|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
doğru |
truth n.
|
|
I have always been taught that you must always tell your friends the truth, that you must not withhold anything.
Bana her zaman arkadaşlarına doğruyu söylemen gerektiği, hiçbir şeyi saklamaman gerektiği öğretildi.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
doğru |
straight adj.
|
|
Let us tell Turkey straight, and we can dispense with this performance!
Türkiye'ye doğruyu söyleyelim ve bu gösteriden vazgeçelim!
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
doğru |
accurate adj.
|
|
That is vitally important to the accurate and reliable calculation of deficits.
Bu, açıkların doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplanması açısından hayati önem taşımaktadır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
doğru |
correct adj.
|
|
This is a different concept altogether and this is the correct word.
Bu tamamen farklı bir kavramdır ve doğru kelime de budur.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
doğru |
right adj.
|
|
We need to make that right path possible.
Bu doğru yolu mümkün kılmamız gerekiyor.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
doğru |
true adj.
|
|
From my own personal experience, the reverse is, in fact, true.
Kendi kişisel deneyimlerime göre, aslında bunun tersi doğrudur.
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
doğru |
true adj.
|
|
From my own personal experience, the reverse is, in fact, true.
Kendi kişisel deneyimlerime göre, aslında bunun tersi doğrudur.
More Sentences
|
8 |
General |
doğru |
direct adj.
|
|
It would be justified to direct more funds into the research of fusion energy than what the Commission is proposing.
Füzyon enerjisi araştırmalarına Komisyonun önerdiğinden daha fazla fon aktarılması doğru olacaktır.
More Sentences
|
9 |
General |
doğru |
fair adj.
|
|
It is fair to say that in each debate the news has been grimmer then in the preceding debate.
Her tartışmada haberlerin bir önceki tartışmadan daha kötü olduğunu söylemek doğru olacaktır.
More Sentences
|
10 |
General |
doğru |
sound adj.
|
|
I am of the opinion that it is a sound approach.
Bunun doğru bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim.
More Sentences
|
11 |
General |
doğru |
good adj.
|
|
Nor will there be a European code of good conduct for companies.
Şirketler için bir Avrupa doğru davranış kuralları da olmayacaktır.
More Sentences
|
12 |
General |
doğru |
truthful adj.
|
|
The text also highlights the crucial role of information, which should be clearer, more truthful and easy to understand.
Metinde ayrıca, daha açık, daha doğru ve anlaşılması kolay olması gereken bilgilerin hayati rolü vurgulanmaktadır.
More Sentences
|
13 |
General |
doğru |
exact adj.
|
|
These changes are necessary if we are to have the most exact statistics on GDP at our disposal without delay.
GSYİH ile ilgili en doğru istatistiklere gecikmeksizin ulaşabilmemiz için bu değişiklikler gereklidir.
More Sentences
|
14 |
General |
doğru |
precise adj.
|
|
Machine translations are not always precise.
Makine çevirileri her zaman doğru sonuç vermez.
More Sentences
|
15 |
General |
doğru |
correct adj.
|
|
This is a different concept altogether and this is the correct word.
Bu tamamen farklı bir kavramdır ve doğru kelime de budur.
More Sentences
|
16 |
General |
doğru |
right adj.
|
|
We need to make that right path possible.
Bu doğru yolu mümkün kılmamız gerekiyor.
More Sentences
|
17 |
General |
doğru |
proper adj.
|
|
The kids should know the proper way to wash their hands.
Çocuklar ellerini yıkamanın doğru yolunu bilmelidirler.
More Sentences
|
18 |
General |
doğru |
real adj.
|
|
Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
Artık tek yaptığı doğru düzgün yemekler yerine cips ve simit yemek.
More Sentences
|
19 |
General |
doğru |
ok adj.
|
|
When is it OK to tell lies?
Ne zaman yalan söylemek doğru olur?
More Sentences
|
20 |
General |
doğru |
okay adj.
|
|
It's never okay to do this.
Bunu yapmak hiçbir zaman doğru olmaz.
More Sentences
|
|
21 |
General |
doğru |
correctly adv.
|
|
You have correctly pointed out that you can receive two telephone calls.
İki telefon görüşmesi kabul edebileceğinizi doğru bir şekilde belirttiniz.
More Sentences
|
22 |
General |
doğru |
about adv.
|
|
There's something about him that just doesn't sit right with me.
Onda bana doğru gelmeyen bir şeyler var işte.
More Sentences
|
23 |
General |
doğru |
rightly adv.
|
|
It is a mission involving, if we have rightly understood, 500 men, including those in command.
Eğer doğru anlamışsak komuta kademesi de dahil olmak üzere 500 kişinin katıldığı bir görev bu.
More Sentences
|
24 |
General |
doğru |
towards adv.
|
|
It will be an important step on the path we are developing towards normal relations with Russia.
Rusya ile normal ilişkilere doğru geliştirmekte olduğumuz yolda önemli bir adım olacaktır.
More Sentences
|
25 |
General |
doğru |
through prep.
|
|
Tom walked through the village.
Tom köye doğru yürüdü.
More Sentences
|
26 |
General |
doğru |
for prep.
|
|
We are surely heading for a creative crisis in the Union.
Birlik içinde yaratıcı bir krize doğru ilerlediğimiz kesin.
More Sentences
|
Idioms |
|
27 |
Idioms |
doğru |
in the right expr.
|
|
The crucial thing, however, is that the right places be inspected and that they be inspected in the right way.
