all the

Meanings of "all the" in Turkish English Dictionary : 15 result(s)

	Category	English	Turkish
General
1	General	all the adj.	bütün
I do not understand what all the fuss is about. Bütün bu yaygaranın neden koparıldığını anlamıyorum. More Sentences
Colloquial
2	Colloquial	all the expr.	hepsi
I am sure that they will listen to you, they will tell all the 15 States and they will do something about it. Eminim ki sizi dinleyecekler, 15 Devletin hepsine anlatacaklar ve bu konuda bir şeyler yapacaklar. More Sentences
3	Colloquial	all the expr.	tamamı
All the 15 countries are so rich that we could easily provide the necessary subsidies ourselves. 15 ülkenin tamamı o kadar zengindir ki gerekli sübvansiyonları kendimiz kolayca sağlayabiliriz. More Sentences
4	Colloquial	all the expr.	hepsi
Not all the ideal conditions will prove to be attainable. İdeal koşulların hepsine ulaşılamayacaktır. More Sentences
5	Colloquial	all the expr.	tamamı
However, I cannot entirely support all the amendments tabled by some of my colleagues. Ancak bazı meslektaşlarım tarafından sunulan değişiklik önergelerinin tamamını destekleyemiyorum. More Sentences
6	Colloquial	all the expr.	daha fazlası
7	Colloquial	all the expr.	daha çoğu
8	Colloquial	all the expr.	çok daha
9	Colloquial	all the expr.	çok daha fazla
10	Colloquial	all the expr.	daha da fazla
11	Colloquial	all the expr.	daha fazlası
12	Colloquial	all the expr.	daha çoğu
13	Colloquial	all the expr.	çok daha
14	Colloquial	all the expr.	çok daha fazla
15	Colloquial	all the expr.	daha da fazla

Meanings of "all the" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

	Category	English	Turkish
Common Usage
1	Common Usage	all the time adv.	her zaman
Would this not have a better effect than tightening the standards all the time? Bu, standartları her zaman sıkılaştırmaktan daha iyi bir etki yaratmaz mı? More Sentences
2	Common Usage	all the time adv.	hep
People ask me that question all the time. İnsanlar bana hep bu soruyu soruyor. More Sentences
3	Common Usage	all the way adv.	sonuna kadar
That is why I feel that we must go all the way and push for a majority vote at Barcelona too. Bu nedenle sonuna kadar gitmemiz ve Barselona'da da çoğunluk oyu için bastırmamız gerektiğini düşünüyorum. More Sentences
General
4	General	all the points n.	tüm noktalar
You have provided concise answers to all the points, and more or less within your allotted speaking time. Tüm noktalara özlü yanıtlar verdiniz ve bunu aşağı yukarı size ayrılan konuşma süresi içinde yaptınız. More Sentences
5	General	all the people n.	tüm insanlar
All the people who feature in today's headlines are flooding into Sangatte. Bugünün manşetlerinde yer alan tüm insanlar Sangatte'ye akın ediyor. More Sentences
6	General	all the people n.	bütün insanlar
All the people who go to church believe in God. Kiliseye giden bütün insanlar Tanrıya inanır. More Sentences
7	General	all the way adv.	başından sonuna kadar
It has been an issue of compromise all the way through. Başından sonuna kadar bir uzlaşma meselesi olmuştur. More Sentences
8	General	all the time adv.	daima
Bill is honest all the time. Bill, daima dürüsttür. More Sentences
9	General	all the time adv.	sürekli
The reality is that new information technologies are changing all the time. Gerçek şu ki, yeni bilgi teknolojileri sürekli değişiyor. More Sentences
10	General	all the more adv.	gittikçe
I love you all the more for your faults. Hatalarına rağmen seni gittikçe daha çok seviyorum. More Sentences
11	General	all the better adv.	daha iyi
I like him all the better because he speaks frankly. O açıkça konuştuğu için onu daha iyi severim. More Sentences
12	General	all the while adv.	her zaman
He kept on working all the while. Her zaman çalıştı durdu. More Sentences
13	General	all over the prep.	tüm
This will benefit consumers all over the world, as well as industry. Bu, tüm dünyadaki tüketicilerin yanı sıra endüstriye de fayda sağlayacaktır. More Sentences
14	General	all over the prep.	bütün
English has spread all over the country. İngilizce bütün ülkede yayıldı. More Sentences
15	General	all the rest pron.	kalanların hepsi
And all the rest of us are guilty to a greater or lesser extent. Ve geri kalan hepimiz az ya da çok suçluyuz. More Sentences
16	General	all the best! interj.	en iyi dileklerimle (mektubun sonunda)
All the best wishes on this wonderful day. Bu harika günde bütün en iyi dileklerimle. More Sentences
Colloquial
17	Colloquial	all the same expr.	hepsi aynı
It's all the same. Hepsi aynı. More Sentences
18	Colloquial	all the best expr.	iyi şanslar
I wish Tom and his family all the best. Tom ve ailesine iyi şanslar diliyorum. More Sentences
