yüzüne - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

yüzüne



"yüzüne" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç

Türkçe İngilizce
General
yüzüne to one's face zf.
Colloquial
yüzüne in someone's face expr.
yüzüne to somebody's face expr.
yüzüne in face expr.

"yüzüne" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
su yüzüne çıkarmak reveal f.
General
bir yarın açık yüzüne yapılmış yol corniche i.
işleri yüzüne gözüne bulaştıran kimse turkey i.
yüzüne vurma exprobration i.
yüzüne karşı hakarette bulunan kişi affronter [obsolete] i.
işleri eline yüzüne bulaştıran kimse joker i.
işleri eline yüzüne bulaştıran kimse turkey i.
birinin yüzüne vurma wherret i.
birinin yüzüne tokat atma wherret i.
yeniden su yüzüne çıkma resurfacing i.
şansın yüzüne güleceği beklentisiyle yaşayan tedbirsiz kimse micawber i.
yüzüne gözüne bulaştıran kimse muddler i.
eline yüzüne bulaştıran kimse muddler i.
yüzüne gözüne bulaştırma muddle-up i.
eline yüzüne bulaştırma muddle-up i.
gün yüzüne çıkarılan şey disinterment i.
iç çatışmaların su yüzüne çıkması drainage i.
istihkam yüzüne neredeyse paralel uzun siper hattı parallel i.
işi yüzüne gözüne bulaştıran kimse fluffer i.
gün yüzüne çıkma sunshine i.
yüzüne gözüne bulaştırmak muff f.
su yüzüne çıkmak surface f.
yüzüne gözüne bulaştırmak botch f.
birinin yüzüne bakmak look someone in the face f.
yüzüne vurmak hold against f.
yüzüne gözüne bulaştırmak foozle f.
yüzüne gözüne bulaştırmak muddle f.
yüzüne gözüne bulaştırmak hash f.
yüzüne gözüne bulaştırmak mess up f.
yüzüne mace püskürtmek mace f.
yüzüne su çarpmak splash f.
yüzüne gözüne bulaştırmak fluff f.
yüzüne gözüne bulaştırmak muddle up f.
yüzüne gözüne bulaştırmak make a bungle of f.
yüzüne gözüne bulaştırmak make a hash of f.
yüzüne gözüne bulaştırmak goof up f.
yüzüne gözüne bulaştırmak boggle f.
yüzüne gözüne bulaştırmak crab f.
gün yüzüne çıkarmak bring to light f.
yüzüne vurmak taunt f.
ayıbını yüzüne vurmak reproach f.
su yüzüne çıkmak emerge f.
ayıbını yüzüne vurmak tell his fault to his face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak hash up f.
yüzüne gözüne bulaştırmak bungle f.
telefonu yüzüne kapatmak hang up on someone f.
yüzüne su çarpmak dash water on one's face f.
gün yüzüne çıkarmak unearth f.
yüzüne gülerek kandırmak engle f.
birinin yüzüne karşı söylemek tell one to one's face f.
suyun yüzüne çıkmak (balık/denizaltı) surface f.
gün yüzüne çıkmak come to light f.
su çarpmak (yüzüne) splash f.
yüzüne vurmak fling something in one's teeth f.
telefonu yüzüne kapatmak hang up in someone's ear f.
yüzüne gözüne bulaştırmak scamp f.
yüzüne gözüne bulaştırmak make a mess of f.
yüzüne gülmek feign friendship f.
su yüzüne çıkmak come to light f.
yüzüne vurmak slap f.
yüzüne bağırmak shout at f.
yüzüne vurmak (hatasını) throw up to f.
yüzüne çarpmak throw up to f.
kapılar yüzüne kapanmış olmak be locked out f.
yüzüne söylemek say it to one's face f.
yüzüne renk gelmek (one's face) to glow f.
yüzüne renk gelmek bloom f.
yüzüne renk gelmek glow f.
su yüzüne çıkmak come forth from obscurity f.
su yüzüne çıkmak become evident f.
su yüzüne çıkmak be plucked from obscurity f.
su yüzüne çıkmak emerge from obscurity f.
duyguları yüzüne yansımamak keep a straight face f.
yüzüne bakmak stare at one's face f.
yüzüne bakmak look at one's face f.
eline yüzüne bulaştırmak make a hash of f.
-i yüzüne gözüne bulaştırmak make a hash of f.
talih yüzüne gülmek fortune smile on someone f.
kremi yüzüne sürmek rub the cream into one's face f.
hatalarını yüzüne vurmak twit f.
hatasını yüzüne vurmak twit f.
yüzüne tükürmek spit in one's face f.
uzun süredir saklı kalmış sırları su yüzüne çıkarmak unearth the long-buried secrets f.
su yüzüne çıkarmak unveil f.
su yüzüne çıkarmak bring out f.
su yüzüne çıkarmak uncover f.
su yüzüne çıkarmak shed light f.
kapıyı yüzüne kapatmak shut the door in someone's face f.
kapıyı yüzüne kapatmak shut the door in his face f.
yüzüne söylemek tell something to one's face f.
su yüzüne çıkmak come to surface f.
(gerçeği) (yüzüne) vurmak nail f.
yüzüne vurmak twight [obsolete] f.
gün yüzüne çıkarmak unbury f.
su yüzüne çıkarmak unhele [obsolete] f.
yeniden su yüzüne çıkmak resurface f.
avcının yüzüne av kanı sürerek avcılığa kabul etmek blood f.
yüzüne gözüne bulaştırmak mess f.
yüzüne gözüne bulaştırmak misguggle [scotland] f.
yüzüne gözüne bulaştırmak mishguggle f.
yüzüne kaplamak mount f.
yüzüne gözüne bulaştırmak louse (up) f.
eline yüzüne bulaştırmak mull f.
su yüzüne çıkarmak develop [obsolete] f.
eline yüzüne bulaştırmak belly flop f.
eline yüzüne bulaştırmak belly-flop f.
yüzüne vurmak downcast [scotland] f.
şans yüzüne gülmek get lucky f.
yüzüne gözüne bulaştırmak fault f.
yüzüne gözüne bulaştırmak louse up f.
ayıbını yüzüne vurmak scandal f.
bir şeyi eline yüzüne bulaştırmak shuffle f.
gün yüzüne çıkarmak surface f.
gün yüzüne çıkarmak surprise f.
gün yüzüne çıkarmak surprize f.
gün yüzüne çıkarmak survey f.
su yüzüne çıkarmak unmask f.
su yüzüne çıkmış emerged s.
yüzüne bakılmaz horrible s.
yüzüne vurulmuş expropriated s.
yüzüne kan gelmiş carnationed s.
yüzüne yansıyan etched s.
yüzüne karşı to somebody's face zf.
tam yüzüne bang in the face zf.
yüzüne karşı his face zf.
yüzüne karşı in the face of ed.
yan yüzüne karşı upside ed.
Phrasals
gün yüzüne çıkarmak bring forth f.
gün yüzüne çıkartmak bring out f.
yüzüne gözüne bulaştırmak bungle up f.
yüzüne gözüne bulaştırmak bungle something up f.
yüzüne vurmak chide (one) for (something) f.
yüzüne vurmak chide someone for something f.
gün yüzüne çıkmak come to f.
yüzüne gözüne bulaştırmak muddle about f.
yüzüne gözüne bulaştırmak muddle around f.
neşesi/sağlığı yüzüne vurmak glow with something f.
telefonu yüzüne kapamak hang up on someone f.
yüzüne (krem vb) sürmek dab something on one's face f.
yüzüne (krem vb) sürmek dab something onto one's face f.
hoş olmayan/üzücü bir konuyu tekrar su yüzüne çıkarmak/açmak/hatırlatmak dredge up f.
su yüzüne çıkarmak dig up f.
birinin/bir şeyin yüzüne vurmak hold something against someone or something f.
bir şeyin iç yüzüne bir bakış atmak step inside f.
(birinin) yüzüne gülümsemek smile at (one) f.
talih, hayat (birinin) yüzüne gülmek smile at (one) f.
yanlışını yüzüne vurmak call on f.
yüzeyine/yüzüne (bir şey) uygulamak face with (something) f.
bir şeyin yüzeyine/yüzüne bir şey uygulamak face something with something f.
su yüzüne çıkmak rise up f.
birinin eskiden yaptığı bir hatayı yüzüne vurmak hold something over someone f.
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak louse something up f.
(birinin/bir şeyin) yüzüne gülmek (şans) smile upon (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) yüzüne gülmek (şans) smile on (someone or something) f.
su yüzüne çıkmak come out f.
talih yüzüne güldüğünde when (one's) boat comes in expr.
talih yüzüne güldüğünde when (one's) ship comes in expr.
Phrases
talih yüzüne güldüğünde (one's) boat comes in expr.
kişinin cahilliğini alaylı bir şekilde yüzüne vurmak için kullanılan söz moon (is) made of green cheese, (and) the expr.
yüzüne karşı in the face expr.
Proverb
dost, kişinin eksiklerini çekinmeden yüzüne söyler a friend's eye is a good mirror i.
dost, dürüstçe eksiklerini yüzüne söyler a friend's eye is a good mirror i.
sen gayret et şans yüzüne gülecektir diligence is the mother of good luck
talih aptalların yüzüne gülmez fortune doesn't favor fools
herkesin talihi bir gün yüzüne güler opportunity knocks at every man's door
Colloquial
yüzüne gözüne bulaştıran/dili sürçen kişi stumblebum i.
su yüzüne çıkaran kimse unveiler i.
eline yüzüne bulaştırmak chunk f.
eline yüzüne bulaştırmak blow f.
şansı yüzüne gülmeye başlamak one's lucky number comes up f.
yüzüne gözüne bulaştırmak make cock-up of something f.
yüzüne gözüne bulaştırmak bog up f.
yüzüne silah doğrultmak stick a gun in someone’s face f.
(birinin) yüzüne biber gazı sıkmak (kendini savunma amaçlı) mace (one's) face f.
(birinin) yüzüne göz yaşartıcı sprey sıkmak (kendini savunma amaçlı) mace (one's) face f.
su yüzüne çıkarmak lay on f.
(birinin) yüzüne gülmek play kissy-kissy (with someone) f.
birinin yüzüne gülmek make nice f.
birinin yüzüne gülmek make nice-nice f.
birinin yüzüne gülmek make nice-nice f.
yüzüne gözüne bulaştırmak duff up [uk] f.
(birinin) yüzüne bardak veya şişe ile vurmak glass f.
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak goof up (on something) f.
bir şeyi eline yüzüne bulaştırmak goof something up f.
yüzüne karşı çok ağır sözler söylemek sock it to f.
eline yüzüne bulaştırmış with egg on (one's) face s.
yüzüne gözüne bulaştırmış with egg on (one's) face s.
eline yüzüne bulaştırmış with egg on your face s.
yüzüne gözüne bulaştırmış with egg on your face s.
(birinin) yüzüne yansımış all over (one's) face expr.
birinin yüzüne in someone's face expr.
birinin yüzüne karşı in someone's face expr.
yüzüne karşı in face expr.
gerçek su yüzüne çıkacak the truth will get out expr.
gerçekler su yüzüne çıkar the truth will get out expr.
Idioms
şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç a run of (good) luck i.
talih yüzüne gülmeme the black ox has trod upon (one's) foot [obsolete] i.
talih yüzüne gülmeme the black ox has trod upon (one's) toe [obsolete] i.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin a face (that) only a mother could love i.
akla karanın gün yüzüne çıkacağı an date with destiny i.
yüzüne gülen kimse glad-hander i.
yalandan yüzüne gülen kimse glad-hander i.
bir meselenin gün yüzüne çıktığı yer white hole i.
bir meseleyi/şeyi gün yüzüne çıkaran şey white hole i.
kaybolup gitmiş bir şeyi/meseleyi gün yüzüne çıkaran şey white hole i.
insanın yüzüne karşı yapılan dürüst eleştiri a home truth i.
şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç run of luck i.
şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç run of bad luck i.
yüzüne tokat gibi inen şey a slap in the face i.
yüzüne bile bakılmayan şey credenzaware i.
eline yüzüne bulaştırma egg on (one's) face i.
eline yüzüne bulaştırma egg on your face i.
eline yüzüne bulaştırma egg all over your face i.
eline yüzüne bulaştırma egg on your face i.
talih yüzüne gülmemek (one's) venus turns out a whelp [outdated] f.
şans yüzüne gülmemek (one's) venus turns out a whelp [outdated] f.
şans yüzüne gülmek (one's) number comes up f.
yalanını yüzüne vurmak give one the lie in his throat f.
şans yüzüne gülmek turn the tables f.
eline yüzüne bulaştırmak have one's cake dough f.
yüzüne vurmak flap in the mouth f.
yüzüne vurmak cast in the teeth f.
bütün kusurlarını yüzüne vurmak rip (someone or something) apart f.
bütün kusurlarını yüzüne vurmak rip (someone or something) to pieces f.
talihin yüzüne gülmesini beklemek wait for (one's) boat to come in f.
duyguları/düşünceleri yüzüne vurmak be written all over someone's face f.
yüzüne bakmak bear the sight of (someone or something) f.
yüzüne bile bakamamak not bear the sight of (someone or something) f.
(şans) yüzüne gülmek catch a break f.
(şans) yüzüne gülmek get a break f.
işi becerememek/yüzüne gözüne bulaştırmak buy the rabbit f.
(firma, işletme için) kapılarını (birinin) yüzüne kapatmak close the door on (one) f.
talihin yüzüne güleceği günü beklemek wait for one's ship to come in f.
talihini yüzüne gülmesini beklemek wait for (one's) boat to come in f.
talihini yüzüne gülmesini beklemek wait for (one's) ship to come in f.
eline yüzüne bulaştırmak (one's) cake is dough f.
yüzüne tükürmek cast the gorge at (something) [dated] f.
içindekileri yüzüne kusmak cast the gorge at (something) [dated] f.
artık şans yüzüne gülmemek have one's luck run out f.
birinin yüzüne bağırmak snap someone's head off f.
birinin yüzüne karşı bir şey söylemek say something right to someone's face f.
birinin yüzüne doğru çıkışmak get up in someone's face f.
birinin yüzüne tükürmek spit in someone's face f.
birinin yüzüne bağırmak bite someone's head off f.
birinin yüzüne karşı çok ağır sözler söylemek ya da davranışlarda bulunmak sock it to someone f.
birinin yüzüne gülmek laugh in someone's face f.
bir şeyi birinin yüzüne söylemek say something right to someone's face f.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak fling something up in someone's face f.
birinin yüzüne gülerek onu hor görmek laugh in one's face f.
direkt yüzüne söylemek say something right to someone's face f.
eline yüzüne bulaştırmak make a pig's ear out of f.
eline yüzüne bulaştırmak wreck f.
eline yüzüne bulaştırmak make a horlicks of f.
eline yüzüne bulaştırmak muck up f.
eline yüzüne bulaştırmak make a pig's ear of f.
hatasını yüzüne vurmak rub somebody's nose in the dirt f.
eline yüzüne bulaştırmak make a mess of f.
hatalarını yüzüne vurmak rub one's nose in it f.
eline yüzüne bulaştırmak mess up f.
eline yüzüne bulaştırmak spoil f.
eline yüzüne bulaştırmak bungle f.
eline yüzüne bulaştırmak botch f.
eline yüzüne bulaştırmak fluff f.
eline yüzüne bulaştırmak ruin f.
eline yüzüne bulaştırmak make a hash of f.
hatasını yüzüne vurmak rub one's nose in it f.
eline yüzüne bulaştırmak foul up f.
eline yüzüne bulaştırmak cock up f.
eline yüzüne bulaştırmak mishandle f.
kapıyı birinin yüzüne kapamak shut to door in front of someone f.
kapıyı yüzüne çarpmak slam the door in someone's face f.
kapıyı birinin yüzüne kapamak slam the door in someone's face f.
kapıyı yüzüne kapamak slam the door in someone's face f.
kapıyı yüzüne kapatmak close the doors f.
kazara yüzüne vurmak hit someone in the face by accident f.
şans yüzüne gülmek have a lucky break f.
şansı yüzüne gülmek have a nice break f.
şansı yüzüne gülmek have a lucky break f.
şansı yüzüne gülmek have a big break f.
şans yüzüne gülmek have a nice break f.
şans yüzüne gülmemek be out of luck f.
şans yüzüne gülmek strike lucky f.
şans yüzüne gülmemek have the cards stacked against one f.
şans yüzüne gülmek strike it lucky f.
talih yüzüne gülmek have a lucky break f.
talih yüzüne gülmek have a nice break f.
telefonu birinin yüzüne kapatmak hang up on somebody f.
talihi yüzüne gülmek get a lucky break f.
yalanını yüzüne vurmak give someone the lie in his throat f.
yüzüne karşı söylemek say something right to one's face f.
yüzüne gülmek smile on someone f.
yüzüne gözüne bulaştırmak make a pig's ear out of f.
yüzüne gözüne bulaştırmak have egg on one's face f.
(bir şeyi) birinin yüzüne vurmak throw something into someone's face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak make a hash of f.
yüzüne yansımak reflect on one's face f.
yüzüne yansımak registered on one's face f.
yüzüne vurmak rub somebody's nose in it f.
yanlışlarını yüzüne vurmak knock off someone's perch f.
(bir şeyi) birinin yüzüne vurmak throw something in someone's face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak make a mess of f.
yüzüne bakılacak gibi olmamak not be a pretty sight f.
yüzüne bağırmak snap someone's head off f.
yüzüne bakılacak gibi olmamak not be much to look at f.
(hoş olmayan bir şeyi) gün yüzüne çıkarmak/gündeme getirmek rake something up f.
(birinin) yüzüne vurmak cast in someone's teeth f.
yüzüne söylemek say something to someone's face f.
(miras vb. gibi) şans yüzüne gülmek have got it made in the shade f.
yüzüne bakmak be staring somebody in the face f.
yüzüne bakmamak send someone to coventry f.
yüzüne vurmak fling in someone's teeth f.
yüzüne gülmek smile upon someone f.
yüzüne vurmak fling in someone's face f.
(miras vb. gibi) şans yüzüne gülmek have it made in the shade f.
kapıyı yüzüne kapatmak shut the door upon someone or something f.
kapıyı yüzüne kapatmak shut the door on someone or something f.
kapıyı yüzüne kapatmak close the door on someone or something f.
kapıyı yüzüne kapatmak close the door to someone or something f.
eline yüzüne bulaştırmak have/wipe off the egg on one's face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak have/wipe off the egg on one's face f.
(birinin) yüzüne saldırarak/vurarak gözünü morartmak give (someone or something) a black eye f.
birinin yüzüne bakmak look someone in the face f.
direkt birinin yüzüne bakmak look someone in the face f.
birinin doğrudan yüzüne bakmak look someone in the face f.
dürüstçe birinin yüzüne/gözüne bakmak look someone in the eye f.
utançtan birinin yüzüne/gözüne bakamamak (be unable to) look somebody in the eye(s)/face f.
(birinin) haince yüzüne vurmak spit in (one's) eye f.
(birinin) yüzüne tokat gibi indirmek spit in (one's) eye f.
birinin haince yüzüne vurmak spit in someone's eye f.
birinin yüzüne tokat gibi indirmek spit in someone's eye f.
birinin haince yüzüne vurmak spit in the eye of someone f.
birinin yüzüne tokat gibi indirmek spit in the eye of someone f.
birinin yüzüne biber gazı sıkmak mace someone’s face f.
birinin yüzüne göz yaşartıcı sprey sıkmak mace someone’s face f.
kapıyı birinin yüzüne kapatmak shut the door upon someone f.
kapıyı birinin yüzüne kapatmak shut the door on someone f.
kapıyı birinin yüzüne kapatmak close the door on someone f.
kapıyı birinin yüzüne kapatmak close the door to someone f.
bütün kusurlarını yüzüne vurmak rip someone to bits f.
şans (birinin) yüzüne gülmek fortune is smiling upon (someone) f.
talih (birinin) yüzüne gülmek fortune is smiling upon (someone) f.
şans (birinin) yüzüne gülmek fortune is smiling on (someone) f.
talih (birinin) yüzüne gülmek fortune is smiling on (someone) f.
birinin yüzüne su çarpmak throw something into someone's face f.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak throw something into someone's face f.
birinin yüzüne su çarpmak throw something in someone's face f.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak throw something in someone's face f.
birinin yüzüne vurmak throw in someone's face f.
(birinin) yüzüne yansımak register on (one's) face f.
(birinin/bir şeyin) yüzüne bile bakamamak can't stand (the sight of) someone or something f.
(birinin/bir şeyin) yüzüne bile bakamamak can't stomach someone or something f.
yüzüne bakılacak gibi olmamak be not a pretty sight f.
yüzüne bakılacak gibi olmamak be not much to look at f.
yüzüne bakılmamak be sent to coventry [old-fashioned] [uk] f.
(birinin) yüzüne yansımak be written all over (one's) face f.
(bir şey) yüzüne yansımak be written all over your face f.
(bir şey) yüzüne yansımak have something written all over your face f.
birinin yüzüne yansımak be written all over somebody's face f.
yüzüne yansımak be written all over your face f.
(birinin) yüzüne bağırmak bite (one's) head off f.
birinin yüzüne bağırmak bite somebody's head off f.
birinin yüzüne bağırmak snap somebody's head off f.
birinin yüzüne bağırmak bite somebody's head off f.
birinin yüzüne bağırmak snap somebody's head off f.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak blow a deal f.
anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak blow the deal f.
yüzüne gözüne bulaştırmak blow up in (one's) face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak blow up in somebody's face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak blow up in face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak blow up in your face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak explode in your face f.
gerçekler birinin yüzüne tokat gibi inmek come (back) down to earth (with a bang, bump) f.
gerçekler yüzüne tokat gibi inmek come down to earth f.
gerçekler yüzüne tokat gibi inmek come down to earth with a bump f.
birinin yanaklarına/yüzüne renk getirmek bring the roses to (one's) cheeks f.
birini/bir şeyi gün yüzüne çıkartmak bring someone or something to light f.
bir şeyi gün yüzüne çıkarmak bring something to light f.
(birinin) yüzüne kapıları kapatmak close the door to (one) f.
yüzüne gözüne bulaştırmak (have) egg on your face f.
eline yüzüne bulaştırma egg on face f.
eline yüzüne bulaştırmak wipe off the egg on (one's) face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak wipe off the egg on (one's) face f.
(bir şeyi birinin) yüzüne vurmak fling (something) up in (one's) face f.
yüzüne vurmak fling up in face f.
talih birinin yüzüne gülmek fortune smiles upon someone f.
talih birinin yüzüne gülmek fortune smiles on someone f.
(birinin) yüzüne doğru çıkışmak get (all) up in (one's) face f.
neşesi/sağlığı yüzüne vurmak glow with f.
bir şeyi/işi yüzüne gözüne bulaştırmak make a hash of something f.
bir şeyi/işi eline yüzüne bulaştırmak make a hash of something f.
bir şeyi/işi yüzüne gözüne bulaştırmak make a mess of something f.
bir şeyi/işi eline yüzüne bulaştırmak make a mess of something f.
yüzüne gözüne bulaştırmak have egg on face f.
yüzüne gözüne bulaştırmak have got egg on (one's) face f.
şans yüzüne gülmemek have the cards stacked against f.