Ancak önemli olan doğru yerlerin denetlenmesi ve bunların doğru şekilde denetlenmesidir.
More Sentences
|
Speaking |
|
28 |
Speaking |
doğru |
all right expr.
|
|
The objectives of the CARDS programme were in fact all right.
CARDS programının hedefleri aslında doğruydu.
More Sentences
|
29 |
Speaking |
doğru |
that's right expr.
|
|
That's right, second intercostal space, midclavicular line.
Doğru, ikinci interkostal boşluk, midklaviküler çizgi.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
30 |
Trade/Economic |
doğru |
accurate adj.
|
|
That is vitally important to the accurate and reliable calculation of deficits.
Bu, açıkların doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplanması açısından hayati önem taşımaktadır.
More Sentences
|
31 |
Trade/Economic |
doğru |
proper adj.
|
|
The kids should know the proper way to wash their hands.
Çocuklar ellerini yıkamanın doğru yolunu bilmelidirler.
More Sentences
|
32 |
Trade/Economic |
doğru |
fair adj.
|
|
It is fair to say that in each debate the news has been grimmer then in the preceding debate.
Her tartışmada haberlerin bir önceki tartışmadan daha kötü olduğunu söylemek doğru olacaktır.
More Sentences
|
Law |
|
33 |
Law |
doğru |
correct adj.
|
|
This is a different concept altogether and this is the correct word.
Bu tamamen farklı bir kavramdır ve doğru kelime de budur.
More Sentences
|
Technical |
|
34 |
Technical |
doğru |
right adj.
|
|
We need to make that right path possible.
Bu doğru yolu mümkün kılmamız gerekiyor.
More Sentences
|
35 |
Technical |
doğru |
accurate adj.
|
|
That is vitally important to the accurate and reliable calculation of deficits.
Bu, açıkların doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplanması açısından hayati önem taşımaktadır.
More Sentences
|
36 |
Technical |
doğru |
exact adj.
|
|
These changes are necessary if we are to have the most exact statistics on GDP at our disposal without delay.
GSYİH ile ilgili en doğru istatistiklere gecikmeksizin ulaşabilmemiz için bu değişiklikler gereklidir.
More Sentences
|
37 |
Technical |
doğru |
straight adj.
|
|
Let us tell Turkey straight, and we can dispense with this performance!
Türkiye'ye doğruyu söyleyelim ve bu gösteriden vazgeçelim!
More Sentences
|
Automotive |
|
38 |
Automotive |
doğru |
accurate adj.
|
|
That is vitally important to the accurate and reliable calculation of deficits.
Bu, açıkların doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplanması açısından hayati önem taşımaktadır.
More Sentences
|
Math |
|
39 |
Math |
doğru |
line n.
|
|
Geometry is based on points, lines and planes.
Geometri noktalar, doğrular ve düzlemler üzerine kuruludur.
More Sentences
|
40 |
Math |
doğru |
straight line n.
|
|
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
More Sentences
|
|
Slang |
|
41 |
Slang |
doğru |
true that expr.
|
|
With regard to the structural deficit, it is true that the Stability Pact lays down nominal objectives.
Yapısal açıkla ilgili olarak, İstikrar Paktı'nın nominal hedefler ortaya koyduğu doğrudur.
More Sentences
|
General |
|
42 |
General |
doğru |
sooth n.
|
|
43 |
General |
doğru |
truer n.
|
|
44 |
General |
doğru |
beam n.
|
|
45 |
General |
doğru |
free of error n.
|
|
46 |
General |
doğru |
correction n.
|
|
47 |
General |
doğru |
unerring adj.
|
|
48 |
General |
doğru |
advisable adj.
|
|
49 |
General |
doğru |
even adj.
|
|
50 |
General |
doğru |
plumb adj.
|
|
51 |
General |
doğru |
attic adj.
|
|
52 |
General |
doğru |
upright adj.
|
|
53 |
General |
doğru |
straight forward adj.
|
|
54 |
General |
doğru |
valid adj.
|
|
55 |
General |
doğru |
upstanding adj.
|
|
56 |
General |
doğru |
guileless adj.
|
|
57 |
General |
doğru |
suitable adj.
|
|
58 |
General |
doğru |
perpendicular adj.
|
|
59 |
General |
doğru |
moral adj.
|
|
60 |
General |
doğru |
orthodox adj.
|
|
61 |
General |
doğru |
straightforward adj.
|
|
62 |
General |
doğru |
actual adj.
|
|
63 |
General |
doğru |
faithful adj.
|
|
64 |
General |
doğru |
sincere adj.
|
|
65 |
General |
doğru |
square adj.
|
|
66 |
General |
doğru |
righteous adj.
|
|
67 |
General |
doğru |
honest adj.
|
|
68 |
General |
doğru |
aboveboard adj.
|
|
69 |
General |
doğru |
authentic adj.
|
|
70 |
General |
doğru |
close adj.
|
|
71 |
General |
doğru |
straight-forward adj.
|
|
72 |
General |
doğru |
becoming adj.
|
|
73 |
General |
doğru |
erect adj.
|
|
74 |
General |
doğru |
fitting adj.
|
|
75 |
General |
doğru |
just adj.
|
|
76 |
General |
doğru |
mathematical adj.
|
|
77 |
General |
doğru |
well- adj.
|
|
78 |
General |
doğru |
veridic adj.
|
|
79 |
General |
doğru |
veridical adj.
|
|
80 |
General |
doğru |
rectitudinous adj.
|
|
|
81 |
General |
doğru |
earthy adj.
