|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
çıkarmak |
eject v.
|
|
Press the small button to eject the CD from the computer.
CD'yi bilgisayardan çıkarmak için küçük düğmeye basın.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
çıkarmak |
subtract v.
|
|
We could neither add nor subtract anything.
Hiçbir şey ekleyemiyor ya da çıkaramıyoruz.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
çıkarmak |
take out v.
|
|
It is precisely those people that we need to take out of their Learning isolation.
Öğrenim izolasyonundan çıkarmamız gerekenler tam da bu insanlardır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
çıkarmak |
remove v.
|
|
The bouquet looks better when you remove the roses.
Gülleri çıkardığınızda buket daha hoş duruyor.
More Sentences
|
General |
|
5 |
General |
çıkarmak |
strike v.
|
|
The truth is that this disease can strike anywhere and at any time.
Gerçek şu ki, bu hastalık her yerde ve her zaman ortaya çıkabilir.
More Sentences
|
6 |
General |
çıkarmak |
get off v.
|
|
What time do you usually get off from work?
Genelde işten kaçta çıkarsın?
More Sentences
|
7 |
General |
çıkarmak |
put out v.
|
|
Tom put out his hand and stopped Mary.
Tom elini çıkardı ve Mary'yi durdurdu.
More Sentences
|
8 |
General |
çıkarmak |
get v.
|
|
Okay, we need to get you out of here fast.
Tamam, seni buradan hemen çıkarmamız lazım.
More Sentences
|
9 |
General |
çıkarmak |
take v.
|
|
Radiation protection takes up to EUR 50 million.
Radyasyondan korunma 50 milyon Euro'ya kadar çıkıyor.
More Sentences
|
10 |
General |
çıkarmak |
give off v.
|
|
Plants give off oxygen as they make food.
Bitkiler yemek yaparken oksijen çıkarır.
More Sentences
|
11 |
General |
çıkarmak |
out v.
|
|
Tom whipped out his smartphone.
Tom akıllı telefonunu çıkardı.
More Sentences
|
12 |
General |
çıkarmak |
drop v.
|
|
Your name was dropped from the list.
Adınız listeden çıkarıldı.
More Sentences
|
13 |
General |
çıkarmak |
pull off v.
|
|
Tom pulled off his shirt.
Tom gömleğini çıkardı.
More Sentences
|
14 |
General |
çıkarmak |
produce v.
|
|
At this point, I do not believe it will be easy to produce a directive which everyone can support.
Bu noktada, herkesin destekleyebileceği bir yönerge çıkarmanın kolay olacağına inanmıyorum.
More Sentences
|
15 |
General |
çıkarmak |
cause v.
|
|
The lessons learnt about the SAPARD programme are also cause for concern.
SAPARD programından çıkarılan dersler de endişe kaynağıdır.
More Sentences
|
16 |
General |
çıkarmak |
make out v.
|
|
Do you think you can make out the list in an hour?
Listeyi bir saat içinde çıkarabilir misin sence?
More Sentences
|
17 |
General |
çıkarmak |
start v.
|
|
I don't know who started the fire.
Yangını kimin çıkardığını bilmiyorum.
More Sentences
|
18 |
General |
çıkarmak |
let out v.
|
|
He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
O, abartılı bir inilti çıkardı ve elini kapı tokmağına koydu.
More Sentences
|
19 |
General |
çıkarmak |
shoot out v.
|
|
The volcano shoots out flames and lava.
Yanardağ alevler ve lav çıkarıyor.
More Sentences
|
20 |
General |
çıkarmak |
provoke v.
|
|
Tom tried to provoke a fight.
Tom kavga çıkarmaya çalıştı.
More Sentences
|
|
21 |
General |
çıkarmak |
pull out v.
|
|
After the operation is completed, the flash drive can be pulled out.
İşlem tamamlandıktan sonra flash sürücü çıkarılabilir.
More Sentences
|
22 |
General |
çıkarmak |
drive out v.
|
|
One nail drives out another.
Bir çivi diğerini çıkarır.
More Sentences
|
23 |
General |
çıkarmak |
slip off v.
|
|
Tom slipped off his shoes.
Tom ayakkabılarını çıkardı.
More Sentences
|
24 |
General |
çıkarmak |
pick out v.
|
|
Tom picked out a yellow shirt for me to try on.
Tom denemem için sarı bir gömlek çıkardı.
More Sentences
|
25 |
General |
çıkarmak |
read v.
|
|
I wouldn't read too much into it.
Çok fazla anlam çıkarmazdım.
More Sentences
|
26 |
General |
çıkarmak |
scratch v.
|
|
I scratched him; he was too old to race for this league.
Ben onu çıkardım; bu ligde yarışmak için çok yaşlıydı.
More Sentences
|
27 |
General |
çıkarmak |
disconnect v.
|
|
Sami disconnected all the cables.
Sami tüm kabloları çıkardı.
More Sentences
|
28 |
General |
çıkarmak |
find v.
|
|
We now find, however, that two of the reports are giving us serious problems.
Ancak şimdi raporlardan ikisinin bize ciddi sorunlar çıkardığını görüyoruz.
More Sentences
|
29 |
General |
çıkarmak |
raise v.
|
|
I should also like to raise the point about international funding for decommissioning.
Ayrıca hizmetten çıkarma için uluslararası finansman konusuna da değinmek istiyorum.
More Sentences
|
30 |
General |
çıkarmak |
elicit v.
|
|
In the process of discussions between the groups we elicited the facts, which even they had to agree.
Gruplar arasındaki tartışmalar sürecinde onların bile kabul etmek zorunda kaldığı gerçekleri ortaya çıkardık.
More Sentences
|
31 |
General |
çıkarmak |
leave out v.
|
|
This part of the report may be left out.
Raporun bu bölümü çıkarılabilir.
More Sentences
|
32 |
General |
çıkarmak |
eject v.
|
|
Press the small button to eject the CD from the computer.
CD'yi bilgisayardan çıkarmak için küçük düğmeye basın.
More Sentences
|
33 |
General |
çıkarmak |
publish v.
|
|
Her husband plans to publish a new monthly magazine.
Kocası yeni bir aylık dergi çıkarmayı planlıyor.
More Sentences
|
34 |
General |
çıkarmak |
exude v.
|
|
During mating season many animals exude strong fragrances.
Çiftleşme sezonunda birçok hayvan güçlü güzel kokular çıkarır.
More Sentences
|
35 |
General |
çıkarmak |
get out v.
|
|
Mom got out of the hospital a few days later.
Annem birkaç gün sonra hastaneden çıkarıldı.
More Sentences
|
36 |
General |
çıkarmak |
present v.
|
|
It contains all the dilemmas that situations like this normally present.
Bu gibi durumların normalde ortaya çıkardığı tüm ikilemleri içeriyor.
More Sentences
|
37 |
General |
çıkarmak |
infer v.
|
|
From these figures, which are already, in themselves, quite clear, two things can be inferred.
Zaten kendi içinde oldukça net olan bu rakamlardan iki şey çıkarılabilir.
More Sentences
|
38 |
General |
çıkarmak |
oust v.
|
|
Such personal attacks must be ousted from this House forever.
Bu tür kişisel saldırılar bu Meclisten sonsuza kadar çıkarılmalıdır.
More Sentences
|
39 |
General |
çıkarmak |
place v.
|
|
I can't quite place his accent.
Aksanını tam olarak çıkaramıyorum.
More Sentences
|
40 |
General |
çıkarmak |
put v.
|
|
Is there a farmer who puts his animals out to pasture who can guarantee that they have not ingested wind-borne GMOs?
Hayvanlarını meraya çıkaran bir çiftçi, onların rüzgârla taşınan GDO'ları yutmadıklarını garanti edebilir mi?
More Sentences
|
|
41 |
General |
çıkarmak |
stick out v.
|
|
Open your mouth and stick out your tongue.
Ağzını aç, dilini çıkar.
More Sentences
|
42 |
General |
çıkarmak |
strip off v.
|
|
If you fall into the water, you should strip off all wet clothes.
Eğer suya düşersen, tüm ıslak kıyafetlerini çıkarmalısın.
More Sentences
|
43 |
General |
çıkarmak |
bring out v.
|
|
What is crucial is to bring out the truth.
Önemli olan gerçeği ortaya çıkarmaktır.
More Sentences
|
44 |
General |
çıkarmak |
take off v.
|
|
They unlocked them, took off the rope that was binding them and then 20 minutes later they were locked and bound again.
Kapıların kilidini açtılar, onları bağlayan ipi çıkardılar ve 20 dakika sonra tekrar kilitlenip bağlandılar.
More Sentences
|
45 |
General |
çıkarmak |
remove v.
|
|
The bouquet looks better when you remove the roses.
Gülleri çıkardığınızda buket daha hoş duruyor.
More Sentences
|
46 |
General |
çıkarmak |
exclude v.
|
|
That does not, however, mean that imprisonment and deportation should be excluded as punishments for serious crimes.
Ancak bu, hapis ve sınır dışı edilmenin ciddi suçların cezası olmaktan çıkarılması gerektiği anlamına da gelmiyor.
More Sentences
|
47 |
General |
çıkarmak |
take out v.
|
|
It is precisely those people that we need to take out of their Learning isolation.
Öğrenim izolasyonundan çıkarmamız gerekenler tam da bu insanlardır.
More Sentences
|
48 |
General |
çıkarmak |
eliminate v.
|
|
That would give us an opportunity to actually eliminate malaria as a disease.
