|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
dış görünüş |
appearance n.
|
|
We should never judge people by their appearance.
İnsanları asla dış görünüşlerine göre yargılamamalıyız.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
dış borç |
foreign debt n.
|
|
This is directly linked to trade, as exports are often used to pay off foreign debts.
İhracat genellikle dış borçların ödenmesinde kullanıldığından bu durum ticaretle doğrudan bağlantılıdır.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
dış borç |
external debt n.
|
|
The external debt of the developing countries poses a major challenge.
Gelişmekte olan ülkelerin dış borçları büyük bir zorluk teşkil etmektedir.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
dış gebelik |
ectopic pregnancy n.
|
|
I had an ectopic pregnancy two years ago.
İki yıl önce dış gebelik geçirdim.
More Sentences
|
5 |
General |
dış dünya |
external world n.
|
|
This correspondence with the real external world we call truth.
Hakikat dediğimiz şey, gerçek dış dünya ile olan bu örtüşme.
More Sentences
|
6 |
General |
dış politika |
foreign policy n.
|
|
Fourthly, we wish to deal with the Council in terms of foreign policy and security.
Dördüncü olarak, Konsey ile dış politika ve güvenlik açısından ilgilenmek istiyoruz.
More Sentences
|
7 |
General |
dış görünüş |
exterior n.
|
|
When it is a matter of a departure from good administrative practice the friendly exterior should deceive nobody.
İyi idari uygulamalardan bir sapma söz konusu olduğunda, dostane dış görünüş kimseyi aldatmamalıdır.
More Sentences
|
8 |
General |
dış yatırımlar |
foreign investments n.
|
|
Bouteflika opened Algeria's economy to foreign investment.
Buteflika, Cezayir ekonomisini dış yatırıma açtı.
More Sentences
|
9 |
General |
dış ilişkiler |
external affairs n.
|
|
Finally, I support and commend your approach towards promoting external affairs.
Son olarak, dış ilişkilerin geliştirilmesine yönelik yaklaşımınızı destekliyor ve takdir ediyorum.
More Sentences
|
10 |
General |
dış mahalle |
outskirts n.
|
|
My house is on the outskirts of town.
Benim evim kentin dış mahallelerinde.
More Sentences
|
11 |
General |
dış değerlendirme |
external evaluation n.
|
|
The splendid work it has done was also confirmed by an external evaluation.
Yaptıkları muhteşem iş bir dış değerlendirme tarafından da teyit edilmiştir.
More Sentences
|
12 |
General |
dış ticaret |
foreign trade n.
|
|
What is the Commission's view of foreign trade developments between the EU and the countries in sub-Saharan Africa?
AB ile Sahra altı Afrika ülkeleri arasındaki dış ticaret gelişmeleri konusunda Komisyonun görüşü nedir?
More Sentences
|
13 |
General |
dış ilişkiler |
foreign relations n.
|
|
An EU singing from the same hymn sheet should facilitate our foreign relations, especially with the United States.
Aynı telden çalan bir AB, özellikle ABD ile olmak üzere dış ilişkilerimizi kolaylaştıracaktır.
More Sentences
|
14 |
General |
dış kaynak |
external source n.
|
|
This is the only way not to make European countries more dependent on external sources.
Avrupa ülkelerini dış kaynaklara daha bağımlı hale getirmemenin tek yolu budur.
More Sentences
|
15 |
General |
dış yardım |
foreign aid n.
|
|
More than half of the revenues on which the country survives are now derived from foreign aid.
Ülkenin geçimini sağlayan gelirlerin yarısından fazlası artık dış yardımlardan elde ediliyor.
More Sentences
|
16 |
General |
dış taraf |
outside n.
|
|
Before winter I'll have the windows painted, as the paint on them is slowly peeling off, especially outside.
Kış gelmeden pencereleri boyatacağım, çünkü boyaları yavaş yavaş dökülüyor, özellikle de dış taraftakiler.
More Sentences
|
17 |
General |
dış kaynak kullanımı |
outsourcing n.
|
|
Here we have an example of outsourcing that is not working.
Burada işe yaramayan bir dış kaynak kullanımı örneğiyle karşı karşıyayız.
More Sentences
|
|
18 |
General |
ortak dış politika |
common foreign policy n.
|
|
The European Union has also demonstrated that the common foreign policy has not been common.
Avrupa Birliği, ortak dış politikanın ortak olmadığını da göstermiştir.
More Sentences
|
19 |
General |
dış etkiler |
external effects n.
|
|
Instead of condemning them outright, we should make a distinction between internal effects and external effects.
Doğrudan kınamak yerine, iç etkiler ile dış etkiler arasında bir ayrım yapmalıyız.
More Sentences
|
20 |
General |
dış görünüş |
face n.
|
|
On the face of it, nothing could be more reasonable.
Dış görünüşe bakılırsa, hiçbir şey daha makul olamazdı.
More Sentences
|
21 |
General |
dış baskı |
external pressure n.
|
|
The other rapporteurs have also suffered external pressures.
Diğer raportörler de dış baskılara maruz kaldılar.
More Sentences
|
22 |
General |
dış tehdit |
external threat n.
|
|
Algeria has both internal and external threats.
Cezayir'in hem iç hem de dış tehditleri vardır.
More Sentences
|
23 |
General |
dış kaynaklar |
external resources n.
|
|
It is clear that we are too dependent on external resources.
Dış kaynaklara çok fazla bağımlı olduğumuz açıktır.
More Sentences
|
24 |
General |
dış katman |
outer layer n.
|
|
Storms have abraded the outer layer of paint.
Fırtınalar boyanın dış katmanını aşındırdı.
More Sentences
|
25 |
General |
dış tabaka |
outer layer n.
|
|
The cerebral cortex is the brain's outer layer.
