üzerinde - Turkish English Dictionary

üzerinde

Meanings of "üzerinde" in English Turkish Dictionary : 30 result(s)

Turkish English
Common Usage
üzerinde above adv.
We are above the ceiling of EUR 72 million.
72 milyon Avro'luk tavanın üzerindeyiz.

More Sentences
üzerinde upon prep.
Today this is something which we more or less agree upon.
Bugün bu, üzerinde az çok hemfikir olduğumuz bir konu.

More Sentences
üzerinde on prep.
There are a good many points on which further negotiation is needed.
Üzerinde daha fazla müzakere yapılması gereken pek çok nokta var.

More Sentences
General
üzerinde above adv.
The military often still think that they are above civilian society and that they can impose their own ideas.
Askerler hala sivil toplumun üzerinde olduklarını ve kendi fikirlerini empoze edebileceklerini düşünüyorlar.

More Sentences
üzerinde over adv.
When we reached the viewpoint, we were high over the city.
Seyir yerine ulaştığımızda şehrin üzerindeydik.

More Sentences
üzerinde across prep.
This is lowering life expectancy and damaging economies across the planet.
Bu durum ortalama yaşam süresini düşürüyor ve dünya üzerindeki ekonomilere zarar veriyor.

More Sentences
üzerinde with prep.
It is making an impact with the citizens.
Vatandaşlar üzerinde bir etki yaratıyor.

More Sentences
üzerinde to prep.
Grasshoppers have been a great threat to the farm.
Çekirgeler çiftlik üzerinde büyük bir tehdit oluşturuyor.

More Sentences
Computer
üzerinde on prep.
We all know what the initial proposal was and how it was worked on.
İlk teklifin ne olduğunu ve üzerinde nasıl çalışıldığını hepimiz biliyoruz.

More Sentences
Aeronautic
üzerinde on top adv.
There's a dictionary on top of the desk.
Masanın üzerinde bir sözlük var.

More Sentences
General
üzerinde atop adv.
üzerinde super adv.
üzerinde aboon adv.
üzerinde at prep.
üzerinde over prep.
üzerinde upo [dialect] prep.
üzerinde pon prep.
üzerinde sur prep.
üzerinde about prep.
Phrases
üzerinde to hand expr.
üzerinde at hand expr.
Idioms
üzerinde about one's person expr.
üzerinde on one's person expr.
üzerinde about your person expr.
üzerinde on your person expr.
üzerinde on person expr.
Computer
üzerinde over prep.
Geology
üzerinde epi- pref.
Archaic
üzerinde of prep.
Slang
üzerinde upside prep.

Meanings of "üzerinde" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
tezgah (üzerinde iş görülen) workbench n.
The carpenter placed the piece of wood on the workbench.
Marangoz, tahta parçasını tezgahın üzerine yerleştirdi.

More Sentences
üzerinde düşünme consideration n.
That is an issue for consideration and discussion.
Bu, üzerinde düşünülmesi ve tartışılması gereken bir konudur.

More Sentences
üzerinde çalışmak work on v.
Then Parliament worked on them for a further two years.
Ardından Parlamento iki yıl daha bu yönergeler üzerinde çalıştı.

More Sentences
üzerinde durmak lay stress on v.
The speaker laid stress on the need for thrift.
Konuşmacı tasarrufun gerekliliği üzerinde durdu.

More Sentences
üzerinde düşünmek consider v.
It is worth considering the meaning of the terms 'growth' and 'stability'.
"Büyüme" ve "istikrar" terimlerinin ne anlama geldiği üzerinde düşünmeye değer.

More Sentences
üzerinde durmak (bir konu) dwell on v.
We understand why the rapporteur does not wish to dwell on the subject.
Raportörün neden konu üzerinde durmak istemediğini anlıyoruz.

More Sentences
üzerinde oynama yapmak doctor v.
He doctored his report.
Raporu üzerinde oynamalar yaptı.

More Sentences
üzerinde mutabık kalmak agree on v.
It is, I believe, important that we agree on a Community-wide approach.
Topluluk çapında bir yaklaşım üzerinde mutabık kalmamızın önemli olduğuna inanıyorum.

More Sentences
üzerinde durmak elaborate v.
Experts from all stakeholders should elaborate on specific issues including those raised in the report.
Tüm paydaşlardan uzmanlar, raporda dile getirilenler de dahil olmak üzere belirli konular üzerinde durmalıdır.

More Sentences
dönmek (kapı/köprü vb bir eksen üzerinde) swing v.
The door suddenly swung open.
Kapı aniden dönerek açıldı.

More Sentences
üzerinde düşünmek contemplate v.
Hence, we have to contemplate upon the eternal truth and reality.
Bu nedenle, ebedi hakikat ve gerçeklik üzerinde düşünmeliyiz.

More Sentences
üzerinde düşünmek think something over v.
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
Karışık zihin, bir şey üzerinde düşünürken tek bir yerde toplanan zihindir.

