hash of
f.
36
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
goof up
f.
37
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
boggle
f.
38
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
crab
f.
39
Genel
gün yüzüne çıkarmak
bring to light
f.
40
Genel
yüzüne vurmak
taunt
f.
41
Genel
ayıbını yüzüne vurmak
reproach
f.
42
Genel
su yüzüne çıkmak
emerge
f.
43
Genel
ayıbını yüzüne vurmak
tell his fault to his face
f.
44
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
hash up
f.
45
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
bungle
f.
46
Genel
telefonu yüzüne kapatmak
hang up on someone
f.
47
Genel
yüzüne su çarpmak
dash water on one's face
f.
48
Genel
gün yüzüne çıkarmak
unearth
f.
49
Genel
yüzüne gülerek kandırmak
engle
f.
50
Genel
birinin yüzüne karşı söylemek
tell one to one's face
f.
51
Genel
suyun yüzüne çıkmak (balık/denizaltı)
surface
f.
52
Genel
gün yüzüne çıkmak
come to light
f.
53
Genel
su çarpmak (yüzüne)
splash
f.
54
Genel
yüzüne vurmak
fling something in one's teeth
f.
55
Genel
telefonu yüzüne kapatmak
hang up in someone's ear
f.
56
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
scamp
f.
57
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
make a mess of
f.
58
Genel
yüzüne gülmek
feign friendship
f.
59
Genel
su yüzüne çıkmak
come to light
f.
60
Genel
yüzüne vurmak
slap
f.
61
Genel
yüzüne bağırmak
shout at
f.
62
Genel
yüzüne vurmak (hatasını)
throw up to
f.
63
Genel
yüzüne çarpmak
throw up to
f.
64
Genel
kapılar yüzüne kapanmış olmak
be locked out
f.
65
Genel
yüzüne söylemek
say it to one's face
f.
66
Genel
yüzüne renk gelmek
(one's face) to glow
f.
67
Genel
yüzüne renk gelmek
bloom
f.
68
Genel
yüzüne renk gelmek
glow
f.
69
Genel
su yüzüne çıkmak
come forth from obscurity
f.
70
Genel
su yüzüne çıkmak
become evident
f.
71
Genel
su yüzüne çıkmak
be plucked from obscurity
f.
72
Genel
su yüzüne çıkmak
emerge from obscurity
f.
73
Genel
duyguları yüzüne yansımamak
keep a straight face
f.
74
Genel
yüzüne bakmak
stare at one's face
f.
75
Genel
yüzüne bakmak
look at one's face
f.
76
Genel
eline yüzüne bulaştırmak
make a hash of
f.
77
Genel
-i yüzüne gözüne bulaştırmak
make a hash of
f.
78
Genel
talih yüzüne gülmek
fortune smile on someone
f.
79
Genel
kremi yüzüne sürmek
rub the cream into one's face
f.
80
Genel
hatalarını yüzüne vurmak
twit
f.
81
Genel
hatasını yüzüne vurmak
twit
f.
82
Genel
yüzüne tükürmek
spit in one's face
f.
83
Genel
uzun süredir saklı kalmış sırları su yüzüne çıkarmak
unearth the long-buried secrets
f.
84
Genel
su yüzüne çıkarmak
unveil
f.
85
Genel
su yüzüne çıkarmak
bring out
f.
86
Genel
su yüzüne çıkarmak
uncover
f.
87
Genel
su yüzüne çıkarmak
shed light
f.
88
Genel
kapıyı yüzüne kapatmak
shut the door in someone's face
f.
89
Genel
kapıyı yüzüne kapatmak
shut the door in his face
f.
90
Genel
yüzüne söylemek
tell something to one's face
f.
91
Genel
su yüzüne çıkmak
come to surface
f.
92
Genel
(gerçeği) (yüzüne) vurmak
nail
f.
93
Genel
yüzüne vurmak
twight [obsolete]
f.
94
Genel
gün yüzüne çıkarmak
unbury
f.
95
Genel
su yüzüne çıkarmak
unhele [obsolete]
f.
96
Genel
yeniden su yüzüne çıkmak
resurface
f.
97
Genel
avcının yüzüne av kanı sürerek avcılığa kabul etmek
blood
f.
98
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
mess
f.
99
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
misguggle [scotland]
f.
100
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
mishguggle
f.
101
Genel
yüzüne kaplamak
mount
f.
102
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
louse (up)
f.
103
Genel
eline yüzüne bulaştırmak
mull
f.
104
Genel
su yüzüne çıkarmak
develop [obsolete]
f.
105
Genel
eline yüzüne bulaştırmak
belly flop
f.
106
Genel
eline yüzüne bulaştırmak
belly-flop
f.
107
Genel
yüzüne vurmak
downcast [scotland]
f.
108
Genel
şans yüzüne gülmek
get lucky
f.
109
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
fault
f.