Bu bize sıtmayı gerçekten bir hastalık olmaktan çıkarma olanağı verecektir.
More Sentences
|
49 |
General |
çıkarmak |
extract v.
|
|
He has extracted a great many examples from the grammar book.
O, dil bilgisi kitabından pek çok örnek çıkardı.
More Sentences
|
50 |
General |
çıkarmak |
omit v.
|
|
The Commission's proposal to increase the percentage annually must at this stage be omitted from the directive.
Komisyon'un yüzdelik oranın yıllık olarak artırılmasına ilişkin önerisi bu aşamada yönergeden çıkarılmalıdır.
More Sentences
|
51 |
General |
çıkarmak |
delete v.
|
|
That brings me to material amendments to the directive, which add or delete certain important provisions.
Bu da beni yönergeye bazı önemli hükümler ekleyen ya da çıkaran maddi değişikliklere getiriyor.
More Sentences
|
52 |
General |
çıkarmak |
subtract v.
|
|
We could neither add nor subtract anything.
Hiçbir şey ekleyemiyor ya da çıkaramıyoruz.
More Sentences
|
53 |
General |
çıkarmak |
strip v.
|
|
She stripped off her shirt and threw it in the laundry basket.
Gömleğini çıkardı ve çamaşır sepetine attı.
More Sentences
|
54 |
General |
çıkarmak |
take up v.
|
|
I was taken up to the third floor.
Beni üçüncü kata çıkardılar.
More Sentences
|
55 |
General |
çıkarmak |
make v.
|
|
Make of that what you can.
Bundan ne çıkarırsanız çıkarın.
More Sentences
|
56 |
General |
çıkarmak |
draw v.
|
|
He opened the trunk and drew out a box.
Bagajı açarak içinden bir kutu çıkardı.
More Sentences
|
57 |
General |
çıkarmak |
withdraw v.
|
|
The child reached out and withdrew a toy from the chest.
Çocuk uzandı ve sandıktan bir oyuncak çıkardı.
More Sentences
|
Phrasals |
|
58 |
Phrasals |
çıkarmak |
subtract from (something) v.
|
|
It neither adds to nor subtracts from the problem.
Soruna ne bir şey ekler ne de ondan bir şey çıkarır.
More Sentences
|
59 |
Phrasals |
çıkarmak |
get off v.
|
|
What time do you usually get off from work?
Genelde işten kaçta çıkarsın?
More Sentences
|
Law |
|
60 |
Law |
çıkarmak |
oust v.
|
|
Such personal attacks must be ousted from this House forever.
Bu tür kişisel saldırılar bu Meclisten sonsuza kadar çıkarılmalıdır.
More Sentences
|
61 |
Law |
çıkarmak |
enact v.
|
|
Whatever legislation we enact will remain a paper tiger if we do not enforce it.
Hangi mevzuatı çıkarırsak çıkaralım, eğer onu uygulamazsak içi boş bir tehdit olarak kalacaktır.
More Sentences
|
Technical |
|
62 |
Technical |
çıkarmak |
delete v.
|
|
That brings me to material amendments to the directive, which add or delete certain important provisions.
Bu da beni yönergeye bazı önemli hükümler ekleyen ya da çıkaran maddi değişikliklere getiriyor.
More Sentences
|
63 |
Technical |
çıkarmak |
remove v.
|
|
The bouquet looks better when you remove the roses.
Gülleri çıkardığınızda buket daha hoş duruyor.
More Sentences
|
64 |
Technical |
çıkarmak |
take out v.
|
|
It is precisely those people that we need to take out of their Learning isolation.
Öğrenim izolasyonundan çıkarmamız gerekenler tam da bu insanlardır.
More Sentences
|
65 |
Technical |
çıkarmak |
strip v.
|
|
She stripped off her shirt and threw it in the laundry basket.
Gömleğini çıkardı ve çamaşır sepetine attı.
More Sentences
|
66 |
Technical |
çıkarmak |
subtract v.
|
|
We could neither add nor subtract anything.
Hiçbir şey ekleyemiyor ya da çıkaramıyoruz.
More Sentences
|
67 |
Technical |
çıkarmak |
omit v.
|
|
The Commission's proposal to increase the percentage annually must at this stage be omitted from the directive.
Komisyon'un yüzdelik oranın yıllık olarak artırılmasına ilişkin önerisi bu aşamada yönergeden çıkarılmalıdır.
More Sentences
|
Computer |
|
68 |
Computer |
çıkarmak |
delete v.
|
|
That brings me to material amendments to the directive, which add or delete certain important provisions.
Bu da beni yönergeye bazı önemli hükümler ekleyen ya da çıkaran maddi değişikliklere getiriyor.
More Sentences
|
Slang |
|
69 |
Slang |
çıkarmak |
cough up v.
|
|
What color was the phlegm that you coughed up?
Çıkardığınız balgam ne renkti?
More Sentences
|
Common Usage |
|
70 |
Common Usage |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
71 |
Common Usage |
çıkarmak |
bare v.
|
|
General |
|
72 |
General |
çıkarmak |
bare v.
|
|
73 |
General |
çıkarmak |
descry v.
|
|
74 |
General |
çıkarmak |
educe v.
|
|
75 |
General |
çıkarmak |
off v.
|
|
76 |
General |
çıkarmak |
bruit about v.
|
|
77 |
General |
çıkarmak |
strike through v.
|
|
78 |
General |
çıkarmak |
take from v.
|
|
79 |
General |
çıkarmak |
rout out v.
|
|
80 |
General |
çıkarmak |
reject v.
|
|
|
81 |
General |
çıkarmak |
dislodge v.
|
|
82 |
General |
çıkarmak |
foot v.
|
|
83 |
General |
çıkarmak |
spit v.
|
|
84 |
General |
çıkarmak |
give forth v.
|
|
85 |
General |
çıkarmak |
extricate v.
|
|
86 |
General |
çıkarmak |
protrude v.
|
|
87 |
General |
çıkarmak |
exhaust v.
|
|
88 |
General |
çıkarmak |
strike off v.
|
|
89 |
General |
çıkarmak |
rest v.
|
|
90 |
General |
çıkarmak |
enucleate v.
|
|
91 |
General |
çıkarmak |
rule out v.
|
|
92 |
General |
çıkarmak |
discharge v.
|
|
93 |
General |
çıkarmak |
wipe up v.
|
|
94 |
General |
çıkarmak |
haul up v.
|
|
95 |
General |
çıkarmak |
order out v.
|
|
96 |
General |
çıkarmak |
kill v.
|
|
97 |
General |
çıkarmak |
excogitate v.
|
|
98 |
General |
çıkarmak |
wipe out v.
|
|
99 |
General |
çıkarmak |
draw off v.
|
|
100 |
General |
çıkarmak |
skin v.
|
|
101 |
General |
çıkarmak |
print out v.
|
|
102 |
General |
çıkarmak |
discover v.
|
|
103 |
General |
çıkarmak |
foot up v.
|
|
104 |
General |
çıkarmak |
spew out v.
|
|
105 |
General |
çıkarmak |
slip v.
|
|
106 |
General |
çıkarmak |
dismantle v.
|
|
107 |
General |
çıkarmak |
spew up v.
|
|
108 |
General |
çıkarmak |
doff v.
|
|
109 |
General |
çıkarmak |
put up v.
|
|
110 |
General |
çıkarmak |
order off v.
|
|
111 |
General |
çıkarmak |
rout up v.
|
|
112 |
General |
çıkarmak |
honk v.
|
|
113 |
General |
çıkarmak |
throw off v.
|
|
114 |
General |
çıkarmak |
blank v.
|
|
115 |
General |
çıkarmak |
throw out v.
|
|
116 |
General |
çıkarmak |
vent v.
|
|
117 |
General |
çıkarmak |
put forth v.
|
|
118 |
General |
çıkarmak |
elide v.
|
|
119 |
General |
çıkarmak |
invent v.
|
|
120 |
General |
çıkarmak |
vomit v.
|
|
121 |
General |
çıkarmak |
draw out v.
|
|
122 |
General |
çıkarmak |
emit v.
|
|
123 |
General |
çıkarmak |
disentangle v.
|
|
124 |
General |
çıkarmak |
excrete v.
|
|
125 |
General |
çıkarmak |
void v.
|
|
126 |
General |
çıkarmak |
abstract v.
|
|
127 |
General |
çıkarmak |
turn out v.
|
|
128 |
General |
çıkarmak |
expel v.
|
|
129 |
General |
çıkarmak |
expulse v.
|
|
130 |
General |
çıkarmak |
exhale v.
|
|
131 |
General |
çıkarmak |
spew forth v.
|
|
132 |
General |
çıkarmak |
winkle out v.
|
|
133 |
General |
çıkarmak |
send out v.
|
|
134 |
General |
çıkarmak |
unfix v.
|
|
135 |
General |
çıkarmak |
hawk v.
|
|
136 |
General |
çıkarmak |
displace v.
|
|
137 |
General |
çıkarmak |
winnow out v.
|
|
138 |
General |
çıkarmak |
touch off v.
|
|
139 |
General |
çıkarmak |
divest v.
|
|
140 |
General |
çıkarmak |
call forth v.
|
|
141 |
General |
çıkarmak |
evolve v.
|
|
142 |
General |
çıkarmak |
take something off v.
|
|
143 |
General |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
144 |
General |
çıkarmak |
originate v.
