aynı - Turkish English Dictionary

aynı

Meanings of "aynı" in English Turkish Dictionary : 72 result(s)

Turkish English
Common Usage
aynı identical adj.
Our positions have moved closer, without, however, becoming identical.
Görüşlerimiz birbirine yakınlaştı ancak aynı hale gelmedi.

More Sentences
General
aynı the same n.
A number of other articles have also been published along the same lines.
Aynı doğrultuda bir takım başka makaleler de yayınlandı.

More Sentences
aynı equal adj.
I hope that it will also be embraced with equal fervour by the Commission and the full Council.
Komisyon ve Konsey'in tamamı tarafından da aynı şevkle benimseneceğini umuyorum.

More Sentences
aynı one adj.
However, we cannot put all forms of nationalism into one pigeonhole.
Bununla birlikte, milliyetçiliğin tüm biçimlerini aynı kefeye koyamayız.

More Sentences
aynı very image of adj.
Everyone says that he is the very image of his father.
Herkes onun babasının tıpatıp aynısı olduğunu söylüyor.

More Sentences
aynı just like adj.
He is very kind, just like you.
O aynı senin gibi çok nazik.

More Sentences
aynı identical adj.
The positions are identical to those of ten years ago.
Tutumlar on yıl öncekilerle aynı.

More Sentences
aynı alike adj.
You and I think alike.
Sen ve ben aynı düşünüyoruz.

More Sentences
aynı uniform adj.
Good administration is a right, not a privilege and the code must be uniform for all the institutions.
İyi yönetim bir ayrıcalık değil, bir haktır ve kurallar tüm kurumlar için aynı olmalıdır.

More Sentences
aynı self-same adj.
However, the self-same interests are threatening to undermine the whole show again.
Ancak, aynı çıkarlar tüm gösteriyi yeniden baltalamakla tehdit ediyor.

More Sentences
aynı in kind adv.
Indeed you responded in kind, as I knew you would do.
Gerçekten de yapacağınızı bildiğim gibi aynı şekilde karşılık verdiniz.

More Sentences
Technical
aynı identical adj.
This is why I ask you to reject the two strangely identical amendments tabled on this matter.
Bu nedenle sizden bu konuda sunulan iki garip ve aynı değişiklik önergesini reddetmenizi istiyorum.

More Sentences
aynı alike adj.
You and I don't think alike.
Sen ve ben aynı düşünmüyoruz.

More Sentences
aynı uniform adj.
Progress has not been uniform throughout Europe, however.
Ancak ilerleme Avrupa genelinde aynı olmamıştır.

More Sentences
Common Usage
aynı same adj.
General
aynı doublet n.
aynı facsimile n.
aynı one and the same n.
aynı same difference n.
aynı all of a piece adj.
aynı tantamount adj.
aynı set adj.
aynı double adj.
aynı veritable adj.
aynı very adj.
aynı identic adj.
aynı of a piece adj.
aynı corresponding adj.
aynı of a piece with adj.
aynı parallel adj.
aynı spitting image of adj.
aynı self adj.
aynı selfsame adj.
aynı similar adj.
aynı duplicate adj.
aynı same adj.
aynı look-alike adj.
aynı tautoousian adj.
aynı after one adj.
aynı uniformal adj.
aynı identikit adj.
aynı numerically identical adj.
aynı quantitatively identical adj.
aynı ilk [obsolete] adj.
aynı ilke [obsolete] adj.
aynı consimilar adj.
aynı selve adj.
aynı similary adj.
aynı to a hair adv.
aynı eadem adv.
aynı idem adv.
aynı in rem adv.
aynı ditto adv.
aynı identically adv.
aynı very adv.
aynı like prep.
aynı ilk [scotland] pron.
aynı tauto- pref.
aynı homeo- pref.
aynı homo- pref.
aynı taut- pref.
aynı taut- pref.
aynı taut- pref.
Colloquial
aynı spitting image n.
aynı yewsh (usual) adv.
aynı same same [thailand] expr.
Speaking
aynı no change expr.
Law
aynı isonomic adj.
Technical
aynı same adv.
Math
aynı congruous adj.
Geometry
aynı congruent adj.
Literature
aynı id. (idem) abrev.

Meanings of "aynı" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
aynı fikirde olmak agree v.
I was one of 400 000 countryside marchers in London on Sunday who would not agree.
Pazar günü Londra'da aynı fikirde olmayan 400.000 kırsal kesim yürüyüşçüsünden biriydim.

More Sentences
aynı fikirde olmamak disagree v.
Not to say it is wrong for us to disagree.
Bu, aynı fikirde olmamamızın yanlış olduğu anlamına gelmiyor.