19	Colloquial	of all the expr.	onca şeyin arasından
Of all the things Tom did last weekend, he says that windsurfing was the most fun. Tom geçen hafta sonu yaptığı onca şey arasında en çok rüzgar sörfü yapmanın eğlenceli olduğunu söylüyor. More Sentences
20	Colloquial	all the same expr.	buna rağmen
Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same. Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler. More Sentences
General
21	General	the unkindest cut of all n.	en kötüsü
22	General	the all round n.	dört başı mamur
23	General	the worst of all n.	en kötüsü
24	General	all the happenings n.	tüm bu olanlar
25	General	all the points n.	bütün noktalar
26	General	all the time of the world n.	dünyanın bütün zamanı
27	General	all the trimmings n.	tüm aksesuarlar
28	General	all the words in english n.	ingilizce'deki bütün kelimeler
29	General	all the pieces of the puzzle n.	bulmacanın tüm parçaları
30	General	all the children in the world n.	dünyadaki bütün çocuklar
31	General	all the questions we asked n.	sorduğumuz tüm sorular
32	General	all the questions we asked n.	sorduğumuz bütün sorular
33	General	go all the way with v.	tamamıyla hemfikir olmak
34	General	put all the cards on the table v.	düşüncelerini açıkça söylemek
35	General	go all the way v.	son haddine varmak
36	General	know all the answers v.	ukalalık etmek
37	General	go the way of all flesh v.	ölmek
38	General	go all the way with v.	sevişmek
39	General	pull out all the stops v.	var gücüyle çalışmak
40	General	go all the way with v.	birinin tüm isteklerini yerine getirmek
41	General	be all square on the accounts v.	alıp vereceği olmamak
42	General	go all the way v.	her naneyi yemek
43	General	pull out all the stops v.	elinden geleni yapmak
44	General	investigate all the characteristics of someone (or some subject) v.	ıcığını cıcığını sormak
45	General	keep abreast of all the latest developments v.	gelişmeleri takip etmek
46	General	clean out all the drawers v.	tüm çekmeceleri boşaltmak
47	General	could not be saved despite all the efforts deployed by v.	yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak
48	General	meet all the required standards v.	istenen standartlara sahip olmak
49	General	pee all the time v.	sürekli işemek
50	General	close all the way v.	tam kapanmak
51	General	go to all the trouble v.	zahmete katlanmak
52	General	get beat up all the time v.	sürekli dayak yemek
53	General	have all the makings of a first-class scandal v.	tam anlamıyla birinci sınıf bir skandal olmak
54	General	regret having come (at all/in the first place) v.	geldiğine geleceğine pişman olmak
55	General	extend all the way to v.	-e kadar ulaşmak
56	General	put an end to all the madness v.	tüm bu çılgınlığa bir son vermek
57	General	make friends with all the people he/she work with v.	(birlikte) çalıştığı herkesle/bütün insanlara arkadaş olmak istemek
58	General	puke all over the carpets v.	halılara kusmak
59	General	get all the permits v.	tüm izinleri almak
60	General	deserve all of the credit v.	her türlü övgüyü hak etmek
61	General	be all/completely alone (in the world) v.	kimi kimsesi olmamak
62	General	make all the arrangements v.	tüm ayarlamaları yapmak
63	General	be all over the news v.	tüm haberlerde olmak
64	General	be on the computer all day v.	bütün gün bilgisayar/bilgisayarın başında olmak
65	General	be on the computer all day v.	bütün gün bilgisayarda takılmak
66	General	be on the computer all day v.	bütün gün bilgisayarda olmak
67	General	can't help speaking highly of something/someone all the time v.	anlata anlata bitirememek
68	General	be known all over the world v.	bütün dünyada bilinmek
69	General	tick all the boxes v.	her şartı sağlamak
70	General	for all the world like adj.	tıpatıp aynı
71	General	all of the above adj.	yukarıdakilerin tamamı
72	General	all the time adv.	hafta sekiz, gün dokuz
73	General	all the time adv.	sabah akşam
74	General	all along the line adv.	her noktada
75	General	all along the line adv.	her yönden
76	General	all the way adv.	başından beri
77	General	all the more adv.	haydi haydi
78	General	for all the world adv.	bütün dünyayı verecek olsalar
79	General	all the more adv.	artan bir şekilde
80	General	all along the line adv.	öteden beri
81	General	in the face of all men adv.	çevreye karşı
82	General	in the midst of all this adv.	tam bu arada
83	General	for all the world adv.	dünyada
84	General	all the same adv.	bununla birlikte
85	General	all the way adv.	yolun sonuna kadar
86	General	all the better adv.	çok daha iyi
87	General	all the year round adv.	bütün yıl
88	General	all along the line adv.	her işte