110
Genel
yüzüne gözüne bulaştırmak
louse up
f.
111
Genel
ayıbını yüzüne vurmak
scandal
f.
112
Genel
bir şeyi eline yüzüne bulaştırmak
shuffle
f.
113
Genel
gün yüzüne çıkarmak
surface
f.
114
Genel
gün yüzüne çıkarmak
surprise
f.
115
Genel
gün yüzüne çıkarmak
surprize
f.
116
Genel
gün yüzüne çıkarmak
survey
f.
117
Genel
su yüzüne çıkarmak
unmask
f.
118
Genel
su yüzüne çıkmış
emerged
s.
119
Genel
yüzüne bakılmaz
horrible
s.
120
Genel
yüzüne vurulmuş
expropriated
s.
121
Genel
yüzüne kan gelmiş
carnationed
s.
122
Genel
yüzüne yansıyan
etched
s.
123
Genel
yüzüne karşı
to somebody's face
zf.
124
Genel
tam yüzüne
bang in the face
zf.
125
Genel
yüzüne karşı
his face
zf.
126
Genel
yüzüne karşı
in the face of
ed.
127
Genel
yan yüzüne karşı
upside
ed.
Phrasals
128
Öbek Fiiller
gün yüzüne çıkarmak
bring forth
f.
129
Öbek Fiiller
gün yüzüne çıkartmak
bring out
f.
130
Öbek Fiiller
yüzüne gözüne bulaştırmak
bungle up
f.
131
Öbek Fiiller
yüzüne gözüne bulaştırmak
bungle something up
f.
132
Öbek Fiiller
yüzüne vurmak
chide (one) for (something)
f.
133
Öbek Fiiller
yüzüne vurmak
chide someone for something
f.
134
Öbek Fiiller
gün yüzüne çıkmak
come to
f.
135
Öbek Fiiller
yüzüne gözüne bulaştırmak
muddle about
f.
136
Öbek Fiiller
yüzüne gözüne bulaştırmak
muddle around
f.
137
Öbek Fiiller
neşesi/sağlığı yüzüne vurmak
glow with something
f.
138
Öbek Fiiller
telefonu yüzüne kapamak
hang up on someone
f.
139
Öbek Fiiller
yüzüne (krem vb) sürmek
dab something on one's face
f.
140
Öbek Fiiller
yüzüne (krem vb) sürmek
dab something onto one's face
f.
141
Öbek Fiiller
hoş olmayan/üzücü bir konuyu tekrar su yüzüne çıkarmak/açmak/hatırlatmak
dredge up
f.
142
Öbek Fiiller
su yüzüne çıkarmak
dig up
f.
143
Öbek Fiiller
birinin/bir şeyin yüzüne vurmak
hold something against someone or something
f.
144
Öbek Fiiller
bir şeyin iç yüzüne bir bakış atmak
step inside
f.
145
Öbek Fiiller
(birinin) yüzüne gülümsemek
smile at (one)
f.
146
Öbek Fiiller
talih, hayat (birinin) yüzüne gülmek
smile at (one)
f.
147
Öbek Fiiller
yanlışını yüzüne vurmak
call on
f.
148
Öbek Fiiller
yüzeyine/yüzüne (bir şey) uygulamak
face with (something)
f.
149
Öbek Fiiller
bir şeyin yüzeyine/yüzüne bir şey uygulamak
face something with something
f.
150
Öbek Fiiller
su yüzüne çıkmak
rise up
f.
151
Öbek Fiiller
birinin eskiden yaptığı bir hatayı yüzüne vurmak
hold something over someone
f.
152
Öbek Fiiller
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak
louse something up
f.
153
Öbek Fiiller
(birinin/bir şeyin) yüzüne gülmek (şans)
smile upon (someone or something)
f.
154
Öbek Fiiller
(birinin/bir şeyin) yüzüne gülmek (şans)
smile on (someone or something)
f.
155
Öbek Fiiller
su yüzüne çıkmak
come out
f.
156
Öbek Fiiller
talih yüzüne güldüğünde
when (one's) boat comes in
expr.
157
Öbek Fiiller
talih yüzüne güldüğünde
when (one's) ship comes in
expr.
Phrases
158
İfadeler
talih yüzüne güldüğünde
(one's) boat comes in
expr.
159
İfadeler
kişinin cahilliğini alaylı bir şekilde yüzüne vurmak için kullanılan söz
moon (is) made of green cheese, (and) the
expr.
160
İfadeler
yüzüne karşı
in the face
expr.
Proverb
161
Atasözü
dost, kişinin eksiklerini çekinmeden yüzüne söyler
a friend's eye is a good mirror
i.
162
Atasözü
dost, dürüstçe eksiklerini yüzüne söyler
a friend's eye is a good mirror
i.