|
|
82 |
General |
doğru |
unguarded adj.
|
|
83 |
General |
doğru |
verray adj.
|
|
84 |
General |
doğru |
vertilinear adj.
|
|
85 |
General |
doğru |
wrongless adj.
|
|
86 |
General |
doğru |
hold [obsolete] adj.
|
|
87 |
General |
doğru |
o.k. adj.
|
|
88 |
General |
doğru |
richt [scotland] adj.
|
|
89 |
General |
doğru |
right-running adj.
|
|
90 |
General |
doğru |
rightwise adj.
|
|
91 |
General |
doğru |
dinky-di [australia] adj.
|
|
92 |
General |
doğru |
off adj.
|
|
93 |
General |
doğru |
precisive adj.
|
|
94 |
General |
doğru |
dead-on adj.
|
|
95 |
General |
doğru |
press [obsolete] adj.
|
|
96 |
General |
doğru |
on the square adj.
|
|
97 |
General |
doğru |
so adj.
|
|
98 |
General |
doğru |
soothful adj.
|
|
99 |
General |
doğru |
sothe adj.
|
|
100 |
General |
doğru |
starch adj.
|
|
101 |
General |
doğru |
straucht adj.
|
|
102 |
General |
doğru |
straught adj.
|
|
103 |
General |
doğru |
streight [obsolete] adj.
|
|
104 |
General |
doğru |
around adv.
|
|
105 |
General |
doğru |
on the square adv.
|
|
106 |
General |
doğru |
aright adv.
|
|
107 |
General |
doğru |
forthright adv.
|
|
108 |
General |
doğru |
on the beam adv.
|
|
109 |
General |
doğru |
on the level adv.
|
|
110 |
General |
doğru |
as well adv.
|
|
111 |
General |
doğru |
ok, ok interj.
|
|
Phrases |
|
112 |
Phrases |
doğru |
short and to the point expr.
|
|
113 |
Phrases |
doğru |
as sure as i'm sitting here expr.
|
|
Colloquial |
|
114 |
Colloquial |
doğru |
case n.
|
|
115 |
Colloquial |
doğru |
trilly adj.
|
|
116 |
Colloquial |
doğru |
juste adj.
|
|
117 |
Colloquial |
doğru |
yep interj.
|
|
118 |
Colloquial |
doğru |
on the level expr.
|
|
119 |
Colloquial |
doğru |
honest injun expr.
|
|
120 |
Colloquial |
doğru |
above board expr.
|
|
121 |
Colloquial |
doğru |
straight as a die expr.
|
|
122 |
Colloquial |
doğru |
pository expr.
|
|
123 |
Colloquial |
doğru |
I'll give you that exclam.
|
|
124 |
Colloquial |
doğru |
I give you that exclam.
|
|
125 |
Colloquial |
doğru |
no kidding exclam.
|
|
126 |
Colloquial |
doğru |
no lie exclam.
|
|
Idioms |
|
127 |
Idioms |
doğru |
straight goods n.
|
|
128 |
Idioms |
doğru |
according to cocker [uk] expr.
|
|
129 |
Idioms |
doğru |
according to gunter [us] expr.
|
|
130 |
Idioms |
doğru |
fair and square expr.
|
|
131 |
Idioms |
doğru |
in the bag expr.
|
|
132 |
Idioms |
doğru |
fair enough expr.
|
|
133 |
Idioms |
doğru |
on the gooch expr.
|
|
134 |
Idioms |
doğru |
that's about the size of it expr.
|
|
135 |
Idioms |
doğru |
on the up-and-up expr.
|
|
Speaking |
|
136 |
Speaking |
doğru |
it's for a fact expr.
|
|
Trade/Economic |
|
137 |
Trade/Economic |
doğru |
ray n.
|
|
138 |
Trade/Economic |
doğru |
just adj.
|
|
Technical |
|
139 |
Technical |
doğru |
erect adj.
|
|
Medical |
|
140 |
Medical |
doğru |
directus n.
|
|
Math |
|
141 |
Math |
doğru |
straight une n.
|
|
Archaic |
|
142 |
Archaic |
doğru |
germane adj.
|
|
Slang |
|
143 |
Slang |
doğru |
word interj.
|
|
144 |
Slang |
doğru |
deadset expr.
|
|
145 |
Slang |
doğru |
on the reezie expr.
|
|
146 |
Slang |
doğru |
str8 (straight) expr.
|
|
147 |
Slang |
doğru |
tru dat exclam.
|
|
148 |
Slang |
doğru |
true dat exclam.
|
|
British Slang |
|
149 |
British Slang |
doğru |
kosher adj.
|
|
150 |
British Slang |
doğru |
bang on expr.
|
|
Modern Slang |
|
151 |
Modern Slang |
doğru |
a buck fifty expr.
|
|
152 |
Modern Slang |
doğru |
aha exclam.
|
|
|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
doğru olmayan |
incorrect adj.
|
|
I believe your statement is incorrect.
İfadenizin doğru olmadığına inanıyorum.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
doğru düzgün |
decent adj.
|
|
He has not eaten a decent meal in a long time.
Uzun zamandır doğru düzgün bir yemek yemedi.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
doğru dürüst |
properly adv.
|
|
Peaceful means of solving the problems have not been properly explored, let alone exhausted.
Sorunları çözmenin barışçıl yolları, bırakın tüketilmeyi, doğru dürüst araştırılmamıştır bile.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
aşağıya doğru |
down adv.
|
|
We cannot run reconstruction from the top down as if it were a military campaign.