89	General	all the same adv.	yine de
90	General	all the year round adv.	yıl boyunca
91	General	all the same adv.	hepsi bir
92	General	all the same adv.	buna karşın
93	General	all the same adv.	gelgelelim
94	General	all along the line adv.	başından başlayarak
95	General	all along the line adv.	her evrede
96	General	all the livelong night adv.	hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir gece boyunca
97	General	all the time adv.	ara vermeden
98	General	all the time adv.	sürekli olarak
99	General	all the time adv.	ha babam
100	General	all over the world adv.	tüm dünyada
101	General	in the middle of it all adv.	tam ortasında
102	General	all the way adv.	her şekilde
103	General	all the time adv.	sürece
104	General	all the family adv.	çoluk çocuk
105	General	all the time adv.	mütemadiyen
106	General	all the while adv.	belirli bir müddetin başından sonuna kadar
107	General	all the time adv.	ikide bir
108	General	all the way adv.	tamamen
109	General	all the time adv.	akşam sabah
110	General	all in the same breath adv.	aynı zamanda
111	General	for all the world adv.	ne pahasına olursa olsun
112	General	all along the line adv.	sıra boyunca
113	General	all the time adv.	durmadan
114	General	all the year round adv.	tüm yıl boyunca
115	General	all the time adv.	dığı sürece
116	General	all over the world adv.	dünyanın her yerinde
117	General	all the way adv.	mümkün olduğu kadar
118	General	all the same adv.	ne olursa olsun
119	General	all the time adv.	ha bire
120	General	all the time adv.	ikide birde
121	General	all the way adv.	yol boyunca
122	General	in all the countries of the world adv.	dünyanın bütün ülkelerinde
123	General	all the time adv.	boyuna
124	General	all around the world adv.	dünya çapında
125	General	all around the world adv.	dünya çevresinde
126	General	all around the world adv.	tüm dünya çevresinde
127	General	all the time adv.	-diği sürece
128	General	all the way along the line adv.	her yanında
129	General	all the way along the line adv.	her yanda
130	General	all over the world adv.	bütün dünyada
131	General	all the way through adv.	boyunca/süresince
132	General	all the more so adv.	daha da büyük bir dereceye kadar
133	General	all the more so adv.	daha da çok
134	General	all over the country adv.	tüm ülkede
135	General	all the way adv.	cinsel ilişkiyi yarıda kesmeyecek şekilde
136	General	all around the town adv.	şehrin her yerinde
137	General	all the [dialect] prep.	…dığı kadar (çok)
138	General	all the whole pron.	(vurgulayarak) tamamı
139	General	all the best! interj.	bol şanslar!
140	General	all the best! interj.	yolun açık olsun!
141	General	all the best interj.	her şey gönlünüzce olsun
142	General	all the best interj.	her şey gönlünce olsun
Phrases
143	Phrases	all over the island n.	adanın her yeri
144	Phrases	for all the world adv.	her ne pahasına olursa olsun
145	Phrases	for all the world as if (someone or something) expr.	sanki (bir şey) yapmış/olmuş gibi
146	Phrases	for all the world as if/though... expr.	sanki (bir şey) yapmış/olmuş gibi
147	Phrases	for all the world like somebody/something expr.	sanki (bir şey) yapmış/olmuş gibi
148	Phrases	for all the world as if (someone or something) expr.	sanki tamamen (bir şeymiş) gibi
149	Phrases	for all the world as if/though... expr.	sanki tamamen (bir şeymiş) gibi
150	Phrases	for all the world like somebody/something expr.	sanki tamamen (bir şeymiş) gibi
151	Phrases	the cards beat all the players expr.	hep şanslı/başarılı olamazsın
152	Phrases	the cards beat all the players expr.	zar hep düşeş gelmez
153	Phrases	the cards beat all the players expr.	zar zoru yıkar
154	Phrases	the best of all possible worlds expr.	mümkün dünyaların en iyisi
155	Phrases	the best of all possible worlds expr.	ihtimal dahilindeki dünyalar arasından en uygun/iyi seçenek
156	Phrases	all the world's a stage expr.	tüm dünya bir sahnedir
157	Phrases	all the world's a stage expr.	hayat bir tiyatro sahnesidir
158	Phrases	mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.	ayna ayna söyle bana var mı benden güzeli bu dünyada
159	Phrases	the agreement encompasses all the following details expr.	antlaşma aşağıdaki tüm detayları kapsamaktadır
160	Phrases	mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.	ayna ayna söyle bana kim en güzel bu dünyada
161	Phrases	mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.	ayna ayna söyle bana var mı benden daha güzeli bu dünyada
162	Phrases	mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.	ayna ayna benden daha güzeli var mı dünyada
163	Phrases	the agreement covers all the following details expr.	antlaşma aşağıdaki tüm detayları kapsamaktadır
