|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
tezgah (üzerinde iş görülen) |
workbench n.
|
|
The carpenter placed the piece of wood on the workbench.
Marangoz, tahta parçasını tezgahın üzerine yerleştirdi.
More Sentences
|
2 |
General |
üzerinde düşünme |
consideration n.
|
|
That is an issue for consideration and discussion.
Bu, üzerinde düşünülmesi ve tartışılması gereken bir konudur.
More Sentences
|
3 |
General |
üzerinde çalışmak |
work on v.
|
|
Then Parliament worked on them for a further two years.
Ardından Parlamento iki yıl daha bu yönergeler üzerinde çalıştı.
More Sentences
|
4 |
General |
üzerinde durmak |
lay stress on v.
|
|
The speaker laid stress on the need for thrift.
Konuşmacı tasarrufun gerekliliği üzerinde durdu.
More Sentences
|
5 |
General |
üzerinde düşünmek |
consider v.
|
|
It is worth considering the meaning of the terms 'growth' and 'stability'.
"Büyüme" ve "istikrar" terimlerinin ne anlama geldiği üzerinde düşünmeye değer.
More Sentences
|
6 |
General |
üzerinde durmak (bir konu) |
dwell on v.
|
|
We understand why the rapporteur does not wish to dwell on the subject.
Raportörün neden konu üzerinde durmak istemediğini anlıyoruz.
More Sentences
|
7 |
General |
üzerinde oynama yapmak |
doctor v.
|
|
He doctored his report.
Raporu üzerinde oynamalar yaptı.
More Sentences
|
8 |
General |
üzerinde mutabık kalmak |
agree on v.
|
|
It is, I believe, important that we agree on a Community-wide approach.
Topluluk çapında bir yaklaşım üzerinde mutabık kalmamızın önemli olduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
üzerinde durmak |
elaborate v.
|
|
Experts from all stakeholders should elaborate on specific issues including those raised in the report.
Tüm paydaşlardan uzmanlar, raporda dile getirilenler de dahil olmak üzere belirli konular üzerinde durmalıdır.
More Sentences
|
10 |
General |
dönmek (kapı/köprü vb bir eksen üzerinde) |
swing v.
|
|
The door suddenly swung open.
Kapı aniden dönerek açıldı.
More Sentences
|
|
11 |
General |
üzerinde düşünmek |
contemplate v.
|
|
Hence, we have to contemplate upon the eternal truth and reality.
Bu nedenle, ebedi hakikat ve gerçeklik üzerinde düşünmeliyiz.
More Sentences
|
12 |
General |
üzerinde düşünmek |
think something over v.
|
|
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
Karışık zihin, bir şey üzerinde düşünürken tek bir yerde toplanan zihindir.
More Sentences
|
13 |
General |
üzerinde yorum yapmak |
comment on v.
|
|
I should like to comment on three points.
Üç nokta üzerinde yorum yapmak istiyorum.
More Sentences
|
14 |
General |
üzerinde değişiklik yapmak |
make change v.
|
|
This would also require the ability on our part to make changes to the Union.
Bu aynı zamanda bizim de Birlik üzerinde değişiklik yapabilmemizi gerektirecektir.
More Sentences
|
15 |
General |
üzerinde çalışmaya başlamak |
get to work (on) v.
|
|
We'll get to work on it.
Biz onun üzerinde çalışmaya başlayacağız.
More Sentences
|
16 |
General |
üzerinde düşünmek |
mull over v.
|
|
This gives the subconscious mind a chance to mull over the original problem.
Bu, bilinçaltına asıl sorun üzerinde düşünmesi için bir imkan verir.
More Sentences
|
17 |
General |
üzerinde yoğunlaşmak |
centre on v.
|
|
The discussion has centred on the allocation formula to be applied.
Tartışma, uygulanacak tahsis formülü üzerinde yoğunlaşmıştır.
More Sentences
|
18 |
General |
üzerinde düşünmek |
think over v.
|
|
I've been thinking over the issue for a long time.
Ben uzun bir süredir o konu üzerinde düşünüyorum.
More Sentences
|
19 |
General |
üzerinde düşünmek |
meditate v.
|
|
I've been meditating on what you said last week.
Geçen hafta söylediklerin üzerinde düşünüyordum.
More Sentences
|
20 |
General |
üzerinde düşünmek |
ponder v.
|
|
We all pondered over what had taken place.
Hepimiz olanlar üzerine düşündük.
More Sentences
|
21 |
General |
üzerinde durmak |
emphasise v.
|
|
Secondly, I should like to emphasise training organisations or training on the job.
İkinci olarak, eğitim organizasyonları veya iş başında eğitim üzerinde durmak istiyorum.
More Sentences
|
Common Usage |
|
22 |
Common Usage |
çelik tel üzerinde demir dışı metalik kaplamalar |
non-ferrous metallic coatings on steel wire n.
|
|
23 |
Common Usage |
(zar/oyun taşı üzerinde) nokta |
pip n.
|
|
General |
|
24 |
General |
üzerinde durma |
emphasising n.
|
|
25 |
General |
bir önceki babanın çocuk üzerinde bıraktığı etki |
telegony n.
|
|
26 |
General |
üzerinde deney yapan |
experimentist n.
|
|
27 |
General |
at üzerinde mızrak oyunu |
tilt n.
|
|
28 |
General |
olumsuz noktalar üzerinde duran kimse |
critic n.
|
|
29 |
General |
dik sap üzerinde yetiştirilen bitki |
standard n.
|
|
30 |
General |
su üzerinde durma |
flotation n.
|
|
31 |
General |
at üzerinde mızrakla karşılaşma alanı |
tiltyard n.
|
|
32 |
General |
ip üzerinde yürüme (sirk) |
tightrope walking n.
|
|
33 |
General |
cilt üzerinde meydana gelen morluk |
tattooing n.
|
|
34 |
General |
denek hayvanı üzerinde yapılan deney |
vivisection n.
|
|
35 |
General |
bir metin üzerinde değişiklik yapan |
emendator n.
|
|
36 |
General |
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk |
chimbly n.
|
|
37 |
General |
üzerinde taşıyan kimse |
bearer n.
|
|
38 |
General |
bir halkın üzerinde yaşadığı toprak parçası |
homeland n.
|
|
39 |
General |
üzerinde durma |
emphasizing n.
|
|
40 |
General |
aynı rota üzerinde yol alan gemi tren gibi taşıtların seferleri arasındaki zaman |
headway n.
|
|
41 |
General |
tek ayak üzerinde dönüş |
pirouette n.