Serebral korteks beynin dış tabakasıdır.
More Sentences
|
26 |
General |
dış faktör |
external factor n.
|
|
Since the 1991 directive was adopted many external factors have changed.
1991 tarihli direktifin kabul edilmesinden bu yana pek çok dış faktör değişmiştir.
More Sentences
|
27 |
General |
dış görünüş |
outward n.
|
|
No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
More Sentences
|
28 |
General |
dış hatlar |
outline n.
|
|
We could see the outlines of trees in the mist.
Sisin içinde ağaçların dış hatlarını görebiliyorduk.
More Sentences
|
29 |
General |
dış mekan |
outdoor adj.
|
|
The demo shows six players playing in outdoor zones at once.
Demo, dış mekanlarda aynı anda oynayan altı oyuncuyu gösterir.
More Sentences
|
30 |
General |
dış moğolistan |
outer mongolia n.
|
|
31 |
General |
dış kaplama |
stucco n.
|
|
32 |
General |
dış yazmaçlar |
external registers n.
|
|
33 |
General |
dış borç |
foreign loans n.
|
|
34 |
General |
dış ticaret dengesi |
balance of trade n.
|
|
35 |
General |
dış taban |
outer sole n.
|
|
36 |
General |
dış kapı |
exterior door n.
|
|
37 |
General |
dış kaynaklı endişe |
exogenous anxiety n.
|
|
38 |
General |
dış görünüş |
color n.
|
|
39 |
General |
dış kulak yolu enfeksiyonları |
otitis externa n.
|
|
40 |
General |
batıya ait dış kamuoyu |
occidental foreign public opinion n.
|
|
41 |
General |
dış görünüş |
disguise n.
|
|
42 |
General |
dış ekonomik ilişkiler |
foreign economic relations n.
|
|
43 |
General |
ceninin dış zarının kalıntıları |
exochorion n.
|
|
44 |
General |
dış ülkelere bağımlılık |
dependency on foreign countries n.
|
|
45 |
General |
dış göç |
emigration n.
|
|
46 |
General |
dış görünüş |
varnish n.
|
|
47 |
General |
dış haberler |
foreign news n.
|
|
48 |
General |
bir şeyin işe yaramayan dış kısmı |
husk n.
|
|
49 |
General |
dış görünüş |
guise n.
|
|
50 |
General |
dış görünüş |
rind n.
|
|
51 |
General |
dış çember |
epicycle n.
|
|
52 |
General |
dış kökü |
fang n.
|
|
53 |
General |
dış pazar |
foreign market n.
|
|
54 |
General |
dış görünüş |
physiognomy n.
|
|
55 |
General |
dış ödemeler |
foreign payments n.
|
|
56 |
General |
soğuğa karşı dış giysi (palto/ceket/şal gibi) |
wrap n.
|
|
57 |
General |
dış çerçeve |
outer frame n.
|
|
58 |
General |
dış bölge |
exterior region n.
|
|
59 |
General |
şehir merkeziyle dış kesimleri arasında kalan bölge |
midtown n.
|
|
60 |
General |
dış lastik |
tire n.
|
|
61 |
General |
dış dağlama |
macroetching n.
|
|
62 |
General |
dış değer bulma |
extrapolation n.
|
|
63 |
General |
dış kenar |
periphery n.
|
|
64 |
General |
dış görünüş |
facade n.
|
|
65 |
General |
dış kapının mandalı |
a very distant relative n.
|
|
66 |
General |
dış borçlar |
external debts n.
|
|
67 |
General |
dış görünüş (gerçeği maskeleyen bir) |
façade n.
|
|
68 |
General |
arazinin dış görünümü |
the lie of the land n.
|
|
69 |
General |
dış mekanlarda kullanım |
outdoor use n.
|
|
70 |
General |
çatı dış açısı |
hip n.
|
|
71 |
General |
dış flap |
external flap n.
|
|
72 |
General |
ceninin dış zarının kalıntısı |
exochoria n.
|
|
73 |
General |
meyve kabuğunun en dış tabakası |
epicarp n.
|
|
74 |
General |
mısır başağının dış yaprakları |
husk n.
|
|
75 |
General |
dış görünüş |
shape n.
|
|
76 |
General |
dış kabuk |
outer shell n.
|
|
77 |
General |
dış yapı |
external structure n.
|
|
78 |
General |
dış ticaret mevzuatı |
foreign trade regulation n.
|
|
79 |
General |
dış sınır çizgisi |
periphery n.
|
|
80 |
General |
dış yüz |
surface n.
|
|
81 |
General |
dış ticaret yönetmeliği |
foreign trade regulation n.
|
|
82 |
General |
ayakkabının dış tabanı |
outsole n.
|
|
83 |
General |
dış kaplama (gemi, uçak) |
shell n.
|
|
84 |
General |
dış görünüş |
colour n.
|
|
85 |
General |
dış ülke |
abroad n.
|
|
86 |
General |
dış lastik |
shoe n.
|
|
87 |
General |
dış ortama salgılanan enzim |
exoenzyme n.
|
|
88 |
General |
dış mahalleler |
outskirts n.
|
|
89 |
General |
dış motor |
outboard engine n.
|
|
90 |
General |
dış hat |
international line n.
|
|
91 |
General |
dış kaynak kullanma |
outsourcing n.
|
|
92 |
General |
kan damarının en dış tabakası |
extima n.
|
|
93 |
General |
birleşik devletlerde dış temsilcilikler |
foreign agents in the united states n.
|
|
94 |
General |
dış lisans sözleşmeleri |
foreign licensing agreements n.
|
|
95 |
General |
dış görünüş |
surface n.
|
|
96 |
General |
dış dünyalardaki canlıları inceleyen kişi |
exobiologist n.