163
Atasözü
sen gayret et şans yüzüne gülecektir
diligence is the mother of good luck
164
Atasözü
talih aptalların yüzüne gülmez
fortune doesn't favor fools
165
Atasözü
herkesin talihi bir gün yüzüne güler
opportunity knocks at every man's door
Colloquial
166
Konuşma Dili
yüzüne gözüne bulaştıran/dili sürçen kişi
stumblebum
i.
167
Konuşma Dili
su yüzüne çıkaran kimse
unveiler
i.
168
Konuşma Dili
eline yüzüne bulaştırmak
chunk
f.
169
Konuşma Dili
eline yüzüne bulaştırmak
blow
f.
170
Konuşma Dili
şansı yüzüne gülmeye başlamak
one's lucky number comes up
f.
171
Konuşma Dili
yüzüne gözüne bulaştırmak
make cock-up of something
f.
172
Konuşma Dili
yüzüne gözüne bulaştırmak
bog up
f.
173
Konuşma Dili
yüzüne silah doğrultmak
stick a gun in someone’s face
f.
174
Konuşma Dili
(birinin) yüzüne biber gazı sıkmak (kendini savunma amaçlı)
mace (one's) face
f.
175
Konuşma Dili
(birinin) yüzüne göz yaşartıcı sprey sıkmak (kendini savunma amaçlı)
mace (one's) face
f.
176
Konuşma Dili
su yüzüne çıkarmak
lay on
f.
177
Konuşma Dili
(birinin) yüzüne gülmek
play kissy-kissy (with someone)
f.
178
Konuşma Dili
birinin yüzüne gülmek
make nice
f.
179
Konuşma Dili
birinin yüzüne gülmek
make nice-nice
f.
180
Konuşma Dili
birinin yüzüne gülmek
make nice-nice
f.
181
Konuşma Dili
yüzüne gözüne bulaştırmak
duff up [uk]
f.
182
Konuşma Dili
(birinin) yüzüne bardak veya şişe ile vurmak
glass
f.
183
Konuşma Dili
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak
goof up (on something)
f.
184
Konuşma Dili
bir şeyi eline yüzüne bulaştırmak
goof something up
f.
185
Konuşma Dili
yüzüne karşı çok ağır sözler söylemek
sock it to
f.
186
Konuşma Dili
eline yüzüne bulaştırmış
with egg on (one's) face
s.
187
Konuşma Dili
yüzüne gözüne bulaştırmış
with egg on (one's) face
s.
188
Konuşma Dili
eline yüzüne bulaştırmış
with egg on your face
s.
189
Konuşma Dili
yüzüne gözüne bulaştırmış
with egg on your face
s.
190
Konuşma Dili
(birinin) yüzüne yansımış
all over (one's) face
expr.
191
Konuşma Dili
birinin yüzüne
in someone's face
expr.
192
Konuşma Dili
birinin yüzüne karşı
in someone's face
expr.
193
Konuşma Dili
yüzüne karşı
in face
expr.
194
Konuşma Dili
gerçek su yüzüne çıkacak
the truth will get out
expr.
195
Konuşma Dili
gerçekler su yüzüne çıkar
the truth will get out
expr.
Idioms
196
Deyim
şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç
a run of (good) luck
i.
197
Deyim
talih yüzüne gülmeme
the black ox has trod upon (one's) foot [obsolete]
i.
198
Deyim
talih yüzüne gülmeme
the black ox has trod upon (one's) toe [obsolete]
i.
199
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
a face (that) only a mother could love
i.
200
Deyim
akla karanın gün yüzüne çıkacağı an
date with destiny
i.
201
Deyim
yüzüne gülen kimse
glad-hander
i.
202
Deyim
yalandan yüzüne gülen kimse
glad-hander
i.
203
Deyim
bir meselenin gün yüzüne çıktığı yer
white hole
i.
204
Deyim
bir meseleyi/şeyi gün yüzüne çıkaran şey
white hole
i.
205
Deyim
kaybolup gitmiş bir şeyi/meseleyi gün yüzüne çıkaran şey
white hole
i.
206
Deyim
insanın yüzüne karşı yapılan dürüst eleştiri
a home truth
i.
207
Deyim
şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç
run of luck
i.
208
Deyim
şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç
run of bad luck
i.
209
Deyim
yüzüne tokat gibi inen şey
a slap in the face
i.
210
Deyim
yüzüne bile bakılmayan şey
credenzaware
i.
211
Deyim
eline yüzüne bulaştırma
egg on (one's) face
i.
212
Deyim
eline yüzüne bulaştırma
egg on your face
i.
213
Deyim
eline yüzüne bulaştırma
egg all over your face
i.
214
Deyim
eline yüzüne bulaştırma
egg on your face
i.
215
Deyim
talih yüzüne gülmemek
(one's) venus turns out a whelp [outdated]
f.
216
Deyim
şans yüzüne gülmemek
(one's) venus turns out a whelp [outdated]
f.
217
Deyim
şans yüzüne gülmek
(one's) number comes up
f.