164	Phrases	all the year round expr.	bütün yıl boyunca
165	Phrases	all over the earth expr.	bütün dünyada
166	Phrases	all over the earth expr.	dünyanın her yerinde
167	Phrases	out of all the things in the world expr.	dünyadaki bütün şeylerin dışında
168	Phrases	all the easier expr.	çok daha kolay
169	Phrases	out of all the things in the world expr.	dünyadaki bunca şeyin arasından
170	Phrases	it'll all come out in the wash expr.	hiçbir şey gizli kalmaz
171	Phrases	all the outs in free calling all the outs in free expr.	elma dersem çık armut dersem çıkma
172	Phrases	it's all about the money expr.	her şey paraya bakıyor
173	Phrases	on most, if not all, days of the week expr.	haftanın her günü olmasa da çoğu günlerinde
174	Phrases	we all smile in the same language expr.	hepimiz aynı dilde gülümsüyoruz
175	Phrases	it's all in the name expr.	isimden anlaşılıyor
176	Phrases	all the rights and privileges thereunto appertaining expr.	ilgili tüm hak ve imtiyazlar
177	Phrases	all the best expr.	iyi çalışmalar
178	Phrases	all are equal before the law expr.	kanun karşısında herkes eşittir
179	Phrases	all the pieces finally clicked into place expr.	sonunda taşlar yerine oturdu
180	Phrases	all the better for seeing you expr.	sizi gördüğüme sevindim
181	Phrases	it's turtles all the way down expr.	sonsuza kadar
182	Phrases	for all the good it did expr.	pek de işe yaramadı
183	Phrases	all this is by the way expr.	şimdi temel soruna gelelim
184	Phrases	the company has four members, all of whom are young expr.	şirketin, hepsi genç olan dört üyesi var
185	Phrases	it's all about the money expr.	sadece para meselesi
186	Phrases	for the good of all mankind expr.	tüm insanlığın iyiliği için
187	Phrases	we are all equal in the sight of god expr.	tanrının nazarında hepimiz eşitiz
188	Phrases	kindness opens all the doors expr.	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
189	Phrases	all the year round expr.	yıl boyunca
190	Phrases	all the best of the new year expr.	yeni yılda her şey gönlünce olsun
191	Phrases	in the light of all the facts mentioned above expr.	yukarıda bahsedilen tüm bu gerçeklerin ışığında
192	Phrases	for all the good it did expr.	umulanın (ya da umduğunun) aksine pek de bir işe yaramadı
193	Phrases	all the world loves a lover expr.	mutlu ve aşık birini herkes/çoğu kişi sever
194	Phrases	all the world loves a lover expr.	mutlu ve aşık birini görmek herkesi/çoğu kişiyi mutlu eder
195	Phrases	all the world loves a lover expr.	mutlu ve aşık birini herkes/çoğu kişi sever
196	Phrases	all the world loves a lover expr.	mutlu ve aşık birini görmek herkesi/çoğu kişiyi mutlu eder
197	Phrases	all the more so expr.	hele ki
Proverb
198	Proverb	all cats are gray in the dark	karanlıkta bütün kediler gridir
199	Proverb	money is the root of all evil	para her kötülüğün anasıdır
200	Proverb	money is the root of all evil	para tüm kötülüklerin anasıdır
201	Proverb	the love of money is the root of all evil	para her kötülüğün anasıdır
202	Proverb	idleness is the root of all evil	tembellik tüm kötülüklerin anasıdır
203	Proverb	every man is guilty of all the good he didn't do	yapabilecekken yapmadığımız her iyilik için suçlu sayılırız
204	Proverb	every man is guilty of all the good he didn't do	yapabileceğimiz iyilikleri yapmamak bizi suçlu kılar/yapar
205	Proverb	a true friend is the greatest of all blessings	gerçek bir dost, nimetlerin en büyüğüdür
206	Proverb	out of the mouths of babes and sucklings come all wise sayings	büyümüş de küçülmüş
207	Proverb	all great minds run in the same channel	aklın yolu birdir
208	Proverb	every man is guilty of all the good he didn't do	insanoğlu (gücü yettiği halde/imkanı bulunduğu halde) yapmadığı (iyi) işlerin (mesulüdür) suçlusudur
209	Proverb	all cats are gray in the dark	zifiri karanlıkta her şey aynıdır
210	Proverb	all cats are gray in the dark	köre renkten bahsolunmaz
211	Proverb	all cats are grey in the dark	zifiri karanlıkta her şey aynıdır
212	Proverb	all cats are grey in the dark	köre renkten bahsolunmaz
213	Proverb	all cats are grey in the dark	karanlıkta bütün kediler gridir
214	Proverb	all is grist that comes to the mill	ekmeğini taştan çıkarmak
215	Proverb	all is grist that comes to the mill	hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar
216	Proverb	all cats are gray in the dark	zifiri karanlıkta her şey aynıdır
217	Proverb	all cats are gray in the dark	köre renkten bahsolunmaz
218	Proverb	all cats are grey in the dark	zifiri karanlıkta her şey aynıdır
219	Proverb	all cats are grey in the dark	köre renkten bahsolunmaz
220	Proverb	all cats are grey in the dark	karanlıkta bütün kediler gridir
221	Proverb	all is grist that comes to the mill	ekmeğini taştan çıkarmak