Yeniden yapılanmayı askeri bir harekat gibi yukarıdan aşağıya doğru yürütemeyiz.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
ileriye doğru |
forward adv.
|
|
It is an excellent step forward.
Bu ileriye doğru atılmış mükemmel bir adım.
More Sentences
|
General |
|
6 |
General |
doğru bir cevap |
a straight answer n.
|
|
I'd like a straight answer.
Doğru bir cevap istiyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
doğru olma |
right n.
|
|
I think it would not be right to vote on it immediately.
Bence bunu hemen oylamak doğru olmaz.
More Sentences
|
8 |
General |
sapma (doğru/doğal/normal olandan) |
aberration n.
|
|
I believe this to be an aberration.
Bunun bir sapma olduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
doğru yön |
right direction n.
|
|
The report before us points in the right direction.
Önümüzdeki rapor doğru yöne işaret etmektedir.
More Sentences
|
10 |
General |
doğru kullanım |
proper use n.
|
|
Nuclear power research and the issue of safety associated with its proper use are largely one and the same thing.
Nükleer enerji araştırmaları ve bunun doğru kullanımıyla ilgili güvenlik konusu büyük ölçüde bir ve aynı şeydir.
More Sentences
|
11 |
General |
doğru kullanım |
correct usage n.
|
|
Check out the following correct usage guide for the most convenient use of the Galaxy Buds Pro.
Galaxy Buds Pro'yu en rahat şekilde kullanmak için aşağıdaki doğru kullanım kılavuzuna göz atın.
More Sentences
|
12 |
General |
doğru cevap |
correct answer n.
|
|
Please mark the correct answer.
Lütfen doğru cevabı işaretleyiniz.
More Sentences
|
13 |
General |
doğru zaman |
right time n.
|
|
The Commission's proposal has come at exactly the right time.
Komisyonun önerisi tam da doğru zamanda geldi.
More Sentences
|
14 |
General |
doğru telaffuz |
correct pronunciation n.
|
|
This course will help you master correct pronunciation.
Bu kurs doğru telaffuzda ustalaşmanıza yardımcı olacak.
More Sentences
|
15 |
General |
doğru karar |
correct decision n.
|
|
It was the correct decision because it began to dry again.
Doğru karardı çünkü yeniden kurumaya başlamış.
More Sentences
|
16 |
General |
doğru boyut |
right size n.
|
|
It's the right size.
Bu doğru boyut.
More Sentences
|
17 |
General |
doğru seçim |
right choice n.
|
|
You have to make the right choice.
Doğru seçimi yapmalısın.
More Sentences
|
18 |
General |
doğru tercih |
right choice n.
|
|
I believe that this political choice is, without a doubt, the right choice.
Bu siyasi tercihin hiç şüphesiz doğru tercih olduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
19 |
General |
doğru sıra |
correct order n.
|
|
I believe that we are thus following the correct order.
Bu nedenle doğru sırayı takip ettiğimize inanıyorum.
More Sentences
|
20 |
General |
doğru miktar |
correct amount n.
|
|
For Amendment 589, budget line B5-3111, the correct amount is EUR 300.000.
Değişiklik 589, bütçe kalemi B5-3111 için doğru miktar 300.000 Avro'dur.
More Sentences
|
21 |
General |
doğru bulmamak |
disapprove of v.
|
|
I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.
Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.
More Sentences
|
22 |
General |
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) |
yield v.
|
|
The EU will then have to yield to the terms imposed by Poland, the last country to resist acceptance.
Bu durumda AB, kabul etmemekte direnen son ülke olan Polonya'nın dayattığı şartlara boyun eğmek zorunda kalacaktır.
More Sentences
|
23 |
General |
doğru çıkmak |
come true v.
|
|
His predictions have come true.
Tahminleri doğru çıktı.
More Sentences
|
24 |
General |
doğru tahmin etmek |
guess right v.
|
|
You guessed right.
Doğru tahmin ettiniz.
More Sentences
|
25 |
General |
doğru çıkmak |
come out right v.
|
|
That didn't come out right.
O doğru çıkmadı.
More Sentences
|
26 |
General |
geriye doğru saymak |
count backwards v.
|
|
You have to count backwards in order to reach this 1% threshold.
Bu %1'lik eşiğe ulaşmak için geriye doğru saymanız gerekir.
More Sentences
|
Common Usage |
|
27 |
Common Usage |
doğru yoldan sapmak |
warp v.
|
|
28 |
Common Usage |
geriye doğru giden |
retrograde adj.
|
|
29 |
Common Usage |
direği kıça doğru eğik görünen (tekne) |
rakish adj.
|
|
30 |
Common Usage |
geriye doğru yapılan |
backward adj.
|
|
31 |
Common Usage |
içe doğru |
inward adv.
|
|
32 |
Common Usage |
batıya doğru |
west adv.
|
|
33 |
Common Usage |
doğru düzgün bir şekilde |
fittingly adv.
|
|
34 |
Common Usage |
ile doğru orantılı olarak |
in direct proportion to prep.
|
|
General |
|
35 |
General |
havaya doğru vurulmuş top |
lob n.
|
|
36 |
General |
ileriye doğru olma |
forwardness n.
|
|
37 |
General |
karanın denize doğru çıkıntısı |
ness n.
|
|
38 |
General |
güney amerika'da and dağları'ndan atlas okyanusu'na doğru esen sert, soğuk rüzgar |
pampero n.
