|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
aynı fikirde olmak |
agree v.
|
|
I was one of 400 000 countryside marchers in London on Sunday who would not agree.
Pazar günü Londra'da aynı fikirde olmayan 400.000 kırsal kesim yürüyüşçüsünden biriydim.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
aynı fikirde olmamak |
disagree v.
|
|
Not to say it is wrong for us to disagree.
Bu, aynı fikirde olmamamızın yanlış olduğu anlamına gelmiyor.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
aynı şekilde |
likewise adv.
|
|
The reactions of the government and the national election commission have likewise been disappointing.
Hükûmetin ve ulusal seçim komisyonunun tepkileri de aynı şekilde hayal kırıklığı yaratmıştır.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
aynı fikirde olma |
agreement n.
|
|
Though I have heard you make positive points I have not heard you say you are in complete agreement.
Olumlu noktalara değindiğinizi duymuş olsam da tamamen aynı fikirde olduğunuzu söylediğinizi duymadım.
More Sentences
|
5 |
General |
aynı tür |
same kind n.
|
|
A report of the same kind will also have to be presented to the Barcelona European Council.
Aynı türden bir raporun Barselona Avrupa Konseyi'ne de sunulması gerekecektir.
More Sentences
|
6 |
General |
aynı gün |
same day n.
|
|
The European Parliament gave its opinion on the same day.
Avrupa Parlamentosu da aynı gün görüşünü bildirdi.
More Sentences
|
7 |
General |
aynı dönem |
same period n.
|
|
In the same period, about 8 300 enterprises were liquidated.
Aynı dönemde, 8 300 kadar işletme tasfiye edildi.
More Sentences
|
8 |
General |
aynı anlam |
same meaning n.
|
|
It is more precise, more accurate and has the same meaning.
Daha kesin ve daha doğru olup aynı anlama geliyor.
More Sentences
|
|
9 |
General |
aynı kalite |
same quality n.
|
|
I believe that consumers are thereby in a way being tricked into buying things that are not of the same quality.
Tüketicilerin bu şekilde aynı kalitede olmayan şeyleri satın almaları için kandırıldıklarına inanıyorum.
More Sentences
|
10 |
General |
aynı etkiler |
same effects n.
|
|
What is done through thoughtlessness and prejudice has the same effect, however.
Ancak düşüncesizlik ve önyargıyla yapılanlar da aynı etkiyi yaratır.
More Sentences
|
11 |
General |
aynı sınıf |
same class n.
|
|
Tom, Mary, John and Alice are in the same class.
Tom, Mary, John ve Alice aynı sınıfta.
More Sentences
|
12 |
General |
aynı tasarım |
same design n.
|
|
Her bag is the same design as her mother's.
Çantası annesininkiyle aynı tasarım.
More Sentences
|
13 |
General |
aynı şarkı |
same song n.
|
|
They all sound like the same song to me.
Bana hepsi aynı şarkı gibi geliyor.
More Sentences
|
14 |
General |
aynı para |
same money n.
|
|
In other words, the EU can do a lot more with the same money.
Başka bir deyişle AB aynı parayla çok daha fazlasını yapabilir.
More Sentences
|
15 |
General |
aynı olmak |
be the same v.
|
|
It won't be the same without you.
Sensiz aynı olmayacak.
More Sentences
|
16 |
General |
aynı fikirde olmak |
agree v.
|
|
Having dialogue does not necessarily imply that we always agree, or that we agree on everything.
Diyalog içinde olmamız her zaman aynı fikirde olduğumuz ya da her konuda hemfikir olduğumuz anlamına gelmez.
More Sentences
|
17 |
General |
aynı fikirde olmak |
agree with v.
|
|
However, there is one point on which I cannot agree with the commentators in the newspapers.
Bununla birlikte gazetelerdeki yorumcularla aynı fikirde olmadığım bir nokta var.
More Sentences
|
18 |
General |
aynı kefeye koymak |
equate v.
|
|
You cannot equate a candidate for office with a holder of office.
Bir makam adayı ile bir makam sahibini aynı kefeye koyamazsınız.
More Sentences
|
19 |
General |
aynı şeyi yapmak |
follow suit v.
|
|
The Council and the Member States are still to follow suit.
Konsey ve Üye Devletlerin de aynı şeyi yapması gerekmektedir.
More Sentences
|
20 |
General |
aynı kalmak |
remain the same v.
|
|
So in this regard they have remained the same.
Dolayısıyla bu bakımdan aynı kaldılar.
More Sentences
|
21 |
General |
aynı görüşte olmamak |
disagree with v.
|
|
I'm not sure I disagree with Tom.
Tom ile aynı görüşte olmayacağımdan emin değilim.
More Sentences
|
22 |
General |
aynı fikirde olmamak |
disagree v.
|
|
Of course, there are many issues that we will always disagree on.
Elbette her zaman aynı fikirde olmayacağımız pek çok konu var.
More Sentences
|
23 |
General |
aynı düzeye gelmek |
catch up with v.
|
|
You have to study hard to catch up with your class.
Sınıfınla aynı düzeye gelmek için çok çalışmalısın.
More Sentences
|
24 |
General |
aynı fikirde olmak |
go along v.
|
|
I cannot go along with the Liberals on this.
Bu konuda Liberallerle aynı fikirde olamam.
