Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | ayrıcalık | privilege n. | ||
It is a privilege to have the opportunity of taking part in this debate. Bu tartışmada yer alma fırsatına sahip olmak bir ayrıcalıktır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | ayrıcalık | immunity n. | ||
In such cases, there is a risk that immunity becomes a privilege. Bu gibi durumlarda, dokunulmazlığın bir ayrıcalığa dönüşme riski vardır. More Sentences |
||||
General | ayrıcalık | privilege n. | ||
It was a privilege to be able to work with Anna. Anna ile çalışabilmek benim için bir ayrıcalıktı. More Sentences |
||||
General | ayrıcalık | prerogative n. | ||
But in his country there are still regions a statuto speciale, which have different prerogatives. Ancak ülkesinde hala farklı ayrıcalıklara sahip özel statülü bölgeler bulunmaktadır. More Sentences |
||||
General | ayrıcalık | distinction n. | ||
Sabiha Gökçen had the distinction of being the first woman combat pilot. Sabiha Gökçen ilk kadın savaş pilotu olma ayrıcalığına sahiptir. More Sentences |
||||
General | ayrıcalık | perquisite n. | ||
Executives enjoy perquisites such as company cars. Yöneticiler, şirket arabaları gibi ayrıcalıklardan yararlanıyor. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ayrıcalık | prerogative n. | ||
Whether the Council respects our rights and our prerogatives remains to be seen. Konseyin haklarımıza ve ayrıcalıklarımıza saygı gösterip göstermeyeceğini göreceğiz. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ayrıcalık | privilege n. | ||
I had the privilege to participate in many discussions with the Members of the Senate and the US Congress in this field. Bu alanda Senato ve ABD Kongresi Üyeleri ile birçok görüşmeye katılma ayrıcalığına sahip oldum. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | ayrıcalık | prerogative n. | ||
The second aspect concerning this Parliament's prerogatives is image. Bu Parlamento'nun ayrıcalıklarına ilişkin ikinci husus ise imajdır. More Sentences |
||||
Law | ayrıcalık | privilege n. | ||
In this regard, I have had the privilege of chairing the Convention group on defence. Bu bağlamda, Konvansiyon'un savunmaya ilişkin grubuna başkanlık etme ayrıcalığına sahip oldum. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | ayrıcalık | privilege n. | ||
It has been a great privilege to be part of that. Bunun bir parçası olmak büyük bir ayrıcalıktı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | ayrıcalık | benefit n. | ||
General | ayrıcalık | faculty n. | ||
General | ayrıcalık | eligibility n. | ||
General | ayrıcalık | incident n. | ||
General | ayrıcalık | charter n. | ||
General | ayrıcalık | royalty n. | ||
General | ayrıcalık | refusal n. | ||
General | ayrıcalık | peculiar n. | ||
General | ayrıcalık | cachet n. | ||
General | ayrıcalık | tenure n. | ||
General | ayrıcalık | franchise n. | ||
General | ayrıcalık | favor n. | ||
General | ayrıcalık | favour n. | ||
General | ayrıcalık | speciality n. | ||
General | ayrıcalık | nepotism n. | ||
General | ayrıcalık | concession n. | ||
General | ayrıcalık | honour n. | ||
General | ayrıcalık | grace n. | ||
General | ayrıcalık | munity [obsolete] n. | ||
General | ayrıcalık | override n. | ||
General | ayrıcalık | firstness n. | ||
General | ayrıcalık | pull n. | ||
General | ayrıcalık | freedom n. | ||
Idioms | ||||
Idioms | ayrıcalık | a free ride n. | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ayrıcalık | charter n. | ||
Trade/Economic | ayrıcalık | concession n. | ||
Trade/Economic | ayrıcalık | franchise n. | ||
Law | ||||
Law | ayrıcalık | grant n. | ||
Law | ayrıcalık | vacatio n. | ||
Politics | ||||
Politics | ayrıcalık | concessionality n. | ||
Latin | ||||
Latin | ayrıcalık | beneficium n. |