|
|
42 |
General |
suyun üzerinde yüzen pislik tabakası |
scum n.
|
|
43 |
General |
bir dağın zirvesi vb gibi harita üzerinde belirlenmiş bir yükseklik |
spot height n.
|
|
44 |
General |
harita üzerinde eş yükseklikte bulunan noktaları birleştiren eğriler |
contour lines n.
|
|
45 |
General |
bulut üzerinde görülen renkli halka |
anthelion n.
|
|
46 |
General |
bir harita üzerinde belirli noktaları belirten sayı veya harf |
map reference n.
|
|
47 |
General |
üzerinde oynama |
emending n.
|
|
48 |
General |
cambazların üzerinde yürüdüğü sıkı gerilmiş ip |
tightrope n.
|
|
49 |
General |
azizler üzerinde araştırmalar yapan bilim dalı |
hagiography n.
|
|
50 |
General |
üzerinde durma |
niggling n.
|
|
|
51 |
General |
üzerinde çalışılan iş |
workpiece n.
|
|
52 |
General |
parmak uçlarında veya topuk üzerinde dönüş yapma |
pirouette n.
|
|
53 |
General |
özellikle büyük kara parçaları üzerinde bir eksen oluşturan dağ sırası |
cordillera n.
|
|
54 |
General |
deniz vb üzerinde yüzen yağ tabakası |
oil slick n.
|
|
55 |
General |
doküman üzerinde, söz konusu dokümanın parti içindeki konumunu belirten rakam veya kod |
serial number n.
|
|
56 |
General |
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey |
vade mecum n.
|
|
57 |
General |
gereksiz ayrıntılar üzerinde ısrarla duran bilim adamı |
pedant n.
|
|
58 |
General |
kar üzerinde kaymak üzere üretilmiş araç |
sledge n.
|
|
59 |
General |
üzerinde düşünme |
deliberation n.
|
|
60 |
General |
yol üzerinde mil işareti olan direk |
milepost n.
|
|
61 |
General |
evrak üzerinde bulunan resmi ya da şahsi mühür koruyan küçük yuvarlak kutu |
skippet n.
|
|
62 |
General |
insanın kontrolünün ve sorumluluğunun üzerinde |
lap of the gods n.
|
|
63 |
General |
ip üzerinde yürüyen |
tramper n.
|
|
64 |
General |
bu alaşım ile maden levhalar üzerinde süslemeler yapma sanatı |
niello n.
|
|
65 |
General |
alın ortasındaki saç çizgisi üzerinde bulunan v şeklindeki nokta |
widow's peak n.
|
|
66 |
General |
üzerinde çok durma |
overemphasizing n.
|
|
67 |
General |
üzerinde çok durma |
overemphasising n.
|
|
68 |
General |
demirci tarafından üzerinde işlem yapılan parça |
blackwork n.
|
|
69 |
General |
mevsim normallerinin üzerinde |
above seasonal normals n.
|
|
70 |
General |
deniz seviyesi üzerinde |
above sea level n.
|
|
71 |
General |
üzerinde anlaşmaya varılmış değer |
agreed value n.
|
|
72 |
General |
üzerinde anlaşmaya varılmış değer |
the value agreed upon n.
|
|
73 |
General |
üzerinde anlaşmaya varılmış değer |
settled value n.
|
|
74 |
General |
üzerinde yazılı değer |
face value n.
|
|
75 |
General |
üzerinde anlaşmaya varılmış değer |
agreed-upon value n.
|
|
76 |
General |
suların çekilip yükselmesi esnasında deniz seviyesinin çizdiği hattı harita üzerinde gösteren eğri |
co-tidal line n.
|
|
77 |
General |
su çizgisi üzerinde iki güvertesi olan gemi |
double-decker n.
|
|
78 |
General |
üzerinde çok fazla düşünülmeden oluşturulmuş fikir |
ill-thought n.
|
|
79 |
General |
çok önemli olmayan ve üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gerekmeyen |
no-brainer n.
|
|
80 |
General |
yol üzerinde bir ara noktada konaklamaya ve başka tarifelerle birleştirilmeye imkan tanımayan tarife |
point-to-point air fare n.
|
|
81 |
General |
ellerin üzerinde durma |
handstand n.
|
|
82 |
General |
üzerinde uçulan yer haritası |
ground mapping n.
|
|
83 |
General |
ayakları üzerinde dikelebilen eski insan |
homo erectus n.
|
|
84 |
General |
üzerinde durma |
emphasis n.
|
|
85 |
General |
(balede) tek ayak üzerinde dönüş |
pirouette n.
|
|
86 |
General |
üzerinde yiyecek taşınan küçük el arabası |
wagon n.
|
|
87 |
General |
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu |
nonissue n.
|
|
88 |
General |
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu |
dead letter n.
|
|
89 |
General |
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi |
graybeard n.
|
|
90 |
General |
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi |
long beard n.
|
|
91 |
General |
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi |
longbeard n.
|
|
92 |
General |
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi |
bellarmine n.
|
|
93 |
General |
üzerinde durulması gereken (nokta/husus vb.) |
the point to be emphasized n.
|
|
94 |
General |
üzerinde durulması gereken (nokta/husus vb.) |
the point(s) to be considered n.
|
|
95 |
General |
bekletilmiş şarapların üzerinde meydana gelen ince tabaka |
beeswing n.
|
|
96 |
General |
üzerinde durulması gereken birkaç konu |
a few points worth stressing n.
|
|
97 |
General |
ateş veya sıcak taşların üzerinde çıplak/yalın ayak yürüme |
firewalking n.
|
|
98 |
General |
üzerinde yazılar veya rakamlar olan ceket |
letter jacket n.
|
|
99 |
General |
hayranların kendilerine ait olmayan orijinal eserler üzerinde herhangi bir kazanç beklentisi olmadan eğlence amaçlı yazdıkları kurgu öyküler |
fanfic n.
|
|
100 |
General |
hayranların kendilerine ait olmayan orijinal eserler üzerinde herhangi bir kazanç beklentisi olmadan eğlence amaçlı yazdıkları kurgu öyküler |
fanfiction n.
|
|
101 |
General |
hayranların kendilerine ait olmayan orijinal eserler üzerinde herhangi bir kazanç beklentisi olmadan eğlence amaçlı yazdıkları kurgu öyküler |
fan-fiction n.
|
|
102 |
General |
şüphelinin üzerinde kimlik tespitinde yardımı dokunabilecek bir işaret (dövme/ben vb) |
an identifying mark on the suspect n.
|
|
103 |
General |
üzerinde çocuk resmi olan bir kart |
a card with a child's picture on it n.