218
Deyim
yalanını yüzüne vurmak
give one the lie in his throat
f.
219
Deyim
şans yüzüne gülmek
turn the tables
f.
220
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
have one's cake dough
f.
221
Deyim
yüzüne vurmak
flap in the mouth
f.
222
Deyim
yüzüne vurmak
cast in the teeth
f.
223
Deyim
bütün kusurlarını yüzüne vurmak
rip (someone or something) apart
f.
224
Deyim
bütün kusurlarını yüzüne vurmak
rip (someone or something) to pieces
f.
225
Deyim
talihin yüzüne gülmesini beklemek
wait for (one's) boat to come in
f.
226
Deyim
duyguları/düşünceleri yüzüne vurmak
be written all over someone's face
f.
227
Deyim
yüzüne bakmak
bear the sight of (someone or something)
f.
228
Deyim
yüzüne bile bakamamak
not bear the sight of (someone or something)
f.
229
Deyim
(şans) yüzüne gülmek
catch a break
f.
230
Deyim
(şans) yüzüne gülmek
get a break
f.
231
Deyim
işi becerememek/yüzüne gözüne bulaştırmak
buy the rabbit
f.
232
Deyim
(firma, işletme için) kapılarını (birinin) yüzüne kapatmak
close the door on (one)
f.
233
Deyim
talihin yüzüne güleceği günü beklemek
wait for one's ship to come in
f.
234
Deyim
talihini yüzüne gülmesini beklemek
wait for (one's) boat to come in
f.
235
Deyim
talihini yüzüne gülmesini beklemek
wait for (one's) ship to come in
f.
236
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
(one's) cake is dough
f.
237
Deyim
yüzüne tükürmek
cast the gorge at (something) [dated]
f.
238
Deyim
içindekileri yüzüne kusmak
cast the gorge at (something) [dated]
f.
239
Deyim
artık şans yüzüne gülmemek
have one's luck run out
f.
240
Deyim
birinin yüzüne bağırmak
snap someone's head off
f.
241
Deyim
birinin yüzüne karşı bir şey söylemek
say something right to someone's face
f.
242
Deyim
birinin yüzüne doğru çıkışmak
get up in someone's face
f.
243
Deyim
birinin yüzüne tükürmek
spit in someone's face
f.
244
Deyim
birinin yüzüne bağırmak
bite someone's head off
f.
245
Deyim
birinin yüzüne karşı çok ağır sözler söylemek ya da davranışlarda bulunmak
sock it to someone
f.
246
Deyim
birinin yüzüne gülmek
laugh in someone's face
f.
247
Deyim
bir şeyi birinin yüzüne söylemek
say something right to someone's face
f.
248
Deyim
bir şeyi birinin yüzüne vurmak
fling something up in someone's face
f.
249
Deyim
birinin yüzüne gülerek onu hor görmek
laugh in one's face
f.
250
Deyim
direkt yüzüne söylemek
say something right to someone's face
f.
251
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
make a pig's ear out of
f.
252
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
wreck
f.
253
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
make a horlicks of
f.
254
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
muck up
f.
255
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
make a pig's ear of
f.
256
Deyim
hatasını yüzüne vurmak
rub somebody's nose in the dirt
f.
257
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
make a mess of
f.
258
Deyim
hatalarını yüzüne vurmak
rub one's nose in it
f.
259
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
mess up
f.
260
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
spoil
f.
261
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
bungle
f.
262
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
botch
f.
263
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
fluff
f.
264
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
ruin
f.
265
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
make a hash of
f.
266
Deyim
hatasını yüzüne vurmak
rub one's nose in it
f.
267
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
foul up
f.
268
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
cock up
f.
269
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
mishandle
f.
270
Deyim
kapıyı birinin yüzüne kapamak
shut to door in front of someone
f.
271
Deyim
kapıyı yüzüne çarpmak
slam the door in someone's face
f.
272
Deyim
kapıyı birinin yüzüne kapamak
slam the door in someone's face
f.
273
Deyim
kapıyı yüzüne kapamak
slam the door in someone's face
f.
274
Deyim
kapıyı yüzüne kapatmak
close the doors
f.
275
Deyim
kazara yüzüne vurmak
hit someone in the face by accident
f.
276
Deyim
şans yüzüne gülmek
have a lucky break
f.
277
Deyim
şansı yüzüne gülmek
have a nice break
f.
278
Deyim
şansı yüzüne gülmek
have a lucky break
f.
279
Deyim
şansı yüzüne gülmek
have a big break
f.
280
Deyim
şans yüzüne gülmek
have a nice break
f.
281
Deyim
şans yüzüne gülmemek
be out of luck
f.
282
Deyim
şans yüzüne gülmek
strike lucky
f.
283
Deyim
şans yüzüne gülmemek
have the cards stacked against one
f.
284
Deyim
şans yüzüne gülmek
strike it lucky
f.
