dürüst

Meanings of "dürüst" in English Turkish Dictionary : 108 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	dürüst	fair adj.
I voted for a fair statute for all Members which must go hand in hand with a fair, honest and open expenses regime. Tüm Üyeler için adil, dürüst ve açık bir harcama rejimi ile el ele gitmesi gereken adil bir tüzüğe evet oyu verdim. More Sentences
2	Common Usage	dürüst	honest adj.
True Europeans, honest democrats and sincere lovers of freedom should vote against it. Gerçek Avrupalılar, dürüst demokratlar ve samimi özgürlük sevdalıları bu tasarıya karşı oy kullanmalıdır. More Sentences
General
3	General	dürüst	moral adj.
He lived a moral life. O dürüst bir hayat yaşadı. More Sentences
4	General	dürüst	sincere adj.
I'm sure Tom is quite sincere. Tom'un oldukça dürüst olduğundan eminim. More Sentences
5	General	dürüst	truthful adj.
Were you truthful? Sen dürüst müydün? More Sentences
6	General	dürüst	upstanding adj.
He is known for his upstanding character. Herkes adamı dürüst karakterinden dolayı tanıyor. More Sentences
7	General	dürüst	frank adj.
To be frank, we can find no explanation for this systematic negative vote. Dürüst olmak gerekirse bu sistematik olumsuz oy için hiçbir açıklama bulamıyoruz. More Sentences
8	General	dürüst	open adj.
I have been completely open with you. Sana karşı tamamen dürüstüm. More Sentences
9	General	dürüst	candid adj.
I wish to be candid with you. Sana karşı dürüst olmak isterdim. More Sentences
10	General	dürüst	straightforward adj.
He's very straightforward. O çok dürüst. More Sentences
11	General	dürüst	upright adj.
The soul of commerce is upright dealing. Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır. More Sentences
12	General	dürüst	incorruptible adj.
The European Union asserted itself as an incorruptible negotiating partner and mediator. Avrupa Birliği kendisini dürüst bir müzakere ortağı ve arabulucu olarak ortaya koymuştur. More Sentences
13	General	dürüst	honest adj.
Let us be forgiving of honest failure. Dürüst bir başarısızlık karşısında affedici olalım. More Sentences
14	General	dürüst	straight adj.
It's a straight trade, yours for ours. Dürüst bir takas, sizinkine karşılık bizimki. More Sentences
15	General	dürüst	true adj.
One ought to be true to oneself. Kişi kendine karşı dürüst olmalıdır. More Sentences
Colloquial
16	Colloquial	dürüst	above board expr.
It is, therefore, essential for the forthcoming elections to be above board. Bu nedenle önümüzdeki seçimlerin dürüst bir şekilde yapılması elzemdir. More Sentences
Idioms
17	Idioms	dürüst	fair and square expr.
Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. Tom iş dünyasında saygı görüyor çünkü başkalarıyla ilişkilerinde her zaman adil ve dürüst davranıyor. More Sentences