222	Proverb	all is grist that comes to the mill	hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar
223	Proverb	knowing thyself is the beginning of all wisdom	kendini bilmek tüm bilgeliğin başlangıcıdır
224	Proverb	if one sheep leaps over the ditch, all the rest will follow	eğer bir koyun hendekten atlarsa, diğerleri de arkasından atlar/onu takip eder
Colloquial
225	Colloquial	cover all the exits n.	bütün çıkışları tutun
226	Colloquial	know all the answers n.	her şeyi bilen
227	Colloquial	all the same n.	hepsi bir
228	Colloquial	all the problems in life n.	hayattaki bütün sorunlar
229	Colloquial	the something to end all somethings n.	aşılamayacak bir şey
230	Colloquial	the something to end all somethings n.	daha üstünü yapılamayacak bir şey
231	Colloquial	the something to end all somethings n.	bir şeye son noktayı koyacak bir şey
232	Colloquial	all the marbles n.	yarışmada kazanılabilecek en büyük ödüller
233	Colloquial	live up to all the hype v.	beklenildiği gibi olmak
234	Colloquial	live up to all the hype v.	yazıldığı/gösterildiği gibi çıkmak
235	Colloquial	be all (the) one (to someone) v.	(birisi için) fark yaratmamak
236	Colloquial	be all (the) one (to someone) v.	(birisi için) önemsiz olmak
237	Colloquial	be all the same to (one) v.	(biri) için fark etmemek
238	Colloquial	be all the same to (one) v.	(biri) için hepsi bir/aynı olmak
239	Colloquial	be all the same to (one) v.	(birinin) belli bir tercihi olmamak
240	Colloquial	be all the same to (one) v.	(birine) hepsi uymak
241	Colloquial	be all the same to (one) v.	(birine) göre hava hoş olmak
242	Colloquial	be all the same to somebody v.	biri için fark etmemek
243	Colloquial	be all the same to somebody v.	biri için hepsi bir/aynı olmak
244	Colloquial	be all the same to somebody v.	birinin belli bir tercihi olmamak
245	Colloquial	be all the same to somebody v.	birine hepsi uymak
246	Colloquial	be all the same to somebody v.	birine göre hava hoş olmak
247	Colloquial	be (all) for the best v.	böylesi daha iyi olmak
248	Colloquial	be (all) for the best v.	sonuçta daha iyi olmak
249	Colloquial	be (all) for the best v.	her işte bir hayır vardır
250	Colloquial	be (all) for the best v.	böylesi daha hayırlı olmak
251	Colloquial	go all the way v.	sonuna kadar gitmek
252	Colloquial	go all the way to (some place) v.	ta (bir yere) kadar gitmek
253	Colloquial	of all (the) interj.	hay lanet
254	Colloquial	of all (the) interj.	öf
255	Colloquial	of all (the) interj.	hay böyle işin
256	Colloquial	it's all the same expr.	hepsi aynı
257	Colloquial	all the more reason to (do something) expr.	bundan daha iyi bir neden mi olur
258	Colloquial	all the more reason for (doing something) expr.	bundan daha iyi bir neden mi olur
259	Colloquial	of all the nerve! expr.	bu ne terbiyesizlik/kabalık
260	Colloquial	all the more reason to do something expr.	bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep
261	Colloquial	all the livelong day expr.	bütün gün
262	Colloquial	all the more reason for doing something expr.	bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep
263	Colloquial	from all corners of the world expr.	dünyanın dört bucağından
264	Colloquial	from all corners of the world expr.	dünyanın her köşesinden
265	Colloquial	all the more reason for (doing something) expr.	daha iyi ya
266	Colloquial	know all the answers expr.	çok bilgili
267	Colloquial	all over the place expr.	dağınık
268	Colloquial	all over the place expr.	darmadağın
269	Colloquial	from all corners of the world expr.	dünyanın dört bir yanından
270	Colloquial	all the more reason to (do something) expr.	daha iyi ya
271	Colloquial	from all corners of the world expr.	dünyanın dört bir köşesinden
272	Colloquial	know all the answers expr.	her telden çalan
273	Colloquial	all over the place expr.	her yer
274	Colloquial	know all the answers expr.	her şeyden haberi olan
275	Colloquial	all over the place expr.	her yerde
276	Colloquial	all over the place expr.	her şey her yerde
277	Colloquial	all the years I've been married expr.	evliliğim boyunca
278	Colloquial	wish you all the best expr.	en iyi dileklerimle
279	Colloquial	wish you all the best expr.	herşeyin gönlünüzce olması dileğiyle
280	Colloquial	all rivers fall into the sea expr.	her yol roma'ya çıkar
281	Colloquial	all the livelong day expr.	gün boyunca
282	Colloquial	all the best expr.	iyi günler seninle olsun
283	Colloquial	all the more amazing expr.	işin ilginç yanı
284	Colloquial	all the more amazing expr.	işin daha da şaşırtıcı yanı
285	Colloquial	all to the good expr.	iyi ki
286	Colloquial	all the more amazing expr.	işin daha da ilginci
287	Colloquial	all to the good expr.	neyse ki