|
|
97 |
General |
dış pencere |
storm window n.
|
|
98 |
General |
dış hat |
external line n.
|
|
99 |
General |
dış görünüş |
the outer man n.
|
|
100 |
General |
bazı tohum ve meyvelerde dış kabuk |
husk n.
|
|
101 |
General |
hayvanın dış kabuğu |
exoskeleton n.
|
|
102 |
General |
dış yüzey |
exterior surface n.
|
|
103 |
General |
dış kale |
bailey n.
|
|
104 |
General |
dış kale duvarı |
bailey n.
|
|
105 |
General |
dış kamu oyu |
foreign public opinion n.
|
|
106 |
General |
dış görünüş |
semblance n.
|
|
107 |
General |
dış borçlanma |
foreign indebtment n.
|
|
108 |
General |
dış görünüş |
shell n.
|
|
109 |
General |
dış taraf |
exterior n.
|
|
110 |
General |
dış deri değişmesi |
ecdysis n.
|
|
111 |
General |
dış kordon |
outer cordon n.
|
|
112 |
General |
dış tekerleme eğrisi |
epicycle n.
|
|
113 |
General |
dış bankalar ve bankacılık |
foreign banks and banking n.
|
|
114 |
General |
dış gezegen |
superior planet n.
|
|
115 |
General |
istihkam dış açısı |
salient n.
|
|
116 |
General |
dış merkezlilik |
eccentricity n.
|
|
117 |
General |
dış görünüş |
outside n.
|
|
118 |
General |
dış esneklik |
external flexibility n.
|
|
119 |
General |
dış açı |
exterior angle n.
|
|
120 |
General |
dış yüzey |
facing n.
|
|
121 |
General |
ayakkabı tabanının en dış bölümü |
outer sole n.
|
|
122 |
General |
dış salgı bezleri tarafından salgılanan salgıları konu alan bilim dalı |
exocrinology n.
|
|
123 |
General |
dış mekan |
outer space n.
|
|
124 |
General |
dış kale duvarları |
baileys n.
|
|
125 |
General |
dış ticaret ve istihdam |
foreign trade and employment n.
|
|
126 |
General |
dış görünüş |
fashion n.
|
|
127 |
General |
şatonun dış avlusu |
bailey n.
|
|
128 |
General |
dış duvar |
exterior wall n.
|
|
129 |
General |
dış yüzey |
rind n.
|
|
130 |
General |
dış lastik |
casing n.
|
|
131 |
General |
dış mahalle |
suburb n.
|
|
132 |
General |
dış ticaret promosyonu |
foreign trade promotion n.
|
|
133 |
General |
dış merkez |
epicenter n.
|
|
134 |
General |
dış görünüş |
cast n.
|
|
135 |
General |
dış ilişkiler yönetimi |
foreign relations administration n.
|
|
136 |
General |
dış güzellik |
gloss n.
|
|
137 |
General |
sahte bir dış görünüm |
gloss n.
|
|
138 |
General |
dış borç |
external indebtedness n.
|
|
139 |
General |
dış ilişkiler |
exterior n.
|
|
140 |
General |
dış açı oluşturan iki siper |
redan n.
|
|
141 |
General |
dış görünüş |
externals n.
|
|
142 |
General |
dış görünüş |
configuration n.
|
|
143 |
General |
dış görünüş |
superficies n.
|
|
144 |
General |
dış basın |
external media n.
|
|
145 |
General |
dış yayın |
external media n.
|
|
146 |
General |
dış cephe boyası |
housepaint n.
|
|
147 |
General |
dış piyasa |
foreign market n.
|
|
148 |
General |
dış haber |
foreign news n.
|
|
149 |
General |
dış gövde |
outer body n.
|
|
150 |
General |
ortak dış politika |
joint foreign policy n.
|
|
151 |
General |
dış duvar |
outer wall n.
|
|
152 |
General |
dış duvar |
vaimure n.
|
|
153 |
General |
dış müşteri |
foreign customer n.
|
|
154 |
General |
dış görünüşün aldatıcılığı |
speciousness n.
|
|
155 |
General |
dış dekorasyon |
exterior decoration n.
|
|
156 |
General |
dış tahvil |
external bond n.
|
|
157 |
General |
dış tabaka |
crust n.
|
|
158 |
General |
dış örtü |
jacket n.
|
|
159 |
General |
dış bağımlılık |
external dependency n.
|
|
160 |
General |
dış bağımlılık |
foreign dependency n.
|
|
161 |
General |
dış hizmet |
external service n.
|
|
162 |
General |
dış kabuk |
envelope n.
|
|
163 |
General |
dış köşe |
outer corner n.
|
|
164 |
General |
dış köşe |
outside corner n.
|
|
165 |
General |
dış köşe |
external corner n.
|
|
166 |
General |
dış görünüşe göre değer |
face value n.
|
|
167 |
General |
dış hatlar |
contour n.
|
|
168 |
General |
dış çizgi |
contour n.
|
|
169 |
General |
dış fon |
external fund n.
|
|
170 |
General |
dış satış |
foreign sale n.
|
|
171 |
General |
meyvenin dış kabuğu |
epicarp n.
|
|
172 |
General |
dış kabuk |
external skin n.
|
|
173 |
General |
dış etkenler |
external factors n.
|
|
174 |
General |
dış göç |
external migration n.
|
|
175 |
General |
ipek kozasının dış zarfı |
floss n.
|
|
176 |
General |
dış görünüş |
get-up n.
|
|
177 |
General |
ayakkabı tabanının en dış bölümü |
outer-sole n.
|
|
178 |
General |
dış etken |
external factor n.
|
|
179 |
General |
tahılın dış kabuğu |
chaff n.
|
|
180 |
General |
dış ülke muhabiri |
correspondent n.