General
18	General	dürüst	upfront n.
19	General	dürüst	faithful adj.
20	General	dürüst	soothsaying adj.
21	General	dürüst	scrupulous adj.
22	General	dürüst	level adj.
23	General	dürüst	correct adj.
24	General	dürüst	straight as a die adj.
25	General	dürüst	downright adj.
26	General	dürüst	jonnock adj.
27	General	dürüst	conscionable adj.
28	General	dürüst	dinkum adj.
29	General	dürüst	aboveboard adj.
30	General	dürüst	regular adj.
31	General	dürüst	direct adj.
32	General	dürüst	christian adj.
33	General	dürüst	sporting adj.
34	General	dürüst	plain adj.
35	General	dürüst	single hearted adj.
36	General	dürüst	righteous adj.
37	General	dürüst	guileless adj.
38	General	dürüst	square adj.
39	General	dürüst	virtuous adj.
40	General	dürüst	just adj.
41	General	dürüst	conscientious adj.
42	General	dürüst	above-board adj.
43	General	dürüst	dove-like adj.
44	General	dürüst	right-minded adj.
45	General	dürüst	straight-out adj.
46	General	dürüst	up-front adj.
47	General	dürüst	single-minded adj.
48	General	dürüst	single-hearted adj.
49	General	dürüst	decent adj.
50	General	dürüst	well- adj.
51	General	dürüst	right adj.
52	General	dürüst	respectable adj.
53	General	dürüst	straight forward adj.
54	General	dürüst	open and aboveboard adj.
55	General	dürüst	honest and aboveboard adj.
56	General	dürüst	uncorrupt adj.
57	General	dürüst	rectitudinous adj.
58	General	dürüst	aefauld adj.
59	General	dürüst	transparent adj.
60	General	dürüst	transparent adj.
61	General	dürüst	truthy [rare] adj.
62	General	dürüst	uncorruptible adj.
63	General	dürüst	unguarded adj.
64	General	dürüst	unguarded adj.
65	General	dürüst	unnooked [obsolete] adj.
66	General	dürüst	unperplexed adj.
67	General	dürüst	unreserved adj.
68	General	dürüst	virtuous adj.
69	General	dürüst	white adj.
70	General	dürüst	veracious adj.
71	General	dürüst	faithed [obsolete] adj.
72	General	dürüst	honourable adj.
73	General	dürüst	rightwise adj.
74	General	dürüst	clean adj.
75	General	dürüst	dinky-di [australia] adj.
76	General	dürüst	open-hearted adj.
77	General	dürüst	rude adj.
78	General	dürüst	compunctive [obsolete] adj.
79	General	dürüst	incorrupt adj.
80	General	dürüst	incorrupted adj.
81	General	dürüst	plain-hearted adj.
82	General	dürüst	semple [scotland] adj.
83	General	dürüst	single adj.
84	General	dürüst	free-hearted adj.
85	General	dürüst	freely adj.
86	General	dürüst	saint adj.
87	General	dürüst	on the square adj.
88	General	dürüst	soothful adj.
89	General	dürüst	on the square adv.
90	General	dürüst	on the level adv.
Colloquial
91	Colloquial	dürüst	squeaky-clean adj.
92	Colloquial	dürüst	on the level expr.
93	Colloquial	dürüst	straight as a die expr.
94	Colloquial	dürüst	in there expr.
Idioms
95	Idioms	dürüst	squeaky clean adj.
96	Idioms	dürüst	in good faith expr.
97	Idioms	dürüst	as good as (one's) word expr.
98	Idioms	dürüst	on the up-and-up expr.
Trade/Economic
99	Trade/Economic	dürüst	right n.
100	Trade/Economic	dürüst	conscientious n.
Law
101	Law	dürüst	upright n.
Religious
102	Religious	dürüst	just adj.
Archaic
103	Archaic	dürüst	feal adj.
104	Archaic	dürüst	sooth adj.
Slang
105	Slang	dürüst	fair dinkum n.
106	Slang	dürüst	conch n.
107	Slang	dürüst	in-yer-face adj.
Modern Slang
108	Modern Slang	dürüst	a buck fifty expr.

Meanings of "dürüst" with other terms in English Turkish Dictionary : 288 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	doğru dürüst	properly adv.
In Europe we have still not properly added up what the use of pesticides actually costs society. Avrupa'da pestisit kullanımının topluma gerçekte neye mal olduğunu hala doğru dürüst hesaplamış değiliz. More Sentences
General
2	General	dürüst davranmak	behave honestly v.
Please behave honestly. Lütfen dürüst davran. More Sentences
3	General	dürüst olmak	be honest v.
He is far from being honest. Dürüst olmaktan çok uzak. More Sentences
4	General	dürüst olmayan	dishonest adj.
Small localities in Sweden have so far been the losers in the dishonest job trading conducted in Europe. Avrupa'da yürütülen dürüst olmayan iş ticaretinde şimdiye kadar kaybedenler İsveç'teki küçük yerel yönetimler oldu. More Sentences
5	General	doğru dürüst	proper adj.
No proper account is taken either of the increase in poverty and unemployment in the candidate countries. Aday ülkelerdeki yoksulluk ve işsizlik artışı da doğru dürüst dikkate alınmamaktadır. More Sentences
6	General	doğru dürüst	decent adj.
Tom and Mary haven't had a decent night's sleep since the birth of their baby six months ago. Tom ve Mary altı ay önce bebekleri doğduğundan beri doğru dürüst bir gece uykusu çekemediler. More Sentences
7	General	doğru dürüst	straight adj.
I'd appreciate it if you would give me a straight answer. Bana doğru dürüst bir cevap verirseniz memnun olurum. More Sentences