288	Colloquial	in the middle of all that fun expr.	onca eğlencenin ortasında
289	Colloquial	all over the place expr.	karman çorman
290	Colloquial	all people are equal in the eyes of the law expr.	kanunun önünde/gözünde tüm insanlar eşittir
291	Colloquial	with all the brains expr.	kafası basan
292	Colloquial	all the way up through high school expr.	liseye kadar
293	Colloquial	all rivers fall into the sea expr.	su akar yolunu bulur
294	Colloquial	all over the place expr.	tam bir dağınıklık
295	Colloquial	all rivers fall into the sea expr.	tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır
296	Colloquial	cover all the exits expr.	tüm çıkışları tutun
297	Colloquial	now, all the pieces of the puzzle are falling into place expr.	(hah şimdi) taşlar yerine oturdu işte
298	Colloquial	with all the brains expr.	zeki
299	Colloquial	(all) the better to (do something) expr.	(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi
300	Colloquial	(all) the better to (do something) expr.	(bir şey yapmak için) daha (da) iyi
301	Colloquial	(all) the better to (do something) expr.	daha iyi (görebilmek vs. için)
302	Colloquial	some people have all the luck expr.	bazı insanlar çok şanslı
303	Colloquial	some people have all the luck expr.	bazıları çok şanslı
304	Colloquial	some people have all the luck expr.	bazı insanlar ne kadar şanslı
305	Colloquial	if it's all the same expr.	eğer bir şey fark etmiyorsa
306	Colloquial	if it's all the same expr.	eğer bir değişiklik yaratmıyorsa
307	Colloquial	if it's all the same expr.	eğer hepsi aynıysa
308	Colloquial	it's all (the) one to me expr.	benim için fark etmez
309	Colloquial	it's all (the) one to me expr.	benim için hepsi bir
310	Colloquial	it's all (the) one to me expr.	… olsun da ne olursa olsun
311	Colloquial	it'll be all right on the night expr.	son kertede her şey güzel olacak
312	Colloquial	it'll be all right on the night expr.	gün doğmadan neler doğar
313	Colloquial	of all the expr.	kalkmış bir de
314	Colloquial	it'll be all right on the night expr.	günün sonunda her şey iyi olacak
315	Colloquial	of all the expr.	utanmadan bir de
316	Colloquial	it'll be all right on the night expr.	gecenin sonu aydınlık
317	Colloquial	all good in the hood expr.	her şey yolunda
318	Colloquial	(not) the be-all and end-all expr.	en önemli şey değil
319	Colloquial	(not) the be-all and end-all expr.	her şey demek değil
320	Colloquial	(not) the be-all and end-all expr.	dünyanın sonu değil
321	Colloquial	(not) the be-all and end-all expr.	en önemli amaç değil
322	Colloquial	all corners of the earth expr.	dünyanın dört bir yanı
323	Colloquial	all corners of the earth expr.	dünyanın her köşesi
324	Colloquial	all corners of the world expr.	dünyanın dört bir yanı
325	Colloquial	all corners of the world expr.	dünyanın her köşesi
326	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece veya gündüz herhangi bir saat
327	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece gündüz her saat
328	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece gündüz demeden her saat
329	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	günün her saati
330	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	tüm gün ve tüm gece
331	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece gündüz
332	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	yirmi dört saat
333	Colloquial	all in the day's work expr.	günlük/gündelik işin bir parçası
334	Colloquial	all in the day's work expr.	normal gidişatın bir parçası
335	Colloquial	all in the day's work expr.	rutinin bir parçası
336	Colloquial	all in the day's work expr.	her gün yapılan işlerin bir parçası
337	Colloquial	all the more reason for expr.	için daha iyi bir sebep
338	Colloquial	all the more reason for expr.	için daha iyi bir neden
339	Colloquial	all the more reason for expr.	daha iyi ya
340	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) fark etmez
341	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) hepsi bir/aynı
342	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) bir şey fark etmiyor
343	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) hava hoş
344	Colloquial	all the same expr.	fark etmez
345	Colloquial	all the same expr.	hava hoş
346	Colloquial	all the way expr.	(bir yemeğin/yiyeceğin) her şeyi içinde
347	Colloquial	all the way expr.	tam malzemeli (hamburger, pizza)
348	Colloquial	all the way expr.	eksiksiz malzemeli (hamburger, pizza)
349	Colloquial	all to the better expr.	çok daha iyi
350	Colloquial	all to the better expr.	daha da iyi
351	Colloquial	all to the better expr.	daha bile iyi
352	Colloquial	all to the good expr.	hayrına
