favour - Türkisch Englisch Wörterbuch

favour

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "favour" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 111 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
favour n. iyilik
Could you do me a favour and drop off this box at Jim's?
Bana bir iyilik yapıp bu kutuyu Jim'e bırakabilir misin?

More Sentences
favour v. kayırmak
Those countries and companies that use a lot of nuclear or hydroelectric power are being favoured.
Çok fazla nükleer ya da hidroelektrik enerji kullanan ülkeler ve şirketler kayırılıyor.

More Sentences
General
favour n. sevilme
Ronaldo is very much in favor with the media.
Ronaldo medya tarafından çok seviliyor.

More Sentences
favour n. destek
I am very much in favour of this programme.
Ben bu programa büyük destek veriyorum.

More Sentences
favour n. imtiyaz
The professor is clearly showing favour to her.
Profesör açıkça ona imtiyaz geçiyor.

More Sentences
favour n. fayda
This does no favours, either for Europe or for human rights.
Bu ne Avrupa'ya ne de insan haklarına hiçbir fayda sağlamamaktadır.

More Sentences
favour n. leh
The board voted in favour of the project.
Yönetim kurulu projenin lehinde oy kullandı.

More Sentences
favour n. yan
I am in favour of these interests being disclosed.
Ben bu çıkarların açıklanmasından yanayım.

More Sentences
favour n. hediye
They handed out party favours at the event.
Etkinlikte parti hediyeleri dağıttılar.

More Sentences
favour v. desteklemek
It is already becoming evident that a majority in the Convention favours this position.
Konvansiyon'da çoğunluğun bu tutumu desteklediği şimdiden belli olmaya başladı.

More Sentences
favour v. tercih etmek
We favour Article 31 over Article 30.
Madde 31'i Madde 30'a tercih ediyoruz.

More Sentences
favour v. yana olmak
I am in favour of a system based on the informed consent of every consumer.
Ben her tüketicinin bilgilendirilmiş rızasına dayalı bir sistemden yanayım.

More Sentences
Law
favour v. kayırmak
Those countries and companies that use a lot of nuclear or hydroelectric power are being favoured.
Çok fazla nükleer ya da hidroelektrik enerji kullanan ülkeler ve şirketler kayırılmaktadır.

More Sentences
Common Usage
favour n. lütuf
favour v. iyilik etmek
General
favour n. himmet
favour n. yardım
favour n. hediye sürpriz
favour n. kayırma
favour n. kerem
favour n. lütuf
favour n. iltimas
favour n. şeref nişanı
favour n. ayrıcalık
favour n. beğenilme
favour n. ata
favour n. kayra
favour n. koruma
favour n. onay
favour n. atiyye
favour n. teveccüh
favour n. lütfet
favour n. iltifat
favour n. onaylama
favour n. güleryüz
favour n. yakınlık
favour n. dostça davranış
favour n. taraf
favour n. sempati
favour n. beğenme
favour n. inayet
favour n. ufak hediye (bir davete katılanlara verilen)
favour n. çehre
favour n. sevgi
favour n. taltif
favour n. rozet
favour n. kurdele
favour n. armağan
favour n. sima
favour n. taraftarlık
favour n. himaye
favour n. yüz
favour n. hak
favour n. müsaade
favour n. şeref
favour n. ruhsat
favour n. taviz
favour n. ödün
favour n. kabul
favour n. avantaj
favour n. üstünlük
favour n. çıkar
favour n. yarar
favour n. menfaat
favour n. ilgi
favour n. alaka
favour n. (özellikle kadın tarafından izin verilen) cinsel yakınlık
favour n. bir şey karşılığında seks yapma
favour n. güzellik
favour n. popüler olma
favour v. tutmak
favour v. kabul etmek
favour v. şereflendirmek
favour v. iltimas etmek
favour v. benzemek
favour v. onaylamak
favour v. yardımda bulunmak
favour v. vermek
favour v. yüreklendirmek
favour v. lütfetmek
favour v. uygun görmek
favour v. kollamak
favour v. korumak
favour v. gözetmek
favour v. tarafını tutmak
favour v. lehte olmak
favour v. rahatlatmak
favour v. kolaylaştırmak
favour v. kıyak yapmak
favour v. daha avantajlı olmak
favour v. başarılı olma olasılığını arttırmak
favour v. başarısını arttırmak
favour v. özenli davranmak
favour v. görünüşü benzemek
favour v. bir diğerine benzemek
Law
favour n. lütuf
favour v. hoşgörmek
favour v. kollamak
favour v. taraf tutmak
Archaic
favour n. görünüş
favour n. hal
favour n. durum
favour n. görünüm
favour n. surat
favour n. şeytan tüyü
favour n. müsamaha
favour n. yüz verme
favour n. anlayış gösterme
favour n. boyun eğme
favour n. hoşgörü
favour n. göz yumma

Bedeutungen, die der Begriff "favour" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 150 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
ask a favour v. iyilik istemek
I would like to ask a favour of you.
Sizden bir iyilik isteyeceğim.