8	General	doğru dürüst	straight adj.
Tom never expects a straight answer from Mary. Tom asla Mary'den doğru dürüst bir cevap beklemez. More Sentences
9	General	dürüst olmak gerekirse	honestly adv.
At the end of the day, I honestly do not believe that this fear is justified. Günün sonunda, dürüst olmak gerekirse bu korkunun haklı olduğuna inanmıyorum. More Sentences
10	General	dürüst olarak	honestly adv.
I honestly believe this. Ben buna dürüst olarak inanıyorum. More Sentences
11	General	dürüst bir biçimde	fairly adv.
Let's treat everybody fairly. Herkese dürüst bir biçimde davranalım. More Sentences
Phrases
12	Phrases	dürüst olmak gerekirse	to be honest expr.
Ireland's situation as regards Kyoto targets is, to be honest, fairly dismal. Dürüst olmak gerekirse, Kyoto hedefleri konusunda İrlanda'nın durumu oldukça iç karartıcıdır. More Sentences
13	Phrases	dürüst olmak gerekirse	frankly speaking expr.
Frankly speaking, I think he's a good boss. Dürüst olmak gerekirse, onun iyi bir patron olduğunu düşünüyorum. More Sentences
Colloquial
14	Colloquial	dürüst olmak gerekirse	to be fair expr.
To be fair, so too have some of the Member States. Dürüst olmak gerekirse bazı Üye Devletler de bunu desteklemektedir. More Sentences