|
|
104 |
General |
üzerinde kafatası çıkartması/işlemesi vb olan tişört |
skull t-shirt n.
|
|
105 |
General |
(nehir/göl üzerinde yapılan) vahşi hayat gezisi |
wildlife cruise n.
|
|
106 |
General |
koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan koşu |
run in place n.
|
|
107 |
General |
koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan yürüyüş |
jog in place n.
|
|
108 |
General |
arka ayakları üzerinde durma |
standing on hind legs n.
|
|
109 |
General |
yara üzerinde oluşan zar |
cicatrice n.
|
|
110 |
General |
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi |
greybeard n.
|
|
111 |
General |
bakılan/önem verilen/üzerinde durulan şey/konu/mesele |
focus n.
|
|
112 |
General |
üzerinde yazı olan ceket |
letter jacket n.
|
|
113 |
General |
laf arasında söylenen fakat duyan kişi üzerinde beklenmeyen etki yapan bir söz |
chance remark n.
|
|
114 |
General |
aynı konu üzerinde düşünüp durma |
rumination n.
|
|
115 |
General |
üzerinde birden fazla fırın gözü ve ocak bulunan ingilizlere özgü bir alet |
aga n.
|
|
116 |
General |
insanların üzerinde sebze/meyve veya küçük bitkiler yetiştirmeleri için kiraladıkları küçük toprak parçası |
community garden (us) n.
|
|
117 |
General |
insanların üzerinde sebze/meyve veya küçük bitkiler yetiştirmeleri için kiraladıkları küçük toprak parçası |
allotment garden (uk) n.
|
|
118 |
General |
insanların üzerinde sebze/meyve veya küçük bitkiler yetiştirmeleri için kiraladıkları küçük toprak parçası |
allotment n.
|
|
119 |
General |
üzerinde muhalif tanımların olduğu kavram |
essentially contested concept n.
|
|
120 |
General |
yarışçının boğa üzerinde 8 saniye veya daha uzun süre kalmayı amaçladığı rodeo türü |
bull riding n.
|
|
121 |
General |
lastik üzerinde karda kayma |
snow tubing n.
|
|
122 |
General |
lastik üzerinde karda kayma |
snowtubing n.
|
|
123 |
General |
çocukların üzerinde zıpladığı gergin ve esnek ağ |
thrombolin n.
|
|
124 |
General |
ip üzerinde yürüme |
highlining n.
|
|
125 |
General |
zihinsel rahatsızlıklar üzerinde yapılan çalışmaları ve tedavileri ifade eden eski bir tıbbi terim |
alienism n.
|
|
126 |
General |
katır üzerinde yapılan yolculuk |
mule ride n.
|
|
127 |
General |
bir nesnenin çevre üzerinde bir sonuç ortaya çıkaran etkisi |
effectance n.
|
|
128 |
General |
üzerinde rütbe ve bağlı olunan makam sembolleri bulunan tören şapkası |
cap of maintenance n.
|
|
129 |
General |
küçük bir taşıyıcının bir hat üzerinde hareket ettiği nakit para taşıma şekli |
cash railway n.
|
|
130 |
General |
nal üzerinde kaymayı önleyen metal çıkıntı |
cawker n.
|
|
131 |
General |
ruhların gezegenler üzerinde, gezegenlerin de insanlar üzerinde etkisine sebep olduğuna inanılan doğaüstü güç |
celestial magic n.
|
|
132 |
General |
posta pulu üzerinde amblem, figür, vb. içeren renkli alan |
label n.
|
|
133 |
General |
belgeye şerit üzerinde iliştirilmiş belge eki |
label [obsolete] n.
|
|
134 |
General |
yeniden üzerinde durma |
re-emphasis n.
|
|
135 |
General |
üzerinde düşünülmüş anlamlı ifade |
reflex [obsolete] n.
|
|
136 |
General |
kanada'da büyük göller üzerinde düzenli sefer yapan tekne |
lake boat n.
|
|
137 |
General |
üzerinde sürmeye elverişlilik |
rideability n.
|
|
138 |
General |
doğu türkmenistan'da ceyhun ırmağı üzerinde yer alan şehir |
chardzhou n.
|
|
139 |
General |
bir arma levhası üzerinde yer alan figür |
charge n.
|
|
140 |
General |
üzerinde anlaşmaya varılan zaman |
the appointed hour n.
|
|
141 |
General |
sirkte ip üzerinde yürüme |
funambulism n.
|
|
142 |
General |
cambazların üzerinde yürüdüğü sıkı gerilmiş kablo |
tightwire n.
|
|
143 |
General |
yüzük taşı üzerinde yer alan kesilmiş mücevher parçası |
top n.
|
|
144 |
General |
darağacında mahkumun üzerinde durduğu menteşeli platform |
trap n.
|
|
145 |
General |
darağacında mahkumun üzerinde durduğu menteşeli platform |
drop n.
|
|
146 |
General |
üç ayak üzerinde duran kap |
tripod n.
|
|
147 |
General |
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu |
yakhdan n.
|
|
148 |
General |
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu |
yakhdan n.
|
|
149 |
General |
rusya'nın doğu-orta bölgesinde, lena nehri üzerinde kurulu şehir |
yakuza n.
|
|
150 |
General |
eski radyoların üzerinde radyo fonksiyonlarının durumunu gösteren ışıklı göz |
magic eye n.
|
|
151 |
General |
atın üzerinde bacakların ikisi de bir tarafta oturma pozisyonu (genel olarak kadınların kullandığı at biniş şekli) |
sidesaddle n.
|
|
152 |
General |
üzerinde çalışılan parça |
job n.
|
|
153 |
General |
(at üzerinde) mızrak/kılıç dövüşü yapmak |
joust n.
|
|
154 |
General |
(at üzerinde) mızrak/kılıç dövüşü yapma |
joust n.
|
|
155 |
General |
deniz ve buz üzerinde ilerleyebilen düz tabanlı bir tekne |
scooter n.
|
|
156 |
General |
kaya üzerinde ince buz tabakası |
verglas n.
|
|
157 |
General |
üzerinde yazıt bulunan kurdelemsi bir şerit |
bandrol n.
|
|
158 |
General |
fıçıdan bira içerken fıçının üzerinde amuda kalkma |
kegstand n.
|
|
159 |
General |
üzerinde anahtar ve kilit asmak için kancalar bulunan askılık |
keyboard n.
|
|
160 |
General |
hayvanlar üzerinde deney yapılmasına karşı olan kimse |
bestiarian [uk] n.
|
|
161 |
General |
insanları idam etme yöntemleri üzerinde çalışan bilim dalı |
ktenology n.