More Sentences
aynı şekilde likewise adv.
The reactions of the government and the national election commission have likewise been disappointing.
Hükûmetin ve ulusal seçim komisyonunun tepkileri de aynı şekilde hayal kırıklığı yaratmıştır.

More Sentences
General
aynı fikirde olma agreement n.
Though I have heard you make positive points I have not heard you say you are in complete agreement.
Olumlu noktalara değindiğinizi duymuş olsam da tamamen aynı fikirde olduğunuzu söylediğinizi duymadım.

More Sentences
aynı tür same kind n.
A report of the same kind will also have to be presented to the Barcelona European Council.
Aynı türden bir raporun Barselona Avrupa Konseyi'ne de sunulması gerekecektir.

More Sentences
aynı gün same day n.
The European Parliament gave its opinion on the same day.
Avrupa Parlamentosu da aynı gün görüşünü bildirdi.

More Sentences
aynı dönem same period n.
In the same period, about 8 300 enterprises were liquidated.
Aynı dönemde, 8 300 kadar işletme tasfiye edildi.

More Sentences
aynı anlam same meaning n.
It is more precise, more accurate and has the same meaning.
Daha kesin ve daha doğru olup aynı anlama geliyor.

More Sentences
aynı kalite same quality n.
I believe that consumers are thereby in a way being tricked into buying things that are not of the same quality.
Tüketicilerin bu şekilde aynı kalitede olmayan şeyleri satın almaları için kandırıldıklarına inanıyorum.

More Sentences
aynı etkiler same effects n.
What is done through thoughtlessness and prejudice has the same effect, however.
Ancak düşüncesizlik ve önyargıyla yapılanlar da aynı etkiyi yaratır.

More Sentences
aynı sınıf same class n.
Tom, Mary, John and Alice are in the same class.
Tom, Mary, John ve Alice aynı sınıfta.

More Sentences
aynı tasarım same design n.
Her bag is the same design as her mother's.
Çantası annesininkiyle aynı tasarım.

More Sentences
aynı şarkı same song n.
They all sound like the same song to me.
Bana hepsi aynı şarkı gibi geliyor.

More Sentences
aynı para same money n.
In other words, the EU can do a lot more with the same money.
Başka bir deyişle AB aynı parayla çok daha fazlasını yapabilir.

More Sentences
aynı olmak be the same v.
It won't be the same without you.
Sensiz aynı olmayacak.

More Sentences
aynı fikirde olmak agree v.
Having dialogue does not necessarily imply that we always agree, or that we agree on everything.
Diyalog içinde olmamız her zaman aynı fikirde olduğumuz ya da her konuda hemfikir olduğumuz anlamına gelmez.

More Sentences
aynı fikirde olmak agree with v.
However, there is one point on which I cannot agree with the commentators in the newspapers.
Bununla birlikte gazetelerdeki yorumcularla aynı fikirde olmadığım bir nokta var.

More Sentences
aynı kefeye koymak equate v.
You cannot equate a candidate for office with a holder of office.
Bir makam adayı ile bir makam sahibini aynı kefeye koyamazsınız.

More Sentences
aynı şeyi yapmak follow suit v.
The Council and the Member States are still to follow suit.
Konsey ve Üye Devletlerin de aynı şeyi yapması gerekmektedir.

More Sentences
aynı kalmak remain the same v.
So in this regard they have remained the same.
Dolayısıyla bu bakımdan aynı kaldılar.

More Sentences
aynı görüşte olmamak disagree with v.
I'm not sure I disagree with Tom.
Tom ile aynı görüşte olmayacağımdan emin değilim.

More Sentences
aynı fikirde olmamak disagree v.
Of course, there are many issues that we will always disagree on.
Elbette her zaman aynı fikirde olmayacağımız pek çok konu var.

More Sentences
aynı düzeye gelmek catch up with v.
You have to study hard to catch up with your class.
Sınıfınla aynı düzeye gelmek için çok çalışmalısın.

More Sentences
aynı fikirde olmak go along v.
I cannot go along with the Liberals on this.
Bu konuda Liberallerle aynı fikirde olamam.