Speaking
15	Speaking	dürüst olalım	let's be honest expr.
Let's be honest here. Burada dürüst olalım. More Sentences
General
16	General	dürüst olmama	deviousness n.
17	General	dürüst kişi	salt of the earth n.
18	General	dürüst pazarlık	fair deal n.
19	General	dürüst pazarlık	square deal n.
20	General	dürüst oyun	fair play n.
21	General	dürüst iş	honest work n.
22	General	dürüst işçi	honest worker n.
23	General	dürüst adam	honest man n.
24	General	dürüst olmama	dishonesty n.
25	General	dürüst gerçeklik	honest truth n.
26	General	dürüst olmayan davranış	underhandedness n.
27	General	fazlaca dürüst ve adil olma	religiousness n.
28	General	bir insanın nazik, dürüst, cömert, yardımsever olan yanı	the good n.
29	General	dürüst olmama	unrighteousness n.
30	General	doğru ve dürüst kimse	zaddik n.
31	General	değerini doğru dürüst anlayamama	misappreciation n.
32	General	dürüst olmama	obliquity n.
33	General	bilge ve dürüst kimse	daniel n.
34	General	prensipte dürüst olmama	dishonesty n.
35	General	dürüst olmayan davranış	dishonesty n.
36	General	dürüst olmama	crookedness n.
37	General	dürüst tüccar	plain dealer n.
38	General	dürüst ve açık olmak	lay the cards on the table v.
39	General	doğru dürüst düşünebilmek	have one's wits about one v.
40	General	dürüst ve açık olmak	put the cards on the table v.
41	General	birini doğru dürüst haberdar etmemek	keep someone guessing v.
42	General	dürüst davranmak	act honestly v.
43	General	dürüst davranmak	treat honestly v.
44	General	dürüst olmak	be on the level v.
45	General	açık olmak (dürüst)	be aboveboard with v.
46	General	dürüst olmayan yollarla para kazanmak	make money for oneself in a dishonest way v.
47	General	birisine dürüst olmak	be honest with somebody v.
48	General	birisine karşı dürüst olmak	be honest with somebody v.
49	General	dürüst bir söz vermek	bid fair v.
50	General	dürüst olmayan veya şaibeli yollarla elde etmek	maverick [dialect] v.
51	General	değerini doğru dürüst anlayamamak	misappreciate v.
52	General	doğru dürüst haberdar etmemek	keep (a person) guessing v.
53	General	dürüst olmayan	dishonorable adj.
54	General	doğru dürüst	real adj.
55	General	dürüst olmayan	devious adj.
56	General	dürüst olmayan	hinky adj.
57	General	dürüst olmayan	unsavory adj.
58	General	dürüst olmayan	unhonest adj.
59	General	dürüst görünen	honest-looking adj.
60	General	dürüst olamayan	devious adj.
61	General	dürüst olmayan	dishonourable adj.
62	General	dürüst olmayan	unsavoury adj.
63	General	tam olarak dürüst olmayan	underhonest adj.
64	General	tamamen dürüst olmayan	underhonest adj.
65	General	dürüst olmayan	unfaithful [obsolete] adj.
66	General	dürüst bir şekilde	man-to-man adj.
67	General	(birinin) dürüst olduğunu düşündüren (görünüş)	honest adj.
68	General	doğru ve dürüst	dinkum [australia] adj.
69	General	dürüst ifadeli	open-faced adj.
70	General	çok dürüst	overrighteous adj.
71	General	aşırı dürüst	overscrupulous adj.
72	General	dürüst olmayan şekilde elde edilmiş	ill-got adj.
73	General	dürüst olmayan	insincere adj.
74	General	dürüst olmayan	crook [australia] adj.
75	General	dürüst ve ödünsüz	flat-footed adj.
76	General	dürüst şekilde	by fair means adv.
77	General	dürüst zihniyetle	by the book adv.
78	General	doğru dürüst	decently adv.
79	General	dürüst bir biçimde	straightly adv.
80	General	dürüst bir biçimde	godlily adv.
81	General	dürüst bir şekilde	incorruptibly adv.
82	General	dürüst bir şekilde	guilelessly adv.
83	General	dürüst bir şekilde	aboveboard adv.
84	General	doğru dürüst	aright adv.
85	General	doğru dürüst	duly adv.
86	General	dürüst bir şekilde	single-mindedly adv.
87	General	dürüst biçimde	squarely adv.
88	General	dürüst bir şekilde	uprightly adv.
89	General	dürüst olmayarak	unrighteously adv.
90	General	dürüst bir biçimde	virtuously adv.
91	General	doğru dürüst	white adv.
92	General	dürüst olarak	honest adv.
93	General	dürüst bir biçimde	rightfully adv.
94	General	dürüst bir şekilde	rightfully adv.
95	General	dürüst olarak	dinkum [australia] adv.
96	General	doğru dürüst	comme il faut adv.
97	General	dürüst bir şekilde	foursquare adv.
Phrasals
98	Phrasals	birisine dürüst olmak	come clean (with someone) (about something) v.
99	Phrasals	birisine karşı dürüst olmak	come clean (with someone) (about something) v.