|
|
145 |
General |
çıkarmak |
dismiss v.
|
|
146 |
General |
çıkarmak |
detach v.
|
|
147 |
General |
çıkarmak |
pluck out v.
|
|
148 |
General |
çıkarmak |
cast off v.
|
|
149 |
General |
çıkarmak |
banish v.
|
|
150 |
General |
çıkarmak |
discard v.
|
|
151 |
General |
çıkarmak |
cast v.
|
|
152 |
General |
çıkarmak |
concoct v.
|
|
153 |
General |
çıkarmak |
substract v.
|
|
154 |
General |
çıkarmak |
expunge v.
|
|
155 |
General |
çıkarmak |
strike out v.
|
|
156 |
General |
çıkarmak |
poke v.
|
|
157 |
General |
çıkarmak |
unhinge v.
|
|
158 |
General |
çıkarmak |
make a deduction of v.
|
|
159 |
General |
çıkarmak |
scoop up v.
|
|
160 |
General |
çıkarmak |
scoop out v.
|
|
161 |
General |
çıkarmak |
scoop v.
|
|
162 |
General |
çıkarmak |
ex v.
|
|
163 |
General |
çıkarmak |
derive v.
|
|
164 |
General |
çıkarmak |
null v.
|
|
165 |
General |
çıkarmak |
remble [obsolete] v.
|
|
166 |
General |
çıkarmak |
remue [french] v.
|
|
167 |
General |
çıkarmak |
remeve [obsolete] v.
|
|
168 |
General |
çıkarmak |
avale [obsolete] v.
|
|
169 |
General |
çıkarmak |
egurgitate v.
|
|
170 |
General |
çıkarmak |
elix [obsolete] v.
|
|
171 |
General |
çıkarmak |
eloignate [obsolete] v.
|
|
172 |
General |
çıkarmak |
eloinate [obsolete] v.
|
|
173 |
General |
çıkarmak |
unfurnish v.
|
|
174 |
General |
çıkarmak |
unlodge v.
|
|
175 |
General |
çıkarmak |
unmantle v.
|
|
176 |
General |
çıkarmak |
untether v.
|
|
177 |
General |
çıkarmak |
excerp v.
|
|
178 |
General |
çıkarmak |
bleed v.
|
|
179 |
General |
çıkarmak |
lave [obsolete] v.
|
|
180 |
General |
çıkarmak |
hoof v.
|
|
181 |
General |
çıkarmak |
mount v.
|
|
182 |
General |
çıkarmak |
muster (with) v.
|
|
183 |
General |
çıkarmak |
rid v.
|
|
184 |
General |
çıkarmak |
obtrude v.
|
|
185 |
General |
çıkarmak |
deprive [obsolete] v.
|
|
186 |
General |
çıkarmak |
diminish [obsolete] v.
|
|
187 |
General |
çıkarmak |
off v.
|
|
188 |
General |
çıkarmak |
offtake [obsolete] v.
|
|
189 |
General |
çıkarmak |
rub v.
|
|
190 |
General |
çıkarmak |
improve v.
|
|
191 |
General |
çıkarmak |
deturb [obsolete] v.
|
|
192 |
General |
çıkarmak |
deturbate v.
|
|
193 |
General |
çıkarmak |
devest [obsolete] v.
|
|
194 |
General |
çıkarmak |
dishabit [obsolete] v.
|
|
195 |
General |
çıkarmak |
disposition v.
|
|
196 |
General |
çıkarmak |
dispunct v.
|
|
197 |
General |
çıkarmak |
dispunge [obsolete] v.
|
|
198 |
General |
çıkarmak |
disclame [obsolete] v.
|
|
199 |
General |
çıkarmak |
discriminate v.
|
|
200 |
General |
çıkarmak |
flay v.
|
|
201 |
General |
çıkarmak |
outtake v.
|
|
202 |
General |
çıkarmak |
outthrust v.
|
|
203 |
General |
çıkarmak |
scrumble v.
|
|
204 |
General |
çıkarmak |
shake v.
|
|
205 |
General |
çıkarmak |
shave v.
|
|
206 |
General |
çıkarmak |
shift v.
|
|
207 |
General |
çıkarmak |
slash v.
|
|
208 |
General |
çıkarmak |
drive v.
|
|
Phrasals |
|
209 |
Phrasals |
çıkarmak |
cancel out v.
|
|
210 |
Phrasals |
çıkarmak |
draw out v.
|
|
211 |
Phrasals |
çıkarmak |
thrust out v.
|
|
212 |
Phrasals |
çıkarmak |
break out v.
|
|
213 |
Phrasals |
çıkarmak |
cull out v.
|
|
214 |
Phrasals |
çıkarmak |
chuck up v.
|
|
215 |
Phrasals |
çıkarmak |
strip out v.
|
|
216 |
Phrasals |
çıkarmak |
cut something from something v.
|
|
217 |
Phrasals |
çıkarmak |
drop out v.
|
|
218 |
Phrasals |
çıkarmak |
shave off v.
|
|
219 |
Phrasals |
çıkarmak |
kick up v.
|
|
220 |
Phrasals |
çıkarmak |
block out v.
|
|
221 |
Phrasals |
çıkarmak |
bring on v.
|
|
222 |
Phrasals |
çıkarmak |
deal out v.
|
|
223 |
Phrasals |
çıkarmak |
deal out of v.
|
|
224 |
Phrasals |
çıkarmak |
dump out v.
|
|
225 |
Phrasals |
çıkarmak |
edge up v.
|
|
226 |
Phrasals |
çıkarmak |
fetch out v.
|
|
227 |
Phrasals |
çıkarmak |
fire out v.
|
|
228 |
Phrasals |
çıkarmak |
set off [obsolete] v.
|
|
Colloquial |
|
229 |
Colloquial |
çıkarmak |
kick off v.
|
|
Idioms |
|
230 |
Idioms |
çıkarmak |
chew the cheese v.
|
|
231 |
Idioms |
çıkarmak |
cast up (one's) accounts [obsolete] v.
|
|
Trade/Economic |
|
232 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
float v.
|
|
233 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
234 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
issue v.
|
|
235 |
Trade/Economic |
çıkarmak |
emit v.
|
|
Technical |
|
236 |
Technical |
çıkarmak |
dress out v.
|
|
237 |
Technical |
çıkarmak |
extrude v.
|
|
238 |
Technical |
çıkarmak |
issue v.
|
|
Computer |
|
239 |
Computer |
çıkarmak |
unmount v.
|
|
Medical |
|
240 |
Medical |
çıkarmak |
eluxate v.
|
|
Math |
|
241 |
Math |
çıkarmak |
deduct v.
|
|
Marine Biology |
|
242 |
Marine Biology |
çıkarmak |
bail v.
|
|
Philosophy |
|
243 |
Philosophy |
çıkarmak |
sublate v.
|
|
Archaic |
|
244 |
Archaic |
çıkarmak |
retrench v.
|
|
245 |
Archaic |
çıkarmak |
dispose v.
|
|
246 |
Archaic |
çıkarmak |
conceive v.
|
|
247 |
Archaic |
çıkarmak |
dash v.
|
|
248 |
Archaic |
çıkarmak |
scry v.
|
|
Slang |
|
249 |
Slang |
çıkarmak |
blow beets v.
|
|
250 |
Slang |
çıkarmak |
buick v.
|
|
251 |
Slang |
çıkarmak |
sell buicks v.
|
|
252 |
Slang |
çıkarmak |
cack v.
|
|
253 |
Slang |
çıkarmak |
cack v.
|
|
254 |
Slang |
çıkarmak |
cack v.
|
|
255 |
Slang |
çıkarmak |
earp v.
|
|
256 |
Slang |
çıkarmak |
dump a load v.
|
|
257 |
Slang |
çıkarmak |
dump one's load v.
|
|
258 |
Slang |
çıkarmak |
earl v.
|
|
259 |
Slang |
çıkarmak |
talk to earl v.
|
|
260 |
Slang |
çıkarmak |
earp v.
|
|
261 |
Slang |
çıkarmak |
urp v.
|
|
262 |
Slang |
çıkarmak |
fetch up v.
|
|
263 |
Slang |
çıkarmak |
barf v.
|
|
264 |
Slang |
çıkarmak |
hork v.
|
|
265 |
Slang |
çıkarmak |
bust out v.
|
|
266 |
Slang |
çıkarmak |
throw a map [obsolete] v.
|
|
267 |
Slang |
çıkarmak |
dump a load v.
|
|
268 |
Slang |
çıkarmak |
dump one's load v.
|
|
|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ortaya çıkarmak |
find out v.
|
|
The police found out where the criminal lived.
Polis, suçlunun nerede yaşadığını ortaya çıkardı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
meydana çıkarmak |
reveal v.
|
|
This very interesting test reveals your professional personality.
Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
ıskartaya çıkarmak |
discard v.
|
|
The distribution of slots must therefore not result in newcomers being accorded discarded slots only.
Bu nedenle yetki dağılımı, yeni gelenlere sadece ıskartaya çıkarılmış yetkilerin verilmesiyle sonuçlanmamalıdır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
tadını çıkarmak |
savor v.
|
|
You should savor this moment.
Bu anın tadını çıkarmalısın.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
tadını çıkarmak |
savour v.
|
|
You should savour this moment.
Bu anın tadını çıkarmalısın.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
tadını çıkarmak |
enjoy v.
|
|
We have enjoyed sound cooperation in the committee.