353	Colloquial	all to the good expr.	yararına
354	Colloquial	all to the good expr.	iyiliğine
355	Colloquial	all to the good expr.	daha iyi
356	Colloquial	all to the good expr.	avantajına
357	Colloquial	all to the good expr.	faydasına
358	Colloquial	all to the good expr.	daha avantajlı
359	Colloquial	all to the good expr.	daha faydalı
360	Colloquial	all to the good expr.	daha hayırlı
361	Colloquial	all the same expr.	yine de
362	Colloquial	all corners of the earth expr.	dünyanın dört bir yanı
363	Colloquial	all corners of the earth expr.	dünyanın her köşesi
364	Colloquial	all corners of the world expr.	dünyanın dört bir yanı
365	Colloquial	all corners of the world expr.	dünyanın her köşesi
366	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece veya gündüz herhangi bir saat
367	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece gündüz her saat
368	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece gündüz demeden her saat
369	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	günün her saati
370	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	tüm gün ve tüm gece
371	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	gece gündüz
372	Colloquial	all hours (of the day and night) expr.	yirmi dört saat
373	Colloquial	all in the day's work expr.	günlük/gündelik işin bir parçası
374	Colloquial	all in the day's work expr.	normal gidişatın bir parçası
375	Colloquial	all in the day's work expr.	rutinin bir parçası
376	Colloquial	all in the day's work expr.	her gün yapılan işlerin bir parçası
377	Colloquial	all the more reason for expr.	için daha iyi bir sebep
378	Colloquial	all the more reason for expr.	için daha iyi bir neden
379	Colloquial	all the more reason for expr.	daha iyi ya
380	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) fark etmez
381	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) hepsi bir/aynı
382	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) bir şey fark etmiyor
383	Colloquial	all the same (to someone) expr.	(biri için) hava hoş
384	Colloquial	all the same expr.	fark etmez
385	Colloquial	all the same expr.	hava hoş
386	Colloquial	all the way expr.	(bir yemeğin/yiyeceğin) her şeyi içinde
387	Colloquial	all the way expr.	tam malzemeli (hamburger, pizza)
388	Colloquial	all the way expr.	eksiksiz malzemeli (hamburger, pizza)
389	Colloquial	all to the better expr.	çok daha iyi
390	Colloquial	all to the better expr.	daha da iyi
391	Colloquial	all to the better expr.	daha bile iyi
392	Colloquial	all to the good expr.	hayrına
393	Colloquial	all to the good expr.	yararına
394	Colloquial	all to the good expr.	iyiliğine
395	Colloquial	all to the good expr.	daha iyi
396	Colloquial	all to the good expr.	avantajına
397	Colloquial	all to the good expr.	faydasına
398	Colloquial	all to the good expr.	daha avantajlı
399	Colloquial	all to the good expr.	daha faydalı
400	Colloquial	all to the good expr.	daha hayırlı
401	Colloquial	all the same expr.	buna rağmen
402	Colloquial	all the same expr.	yine de
403	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	falan
404	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	ve bunun/onun gibi bir sürü şey
405	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	ve benzeri şeyler
406	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	vesaire
407	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	ve dahası
408	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	ve devamı
409	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	ve çok daha fazlası
410	Colloquial	and (all) the rest (of it) expr.	ve daha neler neler
411	Colloquial	it will (all) come out in the wash expr.	hiçbir şey gizli kalmaz
412	Colloquial	it will (all) come out in the wash expr.	her şey gelip geçer
413	Colloquial	it will (all) come out in the wash expr.	her şey yoluna girer
414	Colloquial	the pleasure is all mine expr.	o zevk bana ait
Idioms
415	Idioms	the best of all worlds n.	olabilecek en iyi durum
416	Idioms	the best of all possible worlds n.	olabilecek en iyi durum
417	Idioms	the mother of all n.	benzeri şeylerin en büyüğü
418	Idioms	the mother of all n.	benzeri şeylerin en iyisi
419	Idioms	the mother of all n.	benzeri şeylerin en kötüsü
420	Idioms	all the difference in the world n.	dünya kadar fark olması
421	Idioms	all the difference in the world n.	dünyalar kadar farklı
422	Idioms	all the difference in the world n.	olayın tamamen değişmesi/olayın bambaşka bir boyuta taşınması
423	Idioms	all the feels n.	duyguların coşması
424	Idioms	all the feels n.	duyguların şelale olması
425	Idioms	all the feels n.	için erimesi
426	Idioms	all the feels n.	duygu seline kapılma