285
Deyim
talih yüzüne gülmek
have a lucky break
f.
286
Deyim
talih yüzüne gülmek
have a nice break
f.
287
Deyim
telefonu birinin yüzüne kapatmak
hang up on somebody
f.
288
Deyim
talihi yüzüne gülmek
get a lucky break
f.
289
Deyim
yalanını yüzüne vurmak
give someone the lie in his throat
f.
290
Deyim
yüzüne karşı söylemek
say something right to one's face
f.
291
Deyim
yüzüne gülmek
smile on someone
f.
292
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
make a pig's ear out of
f.
293
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
have egg on one's face
f.
294
Deyim
(bir şeyi) birinin yüzüne vurmak
throw something into someone's face
f.
295
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
make a hash of
f.
296
Deyim
yüzüne yansımak
reflect on one's face
f.
297
Deyim
yüzüne yansımak
registered on one's face
f.
298
Deyim
yüzüne vurmak
rub somebody's nose in it
f.
299
Deyim
yanlışlarını yüzüne vurmak
knock off someone's perch
f.
300
Deyim
(bir şeyi) birinin yüzüne vurmak
throw something in someone's face
f.
301
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
make a mess of
f.
302
Deyim
yüzüne bakılacak gibi olmamak
not be a pretty sight
f.
303
Deyim
yüzüne bağırmak
snap someone's head off
f.
304
Deyim
yüzüne bakılacak gibi olmamak
not be much to look at
f.
305
Deyim
(hoş olmayan bir şeyi) gün yüzüne çıkarmak/gündeme getirmek
rake something up
f.
306
Deyim
(birinin) yüzüne vurmak
cast in someone's teeth
f.
307
Deyim
yüzüne söylemek
say something to someone's face
f.
308
Deyim
(miras vb. gibi) şans yüzüne gülmek
have got it made in the shade
f.
309
Deyim
yüzüne bakmak
be staring somebody in the face
f.
310
Deyim
yüzüne bakmamak
send someone to coventry
f.
311
Deyim
yüzüne vurmak
fling in someone's teeth
f.
312
Deyim
yüzüne gülmek
smile upon someone
f.
313
Deyim
yüzüne vurmak
fling in someone's face
f.
314
Deyim
(miras vb. gibi) şans yüzüne gülmek
have it made in the shade
f.
315
Deyim
kapıyı yüzüne kapatmak
shut the door upon someone or something
f.
316
Deyim
kapıyı yüzüne kapatmak
shut the door on someone or something
f.
317
Deyim
kapıyı yüzüne kapatmak
close the door on someone or something
f.
318
Deyim
kapıyı yüzüne kapatmak
close the door to someone or something
f.
319
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
have/wipe off the egg on one's face
f.
320
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
have/wipe off the egg on one's face
f.
321
Deyim
(birinin) yüzüne saldırarak/vurarak gözünü morartmak
give (someone or something) a black eye
f.
322
Deyim
birinin yüzüne bakmak
look someone in the face
f.
323
Deyim
direkt birinin yüzüne bakmak
look someone in the face
f.
324
Deyim
birinin doğrudan yüzüne bakmak
look someone in the face
f.
325
Deyim
dürüstçe birinin yüzüne/gözüne bakmak
look someone in the eye
f.
326
Deyim
utançtan birinin yüzüne/gözüne bakamamak
(be unable to) look somebody in the eye(s)/face
f.
327
Deyim
(birinin) haince yüzüne vurmak
spit in (one's) eye
f.
328
Deyim
(birinin) yüzüne tokat gibi indirmek
spit in (one's) eye
f.
329
Deyim
birinin haince yüzüne vurmak
spit in someone's eye
f.
330
Deyim
birinin yüzüne tokat gibi indirmek
spit in someone's eye
f.
331
Deyim
birinin haince yüzüne vurmak
spit in the eye of someone
f.
332
Deyim
birinin yüzüne tokat gibi indirmek
spit in the eye of someone
f.
333
Deyim
birinin yüzüne biber gazı sıkmak
mace someone’s face
f.
334
Deyim
birinin yüzüne göz yaşartıcı sprey sıkmak
mace someone’s face
f.
335
Deyim
kapıyı birinin yüzüne kapatmak
shut the door upon someone
f.
336
Deyim
kapıyı birinin yüzüne kapatmak
shut the door on someone
f.
337
Deyim
kapıyı birinin yüzüne kapatmak
close the door on someone
f.
338
Deyim
kapıyı birinin yüzüne kapatmak
close the door to someone
f.
339
Deyim
bütün kusurlarını yüzüne vurmak
rip someone to bits
f.
340
Deyim
şans (birinin) yüzüne gülmek
fortune is smiling upon (someone)
f.
341
Deyim
talih (birinin) yüzüne gülmek
fortune is smiling upon (someone)
f.