|
|
39 |
General |
içe doğru büyümekte olan |
ingrownness n.
|
|
40 |
General |
doğru sözlülük |
truthfulness n.
|
|
41 |
General |
ileri doğru izleme |
forward trace n.
|
|
42 |
General |
doğru olmayan bir şekilde kullanma |
abuse n.
|
|
43 |
General |
aşağıya doğru olma |
downrightness n.
|
|
44 |
General |
birinin doğru yoldan sapmasına sebep olabilen şey |
temptation n.
|
|
45 |
General |
havanın belli bir yere doğru yer değiştirmesi |
current n.
|
|
46 |
General |
düşey doğru |
vertical line n.
|
|
47 |
General |
bir alçak basınç alanına dönerek ve içe doğru hareket eden rüzgarlı alan |
cyclone n.
|
|
48 |
General |
bir tarafa doğru hareket etme |
lateroduction n.
|
|
49 |
General |
doğru varsayılan kanıtsız önerme |
postulate n.
|
|
50 |
General |
doğru yoldan ayırma |
perversion of n.
|
|
51 |
General |
doğru akım |
continuous current n.
|
|
52 |
General |
doğru gidiş |
directness n.
|
|
53 |
General |
doğru yol |
true path n.
|
|
54 |
General |
geriye doğru maskeleme |
backmasking n.
|
|
55 |
General |
doğru çeviri |
correct translation n.
|
|
56 |
General |
birdenbire arkaya doğru savurma (tepki olarak başını) |
toss n.
|
|
57 |
General |
geriye doğru sayma |
countdown n.
|
|
58 |
General |
aşağıya doğru akım |
downdraft n.
|
|
59 |
General |
iyiye doğru gitme |
upturn n.
|
|
60 |
General |
tam doğru olmama |
inexactness n.
|
|
61 |
General |
yukarı doğru göç |
ascent n.
|
|
62 |
General |
diğerlerinden farklı bir yöne doğru uzamış saç kümesi |
cowlick n.
|
|
63 |
General |
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çareye başvurma |
expedience n.
|
|
64 |
General |
bir devletin bir başka devletin topraklarının içine doğru girinti yapan toprak şeridi |
panhandle n.
|
|
65 |
General |
karadan denize doğru esen rüzgar |
land breeze n.
|
|
66 |
General |
ileri doğru uzanan dar kara parçası |
panhandle n.
|
|
67 |
General |
ekvatoryal karşı akıntının orta afrika'nın kuzeybatı kıyısı boyunca güneye doğru akan uzantısı |
guinea current n.
|
|
68 |
General |
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çare |
expedient n.
|
|
69 |
General |
ileriye doğru iki tane ucu olan ve kolu söküp takılabilen ütü |
sadiron n.
|
|
70 |
General |
doğru bulmama |
disapproval n.
|
|
71 |
General |
doğru yoldan ayrılma |
depravity n.
|
|
72 |
General |
dışa doğru dönmüş olma |
eversion n.
|
|
73 |
General |
aşağıya doğru aslılı olma durumu |
pendulousness n.
|
|
74 |
General |
doğru çizgi |
line n.
|
|
75 |
General |
ölçekdeş doğru parçası |
commensurable line segment n.
|
|
76 |
General |
aşağı doğru yönelen eğilim |
downtrend n.
|
|
77 |
General |
doğuya doğru inşa etme |
orientation n.
|
|
78 |
General |
bir organın dışa doğru dönmesi |
extorsion n.
|
|
79 |
General |
yukarı doğru kuyruk çekme (yazı) |
upstroke n.
|
|
80 |
General |
doğru kullanım |
fair use n.
|
|
81 |
General |
doğru düşünüp karar verme yetisi |
judgment n.
|
|
82 |
General |
kalelerde dışarıya doğru üçgen oluşturacak şekilde inşa edilen siperler |
ravelin n.
|
|
83 |
General |
doğru kullanış |
correct usage n.
|
|
84 |
General |
ileriye doğru sürme |
propulsion n.
|
|
85 |
General |
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk |
chimbly n.
|
|
86 |
General |
fikir veya ruhun derinliğine doğru |
inward n.
|
|
87 |
General |
içine doğru çekme |
ensheathing n.
|
|
88 |
General |
geriye doğru işleme (hukuk) |
retroaction n.
|
|
89 |
General |
suyun yana doğru akması |
interflow n.
|
|
90 |
General |
doğru yol |
the right way n.
|
|
91 |
General |
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi |
anticyclone n.
|
|
92 |
General |
ileriye doğru hareket |
forward motion n.
|
|
93 |
General |
ahlakça doğru olan şey |
right n.
|
|
94 |
General |
uçurtmaya geriye doğru eğim vermek için kullanılan ip |
bowline n.
|
|
95 |
General |
doğru hat |
straight line n.
|
|
96 |
General |
doğru yoldan ayrılma |
estraying n.
|
|
97 |
General |
doğru olmadığını kanıtlama |
negation n.
|
|
98 |
General |
geriye doğru olma |
backwardness n.
|
|
99 |
General |
güneye doğru |
southwards n.
|
|
100 |
General |
doğru yoldan sapma |
swerve n.
|
|
101 |
General |
mantıkla çelişen ama doğru olan söz |
paradox n.
|
|
102 |
General |
fransa'nın güneyinden ve rhone ırmağı vadisinden akdeniz'e doğru esen serin kuzey rüzgarı |
mistral n.
