dikilmek - Turkish English Dictionary

dikilmek

Meanings of "dikilmek" in English Turkish Dictionary : 15 result(s)

Turkish English
General
dikilmek stand on v.
Tom is standing on the table to change a lightbulb.
Tom ampulü değiştirmek için masanın üstünde dikiliyor.

More Sentences
dikilmek set up v.
A fund was launched to set up a monument in memory of the dead man.
Ölen adamın anısına bir anıt dikilmesi için bir fon oluşturuldu.

More Sentences
dikilmek be erected v.
An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher.
Ünlü filozofun onuruna muazzam bir anıt dikilmişti.

More Sentences
dikilmek stand v.
When I say, you get over there and stand and wait for that ugly mother.
Söylediğimde, oraya git ve dikilip o çirkin anayı bekle.

More Sentences
dikilmek erect v.
Sergeant Dan Anderson ordered a barricade erected around the police station.
Çavuş Dan Anderson polis karakolunun etrafına barikat dikilmesini emretti.

More Sentences
dikilmek be planted v.
Trees are planted along the street.
Cadde boyunca ağaçlar dikildi.

More Sentences
dikilmek stand up v.
dikilmek be sewn v.
dikilmek be fixed on v.
dikilmek stand upon v.
dikilmek stick up v.
dikilmek become erect v.
dikilmek be set up v.
dikilmek rise v.
Phrasals
dikilmek stick up v.

Meanings of "dikilmek" with other terms in English Turkish Dictionary : 48 result(s)

Turkish English
Common Usage
ayakta dikilmek stand v.
Any time he's at a party, he stands in a corner with his drink.
Ne zaman bir partiye gitse, elinde içkisiyle bir köşede ayakta dikilir.

More Sentences
General
başına dikilmek stand over somebody v.
başına dikilmek breathe down somebody's neck v.
dikilmek (göz) be fixed on v.
heykeli dikilmek one's statue to be erected v.
karşısına dikilmek stand against someone v.
karşısına dikilmek take a stand against v.
birinin önünde dikilmek plant oneself in front of someone v.
birinin karşısına dikilmek plant oneself in front of someone v.
bacakları iki yana açık dikilmek overstride v.
birdenbire dikilmek startle v.
bacakları ayrık şekilde dikilmek stride [obsolete] v.
Phrasals
(bina) tümüyle yapılmak/dikilmek/bitmek go up v.
meydan okurcasına dikilmek glower at v.
(akbaba gibi) birisinin tepesinde/tepesine dikilmek hover over someone v.
rakibin/bir zorluğun karşısına dikilmek go up v.
rakibin/bir zorluğun karşısına dikilmek go up against v.
bir şeyin başında durmak/tepesinde dikilmek keep on something v.
(birinin) tepesine dikilmek check up on (someone) v.
(birine/bir şeye) karşı durmak/dikilmek get up against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) karşısına dikilmek go up against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) tepesinde/yanında dikilmek hover around (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) tepesinde/yanında dikilmek hover over (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) tepesinde dikilmek poise over (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) başında durmak/dikilmek/beklemek poise over (someone or something) v.
Colloquial
tepesine dikilmek be on someone's back v.
ayağa dikilmek surface v.
Idioms
karşısına dikilmek bare (one's) breast v.
birinin tepesine dikilmek breathe down someone's neck v.
karşı dikilmek get up against v.
tepesine dikilmek breathe down someone's neck v.
boş boş durmak/dikilmek let the grass grow beneath (one's) feet v.
(birinin) tepesine dikilmek be on (one's) shoulder v.
(birinin) başına dikilmek be on (one's) shoulder v.
(birinin) ensesinde/tepesinde dikilmek be breathing down (one's) neck v.
birinin ensesinde/tepesinde dikilmek be breathing down someone's neck v.
birinin tepesinde dikilmek be on someone's shoulder v.
birinin başına dikilmek be on someone's shoulder v.
(birinin) ensesinde dikilmek breathe down (one's) neck v.
(birinin) tepesinde dikilmek breathe down (one's) neck v.
(birinin) başında dikilmek breathe down (one's) neck v.
tepesinde/başında dikilmek breathe down neck v.
birinin ensesinde dikilmek breathe down somebody's neck v.
birinin tepesinde dikilmek breathe down somebody's neck v.
birinin başında dikilmek breathe down somebody's neck v.
(birinin/bir şeyin) karşısına dikilmek take a stand against (someone or something) v.
Law
suç işleme amacıyla/niyetiyle boş boş dikilmek loiter with intent [obsolete] [uk] v.
Bookbindery
cilt makinesinin kitap bölümlerinin serildiği ve dikilmek üzere yerleştirildiği parçası saddle n.