More Sentences
Common Usage
aynı doğrultuda olan parallel adj.
aynı seviyede even (with) adj.
aynı zamanda at the same time adv.
aynı biçimde likewise adv.
General
aynı anda iki zıt fikre inanma doublethink n.
aynı anda çeşitli meteorolojik olguları kaydeden cihaz meteograph n.
aynı konuyu yazan karşılıklı iki sayfa (gazete) spread n.
aynı düşüncede olma communion n.
aynı türden şey congener n.
aynı kökten türemiş olma durumu conjugateness n.
rüzgar yönünün seyir halindeki araçla aynı olması tail wind n.
aynı yönetim altında bulunan gazeteler grubu a newspaper syndicate n.
aynı gemide hizmet eden shipmate n.
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen euphemist n.
aynı duyguları paylaşma fellow feeling n.
aynı inancı paylaşanlar grubu a group sharing equal belief n.
aynı sesi tekrar etme alliteration n.
aynı yardım public relief n.
aynı cinsten olma congenialness n.
aynı adı taşıyan namesake n.
bir bölgedeki kuşlara yapılan aynı zamanlı saldırı epornitic n.
aynı sınıftan kimseler tribe n.
gönderilen şeyler (mektupla aynı zarf içinde) enclosures n.
aynı kökten türemiş sözcük conjugate n.
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ evening primrose oil n.
aynı olma (fikir) concurrence n.
aynı zamanda ve aynı hızla paripassu n.
aynı takımda yarışan at running mate n.
aynı anda olma concurrency n.
aynı anda her yerde bulunma ubiquity n.
iki elini de aynı beceriyle kullanabilme ambidexterity n.
birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri spouse n.
soyu aynı olma filiation n.
aynı anda olma simultaneousness n.
aynı zaman diliminde olma contemporization n.
aynı masada oturanların hepsi table n.
aynı soydan çiftleştirme inbreeding n.
aynı partiden seçime katılan aday running mate n.
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ primrose evening oil n.
aynı zamana rastlama concurrence n.
aynı dereceden kimse fellow n.
aynı zamanda birçok yerde mevcut olma ubiquity n.
aynı soydan gelme cognation n.
tıpatıp aynı spit n.
birlik durumda yaşayan aynı türden organizmaların oluşturduğu topluluk colony n.
bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm race n.
aynı kıta içinde düzenlenen geziler short haul n.
dolaşıp aynı noktaya gelen yol circuit n.
tıpatıp aynı replica n.
aynı şekil kind n.
aynı yazar idem n.
bir yönetim altında bulunan aynı türden bir grup ticari kuruluş syndicate n.
başkası ile aynı evde oturan kimse inmate n.
aynı mağazalar zincirine bağlı mağaza chain store n.
aslının aynı nüsha tenor n.
aynı tür fellow n.
aynı anda yapılan işlem simultaneous operation n.
dini aynı olan kimse coreligionist n.
aynı ülkenin vatandaşı compatriot n.
aynı basım facsimile n.
aynı hizaya getirme alignment n.
aynı rota üzerinde yol alan gemi tren gibi taşıtların seferleri arasındaki zaman headway n.
karşı tarafta aynı yeri işgal eden kimse his opposite number n.
aynı türden olan congener n.
aynı kuluçkadan çıkan yavruların tümü covey n.
aynı cins same quality n.
babasıyla aynı adı taşıyan kimsenin adına eklenir junior n.
iki farklı maddeyi aynı anda yakma cofiring n.
iki farklı maddeyi aynı anda yakma cofire n.
aynı anda iki yerde birden olma bilocation n.
aynı ada sahip kimse namesake n.
aynı yaş grubu same age group n.
bir grup insanın aynı sigarayı sırayla içmesi chainsmoke n.
aynı şey ditto n.
dönüp dolaşıp aynı noktaya gelinen mesele vicious cycle n.
aslının aynı true copy of the original n.
aslının aynı true and exact copy of the original document n.
aslının aynı exact copy of the original n.
aynı odayı paylaşma chummage n.
aynı anda olma concurrence n.
aynı birimle ölçülebilme commensurability n.
aynı türden olan şey homogenesis n.
aynı yere geri dönme backtrack n.
aynı zamanda olma coincidence n.
herkes için aynı fiyat flat rate n.
karşısındaki ile aynı duyguyu paylaşma sympathies n.
aynı ülkeden olan fellow countryman n.
aynı adlı homonym n.
aynı adlı namesake n.
aynı isimli namesake n.
aynı isimli homonym n.
sekizi aynı doğumda doğan bebekler octuplet n.
aynı zamanda planlama concurrent planning n.
hepsi aynı same difference n.