|
|
162 |
General |
eskiden ayakkabı ustalarının üzerinde deri dövmek için kucaklarına koydukları bir taş |
lapstone n.
|
|
163 |
General |
eyerin üzerinde yer alan, içlerinden kayışların geçtiği halkalar |
larigos n.
|
|
164 |
General |
yüzlük ayakkabı derisini ayakkabı maketinin üzerinde esnetmeye yarayan bir alet |
laster n.
|
|
165 |
General |
yukarı ve aşağı michigan'ı ayıran kanalın üzerinde yer alan asma köprü |
mackinac bridge n.
|
|
166 |
General |
randevuya çıkan bir kadının üzerinde taşıdığı, partneri ile kavga etmeleri durumunda eve dönmesine yetecek kadar yol parası |
mad money n.
|
|
167 |
General |
üzerinde zıt renkte semer şeklinde desen bulunan oxford tipi bağcıklı kundura |
saddle oxford n.
|
|
168 |
General |
bir konu üzerinde saplantılı kimse |
monomaniac n.
|
|
169 |
General |
başkalarının eylemleri üzerinde kontrol sahibi olan kimse |
master n.
|
|
170 |
General |
bir mantarın üzerinde veya içinde yetiştiği altlık |
matrix n.
|
|
171 |
General |
gravürcülerin bir gravür tabanının yüzeyini pürüzlü hale getirmek veya çıplak bakır üzerinde baskı sonrası noktalı desene benzer bir etki yaratmak için kullandığı kaba bir baskı kalıbı |
matter n.
|
|
172 |
General |
gravürcülerin bir gravür tabanının yüzeyini pürüzlü hale getirmek veya çıplak bakır üzerinde baskı sonrası noktalı desene benzer bir etki yaratmak için kullandığı kaba bir baskı kalıbı |
mattoir n.
|
|
173 |
General |
üzerinde defne taçlı kralın bulunduğu bir altın ingiliz sikkesi |
laurel n.
|
|
174 |
General |
bir şeyin üzerinde hak iddia etme |
laying claim n.
|
|
175 |
General |
karkasların bacakları üzerinde çalışan kasap |
legger n.
|
|
176 |
General |
gaz ocağının üzerinde bulunan sıcaklık ayarlarından biri |
mark n.
|
|
177 |
General |
postanın üzerinde yer alan ve genellikle postanenin ismini ve postalanma saatini belirten resmi işaret |
mark n.
|
|
178 |
General |
dizgisi yapılacak taslağın üzerinde yazılı olan detaylı biçimsel talimatlar |
markup n.
|
|
179 |
General |
bir grubun ilgisini üzerinde toplayan ve el üstünde tutulan kimse |
mascot n.
|
|
180 |
General |
bir hayvanın genellikle gözlerinin üzerinde yer alan, yüzün rengine zıt olan kısım |
mask n.
|
|
181 |
General |
alın ortasındaki saç çizgisi üzerinde bulunan bir nokta |
widows peak n.
|
|
182 |
General |
üzerinde delikler bulunan bir ayakkabı çeşidi |
wing tip n.
|
|
183 |
General |
üzerinde delikler bulunan bir ayakkabı çeşidi |
wingtip n.
|
|
184 |
General |
bir konu üzerinde etraflıca çalışan kimse |
wonk n.
|
|
185 |
General |
üzerinde insanların kellesinin uçurulduğu sert bir yüzey |
block n.
|
|
186 |
General |
yeni basılmış madeni para üzerinde görülen ağdamsı veya tozumsu bir tabaka |
bloom n.
|
|
187 |
General |
kakao yağı kristallerinin çikolata üzerinde oluşturduğu grimsi çizgi veya izler |
bloom n.
|
|
188 |
General |
üzerinde çalışılmış |
hard-labored n.
|
|
189 |
General |
üzerinde düşünme |
maturity [obsolete] n.
|
|
190 |
General |
üzerinde dik yerleştirilmiş bir taş levhanın yükseldiği sembol yapı |
mearstone [obsolete] n.
|
|
191 |
General |
periyodik olarak su ile kaplanan, üzerinde genellikle ot, sukamışı gibi tekçenekli bitkilerin yetiştiği ağaçsız arazi |
mesh n.
|
|
192 |
General |
posta ücretini basan cihazın bir posta üzerinde bıraktığı iz |
meter n.
|
|
193 |
General |
sistematik prosedürler üzerinde durma |
methodism n.
|
|
194 |
General |
üzerinde keresteler olan büyük arazi |
boundary [dialect] n.
|
|
195 |
General |
cimnastikte alet üzerinde asılı kalma |
hing [dialect] n.
|
|
196 |
General |
(buz veya yol üzerinde) küçük tümsek |
hubble n.
|
|
197 |
General |
diğerleri üzerinde hakimiyeti olduğu düşünülen ülke veya devlet |
mistress n.
|
|
198 |
General |
bir davranış üzerinde belirleyici unsur |
molder n.
|
|
199 |
General |
gelişim süreci üzerinde belirleyici faktör |
molder n.
|
|
200 |
General |
üzerinde ışık ve gölge oyunuyla dekoratif etki oluşturulan dar kontürlü yüzey |
molding n.
|
|
201 |
General |
ortalamanın üzerinde şey |
more n.
|
|
202 |
General |
çıkrık, vinç gibi düzeneklere sarılı halatın üzerinde yer alan gövde |
mouline n.
|
|
203 |
General |
ayağının üzerinde yükselen kimse |
mounter n.
|
|
204 |
General |
üzerinde değişiklik yapılmış metin |
rewrite n.
|
|
205 |
General |
(yaprak yay veya yangın hortumu üzerindeki zayıf bir nokta üzerinde) koruyucu kaplama |
gaiter n.
|
|
206 |
General |
dört nala koşan hayvanın üzerinde gitme |
gallop n.
|
|
207 |
General |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
lorraine cross n.
|
|
208 |
General |
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç |
cross of lorraine n.
|
|
209 |
General |
(bahçecilikte) üzerinde bitki yetiştirmek için toprak parçası kiralayan kimse |
lotter n.
|
|
210 |
General |
viski bardağı benzeri kısa bardaklarda buz veya su üzerinde servis edilen karıştırılmayan bir alkollü içecek |
lowball n.
|
|
211 |
General |
asil dul kadına ait üzerinde unvan rozetleri çizili fayton |
lozenge coach n.
|
|
212 |
General |
üzerinde düşünülen düşünce |
lucubration n.
|
|
213 |
General |
bataklıklarda üzerinde kütük taşınan geniş ve alçak bir kızak |
mud boat n.