Komitede sağlam bir işbirliğinin tadını çıkardık.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
mezardan çıkarmak |
exhume v.
|
|
Sami's body was exhumed for another autopsy.
Sami'nin cesedi başka bir otopsi için mezardan çıkarıldı.
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
ortaya çıkarmak |
reveal v.
|
|
The budget contains a perversion of solidarity, which in turn reveals a fourth deficit; a deficit of coherence.
Bütçe dayanışmanın saptırılmasını içeriyor ve bu da dördüncü bir açığı ortaya çıkarıyor; tutarlılık açığı.
More Sentences
|
9 |
Common Usage |
baştan çıkarmak |
seduce v.
|
|
Tom tried to seduce his secretary.
Tom sekreterini baştan çıkarmaya çalıştı.
More Sentences
|
General |
|
10 |
General |
tıpasını çıkarmak |
uncork v.
|
|
Tom uncorked a bottle of wine.
Tom bir şişe şarabını tıpasını çıkardı.
More Sentences
|
11 |
General |
gün ışığına çıkarmak |
bring to light v.
|
|
These mistakes have simply brought to light the direction this report would take if it were implemented.
Bu hatalar sadece, bu raporun uygulanması halinde alacağı yönü gün ışığına çıkarmıştır.
More Sentences
|
12 |
General |
yerinden çıkarmak |
dislocate v.
|
|
Tom has dislocated his shoulder.
Tom omzunu yerinden çıkardı.
More Sentences
|
13 |
General |
haklı çıkarmak |
vindicate v.
|
|
The EU can now vindicate its claim to a place on the world stage by brokering this strategy.
AB şimdi bu stratejiye aracılık ederek dünya sahnesinde yer alma iddiasını haklı çıkarabilir.
More Sentences
|
14 |
General |
hurdaya çıkarmak |
junk v.
|
|
A tree fell on my new car and I had to junk it.
Yeni arabamın üzerine bir ağaç düştü ve onu hurdaya çıkarmak zorunda kaldım.
More Sentences
|
15 |
General |
açığa çıkarmak |
uncover v.
|
|
We uncovered this arcane.
Biz bu gizemi açığa çıkardık.
More Sentences
|
16 |
General |
kazıp çıkarmak |
dig up v.
|
|
Tom dug up the potatoes.
Tom patatesleri kazıp çıkardı.
More Sentences
|
17 |
General |
işten çıkarmak |
lay off v.
|
|
Tom couldn't completely rule out the possibility that he might be laid off from work.
Tom işten çıkarılma ihtimalini tamamen göz ardı edemiyordu.
More Sentences
|
18 |
General |
yasa çıkarmak |
legislate v.
|
|
At present, the Council meets behind closed doors and legislates for millions upon millions of Europeans.
Halihazırda Konsey kapalı kapılar ardında toplanmakta ve milyonlarca Avrupalı için yasa çıkarmaktadır.
More Sentences
|
19 |
General |
sonuç çıkarmak |
infer v.
|
|
It would be wrong to infer that only large-scale projects can reduce bottlenecks.
Buradan sadece büyük ölçekli projelerin darboğazları azaltabileceği sonucunu çıkarmak yanlış olacaktır.
More Sentences
|
20 |
General |
özet çıkarmak |
abstract v.
|
|
I made an abstract of a book.
Bir kitabın özetini çıkardım.
More Sentences
|
21 |
General |
ortaya çıkarmak |
unlock v.
|
|
It is simply a matter of working with these to unlock the potential.
Potansiyeli ortaya çıkarmak için sadece bunlarla çalışmak gerekiyor.
More Sentences
|
22 |
General |
yürüyüşe çıkarmak |
walk v.
|
|
Tom takes his dog for a walk every morning.
Tom her sabah köpeğini yürüyüşe çıkarır.
More Sentences
|
23 |
General |
tadını çıkarmak |
bask v.
|
|
Tom is basking in the sun.
Tom güneşin tadını çıkarıyor.
More Sentences
|
24 |
General |
elden çıkarmak |
dispose of v.
|
|
These smaller companies either dispose of their cargo or mix it with other cargo, which causes problems.
Bu küçük şirketler yüklerini ya elden çıkarmakta ya da diğer yüklerle karıştırarak sorunlara yol açmaktadır.
More Sentences
|
25 |
General |
işten çıkarmak |
dismiss v.
|
|
Employees on long-term sick leave can be fairly dismissed.
Uzun süreli hastalık izninde bulunan çalışanların adaletli bir şekilde işten çıkarılmaları mümkündür.
More Sentences
|
26 |
General |
elden çıkarmak |
sell out v.
|
|
So small farmers from Haiti to Mexico and Mozambique to Tanzania are simply selling up and selling out.
Haiti'den Meksika'ya, Mozambik'ten Tanzanya'ya kadar küçük çiftçiler basitçe elden çıkarıyor ve satıyor.
More Sentences
|
27 |
General |
ortaya çıkarmak |
disclose v.
|
|
They opened the curtain and disclosed the grand prize.
Perdeyi açarak büyük ödülü ortaya çıkardılar.
More Sentences
|
28 |
General |
temize çıkarmak |
exonerate v.
|
|
Thus he exonerates the dealers and capitalist society and condemns young people.
Böylece tüccarları ve kapitalist toplumu temize çıkarırken gençleri mahkum etmektedir.
More Sentences
|
29 |
General |
ortaya çıkarmak |
ferret out v.
|
|
What new facts did you manage to ferret out?
Hangi yeni gerçekleri ortaya çıkarmayı başardın?
More Sentences
|
30 |
General |
ses çıkarmak |
let out v.
|
|
The banshee let out a blood-curdling scream.
Ölüm perisi kan donduran bir çığlık sesi çıkardı.
More Sentences
|
31 |
General |
buhar çıkarmak |
steam v.
|
|
The kettle started steaming within two minutes.
Su ısıtıcısı iki dakika içinde buhar çıkarmaya başladı.
More Sentences
|
32 |
General |
davetiye çıkarmak |
invite v.
|
|
Nor does anyone suggest that he might be inviting crime.
Kimse onun suça davetiye çıkardığını da iddia etmiyor.
More Sentences
|
33 |
General |
duman çıkarmak |
smoke v.
|
|
His chimney isn't smoking.
Bacası duman çıkarmıyor.
More Sentences
|
34 |
General |
kavga çıkarmak |
pick a fight v.
|
|
It is intolerable that you should pick a fight like this here in the European Parliament.
Avrupa Parlamentosunda bu şekilde bir kavga çıkarmanız kabul edilemez.
More Sentences
|
35 |
General |
tahta çıkarmak |
enthrone v.
|
|
The newly crowned king was enthroned in an elaborate ceremony.
Tacını yeni giyen kral, ihtimam dolu bir törenle tahta çıkarıldı.
More Sentences
|
36 |
General |
bir şeyi çıkarmak |
take something off v.
|
|
I was very warmly dressed, so I came back to take something off.
Çok kalın giyinmiştim, bu yüzden bir şeyler çıkarmak için geri döndüm.
More Sentences
|
37 |
General |
elden çıkarmak |
get rid of v.
|
|
But, it's just so hard to get rid of a classic.
Ancak bir klasiği elden çıkarmak öyle zor ki.
More Sentences
|
38 |
General |
iki katına çıkarmak |
redouble v.
|
|
We should redouble our efforts.
Çabalarımızı iki katına çıkarmalıyız.
More Sentences
|
39 |
General |
anlam çıkarmak |
make out v.
|
|
I cannot make out the meaning of this sentence.
Bu cümlenin anlamını çıkaramıyorum.
More Sentences
|
40 |
General |
temize çıkarmak |
clear v.
|
|
I just want to clear my name.
Sadece adımı temize çıkarmak istiyorum.
More Sentences
|
41 |
General |
rezalet çıkarmak |
make a scene v.
|
|
Don't make a scene in public.
Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.
More Sentences
|
42 |
General |
topraktan çıkarmak |
unearth v.
|
|
Row after row the potatoes are unearthed and collected with a hoe.
Sıra sıra patatesler topraktan çıkarılır ve bir çapayla toplanır.
More Sentences
|
43 |
General |
insanlıktan çıkarmak |
dehumanize v.
|
|
The Palestinians are dehumanized by some media.
Filistinliler bazı medya tarafından insanlıktan çıkarılıyor.
More Sentences
|
44 |
General |
ortaya çıkarmak |
expose v.
|
|
A harsh winter has exposed a new type of safety risk in sea transportation.
Sert geçen kış, deniz taşımacılığında yeni bir tür güvenlik riskini ortaya çıkarmıştır.
More Sentences
|
45 |
General |
baştan çıkarmak |
seduce v.
|
|
Tom tried to seduce his secretary.
Tom sekreterini baştan çıkarmaya çalıştı.
More Sentences
|
46 |
General |
sonucunu çıkarmak |
infer v.
|
|
She inferred from the analysis that the project had great potential.
Analizden projenin büyük bir potansiyeli olduğu sonucunu çıkardı.
More Sentences
|
47 |
General |
karışıklık çıkarmak |
stir up trouble v.
|
|
He's here trying to stir up trouble.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
More Sentences
|
48 |
General |
ortaya çıkarmak |
reveal v.
|
|
The budget contains a perversion of solidarity, which in turn reveals a fourth deficit; a deficit of coherence.