More Sentences
Phrases
in favour expr. kabul edilmiş
That amendment was adopted with 22 votes in favour, 2 against and 2 abstentions.
Bu değişiklik 22 lehte, 2 aleyhte ve 2 çekimser oyla kabul edildi.

More Sentences
in favour of expr. lehinde
That is why we voted in favour of the report.
Bu nedenle rapor lehinde oy kullandık.

More Sentences
in my favour expr. lehimde
Fate has turned in my favour.
Kader benim lehime döndü.

More Sentences
Colloquial
in your favour expr. sizin lehinize
You can obviously count on this Parliament being predisposed in your favour.
Bu Parlamentonun sizin lehinize karar vereceğine açıkça güvenebilirsiniz.

More Sentences
Idioms
return the favour v. iyiliğe karşılık vermek
Now third countries must return the favour.
Şimdi üçüncü ülkeler de bu iyiliğe karşılık vermelidir.

More Sentences
Politics
vote in favour n. lehte oy
This is why we have abstained overall and have voted in favour in the particular case of Cyprus.
Bu nedenle genel olarak çekimser kaldık ve Kıbrıs özelinde lehte oy kullandık.

More Sentences
General
favour [obsolete] n. mektupla iletişim
favour [obsolete] n. muhabere
favour [obsolete] n. yüzde karakteristik özellik
favour [obsolete] n. onaylanan şey
be in favour of v. taraftar olmak
do the favour v. lütfetmek
win favour in somebody's eyes v. teveccühünü kazanmak
ask a favour of somebody v. ricada bulunmak
repay a favour v. minnet altında kalmamak
show favour v. teveccüh göstermek
do a favour v. inayet etmek
favour with v. vermek
do somebody a favour v. kıyak yapmak
look with favour on v. hoşgörmek
find favour in somebody's eyes v. gözüne girmek
show favour v. kayırmak
do somebody a great favour v. kıyak yapmak
fall from favour v. gözden düşmek
do somebody a favour v. iyilik etmek
look with favour on v. hoş karşılamak
win somebody's favour v. gözüne girmek
fall from favour v. yıldızı sönmek
find favour v. rağbet görmek
do a favour v. iyilik etmek
do a favour v. iyilikte bulunmak
bestow a favour v. iyilik etmek
bestow a favour v. iyilikte bulunmak
do somebody a favour v. birine bir iyilikte bulunmak
do somebody a favour v. birine iyilik yapmak
curry favour with somebody v. -e yaltaklanmak
curry favour with somebody v. -e yaranmak
go out of favour v. rağbetini kaybetmek
lose favour v. rağbetini kaybetmek
get in favour v. rağbet görmek
do favour v. iyilik yapmak
do someone a favour v. iyiliği dokunmak
lose favour v. gözden düşmek
do a favour v. insanlık yapmak
make a decision in favour of v. lehinde karar vermek
do a favour v. bir iyilik yapmak
do a favour v. iyilik yapmak
call in a favour v. (eskiden yapılmış olan) bir iyiliğin karşılanmasını / geri ödenmesini istemek
be in favour v. lehte olmak
favour of v. lehte olmak
ask for a favour v. bir iyilik istemek
do a favour v. bir iyilik yapmak
ask for a favour v. iyilik istemek
under favour of adj. münasebetiyle
under favour of adj. yardımıyla
out of favour adj. tasvip edilmemiş
under favour of adj. sayesinde
out of favour adj. kabul edilmemiş
under favour of adj. sayesinde münasebetiyle
out of favour adj. istenmeyen
out of favour adj. gözden düşmüş
by favour of adv. aracılığıyla
by favour of adv. vasıtasıyla
by favour of adv. eliyle
by favour of adv. in aracılığıyla
Phrasals
ingratiate oneself into someone's favour v. birine hoş/şirin gözükmeye/ kendini sevdirmeye çalışmak
ingratiate oneself into someone's favour v. (birine) yaltaklanmak
Phrases
in favour expr. gözde
in his favour expr. emrine
as a favour expr. iyilik olarak
in one's favour expr. kendi lehine
in favour of him expr. lehinde
in someone's favour expr. lehine
in favour of expr. lehine
in favour of expr. leyhine
without fear or favour expr. kimseden korkmadan ve kimseye boyun eğmeden
in one's favour expr. lehine
in his favour expr. lehinde
with your favour expr. sayenizde
in favour expr. tasdikli
