yaşlı - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

yaşlı



"yaşlı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 52 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yaşlı elderly s.
yaşlı aged s.
yaşlı old s.
General
yaşlı geriatric i.
yaşlı old man i.
yaşlı elder i.
yaşlı oldie i.
yaşlı old woman i.
yaşlı golden ager i.
yaşlı old-timer i.
yaşlı golden ager i.
yaşlı watery s.
yaşlı senior s.
yaşlı stricken in years s.
yaşlı doddered s.
yaşlı overaged s.
yaşlı hoar s.
yaşlı grey s.
yaşlı old s.
yaşlı tear-stained s.
yaşlı gray s.
yaşlı yeared s.
yaşlı advanced s.
yaşlı mzee s.
yaşlı rickety s.
yaşlı grizzled s.
yaşlı doty [dialect] s.
yaşlı snr (senior) kısalt.
Colloquial
yaşlı full of years s.
yaşlı whiskery s.
yaşlı past it expr.
Idioms
yaşlı a man of mature years i.
yaşlı golden-ager [euphemism] i.
yaşlı a woman of mature years f.
yaşlı hoary s.
yaşlı advanced in years s.
yaşlı well up in years s.
yaşlı pushing on in years [uk] s.
yaşlı of mature years s.
yaşlı ould s.
yaşlı on in years expr.
yaşlı up in years expr.
yaşlı along in years expr.
Biochemistry
yaşlı old s.
Forestry
yaşlı overmature s.
Archaic
yaşlı antique s.
yaşlı grandevous s.
yaşlı olde s.
Slang
yaşlı gerry i.
yaşlı geri (geriatric) i.
yaşlı geri i.
British Slang
yaşlı knocking on a bit expr.

"yaşlı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
gözü yaşlı tearful s.
General
yaşlı adam gaffer i.
yosun kaplı yaşlı kaplumbağa mossback i.
yaşlı bakım ve rehabilitasyon kurumu nursing and rehabilitation center for old persons i.
evlenmemiş yaşlı kız old maid i.
yaşlı adam uncle i.
yaşlı at hack i.
yaşlı hizmetleri social contribution for old persons i.
yaşlı insan gaffer i.
hasta yaşlı at nag i.
yaşlı çirkin kadın hag i.
yaşlı kimse elder i.
yaşlı kız old maid i.
genç kıza eşlik eden yaşlı kadın chaperon i.
yaşlı adam old timer i.
yaşlı apartmanları flat for old persons i.
yaşlı nüfus old age population i.
yaşlı hasta bakımı nursing of old and ill persons i.
yaşlı konutlar aged dwellings i.
yaşlı erkekler aged men i.
evde yaşlı bakım kursu course for nursing at home i.
yaşlı beygir jade i.
orta yaşlı erkekler middle aged men i.
yaşlı ve saygın kimse patriarch i.
yaşlı müşteriler aged consumers i.
rüküş yaşlı kadın frump i.
evde yaşlı bakım nursing of old persons at home i.
yaşlı adam oldster i.
yaşlı nüfus elderly population i.
yaşlı ve muhterem evli kadın matron i.
yaşlı kimse senior citizen i.
yaşlı dişi kedi grimalkin i.
evlenmemiş yaşlı kadın old maid i.
yaşlı ve zayıf at screw i.
yaşlı at plug i.
yaşlı erkekler older men i.
yaşlı kız spinster i.
yaşlı kadın crone i.
bakıma muhtaç yaşlı elder in need of nursing i.
yaşlı ve saygıdeğer adam patriarch i.
yaşlı at crock i.
yaşlı bayan profesör emerita i.
yaşlı kadın gammer i.
yaşlı kadın dame i.
orta yaşlı evli kadın (özellikle çocuğu olan) matron i.
yaşlı bakım yurdu nursing and rehabilitation center for old persons i.
orta yaşlı kadınlar middle aged women i.
yaşlı profesör emeriti i.
yaşlı ve işe yaramaz at jade i.