|
|
103 |
General |
tavanı arkaya doğru alçalan ve arkada koltuk alanı sınırlı olan araba |
coupe n.
|
|
104 |
General |
doğru açı |
straight angle n.
|
|
105 |
General |
başarıya doğru ilerleyen kimse |
rising star n.
|
|
106 |
General |
erkeklerde kulakların kenarında yüze doğru büyüyen saç |
sideburn n.
|
|
107 |
General |
yanlış doğru cetveli |
erratum n.
|
|
108 |
General |
dik doğru |
vertical line n.
|
|
109 |
General |
doğru işareti |
tick n.
|
|
110 |
General |
yatay doğru |
horizontal line n.
|
|
111 |
General |
yukarıya doğru eğilim |
upward trend n.
|
|
112 |
General |
yukarıya doğru giden eğri |
upward sloping curve n.
|
|
113 |
General |
yukarıya doğru baskı |
upward pressure n.
|
|
114 |
General |
içe doğru |
inset n.
|
|
115 |
General |
yukarıdan gelen darbeyle ileriye doğru atılan top |
topspin n.
|
|
116 |
General |
doğru olmadığını kanıtlama |
negations n.
|
|
117 |
General |
kuzeye doğru katedilen mesafe |
northing n.
|
|
118 |
General |
kuzeye doğru alınan yol |
northing n.
|
|
119 |
General |
garaja doğru giden araba yolu |
garage drive n.
|
|
120 |
General |
garaja doğru giden araba yolu |
driveway n.
|
|
121 |
General |
doğru tercüme |
correct translation n.
|
|
122 |
General |
yanlış doğru tablosu |
corrigenda n.
|
|
123 |
General |
doğru ayar |
accurate adjustment n.
|
|
124 |
General |
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş |
buckteeth n.
|
|
125 |
General |
yana doğru hareket etme (araç) |
understeering n.
|
|
126 |
General |
yana doğru hareket eden (araç) |
understeering n.
|
|
127 |
General |
insanların yüksek bir yerden aşağıya doğru atladıkları ve esnek bir halatla yukarı çekildikleri bir etkinlik |
bungee jumping n.
|
|
128 |
General |
yerinde ve doğru karar alma |
acumen n.
|
|
129 |
General |
geometride bir kavisin iki ucu arasına çekilen doğru çizgi |
subtend n.
|
|
130 |
General |
aşağıya doğru yanma |
downward combustion n.
|
|
131 |
General |
geriye doğru silme |
erasing backspace n.
|
|
132 |
General |
doğru olmayan |
erroneous n.
|
|
133 |
General |
doğru-uzay |
linear space n.
|
|
134 |
General |
doğru olmama |
inaccuracy n.
|
|
135 |
General |
doğru kabul etme |
credence n.
|
|
136 |
General |
doğru yoldan saptırma |
debauch n.
|
|
137 |
General |
doğru yoldan saptırma |
corruption n.
|
|
138 |
General |
noktalı doğru |
dotted line n.
|
|
139 |
General |
doğru bileşim |
right combination n.
|
|
140 |
General |
doğru birliktelik |
right combination n.
|
|
141 |
General |
doğru kombinasyon |
right combination n.
|
|
142 |
General |
dışarıya doğru akış |
outward flow n.
|
|
143 |
General |
uca doğru incelme |
taper n.
|
|
144 |
General |
içe doğru yatıklık |
toe-in n.
|
|
145 |
General |
doğru hareket |
correct etiquette n.
|
|
146 |
General |
yukarıya doğru yanlılık |
upward bias n.
|
|
147 |
General |
doğru kullanma |
correct usage n.
|
|
148 |
General |
gerçek ve doğru görünüm |
true and fair view n.
|
|
149 |
General |
doğru değerleme |
proper evaluation n.
|
|
150 |
General |
doğru ve yanlış anlayışı |
sense of right and wrong n.
|
|
151 |
General |
özellikle maratoncuların yarışın sonuna doğru hissettikleri aşırı endorfin salgılanmasından kaynaklanan coşku hali |
runner's high n.
|
|
152 |
General |
doğru işlev |
correct function n.
|
|
153 |
General |
ileriye doğru büyük bir adım |
a major step forward n.
|
|
154 |
General |
doğru zamanlama |
right timing n.
|
|
155 |
General |
doğru ifade |
correct expression n.
|
|
156 |
General |
doğru anlatım |
correct expression n.
|
|
157 |
General |
doğru çalışan bir şeyi düzeltmeye çalışıp bozma |
incorrection n.
|
|
158 |
General |
doğru zamanda olma/gerçekleşme |
temporarity n.
|
|
159 |
General |
doğru kullanım |
correct use n.
|
|
160 |
General |
doğru davranış |
correct behavior n.
|
|
161 |
General |
dışarı doğru fazlasıyla çıkıntılı göz |
bulging eye n.
|
|
162 |
General |
doğru sonuç |
correct result n.
|
|
163 |
General |
doğru tahmin |
correct guess n.
|
|
164 |
General |
alından geriye doğru taranan saç (kümesi) |
quiff n.
|
|
165 |
General |
erkeklerde saçları arkaya doğru tarama stili |
pompadour n.
|
|
166 |
General |
doğru yol |
as-sirat al-mustaqim (the straight path) n.
|
|
167 |
General |
doğru boyut |
correct size n.
|
|
168 |
General |
uygun/doğru olan hareket |
proper action n.
|
|
169 |
General |
dışa doğru cepleşme |
outpocketing n.
|
|
170 |
General |
öne doğru çıkıntı yapma |
outpocketing n.