More Sentences
üzerinde yorum yapmak comment on v.
I should like to comment on three points.
Üç nokta üzerinde yorum yapmak istiyorum.

More Sentences
üzerinde değişiklik yapmak make change v.
This would also require the ability on our part to make changes to the Union.
Bu aynı zamanda bizim de Birlik üzerinde değişiklik yapabilmemizi gerektirecektir.

More Sentences
üzerinde çalışmaya başlamak get to work (on) v.
We'll get to work on it.
Biz onun üzerinde çalışmaya başlayacağız.

More Sentences
üzerinde düşünmek mull over v.
This gives the subconscious mind a chance to mull over the original problem.
Bu, bilinçaltına asıl sorun üzerinde düşünmesi için bir imkan verir.

More Sentences
üzerinde yoğunlaşmak centre on v.
The discussion has centred on the allocation formula to be applied.
Tartışma, uygulanacak tahsis formülü üzerinde yoğunlaşmıştır.

More Sentences
üzerinde düşünmek think over v.
I've been thinking over the issue for a long time.
Ben uzun bir süredir o konu üzerinde düşünüyorum.

More Sentences
üzerinde düşünmek meditate v.
I've been meditating on what you said last week.
Geçen hafta söylediklerin üzerinde düşünüyordum.

More Sentences
üzerinde düşünmek ponder v.
We all pondered over what had taken place.
Hepimiz olanlar üzerine düşündük.

More Sentences
üzerinde durmak emphasise v.
Secondly, I should like to emphasise training organisations or training on the job.
İkinci olarak, eğitim organizasyonları veya iş başında eğitim üzerinde durmak istiyorum.

