bağ - Turkish English Dictionary

bağ

Meanings of "bağ" in Turkish English Dictionary : 117 result(s)

English Turkish
Common Usage
bag n. poşet
On 4 March 2002, our environment minister introduced a plastic bag tax in Ireland, 15% per bag.
4 Mart 2002'de çevre bakanımız İrlanda'da poşet başına %15 oranında plastik poşet vergisi getirdi.

More Sentences
bag n. torba
Two bags of cement will be enough.
İki çimento torbası yeterli olacak.

More Sentences
bag n. çanta
A man approached and I asked him whether it was his bag.
Bir adam yaklaştı ve ona bunun kendi çantası olup olmadığını sordum.

More Sentences
General
bag n. çuval
The buildings are filled with bags of wheat.
Binalar buğday çuvallarıyla dolu.

More Sentences
bag n. paket
Tom ate a bag of peanuts.
Tom bir paket yer fıstığı yedi.

More Sentences
bag n. valiz
The airline lost my bags.
Havayolu, valizlerimi kaybetti.

More Sentences
Trade/Economic
bag torba
For the new year, Liu's company gives every employee a bag of flour.
Liu'nun şirketi yeni yılda her çalışanına bir torba un veriyor.

More Sentences
Technical
bag torba
Sami put a bag over Layla's head and suffocated her.
Sami, Layla'nın başına bir torba geçirip onu boğdu.

More Sentences
General
bag n. kese
bag n. kesekağıdı
bag n. av çantası
bag n. heybe
bag n. garantili
bag n. el çantası
bag n. kol çantası
bag n. çekilmez kadın
bag n. yelkenin sarkan veya dışa çıkan kısmı
bag n. torba/çuval dolusu
bag n. bir avcının tek seferde avladığı av
bag n. hayvan kesesi
bag n. cüzdan
bag n. el çantası
bag n. pantolon
bag n. şişkinlik
bag n. sarkıklık
bag n. sarkma
bag n. elbiseden sarkan kısım
bag n. vücuttan sarkan bölüm
bag n. caz müziği biçimi
bag n. dedikoducu yaşlı kadın
bag n. tutku
bag n. uğraş
bag n. meşgale
bag n. ilgi alanı
bag n. saç kesesi
bag n. postacı çantası
bag n. mektup kesesi
bag n. bir kimseye hitap eden şey
bag n. bir kimsenin sevdiği veya iyi yaptığı şey
bag n. ilgi alanı
bag n. yaşam tarzı
bag n. karakteristik ifade tarzı
bag n. sinirlendirici şey
bag n. engelleyici şey
bag n. sıkıntı
bag n. sorun
bag n. posta torbası
bag v. avlamak
bag v. torbaya doldurmak
bag v. torbalamak
bag v. torbalanmak
bag v. aşırmak
bag v. çuvala koymak
bag v. yakalamak
bag v. kapmak (sandalye)
bag v. sarkmak
bag v. kapmak (yer)
bag v. çalmak
bag v. iç etmek
bag v. torbaya koymak
bag v. şişirmek
bag v. çuvallamak
bag v. yer kapmak
bag v. germek
bag v. çuvala doldurmak
bag v. çantaya koymak
bag v. (dersi/okulu) kırmak veya asmak
bag v. işine son vermek
bag v. işten kovmak
bag v. (geniş kesim) sarkmak
bag v. bol olmak
bag v. şişmek
bag v. şişirmek
bag v. silahla vurarak düşürmek
bag v. yok etmek
Colloquial
bag n. ruh hali
bag v. aşırmak
bag v. çalmak
bag v. elde etmek
bag v. edinmek
bag v. tutuklamak
Idioms
bag n. sevimsiz kadın
bag n. çirkin kadın
Trade/Economic
bag n. çuval
Politics
bag n. sosyal örgütte en etkili üyelerin bulunduğu bölüm
Technical
bag n. çuval
bag kese kağıdı
Textile
bag n. uyku tulumu
bag n. (bebek) tulum
Architecture
bag n. seramik fırındaki bacacıklar
Mining
bag n. madende su veya gazla dolu boşluk
Medical
bag v. (hastaya) yüz maskesi ile ventilasyon sağlamak
Dermatology
bag n. (ciltte) sarkıklık
Zoology
bag n. meme
bag n. inek memesi
Botanic
bag v. (bitki) torbayla sarmak
Agriculture
bag v. tahılı biçerek demetler halinde toplamak
Breeding
bag v. (süt veren hayvan) memesi büyümek
Hunting
bag n. tek seferde yakalanan av hayvanı sayısı
bag v. (av hayvanı) vurmak
bag v. (av hayvanı) yakalamak
Sport
bag v. zirveye ulaşmak
Baseball
bag n. koşucunun puan almadan önce dokunması gereken yer
bag n. ilk üçe girenlerin bulunduğu yeri işaretlemek için kullanılan beyaz kare bez
Boxing
bag n. boks torbası
Slang
bag n. beş para etmez tip
bag n. testis torbası
bag n. uyuşturucu paketi
bag n. uzmanlık alanı
bag n. fahişe
bag n. hayat kadını
bag v. bırakmak
bag v. boş vermek
bag testis
bag ilgi alanı
bag marihuana/eroin paketi
bag şirret kadın

Meanings of "bağ" in English Turkish Dictionary : 85 result(s)

Turkish English
Common Usage
bağ bond n.
There is an exceptional bond between Ginny and her horse.
Ginny'nin atıyla arasında olağanüstü bir bağ var.