100	Phrasals	-e dürüst olmak	square with v.
101	Phrasals	birine dürüst olmak	square with someone v.
102	Phrasals	birine karşı dürüst olmak	square with someone v.
103	Phrasals	doğru dürüst bir şey olmak/haline gelmek	come to something v.
104	Phrasals	birine karşı dürüst olmak	give it to someone (straight) v.
105	Phrasals	(birine) dürüst olmak	level with (one) v.
106	Phrasals	birine dürüst olmak	level with someone v.
Phrases
107	Phrases	dürüst olmak gerekirse	to be honest with you expr.
108	Phrases	dürüst olmak gerekirse	tbh (to be honest) expr.
109	Phrases	dürüst olmak gerekirse	quite honestly expr.
110	Phrases	dürüst olmak gerekirse	to be quite honest expr.
111	Phrases	(birine/bir şeye) karşı dürüst olmak gerekirse	to be fair (to someone or something) expr.
Proverb
112	Proverb	yapacaksan doğru dürüst yap	if a thing is worth doing it's worth doing well
113	Proverb	doğru dürüst bir soru doğru dürüst bir cevabı hak eder	a civil question deserves a civil answer
114	Proverb	doğru dürüst bir soru sorulduysa doğru dürüst cevap verilir	a civil question deserves a civil answer
Colloquial
115	Colloquial	bay dürüst	mr clean n.
116	Colloquial	dürüst bir soru	an honest question n.
117	Colloquial	dürüst olmayan iş	dirty work n.
118	Colloquial	dürüst olmayan faaliyetler	ducking and diving n.
119	Colloquial	dürüst olmayan davranış	breach of faith n.
120	Colloquial	dürüst kişi	square shooter n.
121	Colloquial	dürüst ve güvenilir insan	a good egg n.
122	Colloquial	dürüst kişi	straight arrow n.
123	Colloquial	dürüst kişi	straight shooter n.
124	Colloquial	besleyici/adamakıllı/doğru dürüst yemek	square meal n.
125	Colloquial	çok dürüst kişi	cube n.
126	Colloquial	dürüst kimse	regular fellow n.
127	Colloquial	doğru dürüst adam	right guy n.
128	Colloquial	doğru dürüst kimse	square n.
129	Colloquial	birisine karşı başından beri dürüst olmak	be honest with someone from the beginning v.
130	Colloquial	dürüst ol bana karşı	be honest to me v.
131	Colloquial	dürüst davranmak	fly right v.
132	Colloquial	dürüst konuşmak	tell it how it is v.
133	Colloquial	dürüst konuşmak	tell it how/like it is v.
134	Colloquial	açık sözlü/dürüst olmak	play it straight v.
135	Colloquial	dürüst ve saygılı olmak	be on the up and up v.
136	Colloquial	dürüst olmak	be out v.
137	Colloquial	(birine) karşı dürüst olmak	give it to (one) straight v.
138	Colloquial	son derece dürüst	brutally honest adj.
139	Colloquial	dürüst ol bana	be honest to me expr.
140	Colloquial	dürüst olmayan	down-and-dirty (us) expr.
141	Colloquial	dürüst şekilde	hand on heart expr.
142	Colloquial	dürüst olmak gerekirse	if I'm honest expr.
143	Colloquial	son derece dürüst	on the up and up [us] expr.
144	Colloquial	dürüst olalım	lbh (let’s be honest) expr.
145	Colloquial	dürüst olmak gerekirse	(if the) truth be known expr.
146	Colloquial	dürüst olmak gerekirse	(if the) truth be told expr.
147	Colloquial	dürüst olmak gerekirse	tbf (to be fair) expr.
148	Colloquial	dürüst olmak gerekirse	tbqh (to be quiet honest) expr.
149	Colloquial	dürüst olmak gerekirse	tell you the truth expr.
Idioms
150	Idioms	dürüst devlet adamı	statesman of integrity n.
151	Idioms	dürüst/doğru sözlü kadın	a woman of her word n.
152	Idioms	dürüst yaşam ilkesi	the straight and narrow n.
153	Idioms	dürüst olmayan yollarla para kazanmaya çalışan kimse	a wide boy n.
154	Idioms	dürüst olmayan kişi	a bad egg n.
155	Idioms	dürüst ve iyi niyetli adam	mr. nice guy n.
156	Idioms	dürüst adam	a man friday n.
157	Idioms	dürüst/açık sözlü kişi	straight shooter n.
158	Idioms	dürüst kimse	a straight arrow n.
159	Idioms	dobra/dürüst konuşma	straight talk n.
160	Idioms	dürüst, güvenilir, doğru insanlardan oluşan jüri	twelve good people and true n.
161	Idioms	dürüst kimse/karakter	white hat n.
162	Idioms	dürüst bir pazarlık	a fair deal n.
163	Idioms	insanın yüzüne karşı yapılan dürüst eleştiri	a home truth n.
164	Idioms	doğru dürüst bir yemek/öğün	a square meal n.
165	Idioms	dürüst arabulucu	an honest broker n.
166	Idioms	dürüst arabulucu	an honest broker n.
167	Idioms	(boksta) eldiven takma, maçın rauntlara bölünmesi, nakavt ilan etmeden önce on saniye sayılması gibi birtakım dürüst dövüşme kuralları	the queensberry rules n.