|
|
214 |
General |
parazitin cilt üzerinde açtığı delik |
burrow n.
|
|
215 |
General |
(dağcılıkta) kar sınırının üzerinde yapılan tırmanışlarda kullanılan, ultraviyole ışımalara karşı koruyucu bir krem |
glacier cream n.
|
|
216 |
General |
at üzerinde gerçekleştirilen gezi |
riding n.
|
|
217 |
General |
hayvanın üzerinde bulunan kelebek şeklinde leke |
butterfly n.
|
|
218 |
General |
genellikle kabartma üzerinde kazılmış veya oyulmuş sembolik şekil |
glyph n.
|
|
219 |
General |
(özellikle abd donanmasında) üzerinde durulan zemin |
deck n.
|
|
220 |
General |
yüzey üzerinde ızgaralanmış veya kabartılmış bir dizi işaret |
grill n.
|
|
221 |
General |
üzerinde tartışılmakta olan tasarı gibi hukuki meselelerin önceden belirtilen zamanın dolması ile müzakereye kapanması |
guillotine n.
|
|
222 |
General |
buz üzerinde yürüyebilen adam |
iceman n.
|
|
223 |
General |
su üzerinde tomruk yuvarlama oynayan kimse |
logroller n.
|
|
224 |
General |
su üzerinde tomruk yuvarlayarak oynanan bir oyun |
logrolling n.
|
|
225 |
General |
eski surlarda üzerinde ateş etmek için açıklık bulunan mazgallı siper |
murdress n.
|
|
226 |
General |
üzerinde tek nokta bulunan domino taşı |
one n.
|
|
227 |
General |
üzerinde tek nokta bulunan domino taşı |
one-spot n.
|
|
228 |
General |
normalin çok üzerinde faaliyet |
overactivity n.
|
|
229 |
General |
bir yerin veya şeyin üzerinde büyüyen oluşum |
overgrowth n.
|
|
230 |
General |
baş hizasının üzerinde bulunan şey (aydınlatma armatürü |
overhead n.
|
|
231 |
General |
talebin veya ödeme gücünün üzerinde ihraç etme (hisse, banknot |
overissue n.
|
|
232 |
General |
bir şeyin üzerinde bulunan şey |
overlier n.
|
|
233 |
General |
bir şeyin üzerinde uzanan kısım |
overlier n.
|
|
234 |
General |
başkaları üzerinde hakimiyet kuran kimse |
overlord n.
|
|
235 |
General |
üzerinde durma |
overplay n.
|
|
236 |
General |
(armacılıkta) kalkan üzerinde bulunan halka sembolü |
roundel n.
|
|
237 |
General |
yüzde ve özellikle burun üzerinde aşırı alkol tüketimi sonucu oluşan kızarıklık |
rum bud n.
|
|
238 |
General |
bir fikir üzerinde saplantı derecesinde durma |
rumination n.
|
|
239 |
General |
(hayvanların yol üzerinde bıraktığı) iz |
runway n.
|
|
240 |
General |
iki veya daha fazla armanın kalkan üzerinde birleşmesi |
impalement n.
|
|
241 |
General |
(zırh veya mühür üzerinde yer alan) arma |
impresa n.
|
|
242 |
General |
armalı kalkanın desteklerinin üzerinde durduğu süslü kaide |
compartment n.
|
|
243 |
General |
birkaç karakterin bir konu üzerinde tartışıyor veya akıl yürütüyor gibi gösterildiği yazılı kompozisyon |
dialogue n.
|
|
244 |
General |
bir şeyin üzerinde durma |
insisture [obsolete] n.
|
|
245 |
General |
bir şeyin üzerinde oturma |
insisture [obsolete] n.
|
|
246 |
General |
iki ayak üzerinde yürüme |
walking bipedally n.
|
|
247 |
General |
aynı rota üzerinde giden iki ardışık eleman arasındaki boşluk |
column gap n.
|
|
248 |
General |
üzerinde halı serilmiş zemini kaplayan kumaş |
crash n.
|
|
249 |
General |
plak üzerinde yer alan şerit |
cut n.
|
|
250 |
General |
gereksiz ayrıntılar üzerinde ısrarla duran bilim adamı |
dryasdust n.
|
|
251 |
General |
parmaklar üzerinde kullanılan bir işkence aleti |
pinnywinkles n.
|
|
252 |
General |
gayrimenkul, şehir veya bina üzerinde gerçekleştirilen iyileştirmeler |
policy [obsolete] [scotland] n.
|
|
253 |
General |
üzerinde düşünülebilirlik |
ponderability n.
|
|
254 |
General |
üzerinde durulması gereken şey |
considerable [obsolete] n.
|
|
255 |
General |
(arazi üzerinde) otlatma hakkı |
feed [obsolete] n.
|
|
256 |
General |
bir şeyin içinde veya üzerinde oturan kimse |
insessor n.
|
|
257 |
General |
islam üzerinde çalışma yapan kimse |
islamist n.
|
|
258 |
General |
mil üzerinde yer alan geniş karıştırma bıçağı |
paddle n.
|
|
259 |
General |
üzerinde dini piyesler sahnelenen hareketli açık hava platformu |
pageant n.
|
|
260 |
General |
üzerinde boyama yapılan düz ve ince ahşap parçası |
panel n.
|
|
261 |
General |
ince ve düz ahşap üzerinde yapılan resim |
panel n.
|
|
262 |
General |
sert arkalık üzerinde sergilenen fotoğraf |
panel n.
|
|
263 |
General |
(arma üzerinde) desenli samur kürkü motifi |
pean n.
|
|
264 |
General |
sıvı üzerinde bulunan film |
pellicle n.
|
|
265 |
General |
sıvı üzerinde gelişen zar |
pellicle n.
|
|
266 |
General |
şövalyenin kılıcı üzerinde taşıdığı küçük flama |
pencel n.
|
|
267 |
General |
saat bobini üzerinde yer alan mil |
pendant n.
|
|
268 |
General |
saat bobini üzerinde yer alan mil |
pendent n.
|
|
269 |
General |
şövalyenin kılıcı üzerinde taşıdığı küçük flama |
pensel [obsolete] n.
|
|
270 |
General |
şövalyenin kılıcı üzerinde taşıdığı küçük flama |
pensil n.
|
|
271 |
General |
bina veya duvar üzerinde yapılan yürüyüş |
platform [obsolete] n.
|
|
272 |
General |
(köpek eğitiminde) köpek üzerinde kontrol sahibi olma |
positive correlation n.
