|
Category |
Turkish |
English |
|
Phrasals |
|
1 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
compel (someone) to (do something) v.
|
|
I was compelled to leave school.
Ben okulu terk etmek zorunda bırakıldım.
More Sentences
|
2 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
oblige (one) to (do something) v.
|
|
To our regret, we were obliged to call off the game, which we had been looking forward to.
Ne yazık ki oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
(birini, bir grubu) bir şey yapmak için ikna etmeye çalışmak |
woo v.
|
|
Phrasals |
|
4 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
force on (someone or something) v.
|
|
5 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone into something v.
|
|
6 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone to something v.
|
|
7 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrify (one) into (something) v.
|
|
8 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrify someone into something v.
|
|
9 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrorize someone into something v.
|
|
10 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrorize (one) into (something) v.
|
|
11 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey) hakkında bilgi sahibi yapmak |
verse (someone or oneself) in (something) v.
|
|
12 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
13 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
14 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
15 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
16 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
17 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
18 |
Phrasals |
birini (bir şey) yapmak zorunda/mecburiyetinde bırakmak |
bounce into (something) v.
|
|
19 |
Phrasals |
(birini) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
bounce into (someone) v.
|
|
|
20 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
call upon (someone) v.
|
|
21 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
establish (someone or something) in (something) v.
|
|
22 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
obligate (one) to v.
|
|
23 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak |
ordain (one) as (something) v.
|
|
24 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
push (someone) into (something) v.
|
|
25 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
set up as v.
|
|
26 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) v.
|
|
27 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torment (one) into (doing something) v.
|
|
28 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torture (one) into (doing something) v.
|
|
Colloquial |
|
29 |
Colloquial |
uyuşturucu alım satımı, birini soyma, dolandırıcılık suç teşkil eden bir şey yapmak |
make a score v.
|
|
Idioms |
|
30 |
Idioms |
(birini) gücendirecek bir şey yapmak |
tread on one's toes v.
|
|
31 |
Idioms |
birini (bir şey yapmak için) kandırmak |
fool someone into something v.
|
|
32 |
Idioms |
bilerek/haince birini üzecek bir şey yapmak |
spit in the eye of someone v.
|
|
33 |
Idioms |
bilerek/haince birini kızdıracak bir şey yapmak |
spit in the eye of someone v.
|
|
34 |
Idioms |
bilerek/haince birini sinirlendirecek bir şey yapmak |
spit in the eye of someone v.
|
|
35 |
Idioms |
(kendini/birini) yaralayacak bir şey yapmak |
do (oneself or someone) an injury v.
|
|
36 |
Idioms |
(kendini/birini) incitecek bir şey yapmak |
do (oneself or someone) an injury v.
|
|
37 |
Idioms |
(birini) sinirlendirecek bir şey yapmak |
get in wrong with (someone) v.
|
|
38 |
Idioms |
(birini) sinirlendirecek bir şey yapmak |
get on (someone's) bad side v.
|
|
39 |
Idioms |
(birini) sinirlendirecek bir şey yapmak |
get on the bad side of (someone) v.
|
|
|
40 |
Idioms |
(birini) harekete geçmek/bir şey yapmak zorunda bırakmak |
shake (one's) tree v.
|
|
41 |
Idioms |
(birini) onurlandıracak/gururlandıracak bir şey yapmak |
do (one) an honor v.
|
|
42 |
Idioms |
birini onurlandıracak/gururlandıracak bir şey yapmak |
do somebody an honour v.
|
|
43 |
Idioms |
(birini seçmek/bir şey yapmak için) adçekmek |
cast/draw lots (for something/to do something) v.
|
|
44 |
Idioms |
(birini seçmek/bir şey yapmak için) ad çekmek |
cast/draw lots (for something/to do something) v.
|
|
45 |
Idioms |
(birini seçmek/bir şey yapmak için) kura çekmek |
cast/draw lots (for something/to do something) v.
|
|
46 |
Idioms |
(birini seçmek/bir şey yapmak için) kur'a çekmek |
cast/draw lots (for something/to do something) v.
|
|
47 |
Idioms |
(birini seçmek/bir şey yapmak için) çekiliş yapmak |
cast/draw lots (for something/to do something) v.
|
|
48 |
Idioms |
(birini seçmek/bir şey yapmak için) ad çekme |
cast/draw lots (for something/to do something) v.
|
|