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi old-boy network n.
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme pub crawl n.
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme bar crawl n.
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme bar-hopping n.
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme bar tour n.
aynı film the same film n.
aynı anda iki farklı yöne sallanan ikili oyun ipi double dutch n.
aynı kabileden/gruptan birisiyle yapılan evlilik intermarriage n.
aynı kabileden/gruptan birisiyle yapılan evlilik inmarriage n.
aynı anda hem özne hem de nesne konumunda olma durumu assujetissement n.
aynı soydan gelme filiation n.
aynı yıl ve yerdeki üzümler kullanılarak üretilmiş şarap vintage wine n.
aynı sesin tekrarı alliteration n.
aynı hareketli kaslar congenerous muscles n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması lift-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması car-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpool n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması covoiturage n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpooling n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması ride-sharing n.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması rideshare n.
akran/aynı yaşta olan agemate n.
aynı hatta gidiş geliş sefer yapan tren shuttle train n.
aynı nadir kan grubu same rare blood type n.
dini aynı olan kimse co-religionist n.
aynı zaman diliminde olma contemporisation n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction-level event (ele) n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction event n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi biotic crisis n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi mass extinction n.
aynı hızla giden bir sürücünün bir süre sonra hızlı gittiğini algılıyamaması velocitization n.
aynı konu üzerinde düşünüp durma rumination n.
bir kart çekip çıkan kelimeyi aynı gruptaki oyunculara çizerek anlatmaya çalıştığınız bir oyun pictionary n.
(genelde nikahsız) aynı evi paylaşan kimse cohabitant n.
aynı evde yaşayan kimse cohabitant n.
aynı derecede yıkıcı etki equally devastating effect n.
bir bölgede birden fazla dilin aynı anda bulunması polyglossia n.
aynı meslekten/topluluktan kimseleri ifade eden bir söz brethren n.
sağdan sola veya soldan sağa aynı okunan kelime palindrome n.
aynı paranın iki yüzü two sides of the same coin n.
aynı paranın iki yüzü two faces of the same coin n.
aynı eski aşk same old love n.
iki tarafın da aynı oranda kazanması veya kaybetmesi zero-sum game n.
aynı anda birçok yerde olma yetisi ubiquity n.
kırık veya diğer dişlerle aynı hizada olmayan diş snaggletooth n.
aynı anda iki aracın yarıştığı bir çeşit araba/motor yarışı drag racing n.
aynı görevi önceden yapmış kimse predecessor n.
aynı görüşteki insanların oluşturduğu topluluk camp n.
aynı ismin hem cins hem de tür adı olarak kullanılması tautonym n.
aynı sesin tekrar edilmesi tautophony n.
aynı sesin ya da hecenin defalarca tekrar edilmesi tautological echo n.
aynı sesin tekrar edilmesi tautophony n.
aynı sesin tekrar edilmesi tautophony n.
soldan sağa ve yukarıdan aşağı aynı kelimelerin okunduğu bir tür bulmaca acrostic n.
aynı zaman diliminde art arda olayların yaşanması rash n.
dergi, gazete vs. ortasında yer alan ve aynı habere ayrılmış karşılıklı sayfa çifti centre spread n.
aynı odayı/bölmeyi kullananların her biri chamber fellow n.
hala aynı rütbede olan gözden düşmüş subay reformade [obsolete] n.
balede hep aynı ayağın önde olduğu süzülme hareketi chassé n.
aynı yerden yeniden sakatlanma reinjury n.
aynı çadırda kalan kimse tentmate n.
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil tetraskele n.
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil tetrascele n.
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil tetraskelion n.
aynı şey the same thing n.
aynı evde oturan kimse inmate n.
aynı anda çekildiğinde kaybolan iki halkadan oluşan hokkabaz düğümü tom fool knot n.