çok yaşlı olma elderliness i.
dul yaşlı kadın dowager i.
yaşlı kadın goody i.
grubun en yaşlı üyesi doyen i.
birbirine bağlı yaşlı evli çift darby and joan i.
uyumlu yaşlı çift darby and joan i.
akıllı ve yaşlı öğüt verici kimse nestor i.
yaşlı ve yararsız hastabakıcı gamp i.
yaşlı insanlar old people i.
çok yaşlı kimse methuselah i.
yaşlı binalar old buildings i.
yaşlı binalar aged buildings i.
evde bakım yaşlı aged-home care i.
yaşlı danışma merkezleri information-center for old persons i.
yaşlı ve çirkin kadın hag i.
göz yaşlı anneler lamenting mothers i.
göz yaşlı anneler mothers in tears i.
göz yaşlı anneler grieved mothers i.
gözü yaşlı analar mothers in tears i.
gözü yaşlı anne grieving mother i.
gözü yaşlı analar grieving mothers i.
gözü yaşlı anne grieved mother i.
gözü yaşlı analar lamenting mothers i.
gözü yaşlı anne lamenting mother i.
gözü yaşlı analar grieved mothers i.
gözü yaşlı anne mothers in tears i.
yaşlı bakımı eldercare i.
yaşlı bakımı elderly care i.
parası veya toplumdaki konumu nedeniyle yaşlı bir adamla evlendirilen genç kadın trophy wife i.
yaşlı istismarı elderly abuse i.
yaşlı cadı old witch i.
yaşlı dağ old mountain i.
ak sakallı yaşlı adam old man with white beard i.
genç ve orta yaşlı bireyler young and middle-aged individuals i.
orta yaşlı bekar middle-aged bachelor i.
yaşlı yurttaşlar/vatandaşlar senior citizens i.
yaşlı konuk old guest i.
yaşlı kadın carlin i.
yaşlı kadın carline i.
evlenmemiş orta yaşlı kadın spinster i.
gösterişli yaşlı kadın dowager i.
yaşlı çift elderly couple i.
yaşlı çift old couple i.
savunmasız yaşlı bir adam a defenseless old man i.
yaşlı ve hasta atların kemiklerinin tutkal haline getirildiği yer glue factory i.
yaşlı bakım merkezi elderly care center i.
yaşlı emekli old-age pensioner i.
yaşlı akrabalar elderly relatives i.
motosiklet süren, orta yaşlı adam bambi (born-again middle-aged biker) i.
yaşlı cadı old witch i.
yaşlı merkezi senior centre i.
yaşlı merkezi senior center i.
(güney afrika'da) yaşlı bir kadından bahsederken kullanılan saygı sıfatı tannie i.
yaşlı vatandaşlar senior citizens i.
(yaşlı bir kadın) genç kıza refakat etme chaperonage i.
yaşlı insanlar the aged i.
genellikle orta yaşlı ve üstü grubun yaptığı komik dans dad dancing i.
çok yaşlı kimse ancient i.
yaşlı kimse antique i.
geveze yaşlı kadın auld wife [scottish] i.
dedikoducu yaşlı kadın auld wife [scottish] i.
geveze yaşlı kadın old wife i.
dedikoducu yaşlı kadın old wife i.
(kendinden yaşlı kadına saygı hitabı olarak) teyze aunt [dialect] i.
genç erkeklere ilgi duyan orta yaşlı homoseksüel erkek aunty i.
yaşlı fahişe aunt [obsolete] i.
çirkin ve kötü yaşlı kadın aunt [obsolete] i.
yaşlı cadı aunt [obsolete] i.
iyi kalpli yaşlı kadın aunt i.
dedikoducu yaşlı kadın bag i.
yaşlı kadın eldress i.
işe yaramaz, yaşlı at jade i.
gözü yaşlı anneler grieving mothers i.
yaşlı atla yapılan numara jadery i.
yaşlı ve muhafazakar iktidara karşı kontrolü ele geçirmeye çalışan bir grup genç young turk i.
genç görünen yaşlı kimse youngster i.