342
Deyim
şans (birinin) yüzüne gülmek
fortune is smiling on (someone)
f.
343
Deyim
talih (birinin) yüzüne gülmek
fortune is smiling on (someone)
f.
344
Deyim
birinin yüzüne su çarpmak
throw something into someone's face
f.
345
Deyim
bir şeyi birinin yüzüne vurmak
throw something into someone's face
f.
346
Deyim
birinin yüzüne su çarpmak
throw something in someone's face
f.
347
Deyim
bir şeyi birinin yüzüne vurmak
throw something in someone's face
f.
348
Deyim
birinin yüzüne vurmak
throw in someone's face
f.
349
Deyim
(birinin) yüzüne yansımak
register on (one's) face
f.
350
Deyim
(birinin/bir şeyin) yüzüne bile bakamamak
can't stand (the sight of) someone or something
f.
351
Deyim
(birinin/bir şeyin) yüzüne bile bakamamak
can't stomach someone or something
f.
352
Deyim
yüzüne bakılacak gibi olmamak
be not a pretty sight
f.
353
Deyim
yüzüne bakılacak gibi olmamak
be not much to look at
f.
354
Deyim
yüzüne bakılmamak
be sent to coventry [old-fashioned] [uk]
f.
355
Deyim
(birinin) yüzüne yansımak
be written all over (one's) face
f.
356
Deyim
(bir şey) yüzüne yansımak
be written all over your face
f.
357
Deyim
(bir şey) yüzüne yansımak
have something written all over your face
f.
358
Deyim
birinin yüzüne yansımak
be written all over somebody's face
f.
359
Deyim
yüzüne yansımak
be written all over your face
f.
360
Deyim
(birinin) yüzüne bağırmak
bite (one's) head off
f.
361
Deyim
birinin yüzüne bağırmak
bite somebody's head off
f.
362
Deyim
birinin yüzüne bağırmak
snap somebody's head off
f.
363
Deyim
birinin yüzüne bağırmak
bite somebody's head off
f.
364
Deyim
birinin yüzüne bağırmak
snap somebody's head off
f.
365
Deyim
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
blow a deal
f.
366
Deyim
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
blow the deal
f.
367
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
blow up in (one's) face
f.
368
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
blow up in somebody's face
f.
369
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
blow up in face
f.
370
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
blow up in your face
f.
371
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
explode in your face
f.
372
Deyim
gerçekler birinin yüzüne tokat gibi inmek
come (back) down to earth (with a bang, bump)
f.
373
Deyim
gerçekler yüzüne tokat gibi inmek
come down to earth
f.
374
Deyim
gerçekler yüzüne tokat gibi inmek
come down to earth with a bump
f.
375
Deyim
birinin yanaklarına/yüzüne renk getirmek
bring the roses to (one's) cheeks
f.
376
Deyim
birini/bir şeyi gün yüzüne çıkartmak
bring someone or something to light
f.
377
Deyim
bir şeyi gün yüzüne çıkarmak
bring something to light
f.
378
Deyim
(birinin) yüzüne kapıları kapatmak
close the door to (one)
f.
379
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
(have) egg on your face
f.
380
Deyim
eline yüzüne bulaştırma
egg on face
f.
381
Deyim
eline yüzüne bulaştırmak
wipe off the egg on (one's) face
f.
382
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
wipe off the egg on (one's) face
f.
383
Deyim
(bir şeyi birinin) yüzüne vurmak
fling (something) up in (one's) face
f.
384
Deyim
yüzüne vurmak
fling up in face
f.
385
Deyim
talih birinin yüzüne gülmek
fortune smiles upon someone
f.
386
Deyim
talih birinin yüzüne gülmek
fortune smiles on someone
f.
387
Deyim
(birinin) yüzüne doğru çıkışmak
get (all) up in (one's) face
f.
388
Deyim
neşesi/sağlığı yüzüne vurmak
glow with
f.
389
Deyim
bir şeyi/işi yüzüne gözüne bulaştırmak
make a hash of something
f.
390
Deyim
bir şeyi/işi eline yüzüne bulaştırmak
make a hash of something
f.
391
Deyim
bir şeyi/işi yüzüne gözüne bulaştırmak
make a mess of something
f.
392
Deyim
bir şeyi/işi eline yüzüne bulaştırmak
make a mess of something
f.
393
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
have egg on face
f.
394
Deyim
yüzüne gözüne bulaştırmak
have got egg on (one's) face
f.
395
Deyim
şans yüzüne gülmemek
have the cards stacked against
f.
396
Deyim
şans (birinin/bir şeyin) yüzüne gülmemek
have the cards stacked against (someone or something)
f.
397
Deyim
şans (birinin/bir şeyin) yüzüne gülmemek
have the cards stacked up against (someone or something)
f.
398
Deyim
şans yüzüne gülmemek
have the deck stacked against
f.
399
Deyim
şans (birinin/bir şeyin) yüzüne gülmemek
have the deck stacked against (someone or something)
f.