Bütçe dayanışmanın saptırılmasını içeriyor ve bu da dördüncü bir açığı ortaya çıkarıyor; tutarlılık açığı.
More Sentences
|
49 |
General |
sorun çıkarmak |
stir up trouble v.
|
|
We have no intention of stirring up trouble between Parliament and the Council, because this would be pointless.
Parlamento ile Konsey arasında sorun çıkarmaya niyetimiz yok, çünkü bu anlamsız olur.
More Sentences
|
50 |
General |
kopyasını çıkarmak |
copy v.
|
|
Can you make a copy for me?
Benim için bir kopyasını çıkarır mısın?
More Sentences
|
51 |
General |
evinden çıkarmak |
dispossess v.
|
|
The landlord threatened to dispossess the tenants.
Ev sahibi, kiracıları evden çıkarmakla tehdit etti.
More Sentences
|
52 |
General |
gaz çıkarmak |
fart v.
|
|
Don't fart so much.
O kadar çok gaz çıkarma.
More Sentences
|
53 |
General |
ön plana çıkarmak |
feature v.
|
|
His movies often feature strong female characters.
Onun filmleri genellikle güçlü kadın karakterleri ön plana çıkarır.
More Sentences
|
54 |
General |
adını listeden çıkarmak |
cross off v.
|
|
Your name has been crossed off the list.
Adın listeden çıkarıldı.
More Sentences
|
55 |
General |
kızamık çıkarmak |
have the measles v.
|
|
Tom has the measles.
Tom kızamık çıkardı.
More Sentences
|
56 |
General |
olay çıkarmak |
make a scene v.
|
|
I didn't want to make a scene in front of everyone.
Herkesin önünde olay çıkarmak istemedim.
More Sentences
|
57 |
General |
tadını çıkarmak |
enjoy v.
|
|
We have enjoyed sound cooperation in the committee.
Komitede sağlam bir işbirliğinin tadını çıkardık.
More Sentences
|
58 |
General |
yıkayarak çıkarmak |
wash out v.
|
|
The ink stain will not wash out.
Mürekkep lekesi yıkayarak çıkarılamaz.
More Sentences
|
59 |
General |
çileden çıkarmak |
infuriate v.
|
|
Yet there are a number of infuriating aspects, because everything takes so long.
Yine de her şey çok uzun sürdüğü için çileden çıkaran bir takım hususlar var.
More Sentences
|
60 |
General |
boşa çıkarmak |
defeat v.
|
|
That would defeat the purpose.
Bu amacımızı boşa çıkarır.
More Sentences
|
61 |
General |
kancasını çıkarmak |
unhook v.
|
|
Tom unhooked the fish and released it back into the water.
Tom balığın kancasını çıkardı ve onu suya geri bıraktı.
More Sentences
|
62 |
General |
mantarını çıkarmak (şişenin) |
uncork v.
|
|
I uncorked one.
Birinin mantarını çıkardım.
More Sentences
|
63 |
General |
tutup karaya çıkarmak (balık) |
land v.
|
|
Tom landed a big trout.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
More Sentences
|
64 |
General |
karaya çıkarmak |
land v.
|
|
It costs more and more to land fewer and fewer fish.
Giderek daha az balığı karaya çıkarmak giderek daha pahalıya mal oluyor.
More Sentences
|
65 |
General |
satılığa çıkarmak |
put up v.
|
|
Father put up the house for sale.
Babam evi satılığa çıkardı.
More Sentences
|
66 |
General |
boşa çıkarmak |
disappoint v.
|
|
We therefore have a huge responsibility not to disappoint their expectations.
Dolayısıyla onların beklentilerini boşa çıkarmamak gibi büyük bir sorumluluğumuz var.
More Sentences
|
67 |
General |
sonuç çıkarmak |
draw a conclusion v.
|
|
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
More Sentences
|
68 |
General |
boşa çıkarmak |
frustrate v.
|
|
Tom secretly attempted to frustrate Mary's plans.
Tom gizlice Mary'nin planlarını boşa çıkarma girişiminde bulundu.
More Sentences
|
69 |
General |
açığa çıkarmak |
disclose v.
|
|
He disclosed my secret.
O, sırrımı açığa çıkardı.
More Sentences
|
Common Usage |
|
70 |
Common Usage |
buhar çıkarmak |
vapour v.
|
|
71 |
Common Usage |
taş ocağından çıkarmak |
quarry v.
|
|
72 |
Common Usage |
ıskartaya çıkarmak |
scrap v.
|
|
73 |
Common Usage |
temize çıkarmak |
acquit v.
|
|
74 |
Common Usage |
yerinden çıkarmak |
displace v.
|
|
75 |
Common Usage |
atmak (çıkarmak gibi) |
discard v.
|
|
76 |
Common Usage |
satışa çıkarmak |
release v.
|
|
77 |
Common Usage |
buhar çıkarmak |
vapor v.
|
|
78 |
Common Usage |
ıslık sesi çıkarmak |
swish v.
|
|
79 |
Common Usage |
su yüzüne çıkarmak |
reveal v.
|
|
80 |
Common Usage |
duman çıkarmak |
belch v.
|
|
General |
|
81 |
General |
cevizin içini çıkarmak için kullanılan sivri uçlu araç |
nutpick n.
|
|
82 |
General |
manzaranın tadını çıkarmak |
enjoy the scenery n.
|
|
83 |
General |
(içecek) küçük gaz baloncukları çıkarmak |
effervescence n.
|
|
84 |
General |
erkekleri baştan çıkarmak için cinsel çekiciliğini kullanan kadın |
vamp n.
|
|
85 |
General |
(aktör) tanıtımlarda ön plana çıkarmak |
billing n.
|
|
86 |
General |
yangın çıkarmak için kullanılan kibrit |
locofoco n.
|
|
87 |
General |
toprağı çıkarmak |
deterration n.
|
|
88 |
General |
halka ve bıçak ağzından oluşan ve tonsil benzeri çıkıntılı yapıları kesip çıkarmak için kullanılan cerrahi bir alet |
guillotine n.
|
|
89 |
General |
özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik |
spile hole n.
|
|
90 |
General |
özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik |
spilehole n.
|
|
91 |
General |
model çıkarmak için masa üzerine kumaş seren kimse |
spreader n.
|
|
92 |
General |
meydana çıkarmak |
catch out v.
|
|
93 |
General |
ortaya çıkarmak |
show up v.
|
|
94 |
General |
olay çıkarmak |
stir up trouble v.
|
|
95 |
General |
göklere çıkarmak |
extol v.
|
|
96 |
General |
çekirdeğini çıkarmak |
core v.
|
|
97 |
General |
radyografisini çıkarmak |
radiograph v.
|
|
98 |
General |
birinin turşusunu çıkarmak |
fag someone out v.
|
|
99 |
General |
hindi gibi sesler çıkarmak |
gobble v.
|
|
100 |
General |
bağırsaklarını çıkarmak |
disembowel v.
|
|
101 |
General |
yalancı çıkarmak |
belie v.
|
|
102 |
General |
maskeyi çıkarmak |
dismask v.
|
|
103 |
General |
uyumsuz ses çıkarmak |
jangle v.
|
|
104 |
General |
karışıklık çıkarmak |
pie v.
|
|
105 |
General |
tadını çıkarmak |
luxuriate in v.
|
|
106 |
General |
karışıklık çıkarmak |
kick up a row v.
|
|
107 |
General |
başını suya sokup çıkarmak |
duck v.
|
|
108 |
General |
zevkini çıkarmak |
glory in something v.
|
|
109 |
General |
temize çıkarmak |
exculpate v.
|
|
110 |
General |
mezardan çıkarmak |
deterrer v.
|
|
111 |
General |
baştan çıkarmak |
inveigle v.
|
|
112 |
General |
kepçe ile çıkarmak |
scoop out v.
|
|
113 |
General |
sonuç çıkarmak |
educe v.
|
|
114 |
General |
cin çıkarmak |
exorcize v.
|
|
115 |
General |
yalanını çıkarmak |
show up somebody's lies v.
|
|
116 |
General |
çıkarmak (belirli bir ses) |
go v.
|
|
117 |
General |
açığa çıkarmak |
extricate v.
|
|
118 |
General |
baştan çıkarmak |
entice away v.
|
|
119 |
General |
ipliğini pazara çıkarmak |
air somebody's dirty linen in public v.
|
|
120 |
General |
kendi masrafını çıkarmak |
pay for itself v.
|
|
121 |
General |
göklere çıkarmak |
sing somebody's praise v.
|
|
122 |
General |
açığa çıkarmak |
drag up v.
|
|
123 |
General |
oyup çıkarmak |
gouge out v.
|
|
124 |
General |
boşa çıkarmak |
nullify v.
|
|
125 |
General |
elden çıkarmak |
sell off v.
|
|
126 |
General |
sonuç çıkarmak |
conclude v.
|
|
127 |
General |
yükseğe çıkarmak |
uprise v.
|
|
128 |
General |
temize çıkarmak |
whitewash v.
|
|
129 |
General |
bir şeyi bir yerden çıkarmak |
work something out v.
|
|
130 |
General |
birinin içindeki cevheri çıkarmak |
bring out the best in someone v.
|
|
131 |
General |
suyunu çıkarmak |
press v.
|
|
132 |
General |
tohumu çıkarmak |
seed v.
|
|
133 |
General |
çıkarmak (inilti/ses) |
utter v.