More Sentences
|
Common Usage |
|
25 |
Common Usage |
aynı doğrultuda olan |
parallel adj.
|
|
26 |
Common Usage |
aynı seviyede |
even (with) adj.
|
|
27 |
Common Usage |
aynı zamanda |
at the same time adv.
|
|
28 |
Common Usage |
aynı biçimde |
likewise adv.
|
|
General |
|
29 |
General |
aynı anda iki zıt fikre inanma |
doublethink n.
|
|
30 |
General |
aynı anda çeşitli meteorolojik olguları kaydeden cihaz |
meteograph n.
|
|
31 |
General |
aynı konuyu yazan karşılıklı iki sayfa (gazete) |
spread n.
|
|
32 |
General |
aynı düşüncede olma |
communion n.
|
|
33 |
General |
aynı türden şey |
congener n.
|
|
34 |
General |
aynı kökten türemiş olma durumu |
conjugateness n.
|
|
35 |
General |
rüzgar yönünün seyir halindeki araçla aynı olması |
tail wind n.
|
|
36 |
General |
aynı yönetim altında bulunan gazeteler grubu |
a newspaper syndicate n.
|
|
37 |
General |
aynı gemide hizmet eden |
shipmate n.
|
|
38 |
General |
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen |
euphemist n.
|
|
39 |
General |
aynı duyguları paylaşma |
fellow feeling n.
|
|
40 |
General |
aynı inancı paylaşanlar grubu |
a group sharing equal belief n.
|
|
41 |
General |
aynı sesi tekrar etme |
alliteration n.
|
|
42 |
General |
aynı yardım |
public relief n.
|
|
43 |
General |
aynı cinsten olma |
congenialness n.
|
|
44 |
General |
aynı adı taşıyan |
namesake n.
|
|
45 |
General |
bir bölgedeki kuşlara yapılan aynı zamanlı saldırı |
epornitic n.
|
|
46 |
General |
aynı sınıftan kimseler |
tribe n.
|
|
47 |
General |
gönderilen şeyler (mektupla aynı zarf içinde) |
enclosures n.
|
|
48 |
General |
aynı kökten türemiş sözcük |
conjugate n.
|
|
49 |
General |
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ |
evening primrose oil n.
|
|
50 |
General |
aynı olma (fikir) |
concurrence n.
|
|
51 |
General |
aynı zamanda ve aynı hızla |
paripassu n.
|
|
52 |
General |
aynı takımda yarışan at |
running mate n.
|
|
53 |
General |
aynı anda olma |
concurrency n.
|
|
54 |
General |
aynı anda her yerde bulunma |
ubiquity n.
|
|
55 |
General |
iki elini de aynı beceriyle kullanabilme |
ambidexterity n.
|
|
56 |
General |
birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri |
spouse n.
|
|
57 |
General |
soyu aynı olma |
filiation n.
|
|
58 |
General |
aynı anda olma |
simultaneousness n.
|
|
59 |
General |
aynı zaman diliminde olma |
contemporization n.
|
|
60 |
General |
aynı masada oturanların hepsi |
table n.
|
|
61 |
General |
aynı soydan çiftleştirme |
inbreeding n.
|
|
62 |
General |
aynı partiden seçime katılan aday |
running mate n.
|
|
63 |
General |
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ |
primrose evening oil n.
|
|
64 |
General |
aynı zamana rastlama |
concurrence n.
|
|
65 |
General |
aynı dereceden kimse |
fellow n.
|
|
66 |
General |
aynı zamanda birçok yerde mevcut olma |
ubiquity n.
|
|
67 |
General |
aynı soydan gelme |
cognation n.
|
|
68 |
General |
tıpatıp aynı |
spit n.
|
|
69 |
General |
birlik durumda yaşayan aynı türden organizmaların oluşturduğu topluluk |
colony n.
|
|
70 |
General |
bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm |
race n.
|
|
71 |
General |
aynı kıta içinde düzenlenen geziler |
short haul n.
|
|
72 |
General |
dolaşıp aynı noktaya gelen yol |
circuit n.
|
|
73 |
General |
tıpatıp aynı |
replica n.
|
|
74 |
General |
aynı şekil |
kind n.
|
|
75 |
General |
aynı yazar |
idem n.
|
|
76 |
General |
bir yönetim altında bulunan aynı türden bir grup ticari kuruluş |
syndicate n.
|
|
77 |
General |
başkası ile aynı evde oturan kimse |
inmate n.
|
|
78 |
General |
aynı mağazalar zincirine bağlı mağaza |
chain store n.
|
|
79 |
General |
aslının aynı nüsha |
tenor n.
|
|
80 |
General |
aynı tür |
fellow n.
|
|
81 |
General |
aynı anda yapılan işlem |
simultaneous operation n.
|
|
82 |
General |
dini aynı olan kimse |
coreligionist n.
|
|
83 |
General |
aynı ülkenin vatandaşı |
compatriot n.
|
|
84 |
General |
aynı basım |
facsimile n.
|
|
85 |
General |
aynı hizaya getirme |
alignment n.
|
|
86 |
General |
aynı rota üzerinde yol alan gemi tren gibi taşıtların seferleri arasındaki zaman |
headway n.
|
|
87 |
General |
karşı tarafta aynı yeri işgal eden kimse |
his opposite number n.
|
|
88 |
General |
aynı türden olan |
congener n.
|
|
89 |
General |
aynı kuluçkadan çıkan yavruların tümü |
covey n.
|
|
90 |
General |
aynı cins |
same quality n.
|
|
91 |
General |
babasıyla aynı adı taşıyan kimsenin adına eklenir |
junior n.
|
|
92 |
General |
iki farklı maddeyi aynı anda yakma |
cofiring n.
|
|
93 |
General |
iki farklı maddeyi aynı anda yakma |
cofire n.
|
|
94 |
General |
aynı anda iki yerde birden olma |
bilocation n.
|
|
95 |
General |
aynı ada sahip kimse |
namesake n.
|
|
96 |
General |
aynı yaş grubu |
same age group n.
|
|
97 |
General |
bir grup insanın aynı sigarayı sırayla içmesi |
chainsmoke n.
|
|
98 |
General |
aynı şey |
ditto n.
|
|
99 |
General |
dönüp dolaşıp aynı noktaya gelinen mesele |
vicious cycle n.
|
|
100 |
General |
aslının aynı |
true copy of the original n.
|
|
101 |
General |
aslının aynı |
true and exact copy of the original document n.
|
|
102 |
General |
aslının aynı |
exact copy of the original n.
|
|
103 |
General |
aynı odayı paylaşma |
chummage n.
|
|
104 |
General |
aynı anda olma |
concurrence n.
|
|
105 |
General |
aynı birimle ölçülebilme |
commensurability n.
|
|
106 |
General |
aynı türden olan şey |
homogenesis n.
|
|
107 |
General |
aynı yere geri dönme |
backtrack n.