|
|
181 |
General |
dış satım |
exportation n.
|
|
182 |
General |
dış görünüm |
facing n.
|
|
183 |
General |
dış satımcı ülke |
exporter n.
|
|
184 |
General |
dış kaplama |
facing n.
|
|
185 |
General |
dış satımcı kişi |
exporter n.
|
|
186 |
General |
güneşin dış çevresi |
limb n.
|
|
187 |
General |
dış kapı |
outer door n.
|
|
188 |
General |
dış dünya |
outer world n.
|
|
189 |
General |
dış hava |
outside air n.
|
|
190 |
General |
dış örtü |
outer cover n.
|
|
191 |
General |
dış avlu |
outer court n.
|
|
192 |
General |
dış hava |
outdoor air n.
|
|
193 |
General |
dış (taraf) |
outside n.
|
|
194 |
General |
dış çizgi |
outline n.
|
|
195 |
General |
duvarın dış köşesi |
quoin n.
|
|
196 |
General |
insanın dış görünüşü ve kişiliği |
the cut of someone's jib n.
|
|
197 |
General |
hisar dış duvarı |
bailey n.
|
|
198 |
General |
dış çekirdek |
outer core n.
|
|
199 |
General |
dış ülkeler |
foreign countries n.
|
|
200 |
General |
dış ebatlar |
exterior dimensions n.
|
|
201 |
General |
dış ebatlar |
exterior sizes n.
|
|
202 |
General |
dış ebatlar |
external dimensions n.
|
|
203 |
General |
dış destek |
external support n.
|
|
204 |
General |
dış kaynaklı müzik |
foreign music n.
|
|
205 |
General |
dış mahalleler |
outskirt n.
|
|
206 |
General |
dış hizmetler |
external services n.
|
|
207 |
General |
dış tuvalet |
outhouse n.
|
|
208 |
General |
dış tuvalet |
outside toilet n.
|
|
209 |
General |
dış tuvalet |
backhouse n.
|
|
210 |
General |
dış bellek |
external storage n.
|
|
211 |
General |
dış kenar baskı |
border break n.
|
|
212 |
General |
dış grup |
outgroup n.
|
|
213 |
General |
dış mekan oyunları |
outdoor games n.
|
|
214 |
General |
bisiklet dış lastiği |
bicycle tyre n.
|
|
215 |
General |
dış kısım |
outside n.
|
|
216 |
General |
dış kısım |
outer side n.
|
|
217 |
General |
dış kısım |
external part n.
|
|
218 |
General |
dış dünya bilgimiz |
our knowledge of the external world n.
|
|
219 |
General |
dış kablo |
outer cable n.
|
|
220 |
General |
dış mekan bitkileri |
outdoor plants n.
|
|
221 |
General |
harici/dış pencere |
external window n.
|
|
222 |
General |
dış kestirim |
extrapolation n.
|
|
223 |
General |
dış kaynaklardan okuma |
outside reading n.
|
|
224 |
General |
dış gerçeklik |
external reality n.
|
|
225 |
General |
dış bot |
overboot n.
|
|
226 |
General |
evin ana binasının arkasına yapılan bina (dış tuvalet/müştemilat vb) |
backhouse n.
|
|
227 |
General |
birbirini seven iki kişinin evlendiklerini ilan etmek için, aile ve sevdikleriyle birlikte, dış ortamda yaptıkları, genellikle yasal olmayan, evlilik töreni |
handfasting n.
|
|
228 |
General |
dış merkez |
epicentre n.
|
|
229 |
General |
dış lastik |
tyre n.
|
|
230 |
General |
dış gezi |
overseas trip n.
|
|
231 |
General |
dış gezi |
foreign trip n.
|
|
232 |
General |
masonlarda dış kapı gözcüsü |
tyler n.
|
|
233 |
General |
masonlarda dış kapı gözcüsü |
tiler n.
|
|
234 |
General |
dış görünüş |
view out n.
|
|
235 |
General |
dış normlar |
external norms n.
|
|
236 |
General |
dış görünüm |
outer view n.
|
|
237 |
General |
dış tehlikeler |
external hazards n.
|
|
238 |
General |
dış tehlikeler |
external dangers n.
|
|
239 |
General |
(dış) görünüşçülük |
lookism n.
|
|
240 |
General |
dış çatışma |
external conflict n.
|
|
241 |
General |
dış tesisler |
external facilities n.
|
|
242 |
General |
dış güçler |
outside forces n.
|
|
243 |
General |
yanlış ya da yanıltıcı bir dış görünüş |
gloss n.
|
|
244 |
General |
dış kaynaklı ödül |
extrinsic reward n.
|
|
245 |
General |
dış tedarikçi |
outside supplier n.
|
|
246 |
General |
dış iletişim |
external communication n.
|
|
247 |
General |
dış koşullara uydurma |
adjustment n.
|
|
248 |
General |
dış kaplamanın çıkıntılı kısmı |
casinghead n.
|
|
249 |
General |
dış etken |
external factor n.
|
|
250 |
General |
dış etmen |
external factor n.
|
|
251 |
General |
bölgenin ücra ve dış kesimlerinde yaşayan kimse |
backsettler n.
|
|
252 |
General |
dış görünüş |
name n.
|
|
253 |
General |
dış kabuk |
tegument n.
|
|
254 |
General |
dış kaynaklı |
outsourced n.
|
|
255 |
General |
tekerleğin dış yüzü |
trod [dialect] n.
|
|
256 |
General |
bir paten bıçağının iç veya dış sınırı |
edge n.
|
|
257 |
General |
dış görünüş |
apparel n.
|
|
258 |
General |
dış bölge |
end n.
|
|
259 |
General |
dış semt |
end n.
|
|
260 |
General |
çeşitli dış mekan işlerini yapmak üzere ücret ödenen kimse |
yardman [us] n.
