|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
yakından seyretme |
eying i.
|
|
2 |
Genel |
yakından seyretme |
eyeing i.
|
|
3 |
Genel |
yakından çekilen fotoğraf |
close-up i.
|
|
4 |
Genel |
çok yakından alınan fotoğraf |
close-up i.
|
|
5 |
Genel |
yakından temas |
close touch i.
|
|
6 |
Genel |
yakından bakış |
close look i.
|
|
|
7 |
Genel |
birini yakından (genellikle ısrarla) takip etme |
dogging i.
|
|
8 |
Genel |
öndeki aracı çok yakından takip eden sürücü |
tailgater i.
|
|
9 |
Genel |
bağlantılı veya yakından ilişkili üç öğeden oluşan küme |
trefoil i.
|
|
10 |
Genel |
belirli bir kişi, nesne ya da makam ile yakından ilişkili olan şey |
attribute i.
|
|
11 |
Genel |
en son gelişmelerle veya modayla yakından ilgili kimse |
hipster i.
|
|
12 |
Genel |
kraliyet ailesiyle ilgili haberleri yakından takip edenler |
royal-watchers i.
|
|
13 |
Genel |
yakından görünüm |
closeup i.
|
|
14 |
Genel |
detaylı ve yakından sunum |
closeup i.
|
|
15 |
Genel |
(özellikle tıpta veya sanatta) yakından bağlantılı beş şeyin kombinasyonu |
pentalogy i.
|
|
16 |
Genel |
yakından inceleyen kimse |
porer i.
|
|
17 |
Genel |
yakından bağlantılı unsur |
first cousin i.
|
|
18 |
Genel |
yakından ilişkili unsurların her biri |
siamese twin i.
|
|
19 |
Genel |
yakından ilişkili şey |
sibling i.
|
|
20 |
Genel |
yakından ilgilenmek |
concern oneself with f.
|
|
21 |
Genel |
yakından ilgilenmek |
take a close interest in f.
|
|
22 |
Genel |
yakından incelemeye gelmek |
stand close examination f.
|
|
23 |
Genel |
yakından takip etmek |
tailgate f.
|
|
24 |
Genel |
yakından tanımak |
be closely acquainted with f.
|
|
25 |
Genel |
yakından ilgilenmek |
be very interested in something f.
|
|
26 |
Genel |
yakından ilgilenmek |
be closely interested in f.
|
|
|
27 |
Genel |
yakından tanımak |
know somebody well f.
|
|
28 |
Genel |
yakından bilmek |
be closely acquainted with f.
|
|
29 |
Genel |
yakından ilgili olmak |
be closely connected with f.
|
|
30 |
Genel |
yakından ilgili olmak |
be closely associated with f.
|
|
31 |
Genel |
yakından ilgilenmek |
involve closely f.
|
|
32 |
Genel |
yakından bağlı olmak |
be closely linked with f.
|
|
33 |
Genel |
kararda yakından söz sahibi olmak |
be closely involved with decisions f.
|
|
34 |
Genel |
yakından ilgilenmek |
get involved personally f.
|
|
35 |
Genel |
yakından görmek |
see something up close f.
|
|
36 |
Genel |
yakından bakmak |
zoom in f.
|
|
37 |
Genel |
yakından ilgili olmak |
be closely related to f.
|
|
38 |
Genel |
yakından izlemek |
tail f.
|
|
39 |
Genel |
uzaktan yakından ilgisi olmamak |
be in no way connected to f.
|
|
40 |
Genel |
uzaktan yakından ilgisi olmamak |
have no connection whatsoever f.
|
|
41 |
Genel |
uzaktan yakından ilgisi olmamak |
not to have anything to do with something f.
|
|
42 |
Genel |
uzaktan yakından ilgisi olmamak |
not to be linked whatsoever to f.
|
|
43 |
Genel |
yakından incelemek |
examine closely f.
|
|
44 |
Genel |
yakından ilgilendirmek |
be a particular concern to f.
|
|
45 |
Genel |
yakından ilgilendirmek |
be of particular concern to f.
|
|
46 |
Genel |
yakından ilgilendirmek |
interest particularly f.
|
|
47 |
Genel |
yakından ilişkili olmak |
be closely related f.
|
|
48 |
Genel |
yakından ilgilendirmek |
interest deeply f.
|
|
49 |
Genel |
yakından ilgilendirmek |
concern closely f.
|
|
50 |
Genel |
öndeki arabayı yakından takip etmek |
tailgate f.
|
|
51 |
Genel |
yakından takip etmek |
follow closely f.
|
|
52 |
Genel |
yakından nezaret etmek |
ramrod f.
|
|
53 |
Genel |
yakından (ve olumsuz) etkilemek |
regard f.
|
|
54 |
Genel |
yakından ilişkili olan hayvanlardan üremek |
breed in and in f.
|
|
55 |
Genel |
yakından takip etmek |
underfollow f.
|
|
56 |
Genel |
yakından incelemek |
bolt f.
|
|
57 |
Genel |
mikroskopla bakıyormuşçasına yakından incelemek |
microscope f.
|
|
58 |
Genel |
yakından takip etmek |
hew f.
|
|
59 |
Genel |
yakından takip etmek |
consecute f.
|
|
60 |
Genel |
yakından incelemek |
flyspeck f.
|
|
61 |
Genel |
yakından gözlerini dikmek |
squiz f.
|
|
62 |
Genel |
yakından takip etmek |
subsecute f.
|
|
63 |
Genel |
çok yakından idare etmek |
micromanage f.
|
|
64 |
Genel |
incil'i yakından inceleyen |
textuary s.
|
|
65 |
Genel |
teknolojiyi yakından takip eden |
tech-savvy s.
|
|
66 |
Genel |
yakından ilişkili |
closely associated with s.
|
|
|
67 |
Genel |
yakından bağlı |
affinitive s.
|
|
68 |
Genel |
yakından ilişkili |
near s.
|
|
69 |
Genel |
yakından kontrol edilen |
top-down s.
|
|
70 |
Genel |
belirli bir tipe yakından uyum ile karakterize edilen |
typey s.
|
|
71 |
Genel |
belirli bir tipe yakından uyum ile karakterize edilen |
typy s.
|
|
72 |
Genel |
yakından tanıdık |
versant s.
|
|
73 |
Genel |
yakından bağlı |
wedded s.
|
|
74 |
Genel |
yakından takip edilen |
hard-pressed s.
|
|
75 |
Genel |
yakından bağlantılı |
bound s.
|
|
76 |
Genel |
yakından ilgili |
bound s.
|
|
77 |
Genel |
yakından takip eden |
hot s.
|
|
78 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesine veya tanrı ile birlik içinde olmasına ait |
mystical s.
|
|
79 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesinden veya tanrı ile birlik içinde olmasından kaynaklanan |
mystical s.
|
|
80 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesini veya tanrı ile birlik içinde olmasını açıkça ortaya koyan |
mystical s.
|
|
81 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesi veya tanrı ile birlik içinde olması ile ilişkili |
mystical s.
|
|
82 |
Genel |
yakından ilişkili |
connex s.
|
|
83 |
Genel |
yakından izleyen |
inspective s.
|
|
84 |
Genel |
yakından inceleyen |
inspective s.
|
|
85 |
Genel |
yakından çevreleyen |
circumferent s.
|
|
86 |
Genel |
modayla yakından ilgili |
fashion-conscious s.
|
|
87 |
Genel |
yakından bağlantılı |
siamese s.
|
|
88 |
Genel |
yakından analizle belirlenen |
proximate s.
|
|
89 |
Genel |
yakından ve hevesle |
hotly zf.
|
|
90 |
Genel |
çok yakından |
intimately zf.
|
|
91 |
Genel |
çok yakından |
at close quarters zf.
|
|
92 |
Genel |
çok yakından |
point-blank zf.
|
|
93 |
Genel |
(daha) yakından bakınca |
upon closer inspection zf.
|
|
94 |
Genel |
(daha) yakından bakınca |
on closer inspection zf.
|
|
95 |
Genel |
çok yakından |
up-close zf.
|
|
96 |
Genel |
pek yakından |
nearly zf.
|
|
97 |
Genel |
çok yakından |
hand-to-hand zf.
|
|
98 |
Genel |
yakından takipte |
on the neck of zf.
|
|
99 |
Genel |
çok yakından |
in zf.
|
|
100 |
Genel |
yakından bağlantılı bir şekilde |
close zf.
|
|
101 |
Genel |
uzaktan yakından |
not even remotely close ünl.
|
|
102 |
Genel |
uzaktan yakından |
not even close ünl.
|
|
103 |
Genel |
uzaktan yakından (alakası yok) |
not even close ünl.
|
|
104 |
Genel |
uzaktan yakından (alakası yok) |
not even remotely close ünl.
|
|
105 |
Genel |
(özellikle hastalık adlarında) gerçek türe yakından benzeyen anlamına gelen ön ek |
par- ök.
|
|
106 |
Genel |
yakından ilişkili anlamına gelen ön ek |
par- ök.
|
|
107 |
Genel |
belirli bir tipe yakından uyumlu olanlar anlamındaki son ek |
-typies snk.
|
|
Phrasals |
|
108 |
Öbek Fiiller |
yakından takip etmek |
file with f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
yakından takip etmek |
follow up f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
yakından ilgilenmek |
get into f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
yakından geçmek |
come by f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
yakından izlemek/takip etmek |
stand over f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
biriyle/bir şeyle yakından ilgili |
wired into someone or something f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
biriyle/bir şeyle yakından bağlantılı |
wired into someone or something f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
ile yakından ilgilenmek |
latch on f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
bir şeyle yakından ilgilenmek |
keep on something f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
yakından ilgilenmek |
nurse along f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
yakından takip etmek |
nurse along f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yakından takip etmek |
stay up on (something f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
yakından izlemek |
follow along f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
birini (daha yakından) tanımak |
get with someone f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yakından takip etmek |
keep across (something) f.
|
|
Phrases |
|
123 |
İfadeler |
(bir şeyle) uzaktan yakından hiç ilgisi/alakası yok |
nothing could be further from (something) expr.
|
|
124 |
İfadeler |
gerçekle/gerçekte olanlarla uzaktan yakından ilgisi/alakası yok |
nothing could be further from my mind, thoughts, the truth expr.
|
|
125 |
İfadeler |
birbiriyle yakından ilgili/ilişkili olma |
there is no daylight between (two things) expr.
|
|
126 |
İfadeler |
birbirini yakından etkileme |
there is no daylight between (two things) expr.
|
|
127 |
İfadeler |
daha yakından baktığımızda |
when we look more closely expr.
|
|
128 |
İfadeler |
yakından daha yakın |
closer than close expr.
|
|
129 |
İfadeler |
(bir şeyle) uzaktan yakından alakası yok |
far from (something) expr.
|
|
Colloquial |
|
130 |
Konuşma Dili |
yakından tanıma fırsatı |
chance to know better i.
|
|
131 |
Konuşma Dili |
yakından tanıma fırsatı |
opportunity to know better i.
|
|
132 |
Konuşma Dili |
yakından tanıma fırsatı |
opportunity to get to know better i.
|
|
133 |
Konuşma Dili |
yakından akraba olunmayan ama tanınan/iyi bilinen aile ferdi |
kissing cousins i.
|
|
134 |
Konuşma Dili |
yakından akraba olunmayan ama tanınan/iyi bilinen aile ferdi |
kissing kin i.
|
|
135 |
Konuşma Dili |
yakından tanıma fırsatı |
opportunity to get closely acquainted with i.
|
|
136 |
Konuşma Dili |
yakından akraba olunmayan ama tanınan/iyi bilinen aile ferdi |
kissing cousin i.
|
|
137 |
Konuşma Dili |
gelişmeleri yakından izlemek |
keep tabs on f.
|
|
138 |
Konuşma Dili |
yakından takip etmek |
keep tabs on f.
|
|
139 |
Konuşma Dili |
yakından ilgilenmek |
be interested in f.
|
|
140 |
Konuşma Dili |
basketbolda potaya yakından atış yapmak |
lay up f.
|
|
141 |
Konuşma Dili |
basketbolda topu yakından potadan sektirerek atış yapmak |
lay up f.
|
|
142 |
Konuşma Dili |
(birini) yakından incelemek |
eye (someone) up f.
|
|
143 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) yakından incelemek |
eye up (something) f.
|
|
144 |
Konuşma Dili |
ile yakından ilgili |
wired into s.
|
|
145 |
Konuşma Dili |
ile yakından bağlantılı |
wired into s.
|
|
146 |
Konuşma Dili |
yakından bak |
look closer expr.
|
|
147 |
Konuşma Dili |
uzaktan yakından alakası yok |
nothing of the sort expr.
|
|
148 |
Konuşma Dili |
uzaktan yakından alakası yok |
nothing of the kind expr.
|
|
149 |
Konuşma Dili |
uzaktan yakından alakası yok |
nothing of the sort expr.
|
|
150 |
Konuşma Dili |
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
151 |
Konuşma Dili |
uzaktan yakından |
in any way expr.
|
|
152 |
Konuşma Dili |
uzaktan yakından |
shape expr.
|
|
153 |
Konuşma Dili |
uzaktan yakından |
or form expr.
|
|
Idioms |
|
154 |
Deyim |
yakından ilişkili kimse ya da şey |
first cousin i.
|
|
155 |
Deyim |
yakından takip etmek |
be at the heels of f.
|
|
156 |
Deyim |
yakından takip etmek |
tread upon one's heels f.
|
|
157 |
Deyim |
yakından takip etmek |
tread upon the heels of f.
|
|
158 |
Deyim |
yakından takip etmek |
be at the heels of f.
|
|
159 |
Deyim |
yakından takip etmek |
be on the heels of f.
|
|
160 |
Deyim |
(birini ya da bir şeyi) yakından takip etmek |
keep (close) watch for (someone or something) f.
|
|
161 |
Deyim |
(birini veya bir şeyi) yakından takip etmek |
keep close tabs on (someone or something) f.
|
|
162 |
Deyim |
gelişmeleri yakından takip etmek |
stay abreast of (someone or something) f.
|
|
163 |
Deyim |
bir şeyi yakından takip etmek |
be in hot pursuit of something f.
|
|
164 |
Deyim |
bir şeyin daha yakından tanınmasını veya anlaşılmasını sağlamak |
bring something home f.
|
|
165 |
Deyim |
yakından bakmak/incelemek/görmek |
look under the bonnet f.
|
|
166 |
Deyim |
yakından izlemek |
keep a close watch on f.
|
|
167 |
Deyim |
yakından takip etmek |
be at somebody's heels f.
|
|
168 |
Deyim |
yakından bakmak/incelemek/görmek |
look under the hood f.
|
|
169 |
Deyim |
yakından ilgilenmeye başlamak |
engage with f.
|
|
170 |
Deyim |
yakından izlemek |
watch like a hawk f.
|
|
171 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından izlemek |
keep a beady eye on (someone or something) f.
|
|
172 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) dikkatle/yakından takip etmek |
keep a beady eye on (someone or something) f.
|
|
173 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından izlemek |
keep one's beady eye on (someone or something) f.
|
|
174 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) dikkatle/yakından takip etmek |
keep one's beady eye on (someone or something) f.
|
|
175 |
Deyim |
beklenenle uzaktan yakından alakası olmamak |
leave lots to be desired f.
|
|
176 |
Deyim |
(birini) yakından takip etmek |
tread on (one's) heels f.
|
|
177 |
Deyim |
birini yakından takip etmek |
tread on somebody’s heels f.
|
|
178 |
Deyim |
yakından ilgili olmak |
be plugged in f.
|
|
179 |
Deyim |
yakından incelemek |
eye up f.
|
|
180 |
Deyim |
uzaktan yakından alakası olmamak |
be wide of the mark f.
|
|
181 |
Deyim |
uzaktan yakından alakası olmamak |
fall wide of the mark f.
|
|
182 |
Deyim |
(bir şeyi) yakından takip etmek |
keep astride of (something) f.
|
|
183 |
Deyim |
(bir şey) hakkında yakından/sürekli bilgi sahibi olmak |
keep astride of (something) f.
|
|
184 |
Deyim |
(bir şeydeki) gelişmeleri yakından takip etmek |
keep astride of (something) f.
|
|
185 |
Deyim |
bir şeyle uzaktan yakından alakası olmamak |
be far removed from something f.
|
|
186 |
Deyim |
bir şeyle uzaktan yakından alakası olmamak |
be ffurther removed from something f.
|
|
187 |
Deyim |
bir şeyle uzaktan yakından alakası olmamak |
be furthest removed from something f.
|
|
188 |
Deyim |
(birini) yakından takip etmek |
be breathing down (one's) neck f.
|
|
189 |
Deyim |
birini yakından takip etmek |
be breathing down someone's neck f.
|
|
190 |
Deyim |
(bir şeyle) yakından ilgili olmak |
be plugged into (something) f.
|
|
191 |
Deyim |
uzaktan yakından alakası olmamak |
be wide of the mark f.
|
|
192 |
Deyim |
uzaktan yakından alakası olmamak |
fall wide of the mark f.
|
|
193 |
Deyim |
(bir şeyle) yakından bağlantılı ilerlemek |
go hand in hand (with something) f.
|
|
194 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından izlemek/takip etmek |
keep (a) close watch on (someone or something) f.
|
|
195 |
Deyim |
yakından izlemek/takip etmek |
keep (close) watch f.
|
|
196 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından izlemek/takip etmek |
keep (close) watch over (someone or something) f.
|
|
197 |
Deyim |
yakından izlemek |
keep a (close) watch f.
|
|
198 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından izlemek/takip etmek |
keep a close eye on (someone or something) f.
|
|
199 |
Deyim |
birini/bir şeyi yakından izlemek/takip etmek |
keep a close eye/watch on somebody/something f.
|
|
200 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) sürekli/yakından izlemek |
keep a close rein on (someone or something) f.
|
|
201 |
Deyim |
bir şeyi yakından takip etmek |
keep abreast of something f.
|
|
202 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından gözlemlemek |
ride herd on (someone or something) f.
|
|
203 |
Deyim |
(bir şeyi) sıkı/yakından takip etmek |
stay on top of (someone or something) f.
|
|
204 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından izlemek |
watch (someone or something) like a hawk f.
|
|
205 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yakından izlemek |
watch (someone or something) with an eagle eye f.
|
|
206 |
Deyim |
çok yakından |
up close and personal s.
|
|
207 |
Deyim |
birini/bir şeyi yakından takip eden |
abreast of someone or something s.
|
|
208 |
Deyim |
(yakından) incelenmekte |
under (close) scrutiny s.
|
|
209 |
Deyim |
(yakından) izlenmekte |
under (close) scrutiny s.
|
|
210 |
Deyim |
yakından ilgilenerek |
on the job zf.
|
|
211 |
Deyim |
Konuyla uzaktan yakından bir ilgisi var mı? |
what's that got to do with the price of cheese? expr.
|
|
212 |
Deyim |
konuyla uzaktan yakından bir ilgisi var mı? |
what's that got to do with the price of tea in china? expr.
|
|
213 |
Deyim |
konuyla uzaktan yakından bir ilgisi var mı? |
what does that have to do with the price of tea in china? expr.
|
|
214 |
Deyim |
doğrulukla yakından uzaktan ilgisi yok |
nothing could be further from my mind expr.
|
|
215 |
Deyim |
gerçek olmakla yakından uzaktan ilgisi yok |
nothing could be further from the truth expr.
|
|
216 |
Deyim |
yakından takip eden |
at (one's) heels expr.
|
|
217 |
Deyim |
yakından takip eden |
at someone's heels expr.
|
|
218 |
Deyim |
uzaktan yakından alakasız |
not anywhere near expr.
|
|
219 |
Deyim |
(bir şeyi) yakından incelersen büyük ihtimalle altından (başka bir şey) çıkar |
scratch (something) and you'll find (something else) expr.
|
|
220 |
Deyim |
bir şeye yakından bak, iç yüzünü gör |
scratch a ... and find a … expr.
|
|
221 |
Deyim |
a'ya biraz yakından bakarsan içinde yatan b'yi göreceksin/görürsün |
scratch a and you’ll find b expr.
|
|
222 |
Deyim |
(bir şeyle) uzaktan yakından alakası yok |
a far cry from (something) expr.
|
|
223 |
Deyim |
bir şeyle uzaktan yakından alakası yok |
far cry from something expr.
|
|
224 |
Deyim |
(bir şeyi) yakından incelersen büyük ihtimalle altından (başka bir şey) çıkar |
scratch a and you'll find b expr.
|
|
Speaking |
|
225 |
Konuşma |
seni daha yakından tanımayı isterim |
I would like to know you better expr.
|
|
226 |
Konuşma |
sizi yakından tanımak istiyorum |
I want to get to know you expr.
|
|
227 |
Konuşma |
seni daha yakından tanımayı isterim |
I would like to know you more expr.
|
|
228 |
Konuşma |
sizi yakından tanımak istiyorum |
I'd like to get to know you better expr.
|
|
229 |
Konuşma |
yakından geçti |
it passed close expr.
|
|
Trade/Economic |
|
230 |
Ticaret/Ekonomi |
müşteriyi yakından bilme ve bu doğrultuda müşterinin istek ve ihtiyaçlarını en hızlı ve en etkin şekilde karşılayabilme |
customer intimacy i.
|
|
231 |
Ticaret/Ekonomi |
yakından izleme stratejisi |
fast-follower strategy i.
|
|
232 |
Ticaret/Ekonomi |
mobilite sisteminin bir parçası veya bu sistemle yakından ilişkili olan organizasyon unsurları veya faaliyetleri |
management and control system (mobility) i.
|
|
Law |
|
233 |
Hukuk |
araziyle yakından bağlantılı olabilecek şeylerin hakları |
heritable rights [scotland] i.
|
|
234 |
Hukuk |
(kişi veya grubun) hareketlerini yakından izlemek |
surveille f.
|
|
Politics |
|
235 |
Siyasal |
vatandaşları yakından gözetleyen totaliter bir rejimin başı |
big brother i.
|
|
Computer |
|
236 |
Bilgisayar |
yakından izlenen |
hot-tracked s.
|
|
Textile |
|
237 |
Tekstil |
modayı yakından takip etme |
fashion-mongering s.
|
|
Aeronautic |
|
238 |
Havacılık |
(uçuş görevlerinde) yakından kontrol |
close control i.
|
|
Psychology |
|
239 |
Psikoloji |
yakından uzağa gelişme |
proximodistal development i.
|
|
Parasitology |
|
240 |
Parazitbilim |
ısırıcı bitlere benzeyip yakından akraba olmayan çeşitli bitlere verilen ad |
louse i.
|
|
Physics |
|
241 |
Fizik |
spektrumda yakından bitişik set halinde üç çizgi |
triplet i.
|
|
Chemistry |
|
242 |
Kimya |
prokain ile kimyasal olarak yakından ilişkili olan bir kristal bazik ester |
tetracaine i.
|
|
243 |
Kimya |
tiyoindigodan türetilen veya tiyoindigo ile yakından ilişkili çeşitli küp boyalarından herhangi biri |
thioindigo i.
|
|
Biology |
|
244 |
Biyoloji |
başka biriyle özellikleri, yapısı bakımından yakından ilişkili bitki, hayvan, madde |
ally i.
|
|
245 |
Biyoloji |
kitin ile yakından ilişkili azotlu bir madde |
hyalin i.
|
|
246 |
Biyoloji |
kitin ile yakından ilişkili azotlu bir madde |
hyaline i.
|
|
247 |
Biyoloji |
polyporaceae ile yakından ilişkili bir mantar familyası |
fistulinaceae i.
|
|
248 |
Biyoloji |
polyporaceae ile yakından ilişkili bir mantar familyası |
family fistulinaceae i.
|
|
249 |
Biyoloji |
heterozigot durumda birbirine çok yakından bağlı (iki gen) |
cis s.
|
|
Biochemistry |
|
250 |
Biyokimya |
e vitamini formları ile yakından ilişkili, yağda çözünen alkol grubu |
tocotrienol i.
|
|
Marine Biology |
|
251 |
Deniz Biyolojisi |
pasifik ve hint okyanuslarında görülen, üçkuyruk balığı ile yakından ilişkili bir balık |
tripletail (lobotes pacificus) i.
|
|
252 |
Deniz Biyolojisi |
pasifik ve hint okyanuslarında görülen, üçkuyruk balığı ile yakından ilişkili bir balık |
tripletail (lobotes erate) i.
|
|
253 |
Deniz Biyolojisi |
pasifik ve hint okyanuslarında görülen, üçkuyruk balığı ile yakından ilişkili bir balık |
pacific tripletail i.
|
|
Zoology |
|
254 |
Zooloji |
güney amerika'ya özgü, kobaylarla yakından akraba olan büyük ve yarı amfibi bir kemirgen |
moco i.
|
|
255 |
Zooloji |
güney amerika'ya özgü, kobaylarla yakından akraba olan büyük ve yarı amfibi bir kemirgen |
kerodon rupestris i.
|
|
256 |
Zooloji |
çinçilya ile yakından bağlantılı çeşitli tünel kazıcı güney amerika kemirgenlerine verilen ad |
chinchillone i.
|
|
257 |
Zooloji |
çinçilya ile yakından bağlantılı çeşitli tünel kazıcı güney amerika kemirgenlerine verilen ad |
viscache i.
|
|
258 |
Zooloji |
çinçilya ile yakından bağlantılı çeşitli tünel kazıcı güney amerika kemirgenlerine verilen ad |
biscacha i.
|
|
259 |
Zooloji |
koyun ile yakından ilişkili bir hayvan |
ovine i.
|
|
Botanic |
|
260 |
Botanik |
akasya ile yakından ilişkili bitkilere verilen ad |
thorny acacia i.
|
|
261 |
Botanik |
orta amerika'da yetişen kauçuk ağacı ile yakından ilişkili bir ağaç |
tuno (castilloa fallax) i.
|
|
262 |
Botanik |
orta amerika'da yetişen kauçuk ağacı ile yakından ilişkili bir ağaç |
tunu i.
|
|
263 |
Botanik |
arabis cinsi ile yakından ilişkili, hardal familyasından bir bitki cinsi |
arabidopsis i.
|
|
264 |
Botanik |
arabis cinsi ile yakından ilişkili, hardal familyasından bir bitki cinsi |
genus arabidopsis i.
|
|
265 |
Botanik |
gladiçya ve akasya cinsleriyle yakından akraba olan çeşitli ağaçlara verilen ad |
locust tree i.
|
|
266 |
Botanik |
teksas ve meksika'da yetişen ve porlieria cinsine mensup olup guaiacum cinsi ağaçlarla yakından akraba olan bir ağaç |
guaiacum i.
|
|
267 |
Botanik |
teksas ve meksika'da yetişen ve porlieria cinsine mensup olup guaiacum cinsi ağaçlarla yakından akraba olan bir ağacın ahşabı |
guaiacum i.
|
|
268 |
Botanik |
teksas ve meksika'da yetişen ve porlieria cinsine mensup olup guaiacum cinsi ağaçlarla yakından akraba olan bir ağaçtan elde edilen reçineli sıvı |
guaiacum i.
|
|
Breeding |
|
269 |
Hayvancılık |
arap atı ile yakından ilişkili türk atı |
turk i.
|
|
Linguistics |
|
270 |
Dilbilim |
hint-avrupa dil ailesinin hintçe dalına ait olan ve pencapça ile yakından ilişkili pakistan dilleri grubu |
lahnda i.
|
|
271 |
Dilbilim |
ndebele etnik grubuna ait, güney afrika'da konuşulan zulu ile yakından ilgili olan nguni dili |
ndebele i.
|
|
272 |
Dilbilim |
kuzey nijerya'da konuşulan ve hausa dili ile yakından ilişkili bir çad dili |
angas i.
|
|
273 |
Dilbilim |
bengalce ile yakından ilişkili assam halkı tarafından konuşulan magadhan dili |
asamiya i.
|
|
274 |
Dilbilim |
bengalce ile yakından ilişkili assam halkı tarafından konuşulan magadhan dili |
assamese i.
|
|
275 |
Dilbilim |
hint-avrupa dil ailesinin hint şubesine ait olup ve bengalce ile yakından ilişkili olan assam eyaletinin resmi dili |
assamese i.
|
|
276 |
Dilbilim |
hint-avrupa dil ailesinin hint şubesine ait olup ve bengalce ile yakından ilişkili olan assam eyaletinin resmi dili |
asamiya i.
|
|
Archaeology |
|
277 |
Arkeoloji |
tarihi eserlerin yüzeylerini ve kenarlarını yakından inceleyerek işlevlerini tanımlamak amacıyla kullanılan bir arkeolojik bir yöntem |
use-wear analysis i.
|
|
Sport |
|
278 |
Spor |
top süren takım arkadaşını yakından takip eden oyuncu |
trailer i.
|
|
279 |
Spor |
yarattığı düşük hava basıncından yararlanmak için başka yarışçıyı yakından takip etmek |
draft f.
|
|
Basketball |
|
280 |
Basketbol |
basketbolda potaya yakından yapılan atış |
layup i.
|
|
281 |
Basketbol |
basketbolda potaya yakından yapılan atış |
lay-up i.
|
|
Art |
|
282 |
Sanat |
üreten kişinin başka bir eseriyle yakından ilişkili eser |
companion piece i.
|
|
Cinema |
|
283 |
Sinema |
(filme) sahnedeki hareketi yakından takip veya taklit eden bir müzik eklemek |
mickey-mouse f.
|
|
Photography |
|
284 |
Fotoğrafçılık |
yakından çekilen resim |
close-up i.
|
|
285 |
Fotoğrafçılık |
yakından çekilen fotoğraf |
close up i.
|
|
286 |
Fotoğrafçılık |
nesnelerin çok yakından ve detaylı olarak çekildiği fotoğrafçılıkta kullanılan bir objektif |
macro lens i.
|
|
Latin |
|
287 |
Latince |
şahsi ve kişiyle yakından bağlantılı tecrübenin niteliği/doğası |
qualia i.
|
|
288 |
Latince |
şahsi ve kişiyle yakından bağlantılı tecrübenin niteliği/doğası |
quale i.
|
|
Archaic |
|
289 |
Eski Kullanım |
diğerine yakından benzeyen şey |
similitude i.
|
|
Ornithology |
|
290 |
Kuşbilim |
fırtına kuşuyla yakından akraba, renk ve boyut olarak martıya benzeyen, kuzey atlantik'te bol miktarda bulunan bir kutup kuşu |
noddy (fulmarus glacialis) i.
|
|
291 |
Kuşbilim |
fırtına kuşuyla yakından akraba, renk ve boyut olarak martıya benzeyen, kuzey atlantik'te bol miktarda bulunan bir kutup kuşu |
northern fulmar i.
|
|
292 |
Kuşbilim |
fırtına kuşuyla yakından akraba, renk ve boyut olarak martıya benzeyen, kuzey atlantik'te bol miktarda bulunan bir kutup kuşu |
arctic fulmar i.
|
|
293 |
Kuşbilim |
ispinozgiller ile yakından ilişkili bir ötücü kuş familyası |
thraupidae i.
|
|
Slang |
|
294 |
Argo |
(araba) çok yakından hızla geçmek |
blow someone's doors off f.
|
|
295 |
Argo |
heteroseksüellikle uzaktan yakından alakası olmayan |
(as) queer as a nine-bob note [uk] expr.
|
|
Modern Slang |
|
296 |
Modern Argo |
uzaktan güzel görünen fakat yakından çirkin olan kimse |
a full-on monet i.
|
|