|
|
108 |
General |
aynı zamanda olma |
coincidence n.
|
|
109 |
General |
herkes için aynı fiyat |
flat rate n.
|
|
110 |
General |
karşısındaki ile aynı duyguyu paylaşma |
sympathies n.
|
|
111 |
General |
aynı ülkeden olan |
fellow countryman n.
|
|
112 |
General |
aynı adlı |
homonym n.
|
|
113 |
General |
aynı adlı |
namesake n.
|
|
114 |
General |
aynı isimli |
namesake n.
|
|
115 |
General |
aynı isimli |
homonym n.
|
|
116 |
General |
sekizi aynı doğumda doğan bebekler |
octuplet n.
|
|
117 |
General |
aynı zamanda planlama |
concurrent planning n.
|
|
118 |
General |
hepsi aynı |
same difference n.
|
|
119 |
General |
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi |
old-boy network n.
|
|
120 |
General |
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme |
pub crawl n.
|
|
121 |
General |
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme |
bar crawl n.
|
|
122 |
General |
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme |
bar-hopping n.
|
|
123 |
General |
(aynı gece içinde) o bar senin bu bar benim gezme |
bar tour n.
|
|
124 |
General |
aynı film |
the same film n.
|
|
125 |
General |
aynı anda iki farklı yöne sallanan ikili oyun ipi |
double dutch n.
|
|
126 |
General |
aynı kabileden/gruptan birisiyle yapılan evlilik |
intermarriage n.
|
|
127 |
General |
aynı kabileden/gruptan birisiyle yapılan evlilik |
inmarriage n.
|
|
128 |
General |
aynı anda hem özne hem de nesne konumunda olma durumu |
assujetissement n.
|
|
129 |
General |
aynı soydan gelme |
filiation n.
|
|
130 |
General |
aynı yıl ve yerdeki üzümler kullanılarak üretilmiş şarap |
vintage wine n.
|
|
131 |
General |
aynı sesin tekrarı |
alliteration n.
|
|
132 |
General |
aynı hareketli kaslar |
congenerous muscles n.
|
|
133 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
lift-sharing n.
|
|
134 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
car-sharing n.
|
|
135 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpool n.
|
|
136 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
covoiturage n.
|
|
137 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpooling n.
|
|
138 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
ride-sharing n.
|
|
139 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
rideshare n.
|
|
140 |
General |
akran/aynı yaşta olan |
agemate n.
|
|
141 |
General |
aynı hatta gidiş geliş sefer yapan tren |
shuttle train n.
|
|
142 |
General |
aynı nadir kan grubu |
same rare blood type n.
|
|
143 |
General |
dini aynı olan kimse |
co-religionist n.
|
|
144 |
General |
aynı zaman diliminde olma |
contemporisation n.
|
|
145 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
extinction-level event (ele) n.
|
|
146 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
extinction event n.
|
|
147 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
biotic crisis n.
|
|
148 |
General |
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi |
mass extinction n.
|
|
149 |
General |
aynı hızla giden bir sürücünün bir süre sonra hızlı gittiğini algılıyamaması |
velocitization n.
|
|
150 |
General |
aynı konu üzerinde düşünüp durma |
rumination n.
|
|
151 |
General |
bir kart çekip çıkan kelimeyi aynı gruptaki oyunculara çizerek anlatmaya çalıştığınız bir oyun |
pictionary n.
|
|
152 |
General |
(genelde nikahsız) aynı evi paylaşan kimse |
cohabitant n.
|
|
153 |
General |
aynı evde yaşayan kimse |
cohabitant n.
|
|
154 |
General |
aynı derecede yıkıcı etki |
equally devastating effect n.
|
|
155 |
General |
bir bölgede birden fazla dilin aynı anda bulunması |
polyglossia n.
|
|
156 |
General |
aynı meslekten/topluluktan kimseleri ifade eden bir söz |
brethren n.
|
|
157 |
General |
sağdan sola veya soldan sağa aynı okunan kelime |
palindrome n.
|
|
158 |
General |
aynı paranın iki yüzü |
two sides of the same coin n.
|
|
159 |
General |
aynı paranın iki yüzü |
two faces of the same coin n.
|
|
160 |
General |
aynı eski aşk |
same old love n.
|
|
161 |
General |
iki tarafın da aynı oranda kazanması veya kaybetmesi |
zero-sum game n.
|
|
162 |
General |
aynı anda birçok yerde olma yetisi |
ubiquity n.
|
|
163 |
General |
kırık veya diğer dişlerle aynı hizada olmayan diş |
snaggletooth n.
|
|
164 |
General |
aynı anda iki aracın yarıştığı bir çeşit araba/motor yarışı |
drag racing n.
|
|
165 |
General |
aynı görevi önceden yapmış kimse |
predecessor n.
|
|
166 |
General |
aynı görüşteki insanların oluşturduğu topluluk |
camp n.
|
|
167 |
General |
aynı ismin hem cins hem de tür adı olarak kullanılması |
tautonym n.
|
|
168 |
General |
aynı sesin tekrar edilmesi |
tautophony n.
|
|
169 |
General |
aynı sesin ya da hecenin defalarca tekrar edilmesi |
tautological echo n.
|
|
170 |
General |
aynı sesin tekrar edilmesi |
tautophony n.
|
|
171 |
General |
aynı sesin tekrar edilmesi |
tautophony n.
|
|
172 |
General |
soldan sağa ve yukarıdan aşağı aynı kelimelerin okunduğu bir tür bulmaca |
acrostic n.
|
|
173 |
General |
aynı zaman diliminde art arda olayların yaşanması |
rash n.
|
|
174 |
General |
dergi, gazete vs. ortasında yer alan ve aynı habere ayrılmış karşılıklı sayfa çifti |
centre spread n.
|
|
175 |
General |
aynı odayı/bölmeyi kullananların her biri |
chamber fellow n.
|
|
176 |
General |
hala aynı rütbede olan gözden düşmüş subay |
reformade [obsolete] n.
|
|
177 |
General |
balede hep aynı ayağın önde olduğu süzülme hareketi |
chassé n.