|
|
273 |
General |
(taş vb.) su üzerinde sekme |
dap n.
|
|
274 |
General |
üzerinde yazılar veya rakamlar olan kazak |
letter sweater n.
|
|
275 |
General |
üzerinde anlaşma yapılabilir olma |
contractibleness n.
|
|
276 |
General |
arma üzerinde yer alan kırmızı gagalı dağ kargası figürü |
cornish chough n.
|
|
277 |
General |
efkaristiyada üzerinde kutsal nesnelerin sergilendiği keten örtü |
corporal n.
|
|
278 |
General |
efkaristiyada üzerinde kutsal nesnelerin sergilendiği keten örtü |
communion cloth n.
|
|
279 |
General |
mezarların üzerinde algılanan parlaklık |
deadlight [scotland] n.
|
|
280 |
General |
su üzerinde yüzen büyük buz kütlesi |
field of ice n.
|
|
281 |
General |
üzerinde işaret parmağı bulunan yön tabelası |
finger post n.
|
|
282 |
General |
üzerinde işaret parmağı bulunan yön tabelası |
fingerboard n.
|
|
283 |
General |
üzerinde işaret parmağı bulunan yön tabelası |
fingerpost n.
|
|
284 |
General |
arma üzerinde post tasviri |
fleece n.
|
|
285 |
General |
su üzerinde yüzen yatak |
floaty n.
|
|
286 |
General |
su üzerinde durma |
flotage n.
|
|
287 |
General |
genişleyerek bileğin üzerinde biten bir eldiven |
gauntlet glove n.
|
|
288 |
General |
kişinin üzerinde taşımaya uygun rulo tütün |
prick n.
|
|
289 |
General |
patende buz üzerinde bırakılan işaret |
print n.
|
|
290 |
General |
sunağın üzerinde yer aldığı platform |
predella n.
|
|
291 |
General |
sunak platformu üzerinde yer alan resim veya heykel |
predella n.
|
|
292 |
General |
sunağın üzerinde yer aldığı platform |
footpace n.
|
|
293 |
General |
jimnastikçinin sadece kaslarını kullanarak elinin üzerinde durması |
press n.
|
|
294 |
General |
toplumun ilgisinin üzerinde olduğu kimse |
public figure n.
|
|
295 |
General |
hazırlanan zemin üzerinde çizgilerin kesildiği bir harita oluşturma tekniği |
scribing n.
|
|
296 |
General |
üzerinde mühür izi bulunan balmumu gibi parça |
seal n.
|
|
297 |
General |
derebeyinin üzerinde toprakları |
seigniory n.
|
|
298 |
General |
hava aracının yüzücüleri köpekbalıklarına karşı uyarmak için plaj üzerinde uçarak yaptığı gözcülük |
shark patrol [australia] n.
|
|
299 |
General |
üzerinde sirk gösterilerinin sergilenmesi için yükseğe asılan bir çift uzun ipek çarşaf |
silks n.
|
|
300 |
General |
gıda üzerinde oluşan kaymak |
skin n.
|
|
301 |
General |
üzerinde güneş batmayan imparatorluk |
the empire on which the sun never sets n.
|
|
302 |
General |
kendi ayakları üzerinde duran kimse |
crusoe n.
|
|
303 |
General |
kendi ayakları üzerinde duran kimse |
robinson crusoe n.
|
|
304 |
General |
su üzerinde görülen esinti |
slant n.
|
|
305 |
General |
nemli toprak üzerinde yer alan eğimli düzlem |
slide n.
|
|
306 |
General |
tahta üzerinde madeni para ile oynanan bir oyun |
slidegroat n.
|
|
307 |
General |
tahta üzerinde bilye veya piyonlar ile oynanan bir oyun |
solitaire n.
|
|
308 |
General |
gereksiz ayrıntılar üzerinde ısrarla duran bilim insanı |
pedant n.
|
|
309 |
General |
su üzerinde yürümek için ayağa takılan bir tür palet |
podoscaph n.
|
|
310 |
General |
(arma üzerinde) şerit figürün sallantılı ucu |
point n.
|
|
311 |
General |
sabunla yıkanan nesneler üzerinde kalan tabaka |
soap film n.
|
|
312 |
General |
tahta üzerinde çivi veya toplarla oynanan bir oyun |
solitaire n.
|
|
313 |
General |
kağıt üzerinde eşit gerilim sağlayan küçük merdane |
spreader n.
|
|
314 |
General |
baltacının üzerinde durmak için çentik atılan ağaca yerleştirdiği kısa basamak |
springboard n.
|
|
315 |
General |
tahkimat üzerinde gerçekleştirilen dış çalışma |
spur [obsolete] n.
|
|
316 |
General |
(madeni para, madalya üzerinde yer alan) kabartma |
strike n.
|
|
317 |
General |
resmi hükumet üzerinde etkisi olan gayriresmi topluluk |
subgovernment n.
|
|
318 |
General |
güneş saati göstergesinin üzerinde yer aldığı düz hat |
substyle n.
|
|
319 |
General |
üzerinde çatısı olan yer |
subtectacle n.
|
|
320 |
General |
yüzey üzerinde birbiriyle bağlantılı unsurlar |
superficies n.
|
|
321 |
General |
su üzerinde kalan madde |
supernatant n.
|
|
322 |
General |
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı |
supernatant n.
|
|
323 |
General |
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı |
supernate n.
|
|
324 |
General |
üzerinde tepinme |
supersaliency [obsolete] n.
|
|
325 |
General |
(mektup, koli üzerinde yazılmış) adres |
superscription n.
|
|
326 |
General |
(opera eserinde) şarkı sözlerinin sahne üzerinde yer alan çevirisi |
supertitles n.
|
|
327 |
General |
kolların veya ellerin üzerinde durulan bir jimnastik pozisyonu |
support n.
|
|
328 |
General |
(gemi üzerinde) denize elverişlilik tespit muayenesi |
survey n.
|
|
329 |
General |
üzerinde olmak |
wear v.
|
|
330 |
General |
bir şey üzerinde düşünmek |
give something one's consideration v.
|
|
331 |
General |
tartışmak (önemsiz şeyler üzerinde) |
cavil v.
|
|
332 |
General |
üzerinde durmak |
emphasize v.
|
|
333 |
General |
üzerinde oynamak |
doctor v.
|
|
334 |
General |
üzerinde kemer oluşturmak |
arch above v.
|
|
335 |
General |
üzerinde çok durmak |
harp on v.
|
|
336 |
General |
su üzerinde kaydırmak |
skim v.
|
|
337 |
General |
tüm gözler üzerinde olmak |
be in the limelight v.