aynı anda çekildiğinde kaybolan iki halkadan oluşan hokkabaz düğümü tom fool's knot n.
aynı alanda üç farklı beceriye sahip uzman triple threat n.
aynı anda iki kriteri sağlayan şey twofer n.
aynı eksene getirme alinement n.
aynı düzeye getirme alinement n.
aynı şekilde olma alikeness n.
aynı derecede olma alikeness n.
aynı amacı taşıyan herkes all hands n.
iki elini de aynı beceriyle kullanabilme ambidextrousness n.
metroseksüel ve maskülen, aynı zamanda şefkatli, ilgili, düşünceli erkek ubersexual n.
aynı zamanda her yerde bulunma ubiquitariness n.
aynı anda birden fazla yerde olma ubiquitariness n.
aynı mürettebattan kimse crewmate n.
aynı fikirde olma unanimousness n.
aynı anda aynı şeyleri söyleme unison n.
aynı sesi çıkarma unisonance n.
aynı fikirde olma unisonance n.
grup üyelerinin çıkarlarının, amaçlarının veya görüşlerinin aynı olması unity n.
aynı şekilde davranma equiparation n.
babasıyla aynı isimli erkek çocuk jnr n.
babasıyla aynı isimli erkek çocuk jr n.
özellikle doğu avrupa'da aynı bölge veya şehirden gelen akran yahudi landsman n.
aynı sınıftan diğer değerlerle kıyaslanabilmesi için bir değere verilen sayı magnitude n.
aynı sesletime sahip farklı anlama gelen kelimeleri karıştırma malaprop n.
aynı sesletime sahip farklı anlama gelen kelimeleri sıklıkla karıştıran kimse malapropist n.
aynı bölgede yaşayan insanlar vianage n.
başka biriyle aynı yemini eden kimse vow-fellow n.
aynı anda dört eşi olan kimse quadrigamist n.
aynı veya benzer türden olan şeyler whatnot n.
aynı anda hem iyi bir eş olan hem de profesyonel bir kariyere sahip olabilen bir kadın wonder woman n.
pul ile aynı resmi taşıyan kartpostalları inceleyen alan maximaphily n.
birbirleriyle ilişki yaşayan üç kişinin aynı evde yaşaması ménageàtrois n.
soldan sağa ve yukarıdan aşağı aynı kelimelerle doldurulan bir bulmaca word square n.
birebir aynı kopya fair copy n.
aynı dini inancı paylaşan insan topluluğu faith community n.
hep aynı telden çalan kimse harper n.
bir yüzeyi kaplayan her yeri aynı kalınlıkta materyal herb layer n.
kaplama veya parçayı oluşturan her yeri aynı kalınlıkta materyal herb layer n.
aynı atadan gelen bir soyun alt kolu branch n.
(dama) aralarında boş bir kare bırakılmış aynı renkte iki taş bridge n.
aynı dağılım fonksiyonları veya değerlerine sahip olma homogeneity n.
başkasıyla aynı isme sahip kimse homonym n.
aynı cinsiyetten birine cinsel çekim duyma homosex n.
aynı cinsiyetten biriyle yaşanan cinsellik homosex n.
aynı cinsiyete duyulan cinsel çekim homosexualism n.
aynı cinsiyetten biriyle ilişkiye girme homosexuality n.
aynı anda tek bir karısı olma monogyny n.
bir oyuncunun rakibiyle aynı anda ellerini açarak aynı sayıda parmaklarını uzattığı bir italyan oyunu mora n.
bir oyuncunun rakibiyle aynı anda ellerini açarak aynı sayıda parmaklarını uzattığı bir italyan oyunu morra n.
(pamuk, yün) kordonları aynı anda çekip kıvırarak ipliğe dönüştürüp masuraya saran makine mule n.
(nümizmatik) aynı parçada görülmeyen ön ve arka tasarımlarla basılmış madeni para veya madalya mule n.
müziksel gösterimde çubukları çizmek için kullanılan, aynı anda beş paralel çizgi çizebilen kalem music pen n.
kutsal görülen bir şeyin adıyla aynı olan, ondan türetilmiş veya o şeyin adını içeren ifade oath n.
aynı kalitede çay chop of tea n.
aynı kalitede çay yaprağı chop of tea n.
(bütün çanların aynı anda çalınması ile elde edilen) şıngırtı clam n.
(kar veya artan masraf nedeniyle) aynı mülkün karşılıklı anlaşma yolu ile birinden diğerine devredilmesi demise and redemise n.
aynı sınıfa ait veya benzer çıkarları ve hedefleri olan kimselerden oluşan birlik guild n.
aynı denklem identical equation n.
birbiriyle aynı tür olan sekiz şeyden sekizincisi octuplicate n.
aynı kategorideki diğerlerinden farklı olan şey odd bod n.
(grup üyelerine aynı anda ikram edilen) likör round n.
her yıl aynı tarihte yapılan dini bayram immovable feast n.
(pul koleksiyonculuğunda) birkaç ülkede aynı anda genellikle hatıra amaçlı basılan pul omnibus n.
(aynı anda) her yerde bulunma omnipresency n.
aynı kurumda çalışan kimse confrier n.