|
|
178 |
General |
aynı yerden yeniden sakatlanma |
reinjury n.
|
|
179 |
General |
aynı çadırda kalan kimse |
tentmate n.
|
|
180 |
General |
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil |
tetraskele n.
|
|
181 |
General |
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil |
tetrascele n.
|
|
182 |
General |
(gamalı haç gibi) tek merkezden çıkıp aynı yönde bükülmüş dört koldan oluşan şekil |
tetraskelion n.
|
|
183 |
General |
aynı şey |
the same thing n.
|
|
184 |
General |
aynı evde oturan kimse |
inmate n.
|
|
185 |
General |
aynı anda çekildiğinde kaybolan iki halkadan oluşan hokkabaz düğümü |
tom fool knot n.
|
|
186 |
General |
aynı anda çekildiğinde kaybolan iki halkadan oluşan hokkabaz düğümü |
tom fool's knot n.
|
|
187 |
General |
aynı alanda üç farklı beceriye sahip uzman |
triple threat n.
|
|
188 |
General |
aynı anda iki kriteri sağlayan şey |
twofer n.
|
|
189 |
General |
aynı eksene getirme |
alinement n.
|
|
190 |
General |
aynı düzeye getirme |
alinement n.
|
|
191 |
General |
aynı şekilde olma |
alikeness n.
|
|
192 |
General |
aynı derecede olma |
alikeness n.
|
|
193 |
General |
aynı amacı taşıyan herkes |
all hands n.
|
|
194 |
General |
iki elini de aynı beceriyle kullanabilme |
ambidextrousness n.
|
|
195 |
General |
metroseksüel ve maskülen, aynı zamanda şefkatli, ilgili, düşünceli erkek |
ubersexual n.
|
|
196 |
General |
aynı zamanda her yerde bulunma |
ubiquitariness n.
|
|
197 |
General |
aynı anda birden fazla yerde olma |
ubiquitariness n.
|
|
198 |
General |
aynı mürettebattan kimse |
crewmate n.
|
|
199 |
General |
aynı fikirde olma |
unanimousness n.
|
|
200 |
General |
aynı anda aynı şeyleri söyleme |
unison n.
|
|
201 |
General |
aynı sesi çıkarma |
unisonance n.
|
|
202 |
General |
aynı fikirde olma |
unisonance n.
|
|
203 |
General |
grup üyelerinin çıkarlarının, amaçlarının veya görüşlerinin aynı olması |
unity n.
|
|
204 |
General |
aynı şekilde davranma |
equiparation n.
|
|
205 |
General |
babasıyla aynı isimli erkek çocuk |
jnr n.
|
|
206 |
General |
babasıyla aynı isimli erkek çocuk |
jr n.
|
|
207 |
General |
özellikle doğu avrupa'da aynı bölge veya şehirden gelen akran yahudi |
landsman n.
|
|
208 |
General |
aynı sınıftan diğer değerlerle kıyaslanabilmesi için bir değere verilen sayı |
magnitude n.
|
|
209 |
General |
aynı sesletime sahip farklı anlama gelen kelimeleri karıştırma |
malaprop n.
|
|
210 |
General |
aynı sesletime sahip farklı anlama gelen kelimeleri sıklıkla karıştıran kimse |
malapropist n.
|
|
211 |
General |
aynı bölgede yaşayan insanlar |
vianage n.
|
|
212 |
General |
başka biriyle aynı yemini eden kimse |
vow-fellow n.
|
|
213 |
General |
aynı anda dört eşi olan kimse |
quadrigamist n.
|
|
214 |
General |
aynı veya benzer türden olan şeyler |
whatnot n.
|
|
215 |
General |
aynı anda hem iyi bir eş olan hem de profesyonel bir kariyere sahip olabilen bir kadın |
wonder woman n.
|
|
216 |
General |
pul ile aynı resmi taşıyan kartpostalları inceleyen alan |
maximaphily n.
|
|
217 |
General |
birbirleriyle ilişki yaşayan üç kişinin aynı evde yaşaması |
ménageàtrois n.
|
|
218 |
General |
soldan sağa ve yukarıdan aşağı aynı kelimelerle doldurulan bir bulmaca |
word square n.
|
|
219 |
General |
birebir aynı kopya |
fair copy n.
|
|
220 |
General |
aynı dini inancı paylaşan insan topluluğu |
faith community n.
|
|
221 |
General |
hep aynı telden çalan kimse |
harper n.
|
|
222 |
General |
bir yüzeyi kaplayan her yeri aynı kalınlıkta materyal |
herb layer n.
|
|
223 |
General |
kaplama veya parçayı oluşturan her yeri aynı kalınlıkta materyal |
herb layer n.
|
|
224 |
General |
aynı atadan gelen bir soyun alt kolu |
branch n.
|
|
225 |
General |
(dama) aralarında boş bir kare bırakılmış aynı renkte iki taş |
bridge n.
|
|
226 |
General |
aynı dağılım fonksiyonları veya değerlerine sahip olma |
homogeneity n.
|
|
227 |
General |
başkasıyla aynı isme sahip kimse |
homonym n.
|
|
228 |
General |
aynı cinsiyetten birine cinsel çekim duyma |
homosex n.
|
|
229 |
General |
aynı cinsiyetten biriyle yaşanan cinsellik |
homosex n.
|
|
230 |
General |
aynı cinsiyete duyulan cinsel çekim |
homosexualism n.
|
|
231 |
General |
aynı cinsiyetten biriyle ilişkiye girme |
homosexuality n.
|
|
232 |
General |
aynı anda tek bir karısı olma |
monogyny n.
|
|
233 |
General |
bir oyuncunun rakibiyle aynı anda ellerini açarak aynı sayıda parmaklarını uzattığı bir italyan oyunu |
mora n.
|
|
234 |
General |
bir oyuncunun rakibiyle aynı anda ellerini açarak aynı sayıda parmaklarını uzattığı bir italyan oyunu |
morra n.
|
|
235 |
General |
(pamuk, yün) kordonları aynı anda çekip kıvırarak ipliğe dönüştürüp masuraya saran makine |
mule n.