|
|
134 |
General |
çıkarmak (özünü/suyunu) |
extract v.
|
|
135 |
General |
zehrini çıkarmak |
detoxicate v.
|
|
136 |
General |
gümrükten çıkarmak |
clear through the customs v.
|
|
137 |
General |
olay çıkarmak |
put on a scene v.
|
|
138 |
General |
gaz çıkarmak |
gas v.
|
|
139 |
General |
konuşmaya benzeyen anlamsız sesler çıkarmak |
gibber v.
|
|
140 |
General |
kuvveden fiile çıkarmak |
put into execution v.
|
|
141 |
General |
gizlice çıkarmak |
smuggle v.
|
|
142 |
General |
zorluk çıkarmak |
demur v.
|
|
143 |
General |
meydana çıkarmak |
ferret out v.
|
|
144 |
General |
acısını çıkarmak |
be even with v.
|
|
145 |
General |
kargaşa çıkarmak |
cause confusion v.
|
|
146 |
General |
bir şeyi bir yerden çıkarmak |
work something out of v.
|
|
147 |
General |
çileden çıkarmak |
aggravate v.
|
|
148 |
General |
çürüğe çıkarmak |
invalid out v.
|
|
149 |
General |
koşumdan çıkarmak |
outspan v.
|
|
150 |
General |
yüz katına çıkarmak |
centuple v.
|
|
151 |
General |
zorluk çıkarmak |
make it warm for somebody v.
|
|
152 |
General |
rezalet çıkarmak |
horrify v.
|
|
153 |
General |
miyavlar gibi ses çıkarmak (martı) |
mew v.
|
|
154 |
General |
gizlice çıkarmak |
sneak out of v.
|
|
155 |
General |
titrek ses çıkarmak |
make vibrant sounds v.
|
|
156 |
General |
suçlu çıkarmak |
condemn v.
|
|
157 |
General |
şap diye ses çıkarmak (sert bir rüzgarda dalgalanan bayrak gibi) |
snap v.
|
|
158 |
General |
çekirdeğini çıkarmak (etli bir meyvenin) |
stone v.
|
|
159 |
General |
üç kopyasını çıkarmak |
triplicate v.
|
|
160 |
General |
birini saklandığı yerden çıkarmak |
flush someone out v.
|
|
161 |
General |
meydana çıkarmak |
unearth v.
|
|
162 |
General |
ses çıkarmak |
beep v.
|
|
163 |
General |
meydana çıkarmak |
expose v.
|
|
164 |
General |
pestilini çıkarmak |
beat smb. into a jelly v.
|
|
165 |
General |
müşkülat çıkarmak |
raise difficulties v.
|
|
166 |
General |
vıcık vıcık bir yerden yürürken ayak sesi çıkarmak |
squelch v.
|
|
167 |
General |
meydana çıkarmak |
uncloak v.
|
|
168 |
General |
birini apar topar bir yerden çıkarmak |
hustle someone out of v.
|
|
169 |
General |
rezalet çıkarmak |
scandalize v.
|
|
170 |
General |
kuyruk acısını çıkarmak |
square accounts with v.
|
|
171 |
General |
kaş yapayım derken göz çıkarmak |
make things worse v.
|
|
172 |
General |
satışa çıkarmak |
market v.
|
|
173 |
General |
çıkarmak (maden) |
mine v.
|
|
174 |
General |
çıkarmak (resmi giysisini) |
disrobe v.
|
|
175 |
General |
duygularını giderek doruğa çıkarmak |
work up v.
|
|
176 |
General |
problem çıkarmak |
stir up trouble v.
|
|
177 |
General |
pestilini çıkarmak |
exhaust v.
|
|
178 |
General |
çıt sesi çıkarmak |
click v.
|
|
179 |
General |
çok tiz bir ses çıkarmak |
squeal v.
|
|
180 |
General |
içini dışına çıkarmak |
turn inside out v.
|
|
181 |
General |
pıtrağını çıkarmak |
bur v.
|
|
182 |
General |
yatağından çıkarmak |
rouse up v.
|
|
183 |
General |
gerçeği ortaya çıkarmak |
elicit v.
|
|
184 |
General |
sonuç çıkarmak |
reason v.
|
|
185 |
General |
genizden ses çıkarmak |
twang v.
|
|
186 |
General |
gözden çıkarmak |
be prepared to sacrifice v.
|
|
187 |
General |
yerinden çıkarmak |
luxate v.
|
|
188 |
General |
birini işten çıkarmak |
kick someone out v.
|
|
189 |
General |
çürüğe çıkarmak |
exempt v.
|
|
190 |
General |
açığa çıkarmak |
bring into the open v.
|
|
191 |
General |
eklemden çıkarmak |
luxate v.
|
|
192 |
General |
hattan çıkarmak |
derail v.
|
|
193 |
General |
ortaya çıkarmak |
hit off v.
|
|
194 |
General |
çatırdayan sesler çıkarmak |
scranch v.
|
|
195 |
General |
ses çıkarmak |
make a sound v.
|
|
196 |
General |
yeniden tedavüle çıkarmak |
reissue v.
|
|
197 |
General |
içinde bulunduğu yeri dumanla doldurarak dışarı çıkarmak |
smoke someone out v.
|
|
198 |
General |
hıncını çıkarmak |
take revenge on v.
|
|
199 |
General |
elbisesini çıkarmak |
disrobe v.
|
|
200 |
General |
kavga çıkarmak |
provoke a quarrel v.
|
|
201 |
General |
ortaya çıkarmak (gerçeği) |
elicit v.
|
|
202 |
General |
çıkarmak (yasa) |
enact v.
|
|
203 |
General |
pestilini çıkarmak |
slosh v.
|
|
204 |
General |
aklından çıkarmak |
put something out of one's mind v.
|
|
205 |
General |
elbisesini çıkarmak |
disfrock v.
|
|
206 |
General |
baştan çıkarmak |
corrupt v.
|
|
207 |
General |
kırpıp çıkarmak |
snip away v.
|
|
208 |
General |
kuşağını çıkarmak |
unbelt v.
|
|
209 |
General |
boşa çıkarmak |
rebut v.
|
|
210 |
General |
topraktan çıkarmak |
disentomb v.
|
|
211 |
General |
bağırsaklarını çıkarmak |
eviscerate v.
|
|
212 |
General |
gün ışığına çıkarmak |
unearth v.
|
|
213 |
General |
karışıklık çıkarmak |
riot v.
|
|
214 |
General |
üstünü çıkarmak |
take off one's clothes v.
|
|
215 |
General |
kınından çıkarmak |
unsheathe v.
|
|
216 |
General |
aklından çıkarmak |
dismiss from one's mind v.
|
|
217 |
General |
umudunu boşa çıkarmak |
disappoint v.
|
|
218 |
General |
birini iterek (bir yerden) çıkarmak |
push someone out of v.
|
|
219 |
General |
kabuğunu çıkarmak (karidesin) |
peel v.
|
|
220 |
General |
ortaya çıkarmak |
unveil v.
|
|
221 |
General |
çileden çıkarmak |
exasperate v.
|
|
222 |
General |
piyasaya çıkarmak |
put on the market v.
|
|
223 |
General |
meydana çıkarmak |
nail v.
|
|
224 |
General |
sonuç çıkarmak |
induce v.
|
|
225 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring to pass v.
|
|
226 |
General |
ıslık gibi ses çıkarmak (havada hareket ederken) |
swish v.
|
|
227 |
General |
içini çıkarmak |
core v.
|
|
228 |
General |
saklandığı yerden çıkarmak |
flush out v.
|
|
229 |
General |
infaz için kayıtlardan çıkarmak |
estreat v.
|
|
230 |
General |
özünü çıkarmak |
distil v.
|
|
231 |
General |
baştan çıkarmak |
pervert v.
|
|
232 |
General |
kopyasını çıkarmak |
reproduce v.
|
|
233 |
General |
suçlu çıkarmak |
find guilty v.
|
|
234 |
General |
ördek sesi çıkarmak |
quack v.
|
|
235 |
General |
bir eserin açık saçık görülen yerlerini çıkarmak |
bowdlerize v.
|
|
236 |
General |
kürekleyerek çıkarmak (gömülmüş birini/bir şeyi) |
dig out v.
|
|
237 |
General |
yenilik çıkarmak |
innovate v.
|
|
238 |
General |
bir şeyi satışa çıkarmak |
put something up for sale v.
|
|
239 |
General |
pestilini çıkarmak |
give a good beating v.
|
|
240 |
General |
beş katına çıkarmak |
quintuple v.
|
|
241 |
General |
işten çıkarmak |
remove v.
|
|
242 |
General |
dedikodu çıkarmak |
spread rumors v.
|
|
243 |
General |
acısını çıkarmak |
vent something on v.
|
|
244 |
General |
tıkaç veya kapağını çıkarmak |
unstop v.
|
|
245 |
General |
meydana çıkarmak |
bring out v.
|
|
246 |
General |
silip çıkarmak |
rub off v.
|
|
247 |
General |
baştan çıkarmak |
entice v.
|
|
248 |
General |
boşa çıkarmak |
negate v.
|
|
249 |
General |
elden çıkarmak |
unload v.
|
|
250 |
General |
meydana çıkarmak |
deterrer v.
|
|
251 |
General |
keyfini çıkarmak |
get a kick out of v.
|
|
252 |
General |
ses çıkarmak |
noise v.
|
|
253 |
General |
boşa çıkarmak |
invalidate v.