(oliver twist romanında) erkek çocuklara hırsızlık yaptıran kötü yaşlı adam fagin i.
saygı göstergesi olarak yaşlı kadınlara hitap ederken kullanılan bir kelime madame i.
wicca inancına ait tasvirlerde yaşlı kadın ve anne figürlerine eşlik eden, kız veya genç kadını simgeleyen tanrıça maiden i.
dedikoducu yaşlı teyze biddie i.
dedikoducu yaşlı teyze biddy i.
yaşlı ve muhterem evli kadın maternal i.
yaşlı ve muhterem kadın matriarch i.
ak sakallı yaşlı adam whitebeard i.
yaşlı adam hag [obsolete] i.
genç birisinin yaşlı birine verdiği şey hand-me-up i.
sosyal hizmetler bölümü veya gönüllü kuruluşlar tarafından işletilen, yaşlı veya evden çıkamayan insanlara sıcak yemek götüren bir hizmet programı meals on wheels [uk] i.
30 ile 45 yaşları arasında olup orta yaşlı olarak görülmek istemeyen kimse middle youth i.
orta yaşlı kimse midlifer i.
yaşlı ve çirkin kadın harridan i.
yaşlı ve çirkin kadın hellcat i.
dar kafalı yaşlı adam buffer i.
yaşlı kadınların soyadlarının önüne getirilen bir ifade mother i.
anaç ve otoriter yaşlı kadın mother figure i.
yaşlı adam gadgie [geordie] i.
yaşlı kadın lucky [scotland] i.
yaşlı kimse mzee [east africa] i.
yaşlı at rip i.
yaşlı kötü kadın gillyflower [dialect] [uk] i.
yaşlı kötü kadın gilliflower [dialect] [uk] i.
buruş buruş, zayıf ve yaşlı adam gnome i.
yaşlı kadın gib [obsolete] i.
yaşlı erkek kedi gib-cat [obsolete] i.
çok saygın yaşlı kadın grande dame i.
saygıdeğer yaşlı kadın grandmother i.
yaşlı kadın grannie i.
yaşlı göçebe gray nomad [australia] i.
portatif evle ülkeyi dolaşan yaşlı gezgin gray nomad [australia] i.
yaşlı göçebe grey nomad [australia] i.
portatif evle ülkeyi dolaşan yaşlı gezgin grey nomad [australia] i.
bir grubun en yaşlı üyeleri greybeard i.
tüm dişlerini kaybetmiş yaşlı koyun gummer i.
tüm dişlerini kaybetmiş yaşlı koyun gummy [australia] i.
yaşlı bir şey old i.
yaşlı ve iş gücünden düşmüş at rosinante i.
ağzı bozuk, yaşlı ve çirkin kadın rudas [scotland] i.
yaşlı ve solgun kimse runt [scotland] i.
neşeli yaşlı erkek old boy i.
şakacı yaşlı erkek old boy i.
bir yerin yaşlı ve tanınmış sakini old identity [australia/new zealand] i.
yaşlı kadın old lady i.
soy isimlerinden önce "yaşlı bay" anlamında kullanılan bir ifade old man i.
yaşlı insan old person i.
yaşlı kimse old person i.
yaşlı olma oldness i.
yaşlı kimse oldster i.
(özellikle eskiden) yaşlı bir kadına refakat etmekle görevli kadın çalışan companion i.
yaşlı ve kaba adam bodach [scotland] [ireland] i.
yaşlı bakım evi domiciliary i.
yaşlı ve işe yaramaz adam duffer i.
yaşlı ve muhterem adam father i.
(hindistan'da) yönetimde söz sahibi olan beş kişilik yaşlı erkek grubu panchayat i.
(hindistan'da) yönetimde söz sahibi olan beş kişilik yaşlı erkek grubu panchayet i.