|
|
236 |
General |
(nümizmatik) aynı parçada görülmeyen ön ve arka tasarımlarla basılmış madeni para veya madalya |
mule n.
|
|
237 |
General |
müziksel gösterimde çubukları çizmek için kullanılan, aynı anda beş paralel çizgi çizebilen kalem |
music pen n.
|
|
238 |
General |
kutsal görülen bir şeyin adıyla aynı olan, ondan türetilmiş veya o şeyin adını içeren ifade |
oath n.
|
|
239 |
General |
aynı kalitede çay |
chop of tea n.
|
|
240 |
General |
aynı kalitede çay yaprağı |
chop of tea n.
|
|
241 |
General |
(bütün çanların aynı anda çalınması ile elde edilen) şıngırtı |
clam n.
|
|
242 |
General |
(kar veya artan masraf nedeniyle) aynı mülkün karşılıklı anlaşma yolu ile birinden diğerine devredilmesi |
demise and redemise n.
|
|
243 |
General |
aynı sınıfa ait veya benzer çıkarları ve hedefleri olan kimselerden oluşan birlik |
guild n.
|
|
244 |
General |
aynı denklem |
identical equation n.
|
|
245 |
General |
birbiriyle aynı tür olan sekiz şeyden sekizincisi |
octuplicate n.
|
|
246 |
General |
aynı kategorideki diğerlerinden farklı olan şey |
odd bod n.
|
|
247 |
General |
(grup üyelerine aynı anda ikram edilen) likör |
round n.
|
|
248 |
General |
her yıl aynı tarihte yapılan dini bayram |
immovable feast n.
|
|
249 |
General |
(pul koleksiyonculuğunda) birkaç ülkede aynı anda genellikle hatıra amaçlı basılan pul |
omnibus n.
|
|
250 |
General |
(aynı anda) her yerde bulunma |
omnipresency n.
|
|
251 |
General |
aynı kurumda çalışan kimse |
confrier n.
|
|
252 |
General |
aynı endüstride yer alan firma |
congeneric n.
|
|
253 |
General |
(birden fazla şey) aynı anda doğum |
connascence n.
|
|
254 |
General |
(birden fazla şey) aynı anda doğum |
connascency n.
|
|
255 |
General |
aynı şekle sahip eşit aralıklı desen |
diapering n.
|
|
256 |
General |
düzenli olarak gübrelenen ve aynı mahsul için kullanılan tarla |
infield n.
|
|
257 |
General |
(aynı arkadaş grubu arasında çıkan) tartışma |
in-fighting n.
|
|
258 |
General |
aynı tarafta olunan kimse |
good guy n.
|
|
259 |
General |
aynı rota üzerinde giden iki ardışık eleman arasındaki boşluk |
column gap n.
|
|
260 |
General |
genellikle aynı ailenin üyelerinin sahip olduğu ayrı ev topluluğu |
compound n.
|
|
261 |
General |
başkasıyla aynı yatakhanede uyuyan kimse |
comrade [obsolete] n.
|
|
262 |
General |
birden fazla cesedin aynı anda yakılması |
concremation n.
|
|
263 |
General |
birden fazla şeyin aynı anda yakılması |
concremation n.
|
|
264 |
General |
aynı zamana rastlama |
concurrency n.
|
|
265 |
General |
aynı zamana rastlama |
concurrentness n.
|
|
266 |
General |
bir başkasıyla aynı zamanda yaşamış kimse |
cotemporary n.
|
|
267 |
General |
aynı yuvada yaşayan bir grup çayır köpeği |
coterie n.
|
|
268 |
General |
iki kişinin normalde aynı olan eşyalarını ayırt etmek için armaya yapılan ilave ya da değişiklik |
difference n.
|
|
269 |
General |
birisi ile aynı ada sahip kimse |
doppelganger n.
|
|
270 |
General |
aynı kaynaktan elde edilen iki gelir |
double dipping n.
|
|
271 |
General |
aynı pulla art arda iki hamle yaparak rakibin iki pulunu yeme |
double jump n.
|
|
272 |
General |
iki tarafında da aynı rakam olan domino taşı |
doublet n.
|
|
273 |
General |
aynı postaneden gönderilip teslim alınan mektup |
drop letter n.
|
|
274 |
General |
(jonglörlük) aynı anda iki topun atılması |
duplex n.
|
|
275 |
General |
aynı çatı altında yaşayan tüm aile üyeleri |
family [obsolete] n.
|
|
276 |
General |
(develerde ve atlarda) vücudun aynı tarafındaki iki bacağın ayın anda kaldırılıp indirilmesi |
pace n.
|
|
277 |
General |
aynı ülke vatandaşı |
paesano n.
|
|
278 |
General |
tamamen aynı unsurlar |
parallel n.
|
|
279 |
General |
aynı gerilim farkının iki veya daha fazla rezistansa uygulandığı elektrik cihazı devresi |
parallel n.
|
|
280 |
General |
iki sesin aynı yönde kaydettiği melodik ilerleme |
parallel motion n.
|
|
281 |
General |
aynı anda gerçekleşen birbiri ile alakasız durumları birbiri ile ilişkilendirme |
parataxis n.
|
|
282 |
General |
kökü aynı sözcüklerin yan yana sıralanması |
paregmenon n.
|
|
283 |
General |
aynı üç taştan oluşan set |
pong n.
|
|
284 |
General |
planlanmışçasına aynı zamana rastlama |
conspiracy n.
|
|
285 |
General |
isa'nın bedeni ve kanının komünyondaki ekmek ve şarabın özüyle aynı anda var olduğu öğretisini benimsemiş kimse |
consubstantialist n.
|
|
286 |
General |
ilişkileri aynı kıtada bulunan ülkelerle sınırlama politikası |
continentalism n.
|
|
287 |
General |
aynı kurumda çalışmak üzere işe alınan karı koca |
couple n.
|
|
288 |
General |
aynı anda birden fazla özelliğe göre sınıflandırma |
cross-division n.
|
|
289 |
General |
aynı ırktan kimse |
fellow-creature n.