400
Deyim
utancından yüzünü saklamak/kimsenin yüzüne bakamamak
hide one's face
f.
401
Deyim
utancından yüzünü saklamak/kimsenin yüzüne bakamamak
hide one's head
f.
402
Deyim
utancından yüzünü saklamak/kimsenin yüzüne bakamamak
hide face in shame
f.
403
Deyim
birinin eskiden yaptığı bir hatayı yüzüne vurmak
hold something over someone's head
f.
404
Deyim
yüzüne gülmek
laugh in face
f.
405
Deyim
birinin yüzüne karşı gülmek
laugh in somebody's face
f.
406
Deyim
yüzüne karşı gülerek/alay ederek sahneden indirmek
laugh off the stage
f.
407
Deyim
(bir şeyi) su yüzüne çıkarmak
lift the veil (on something)
f.
408
Deyim
dürüstçe (birinin) yüzüne/gözüne bakmak
look (one) in the eye
f.
409
Deyim
dürüstçe (birinin) yüzüne/gözüne bakmak
look (one) in the eyes
f.
410
Deyim
(birinin) yüzüne bakmak
look (one) in the face
f.
411
Deyim
direkt (birinin) yüzüne bakmak
look (one) in the face
f.
412
Deyim
(birinin) doğrudan yüzüne bakmak
look (one) in the face
f.
413
Deyim
birinin gözüne/yüzüne bakmak
look somebody in the eye/face
f.
414
Deyim
direkt birinin gözüne/yüzüne bakmak
look somebody in the eye/face
f.
415
Deyim
birinin doğrudan gözüne/yüzüne bakmak
look somebody in the eye/face
f.
416
Deyim
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak
make a hash of (something)
f.
417
Deyim
(bir şeyi) eline yüzüne bulaştırmak
make a hash of (something)
f.
418
Deyim
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak
make a horlicks of (something) [uk]
f.
419
Deyim
(bir şeyi) eline yüzüne bulaştırmak
make a horlicks of (something) [uk]
f.
420
Deyim
bir şeyi/bir şey yapmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
make a mess of something/of doing something
f.
421
Deyim
bir şeyi/bir şey yapmayı eline yüzüne bulaştırmak
make a mess of something/of doing something
f.
422
Deyim
bir şeyi/bir şey yapmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
make a hash of something/of doing something
f.
423
Deyim
bir şeyi/bir şey yapmayı eline yüzüne bulaştırmak
make a hash of something/of doing something
f.
424
Deyim
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak
make a muck of (something) [uk]
f.
425
Deyim
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak
make a pig's ear of (something)
f.
426
Deyim
(geçmişte olan bir şeydeki) hatasını yüzüne vurmak
rub (one's) nose in (something)
f.
427
Deyim
(geçmişteki) hatalarını yüzüne vurmak
rub (one's) nose in (something)
f.
428
Deyim
(bir şeyi birinin) yüzüne vurmak/başına kakmak
rub (one's) nose in (something)
f.
429
Deyim
yüzüne vurmak
rub nose in
f.
430
Deyim
yüzüne vurmak
rub nose in it
f.
431
Deyim
bir şeyi birinin yüzüne vurmak
rub someone's nose in something
f.
432
Deyim
(bir şeyi birinin) yüzüne söylemek
say (something) to (one's) face
f.
433
Deyim
(bir şeyi birinin) yüzüne karşı söylemek
say (something) to (one's) face
f.
434
Deyim
yüzüne söylemek
say to face
f.
435
Deyim
yüzüne karşı söylemek
say to face
f.
436
Deyim
yüzüne bağırmak
snap head off
f.
437
Deyim
yüzüne karşı söylemek
tell one to face
f.
438
Deyim
yüzüne vurmak
throw in face
f.
439
Deyim
kapıları yüzüne kapamak
slam the door in one's face
f.
440
Deyim
yüzüne bakılmaz
aesthetically challenged [uk]
s.
441
Deyim
yüzüne bakılmaz
esthetically challenged [us/south africa]
s.
442
Deyim
(birinin) yüzüne yansımış
written all over (one's) face
s.
443
Deyim
(birinin) yüzüne yansımış
written in (one's) face
s.
444
Deyim
birinin yüzüne
to one's beard
zf.
445
Deyim
talih yüzüne güldüğünde
(one's) boat comes in
zf.
446
Deyim
talih yüzüne güldüğünde
when (one's) boat comes in
expr.
447
Deyim
yüzüne karşı
to his head
expr.
448
Deyim
yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın
wouldn't know something if it hit you in the face
expr.
449
Deyim
yüzüne bakılamayacak kadar çirkin
face that only a mother could love
expr.
450
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
ugly as a toad
expr.
451
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
face that could stop a clock
expr.
452
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
homely enough to stop a clock
expr.
453
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
as ugly as sin
expr.