|
|
338 |
General |
üzerinde sebatla çalışmak |
plug away at v.
|
|
339 |
General |
üzerinde kemer gibi uzanmak |
arch over v.
|
|
340 |
General |
üzerinde düşünülmek |
be under consideration v.
|
|
341 |
General |
üzerinde gezinmek (parmaklar) |
sweep v.
|
|
342 |
General |
üzerinde etkisi olmak |
sway v.
|
|
343 |
General |
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek |
quibble about v.
|
|
344 |
General |
üzerinde hararetli konuşmak |
descant on v.
|
|
345 |
General |
fazla hareket etmeden üzerinde ve etrafında uçmak |
hover v.
|
|
346 |
General |
üzerinde durmak |
accent v.
|
|
347 |
General |
üzerinde derin derin düşünmek |
ruminate over v.
|
|
348 |
General |
üzerinde durmak |
put emphasis on v.
|
|
349 |
General |
üzerinde kemer meydana getirmek |
overarch v.
|
|
350 |
General |
üzerinde oynamak |
falsify v.
|
|
351 |
General |
üzerinde durmak |
urge on v.
|
|
352 |
General |
üzerinde tepinmek |
stomp on v.
|
|
353 |
General |
üzerinde bulundurmak |
carry v.
|
|
354 |
General |
arka ayakları üzerinde durmak |
beg v.
|
|
355 |
General |
üzerinde durmak |
harp on v.
|
|
356 |
General |
olumsuz noktaları üzerinde durmak |
criticize v.
|
|
357 |
General |
parmak uçlarında veya topuk üzerinde dönüş yapmak |
pirouette v.
|
|
358 |
General |
üzerinde oynama yapmak |
garble v.
|
|
359 |
General |
tekerlekler üzerinde gitmek |
roll v.
|
|
360 |
General |
anlaşmaya varmak (üzerinde) |
get together on v.
|
|
361 |
General |
plan üzerinde işaretlemek |
plot v.
|
|
362 |
General |
üzerinde durmak |
insist v.
|
|
363 |
General |
mil üzerinde dönmek |
pivot on v.
|
|
364 |
General |
üzerinde durmak |
play up v.
|
|
365 |
General |
kroki üzerinde göstermek |
plot v.
|
|
366 |
General |
yükselmek (bir yer üzerinde/bir yere) |
soar v.
|
|
367 |
General |
üzerinde deney yapmak |
vivisect v.
|
|
368 |
General |
üzerinde taşımak |
carry v.
|
|
369 |
General |
üzerinde fazla durmak |
belabor v.
|
|
370 |
General |
üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek (bir iş) |
stick with v.
|
|
371 |
General |
eksen üzerinde dönmek |
pivot on v.
|
|
372 |
General |
üzerinde derin derin düşünmek |
ruminate about v.
|
|
373 |
General |
üzerinde durmak |
dwell on v.
|
|
374 |
General |
bir iş üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek |
stick at v.
|
|
375 |
General |
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) |
niggle about v.
|
|
376 |
General |
geçmişteki talihsizliklerin üzerinde durmak |
cry over spilled milk v.
|
|
377 |
General |
üzerinde kemer oluşturmak |
arch over v.
|
|
378 |
General |
üzerinde durmak |
discourse v.
|
|
379 |
General |
bir eksen üzerinde dönmek |
swing v.
|
|
380 |
General |
bir konu üzerinde durmak |
dwell on v.
|
|
381 |
General |
üzerinde durmak |
urge upon v.
|
|
382 |
General |
üzerinde oynamak (hesaplar) |
cook v.
|
|
383 |
General |
üzerinde denemek |
try on v.
|
|
384 |
General |
üzerinde durmak |
deliberate v.
|
|
385 |
General |
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek |
quibble over v.
|
|
386 |
General |
karnı üzerinde sürünmek |
slide along v.
|
|
387 |
General |
uçağı pist üzerinde ilerletmek |
taxi v.
|
|
388 |
General |
üzerinde düşünmek |
view v.
|
|
389 |
General |
üzerinde durmak |
dwell upon v.
|
|
390 |
General |
üzerinde durmak (düşünmek vb) |
deliberate v.
|
|
391 |
General |
mil üzerinde döndürmek |
swivel v.
|
|
392 |
General |
su üzerinde tutmak |
buoy v.
|
|
393 |
General |
üzerinde durmak |
harp upon v.
|
|
394 |
General |
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) |
niggle over v.
|
|
395 |
General |
üzerinde derin derin düşünmek |
ruminate on v.
|
|
396 |
General |
üzerinde bulunmak |
bear v.
|
|
397 |
General |
üzerinde kemer gibi uzanmak |
arch above v.
|
|
398 |
General |
bir şeyin üzerinde durmamak |
take something in stride v.
|
|
399 |
General |
üzerinde durmak |
accentuate v.
|
|
400 |
General |
su üzerinde durmak |
float v.
|
|
401 |
General |
üzerinde olmak |
have something on v.
|
|
402 |
General |
üzerinde işaret bırakmak |
leave a mark on v.
|
|
403 |
General |
gözü üzerinde olmak |
keep an eye on v.
|
|
404 |
General |
birinin üzerinde otoritesini kullanmak |
pull rank v.
|
|
405 |
General |
tek ayak üzerinde dönmek |
pirouette v.
|
|
406 |
General |
üzerinde oynama yapmak |
fiddle v.
|
|
407 |
General |
üzerinde durmamak |
slubber v.
|
|
408 |
General |
ayakları üzerinde durmak |
stand on one's own legs v.
|
|
409 |
General |
üzerinde durmamak |
slur over v.
|
|
410 |
General |
bir fikir üzerinde düşünüp taşınmak |
entertain an idea v.
|
|
411 |
General |
gözü (bir şeyin) üzerinde olmak |
have one's eyes on v.
|
|
412 |
General |
üzerinde oynamak (fotoğraf vb) |
block out v.
|
|
413 |
General |
üzerinde durmamak |
leave out v.
|
|
414 |
General |
üzerinde görüşülmek |
be on the carpet v.
|
|
415 |
General |
bir şey üzerinde fikir ayrılığına düşmek |
clash over v.
|
|
416 |
General |
üzerinde durmak |
play to v.
|
|
417 |
General |
üzerinde durmak |
bring out v.
|
|
418 |
General |
üzerinde çok durmak |
put excessive emphasis on v.
|
|
419 |
General |
üzerinde çok durmak |
overemphasise v.
|
|
420 |
General |
üzerinde çok durmak |
overemphasize v.