|
|
290 |
General |
aynı yaratıcının yarattığı kimse |
fellow-creature n.
|
|
291 |
General |
aynı aile evinin bölünmesiyle elde edilen ayrı alan |
in-law apartment n.
|
|
292 |
General |
aynı ülkenin farklı bölgesinden gelen kimse |
inmigrant n.
|
|
293 |
General |
aynı ülkenin farklı bölgesinden gelen kimse |
in-migrant n.
|
|
294 |
General |
aynı mısradaki kelimeler arasındaki kafiye |
internal rhyme n.
|
|
295 |
General |
bir diğeri ile aynı yasal statüde olan kimse |
peer n.
|
|
296 |
General |
aynı vardiyada çalışan itfaiye ekibi |
platoon n.
|
|
297 |
General |
birlikte var olan, aynı ya da benzer şeylerden oluşan grup |
platoon n.
|
|
298 |
General |
aynı anda tek bir alıcıya yönlendirilen posta |
postbag n.
|
|
299 |
General |
aynı çağdan kimse |
coetanean n.
|
|
300 |
General |
aynı dönemden olma |
coeval n.
|
|
301 |
General |
aynı zamandan olma |
coeval n.
|
|
302 |
General |
aynı yaşta olma |
coevalneity n.
|
|
303 |
General |
aynı dönemde yaşama |
coevalneity n.
|
|
304 |
General |
aynı zamanda yaşayan kimseler |
coevals n.
|
|
305 |
General |
aynı türden olan şey |
cogener n.
|
|
306 |
General |
aynı ev sakini |
cohabiter n.
|
|
307 |
General |
aynı duyguları paylaşma |
coherence [obsolete] n.
|
|
308 |
General |
aynı unvan, hak veya mülkiyete eş zamanlı sahip olanların her biri |
coholder n.
|
|
309 |
General |
bir diğeriyle aynı fikirde olan kimse |
coincider n.
|
|
310 |
General |
aynı vakayı gösteren birkaç semptomdan her biri |
coindication n.
|
|
311 |
General |
başkasıyla aynı yerde yaşayan kimse |
coinhabitant n.
|
|
312 |
General |
aynı anda gerçekleşme |
coinstantaneity n.
|
|
313 |
General |
aynı zamanda olma |
co-occurrence n.
|
|
314 |
General |
bir diğeriyle aynı rütbede olan kimse |
coordinate n.
|
|
315 |
General |
partneriyle nikah bağı olmaksızın aynı evi paylaşan kimse |
de facto [australia] n.
|
|
316 |
General |
aynı fikirde olmayan kimse |
disagreer n.
|
|
317 |
General |
aynı sülaleden insanlar |
folk n.
|
|
318 |
General |
aynı sülaleden insanlar |
folks n.
|
|
319 |
General |
aynı cinsiyetten iki kardeşin çocukları |
orthocousins n.
|
|
320 |
General |
aynı enlemde yaşayanlar |
periecians n.
|
|
321 |
General |
değişen fenotipi gen kaynaklı fenotipi ile aynı olan canlı |
phenocopy n.
|
|
322 |
General |
aynı anda birden fazla makamda görev alma |
pluralism n.
|
|
323 |
General |
(ses üretiminde) dinleyiciye orijinal ses kaynağı ile aynı odada olduğu yanılsamasını verme |
presence n.
|
|
324 |
General |
aynı bankta oturulan kimse |
puefellow [obsolete] n.
|
|
325 |
General |
aynı fikirde olan kimse |
seconder n.
|
|
326 |
General |
aynı türün yedincisi |
septuplicate n.
|
|
327 |
General |
birden fazla insanın aynı katil tarafından öldürülmesi olayı |
serial killing n.
|
|
328 |
General |
aynı kumaştan dikilmiş düz kemerli bluz ve etekten oluşan giysi |
shirt-waist suit n.
|
|
329 |
General |
aynı atalardan gelenler |
sib n.
|
|
330 |
General |
tüm odaları aynı katta bulunan daire |
simplex n.
|
|
331 |
General |
aynı anda doğan dört çocuktan biri |
fourling n.
|
|
332 |
General |
bir şey için aynı anda birden fazla isim/eş anlamlı sözcük kullanılması |
poecilonymy n.
|
|
333 |
General |
jeolojik geçmişin her noktada yaklaşık aynı olduğu bölge |
province n.
|
|
334 |
General |
aynı türden iki nesne |
span n.
|
|
335 |
General |
(sahibinin aynı zamanda ingiliz kilisesi rahibi olduğu araziye ait) mesken |
squarsonage [uk] n.
|
|
336 |
General |
(aynı satıcı için çalışan) hayat kadınları |
stable n.
|
|
337 |
General |
baskı harfi ile aynı ebat |
stickful n.
|
|
338 |
General |
domino taşlarındaki tüm kemiklerin aynı sayıyı taşıması |
suit n.
|
|
339 |
General |
oyundaki tüm işaretlerin aynı isim veya sembolde olması |
suit n.
|
|
340 |
General |
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama |
synchronising n.
|
|
341 |
General |
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama |
synchronizing n.
|
|
342 |
General |
aynı anda görülen şeyler bütünü |
syndrome n.
|
|
343 |
General |
aynı ölçüde yazılmış mısralar grubu |
system n.
|
|
344 |
General |
aynı çizgide yer alma |
alignment n.
|
|
345 |
General |
aynı zamanda olma |
conjunction n.
|
|
346 |
General |
aynı düşüncelere sahip olmak |
be on the same wavelength v.
|
|
347 |
General |
aynı zamana rastlamak |
clash v.
|
|
348 |
General |
aynı şeyi söylemek |
tell the same thing v.
|
|
349 |
General |
aynı fikirde olmak |
concur v.
|
|
350 |
General |
aynı anda yapmak |
accompany v.
|
|
351 |
General |
hep aynı tür rolleri vermek |
typecast v.
|
|
352 |
General |
aynı şeyleri tekrarlayıp durmak |
harp on v.
|
|
353 |
General |
ile aynı hızda gitmek |
keep up with v.