|
|
261 |
General |
kendini özdeşleştirdiği kişilerin özelliklerini ya da dış görünüşlerini bilinçsizce taklit eden kimse |
zelig n.
|
|
262 |
General |
limon kabuğunun rendelenebilen dış kısmı |
zest n.
|
|
263 |
General |
dış görünüş |
balloon n.
|
|
264 |
General |
faytonun dış bölümünde birbiriyle karşılıklı duran iki arka koltuk |
basket [uk] n.
|
|
265 |
General |
birinin dış görünüşü |
upcome [scotland] n.
|
|
266 |
General |
dış oluşum |
extance n.
|
|
267 |
General |
dış varlık |
extance n.
|
|
268 |
General |
dış görünüş |
exteriority n.
|
|
269 |
General |
dış kısım |
extern n.
|
|
270 |
General |
dış taraf |
extern n.
|
|
271 |
General |
dış kısım |
external n.
|
|
272 |
General |
dış yüzey |
external n.
|
|
273 |
General |
dış etmenlere bağlama |
externalization n.
|
|
274 |
General |
dış etmenlere bağlama |
externalisation n.
|
|
275 |
General |
dış veya çevresel etkilerden yalıtılmış olma |
vacuum n.
|
|
276 |
General |
deoksiribonükleik asit ve temel proteinlerden meydana geldiği düşünülen ve tamamen farklılaşmış bir kromozomun ipliğini saran hafif renkli bir dış tabaka |
matrix n.
|
|
277 |
General |
dolgu yaparken dişin dış tabakasına destek olması için yerleştirilen bant |
matrix n.
|
|
278 |
General |
duvarın dış kaplaması |
mantle n.
|
|
279 |
General |
dış bölge |
wing n.
|
|
280 |
General |
dış görünüşü düzeltme |
window-dressing n.
|
|
281 |
General |
dış etki altında kalan kimse |
hostage n.
|
|
282 |
General |
komedyenin dış görünüşü |
motley n.
|
|
283 |
General |
çeneli böceklerde maksillanın dış veya yan lobu |
galea n.
|
|
284 |
General |
evin dış odası |
but [scotland] n.
|
|
285 |
General |
dış gerçeklik |
objectivity n.
|
|
286 |
General |
düzgün yaşamın dış koşulları |
decencies n.
|
|
287 |
General |
dış atım |
degradation n.
|
|
288 |
General |
kamp veya ev girişindeki fırtınaya karşı konulmuş dış kapı |
dingle n.
|
|
289 |
General |
derinin dış kısmı |
grain n.
|
|
290 |
General |
ham ipek telinin dış kısmındaki çoğunlukla serisinden meydana gelen yapışkan tabaka |
gum n.
|
|
291 |
General |
dış mekan |
open n.
|
|
292 |
General |
dış giyim |
overslop [obsolete] n.
|
|
293 |
General |
dış giyim |
overwear n.
|
|
294 |
General |
dış paketin altında yer alan ikinci ambalaj |
overwrap n.
|
|
295 |
General |
dış görünüm |
impression n.
|
|
296 |
General |
dış kenarı keskinleştirilmiş çelikten yapılmış, atılarak kullanılan halka şeklinde bir silah |
discus [rare] [dated] n.
|
|
297 |
General |
düşmanı durduran dış savunma yapısı |
barrier [obsolete] n.
|
|
298 |
General |
dış kenar |
circumscription n.
|
|
299 |
General |
aldatıcı dış görünüm |
cloak n.
|
|
300 |
General |
dış kısmı alacalı parçalardan oluşan oxford ayakkabı |
clouted brogues n.
|
|
301 |
General |
taşıtların dış görünüşlerine göre değerlendirilip birinciye ödül verildiği geçit |
concours d'élégance n.
|
|
302 |
General |
en dış tabaka |
cuticle n.
|
|
303 |
General |
(dış ticarette) abd'nin ticari çıkarları |
dollar n.
|
|
304 |
General |
dış mekan aktivitelerine uygun olmayan hava koşulları |
inclementness n.
|
|
305 |
General |
dış kapı anahtarı |
clicket [dialect] [uk] n.
|
|
306 |
General |
dış katmanın yüzeyde cep oluşturacak şekilde içe katlanması |
introversion n.
|
|
307 |
General |
dış katman |
investment n.
|
|
308 |
General |
(hava balonu veya hava gemisi) dış yüzeye ait kumaş bölüm |
panel n.
|
|
309 |
General |
dış yangın merdiveni |
fire escape n.
|
|
310 |
General |
bayrağın dış kenarı |
fly n.
|
|
311 |
General |
dış kaplama |
foreside n.
|
|
312 |
General |
hücre içindeki bazı protoplazmik cisimlerin (ışık, ısı) dış etkilere göre gösterdiği konum değişikliği |
orientation n.
|
|
313 |
General |
serviksin iç (uterus) veya dış ucundan (vajina) her biri |
os n.
|
|
314 |
General |
dış görünüş |
outform [obsolete] n.
|
|
315 |
General |
en dış sınır |
outpost n.
|
|
316 |
General |
dış mekan koşucusu |
outrunner n.
|
|
317 |
General |
dış kapı |
outside door n.
|
|
318 |
General |
dış biçim |
outward n.
|
|
319 |
General |
dış genital organ |
part n.
|
|
320 |
General |
dış katman |
pericarp [rare] n.
|
|
321 |
General |
özellikle embriyo epiderminin dış tabakası |
periderm n.
|
|
322 |
General |
dış tuvalet |
petty [dialect] [uk] n.
|
|
323 |
General |
dış görünüş |
physiognomy n.
|
|
324 |
General |
karakteristik dış hat |
physiognomy n.