(hindistan'da) yönetimde söz sahibi olan beş kişilik yaşlı erkek grubu punchayet i.
zayıf yaşlı erkek pantaloon [obsolete] i.
yaşlı yavaş at pelter i.
yaşlı hayvan scalawag i.
yaşlı hayvan scallywag i.
yaşlı hayvan scallawag i.
yaşlı hayvan skalawag i.
ahmak ve her şeye burnunu sokan yaşlı memur dogberry i.
daha yaşlı père i.
yaşlı erkek sire [obsolete] i.
pasaklı yaşlı kadın fleabag i.
yaşlı kimse cuff i.
yaşlı paragöz kimse cuff i.
yaşlı at skate i.
yaşlı at skinflint i.
yüksek ve yaşlı ağaçlardan oluşan koru slade i.
tecrübeli veya yaşlı kimse soaker [obsolete] i.
yaşlı kadın cailleach [scotland] i.
(engelli, yaşlı) yürüteç walker i.
bts grubunun en yaşlı üyesi seokjin i.
yaşlı gözükmeye başlamak begin to seem older f.
öldürmek (yaşlı/hasta bir hayvanı) put away f.
çok yaşlı olmak be too old f.
çok yaşlı olmak be very old f.
evlenmek için çok yaşlı olmak be too old to marry f.
yaşlı gözlerle boş boş bakmak blear f.
yaşlı gözlerle boş boş izlemek blear f.
yaşlı nüfus oranı artmak gray f.
yaşlı nüfusu giderek artmak grey f.
yeterince yaşlı old enough s.
yaşlı (göz) moist s.
gözü yaşlı weeping s.
yaşlı ve saygıdeğer (adam) patriarchal s.
oldukça yaşlı oldish s.
yaşlı yönetiminde gerontocratic s.
popüler kültürde yaşlı aged in popular culture s.
yaşlı başlı hoary s.
gözleri yaşlı lachrymose s.
yaşlı gözlerle yapılan tearful s.
orta yaşlı middle aged s.
kadar yaşlı as old as s.
oldukça yaşlı elderly s.
çok yaşlı very old s.
gözleri yaşlı suffused with tears s.
daha yaşlı senior s.
daha yaşlı older s.
yaşlı ve saygıdeğer venerable s.
gözleri yaşlı tearful s.
daha yaşlı elder s.
en yaşlı eldest s.
halsiz (yaşlı) senile s.
yaşlı adam grey-headed s.
yaşlı adam gray-headed s.
gözü yaşlı tear-stained s.
orta yaşlı middle-aged s.
yüzü yaşlı tear-streaked s.
-den daha yaşlı older than s.
yüzü yaşlı tear-stained s.
evinden çıkamayan yaşlı shut-in s.
gözleri yaşlı teary-eyed s.
en yaşlı oldest s.
ileri yaşlı elderly s.
yaşlı dostu age-friendly s.
gözü yaşlı teary s.
gözü yaşlı tear-falling s.
bakıcısıyla olan (çocuk/yaşlı) caretaken s.
gözü yaşlı lacrimose s.
biraz yaşlı annuated s.
çok yaşlı antiquated s.
yaşlı olmayan unaged s.
gözü yaşlı blear-eyed s.
bilge olacak kadar yaşlı (kimse) wise in years s.
yaşlı ve deneyimli (kimse) wise in years s.
muhafazakar görüşlü, bakımlı, aktif ve hali vakti yerinde yaşlı kadınlara özgü blue rinse s.
yaşlı kadınlara ait blue-rinse s.
yaşlı kadınlara yönelik blue-rinse s.
yaşlı kadınlardan oluşan blue-rinse s.
yaşlı kadınlara ait blue-rinsed s.
yaşlı kadınlara yönelik blue-rinsed s.
yaşlı kadınlardan oluşan blue-rinsed s.
eskiyince yaşlı birine verilmiş olan hand-me-up s.
orta yaşlı (kimse) middle-age s.
gözü yaşlı misty s.
daha yaşlı more s.
(yaşlı) dizleri tutmayan rickety s.