|
|
171 |
General |
doğru bir seçim |
a correct choice n.
|
|
172 |
General |
doğru yol |
the true path n.
|
|
173 |
General |
daha küçükten daha büyüğe doğru olan akıl yürütme biçimi |
a minore ad maius argument n.
|
|
174 |
General |
doğru eylem |
orthopraxy n.
|
|
175 |
General |
doğru davranış |
orthopraxy n.
|
|
176 |
General |
doğru davranış |
proper behavior n.
|
|
177 |
General |
doğru yanlış tipi sorular |
true-false questions n.
|
|
178 |
General |
saçı kabartmak için arkaya doğru tarama |
backcombing n.
|
|
179 |
General |
geriye doğru kayma |
backsliding n.
|
|
180 |
General |
örümceğin ağ ile aşağıya doğru inmesi |
abseiling n.
|
|
181 |
General |
örümceğin ağ ile aşağıya doğru sallanması |
abseiling n.
|
|
182 |
General |
yanlış doğru cetveli |
corrigenda n.
|
|
183 |
General |
doğru güzergah |
right route n.
|
|
184 |
General |
aşağıya doğru akım |
downdraught n.
|
|
185 |
General |
doğru kişi |
right person n.
|
|
186 |
General |
afetlerde doğru hareket tarzı |
proper course of action in disasters n.
|
|
187 |
General |
doğru hareket tarzı |
proper course of action n.
|
|
188 |
General |
doğru/mantıklı değerlendirme |
sound judgement n.
|
|
189 |
General |
aşağı doğru kıvrılmış dudak |
downturned mouth n.
|
|
190 |
General |
yukarıya doğru akım |
upwash n.
|
|
191 |
General |
yukarı (doğru olan) hava akımı |
upwash n.
|
|
192 |
General |
yaklaşan havanın yukarı doğru hareketi |
upwash n.
|
|
193 |
General |
doğru haber |
accurate news n.
|
|
194 |
General |
doğru haber |
true news n.
|
|
195 |
General |
doğru tanımlama |
accurate description n.
|
|
196 |
General |
doğru çeviri |
accurate translation n.
|
|
197 |
General |
doğru tercüme |
accurate translation n.
|
|
198 |
General |
doğru kişi |
the right person n.
|
|
199 |
General |
doğru insan |
the right person n.
|
|
200 |
General |
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi |
curtsey n.
|
|
201 |
General |
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi |
courtesy n.
|
|
202 |
General |
kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selam verme hareketi |
curtsy n.
|
|
203 |
General |
doğru miktar |
correct quantity n.
|
|
204 |
General |
doğru miktar |
right quantity n.
|
|
205 |
General |
doğru bilinen yanlışlar |
false facts n.
|
|
206 |
General |
Doğru tahmin |
accurate forecast n.
|
|
207 |
General |
sahara çölünden kanarya adalarına doğru esen toz fırtınası |
calima n.
|
|
208 |
General |
uzun, arkadan yukarı doğru kavis yapan bisiklet koltuğu |
banana seat n.
|
|
209 |
General |
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması |
courbette n.
|
|
210 |
General |
doğru fırsat |
right occasion n.
|
|
211 |
General |
ileriye doğru sürme |
actuation n.
|
|
212 |
General |
bir şeye doğru yuvarlanma |
advolution n.
|
|
213 |
General |
bir şeye doğru akma |
adfluxion [obsolete] n.
|
|
214 |
General |
doğru kabul etme |
acceptance n.
|
|
215 |
General |
doğru kabul etme |
acceptation n.
|
|
216 |
General |
bir bacağı göğse doğru çekip diğer bacağı uzatıp bedeni hafifçe geriye yaslayarak yapılan bir su atlayışı |
can opener n.
|
|
217 |
General |
suya dizlerden birini karına doğru çekerek atlama |
can opener n.
|
|
218 |
General |
şarabın, kadehin kenarından aşağıya doğru bıraktığı iz |
tears of wine n.
|
|
219 |
General |
köpeklerin avının üzerine doğru uluyup havlaması |
abay n.
|
|
220 |
General |
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı |
rattail n.
|
|
221 |
General |
geri kalanı kısa kesilmiş saçın enseye doğru sarkan uzun ince tutamı |
rat-tail n.
|
|
222 |
General |
varılan sonucu doğru varsayıp kanıt için geriye dönük muhakeme etme |
reasoning backward n.
|
|
223 |
General |
merkeze doğru eğilimli olma |
centripetence n.
|
|
224 |
General |
merkeze doğru hareket |
centripetence n.
|
|
225 |
General |
merkeze doğru eğilimli olma |
centripetency n.
|
|
226 |
General |
merkeze doğru hareket |
centripetency n.
|
|
227 |
General |
doğru karar alma |
rectitude n.
|
|
228 |
General |
doğru prosedür |
rectitude n.
|
|
229 |
General |
uca doğru incelme |
tapering off n.
|
|
230 |
General |
omzunun üstünden arkaya doğru bakan (hayvan şeklinde arma figürü) |
reguardant n.
|
|
231 |
General |
yana doğru yapılan dans hareketi |
chassé n.
|
|
232 |
General |
doğru olmayan şey |
nonfact n.
|
|
233 |
General |
kuzeye doğru olma |
northerliness n.
|
|
234 |
General |
doğru ve yanlış arasındaki ayrımların doğal doğal olgular temelinde yapılabileceğini savunan bir etik görüş |
naturalism n.