More Sentences
Common Usage
çelik tel üzerinde demir dışı metalik kaplamalar non-ferrous metallic coatings on steel wire n.
(zar/oyun taşı üzerinde) nokta pip n.
General
üzerinde durma emphasising n.
bir önceki babanın çocuk üzerinde bıraktığı etki telegony n.
üzerinde deney yapan experimentist n.
at üzerinde mızrak oyunu tilt n.
olumsuz noktalar üzerinde duran kimse critic n.
dik sap üzerinde yetiştirilen bitki standard n.
su üzerinde durma flotation n.
at üzerinde mızrakla karşılaşma alanı tiltyard n.
ip üzerinde yürüme (sirk) tightrope walking n.
cilt üzerinde meydana gelen morluk tattooing n.
denek hayvanı üzerinde yapılan deney vivisection n.
bir metin üzerinde değişiklik yapan emendator n.
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk chimbly n.
üzerinde taşıyan kimse bearer n.
bir halkın üzerinde yaşadığı toprak parçası homeland n.
üzerinde durma emphasizing n.
aynı rota üzerinde yol alan gemi tren gibi taşıtların seferleri arasındaki zaman headway n.
tek ayak üzerinde dönüş pirouette n.
suyun üzerinde yüzen pislik tabakası scum n.
bir dağın zirvesi vb gibi harita üzerinde belirlenmiş bir yükseklik spot height n.
harita üzerinde eş yükseklikte bulunan noktaları birleştiren eğriler contour lines n.
bulut üzerinde görülen renkli halka anthelion n.
bir harita üzerinde belirli noktaları belirten sayı veya harf map reference n.
üzerinde oynama emending n.
cambazların üzerinde yürüdüğü sıkı gerilmiş ip tightrope n.
azizler üzerinde araştırmalar yapan bilim dalı hagiography n.
üzerinde durma niggling n.
üzerinde çalışılan iş workpiece n.
parmak uçlarında veya topuk üzerinde dönüş yapma pirouette n.
özellikle büyük kara parçaları üzerinde bir eksen oluşturan dağ sırası cordillera n.
deniz vb üzerinde yüzen yağ tabakası oil slick n.
doküman üzerinde, söz konusu dokümanın parti içindeki konumunu belirten rakam veya kod serial number n.
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey vade mecum n.
gereksiz ayrıntılar üzerinde ısrarla duran bilim adamı pedant n.
kar üzerinde kaymak üzere üretilmiş araç sledge n.
üzerinde düşünme deliberation n.
yol üzerinde mil işareti olan direk milepost n.
evrak üzerinde bulunan resmi ya da şahsi mühür koruyan küçük yuvarlak kutu skippet n.
insanın kontrolünün ve sorumluluğunun üzerinde lap of the gods n.
ip üzerinde yürüyen tramper n.
bu alaşım ile maden levhalar üzerinde süslemeler yapma sanatı niello n.
alın ortasındaki saç çizgisi üzerinde bulunan v şeklindeki nokta widow's peak n.
üzerinde çok durma overemphasizing n.
üzerinde çok durma overemphasising n.
demirci tarafından üzerinde işlem yapılan parça blackwork n.
mevsim normallerinin üzerinde above seasonal normals n.
deniz seviyesi üzerinde above sea level n.
üzerinde anlaşmaya varılmış değer agreed value n.
üzerinde anlaşmaya varılmış değer the value agreed upon n.
üzerinde anlaşmaya varılmış değer settled value n.
üzerinde yazılı değer face value n.
üzerinde anlaşmaya varılmış değer agreed-upon value n.
suların çekilip yükselmesi esnasında deniz seviyesinin çizdiği hattı harita üzerinde gösteren eğri co-tidal line n.
su çizgisi üzerinde iki güvertesi olan gemi double-decker n.
üzerinde çok fazla düşünülmeden oluşturulmuş fikir ill-thought n.
çok önemli olmayan ve üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gerekmeyen no-brainer n.
yol üzerinde bir ara noktada konaklamaya ve başka tarifelerle birleştirilmeye imkan tanımayan tarife point-to-point air fare n.
ellerin üzerinde durma handstand n.
üzerinde uçulan yer haritası ground mapping n.
ayakları üzerinde dikelebilen eski insan homo erectus n.
üzerinde durma emphasis n.
(balede) tek ayak üzerinde dönüş pirouette n.
üzerinde yiyecek taşınan küçük el arabası wagon n.
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu nonissue n.
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu dead letter n.
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi graybeard n.
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi long beard n.
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi longbeard n.
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi bellarmine n.
üzerinde durulması gereken (nokta/husus vb.) the point to be emphasized n.
üzerinde durulması gereken (nokta/husus vb.) the point(s) to be considered n.
bekletilmiş şarapların üzerinde meydana gelen ince tabaka beeswing n.
üzerinde durulması gereken birkaç konu a few points worth stressing n.
ateş veya sıcak taşların üzerinde çıplak/yalın ayak yürüme firewalking n.
üzerinde yazılar veya rakamlar olan ceket letter jacket n.