(yaşlı) güçsüz rickety s.
(yaşlı) çelimsiz rickety s.
yaşlı ve saygıdeğer grandfatherly s.
yaşlı kadınlara özgü grannie s.
yaşlı kadınlara özgü granny s.
yaşlı kadına özgü grannyish s.
yaşlı kadına uygun grannyish s.
(belirtilen akrabalık derecesinden) bir nesil daha yaşlı veya genç great s.
bir mevki, işlev veya aşama için normal kabul edilenden yaşlı overage s.
bir mevki, işlev veya aşama için normal kabul edilenden yaşlı over-age s.
aşırı yaşlı overaged s.
yaşına göre yaşlı old-fashioned [dialect] [scotland/uk] s.
yaşlı bir beyefendi gibi old-gentlemanly s.
yaşlı bir beyefendiye ilişkin old-gentlemanly s.
yaşlı kıza özgü old-maidish s.
yaşlı kız gibi old-maidish s.
yaşlı kıza benzeyen old-maidish s.
(çocuk) en yaşlı firstborn s.
(çocuk) en yaşlı first-born s.
gözü yaşlı snively s.
gözü yaşlı snivelly s.
yaşlı gözlerle tearily zf.
gözleri yaşlı bir şekilde lachrymosely zf.
gözleri yaşlı lachrymosely zf.
yaşlı gözlerle with tearful eyes zf.
(yaşlı birine hitap kelimesi olarak) dede grandfather expr.
(saygılı hitap şekli olarak) yaşlı adam oom [south africa] expr.
Phrases
lütfen yaşlı ve sakatlara yer veriniz please give your seat to an elderly or disabled person expr.
Proverb
genç bir adamın kölesi olmaktansa yaşlı birinin sevgilisi olmak yeğdir better be an old man's darling than a young man's slave
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü a creaking gate hangs longest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü a creaking door hangs longest
yaşlı köpeğe yeni numara öğretemezsin you can't teach an old dog new tricks
yaşlı köpeğe yeni numara öğretemezsin you cannot teach an old dog new tricks
yaşlı bir ahmak / budala gibisi yoktur there's no fool like an old fool
genç birinden yaşlı birinin deneyimini bekleyemezsin you can't put a wise head on young shoulders
genç birinden yaşlı birinin görmüş geçirmiş tavrını bekleyemezsin you can't put a wise head on young shoulders
genç birinden yaşlı birinin yapacağı sağduyulu muhakemeyi bekleyemezsin you can't put a wise head on young shoulders
genç birinden yaşlı birinin deneyimini bekleyemezsin you can't put an old head on young shoulders
genç birinden yaşlı birinin görmüş geçirmiş tavrını bekleyemezsin you can't put an old head on young shoulders
genç birinden yaşlı birinin yapacağı sağduyulu muhakemeyi bekleyemezsin you can't put an old head on young shoulders
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü creaking door hangs longest
hasta veya yaşlı bir insanın daha fazla yaşayacağını ifade eden bir atasözü creaking gate hangs longest
Colloquial
yaşlı, dedikoducu kadın tabby i.
yaşlı kadın blue hair i.
yaşlı/ihtiyar keçi buzzard i.
yaşlı/ihtiyar adam buzzard i.
yaşlı ve pejmürde kılıklı adam buzzard i.
her şeye maydanoz olan dedikoducu yaşlı kadın old biddy i.
tek başına yaşayan yaşlı bir kadın an old lady living alone i.
yaşlı adam an old boy i.
yaşlı emekli oap [uk] i.
yaşlı homoseksüel erkek auntie [australia] i.
(kendinden yaşlı kadına saygı hitabı olarak) teyze auntie-ji [hinglish] i.
arkadaşlık ettiği genç erkeklere bol para ve hediye veren yaşlı ve zengin kadın sugar mama i.
yaşlı kadın old dear i.
yaşlı istismarı granny bashing i.
evin yaşlı anne babası için ayrılmış olan bölümü granny pad i.
evde yaşlı anne baba için ayrılan daire granny pad i.
evin yaşlı anne babası için ayrılmış olan bölümü granny pod i.
evde yaşlı anne baba için ayrılan daire granny pod i.