454
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
not going to win any beauty contests
expr.
455
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
as ugly as a toad
expr.
456
Deyim
yüzüne karşı
to someone's face
expr.
457
Deyim
yüzüne bakılamayacak kadar çirkin
face that could stop a clock
expr.
458
Deyim
yüzüne bakılamayacak kadar çirkin
homely enough to stop a clock
expr.
459
Deyim
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin
face that only a mother could love
expr.
460
Deyim
bir başka yalan daha su yüzüne çıktı
another lie nailed to the counter
expr.
461
Deyim
pek yüzüne bakılacak gibi değil
not much for looks
expr.
462
Deyim
pek yüzüne bakılacak gibi değil
not much to look at
expr.
463
Deyim
talih yüzüne güldüğünde
when ship comes in
expr.
464
Deyim
yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın
wouldn't know (something) if it hit (one) in the face
expr.
Speaking
465
Konuşma
işleri hep eline yüzüne bulaştırıyorsun
you always screw things up
expr.
466
Konuşma
işleri hep yüzüne gözüne bulaştırıyorsun
you always screw things up
expr.
467
Konuşma
onun yüzüne ne olmuş?
what's happened to her face?
expr.
468
Konuşma
onun yüzüne ne olmuş?
what's happened to his face?
expr.
469
Konuşma
talih yüzüne gülmüyor
the odds are against one
expr.
470
Konuşma
yüzüne su gelmesin dedi
he said not to get water on my face
expr.
471
Konuşma
yüzüne ne oldu?
what's wrong with your face?
expr.
472
Konuşma
yüzüne bakayım
let me see your face
expr.
473
Konuşma
yüzüne ne oldu senin?
what happened to your face?
expr.
474
Konuşma
yüzüne ne oldu?
what happened to your face?
expr.
Technical
475
Teknik
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesne
tetrahexahedron
i.
476
Teknik
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesne
tetrakishexahedron
i.
477
Teknik
su yüzüne hareket verilmesi
agitation of water surface
i.
478
Teknik
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesneye ait
tetrahexahedral
s.
479
Teknik
su yüzüne çıkmış
emersed
s.
Computer
480
Bilgisayar
kullanıcı ara yüzüne öge eklenirken beliren kılavuz
snapline
i.
481
Bilgisayar
bir yazılım yeterince geliştirici tarafından test edilirse, tüm açıklar su yüzüne çıkar
given enough eyeballs, all bugs are shallow
expr.
Architecture
482
Mimarlık
çerçeveden duvarın iç yüzüne bakan pencere veya kapı açıklığı
sconcheon
i.
483
Mimarlık
çerçeveden duvarın iç yüzüne bakan pencere veya kapı açıklığı
scuncheon
i.
Marine
484
Denizcilik
dalgıçların su yüzüne çıkarken yaşadıkları basınç azalması ki bu süreç içinde azot gibi çözünmüş gaz
decompression
i.
485
Denizcilik
su yüzüne çıkarken dalgıcın bir süre kalması gereken belirli derinlik
stage decompression
i.
486
Denizcilik
(yem ararken) balığın su yüzüne çıkması
rise
i.
Mining
487
Maden
çokyüzlünün her bir yüzüne küçük birer piramit yerleşmesiyle oluşan katı şekil
pyramidion [obsolete]
i.
488
Maden
(cevher) yer yüzüne çıkmak
bring to grass
f.
Medical
489
Medikal
dudak yüzüne ait
labiocervical
s.
Physics
490
Fizik
füzyon kaynağının kökünden yüzüne olan minimum mesafe
throat
i.
Marine Biology
491
Deniz Biyolojisi
kabuğundaki izleri insan yüzüne benzeyen avrupa'ya özgü bir yengeç
masked crab (corystes cassivelaunus)
i.
Botanic
492
Botanik
yaprakları üzerinde insan yüzüne benzer şekiller olan bitki türü
caricature plant (graptophyllum pictum)
i.
493
Botanik
domateste görülen kedi yüzüne benzer fizyolojik deformasyon
catfacing
i.
494
Botanik
yaprakları üzerinde insan yüzüne benzer şekiller olan bitkileri içeren bir cins
graptophyllum
i.
495
Botanik
yaprakları üzerinde insan yüzüne benzer şekiller olan bitkileri içeren bir cins
genus graptophyllum
i.
496
Botanik
suyun yüzüne çıkan
emersed
s.
Fishery
497
Balıkçılık
su yüzüne çıkma
rise
i.
Literature
498
Edebiyat
(şiirsel) gün yüzüne çıkarılmış
disembowered
s.
Meteorology
499
Meteoroloji
bulutların yer yüzüne olan mesafelerini ve hızlarını ölçen araç
nephelodometer
i.
Sport
500
Spor
beysbolda yakalayıcının yüzüne taktığı koruyucu maske
catcher's mask
i.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of yüzüne
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy