yakından - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

yakından



"yakından" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 14 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yakından closely zf.
General
yakından point blank s.
yakından intimate s.
yakından hotly zf.
yakından close zf.
yakından closely zf.
yakından nearly zf.
yakından at close range zf.
yakından home zf.
yakından close zf.
yakından presently [obsolete] zf.
yakından pressly [obsolete] zf.
yakından close to ed.
Archaic
yakından nighly zf.

"yakından" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 296 sonuç

Türkçe İngilizce
General
yakından seyretme eying i.
yakından seyretme eyeing i.
yakından çekilen fotoğraf close-up i.
çok yakından alınan fotoğraf close-up i.
yakından temas close touch i.
yakından bakış close look i.
birini yakından (genellikle ısrarla) takip etme dogging i.
öndeki aracı çok yakından takip eden sürücü tailgater i.
bağlantılı veya yakından ilişkili üç öğeden oluşan küme trefoil i.
belirli bir kişi, nesne ya da makam ile yakından ilişkili olan şey attribute i.
en son gelişmelerle veya modayla yakından ilgili kimse hipster i.
kraliyet ailesiyle ilgili haberleri yakından takip edenler royal-watchers i.
yakından görünüm closeup i.
detaylı ve yakından sunum closeup i.
(özellikle tıpta veya sanatta) yakından bağlantılı beş şeyin kombinasyonu pentalogy i.
yakından inceleyen kimse porer i.
yakından bağlantılı unsur first cousin i.
yakından ilişkili unsurların her biri siamese twin i.
yakından ilişkili şey sibling i.
yakından ilgilenmek concern oneself with f.
yakından ilgilenmek take a close interest in f.
yakından incelemeye gelmek stand close examination f.
yakından takip etmek tailgate f.
yakından tanımak be closely acquainted with f.
yakından ilgilenmek be very interested in something f.
yakından ilgilenmek be closely interested in f.
yakından tanımak know somebody well f.
yakından bilmek be closely acquainted with f.
yakından ilgili olmak be closely connected with f.
yakından ilgili olmak be closely associated with f.
yakından ilgilenmek involve closely f.
yakından bağlı olmak be closely linked with f.
kararda yakından söz sahibi olmak be closely involved with decisions f.
yakından ilgilenmek get involved personally f.
yakından görmek see something up close f.
yakından bakmak zoom in f.
yakından ilgili olmak be closely related to f.
yakından izlemek tail f.
uzaktan yakından ilgisi olmamak be in no way connected to f.
uzaktan yakından ilgisi olmamak have no connection whatsoever f.
uzaktan yakından ilgisi olmamak not to have anything to do with something f.
uzaktan yakından ilgisi olmamak not to be linked whatsoever to f.
yakından incelemek examine closely f.
yakından ilgilendirmek be a particular concern to f.
yakından ilgilendirmek be of particular concern to f.
yakından ilgilendirmek interest particularly f.
yakından ilişkili olmak be closely related f.
yakından ilgilendirmek interest deeply f.
yakından ilgilendirmek concern closely f.
öndeki arabayı yakından takip etmek tailgate f.
yakından takip etmek follow closely f.
yakından nezaret etmek ramrod f.
yakından (ve olumsuz) etkilemek regard f.
yakından ilişkili olan hayvanlardan üremek breed in and in f.
yakından takip etmek underfollow f.
yakından incelemek bolt f.
mikroskopla bakıyormuşçasına yakından incelemek microscope f.
yakından takip etmek hew f.
yakından takip etmek consecute f.
yakından incelemek flyspeck f.
yakından gözlerini dikmek squiz f.
yakından takip etmek subsecute f.
çok yakından idare etmek micromanage f.
incil'i yakından inceleyen textuary s.
teknolojiyi yakından takip eden tech-savvy s.
yakından ilişkili closely associated with s.
yakından bağlı affinitive s.
yakından ilişkili near s.
yakından kontrol edilen top-down s.
belirli bir tipe yakından uyum ile karakterize edilen typey s.
belirli bir tipe yakından uyum ile karakterize edilen typy s.
yakından tanıdık versant s.
yakından bağlı wedded s.
yakından takip edilen hard-pressed s.
yakından bağlantılı bound s.
yakından ilgili bound s.
yakından takip eden hot s.
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesine veya tanrı ile birlik içinde olmasına ait mystical s.
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesinden veya tanrı ile birlik içinde olmasından kaynaklanan mystical s.
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesini veya tanrı ile birlik içinde olmasını açıkça ortaya koyan mystical s.
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesi veya tanrı ile birlik içinde olması ile ilişkili mystical s.
yakından ilişkili connex s.
yakından izleyen inspective s.
yakından inceleyen inspective s.
yakından çevreleyen circumferent s.
modayla yakından ilgili fashion-conscious s.
yakından bağlantılı siamese s.
yakından analizle belirlenen proximate s.
yakından ve hevesle hotly zf.
çok yakından intimately zf.
çok yakından at close quarters zf.
çok yakından point-blank zf.
(daha) yakından bakınca upon closer inspection zf.
(daha) yakından bakınca on closer inspection zf.
çok yakından up-close zf.
pek yakından nearly zf.
çok yakından hand-to-hand zf.
yakından takipte on the neck of zf.
çok yakından in zf.
yakından bağlantılı bir şekilde close zf.
uzaktan yakından not even remotely close ünl.
uzaktan yakından not even close ünl.
uzaktan yakından (alakası yok) not even close ünl.
uzaktan yakından (alakası yok) not even remotely close ünl.
(özellikle hastalık adlarında) gerçek türe yakından benzeyen anlamına gelen ön ek par- ök.
yakından ilişkili anlamına gelen ön ek par- ök.
belirli bir tipe yakından uyumlu olanlar anlamındaki son ek -typies snk.
Phrasals
yakından takip etmek file with f.
yakından takip etmek follow up f.
yakından ilgilenmek get into f.
yakından geçmek come by f.
yakından izlemek/takip etmek stand over f.
biriyle/bir şeyle yakından ilgili wired into someone or something f.
biriyle/bir şeyle yakından bağlantılı wired into someone or something f.
ile yakından ilgilenmek latch on f.
bir şeyle yakından ilgilenmek keep on something f.
yakından ilgilenmek nurse along f.
yakından takip etmek nurse along f.
(bir şeyi) yakından takip etmek stay up on (something f.
yakından izlemek follow along f.
birini (daha yakından) tanımak get with someone f.
(bir şeyi) yakından takip etmek keep across (something) f.
Phrases
(bir şeyle) uzaktan yakından hiç ilgisi/alakası yok nothing could be further from (something) expr.
gerçekle/gerçekte olanlarla uzaktan yakından ilgisi/alakası yok nothing could be further from my mind, thoughts, the truth expr.
birbiriyle yakından ilgili/ilişkili olma there is no daylight between (two things) expr.
birbirini yakından etkileme there is no daylight between (two things) expr.
daha yakından baktığımızda when we look more closely expr.
yakından daha yakın closer than close expr.
(bir şeyle) uzaktan yakından alakası yok far from (something) expr.
Colloquial
yakından tanıma fırsatı chance to know better i.
yakından tanıma fırsatı opportunity to know better i.
yakından tanıma fırsatı opportunity to get to know better i.
yakından akraba olunmayan ama tanınan/iyi bilinen aile ferdi kissing cousins i.
yakından akraba olunmayan ama tanınan/iyi bilinen aile ferdi kissing kin i.
yakından tanıma fırsatı opportunity to get closely acquainted with i.
yakından akraba olunmayan ama tanınan/iyi bilinen aile ferdi kissing cousin i.
gelişmeleri yakından izlemek keep tabs on f.
yakından takip etmek keep tabs on f.
yakından ilgilenmek be interested in f.
basketbolda potaya yakından atış yapmak lay up f.
basketbolda topu yakından potadan sektirerek atış yapmak lay up f.
(birini) yakından incelemek eye (someone) up f.
(bir şeyi) yakından incelemek eye up (something) f.
ile yakından ilgili wired into s.
ile yakından bağlantılı wired into s.
yakından bak look closer expr.
uzaktan yakından alakası yok nothing of the sort expr.
uzaktan yakından alakası yok nothing of the kind expr.
uzaktan yakından alakası yok nothing of the sort expr.
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) only too well expr.
uzaktan yakından in any way expr.
uzaktan yakından shape expr.
uzaktan yakından or form expr.
Idioms
yakından ilişkili kimse ya da şey first cousin i.
yakından takip etmek be at the heels of f.
yakından takip etmek tread upon one's heels f.
yakından takip etmek tread upon the heels of f.
yakından takip etmek be at the heels of f.
yakından takip etmek be on the heels of f.
(birini ya da bir şeyi) yakından takip etmek keep (close) watch for (someone or something) f.
(birini veya bir şeyi) yakından takip etmek keep close tabs on (someone or something) f.
gelişmeleri yakından takip etmek stay abreast of (someone or something) f.
bir şeyi yakından takip etmek be in hot pursuit of something f.
bir şeyin daha yakından tanınmasını veya anlaşılmasını sağlamak bring something home f.
yakından bakmak/incelemek/görmek look under the bonnet f.
yakından izlemek keep a close watch on f.
yakından takip etmek be at somebody's heels f.
yakından bakmak/incelemek/görmek look under the hood f.
yakından ilgilenmeye başlamak engage with f.
yakından izlemek watch like a hawk f.
(birini/bir şeyi) yakından izlemek keep a beady eye on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) dikkatle/yakından takip etmek keep a beady eye on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) yakından izlemek keep one's beady eye on (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) dikkatle/yakından takip etmek keep one's beady eye on (someone or something) f.
beklenenle uzaktan yakından alakası olmamak leave lots to be desired f.
(birini) yakından takip etmek tread on (one's) heels f.
birini yakından takip etmek tread on somebody’s heels f.
yakından ilgili olmak be plugged in f.
yakından incelemek eye up f.
uzaktan yakından alakası olmamak be wide of the mark f.
uzaktan yakından alakası olmamak fall wide of the mark f.
(bir şeyi) yakından takip etmek keep astride of (something) f.
(bir şey) hakkında yakından/sürekli bilgi sahibi olmak keep astride of (something) f.
(bir şeydeki) gelişmeleri yakından takip etmek keep astride of (something) f.
bir şeyle uzaktan yakından alakası olmamak be far removed from something f.
bir şeyle uzaktan yakından alakası olmamak be ffurther removed from something f.
bir şeyle uzaktan yakından alakası olmamak be furthest removed from something f.
(birini) yakından takip etmek be breathing down (one's) neck f.
birini yakından takip etmek be breathing down someone's neck f.
(bir şeyle) yakından ilgili olmak be plugged into (something) f.
uzaktan yakından alakası olmamak be wide of the mark f.
uzaktan yakından alakası olmamak fall wide of the mark f.
(bir şeyle) yakından bağlantılı ilerlemek go hand in hand (with something) f.
(birini/bir şeyi) yakından izlemek/takip etmek keep (a) close watch on (someone or something) f.
yakından izlemek/takip etmek keep (close) watch f.
(birini/bir şeyi) yakından izlemek/takip etmek keep (close) watch over (someone or something) f.
yakından izlemek keep a (close) watch f.
(birini/bir şeyi) yakından izlemek/takip etmek keep a close eye on (someone or something) f.
birini/bir şeyi yakından izlemek/takip etmek keep a close eye/watch on somebody/something f.
(birini/bir şeyi) sürekli/yakından izlemek keep a close rein on (someone or something) f.
bir şeyi yakından takip etmek keep abreast of something f.
(birini/bir şeyi) yakından gözlemlemek ride herd on (someone or something) f.
(bir şeyi) sıkı/yakından takip etmek stay on top of (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) yakından izlemek watch (someone or something) like a hawk f.
(birini/bir şeyi) yakından izlemek watch (someone or something) with an eagle eye f.
çok yakından up close and personal s.
birini/bir şeyi yakından takip eden abreast of someone or something s.
(yakından) incelenmekte under (close) scrutiny s.
(yakından) izlenmekte under (close) scrutiny s.
yakından ilgilenerek on the job zf.
Konuyla uzaktan yakından bir ilgisi var mı? what's that got to do with the price of cheese? expr.
konuyla uzaktan yakından bir ilgisi var mı? what's that got to do with the price of tea in china? expr.
konuyla uzaktan yakından bir ilgisi var mı? what does that have to do with the price of tea in china? expr.
doğrulukla yakından uzaktan ilgisi yok nothing could be further from my mind expr.
gerçek olmakla yakından uzaktan ilgisi yok nothing could be further from the truth expr.
yakından takip eden at (one's) heels expr.
yakından takip eden at someone's heels expr.
uzaktan yakından alakasız not anywhere near expr.
(bir şeyi) yakından incelersen büyük ihtimalle altından (başka bir şey) çıkar scratch (something) and you'll find (something else) expr.
bir şeye yakından bak, iç yüzünü gör scratch a ... and find a … expr.
a'ya biraz yakından bakarsan içinde yatan b'yi göreceksin/görürsün scratch a and you’ll find b expr.
(bir şeyle) uzaktan yakından alakası yok a far cry from (something) expr.
bir şeyle uzaktan yakından alakası yok far cry from something expr.
(bir şeyi) yakından incelersen büyük ihtimalle altından (başka bir şey) çıkar scratch a and you'll find b expr.
Speaking
seni daha yakından tanımayı isterim I would like to know you better expr.
sizi yakından tanımak istiyorum I want to get to know you expr.
seni daha yakından tanımayı isterim I would like to know you more expr.
sizi yakından tanımak istiyorum I'd like to get to know you better expr.
yakından geçti it passed close expr.
Trade/Economic
müşteriyi yakından bilme ve bu doğrultuda müşterinin istek ve ihtiyaçlarını en hızlı ve en etkin şekilde karşılayabilme customer intimacy i.
yakından izleme stratejisi fast-follower strategy i.
mobilite sisteminin bir parçası veya bu sistemle yakından ilişkili olan organizasyon unsurları veya faaliyetleri management and control system (mobility) i.
Law
araziyle yakından bağlantılı olabilecek şeylerin hakları heritable rights [scotland] i.
(kişi veya grubun) hareketlerini yakından izlemek surveille f.
Politics
vatandaşları yakından gözetleyen totaliter bir rejimin başı big brother i.
Computer
yakından izlenen hot-tracked s.
Textile
modayı yakından takip etme fashion-mongering s.
Aeronautic
(uçuş görevlerinde) yakından kontrol close control i.
Psychology
yakından uzağa gelişme proximodistal development i.
Parasitology
ısırıcı bitlere benzeyip yakından akraba olmayan çeşitli bitlere verilen ad louse i.
Physics
spektrumda yakından bitişik set halinde üç çizgi triplet i.
Chemistry
prokain ile kimyasal olarak yakından ilişkili olan bir kristal bazik ester tetracaine i.
tiyoindigodan türetilen veya tiyoindigo ile yakından ilişkili çeşitli küp boyalarından herhangi biri thioindigo i.
Biology
başka biriyle özellikleri, yapısı bakımından yakından ilişkili bitki, hayvan, madde ally i.
kitin ile yakından ilişkili azotlu bir madde hyalin i.
kitin ile yakından ilişkili azotlu bir madde hyaline i.
polyporaceae ile yakından ilişkili bir mantar familyası fistulinaceae i.
polyporaceae ile yakından ilişkili bir mantar familyası family fistulinaceae i.
heterozigot durumda birbirine çok yakından bağlı (iki gen) cis s.
Biochemistry
e vitamini formları ile yakından ilişkili, yağda çözünen alkol grubu tocotrienol i.
Marine Biology
pasifik ve hint okyanuslarında görülen, üçkuyruk balığı ile yakından ilişkili bir balık tripletail (lobotes pacificus) i.
pasifik ve hint okyanuslarında görülen, üçkuyruk balığı ile yakından ilişkili bir balık tripletail (lobotes erate) i.
pasifik ve hint okyanuslarında görülen, üçkuyruk balığı ile yakından ilişkili bir balık pacific tripletail i.
Zoology
güney amerika'ya özgü, kobaylarla yakından akraba olan büyük ve yarı amfibi bir kemirgen moco i.
güney amerika'ya özgü, kobaylarla yakından akraba olan büyük ve yarı amfibi bir kemirgen kerodon rupestris i.
çinçilya ile yakından bağlantılı çeşitli tünel kazıcı güney amerika kemirgenlerine verilen ad chinchillone i.
çinçilya ile yakından bağlantılı çeşitli tünel kazıcı güney amerika kemirgenlerine verilen ad viscache i.
çinçilya ile yakından bağlantılı çeşitli tünel kazıcı güney amerika kemirgenlerine verilen ad biscacha i.
koyun ile yakından ilişkili bir hayvan ovine i.