çoğunlukla orta yaşlı annelerin giydiği yüksek bel, rahat kesim kot pantolon mom jeans i.
streç bisiklet taytı/tulumu giymiş orta yaşlı adam mamil (middle-aged man in lycra) i.
vücudunu saran/likralı kumaştan bisikletçi kıyafeti giymiş orta yaşlı adam mamil (middle-aged man in lycra) i.
yaşlı ve dişsiz koyun biddie i.
yaşlı ve dişsiz koyun biddy i.
yaşlı kadın wifie [scotland] i.
yaşlı bunak/moruk an old bat [uk] i.
yaşlı kadın an old dear i.
yaşlı ve deneyimli birine denk başarı gösteren genç kimse wonderkid i.
yaşlı insan wrinkly i.
yaşlı kimse wrinkly i.
neşeli ve saf yaşlı adam buffer i.
yaşlı ve bunamış kimse geriatric i.
kendine bakamayacak derecede yaşlı kimse geriatric i.
yaşlı adam gramps i.
yaşlı kadın grannam i.
hayat dolu yaşlı kadın old girl i.
yaşlı kadın partner old woman i.
yaşlı kadın eş old woman i.
yaşlı kadınlarda görülen bir tür kamburluk dowagers hump i.
yaşlı maden avcısı pack rat i.
yaşlı rehber pack rat i.
yaşlı maden avcısı packrat i.
yaşlı rehber packrat i.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak be past it f.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak look past it f.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak be past it [uk] f.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak be past it [uk] f.
daha yaşlı older than s.
yaşlı/yaşlanmış advanced in years s.
(kendinden yaşlı adama saygı hitabı olarak) amca uncle-ji ünl.
eski kafalı ancak eğlenceli yaşlı erkekler için kullanılan samimi bir hitap şekli old codger ünl.
genç yaşlı herkes young and old alike expr.
yaşlı/yaşlanmış along in years expr.
yapamayacak kadar yaşlı past it expr.
yaşlı/yaşlanmış on in years expr.
yaşlı/yaşlanmış up in years expr.
genç biriyle kendisinden çok daha yaşlı biri arasındaki evlilik december, may and expr.
yaşlı ve saygıdeğer kimse gom (grand old man) kısalt.
Idioms
çok uzun yıllar evliliğini sürdüren yaşlı çift darby and joan i.
yaşlı kadın an old girl i.
yaşlı ve kavgacı kadın old battle-axe i.
yaşlı ineği öldüren nağme the tune the old cow died of i.
yaşlı alım gücü the grey pound [uk] i.
yaşlı kesimin alım gücü the grey pound [uk] i.
yaşlı kimse/şey old gray mare [old-fashioned] i.
yaşlı kimse the old gray mare i.
yaşlı alım gücü gray power i.
yaşlı kesimin alım gücü gray power i.
yaşlı kesimin alım gücü the gray dollar [uk] i.
yaşlı fakat cana yakın, güvenilir, yardımsever kimse an oldie but (a) goodie i.
yaşlı fakat cana yakın, güvenilir, yardımsever kimse oldie but goodie i.
genç sevgilisi olan ve ona para yediren zengin ve yaşlı adam a sugar daddy i.
yaşlı ve zengin sevgili a sugar daddy i.
çok yaşlı ancient as the hills i.
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse bed blocker i.
mavi saçlı yaşlı kadın bluehair i.
saçları maviye boyalı yaşlı kadın bluehair i.
genç biriyle kendisinden çok daha yaşlı biri arasındaki aşk ilişkisi may and december i.
evin yaşlı anne babası için ayrılmış olan bölümü granny flat i.
evde yaşlı anne baba için ayrılan daire granny flat i.
yaşlı kurnaz old soldier [obsolete] i.
internet kullanımında uzman ileri yaşlı kimse silver surfer i.
interneti iyi kullanan yaşlı kimse silver surfer i.
bir atı (çok yaşlı olduğundan) serbest bırakmak put a horse out to pasture f.