hayranların kendilerine ait olmayan orijinal eserler üzerinde herhangi bir kazanç beklentisi olmadan eğlence amaçlı yazdıkları kurgu öyküler fanfic n.
hayranların kendilerine ait olmayan orijinal eserler üzerinde herhangi bir kazanç beklentisi olmadan eğlence amaçlı yazdıkları kurgu öyküler fanfiction n.
hayranların kendilerine ait olmayan orijinal eserler üzerinde herhangi bir kazanç beklentisi olmadan eğlence amaçlı yazdıkları kurgu öyküler fan-fiction n.
şüphelinin üzerinde kimlik tespitinde yardımı dokunabilecek bir işaret (dövme/ben vb) an identifying mark on the suspect n.
üzerinde çocuk resmi olan bir kart a card with a child's picture on it n.
üzerinde kafatası çıkartması/işlemesi vb olan tişört skull t-shirt n.
(nehir/göl üzerinde yapılan) vahşi hayat gezisi wildlife cruise n.
koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan koşu run in place n.
koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan yürüyüş jog in place n.
arka ayakları üzerinde durma standing on hind legs n.
yara üzerinde oluşan zar cicatrice n.
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi greybeard n.
bakılan/önem verilen/üzerinde durulan şey/konu/mesele focus n.
üzerinde yazı olan ceket letter jacket n.
laf arasında söylenen fakat duyan kişi üzerinde beklenmeyen etki yapan bir söz chance remark n.
aynı konu üzerinde düşünüp durma rumination n.
üzerinde birden fazla fırın gözü ve ocak bulunan ingilizlere özgü bir alet aga n.
insanların üzerinde sebze/meyve veya küçük bitkiler yetiştirmeleri için kiraladıkları küçük toprak parçası community garden (us) n.
insanların üzerinde sebze/meyve veya küçük bitkiler yetiştirmeleri için kiraladıkları küçük toprak parçası allotment garden (uk) n.
insanların üzerinde sebze/meyve veya küçük bitkiler yetiştirmeleri için kiraladıkları küçük toprak parçası allotment n.
üzerinde muhalif tanımların olduğu kavram essentially contested concept n.
yarışçının boğa üzerinde 8 saniye veya daha uzun süre kalmayı amaçladığı rodeo türü bull riding n.
lastik üzerinde karda kayma snow tubing n.
lastik üzerinde karda kayma snowtubing n.
çocukların üzerinde zıpladığı gergin ve esnek ağ thrombolin n.
ip üzerinde yürüme highlining n.
zihinsel rahatsızlıklar üzerinde yapılan çalışmaları ve tedavileri ifade eden eski bir tıbbi terim alienism n.
katır üzerinde yapılan yolculuk mule ride n.
bir nesnenin çevre üzerinde bir sonuç ortaya çıkaran etkisi effectance n.
üzerinde rütbe ve bağlı olunan makam sembolleri bulunan tören şapkası cap of maintenance n.
küçük bir taşıyıcının bir hat üzerinde hareket ettiği nakit para taşıma şekli cash railway n.
nal üzerinde kaymayı önleyen metal çıkıntı cawker n.
ruhların gezegenler üzerinde, gezegenlerin de insanlar üzerinde etkisine sebep olduğuna inanılan doğaüstü güç celestial magic n.
posta pulu üzerinde amblem, figür, vb. içeren renkli alan label n.
belgeye şerit üzerinde iliştirilmiş belge eki label [obsolete] n.
yeniden üzerinde durma re-emphasis n.
üzerinde düşünülmüş anlamlı ifade reflex [obsolete] n.
kanada'da büyük göller üzerinde düzenli sefer yapan tekne lake boat n.
üzerinde sürmeye elverişlilik rideability n.
doğu türkmenistan'da ceyhun ırmağı üzerinde yer alan şehir chardzhou n.
bir arma levhası üzerinde yer alan figür charge n.
üzerinde anlaşmaya varılan zaman the appointed hour n.
sirkte ip üzerinde yürüme funambulism n.
cambazların üzerinde yürüdüğü sıkı gerilmiş kablo tightwire n.
yüzük taşı üzerinde yer alan kesilmiş mücevher parçası top n.
darağacında mahkumun üzerinde durduğu menteşeli platform trap n.
darağacında mahkumun üzerinde durduğu menteşeli platform drop n.
üç ayak üzerinde duran kap tripod n.
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu yakhdan n.
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu yakhdan n.
rusya'nın doğu-orta bölgesinde, lena nehri üzerinde kurulu şehir yakuza n.
eski radyoların üzerinde radyo fonksiyonlarının durumunu gösteren ışıklı göz magic eye n.
atın üzerinde bacakların ikisi de bir tarafta oturma pozisyonu (genel olarak kadınların kullandığı at biniş şekli) sidesaddle n.
üzerinde çalışılan parça job n.
(at üzerinde) mızrak/kılıç dövüşü yapmak joust n.
(at üzerinde) mızrak/kılıç dövüşü yapma joust n.
deniz ve buz üzerinde ilerleyebilen düz tabanlı bir tekne scooter n.
kaya üzerinde ince buz tabakası verglas n.
üzerinde yazıt bulunan kurdelemsi bir şerit bandrol n.
fıçıdan bira içerken fıçının üzerinde amuda kalkma kegstand n.
üzerinde anahtar ve kilit asmak için kancalar bulunan askılık keyboard n.
hayvanlar üzerinde deney yapılmasına karşı olan kimse bestiarian [uk] n.