168	Idioms	bir şeyi yapmayacak kadar ahlaklı/dürüst/iyi biri olmamak	be not above (doing something) v.
169	Idioms	bir şeyi yapmayacak kadar ahlaklı/dürüst/iyi biri olmamak	not be above v.
170	Idioms	(bir şeyi) dürüst/hilesiz yollardan elde etmek/kazanmak	come by (something) honestly v.
171	Idioms	(bir şeyi) dürüst/hilesiz yollardan elde etmek/kazanmak	come by something honestly v.
172	Idioms	birine (bir konu hakkında) dürüst olmak	level with someone about something v.
173	Idioms	birisine karşı dürüst olmamak	lead someone down the garden path v.
174	Idioms	birisine karşı dürüst olmamak	lead someone up the garden path v.
175	Idioms	birine karşı dürüst olmak	give it to somebody straight v.
176	Idioms	dürüst biçimde para kazanmak	turn an honest penny v.
177	Idioms	dürüst olmayan yollarla para kazanmak	line one's own pockets v.
178	Idioms	dürüst ve onurlu olmak	play the game v.
179	Idioms	dürüst konuşmamak	speak with forked tongue v.
180	Idioms	dürüst konuşmak	speak one's own mind v.
181	Idioms	dürüst olmak	play a straight bat v.
182	Idioms	dürüst konuşmamak	speak with a forked tongue v.
183	Idioms	dürüst ve onurlu davranışlarda bulunmak	play a straight bat v.
184	Idioms	çok dürüst olmak	be as honest as the day is long v.
185	Idioms	güvensizlik sergilemeden biriyle dürüst bir şekilde konuşmak	look someone in the eye v.
186	Idioms	iyi ve dürüst bir insan olmak	be the salt of the earth v.
187	Idioms	(dürüst olmayan yollardan) kendi cebini doldurmak	line one's pockets v.
188	Idioms	(dürüst olmayan yollardan) kendi cebini doldurmak	line one's own pockets v.
189	Idioms	dürüst oynamak/davranmak	play straight v.
190	Idioms	(birine) dürüst ve adil davranmak	play fair/straight (with somebody) v.
191	Idioms	(bir şeyi) doğru dürüst hatırlamamak	not put (one's) finger on (something) v.
192	Idioms	(birine) dürüst davranmak	be open with (one) v.
193	Idioms	(birine) karşı dürüst davranmak	be open with (one) v.
194	Idioms	dürüst kalmak	stay gold v.
195	Idioms	(birinin) dürüst davranmasını sağlamak	keep (one) honest v.
196	Idioms	birinin dürüst davranmasını sağlayabilmek	keep someone honest v.
197	Idioms	bir şeyi doğru dürüst yerleştirmek	put something straight v.
198	Idioms	dürüst olmak	shoot square v.
199	Idioms	dürüst/doğru sözlü bir kadın/adam olmak	be a man/woman of his/her word v.
200	Idioms	dürüst/doğru sözlü biri olmak	be as good as (one's) word v.
201	Idioms	dürüst/doğru sözlü biri olmak	be as good as your word v.
202	Idioms	çok dürüst olmak	be as straight as a die [uk/australia] v.
203	Idioms	dürüst olmamak	be economical with the truth v.
204	Idioms	dürüst olmamak	be not playing with a full deck v.
205	Idioms	dürüst ve açık olmak	lay one's cards on the table v.
206	Idioms	dürüst ve açık olmak	put one's cards on the table v.
207	Idioms	dürüst/hilesiz yollardan elde etmek/kazanmak	come by honestly v.
208	Idioms	(birine karşı bir konuda) dürüst olmak	come clean (with somebody) (about something) v.
209	Idioms	(birini) doğru dürüst haberdar etmemek	keep (one) guessing v.
210	Idioms	(birini) doğru dürüst haberdar etmemek	keep (one) hanging (in midair) v.
211	Idioms	dürüst davranmak	keep honest v.
212	Idioms	dürüst ve açık olmak	lay your cards on the table v.
213	Idioms	dürüst ve açık olmak	put your cards on the table v.
214	Idioms	(birine) karşı dürüst olmamak	lead (one) down the garden path v.
215	Idioms	(birine) karşı dürüst olmamak	lead (one) up the garden path v.
216	Idioms	dürüst olmayan yollarla para kazanmak	line own pocket v.
217	Idioms	dürüst olmayan yollarla para kazanmak	line pockets v.
218	Idioms	dürüst olmayan yollarla para kazanmak	line one's own pocket v.
219	Idioms	dürüst olmayan yollarla para kazanmak	line one's own pockets v.
220	Idioms	dürüst/gerçekçi bir bakış açısı olmak	not be whistling dixie [us] v.
221	Idioms	bir şeyi adil/dürüst bir hale getirmek	set straight v.
222	Idioms	dürüst olmak	shoot straight v.
223	Idioms	dürüst olmayan	ethically challenged adj.
224	Idioms	çok dürüst	honest as the day is long [old-fashioned] adj.