Botanic
akasya ile yakından ilişkili bitkilere verilen ad thorny acacia i.
orta amerika'da yetişen kauçuk ağacı ile yakından ilişkili bir ağaç tuno (castilloa fallax) i.
orta amerika'da yetişen kauçuk ağacı ile yakından ilişkili bir ağaç tunu i.
arabis cinsi ile yakından ilişkili, hardal familyasından bir bitki cinsi arabidopsis i.
arabis cinsi ile yakından ilişkili, hardal familyasından bir bitki cinsi genus arabidopsis i.
gladiçya ve akasya cinsleriyle yakından akraba olan çeşitli ağaçlara verilen ad locust tree i.
teksas ve meksika'da yetişen ve porlieria cinsine mensup olup guaiacum cinsi ağaçlarla yakından akraba olan bir ağaç guaiacum i.
teksas ve meksika'da yetişen ve porlieria cinsine mensup olup guaiacum cinsi ağaçlarla yakından akraba olan bir ağacın ahşabı guaiacum i.
teksas ve meksika'da yetişen ve porlieria cinsine mensup olup guaiacum cinsi ağaçlarla yakından akraba olan bir ağaçtan elde edilen reçineli sıvı guaiacum i.
Breeding
arap atı ile yakından ilişkili türk atı turk i.
Linguistics
hint-avrupa dil ailesinin hintçe dalına ait olan ve pencapça ile yakından ilişkili pakistan dilleri grubu lahnda i.
ndebele etnik grubuna ait, güney afrika'da konuşulan zulu ile yakından ilgili olan nguni dili ndebele i.
kuzey nijerya'da konuşulan ve hausa dili ile yakından ilişkili bir çad dili angas i.
bengalce ile yakından ilişkili assam halkı tarafından konuşulan magadhan dili asamiya i.
bengalce ile yakından ilişkili assam halkı tarafından konuşulan magadhan dili assamese i.
hint-avrupa dil ailesinin hint şubesine ait olup ve bengalce ile yakından ilişkili olan assam eyaletinin resmi dili assamese i.
hint-avrupa dil ailesinin hint şubesine ait olup ve bengalce ile yakından ilişkili olan assam eyaletinin resmi dili asamiya i.
Archaeology
tarihi eserlerin yüzeylerini ve kenarlarını yakından inceleyerek işlevlerini tanımlamak amacıyla kullanılan bir arkeolojik bir yöntem use-wear analysis i.
Sport
top süren takım arkadaşını yakından takip eden oyuncu trailer i.
yarattığı düşük hava basıncından yararlanmak için başka yarışçıyı yakından takip etmek draft f.
Basketball
basketbolda potaya yakından yapılan atış layup i.
basketbolda potaya yakından yapılan atış lay-up i.
Art
üreten kişinin başka bir eseriyle yakından ilişkili eser companion piece i.
Cinema
(filme) sahnedeki hareketi yakından takip veya taklit eden bir müzik eklemek mickey-mouse f.
Photography
yakından çekilen resim close-up i.
yakından çekilen fotoğraf close up i.
nesnelerin çok yakından ve detaylı olarak çekildiği fotoğrafçılıkta kullanılan bir objektif macro lens i.
Latin
şahsi ve kişiyle yakından bağlantılı tecrübenin niteliği/doğası qualia i.
şahsi ve kişiyle yakından bağlantılı tecrübenin niteliği/doğası quale i.
Archaic
diğerine yakından benzeyen şey similitude i.
Ornithology
fırtına kuşuyla yakından akraba, renk ve boyut olarak martıya benzeyen, kuzey atlantik'te bol miktarda bulunan bir kutup kuşu noddy (fulmarus glacialis) i.
fırtına kuşuyla yakından akraba, renk ve boyut olarak martıya benzeyen, kuzey atlantik'te bol miktarda bulunan bir kutup kuşu northern fulmar i.
fırtına kuşuyla yakından akraba, renk ve boyut olarak martıya benzeyen, kuzey atlantik'te bol miktarda bulunan bir kutup kuşu arctic fulmar i.
ispinozgiller ile yakından ilişkili bir ötücü kuş familyası thraupidae i.
Slang
(araba) çok yakından hızla geçmek blow someone's doors off f.
heteroseksüellikle uzaktan yakından alakası olmayan (as) queer as a nine-bob note [uk] expr.
Modern Slang
uzaktan güzel görünen fakat yakından çirkin olan kimse a full-on monet i.