insanları idam etme yöntemleri üzerinde çalışan bilim dalı ktenology n.
eskiden ayakkabı ustalarının üzerinde deri dövmek için kucaklarına koydukları bir taş lapstone n.
eyerin üzerinde yer alan, içlerinden kayışların geçtiği halkalar larigos n.
yüzlük ayakkabı derisini ayakkabı maketinin üzerinde esnetmeye yarayan bir alet laster n.
yukarı ve aşağı michigan'ı ayıran kanalın üzerinde yer alan asma köprü mackinac bridge n.
randevuya çıkan bir kadının üzerinde taşıdığı, partneri ile kavga etmeleri durumunda eve dönmesine yetecek kadar yol parası mad money n.
üzerinde zıt renkte semer şeklinde desen bulunan oxford tipi bağcıklı kundura saddle oxford n.
bir konu üzerinde saplantılı kimse monomaniac n.
başkalarının eylemleri üzerinde kontrol sahibi olan kimse master n.
bir mantarın üzerinde veya içinde yetiştiği altlık matrix n.
gravürcülerin bir gravür tabanının yüzeyini pürüzlü hale getirmek veya çıplak bakır üzerinde baskı sonrası noktalı desene benzer bir etki yaratmak için kullandığı kaba bir baskı kalıbı matter n.
gravürcülerin bir gravür tabanının yüzeyini pürüzlü hale getirmek veya çıplak bakır üzerinde baskı sonrası noktalı desene benzer bir etki yaratmak için kullandığı kaba bir baskı kalıbı mattoir n.
üzerinde defne taçlı kralın bulunduğu bir altın ingiliz sikkesi laurel n.
bir şeyin üzerinde hak iddia etme laying claim n.
karkasların bacakları üzerinde çalışan kasap legger n.
gaz ocağının üzerinde bulunan sıcaklık ayarlarından biri mark n.
postanın üzerinde yer alan ve genellikle postanenin ismini ve postalanma saatini belirten resmi işaret mark n.
dizgisi yapılacak taslağın üzerinde yazılı olan detaylı biçimsel talimatlar markup n.
bir grubun ilgisini üzerinde toplayan ve el üstünde tutulan kimse mascot n.
bir hayvanın genellikle gözlerinin üzerinde yer alan, yüzün rengine zıt olan kısım mask n.
alın ortasındaki saç çizgisi üzerinde bulunan bir nokta widows peak n.
üzerinde delikler bulunan bir ayakkabı çeşidi wing tip n.
üzerinde delikler bulunan bir ayakkabı çeşidi wingtip n.
bir konu üzerinde etraflıca çalışan kimse wonk n.
üzerinde insanların kellesinin uçurulduğu sert bir yüzey block n.
yeni basılmış madeni para üzerinde görülen ağdamsı veya tozumsu bir tabaka bloom n.
kakao yağı kristallerinin çikolata üzerinde oluşturduğu grimsi çizgi veya izler bloom n.
üzerinde çalışılmış hard-labored n.
üzerinde düşünme maturity [obsolete] n.
üzerinde dik yerleştirilmiş bir taş levhanın yükseldiği sembol yapı mearstone [obsolete] n.
periyodik olarak su ile kaplanan, üzerinde genellikle ot, sukamışı gibi tekçenekli bitkilerin yetiştiği ağaçsız arazi mesh n.
posta ücretini basan cihazın bir posta üzerinde bıraktığı iz meter n.
sistematik prosedürler üzerinde durma methodism n.
üzerinde keresteler olan büyük arazi boundary [dialect] n.
cimnastikte alet üzerinde asılı kalma hing [dialect] n.
(buz veya yol üzerinde) küçük tümsek hubble n.
diğerleri üzerinde hakimiyeti olduğu düşünülen ülke veya devlet mistress n.
bir davranış üzerinde belirleyici unsur molder n.
gelişim süreci üzerinde belirleyici faktör molder n.
üzerinde ışık ve gölge oyunuyla dekoratif etki oluşturulan dar kontürlü yüzey molding n.
ortalamanın üzerinde şey more n.
çıkrık, vinç gibi düzeneklere sarılı halatın üzerinde yer alan gövde mouline n.
ayağının üzerinde yükselen kimse mounter n.
üzerinde değişiklik yapılmış metin rewrite n.
(yaprak yay veya yangın hortumu üzerindeki zayıf bir nokta üzerinde) koruyucu kaplama gaiter n.
dört nala koşan hayvanın üzerinde gitme gallop n.
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç lorraine cross n.
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç cross of lorraine n.
(bahçecilikte) üzerinde bitki yetiştirmek için toprak parçası kiralayan kimse lotter n.
viski bardağı benzeri kısa bardaklarda buz veya su üzerinde servis edilen karıştırılmayan bir alkollü içecek lowball n.
asil dul kadına ait üzerinde unvan rozetleri çizili fayton lozenge coach n.
üzerinde düşünülen düşünce lucubration n.
bataklıklarda üzerinde kütük taşınan geniş ve alçak bir kızak mud boat n.
parazitin cilt üzerinde açtığı delik burrow n.
(dağcılıkta) kar sınırının üzerinde yapılan tırmanışlarda kullanılan, ultraviyole ışımalara karşı koruyucu bir krem glacier cream n.
at üzerinde gerçekleştirilen gezi riding n.
hayvanın üzerinde bulunan kelebek şeklinde leke butterfly n.
genellikle kabartma üzerinde kazılmış veya oyulmuş sembolik şekil glyph n.
(özellikle abd donanmasında) üzerinde durulan zemin deck n.
yüzey üzerinde ızgaralanmış veya kabartılmış bir dizi işaret grill n.