427	Idioms	all the feels n.	çok duygulanma/çok etkilenme
428	Idioms	all the thing n.	son moda
429	Idioms	all the thing n.	yeni trend
430	Idioms	all the thing n.	revaçta
431	Idioms	all the world and his wife n.	bir sürü insan
432	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli şey
433	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli amaç
434	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli faktör
435	Idioms	at all hours of the day and night n.	günün her saati
436	Idioms	all the ins and outs of n.	girdisi çıktısı
437	Idioms	downhill all the way n.	her türlü kolay
438	Idioms	know all the answers n.	her şeyi bilen adam
439	Idioms	the daddy of them all n.	hepsinin en yaşlısı
440	Idioms	the daddy of them all n.	hepsinin en büyüğü
441	Idioms	alcohol is the root of all evil n.	içki tüm kötülüklerin anasıdır
442	Idioms	all the go n.	popüler
443	Idioms	all the world and his wife n.	tüm sosyete
444	Idioms	all the ins and outs of n.	tüm ayrıntılar (bir konunun/işin)
445	Idioms	all about the flops n.	tam bir başarısızlık örneği
446	Idioms	all the feels n.	çok değişik şeyler hissetme
447	Idioms	all the feels n.	duygularını/hislerini kabartma
448	Idioms	all the feels n.	duygusallaşma
449	Idioms	all the feels n.	farklı duygular hissetme
450	Idioms	all the difference in the world n.	dağlar kadar fark
451	Idioms	the way of all flesh n.	ölüme yaklaşma
452	Idioms	the way of all flesh n.	tüm insanların ortak deneyimi
453	Idioms	the way of all the earth n.	ölüme yaklaşma
454	Idioms	the mother of all (something) n.	(bir şeyin) en büyüğü
455	Idioms	the father of all (something) n.	(bir şeyin) en büyüğü
456	Idioms	the mother of all (something) n.	(bir şeyin) en irisi
457	Idioms	the father of all (something) n.	(bir şeyin) en irisi
458	Idioms	the mother of all (something) n.	(bir şeyin) uç örneği
459	Idioms	the father of all (something) n.	(bir şeyin) uç örneği
460	Idioms	the mother of all (something) n.	(bir şeyin) şahı
461	Idioms	the father of all (something) n.	(bir şeyin) şahı
462	Idioms	the mother of all (something) n.	(bir şeyin) kralı
463	Idioms	the father of all (something) n.	(bir şeyin) kralı
464	Idioms	the mother of all (something) n.	(bir şeyin) en iyisi
465	Idioms	the father of all (something) n.	(bir şeyin) en iyisi
466	Idioms	the mother and father of all (something) n.	(bir şeyin) en büyüğü
467	Idioms	the mother and father of all (something) n.	(bir şeyin) en uç noktası
468	Idioms	the mother and father of all (something) n.	(bir şeyin) en esaslısı
469	Idioms	the mother and father of all (something) n.	(bir şeyin) en üst düzeydeki örneği
470	Idioms	the mother and father of all (something) n.	(bir şeyin) atası
471	Idioms	the be-all and end-all n.	kilit nokta
472	Idioms	the be-all and end-all n.	can alıcı nokta
473	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli şey
474	Idioms	the be-all and end-all n.	her şey demek
475	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli amaç
476	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli faktör
477	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli öğe
478	Idioms	the be-all and end-all n.	en önemli etmen
479	Idioms	the be-all and end-all n.	olmazsa olmaz şey
480	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) kilit noktası
481	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) can alıcı noktası
482	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) en önemli şeyi
483	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) en önemli amacı
484	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) en önemli faktörü
485	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) en önemli öğesi
486	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) en önemli etmeni
487	Idioms	the be-all and end-all (of something) n.	(bir şeyin) olmazsa olmazı
488	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en kötüsü
489	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en acıtanı
490	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en moral bozucusu
491	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en üzücüsü
492	Idioms	the most unkindest cut of all n.	en çok acı veren söz
493	Idioms	the most unkindest cut of all n.	birinin söyleyebileceği en kötü şey
494	Idioms	go the way of all the earth v.	ölmek
495	Idioms	be all the world to somebody v.	dünyalara değişmemek
496	Idioms	mean all the world to somebody v.	dünyalara değişmemek
497	Idioms	be all the world to somebody v.	çok sevilmek
498	Idioms	mean all the world to somebody v.	çok sevilmek
499	Idioms	be all the world to somebody v.	her şeyden daha fazla sevilmek
500	Idioms	mean all the world to somebody v.	her şeyden daha fazla sevilmek