aynı endüstride yer alan firma congeneric n.
(birden fazla şey) aynı anda doğum connascence n.
(birden fazla şey) aynı anda doğum connascency n.
aynı şekle sahip eşit aralıklı desen diapering n.
düzenli olarak gübrelenen ve aynı mahsul için kullanılan tarla infield n.
(aynı arkadaş grubu arasında çıkan) tartışma in-fighting n.
aynı tarafta olunan kimse good guy n.
aynı rota üzerinde giden iki ardışık eleman arasındaki boşluk column gap n.
genellikle aynı ailenin üyelerinin sahip olduğu ayrı ev topluluğu compound n.
başkasıyla aynı yatakhanede uyuyan kimse comrade [obsolete] n.
birden fazla cesedin aynı anda yakılması concremation n.
birden fazla şeyin aynı anda yakılması concremation n.
aynı zamana rastlama concurrency n.
aynı zamana rastlama concurrentness n.
bir başkasıyla aynı zamanda yaşamış kimse cotemporary n.
aynı yuvada yaşayan bir grup çayır köpeği coterie n.
iki kişinin normalde aynı olan eşyalarını ayırt etmek için armaya yapılan ilave ya da değişiklik difference n.
birisi ile aynı ada sahip kimse doppelganger n.
aynı kaynaktan elde edilen iki gelir double dipping n.
aynı pulla art arda iki hamle yaparak rakibin iki pulunu yeme double jump n.
iki tarafında da aynı rakam olan domino taşı doublet n.
aynı postaneden gönderilip teslim alınan mektup drop letter n.
(jonglörlük) aynı anda iki topun atılması duplex n.
aynı çatı altında yaşayan tüm aile üyeleri family [obsolete] n.
(develerde ve atlarda) vücudun aynı tarafındaki iki bacağın ayın anda kaldırılıp indirilmesi pace n.
aynı ülke vatandaşı paesano n.
tamamen aynı unsurlar parallel n.
aynı gerilim farkının iki veya daha fazla rezistansa uygulandığı elektrik cihazı devresi parallel n.
iki sesin aynı yönde kaydettiği melodik ilerleme parallel motion n.
aynı anda gerçekleşen birbiri ile alakasız durumları birbiri ile ilişkilendirme parataxis n.
kökü aynı sözcüklerin yan yana sıralanması paregmenon n.
aynı üç taştan oluşan set pong n.
planlanmışçasına aynı zamana rastlama conspiracy n.
isa'nın bedeni ve kanının komünyondaki ekmek ve şarabın özüyle aynı anda var olduğu öğretisini benimsemiş kimse consubstantialist n.
ilişkileri aynı kıtada bulunan ülkelerle sınırlama politikası continentalism n.
aynı kurumda çalışmak üzere işe alınan karı koca couple n.
aynı anda birden fazla özelliğe göre sınıflandırma cross-division n.
aynı ırktan kimse fellow-creature n.
aynı yaratıcının yarattığı kimse fellow-creature n.
aynı aile evinin bölünmesiyle elde edilen ayrı alan in-law apartment n.
aynı ülkenin farklı bölgesinden gelen kimse inmigrant n.
aynı ülkenin farklı bölgesinden gelen kimse in-migrant n.
aynı mısradaki kelimeler arasındaki kafiye internal rhyme n.
bir diğeri ile aynı yasal statüde olan kimse peer n.
aynı vardiyada çalışan itfaiye ekibi platoon n.
birlikte var olan, aynı ya da benzer şeylerden oluşan grup platoon n.
aynı anda tek bir alıcıya yönlendirilen posta postbag n.
aynı çağdan kimse coetanean n.
aynı dönemden olma coeval n.
aynı zamandan olma coeval n.
aynı yaşta olma coevalneity n.
aynı dönemde yaşama coevalneity n.
aynı zamanda yaşayan kimseler coevals n.
aynı türden olan şey cogener n.
aynı ev sakini cohabiter n.
aynı duyguları paylaşma coherence [obsolete] n.
aynı unvan, hak veya mülkiyete eş zamanlı sahip olanların her biri coholder n.
bir diğeriyle aynı fikirde olan kimse coincider n.
aynı vakayı gösteren birkaç semptomdan her biri coindication n.
başkasıyla aynı yerde yaşayan kimse coinhabitant n.
aynı anda gerçekleşme coinstantaneity n.
aynı zamanda olma co-occurrence n.
bir diğeriyle aynı rütbede olan kimse coordinate n.
partneriyle nikah bağı olmaksızın aynı evi paylaşan kimse de facto [australia] n.
aynı fikirde olmayan kimse disagreer n.
aynı sülaleden insanlar folk n.
aynı sülaleden insanlar folks n.
aynı cinsiyetten iki kardeşin çocukları orthocousins n.
aynı enlemde yaşayanlar periecians n.
değişen fenotipi gen kaynaklı fenotipi ile aynı olan canlı phenocopy n.
aynı anda birden fazla makamda görev alma pluralism n.
(ses üretiminde) dinleyiciye orijinal ses kaynağı ile aynı odada olduğu yanılsamasını verme presence n.