225	Idioms	sonuna kadar dürüst	honest to a fault adj.
226	Idioms	fazlasıyla dürüst	honest to a fault adj.
227	Idioms	kaypak ve dürüst olmayan	slippery as an eel adj.
228	Idioms	dürüst olmak gerekirse	speaking quite frankly expr.
229	Idioms	çok dürüst	as honest as the day is long expr.
230	Idioms	dürüst ve gerçekçi olarak	on the level expr.
231	Idioms	çok dürüst	as clean as a hound's tooth expr.
232	Idioms	çok dürüst	clean as a hound's tooth expr.
233	Idioms	çok dürüst	straight as an arrow expr.
234	Idioms	çok dürüst	as straight as an arrow expr.
235	Idioms	çok dürüst	as straight as a pin expr.
236	Idioms	çok dürüst	as straight as a die expr.
237	Idioms	dürüst olmayan	crooked as a barrel of fish hooks expr.
238	Idioms	dürüst olmayan	crooked as a fish hook expr.
239	Idioms	doğru ve dürüst	fair and square expr.
240	Idioms	dürüst olmayan	crooked as a dog's hind leg expr.
241	Idioms	dürüst bir şekilde	fair and square expr.
242	Idioms	dürüst ve gerçekçi bir biçimde	on the level expr.
243	Idioms	fakir ama temiz/dürüst	poor but clean expr.
244	Idioms	gizli kapaklı ve dürüst olmayan yollarla	by the back door expr.
245	Idioms	gizli kapaklı ve dürüst olmayan yollarla	through the back door expr.
246	Idioms	hiç dürüst değil	couldn't lie straight in bed expr.
247	Idioms	kaypak ve dürüst olmayan	as slippery as an eel expr.
248	Idioms	rahatsız edecek kadar dürüst	close to the bone expr.
249	Idioms	dürüst şekilde	with (one's) hand on (one's) heart expr.
250	Idioms	dürüst şekilde	with your hand on your heart expr.
Speaking
251	Speaking	bana dürüst ol	be honest to me expr.
252	Speaking	bana karşı dürüst ol	be honest to me expr.
253	Speaking	dürüst ol	let's face it expr.
254	Speaking	sana karşı dürüst olayım mı?	can I be honest with you? expr.
255	Speaking	senin dürüst biri olduğunu düşünmüştüm	I thought you were an honest person expr.
256	Speaking	sana dürüst olacağım	I will be honest with you expr.
257	Speaking	size karşı dürüst olacağım	I'm going to be honest with you expr.
258	Speaking	sana dürüst olayım mı?	can I be honest with you? expr.
259	Speaking	size dürüst olacağım	I will be honest with you expr.
260	Speaking	sana karşı dürüst olabilir miyim?	can I be honest with you? expr.
Trade/Economic
261	Trade/Economic	dürüst kullanım sözleşmesi	fair use policy n.
262	Trade/Economic	dürüst ticaret	fair trade n.
263	Trade/Economic	dürüst reklamcılık	ethic advertising n.
264	Trade/Economic	işçi haklarına saygılı ve çevresel zararı en aza indirgeyen adil ve dürüst ticaret	fair trade n.
Law
265	Law	dürüst resim ilkesi	true and fair view n.
266	Law	dürüst resim ilkesi	fair presentation n.
267	Law	dürüst kimse	man of honour n.
268	Law	yatırımcıların dürüst olmayan teşebbüslere para yatırmalarını önlemek için çıkarılmış kanunlar	blue sky law n.
269	Law	dürüst olma	conscionableness n.
270	Law	dürüst olma	conscionability n.
Politics
271	Politics	dürüst kullanım	fair use n.
272	Politics	dürüst seçim	fair election n.
273	Politics	dürüst iş yapma	fair dealing n.
Sport
274	Sport	dürüst oyun	fairplay n.
275	Sport	(boksta) eldiven takma, maçın raundlara bölünmesi, nakavt ilan etmeden önce on saniye sayılması gibi birtakım dürüst dövüşme kuralları	marquis of queensberry rules n.
276	Sport	herhangi bir dövüşte dürüst dövüşme kuralları	marquis of queensberry rules n.
Boxing
277	Boxing	boksta dürüst dövüşme kuralları	queensberry rules n.
Latin
278	Latin	dürüst bir çevirmen kelimesi kelimesine çevirmemelidir	nec verbum verbo curabis reddere fidus interpres n.
Archaic
279	Archaic	dürüst olmayan	unjust adj.
280	Archaic	dürüst bir şekilde	soothfastly adv.
Slang
281	Slang	doğru dürüst bilgi	the (hot) skinny n.
282	Slang	dürüst kimse	squarehead [australia] n.
283	Slang	dürüst/gerçekçi bir bakış açısı olmak	be not whistling dixie v.
284	Slang	dürüst olmamak	short-change v.
285	Slang	dürüst olmayan	back-door adj.
286	Slang	dürüst (L.A Argosu)	proba expr.
287	Slang	doğru dürüst çalışmayan	on the blink expr.
288	Slang	doğru dürüst çalışmayan	tits up expr.