şans (birinin/bir şeyin) yüzüne gülmemek have the cards stacked against (someone or something) f.
şans (birinin/bir şeyin) yüzüne gülmemek have the cards stacked up against (someone or something) f.
şans yüzüne gülmemek have the deck stacked against f.
şans (birinin/bir şeyin) yüzüne gülmemek have the deck stacked against (someone or something) f.
utancından yüzünü saklamak/kimsenin yüzüne bakamamak hide one's face f.
utancından yüzünü saklamak/kimsenin yüzüne bakamamak hide one's head f.
utancından yüzünü saklamak/kimsenin yüzüne bakamamak hide face in shame f.
birinin eskiden yaptığı bir hatayı yüzüne vurmak hold something over someone's head f.
yüzüne gülmek laugh in face f.
birinin yüzüne karşı gülmek laugh in somebody's face f.
yüzüne karşı gülerek/alay ederek sahneden indirmek laugh off the stage f.
(bir şeyi) su yüzüne çıkarmak lift the veil (on something) f.
dürüstçe (birinin) yüzüne/gözüne bakmak look (one) in the eye f.
dürüstçe (birinin) yüzüne/gözüne bakmak look (one) in the eyes f.
(birinin) yüzüne bakmak look (one) in the face f.
direkt (birinin) yüzüne bakmak look (one) in the face f.
(birinin) doğrudan yüzüne bakmak look (one) in the face f.
birinin gözüne/yüzüne bakmak look somebody in the eye/face f.
direkt birinin gözüne/yüzüne bakmak look somebody in the eye/face f.
birinin doğrudan gözüne/yüzüne bakmak look somebody in the eye/face f.
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak make a hash of (something) f.
(bir şeyi) eline yüzüne bulaştırmak make a hash of (something) f.
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak make a horlicks of (something) [uk] f.
(bir şeyi) eline yüzüne bulaştırmak make a horlicks of (something) [uk] f.
bir şeyi/bir şey yapmayı yüzüne gözüne bulaştırmak make a mess of something/of doing something f.
bir şeyi/bir şey yapmayı eline yüzüne bulaştırmak make a mess of something/of doing something f.
bir şeyi/bir şey yapmayı yüzüne gözüne bulaştırmak make a hash of something/of doing something f.
bir şeyi/bir şey yapmayı eline yüzüne bulaştırmak make a hash of something/of doing something f.
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak make a muck of (something) [uk] f.
(bir şeyi) yüzüne gözüne bulaştırmak make a pig's ear of (something) f.
(geçmişte olan bir şeydeki) hatasını yüzüne vurmak rub (one's) nose in (something) f.
(geçmişteki) hatalarını yüzüne vurmak rub (one's) nose in (something) f.
(bir şeyi birinin) yüzüne vurmak/başına kakmak rub (one's) nose in (something) f.
yüzüne vurmak rub nose in f.
yüzüne vurmak rub nose in it f.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak rub someone's nose in something f.
(bir şeyi birinin) yüzüne söylemek say (something) to (one's) face f.
(bir şeyi birinin) yüzüne karşı söylemek say (something) to (one's) face f.
yüzüne söylemek say to face f.
yüzüne karşı söylemek say to face f.
yüzüne bağırmak snap head off f.
yüzüne karşı söylemek tell one to face f.
yüzüne vurmak throw in face f.
kapıları yüzüne kapamak slam the door in one's face f.
yüzüne bakılmaz aesthetically challenged [uk] s.
yüzüne bakılmaz esthetically challenged [us/south africa] s.
(birinin) yüzüne yansımış written all over (one's) face s.