|
|
354 |
General |
aynı frekansta olmak |
be on the same wavelength v.
|
|
355 |
General |
aynı hizada olmak |
be in alignment v.
|
|
356 |
General |
hep aynı telden çalmak |
harp on something v.
|
|
357 |
General |
aynı zamana rastlamak |
concur v.
|
|
358 |
General |
aynı fikirde olmak |
see eye to eye with v.
|
|
359 |
General |
birini başkalarıyla aynı tutmak |
lump someone together with v.
|
|
360 |
General |
aynı boyunduruğa koşmak |
yoke with v.
|
|
361 |
General |
aynı ayarda olmak (birisiyle) |
be in step with somebody v.
|
|
362 |
General |
aynı fikirde olmak |
see eye to eye v.
|
|
363 |
General |
aynı görüşlerde olmak |
be eye to eye v.
|
|
364 |
General |
birini başkalarıyla aynı kefeye koymak |
lump someone together with v.
|
|
365 |
General |
aynı şeyi yapmak |
follow the suit v.
|
|
366 |
General |
aynı görüşte olmamak |
have a different opinion v.
|
|
367 |
General |
iskambilde aynı renkten oynamak |
follow the suit v.
|
|
368 |
General |
çocuğa okulda aynı sınıfı tekrarlatmak |
hold a child back a year v.
|
|
369 |
General |
aynı dalga boyunda sinyal göndererek yayını anlaşılmaz hale getirmek |
jam v.
|
|
370 |
General |
aynı masada toplanmak |
gather around the same table v.
|
|
371 |
General |
aynı anda olmak |
synchronize v.
|
|
372 |
General |
aynı yoldan geri dönmek |
double back v.
|
|
373 |
General |
aynı görüşleri paylaşmak |
share the same views v.
|
|
374 |
General |
ile aynı görüşte olmamak |
disagree with v.
|
|
375 |
General |
aynı saymak |
identify v.
|
|
376 |
General |
tamamen aynı fikirde olmak |
see eye to eye v.
|
|
377 |
General |
aynı çatı altında toplamak |
assemble under the same roof v.
|
|
378 |
General |
aynı bedende birleşmek |
coalite v.
|
|
379 |
General |
ile aynı odayı paylaşmak |
double up with v.
|
|
380 |
General |
aynı zamana rastlamak |
coincide v.
|
|
381 |
General |
aynı kağıttan oynamak |
return v.
|
|
382 |
General |
aynı yoldan geri gitmek |
retrace one's steps v.
|
|
383 |
General |
ile aynı olmak |
be tantamount to v.
|
|
384 |
General |
aynı fikirde olmamak |
differ from v.
|
|
385 |
General |
aynı zamana rastlamak |
coincide with v.
|
|
386 |
General |
aynı sesi tekrar etmek |
alliterate v.
|
|
387 |
General |
aynı fikirde olmamak |
differ v.
|
|
388 |
General |
aynı hızla uzunca bir süre gitmek |
cruise v.
|
|
389 |
General |
aynı düşüncede olmamak |
disagree v.
|
|
390 |
General |
sürekli aynı rolü vermek |
typecast v.
|
|
391 |
General |
aynı düşüncede olmak |
go along with somebody v.
|
|
392 |
General |
aynı kalmak |
remain same v.
|
|
393 |
General |
aynı şeye sahip olmak |
own something in common v.
|
|
394 |
General |
ile aynı fikirde olmamak |
differ with v.
|
|
395 |
General |
aynı pota içinde eritmek |
melt in the same pot v.
|
|
396 |
General |
ile aynı fikirde olmak |
hold with v.
|
|
397 |
General |
aynı şeyi tekrar tekrar söylemek |
ring the changes on v.
|
|
398 |
General |
aynı yapmak |
unify v.
|
|
399 |
General |
aynı fikirde olmak |
subscribe to v.
|
|
400 |
General |
aynı düşüncede olmamak |
disagree with v.
|
|
401 |
General |
aynı görüşte olmamak |
be inconsistent with v.
|
|
402 |
General |
aynı şeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak |
constantly make something the main topic of conversation v.
|
|
403 |
General |
aynı hizaya getirmek |
align v.
|
|
404 |
General |
aynı yemeğe talim etmek |
have to eat the same food v.
|
|
405 |
General |
aynı masanın çevresinde toplanmak |
gather around the same table v.
|
|
406 |
General |
ile aynı fikirde olmak |
be one with v.
|
|
407 |
General |
aynı yönetim altında birleştirmek |
syndicate v.
|
|
408 |
General |
tamamen aynı görüşte olmak |
be solidly for v.
|
|
409 |
General |
aynı odayı paylaşmak |
chum v.
|
|
410 |
General |
aynı fikirde olmamak |
dissent v.
|
|
411 |
General |
aynı saymak |
consider same v.
|
|
412 |
General |
aynı acıyı hissetmek |
sympathize v.
|
|
413 |
General |
aynı çatı altında toplamak |
bring together under the same roof v.
|
|
414 |
General |
aynı yerde bulunmak |
exist or stand in the same place v.
|
|
415 |
General |
aynı düzeyde olmak |
equal v.
|
|
416 |
General |
aynı yapmak |
uniform v.
|
|
417 |
General |
aynı zamana denk gelmek |
coinciding v.
|
|
418 |
General |
aynı işi görmek |
serve the same purpose v.
|
|
419 |
General |
aynı görevi görmek |
serve the same purpose v.
|
|
420 |
General |
aynı görevi görmek |
have the same function v.
|
|
421 |
General |
aynı işleve sahip olmak |
serve the same purpose v.
|
|
422 |
General |
aynı işleve sahip olmak |
have the same function v.
|
|
423 |
General |
aynı işi görmek |
have the same function v.
|
|
424 |
General |
aynı ana denk gelmek |
coincide v.
|
|
425 |
General |
aynı ayarda olmak |
be in step with something v.
|
|
426 |
General |
iki farklı maddeyi aynı anda yakmak |
cofire v.
|
|
427 |
General |
aynı fikirde olmak |
weigh in with v.