|
|
254 |
General |
dilini çıkarmak |
put out one's tongue v.
|
|
255 |
General |
satışa çıkarmak |
put something on the market v.
|
|
256 |
General |
haklı çıkarmak |
warrant v.
|
|
257 |
General |
yüz katına çıkarmak |
centuplicate v.
|
|
258 |
General |
çekirdeğini çıkarmak |
pit v.
|
|
259 |
General |
maraza çıkarmak |
provoke a quarrel v.
|
|
260 |
General |
göklere çıkarmak |
magnify v.
|
|
261 |
General |
bazı tohum ve meyvelerin kabuğunu çıkarmak |
husk v.
|
|
262 |
General |
kepçe ile çıkarmak |
scoop up v.
|
|
263 |
General |
çamurdan çekip çıkarmak |
raise somebody from the dunghill v.
|
|
264 |
General |
karbonu çıkarmak |
decarbonize v.
|
|
265 |
General |
kargaşa çıkarmak |
riot v.
|
|
266 |
General |
cüruftan camı çıkarmak |
devitrify v.
|
|
267 |
General |
elbiselerini çıkarmak |
unclothe v.
|
|
268 |
General |
ne olduğunu çıkarmak |
identify v.
|
|
269 |
General |
acısını çıkarmak |
get even with somebody v.
|
|
270 |
General |
müşkülat çıkarmak |
cause problems v.
|
|
271 |
General |
tedavüle çıkarmak |
issue v.
|
|
272 |
General |
göklere çıkarmak |
flatter v.
|
|
273 |
General |
satılığa çıkarmak |
put up for sale v.
|
|
274 |
General |
iki misline çıkarmak |
redouble v.
|
|
275 |
General |
kamburunu çıkarmak |
arch the back v.
|
|
276 |
General |
çürüğe çıkarmak |
invalid somebody out of the army v.
|
|
277 |
General |
cik cik diye ses çıkarmak |
peep v.
|
|
278 |
General |
kamburunu çıkarmak |
arch v.
|
|
279 |
General |
hır çıkarmak |
start a quarrel v.
|
|
280 |
General |
boru gibi ses çıkarmak |
blare v.
|
|
281 |
General |
zevkini çıkarmak |
luxuriate in v.
|
|
282 |
General |
ümidini boşa çıkarmak |
disappoint v.
|
|
283 |
General |
ortaya çıkarmak |
detect v.
|
|
284 |
General |
kabuğunu çıkarmak |
unshell v.
|
|
285 |
General |
piyasaya çok miktarda kağıt para çıkarmak |
inflate v.
|
|
286 |
General |
bir şeyi meydana çıkarmak |
smoke something out v.
|
|
287 |
General |
baştan çıkarmak |
debauch v.
|
|
288 |
General |
tık sesi çıkarmak |
click v.
|
|
289 |
General |
suyunu çıkarmak |
ream out v.
|
|
290 |
General |
daha yukarı çıkarmak |
uprise v.
|
|
291 |
General |
göklere çıkarmak |
build up v.
|
|
292 |
General |
giysisini çıkarmak |
disrobe v.
|
|
293 |
General |
topraktan çıkarmak |
deterrer v.
|
|
294 |
General |
keskin ses çıkarmak |
make a sharp sound v.
|
|
295 |
General |
kesit çıkarmak |
transect v.
|
|
296 |
General |
ortaya çıkarmak |
unravel v.
|
|
297 |
General |
menteşelerini çıkarmak |
unhinge v.
|
|
298 |
General |
birini saklandığı yerden çıkarmak |
flush somebody out v.
|
|
299 |
General |
boşa çıkarmak |
cancel v.
|
|
300 |
General |
tedavüle çıkarmak (parayı) |
circulate v.
|
|
301 |
General |
patırtı çıkarmak |
kick up a row v.
|
|
302 |
General |
açığa çıkarmak |
show up v.
|
|
303 |
General |
ağlamaklı ses çıkarmak |
wawl v.
|
|
304 |
General |
kamburunu çıkarmak |
stoop v.
|
|
305 |
General |
çileden çıkarmak |
incense v.
|
|
306 |
General |
hızla çıkarmak |
whip off v.
|
|
307 |
General |
suretini çıkarmak |
copy v.
|
|
308 |
General |
günah çıkarmak |
shrive v.
|
|
309 |
General |
ipliğini pazara çıkarmak |
wash somebody's dirty linen in public v.
|
|
310 |
General |
kazıyıp ortaya çıkarmak |
excavate v.
|
|
311 |
General |
haklı çıkarmak |
right v.
|
|
312 |
General |
menteşelerinden çıkarmak |
unhinge v.
|
|
313 |
General |
açığa çıkarmak |
lay bare v.
|
|
314 |
General |
öne çıkarmak |
put forward v.
|
|
315 |
General |
gizlice çıkarmak |
sneak off v.
|
|
316 |
General |
karışıklık çıkarmak |
raise cain v.
|
|
317 |
General |
ortaya çıkarmak |
search out v.
|
|
318 |
General |
kabuğunu çıkarmak |
shell v.
|
|
319 |
General |
haksız çıkarmak |
prove to be wrong v.
|
|
320 |
General |
hafif iniltiler çıkarmak |
whimper v.
|
|
321 |
General |
bir şeyi açık artırma ile satışa çıkarmak |
put something up for auction v.
|
|
322 |
General |
bulup çıkarmak |
fish v.
|
|
323 |
General |
madeni ses çıkarmak |
clang v.
|
|
324 |
General |
göklere çıkarmak |
exalt to the skies v.
|
|
325 |
General |
tulum çıkarmak |
skin an animal v.
|
|
326 |
General |
yalancı çıkarmak |
make a liar out v.
|
|
327 |
General |
çıkarmak (vücuttan) |
excrete v.
|
|
328 |
General |
boşa çıkarmak |
baffle v.
|
|
329 |
General |
çıkarmak (duman) |
throw off v.
|
|
330 |
General |
meydana çıkarmak |
dig up v.
|
|
331 |
General |
ıskartaya çıkarmak |
reject v.
|
|
332 |
General |
çekip çıkarmak |
pull out v.
|
|
333 |
General |
suçsuz çıkarmak |
acquit v.
|
|
334 |
General |
dışarı çıkarmak |
burnish v.
|
|
335 |
General |
suyunu çıkarmak |
liquidize v.
|
|
336 |
General |
otlatmak için dışarıya çıkarmak |
turn out v.
|
|
337 |
General |
haraza çıkarmak |
quarrel v.
|
|
338 |
General |
baştan çıkarmak |
misguide v.
|
|
339 |
General |
daldırıp çıkarmak |
dip up v.
|
|
340 |
General |
kökünden söküp çıkarmak |
deracinate v.
|
|
341 |
General |
boru sesi çıkarmak |
blare v.
|
|
342 |
General |
fişten çıkarmak |
plug out v.
|
|
343 |
General |
yuvasından çıkarmak |
rouse v.
|
|
344 |
General |
istavroz çıkarmak |
cross oneself v.
|
|
345 |
General |
bir şeyi buhara tutarak çıkarmak |
steam something off v.
|
|
346 |
General |
faturasını çıkarmak |
invoice v.
|
|
347 |
General |
suçsuz çıkarmak |
exonerate v.
|
|
348 |
General |
elbiselerini çıkarmak |
peel off one's clothes v.
|
|
349 |
General |
ortaya çıkarmak |
sift out v.
|
|
350 |
General |
yoldan çıkarmak |
mislead v.
|
|
351 |
General |
çıkarmak (egzoz/duman vb'ni) |
exhale v.
|
|
352 |
General |
idrar çıkarmak |
urinate v.
|
|
353 |
General |
hırıltılı bir ses çıkarmak |
wheeze v.
|
|
354 |
General |
plan çıkarmak |
chart v.
|
|
355 |
General |
yeniden ortaya çıkarmak |
resurrect v.
|
|
356 |
General |
anlam çıkarmak |
judge v.
|
|
357 |
General |
leke çıkarmak |
remove a stain v.
|
|
358 |
General |
işe yaramaz şeyleri çıkarmak |
crap out v.
|
|
359 |
General |
emme sesi çıkarmak |
suck v.
|
|
360 |
General |
papazlıktan çıkarmak |
unfrock v.
|
|
361 |
General |
göklere çıkarmak |
beslaver v.
|
|
362 |
General |
anlam çıkarmak |
make sense out of v.
|
|
363 |
General |
temize çıkarmak |
purify v.
|
|
364 |
General |
öksürerek çıkarmak |
expectorate v.
|
|
365 |
General |
sıkıp çıkarmak |
wring v.
|
|
366 |
General |
barodan çıkarmak |
disbar v.
|
|
367 |
General |
açığa çıkarmak |
unclothe v.
|
|
368 |
General |
üstünü çıkarmak |
strip v.
|
|
369 |
General |
civciv çıkarmak |
hatch v.
|
|
370 |
General |
ortaya çıkarmak |
bring out v.
|
|
371 |
General |
ortaya çıkarmak |
get at v.
|
|
372 |
General |
hırgür çıkarmak |
start a quarrel v.
|
|
373 |
General |
ipliğini pazara çıkarmak |
disclose a secret of someone v.
|
|
374 |
General |
meydana çıkarmak |
show v.
|
|
375 |
General |
ortaya çıkarmak |
smoke out v.
|
|
376 |
General |
yatağından çıkarmak |
rout out v.