|
|
325 |
General |
mahzenin dış girişi |
rollway n.
|
|
326 |
General |
dış görünüş |
scheme [obsolete] n.
|
|
327 |
General |
aldatıcı dış görünüm |
seeming n.
|
|
328 |
General |
(dış unsurlardan) bağımsızlık |
self-centration n.
|
|
329 |
General |
(dartta) merkezdeki dış çember |
semicenter n.
|
|
330 |
General |
dış dünyanın idrak edilmesini sağlayan yeti |
sensory faculty n.
|
|
331 |
General |
astarsız dış giyim eşyası |
shell n.
|
|
332 |
General |
gömleğin üzerine dış giysi giymeme |
shirtsleeve n.
|
|
333 |
General |
dış çap ölçüm aleti |
shot gauge n.
|
|
334 |
General |
belirgin dış hatlar |
silhouette n.
|
|
335 |
General |
ormancıların giydiği siyah yün bir dış kıyafet |
singlet [new zealand] n.
|
|
336 |
General |
süs amaçlı ayakkabının dış üst bölümüne dikilen deri parçası |
cuff n.
|
|
337 |
General |
koruyucu dış yapı |
cuirass n.
|
|
338 |
General |
dış yapı |
skilling n.
|
|
339 |
General |
dış yapı |
skeeling n.
|
|
340 |
General |
çanın dış kenarı |
skirt n.
|
|
341 |
General |
kişinin dış görünümü |
prosopon n.
|
|
342 |
General |
(bas davulun dış çerçevesine takılan) sabitleme klempi |
spur n.
|
|
343 |
General |
tahkimat üzerinde gerçekleştirilen dış çalışma |
spur [obsolete] n.
|
|
344 |
General |
dış bölgesi açılı bir kale düzeni |
star fort n.
|
|
345 |
General |
iplik sarma makinesine ait dış hareket |
stretch n.
|
|
346 |
General |
dış görünüş |
superfice [obsolete] n.
|
|
347 |
General |
balon içerisindeki gaz ile dış ortam arasındaki sıcaklık farkı |
superheat n.
|
|
348 |
General |
yukarı/dış tarafa yazılan şey |
superscription n.
|
|
349 |
General |
dış yapraklarını soymak (mısır başağının) |
husk v.
|
|
350 |
General |
dış dünyayla ilişkisini kesmek |
cut oneself off from outside world v.
|
|
351 |
General |
dış değer bulmak |
extrapolate v.
|
|
352 |
General |
dış dünyayla ilişkisini kesmek |
cut off from the outside world v.
|
|
353 |
General |
dış kabuğunu soymak |
epluchure v.
|
|
354 |
General |
soymak (kabuğunu/dış zarını) |
skin v.
|
|
355 |
General |
tüm yurtta yavru vatan ve dış temsilciliklerde törenlerle kutlanmak |
be celebrated throughout the country the foster-land and legations v.
|
|
356 |
General |
dış dünyayla ilişkisini kesmek |
detach oneself from society v.
|
|
357 |
General |
dış ticaret fazlası vermek |
have foreign trade surplus v.
|
|
358 |
General |
kurumsal firmalara dış ticaret danışmanlık hizmetleri vermek |
provide foreign trade consultancy services to corporate companies v.
|
|
359 |
General |
dış yüzeyini çıkartmak |
regrate v.
|
|
360 |
General |
(kabuk, dış kısım) çıkarmak |
unshale v.
|
|
361 |
General |
dış etmenlere bağlamak |
externalize v.
|
|
362 |
General |
dış etmenlere atfetmek |
externalize v.
|
|
363 |
General |
dış etmenlere bağlamak |
externalise v.
|
|
364 |
General |
dış etmenlere atfetmek |
externalise v.
|
|
365 |
General |
tekerleğin dış kaplamasını temizlemek |
wheel v.
|
|
366 |
General |
meyvenin ya da tohumun dış yapraklarını ya da kılıfını soymak |
dehusk v.
|
|
367 |
General |
dış yüzeyini kaplamak |
line v.
|
|
368 |
General |
en dış katmanı çıkarmak |
rind v.
|
|
369 |
General |
(şeklin dış çizgilerini) yansıtacak şekilde hareket etmek |
describe v.
|
|
370 |
General |
(teslim edilecek mesaj veya paketin) dış kısmına alıcının ismini ve adresini yazmak |
direct v.
|
|
371 |
General |
başka ülkeye (üretim, hizmet) dış kaynak sağlamak |
offshore v.
|
|
372 |
General |
dış mekan görüntüsünü kapatmak |
overpicture v.
|
|
373 |
General |
bina dış kaplamasını hava koşullarına ve izinsiz girişe karşı dayanıklı hale getirmek |
inclose v.
|
|
374 |
General |
(sürü, ırk) dış soylara kapatmak |
close v.
|
|
375 |
General |
(bir şeye) başka bir şeyin dış hatlarına uydurarak biçim vermek |
contour v.
|
|
376 |
General |
dış yüzey iç yüzey haline gelecek şekilde katlamak |
invaginate v.
|
|
377 |
General |
aldatıcı dış görünüm vermek |
daub [obsolete] v.
|
|
378 |
General |
(ağacı) dış kabuğunu halka şeklinde keserek öldürmek |
deaden v.
|
|
379 |
General |
dış tarafa doğru yönelmek |
flanch v.
|
|
380 |
General |
kaba dış kabuğunu çıkarmak |
scalp v.
|
|
381 |
General |
dış hatlarını belirginleştirmek |
sharpen v.
|
|
382 |
General |
(kitap sayfasının dış kenarlarına) noktalar şeklinde boya püskürtmek |
sprinkle v.
|
|
383 |
General |
dış merkezli |
eccentric adj.