|
|
421 |
General |
üzerinde çok durmak |
stress too much v.
|
|
422 |
General |
üzerinde yorum yapmak |
make comment about v.
|
|
423 |
General |
üzerinde yorum yapmak |
comment about v.
|
|
424 |
General |
üzerinde kalem oynatmak |
spoil (a piece of writing) by alteration v.
|
|
425 |
General |
üzerinde kalem oynatmak |
edit v.
|
|
426 |
General |
üzerinde kalem oynatmak |
correct v.
|
|
427 |
General |
üzerinde kalem gezdirmek |
revise v.
|
|
428 |
General |
üzerinde kalem gezdirmek |
edit v.
|
|
429 |
General |
kendi ayakları üzerinde durmak |
stand on one's own feet v.
|
|
430 |
General |
üzerinde değişiklik yapmak |
amend v.
|
|
431 |
General |
üzerinde durmak |
lay weight on v.
|
|
432 |
General |
üzerinde değişiklik yapmak |
make a change v.
|
|
433 |
General |
üzerinde durmak |
lay emphasis on v.
|
|
434 |
General |
üzerinde değişiklik yapmak |
do modifications on something v.
|
|
435 |
General |
üzerinde değişiklik yapmak |
modify v.
|
|
436 |
General |
üzerinde sigara söndürmek |
put out a cigarette on somebody's flesh v.
|
|
437 |
General |
üzerinde sigara söndürmek |
burn someone with a lighted cigarette v.
|
|
438 |
General |
üzerinde yükselmek |
dominate v.
|
|
439 |
General |
üzerinde kafa patlatmak |
dwell on v.
|
|
440 |
General |
üzerinde kafa patlatmak |
dwell upon v.
|
|
441 |
General |
gücünü ... üzerinde kullanmak |
exercise one's strength over v.
|
|
442 |
General |
havada bir yerin üzerinde durmak |
hover v.
|
|
443 |
General |
yolunun üzerinde durmamak |
get out of one's way v.
|
|
444 |
General |
(birisi üzerinde) otoritesini kullanmak |
pull rank on someone v.
|
|
445 |
General |
mil üzerinde dönmek |
pivot v.
|
|
446 |
General |
eksen üzerinde dönmek |
pivot v.
|
|
447 |
General |
önemsiz konular üzerinde tartışmak |
quibble v.
|
|
448 |
General |
üzerinde seyretmek |
sail v.
|
|
449 |
General |
üzerinde kafa yormak |
chew on v.
|
|
450 |
General |
düşüncelerini belli bir nokta üzerinde yoğunlaştırmak |
keep one's mind on v.
|
|
451 |
General |
üzerinde kalem oynatmak |
juggle with v.
|
|
452 |
General |
üzerinde oynamak |
juggle with v.
|
|
453 |
General |
üzerinde düşünüp taşınmak |
think over v.
|
|
454 |
General |
üzerinde düşünmek |
turn over v.
|
|
455 |
General |
üzerinde bir karara varmak |
fix on v.
|
|
456 |
General |
üzerinde bir karara varmak |
fix upon v.
|
|
457 |
General |
üzerinde yoğunlaşmak |
centre upon v.
|
|
458 |
General |
üzerinde yoğunlaşmak |
centre in v.
|
|
459 |
General |
üzerinde tartışmak |
argue about v.
|
|
460 |
General |
üzerinde düşünmek |
mull v.
|
|
461 |
General |
üzerinde düşünmek |
speculate v.
|
|
462 |
General |
üzerinde düşünmek |
excogitate v.
|
|
463 |
General |
üzerinde düşünmek |
muse v.
|
|
464 |
General |
üzerinde düşünmek |
ruminate v.
|
|
465 |
General |
üzerinde etkisi olmak |
have an effect upon v.
|
|
466 |
General |
üzerinde etkisi olmak |
have an impact on v.
|
|
467 |
General |
üzerinde etkisi olmak |
have an effect on v.
|
|
468 |
General |
üzerinde etkisi olmak |
have an impact upon v.
|
|
469 |
General |
üzerinde durmak |
make a point of v.
|
|
470 |
General |
üzerinde önemle durmak |
lay too much stress on v.
|
|
471 |
General |
üzerinde önemle durmak |
place too much stress on v.
|
|
472 |
General |
üzerinde önemle durmak |
stress too much v.
|
|
473 |
General |
üzerinde önemle durmak |
put excessive emphasis on v.
|
|
474 |
General |
üzerinde önemle durmak |
overstress v.
|
|
475 |
General |
üzerinde önemle durmak |
overemphasize v.
|
|
476 |
General |
üzerinde önemle durmak |
overemphasise v.
|
|
477 |
General |
önemle üzerinde durmak |
put excessive emphasis on v.
|
|
478 |
General |
üzerinde ayrıntılı biçimde çalışma yapmak |
work through v.
|
|
479 |
General |
önemle üzerinde durmak |
overstress v.
|
|
480 |
General |
önemle üzerinde durmak |
overemphasise v.
|
|
481 |
General |
önemle üzerinde durmak |
stress too much v.
|
|
482 |
General |
önemle üzerinde durmak |
overemphasize v.
|
|
483 |
General |
önemle üzerinde durmak |
place too much stress on v.
|
|
484 |
General |
önemle üzerinde durmak |
lay too much stress on v.
|
|
485 |
General |
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek |
claim possession on something v.
|
|
486 |
General |
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek |
call dibs on something v.
|
|
487 |
General |
üzerinde kullanmak |
use on something v.
|
|
488 |
General |
üzerinde kullanmak |
use on someone v.
|
|
489 |
General |
fiyat üzerinde pazarlık yapmak |
bargain a price v.
|
|
490 |
General |
fiyat üzerinde uyuşmak |
agree about the price v.
|
|
491 |
General |
üzerinde kafa yormak |
work through v.
|
|
492 |
General |
üzerinde özellikle durmak |
especially emphasize v.
|
|
493 |
General |
üzerinde özellikle durmak |
particularly emphasize v.
|
|
494 |
General |
üzerinde özellikle durmak |
put particular emphasis on v.
|
|
495 |
General |
üzerinde olumsuz bir etkisi olmak |
have a negative effect on v.
|
|
496 |
General |
üzerinde çalışmak |
study on v.
|
|
497 |
General |
üzerinde deney yapılmak |
be experimented on v.
|
|
498 |
General |
üzerinde anlaşmaya varmak |
agree upon v.
|
|
499 |
General |
üzerinde baskı kurmak |
exercise influence over v.
|
|
500 |
General |
üzerinde baskı kurmak |
exercise control over v.
|
|