aynı bankta oturulan kimse puefellow [obsolete] n.
aynı fikirde olan kimse seconder n.
aynı türün yedincisi septuplicate n.
birden fazla insanın aynı katil tarafından öldürülmesi olayı serial killing n.
aynı kumaştan dikilmiş düz kemerli bluz ve etekten oluşan giysi shirt-waist suit n.
aynı atalardan gelenler sib n.
tüm odaları aynı katta bulunan daire simplex n.
aynı anda doğan dört çocuktan biri fourling n.
bir şey için aynı anda birden fazla isim/eş anlamlı sözcük kullanılması poecilonymy n.
jeolojik geçmişin her noktada yaklaşık aynı olduğu bölge province n.
aynı türden iki nesne span n.
(sahibinin aynı zamanda ingiliz kilisesi rahibi olduğu araziye ait) mesken squarsonage [uk] n.
(aynı satıcı için çalışan) hayat kadınları stable n.
baskı harfi ile aynı ebat stickful n.
domino taşlarındaki tüm kemiklerin aynı sayıyı taşıması suit n.
oyundaki tüm işaretlerin aynı isim veya sembolde olması suit n.
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama synchronising n.
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama synchronizing n.
aynı anda görülen şeyler bütünü syndrome n.
aynı ölçüde yazılmış mısralar grubu system n.
aynı çizgide yer alma alignment n.
aynı zamanda olma conjunction n.
aynı düşüncelere sahip olmak be on the same wavelength v.
aynı zamana rastlamak clash v.
aynı şeyi söylemek tell the same thing v.
aynı fikirde olmak concur v.
aynı anda yapmak accompany v.
hep aynı tür rolleri vermek typecast v.
aynı şeyleri tekrarlayıp durmak harp on v.
ile aynı hızda gitmek keep up with v.
aynı frekansta olmak be on the same wavelength v.
aynı hizada olmak be in alignment v.
hep aynı telden çalmak harp on something v.
aynı zamana rastlamak concur v.
aynı fikirde olmak see eye to eye with v.
birini başkalarıyla aynı tutmak lump someone together with v.
aynı boyunduruğa koşmak yoke with v.
aynı ayarda olmak (birisiyle) be in step with somebody v.
aynı fikirde olmak see eye to eye v.
aynı görüşlerde olmak be eye to eye v.
birini başkalarıyla aynı kefeye koymak lump someone together with v.
aynı şeyi yapmak follow the suit v.
aynı görüşte olmamak have a different opinion v.
iskambilde aynı renkten oynamak follow the suit v.
çocuğa okulda aynı sınıfı tekrarlatmak hold a child back a year v.
aynı dalga boyunda sinyal göndererek yayını anlaşılmaz hale getirmek jam v.
aynı masada toplanmak gather around the same table v.
aynı anda olmak synchronize v.
aynı yoldan geri dönmek double back v.
aynı görüşleri paylaşmak share the same views v.
ile aynı görüşte olmamak disagree with v.
aynı saymak identify v.
tamamen aynı fikirde olmak see eye to eye v.
aynı çatı altında toplamak assemble under the same roof v.
aynı bedende birleşmek coalite v.
ile aynı odayı paylaşmak double up with v.
aynı zamana rastlamak coincide v.
aynı kağıttan oynamak return v.
aynı yoldan geri gitmek retrace one's steps v.
ile aynı olmak be tantamount to v.
aynı fikirde olmamak differ from v.
aynı zamana rastlamak coincide with v.
aynı sesi tekrar etmek alliterate v.
aynı fikirde olmamak differ v.
aynı hızla uzunca bir süre gitmek cruise v.
aynı düşüncede olmamak disagree v.
sürekli aynı rolü vermek typecast v.
aynı düşüncede olmak go along with somebody v.
aynı kalmak remain same v.
aynı şeye sahip olmak own something in common v.
ile aynı fikirde olmamak differ with v.
aynı pota içinde eritmek melt in the same pot v.
ile aynı fikirde olmak hold with v.
aynı şeyi tekrar tekrar söylemek ring the changes on v.
aynı yapmak unify v.
aynı fikirde olmak subscribe to v.
aynı düşüncede olmamak disagree with v.
aynı görüşte olmamak be inconsistent with v.
aynı şeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak constantly make something the main topic of conversation v.
aynı hizaya getirmek align v.
aynı yemeğe talim etmek have to eat the same food v.
aynı masanın çevresinde toplanmak gather around the same table v.
ile aynı fikirde olmak be one with v.
aynı yönetim altında birleştirmek syndicate v.
tamamen aynı görüşte olmak be solidly for v.