More Sentences
bağ connection n.
This would create a connection between Europe and the people of Europe.
Bu, Avrupa ile Avrupa halkı arasında bir bağ oluşturacaktır.

More Sentences
bağ link n.
The links that we have are important for cultural and historical reasons.
Sahip olduğumuz bağlar kültürel ve tarihi nedenlerle önemlidir.

More Sentences
bağ tie n.
The ties that bind us to the Venezuelan people and State run very deep.
Bizi Venezüella halkı ve devletine bağlayan bağlar çok derindir.

More Sentences
General
bağ connection n.
It is this connection, it is this link that some want to destroy.
İşte bu bağlantı, bazılarının yok etmek istediği bu bağdır.

More Sentences
bağ relation n.
Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.

More Sentences
bağ knot n.
Tom untied the knot and removed the gag.
Tom ağzındaki bağı çözdü.

More Sentences
bağ ligament n.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.

More Sentences
bağ ligature n.
Sami used a ligature to strangle Layla.
Sami, Layla'yı boğmak için bağ kullandı.

More Sentences
bağ tie n.
It is linked with both neighbours through agreements and economic ties.
Her iki komşusuyla da anlaşmalar ve ekonomik bağlarla bağlıdır.

More Sentences
Technical
bağ tie n.
The ties that bind us to the Venezuelan people and State run very deep.
Bizi Venezuela halkı ve devletine bağlayan bağlar çok derindir.

More Sentences
Computer
bağ link n.
Thirdly, it simply does not create a visible link between the European Union and its citizens.
Üçüncü olarak Avrupa Birliği ile vatandaşları arasında görünür bir bağ oluşturmamaktadır.

More Sentences
bağ bond n.
This bond needs to be emphasised as we look towards the future.
Geleceğe bakarken bu bağın vurgulanması gerekmektedir.

More Sentences
Construction
bağ bond n.
European military alternatives, on the other hand, would erode the crucial bond of safety with the United States.
Öte yandan, Avrupa'nın askeri alternatifleri ABD ile arasındaki hayati güvenlik bağını aşındıracaktır.

More Sentences
Medical
bağ bond n.
What is the bond that links us together politically and encourages us to take joint political action?
Bizi siyasi olarak birbirimize bağlayan ve ortak siyasi eylemde bulunmaya teşvik eden bağ nedir?

More Sentences
Anatomy
bağ ligament n.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
Dizimdeki bir bağ yırtıldı ve ameliyat olmak zorunda kaldım.

More Sentences
Food Engineering
bağ bond n.
This bond needs to be emphasised as we look towards the future.
Geleceğe bakarken bu bağın vurgulanması gerekiyor.

More Sentences
Common Usage
bağ vineyard n.
General
bağ alliance n.
bağ brace n.
bağ nexus n.
bağ bundle n.
bağ fascia n.
bağ relationship n.
bağ restraint n.
bağ copulation n.
bağ copula n.
bağ fastener n.
bağ linkup n.
bağ truss n.
bağ impediment n.
bağ orchard n.
bağ noose n.
bağ fastening n.
bağ header n.
bağ cord n.
bağ daughter n.
bağ garden n.
bağ bunch n.
bağ sheaf n.
bağ binder n.
bağ bandage n.
bağ hitch n.
bağ beginnings n.
bağ vinculum n.
bağ bridle n.
bağ lace n.
bağ attachment n.
bağ band n.
bağ contact n.
bağ tie-up n.
bağ chain n.
bağ couple n.
bağ correlate n.
bağ connexion n.
bağ bandage n.
bağ relationist n.
bağ ty-all [obsolete] n.
bağ connex [obsolete] n.
bağ cordon n.
bağ snarl n.
bağ spring n.
bağ desmo pref.
Trade/Economic
bağ attachment n.
Law
bağ obstriction n.
bağ band n.
Technical
bağ connector n.
bağ linkage n.
bağ yoke n.
bağ string n.
Computer
bağ linkage n.
bağ connector n.
bağ hyperlink n.
Construction
bağ anchorage n.
bağ bonding n.
Marine
bağ hitch n.
bağ bend n.
Medical
bağ ligamenhim n.
Food Engineering
bağ bundle n.
Biology
bağ isthmus n.
Botanic
bağ hortyard [obsolete] n.
Military
bağ ammunition clip n.
Music
bağ ligature n.
Archaic
bağ society n.
bağ point n.