in someone's favour expr. yararına
Colloquial
go in one's favour v. birinin lehine karar verilmek
gain favour v. prim yapmak
court favour v. yalakalık yaparak birinin gözüne girmeye çalışmak
court favour v. yaltaklanmak
curry favour v. yaltaklanmak
curry favour v. yalakalık yaparak birinin gözüne girmeye çalışmak
do me a favour [uk/australia] expr. daha neler
Idioms
favour something over something else v. bir şeyi başka bir şeye yeğlemek
call in a favour v. bir zamanlar yapılmış olan bir iyiliğin karşılığını istemek
fall out of favour v. çaptan düşmek
call in a favour v. eski alacakları/borçları (iyilikleri) tahsil etmek
fall out of favour v. gözden düşmek
go in someone's favour v. lehine dönüşmek
go in someone's favour v. lehine değişmek
go in someone's favour v. lehine dönmek
curry favour v. yalakalık ederek birinin gözüne girmeye çalışmak
curry favour v. yalakalanmak
curry favour v. yaltaklanmak
court favour v. yaltaklanmak
court favour v. yalakalanmak
court favour v. yalakalık yapmak
court favour v. yalakalık ederek birinin gözüne girmeye çalışmak
curry favour v. yalakalık yapmak
be (all) in favour of something/of doing something v. bir şeyi/bir şeyi yapmayı desteklemek
be (all) in favour of something/of doing something v. bir şeyin/bir şey yapmanın destekçisi olmak
be (all) in favour of something/of doing something v. bir şeyden/bir şeyi yapmaktan yana olmak
be in favour of something/of doing something v. bir şeyi/bir şeyi yapmayı desteklemek
be in favour of something/of doing something v. bir şeyin/bir şey yapmanın destekçisi olmak
be in favour of something/of doing something v. bir şeyden/bir şeyi yapmaktan yana olmak
load the dice in favour of someone v. birinin lehine hile yapmak
load the dice in favour of someone v. birine dezavantaj yaratmak
load the dice in favour of someone v. durumu birinin başarılı olacağı şekilde ayarlamak
out of favour adj. onaylanmamış
out of favour adj. tasdik edilmemiş
in favour of prep. lehine
in high favour expr. çok popüler
out of favour expr. dışlanmış
in high favour expr. çok gözde
in favour of expr. -in avantajına
in favour of expr. -in yararına
in favour of expr. yararına
out of favour expr. uygun bulunmamış
in favour of expr. -in çıkarına
in somebody's/something's favour expr. birinin/bir şeyin lehine/lehinde
in somebody's/something's favour expr. birinin/bir şeyin avantajına/yararına
in somebody's/something's favour expr. birinden/bir şeyden yana
Formal
ask a favour v. minnet etmek
Speaking
do me favour expr. bir güzellik yap
do me favour expr. bana bir iyilik yap
do us all a favour expr. bize bir iyilik yap
do me a favour! expr. bana bir iyilik yap!
can you do me a favour? expr. bana bir iyilik yapar mısın?
do me a favour expr. bana bir iyilik yap
do me a favour and smile expr. bana bir iyilik yap ve gülümse
let's do him a favour expr. ona bir iyilik yapalım
do yourself a favour expr. kendine bir iyilik yap
let's do her a favour expr. ona bir iyilik yapalım
do me a favour expr. yap bana bir güzellik
Trade/Economic
favour tariff n. ikramlı tarife
amount of obligations granted such as guarantees, commitments, bailments, endorsements in favour of the shareholders, participations and subsidiaries n. ortaklar, iştirakler ve bağlı ortaklıklar lehine verilen garanti, taahhüt, kefalet, aval, ciro gibi yükümlülüklerin tutarı
Law
relinquishment in favour of the grand chamber n. büyük daire lehine yargı yetkisinden feragat
gathering evidence in favour of the accused n. sanığın lehinde olan delillerin toplanması
in favour of expr. lehine
in favour of owner expr. malik lehine
in favour of accused expr. sanık lehine
Politics
opinion in favour n. olumlu görüş
grace-and-favour [uk] adj. hükümdarın teşekkürlerini sunmak için birine ücretsiz kiraladığı (ev, daire)
Ottoman Turkish
ask a favour v. müdana etmek