|
|
377 |
General |
elden çıkarmak |
close out v.
|
|
378 |
General |
ipliğini pazara çıkarmak |
air somebody's dirty laundry in public v.
|
|
379 |
General |
haritasını çıkarmak |
plot v.
|
|
380 |
General |
göklere çıkarmak |
rave about v.
|
|
381 |
General |
sonuç çıkarmak |
read v.
|
|
382 |
General |
ıslık gibi ses çıkarmak |
sing v.
|
|
383 |
General |
arayıp çıkarmak |
dig out v.
|
|
384 |
General |
gazete çıkarmak |
publish a newspaper v.
|
|
385 |
General |
haklı çıkarmak |
prove somebody right v.
|
|
386 |
General |
içini çıkarmak |
empty v.
|
|
387 |
General |
zorluk çıkarmak |
push about v.
|
|
388 |
General |
boşa çıkarmak |
shoot down v.
|
|
389 |
General |
donanımı çıkarmak |
unrig v.
|
|
390 |
General |
haç çıkarmak |
cross oneself v.
|
|
391 |
General |
zor durumdan çıkarmak |
extricate v.
|
|
392 |
General |
açığa çıkarmak |
display v.
|
|
393 |
General |
ortaya çıkarmak |
uncloak v.
|
|
394 |
General |
açığa çıkarmak |
remove from a government office v.
|
|
395 |
General |
madeni ses çıkarmak |
clangor v.
|
|
396 |
General |
kargaşa çıkarmak |
incite anarchy v.
|
|
397 |
General |
kopyasını çıkarmak |
copy out v.
|
|
398 |
General |
pestilini çıkarmak |
tire out v.
|
|
399 |
General |
isyan çıkarmak |
roust v.
|
|
400 |
General |
elden çıkarmak |
throw away v.
|
|
401 |
General |
cebinden çıkarmak |
outdo somebody v.
|
|
402 |
General |
elden çıkarmak |
remainder v.
|
|
403 |
General |
bip sesi çıkarmak |
bleep v.
|
|
404 |
General |
çıngar çıkarmak |
make a scene v.
|
|
405 |
General |
yukarı çıkarmak |
fetch up v.
|
|
406 |
General |
karaya çıkarmak |
put ashore v.
|
|
407 |
General |
ortaya çıkarmak |
conceive v.
|
|
408 |
General |
maden çıkarmak |
mine v.
|
|
409 |
General |
balgam çıkarmak |
spit out thick wads of phlegm v.
|
|
410 |
General |
elden çıkarmak |
sell something off v.
|
|
411 |
General |
kadınlıktan çıkarmak |
unsex v.
|
|
412 |
General |
madeni ses çıkarmak |
clank v.
|
|
413 |
General |
ortaya çıkarmak |
unearth v.
|
|
414 |
General |
boğuk ses çıkarmak |
croak v.
|
|
415 |
General |
gözden çıkarmak |
be willing to pay v.
|
|
416 |
General |
haklı çıkarmak |
legitimize v.
|
|
417 |
General |
üstünden elbise çıkarmak |
take off v.
|
|
418 |
General |
kaz sesi çıkarmak |
gaggle v.
|
|
419 |
General |
gemiden çıkarmak |
unship v.
|
|
420 |
General |
ortaya çıkarmak |
pick out v.
|
|
421 |
General |
karanlık çıkarmak (foto) |
underexpose v.
|
|
422 |
General |
elden çıkarmak |
part v.
|
|
423 |
General |
emir çıkarmak |
enact v.
|
|
424 |
General |
tadını çıkarmak |
discuss v.
|
|
425 |
General |
aklından çıkarmak |
put out of mind v.
|
|
426 |
General |
elde kalan kitapları ucuza elden çıkarmak |
remainder v.
|
|
427 |
General |
kepçe ile çıkarmak |
scoop v.
|
|
428 |
General |
tıpasını çıkarmak |
unstop v.
|
|
429 |
General |
ortaya çıkarmak |
create v.
|
|
430 |
General |
acısını çıkarmak |
even (out/up) v.
|
|
431 |
General |
boşa çıkarmak |
let down v.
|
|
432 |
General |
tapasını çıkarmak (şişenin) |
uncork v.
|
|
433 |
General |
suya bastırarak bir şeyi çıkarmak |
soak out v.
|
|
434 |
General |
açığa çıkarmak |
dismissal v.
|
|
435 |
General |
çekirdeğini çıkarmak |
stone v.
|
|
436 |
General |
suyunu çıkarmak |
cream v.
|
|
437 |
General |
müstehcen veya sakıncalı bölümlerini çıkarmak (bir kitap, oyun vb'nin) |
expurgate v.
|
|
438 |
General |
kayışını çıkarmak |
unstrap v.
|
|
439 |
General |
elden çıkarmak |
push off v.
|
|
440 |
General |
posasını çıkarmak |
squeeze almost to death v.
|
|
441 |
General |
fotokopisini çekmek/çıkarmak |
photocopy v.
|
|
442 |
General |
kadrodan çıkarmak |
disestablish v.
|
|
443 |
General |
göklere çıkarmak |
oversell v.
|
|
444 |
General |
kabuğunu çıkarmak |
hull v.
|
|
445 |
General |
ses vb genizden çıkarmak |
nose v.
|
|
446 |
General |
suyunu çıkarmak |
dewater v.
|
|
447 |
General |
suyunu çıkarmak |
squeeze v.
|
|
448 |
General |
havuzdan çıkarmak |
undock v.
|
|
449 |
General |
çürüğe çıkarmak |
invalid v.
|
|
450 |
General |
suret çıkarmak |
make a copy v.
|
|
451 |
General |
homurtu çıkarmak |
whirry v.
|
|
452 |
General |
tiz ses çıkarmak |
squeal v.
|
|
453 |
General |
sınıftan çıkarmak |
declass v.
|
|
454 |
General |
ortaya çıkarmak |
deduce v.
|
|
455 |
General |
meydana çıkarmak |
bring to light v.
|
|
456 |
General |
ses çıkarmak |
utter v.
|
|
457 |
General |
klişe çıkarmak |
rub v.
|
|
458 |
General |
göklere çıkarmak |
emblazon v.
|
|
459 |
General |
vidalarını çıkarmak |
unscrew v.
|
|
460 |
General |
foyasını çıkarmak |
unmask v.
|
|
461 |
General |
topraktan çıkarmak |
lift v.
|
|
462 |
General |
tellerini çıkarmak |
unstring v.
|
|
463 |
General |
göklere çıkarmak |
enthrone v.
|
|
464 |
General |
anayasa çıkarmak |
issue a constitution v.
|
|
465 |
General |
günah çıkarmak |
disbosom v.
|
|
466 |
General |
küp çıkarmak |
cube v.
|
|
467 |
General |
pestilini çıkarmak |
pound somebody to a jelly v.
|
|
468 |
General |
mezardan çıkarmak |
disinter v.
|
|
469 |
General |
satılığa çıkarmak |
offer for sale v.
|
|
470 |
General |
açığa çıkarmak |
bring into relief v.
|
|
471 |
General |
boyunduruğunu çıkarmak |
unyoke v.
|
|
472 |
General |
kesip çıkarmak |
extirpate v.
|
|
473 |
General |
çıkarmak (kusarak) |
regurgitate v.
|
|
474 |
General |
karışıklık çıkarmak |
cause a disturbance v.
|
|
475 |
General |
piyasaya çıkarmak |
issue v.
|
|
476 |
General |
dinden imandan çıkarmak |
be enough to make a saint swear v.
|
|
477 |
General |
bir şeyi ön plana çıkarmak |
give something prominence v.
|
|
478 |
General |
temizleyerek çıkarmak |
wash out v.
|
|
479 |
General |
rızkını çıkarmak |
earn one's daily bread v.
|
|
480 |
General |
işten çıkarmak |
discharge v.
|
|
481 |
General |
ortaya çıkarmak |
call forth v.
|
|
482 |
General |
topraktan çıkarmak |
disinter v.
|
|
483 |
General |
tadını çıkarmak |
enjoy fully v.
|
|
484 |
General |
buhar çıkarmak |
reek v.
|
|
485 |
General |
emekli aylığı vererek işten çıkarmak |
pension off v.
|
|
486 |
General |
öfkesini birinden çıkarmak |
wreak one's anger on v.
|
|
487 |
General |
ortaya çıkarmak |
throw into relief v.
|
|
488 |
General |
meydana çıkarmak |
disclose v.
|
|
489 |
General |
yeniden ortaya çıkarmak |
resuscitate v.
|
|
490 |
General |
uygunsuz kısımları çıkarmak |
bowdlerize v.
|
|
491 |
General |
ıslık gibi ses çıkarmak |
woosh v.
|
|
492 |
General |
boşa çıkarmak |
prick the bubble v.
|
|
493 |
General |
sorun çıkarmak |
act up v.
|
|
494 |
General |
bir sıvıyı süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak |
strain something out of v.
|
|
495 |
General |
kesip çıkarmak |
excise v.
|
|
496 |
General |
para çıkarmak |
issue money v.
|
|
497 |
General |
suyla çıkarmak |
wash away v.
|
|
498 |
General |
kurbağa gibi ses çıkarmak |
croak v.
|
|
499 |
General |
taşocağından çıkarmak |
quarry from v.
|
|
500 |
General |
güçlükle çıkarmak (inilti) |
heave v.
|
|