(birinin) yüzüne yansımış written in (one's) face s.
birinin yüzüne to one's beard zf.
talih yüzüne güldüğünde (one's) boat comes in zf.
talih yüzüne güldüğünde when (one's) boat comes in expr.
yüzüne karşı to his head expr.
yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın wouldn't know something if it hit you in the face expr.
yüzüne bakılamayacak kadar çirkin face that only a mother could love expr.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin ugly as a toad expr.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin face that could stop a clock expr.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin homely enough to stop a clock expr.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin as ugly as sin expr.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin not going to win any beauty contests expr.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin as ugly as a toad expr.
yüzüne karşı to someone's face expr.
yüzüne bakılamayacak kadar çirkin face that could stop a clock expr.
yüzüne bakılamayacak kadar çirkin homely enough to stop a clock expr.
yüzüne bakılmayacak kadar çirkin face that only a mother could love expr.
bir başka yalan daha su yüzüne çıktı another lie nailed to the counter expr.
pek yüzüne bakılacak gibi değil not much for looks expr.
pek yüzüne bakılacak gibi değil not much to look at expr.
talih yüzüne güldüğünde when ship comes in expr.
yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın wouldn't know (something) if it hit (one) in the face expr.
Speaking
işleri hep eline yüzüne bulaştırıyorsun you always screw things up expr.
işleri hep yüzüne gözüne bulaştırıyorsun you always screw things up expr.
onun yüzüne ne olmuş? what's happened to her face? expr.
onun yüzüne ne olmuş? what's happened to his face? expr.
talih yüzüne gülmüyor the odds are against one expr.
yüzüne su gelmesin dedi he said not to get water on my face expr.
yüzüne ne oldu? what's wrong with your face? expr.
yüzüne bakayım let me see your face expr.
yüzüne ne oldu senin? what happened to your face? expr.
yüzüne ne oldu? what happened to your face? expr.
Technical
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesne tetrahexahedron i.
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesne tetrakishexahedron i.
su yüzüne hareket verilmesi agitation of water surface i.
izometrik sistemde küpün her yüzüne tekabül eden yirmi dört eşit üçgen yüz ile sınırlandırılmış katı nesneye ait tetrahexahedral s.
su yüzüne çıkmış emersed s.
Computer
kullanıcı ara yüzüne öge eklenirken beliren kılavuz snapline i.
bir yazılım yeterince geliştirici tarafından test edilirse, tüm açıklar su yüzüne çıkar given enough eyeballs, all bugs are shallow expr.
Architecture
çerçeveden duvarın iç yüzüne bakan pencere veya kapı açıklığı sconcheon i.
çerçeveden duvarın iç yüzüne bakan pencere veya kapı açıklığı scuncheon i.
Marine
dalgıçların su yüzüne çıkarken yaşadıkları basınç azalması ki bu süreç içinde azot gibi çözünmüş gaz decompression i.
su yüzüne çıkarken dalgıcın bir süre kalması gereken belirli derinlik stage decompression i.
(yem ararken) balığın su yüzüne çıkması rise i.
Mining
çokyüzlünün her bir yüzüne küçük birer piramit yerleşmesiyle oluşan katı şekil pyramidion [obsolete] i.
(cevher) yer yüzüne çıkmak bring to grass f.
Medical
dudak yüzüne ait labiocervical s.
Physics
füzyon kaynağının kökünden yüzüne olan minimum mesafe throat i.
Marine Biology
kabuğundaki izleri insan yüzüne benzeyen avrupa'ya özgü bir yengeç masked crab (corystes cassivelaunus) i.
Botanic
yaprakları üzerinde insan yüzüne benzer şekiller olan bitki türü caricature plant (graptophyllum pictum) i.
domateste görülen kedi yüzüne benzer fizyolojik deformasyon catfacing i.
yaprakları üzerinde insan yüzüne benzer şekiller olan bitkileri içeren bir cins graptophyllum i.
yaprakları üzerinde insan yüzüne benzer şekiller olan bitkileri içeren bir cins genus graptophyllum i.
suyun yüzüne çıkan emersed s.
Fishery
su yüzüne çıkma rise i.
Literature
(şiirsel) gün yüzüne çıkarılmış disembowered s.
Meteorology
bulutların yer yüzüne olan mesafelerini ve hızlarını ölçen araç nephelodometer i.
Sport
beysbolda yakalayıcının yüzüne taktığı koruyucu maske catcher's mask i.