çok yaşlı olmak be long in the tooth f.
işe yaramayacak kadar yaşlı olmak be over the hill f.
otuz yaşında olmasına rağmen yaşlı görünmek seem over-the-hill at thirty f.
çok yaşlı olmak be (as) old as the hills f.
çok yaşlı olmak be as old as methuselah f.
genç kız gibi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed as lamb f.
çıtır gibi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed as lamb f.
genç işi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed as lamb f.
genç kızlara özenip onlar gibi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed as lamb f.
genç kız gibi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed (up) as lamb [uk] f.
çıtır gibi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed (up) as lamb [uk] f.
genç işi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed (up) as lamb [uk] f.
genç kızlara özenip onlar gibi giyinmek (yaşlı kadın) be mutton dressed (up) as lamb [uk] f.
yaşlı köpeğe yeni numara öğretmek teach an old dog new tricks f.
çok yaşlı old as the hills s.
bir hayli yaşlı at the ripe old age expr.
çok yaşlı/yaşlanmış long in the tooth expr.
daha yaşlı on the shady side of expr.
çok yaşlı/yaşlanmış long of tooth expr.
çok yaşlı hoary age expr.
çok yaşlı as ancient as the hills expr.
çok yaşlı ancient as the hills expr.
çok yaşlı as old as the hills expr.
çok yaşlı old as the hills expr.
çok yaşlı at the ripe old age expr.
gözü yaşlı in tears expr.
yaşlı kurtta hala iş var there's life in the old dog yet expr.
bir hayli yaşlı at a ripe old age expr.
çok yaşlı at a ripe old age expr.
bir hayli yaşlı at the ripe old age expr.
çok yaşlı at the ripe old age expr.
bir hayli yaşlı at a ripe old age expr.
yaşlı bir ahmak/budala gibisi yok no fool like an old fool expr.
yaşlı köpeğe yeni numara öğretemezsin one can't teach an old dog new tricks expr.
yaşlı köpeğe yeni numara öğretemezsin it's hard to teach an old dog new tricks expr.
Speaking
artık yaşlı not as young as one used to be expr.
bir insan kaç yaşında yaşlı sayılır? at what age do you consider someone old? expr.
ben daha yaşlı birisini bekliyordum I was expecting somebody that was older expr.
bir insan hangi yaşta ise yaşlı sayılır? at what age do you consider someone old? expr.
bunun için biraz fazla yaşlı değil misin? aren't you a little old for this? expr.
daha yaşlı görünüyorsun you look older expr.
çok yaşlı gösteriyorsun you look really old expr.
daha yaşlı bir çift bekliyordum I was expecting an older couple expr.
o kadar yaşlı değilsin you're not that old expr.
seni yaşlı kaçık you old git expr.
yaşlı kurtta hala hayat var there's life in the old dog yet expr.
Trade/Economic
kendini genç ve sosyal olarak gören yaşlı ve zengin tüketici grey panther i.
Law
akli dengesi zayıf yaşlı kişi elderly mentally infirm person i.
hiç evlenmemiş yaşlı veya yaşlanmaya yüz tutmuş kadın spinster i.
kayıp yaşlı uyarısı silver alert i.
Politics
1972'de yaşlı ve emeklilerin haklarını savunmak için kurulmuş bir örgüt gray panthers i.
Institutes
engelli ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü directorate general of services for persons with disabilities and the elderly i.
özürlü ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü directorate general of services for the elderly and disabled i.
Insurance
nakliyat sigortasında geminin klasmanına giremeyecek şekilde yaşlı olması overage i.
zihinsel yetersizliği bulunan yaşlı kimse confused elderly i.
yardıma muhtaç yaşlı confused elderly i.