üzerinde tartışılmakta olan tasarı gibi hukuki meselelerin önceden belirtilen zamanın dolması ile müzakereye kapanması guillotine n.
buz üzerinde yürüyebilen adam iceman n.
su üzerinde tomruk yuvarlama oynayan kimse logroller n.
su üzerinde tomruk yuvarlayarak oynanan bir oyun logrolling n.
eski surlarda üzerinde ateş etmek için açıklık bulunan mazgallı siper murdress n.
üzerinde tek nokta bulunan domino taşı one n.
üzerinde tek nokta bulunan domino taşı one-spot n.
normalin çok üzerinde faaliyet overactivity n.
bir yerin veya şeyin üzerinde büyüyen oluşum overgrowth n.
baş hizasının üzerinde bulunan şey (aydınlatma armatürü overhead n.
talebin veya ödeme gücünün üzerinde ihraç etme (hisse, banknot overissue n.
bir şeyin üzerinde bulunan şey overlier n.
bir şeyin üzerinde uzanan kısım overlier n.
başkaları üzerinde hakimiyet kuran kimse overlord n.
üzerinde durma overplay n.
(armacılıkta) kalkan üzerinde bulunan halka sembolü roundel n.
yüzde ve özellikle burun üzerinde aşırı alkol tüketimi sonucu oluşan kızarıklık rum bud n.
bir fikir üzerinde saplantı derecesinde durma rumination n.
(hayvanların yol üzerinde bıraktığı) iz runway n.
iki veya daha fazla armanın kalkan üzerinde birleşmesi impalement n.
(zırh veya mühür üzerinde yer alan) arma impresa n.
armalı kalkanın desteklerinin üzerinde durduğu süslü kaide compartment n.
birkaç karakterin bir konu üzerinde tartışıyor veya akıl yürütüyor gibi gösterildiği yazılı kompozisyon dialogue n.
bir şeyin üzerinde durma insisture [obsolete] n.
bir şeyin üzerinde oturma insisture [obsolete] n.
iki ayak üzerinde yürüme walking bipedally n.
aynı rota üzerinde giden iki ardışık eleman arasındaki boşluk column gap n.
üzerinde halı serilmiş zemini kaplayan kumaş crash n.
plak üzerinde yer alan şerit cut n.
gereksiz ayrıntılar üzerinde ısrarla duran bilim adamı dryasdust n.
parmaklar üzerinde kullanılan bir işkence aleti pinnywinkles n.
gayrimenkul, şehir veya bina üzerinde gerçekleştirilen iyileştirmeler policy [obsolete] [scotland] n.
üzerinde düşünülebilirlik ponderability n.
üzerinde durulması gereken şey considerable [obsolete] n.
(arazi üzerinde) otlatma hakkı feed [obsolete] n.
bir şeyin içinde veya üzerinde oturan kimse insessor n.
islam üzerinde çalışma yapan kimse islamist n.
mil üzerinde yer alan geniş karıştırma bıçağı paddle n.
üzerinde dini piyesler sahnelenen hareketli açık hava platformu pageant n.
üzerinde boyama yapılan düz ve ince ahşap parçası panel n.
ince ve düz ahşap üzerinde yapılan resim panel n.
sert arkalık üzerinde sergilenen fotoğraf panel n.
(arma üzerinde) desenli samur kürkü motifi pean n.
sıvı üzerinde bulunan film pellicle n.
sıvı üzerinde gelişen zar pellicle n.
şövalyenin kılıcı üzerinde taşıdığı küçük flama pencel n.
saat bobini üzerinde yer alan mil pendant n.
saat bobini üzerinde yer alan mil pendent n.
şövalyenin kılıcı üzerinde taşıdığı küçük flama pensel [obsolete] n.
şövalyenin kılıcı üzerinde taşıdığı küçük flama pensil n.
bina veya duvar üzerinde yapılan yürüyüş platform [obsolete] n.
(köpek eğitiminde) köpek üzerinde kontrol sahibi olma positive correlation n.
(taş vb.) su üzerinde sekme dap n.
üzerinde yazılar veya rakamlar olan kazak letter sweater n.
üzerinde anlaşma yapılabilir olma contractibleness n.
arma üzerinde yer alan kırmızı gagalı dağ kargası figürü cornish chough n.
efkaristiyada üzerinde kutsal nesnelerin sergilendiği keten örtü corporal n.
efkaristiyada üzerinde kutsal nesnelerin sergilendiği keten örtü communion cloth n.
mezarların üzerinde algılanan parlaklık deadlight [scotland] n.
su üzerinde yüzen büyük buz kütlesi field of ice n.
üzerinde işaret parmağı bulunan yön tabelası finger post n.
üzerinde işaret parmağı bulunan yön tabelası fingerboard n.
üzerinde işaret parmağı bulunan yön tabelası fingerpost n.
arma üzerinde post tasviri fleece n.
su üzerinde yüzen yatak floaty n.
su üzerinde durma flotage n.
genişleyerek bileğin üzerinde biten bir eldiven gauntlet glove n.
kişinin üzerinde taşımaya uygun rulo tütün prick n.
patende buz üzerinde bırakılan işaret print n.
sunağın üzerinde yer aldığı platform predella n.
sunak platformu üzerinde yer alan resim veya heykel predella n.
sunağın üzerinde yer aldığı platform footpace n.
jimnastikçinin sadece kaslarını kullanarak elinin üzerinde durması press n.
toplumun ilgisinin üzerinde olduğu kimse public figure n.
hazırlanan zemin üzerinde çizgilerin kesildiği bir harita oluşturma tekniği scribing n.
üzerinde mühür izi bulunan balmumu gibi parça seal n.
derebeyinin üzerinde toprakları seigniory n.