aynı odayı paylaşmak chum v.
aynı fikirde olmamak dissent v.
aynı saymak consider same v.
aynı acıyı hissetmek sympathize v.
aynı çatı altında toplamak bring together under the same roof v.
aynı yerde bulunmak exist or stand in the same place v.
aynı düzeyde olmak equal v.
aynı yapmak uniform v.
aynı zamana denk gelmek coinciding v.
aynı işi görmek serve the same purpose v.
aynı görevi görmek serve the same purpose v.
aynı görevi görmek have the same function v.
aynı işleve sahip olmak serve the same purpose v.
aynı işleve sahip olmak have the same function v.
aynı işi görmek have the same function v.
aynı ana denk gelmek coincide v.
aynı ayarda olmak be in step with something v.
iki farklı maddeyi aynı anda yakmak cofire v.
aynı fikirde olmak weigh in with v.
aynı kafada olmak be of the same opinion v.
biriyle aynı fikirde olmak hold opinion with v.
aynı alanda farklı tarım ürünleri yetiştirmek intercrop v.
aynı anda dikmek interplant v.
aynı anda söze karışmak intercede with v.
aynı anda söze başlamak intercede with v.
aynı amaca hizmet etmemek serve at cross purposes v.
aynı ortamı paylaşmak share the same ambiance v.
aynı ortamı paylaşmak share the same environment v.
aynı bırakmak leave something same v.
aynı çatı altında yaşamak live under the same roof v.
aynı bırakmak leave untouched v.
aynı bırakmak leave unchanged v.
aynı görüşü paylaşmak share the same opinion v.
aynı anlamı taşımak bear the same meaning v.
aynı anlamı taşımak have the same meaning v.
aynı yönde hareket etmek move in the same direction v.
aynı olmamak not be the same v.
aynı anlamı taşımak carry the same meaning v.
aynı kalmak remain unchanged v.
aynı şekilde karşılık verilmek retaliate v.
aynı dili konuşmak talk the same language v.
aynı dili konuşmak speak the same language v.
aynı görüşte olmamak dissent v.
aynı düzeye getirmek catch up v.
aynı evde hep beraber yaşamak cohabitate v.
aynı yola çıkmak lead to the same result as another v.
aynı kurallara uymamak not to play by the same rules v.
aynı tarlada farklı bitkileri yetiştirmek intercrop v.
aynı soydan çiftleştirmek inbreed v.
aynı fikirde olmamaya razı olmak agree to disagree v.
aynı hareketi yapmak follow suit v.
aynı renkten oynamak follow suit v.
aynı zamanda olmak concur v.
aynı düşüncede olmak go along with v.
aynı düşüncede olmak go along v.
aynı görüşte olmak go along with v.
ile aynı tempoda gitmek keep up with v.
aynı tutmak identify v.
dönüp dolaşıp aynı şeyi anlatmak harp on v.
aynı düşüncede olmak hold with v.
aynı düzeye gelmek get abreast v.
aynı düzeye gelerek uyum sağlamak get abreast v.
aynı zamanda rastlamak coincide with v.
aynı anda olmak concur v.
koymak (bir mektupla aynı zarf içine) enclose v.
aynı kuvvetle karşı koymak countervail v.
aynı düzeyde kalmak keep up with v.
aynı anlama gelmek have the same meaning v.
aynı anlamda olmak have the same meaning v.
aynı kaderi paylaşmak have a similar fate v.
aynı kaderi paylaşmak share the same fate v.
aynı düzeye ulaşmak come up to someone's shoulder v.
aynı zamana ayarlamak synchronize v.
aynı anlamda olmak have same meaning v.
aynı şekilde hareket etmek fall into line with v.
aynı görüşlere sahip olmak hold similar views v.
aynı görüşü paylaşmak carry along v.
dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmek come full circle v.
aynı anda iki eşe birden sahip olmak have two spouses at the same time v.
aynı problemle karşılaşmak encounter the same problem v.
aynı durum ile karşılaşmak face with the same situation v.
aynı problem ile karşılaşmak face the same problem v.
aynı problem ile karşılaşmak encounter the same problem v.
aynı problemle karşılaşmak face the same problem v.
aynı koşulların var olduğunu kabul etmek would assume the same conditions v.
aynı noktaya değinmek make similar point v.
aynı anda var olmak coexist v.
aynı kulvarda olmak be on a par with someone v.
beklenenle aynı oranda olmak be in the right ballpark v.
aynı zamanda oluşturmak concreate v.
aynı anda yaratmak concreate v.
aynı şekilde karşılık vermek give somebody a dose of their own medicine v.