|
|
428 |
General |
aynı kafada olmak |
be of the same opinion v.
|
|
429 |
General |
biriyle aynı fikirde olmak |
hold opinion with v.
|
|
430 |
General |
aynı alanda farklı tarım ürünleri yetiştirmek |
intercrop v.
|
|
431 |
General |
aynı anda dikmek |
interplant v.
|
|
432 |
General |
aynı anda söze karışmak |
intercede with v.
|
|
433 |
General |
aynı anda söze başlamak |
intercede with v.
|
|
434 |
General |
aynı amaca hizmet etmemek |
serve at cross purposes v.
|
|
435 |
General |
aynı ortamı paylaşmak |
share the same ambiance v.
|
|
436 |
General |
aynı ortamı paylaşmak |
share the same environment v.
|
|
437 |
General |
aynı bırakmak |
leave something same v.
|
|
438 |
General |
aynı çatı altında yaşamak |
live under the same roof v.
|
|
439 |
General |
aynı bırakmak |
leave untouched v.
|
|
440 |
General |
aynı bırakmak |
leave unchanged v.
|
|
441 |
General |
aynı görüşü paylaşmak |
share the same opinion v.
|
|
442 |
General |
aynı anlamı taşımak |
bear the same meaning v.
|
|
443 |
General |
aynı anlamı taşımak |
have the same meaning v.
|
|
444 |
General |
aynı yönde hareket etmek |
move in the same direction v.
|
|
445 |
General |
aynı olmamak |
not be the same v.
|
|
446 |
General |
aynı anlamı taşımak |
carry the same meaning v.
|
|
447 |
General |
aynı kalmak |
remain unchanged v.
|
|
448 |
General |
aynı şekilde karşılık verilmek |
retaliate v.
|
|
449 |
General |
aynı dili konuşmak |
talk the same language v.
|
|
450 |
General |
aynı dili konuşmak |
speak the same language v.
|
|
451 |
General |
aynı görüşte olmamak |
dissent v.
|
|
452 |
General |
aynı düzeye getirmek |
catch up v.
|
|
453 |
General |
aynı evde hep beraber yaşamak |
cohabitate v.
|
|
454 |
General |
aynı yola çıkmak |
lead to the same result as another v.
|
|
455 |
General |
aynı kurallara uymamak |
not to play by the same rules v.
|
|
456 |
General |
aynı tarlada farklı bitkileri yetiştirmek |
intercrop v.
|
|
457 |
General |
aynı soydan çiftleştirmek |
inbreed v.
|
|
458 |
General |
aynı fikirde olmamaya razı olmak |
agree to disagree v.
|
|
459 |
General |
aynı hareketi yapmak |
follow suit v.
|
|
460 |
General |
aynı renkten oynamak |
follow suit v.
|
|
461 |
General |
aynı zamanda olmak |
concur v.
|
|
462 |
General |
aynı düşüncede olmak |
go along with v.
|
|
463 |
General |
aynı düşüncede olmak |
go along v.
|
|
464 |
General |
aynı görüşte olmak |
go along with v.
|
|
465 |
General |
ile aynı tempoda gitmek |
keep up with v.
|
|
466 |
General |
aynı tutmak |
identify v.
|
|
467 |
General |
dönüp dolaşıp aynı şeyi anlatmak |
harp on v.
|
|
468 |
General |
aynı düşüncede olmak |
hold with v.
|
|
469 |
General |
aynı düzeye gelmek |
get abreast v.
|
|
470 |
General |
aynı düzeye gelerek uyum sağlamak |
get abreast v.
|
|
471 |
General |
aynı zamanda rastlamak |
coincide with v.
|
|
472 |
General |
aynı anda olmak |
concur v.
|
|
473 |
General |
koymak (bir mektupla aynı zarf içine) |
enclose v.
|
|
474 |
General |
aynı kuvvetle karşı koymak |
countervail v.
|
|
475 |
General |
aynı düzeyde kalmak |
keep up with v.
|
|
476 |
General |
aynı anlama gelmek |
have the same meaning v.
|
|
477 |
General |
aynı anlamda olmak |
have the same meaning v.
|
|
478 |
General |
aynı kaderi paylaşmak |
have a similar fate v.
|
|
479 |
General |
aynı kaderi paylaşmak |
share the same fate v.
|
|
480 |
General |
aynı düzeye ulaşmak |
come up to someone's shoulder v.
|
|
481 |
General |
aynı zamana ayarlamak |
synchronize v.
|
|
482 |
General |
aynı anlamda olmak |
have same meaning v.
|
|
483 |
General |
aynı şekilde hareket etmek |
fall into line with v.
|
|
484 |
General |
aynı görüşlere sahip olmak |
hold similar views v.
|
|
485 |
General |
aynı görüşü paylaşmak |
carry along v.
|
|
486 |
General |
dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmek |
come full circle v.
|
|
487 |
General |
aynı anda iki eşe birden sahip olmak |
have two spouses at the same time v.
|
|
488 |
General |
aynı problemle karşılaşmak |
encounter the same problem v.
|
|
489 |
General |
aynı durum ile karşılaşmak |
face with the same situation v.
|
|
490 |
General |
aynı problem ile karşılaşmak |
face the same problem v.
|
|
491 |
General |
aynı problem ile karşılaşmak |
encounter the same problem v.
|
|
492 |
General |
aynı problemle karşılaşmak |
face the same problem v.
|
|
493 |
General |
aynı koşulların var olduğunu kabul etmek |
would assume the same conditions v.
|
|
494 |
General |
aynı noktaya değinmek |
make similar point v.
|
|
495 |
General |
aynı anda var olmak |
coexist v.
|
|
496 |
General |
aynı kulvarda olmak |
be on a par with someone v.
|
|
497 |
General |
beklenenle aynı oranda olmak |
be in the right ballpark v.
|
|
498 |
General |
aynı zamanda oluşturmak |
concreate v.
|
|
499 |
General |
aynı anda yaratmak |
concreate v.
|
|
500 |
General |
aynı şekilde karşılık vermek |
give somebody a dose of their own medicine v.
|
|