hava aracının yüzücüleri köpekbalıklarına karşı uyarmak için plaj üzerinde uçarak yaptığı gözcülük shark patrol [australia] n.
üzerinde sirk gösterilerinin sergilenmesi için yükseğe asılan bir çift uzun ipek çarşaf silks n.
gıda üzerinde oluşan kaymak skin n.
üzerinde güneş batmayan imparatorluk the empire on which the sun never sets n.
kendi ayakları üzerinde duran kimse crusoe n.
kendi ayakları üzerinde duran kimse robinson crusoe n.
su üzerinde görülen esinti slant n.
nemli toprak üzerinde yer alan eğimli düzlem slide n.
tahta üzerinde madeni para ile oynanan bir oyun slidegroat n.
tahta üzerinde bilye veya piyonlar ile oynanan bir oyun solitaire n.
gereksiz ayrıntılar üzerinde ısrarla duran bilim insanı pedant n.
su üzerinde yürümek için ayağa takılan bir tür palet podoscaph n.
(arma üzerinde) şerit figürün sallantılı ucu point n.
sabunla yıkanan nesneler üzerinde kalan tabaka soap film n.
tahta üzerinde çivi veya toplarla oynanan bir oyun solitaire n.
kağıt üzerinde eşit gerilim sağlayan küçük merdane spreader n.
baltacının üzerinde durmak için çentik atılan ağaca yerleştirdiği kısa basamak springboard n.
tahkimat üzerinde gerçekleştirilen dış çalışma spur [obsolete] n.
(madeni para, madalya üzerinde yer alan) kabartma strike n.
resmi hükumet üzerinde etkisi olan gayriresmi topluluk subgovernment n.
güneş saati göstergesinin üzerinde yer aldığı düz hat substyle n.
üzerinde çatısı olan yer subtectacle n.
yüzey üzerinde birbiriyle bağlantılı unsurlar superficies n.
su üzerinde kalan madde supernatant n.
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı supernatant n.
çökelti üzerinde kalan berrak sıvı supernate n.
üzerinde tepinme supersaliency [obsolete] n.
(mektup, koli üzerinde yazılmış) adres superscription n.
(opera eserinde) şarkı sözlerinin sahne üzerinde yer alan çevirisi supertitles n.
kolların veya ellerin üzerinde durulan bir jimnastik pozisyonu support n.
(gemi üzerinde) denize elverişlilik tespit muayenesi survey n.
üzerinde olmak wear v.
bir şey üzerinde düşünmek give something one's consideration v.
tartışmak (önemsiz şeyler üzerinde) cavil v.
üzerinde durmak emphasize v.
üzerinde oynamak doctor v.
üzerinde kemer oluşturmak arch above v.
üzerinde çok durmak harp on v.
su üzerinde kaydırmak skim v.
tüm gözler üzerinde olmak be in the limelight v.
üzerinde sebatla çalışmak plug away at v.
üzerinde kemer gibi uzanmak arch over v.
üzerinde düşünülmek be under consideration v.
üzerinde gezinmek (parmaklar) sweep v.
üzerinde etkisi olmak sway v.
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek quibble about v.
üzerinde hararetli konuşmak descant on v.
fazla hareket etmeden üzerinde ve etrafında uçmak hover v.
üzerinde durmak accent v.
üzerinde derin derin düşünmek ruminate over v.
üzerinde durmak put emphasis on v.
üzerinde kemer meydana getirmek overarch v.
üzerinde oynamak falsify v.
üzerinde durmak urge on v.
üzerinde tepinmek stomp on v.
üzerinde bulundurmak carry v.
arka ayakları üzerinde durmak beg v.
üzerinde durmak harp on v.
olumsuz noktaları üzerinde durmak criticize v.
parmak uçlarında veya topuk üzerinde dönüş yapmak pirouette v.
üzerinde oynama yapmak garble v.
tekerlekler üzerinde gitmek roll v.
anlaşmaya varmak (üzerinde) get together on v.
plan üzerinde işaretlemek plot v.
üzerinde durmak insist v.
mil üzerinde dönmek pivot on v.
üzerinde durmak play up v.
kroki üzerinde göstermek plot v.
yükselmek (bir yer üzerinde/bir yere) soar v.
üzerinde deney yapmak vivisect v.
üzerinde taşımak carry v.
üzerinde fazla durmak belabor v.
üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek (bir iş) stick with v.
eksen üzerinde dönmek pivot on v.
üzerinde derin derin düşünmek ruminate about v.
üzerinde durmak dwell on v.
bir iş üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek stick at v.
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle about v.
geçmişteki talihsizliklerin üzerinde durmak cry over spilled milk v.
üzerinde kemer oluşturmak arch over v.
üzerinde durmak discourse v.
bir eksen üzerinde dönmek swing v.
bir konu üzerinde durmak dwell on v.
üzerinde durmak urge upon v.
üzerinde oynamak (hesaplar) cook v.
üzerinde denemek try on v.
üzerinde durmak deliberate v.
önemsiz şeyler üzerinde münakaşa etmek quibble over v.
karnı üzerinde sürünmek slide along v.
uçağı pist üzerinde ilerletmek taxi v.
üzerinde düşünmek view v.
üzerinde durmak dwell upon v.
üzerinde durmak (düşünmek vb) deliberate v.
mil üzerinde döndürmek swivel v.
su üzerinde tutmak buoy v.
üzerinde durmak harp upon v.
üzerinde durmak (cüzi şeyler/ufak kusurlar) niggle over v.
