Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ödeme yapan | payer n. | ||
Some may say unfairly that the European Union is only a payer and not a player. Bazıları haksız bir şekilde Avrupa Birliği'nin sadece ödeme yapan taraf olduğunu, oyuncu olmadığını söyleyebilir. More Sentences |
Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ödeme yapan kimse | payer n. | ||
I am known as a fast payer. Hızlı ödeme yapan biri olarak tanınırım. More Sentences |
||||
General | oyunculara yüksek ödeme yapan gösteri merkezi | big time n. | ||
General | postacı taklidi yapan oyuncuların ödeme olarak birbirini öpmesiyle oynanan bir oyun | post office n. | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ödeme yapan veznedar | first teller n. | ||
Trade/Economic | ödeme yapan banka | paying bank n. | ||
Insurance | ||||
Insurance | kusurlu aramaksızın ödeme yapan araç sigortası | no fault automobile insurance n. | ||
Insurance | kusurlu aramaksızın ödeme yapan araç sigortası | no-fault n. | ||
Insurance | sigortaya başvuran bir kimseye ödeme yapma veya poliçe vermenin risk değerlendirmesini yapan sigorta çalışanı | underwriter n. | ||
Computer | ||||
Computer | tamamen test edilmemiş yazılıma ödeme yapan müşteriler | crash test dummies n. | ||
Automotive | ||||
Automotive | suçlu aramaksızın ödeme yapan sigorta | no fault insurance n. |