Media
televizyon ve yaşlı television and the aged i.
Technical
yaşlı akarsu old stream i.
yaşlı nehir old river i.
yaşlı ırmak old river i.
Architecture
mevcut yapıya entegre edilmiş, yaşlı anne veya babanın ikamet edebileceği kendine yetebilen konut granny flat i.
mevcut yapıya entegre edilmiş, yaşlı anne veya babanın ikamet edebileceği kendine yetebilen konut granny annexe i.
Automotive
yaşlı ve engelli yolcuların otobüse binebilmeleri için kapıya eklenmiş düzenek kneeler i.
Aeronautic
hasta/engelli/yaşlı nakil aracı ambulift i.
Marine
yaşlı fok balığı wig [dated] i.
yaşlı ayıbalığı wig [dated] i.
Medical
diyalize giren yaşlı hastalar elderly patients on dialysis i.
kollum femoris kırıklı yaşlı hasta old patient with collum femoris fracture i.
özellikle yaşlı insanlara uygulanan ve gerçek hayatla uyumlu olmalarını amaçlayan tedavi programı reality orientation training i.
yaşlı olmasına rağmen genç görünme agerasia i.
yaşlı hastalar elderly patients i.
yaşlı bakımı elderly care i.
yaşlı hastalar aging patients i.
yaşlı bakım merkezi geriatric care center i.
yaşlı hasta geriatric patient i.
yaşlı tıbbi bakımı gerocomia i.
yaşlı tıbbi bakımı gerocomy i.
yaşlı kadınlarda görülen bir tür kamburluk dowager's hump i.
yaşlı hastalıklarıyla ilgili gerontic s.
yaşlı tıbbi bakımına ait gerocomical s.
Psychology
yaşlı insanları öldürme senicide i.
yaşlı insanlara veya yaşlanmaya duyulan korku gerontophobia i.
yaşlı seven gerontophile i.
yaşlı hayranı gerontophile i.
Mental Health
doktorların ilgisini çekmek için çocuk ve yaşlı istismarı munchausen syndrome by proxy i.
Pathology
özellikle yaşlı erkeklerde görülen gece çok sık idrara kalkma hastalığı nocturia i.
bilhassa yaşlı erkeklerde görülen geceleri çok sık idrara çıkma bozukluğu nycturia i.
yaşlı hastalarda hastane kökenli ishal vakalarının çoğundan sorumlu olan bir dışkı organizması c.diff (clostridium difficile) i.
olduğundan daha yaşlı görünme hastalığı geromorphism i.
Optics
gözü yaşlı lachrymose s.
Veterinary
(yaşlı at ve köpeklerde) göğüs ve bacaklarda görülen ağrılı bir rahatsızlık founder i.
Physics
yaşlı nötronlar delayed fission neutrons i.
Biochemistry
yaşlı gözeler old cells i.
Marine Biology
büyük ve yaşlı deniz alası bull trout [uk] i.
Astronomy
nispeten düşük yüzey sıcaklığı ve güneşe göre daha büyük çapı olan büyük, yaşlı ve parlak yıldız red giant star i.
nötron yıldızı veya kara delik oluşturmak üzere kendi kütle çekimi altında çökmüş olan yaşlı yıldız collapsar i.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasi-stellar object i.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasi-stellar radio source i.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasar i.
Zoology
dört yaşında veya daha yaşlı aygır horse i.
sırtında yosun benzeri oluşuma sahip yaşlı kaplumbağa mossyback i.
yaşlı koyun crone i.
Botanic
yaşlı ve meyvesiz asma dalı vine dragon i.
bitkin düşmüş yaşlı dalların yerini gençlerinin alması için uygulanan bir budama yöntemi renewal pruning i.
yaşlı ağaç dottard i.
yaşlı yumrudan genç yumru geliştirme durumu supertuberation i.
taze dalların yaşlılarının yerini alması için (yaşlı bitkileri) budamak renovate f.
Breeding
yaşlı koşum atı aver [scottish] i.