üzerinde derin derin düşünmek ruminate on v.
üzerinde bulunmak bear v.
üzerinde kemer gibi uzanmak arch above v.
bir şeyin üzerinde durmamak take something in stride v.
üzerinde durmak accentuate v.
su üzerinde durmak float v.
üzerinde olmak have something on v.
üzerinde işaret bırakmak leave a mark on v.
gözü üzerinde olmak keep an eye on v.
birinin üzerinde otoritesini kullanmak pull rank v.
tek ayak üzerinde dönmek pirouette v.
üzerinde oynama yapmak fiddle v.
üzerinde durmamak slubber v.
ayakları üzerinde durmak stand on one's own legs v.
üzerinde durmamak slur over v.
bir fikir üzerinde düşünüp taşınmak entertain an idea v.
gözü (bir şeyin) üzerinde olmak have one's eyes on v.
üzerinde oynamak (fotoğraf vb) block out v.
üzerinde durmamak leave out v.
üzerinde görüşülmek be on the carpet v.
bir şey üzerinde fikir ayrılığına düşmek clash over v.
üzerinde durmak play to v.
üzerinde durmak bring out v.
üzerinde çok durmak put excessive emphasis on v.
üzerinde çok durmak overemphasise v.
üzerinde çok durmak overemphasize v.
üzerinde çok durmak stress too much v.
üzerinde yorum yapmak make comment about v.
üzerinde yorum yapmak comment about v.
üzerinde kalem oynatmak spoil (a piece of writing) by alteration v.
üzerinde kalem oynatmak edit v.
üzerinde kalem oynatmak correct v.
üzerinde kalem gezdirmek revise v.
üzerinde kalem gezdirmek edit v.
kendi ayakları üzerinde durmak stand on one's own feet v.
üzerinde değişiklik yapmak amend v.
üzerinde durmak lay weight on v.
üzerinde değişiklik yapmak make a change v.
üzerinde durmak lay emphasis on v.
üzerinde değişiklik yapmak do modifications on something v.
üzerinde değişiklik yapmak modify v.
üzerinde sigara söndürmek put out a cigarette on somebody's flesh v.
üzerinde sigara söndürmek burn someone with a lighted cigarette v.
üzerinde yükselmek dominate v.
üzerinde kafa patlatmak dwell on v.
üzerinde kafa patlatmak dwell upon v.
gücünü ... üzerinde kullanmak exercise one's strength over v.
havada bir yerin üzerinde durmak hover v.
yolunun üzerinde durmamak get out of one's way v.
(birisi üzerinde) otoritesini kullanmak pull rank on someone v.
mil üzerinde dönmek pivot v.
eksen üzerinde dönmek pivot v.
önemsiz konular üzerinde tartışmak quibble v.
üzerinde seyretmek sail v.
üzerinde kafa yormak chew on v.
düşüncelerini belli bir nokta üzerinde yoğunlaştırmak keep one's mind on v.
üzerinde kalem oynatmak juggle with v.
üzerinde oynamak juggle with v.
üzerinde düşünüp taşınmak think over v.
üzerinde düşünmek turn over v.
üzerinde bir karara varmak fix on v.
üzerinde bir karara varmak fix upon v.
üzerinde yoğunlaşmak centre upon v.
üzerinde yoğunlaşmak centre in v.
üzerinde tartışmak argue about v.
üzerinde düşünmek mull v.
üzerinde düşünmek speculate v.
üzerinde düşünmek excogitate v.
üzerinde düşünmek muse v.
üzerinde düşünmek ruminate v.
üzerinde etkisi olmak have an effect upon v.
üzerinde etkisi olmak have an impact on v.
üzerinde etkisi olmak have an effect on v.
üzerinde etkisi olmak have an impact upon v.
üzerinde durmak make a point of v.
üzerinde önemle durmak lay too much stress on v.
üzerinde önemle durmak place too much stress on v.
üzerinde önemle durmak stress too much v.
üzerinde önemle durmak put excessive emphasis on v.
üzerinde önemle durmak overstress v.
üzerinde önemle durmak overemphasize v.
üzerinde önemle durmak overemphasise v.
önemle üzerinde durmak put excessive emphasis on v.
üzerinde ayrıntılı biçimde çalışma yapmak work through v.
önemle üzerinde durmak overstress v.
önemle üzerinde durmak overemphasise v.
önemle üzerinde durmak stress too much v.
önemle üzerinde durmak overemphasize v.
önemle üzerinde durmak place too much stress on v.
önemle üzerinde durmak lay too much stress on v.
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek claim possession on something v.
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek call dibs on something v.
üzerinde kullanmak use on something v.
üzerinde kullanmak use on someone v.
fiyat üzerinde pazarlık yapmak bargain a price v.
fiyat üzerinde uyuşmak agree about the price v.
üzerinde kafa yormak work through v.
üzerinde özellikle durmak especially emphasize v.
üzerinde özellikle durmak particularly emphasize v.
üzerinde özellikle durmak put particular emphasis on v.
üzerinde olumsuz bir etkisi olmak have a negative effect on v.
üzerinde çalışmak study on v.
üzerinde deney yapılmak be experimented on v.
üzerinde anlaşmaya varmak agree upon v.
üzerinde baskı kurmak exercise influence over v.
üzerinde baskı kurmak exercise control over v.