|
|
384 |
General |
dış kenara ait |
peripheral adj.
|
|
385 |
General |
dış kaynaklı |
outside adj.
|
|
386 |
General |
dış kaynaklı |
exterior adj.
|
|
387 |
General |
dış dünyalardaki canlıları incelemeyle ilgili |
exobiological adj.
|
|
388 |
General |
dış yüzeye ait |
peripheral adj.
|
|
389 |
General |
dış nedenlerden kaynaklanan |
advenient adj.
|
|
390 |
General |
dış çember (ile ilgili) |
epicyclic adj.
|
|
391 |
General |
dış taraftaki |
outer adj.
|
|
392 |
General |
dış kaynaktan |
extrinsic adj.
|
|
393 |
General |
dış politika ile ilgili |
diplomatic adj.
|
|
394 |
General |
dış güdümlü |
extrinsic adj.
|
|
395 |
General |
içi, dış görünümünden daha geniş ve ferah olan |
tardis-like adj.
|
|
396 |
General |
dış merkezli |
noncircular adj.
|
|
397 |
General |
dış köşeleri yukarıya dönük (gözlük) |
harlequin adj.
|
|
398 |
General |
görüş alanının yanal olarak en dış sınırlarına kadar uzanan |
wraparound adj.
|
|
399 |
General |
dış müdahaleden etkilenmeyen |
hermetic adj.
|
|
400 |
General |
dış etkiye kapalı |
hermetic adj.
|
|
401 |
General |
dış amaçlı |
heterotelic adj.
|
|
402 |
General |
dış yaprakları olan |
hully adj.
|
|
403 |
General |
dış sinyallerle gösterilemeyen |
insignificative [obsolete] adj.
|
|
404 |
General |
kurumlara ve statükoya bağlılığından dış dünyaya uyamayan |
institutionalized adj.
|
|
405 |
General |
kurumlara ve statükoya bağlılığından dış dünyaya uyamayan |
institutionalised adj.
|
|
406 |
General |
dalgın ve dış dünyadan kopuk |
cloistered adj.
|
|
407 |
General |
dış deri oluşturmuş |
corticate adj.
|
|
408 |
General |
dış yüzeyi belli olmayan |
cutaway adj.
|
|
409 |
General |
dış güçlerce belirlenmeyen |
indeterminate adj.
|
|
410 |
General |
çevrili veya sınırlı bir şeyin dış hatlarına uyacak şekilde yapılmış |
contour adj.
|
|
411 |
General |
dış etkilere açık |
feeble adj.
|
|
412 |
General |
kuş gövdesinin dış kısmını örten tüylere ait |
pennaceous adj.
|
|
413 |
General |
kuşun dış tüylerine benzer |
pennaceous adj.
|
|
414 |
General |
(tüy) kuş gövdesinin dış kısmında bulunan |
pennaceous adj.
|
|
415 |
General |
dış dünyadan sakınılmış |
cocooned adj.
|
|
416 |
General |
dış kaynaklı gelişen |
foreign adj.
|
|
417 |
General |
eğrinin dış tarafına ait veya ilgili |
outside adj.
|
|
418 |
General |
bir eğrinin dış tarafına doğru olan |
outside adj.
|
|
419 |
General |
dönüşün dış tarafına ait veya ilgili |
outside adj.
|
|
420 |
General |
bir dönüşün dış tarafına doğru olan |
outside adj.
|
|
421 |
General |
dış tarafa erişim sağlayan |
outside adj.
|
|
422 |
General |
dış taraftaki |
outward adj.
|
|
423 |
General |
dış kaynaklı |
public adj.
|
|
424 |
General |
dış etkiden bağımsız |
self-centered adj.
|
|
425 |
General |
dış kuvvetten bağımsız |
self-centered adj.
|
|
426 |
General |
dış etkilerden bağımsız |
self-limited adj.
|
|
427 |
General |
gölgeli dış hatları bulunan (üç boyutlu şekil) |
silhouetted adj.
|
|
428 |
General |
arkasındaki parlak ışığın veya soluk renkli fonun oluşturduğu dış hatlara sahip (üç boyutlu şekil) |
silhouetted adj.
|
|
429 |
General |
sert dış tabakası olan |
crustaceous adj.
|
|
430 |
General |
dış kemik tabakasının altında yer alan |
subperiosteal adj.
|
|
431 |
General |
dış kemik tabakasının altında gelişen |
subperiosteal adj.
|
|
432 |
General |
dış tarafında kenar mahalle bulunan |
suburbed adj.
|
|
433 |
General |
dış görünüşe göre |
outwardly adv.
|
|
434 |
General |
dış beslek olarak |
heterotrophically adv.
|
|
435 |
General |
dış görünüşe bakılırsa |
on the face of it adv.
|
|
436 |
General |
ruhtan dış tezahüre doğru |
outward adv.
|
|
437 |
General |
zihinden dış tezahüre doğru |
outward adv.
|
|
438 |
General |
ruhtan dış tezahüre doğru |
outwards adv.
|
|
439 |
General |
zihinden dış tezahüre doğru |
outwards adv.
|
|
440 |
General |
dış hatlarına sıkıca oturarak |
snugly adv.
|
|
441 |
General |
-ın dış yüzeyinde |
on the exterior of prep.
|
|
442 |
General |
dış- |
extra- pref.
|
|
443 |
General |
dış anlamını veren bir ön ek |
praeter- pref.
|
|
Phrasals |
|
444 |
Phrasals |
dış hatlarını veya silüetini (kağıda) çizmek |
trace around something v.
|
|
445 |
Phrasals |
dış tabakasını soymak |
peel off v.
|
|
446 |
Phrasals |
dış tabakası kalkmak |
peel off v.
|
|
447 |
Phrasals |
dış tabakasını, kabuğunu, boyasını kaldırmak |
peel off v.
|
|
448 |
Phrasals |
dış katmanını çıkarmak/soymak |
peel off v.
|
|
449 |
Phrasals |
dış tabakasını soymak |
slough off v.
|
|
450 |
Phrasals |
dış tabakasından sıyrılmak |
slough off v.
|
|
451 |
Phrasals |
dış tabakasını dökmek/değiştirmek |
slough off v.
|
|
452 |
Phrasals |
dış tabakasını soymak |
sluff off v.
|
|
453 |
Phrasals |
dış tabakasından sıyrılmak |
sluff off v.
|
|
454 |
Phrasals |
dış tabakasını dökmek/değiştirmek |
sluff off v.
|
|
455 |
Phrasals |
dış görünüşünü, durumunu, ruh halini iyileştirmek |
pick up v.
|
|
456 |
Phrasals |
dış görünüşünü, durumunu, ruh halini düzeltmek |
pick up v.
|
|
457 |
Phrasals |
nesnenin dış yüzeyini nemli bez ile temizlemek |
wipe down v.
|
|
458 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) dış görünümüne göre/görüntüsüne bakarak/yüzeysel olarak değerlendirmek |
take (someone or something) at face value v.
|
|
Phrases |
|
459 |
Phrases |
dış görünüşe aldanma |
don't be put off by the outside appearance expr.
|
|
460 |
Phrases |
(birinin/bir şeyin) dış görünüşünden |
to look at (someone or something) expr.
|
|
461 |
Phrases |
(birinin/bir şeyin) dış görünüşüne dayanarak/bakarak |
to look at (someone or something) expr.
|
|
Proverb |
|
462 |
Proverb |
güzellik yalnızca dış görünüştedir |
beauty is only skin deep
|
|
463 |
Proverb |
insanları dış görünüşlerine göre yargılamayın |
pretty is as pretty does
|
|
464 |
Proverb |
insanları dış görünüşlerine göre yargılamayın |
handsome is as handsome does
|
|
465 |
Proverb |
kimseyi dış görünüşüne göre yargılama |
don't judge a book by its cover
|
|
466 |
Proverb |
kimseyi dış görünüşüne göre yargılama |
you can't tell a book by its cover
|
|
467 |
Proverb |
insanları dış görünüşleriyle yargılama |
never judge a book by its cover
|
|
468 |
Proverb |
dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak |
beauty is more than skin deep
|
|
469 |
Proverb |
mühim olan dış güzellik değil ruh güzelliği |
beauty is more than skin deep
|
|
470 |
Proverb |
güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir |
beauty is more than skin deep
|
|
471 |
Proverb |
sadece dış görünüşle güzel/iyi insan olunmaz |
beauty is more than skin deep
|
|
472 |
Proverb |
dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak |
beauty is only skin deep
|
|
473 |
Proverb |
güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir |
beauty is only skin deep
|
|
474 |
Proverb |
sadece dış görünüşle güzel/iyi insan olunmaz |
beauty is only skin deep
|
|
475 |
Proverb |
insanları dış görünüşlerine göre yargılamayın |
handsome is that handsome does
|
|
Colloquial |
|
476 |
Colloquial |
dış görünüşünden başka özelliği olmayan kişi |
face man n.
|
|
477 |
Colloquial |
dış görünüşü güzel olup karakteri olmayan kişi |
face man n.
|
|
478 |
Colloquial |
genellikle belçika ve hollanda'da dış mekanda yapılan şenlik ve panayır |
kirmess n.
|
|
479 |
Colloquial |
sadece dış görünüşü modern olan kimse |
mod poser n.
|
|
480 |
Colloquial |
sadece dış görünüşü modaya uygun olan kimse |
mod poser n.
|
|
481 |
Colloquial |
dış tuvalet |
the necessary n.
|
|
482 |
Colloquial |
dış etkilerin britanya kültürü ve kurumları için zararlı olduğunu düşünen kimse |
little englander n.
|
|
483 |
Colloquial |
dış görünüşü iyi |
well-turned-out adj.
|
|
484 |
Colloquial |
dış görünüş olarak |
to all appearances expr.
|
|
485 |
Colloquial |
dış görünüş olarak |
from all appearances expr.
|
|
Idioms |
|
486 |
Idioms |
dış kapının mandalı |
spare tire n.
|
|
487 |
Idioms |
dış görünüş |
street appeal n.
|
|
488 |
Idioms |
dış güzellik |
the body beautiful n.
|
|
489 |
Idioms |
dış kapının mandalı |
a fifth/third wheel n.
|
|
490 |
Idioms |
dış görünüş |
face value n.
|
|
491 |
Idioms |
dış görünüm |
face value n.
|
|
492 |
Idioms |
dış görünüş |
skin deep n.
|
|
493 |
Idioms |
zurnanın son deliği/dış kapının mandalı/evdeki yabancı |
a cuckoo in the nest n.
|
|
494 |
Idioms |
dış mekan |
the great outdoors n.
|
|
495 |
Idioms |
dış görünüşte yapılan değişiklik |
lipstick on a pig n.
|
|
496 |
Idioms |
erkeklerin dış görünüşe odaklanması |
male blindness n.
|
|
497 |
Idioms |
erkeklerin kadını insan olarak veya yalnız dış görünüş değil tüm özellikleriyle görmek konusundaki körlüğü |
male blindness n.
|
|
498 |
Idioms |
dış etmenlerden/başkalarından etkilenmeyen kimse |
(one's) own man n.
|
|
499 |
Idioms |
dış etmenlerden/başkalarından etkilenmeyen kimse |
(one's) own woman n.
|
|
500 |
Idioms |
dış etmenlerden/başkalarından etkilenmeyen kimse |
(one's) own person n.
|
|