|
|
235 |
General |
ahlaki açıdan doğru olan şeyler |
the good n.
|
|
236 |
General |
doğru şekilde hizalama |
true n.
|
|
237 |
General |
doğru şekilde hizalanma |
true n.
|
|
238 |
General |
doğru konumda olma |
trueness n.
|
|
239 |
General |
tabanına doğru daralan su bardağı |
tumbler cup n.
|
|
240 |
General |
atın ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmesi |
two-track n.
|
|
241 |
General |
yere doğru eğilme |
bending down n.
|
|
242 |
General |
değerlerden ve doğru yoldan sapma |
deviation from values and the true path n.
|
|
243 |
General |
iş mektubunda selamlamanın üstüne yerleştirilip mektubu doğru birime yönlendiren satır |
attention line n.
|
|
244 |
General |
iyiye doğru değişim |
easing n.
|
|
245 |
General |
iyiye doğru gelişim |
easing n.
|
|
246 |
General |
son derece doğru olma |
ultraprecision n.
|
|
247 |
General |
dışarı doğru akış |
effluxion n.
|
|
248 |
General |
doğru olmama |
unaccurateness n.
|
|
249 |
General |
baldırdaki kalınlığın bileğe doğru devam etmesi |
cankle n.
|
|
250 |
General |
sağ kolunu yukarı kaldırıp elini ileri doğru uzatarak verilen selam |
sieg heil n.
|
|
251 |
General |
doğru karar verme yeteneği |
judgement n.
|
|
252 |
General |
doğru karar verme yeteneği |
judgment n.
|
|
253 |
General |
doğru parçasının iki ucundan her biri |
endpoint n.
|
|
254 |
General |
(doğru yoldan) sapma |
lapse n.
|
|
255 |
General |
omuzdan bele doğru çaprazlama takılan bir kemer |
bandolier [obsolete] n.
|
|
256 |
General |
dışarı doğru sürünme |
ereptation n.
|
|
257 |
General |
doğru yoldan saptırmaya çalışmayan |
untempter n.
|
|
258 |
General |
doğru olmayan şey |
untruism n.
|
|
259 |
General |
doğru olmayan şey |
untruthfulness n.
|
|
260 |
General |
doğru olmama |
unveracity n.
|
|
261 |
General |
yukarıya doğru giden eğri |
upcurve n.
|
|
262 |
General |
yukarıya doğru olan kavis |
upcurve n.
|
|
263 |
General |
yukarı doğru büyüyen şeyler |
upgrowings n.
|
|
264 |
General |
yukarı doğru olan akış |
upgush n.
|
|
265 |
General |
postanın doğru ve hızlı şekilde iletilmesi için kullanılan dokuz basamaklı bir zip kodu |
zip + 4 n.
|
|
266 |
General |
doğru ve dürüst kimse |
zaddik n.
|
|
267 |
General |
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz |
bathtub n.
|
|
268 |
General |
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz |
sitzmark n.
|
|
269 |
General |
at nalındaki yukarı doğru çıkıntı |
beak n.
|
|
270 |
General |
doğru his |
eupathy n.
|
|
271 |
General |
(kumaş) doğru yüz |
face n.
|
|
272 |
General |
doğru anlam |
value n.
|
|
273 |
General |
doğru görünen şey |
verisimilitude n.
|
|
274 |
General |
atın yana doğru giderken bir merkezin etrafında döndüğü bir yürüyüş şekli |
volt n.
|
|
275 |
General |
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği daire |
volt n.
|
|
276 |
General |
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği dairenin bulunduğu zemin |
volt n.
|
|
277 |
General |
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen |
blaze n.
|
|
278 |
General |
birbirlerine doğru yaklaştırıldıklarında bir nesneye istenen şekli veren veya bir objenin üzerine istenen damgayı basan kesme veya şekillendirme aleti çifti |
matrix n.
|
|
279 |
General |
ipi dokuma tezgahına doğru çözmeye yarayan bir cihaz |
let-off n.
|
|
280 |
General |
yukarıya doğru hareket |
levation n.
|
|
281 |
General |
doğru ve gerçek olma |
mark n.
|
|
282 |
General |
tam olarak doğru olmayan şey |
half-lie n.
|
|
283 |
General |
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar |
wing tip n.
|
|
284 |
General |
ayakkabı üzerindeki burundan başlayıp yanlardan arkaya doğru uzanan delikli kısımlar |
wingtip n.
|
|
285 |
General |
kapının sağa veya sola doğru açılma özelliği |
hand n.
|
|
286 |
General |
aşağı doğru meyil |
hang n.
|
|
287 |
General |
aşağı doğru kıvrıklık |
hang n.
|
|
288 |
General |
aşağı doğru düşüş |
hang n.
|
|
289 |
General |
aşağı doğru eğim |
hanging n.
|
|
290 |
General |
doğru tanımın ortaya koyduğu şey |
meaning in intension n.
|
|
291 |
General |
şifa çemberi ile ilişkili olarak taşları dört yöne doğru özel bir desen oluşturacak şekilde dizerek inşa edilen taş anıt |
medicine-wheel n.
|
|
292 |
General |
doğru meslek |
medium n.
|
|
293 |
General |
doğru ifade aracı |
medium n.
|
|
294 |
General |
doğru cevapları hızlı şekilde verme yetisiyle ölçülen zeka |
mental quickness n.
|
|
295 |
General |
kadının şapkasına asılı olup sırtına doğru sarkan tül |
fall n.
|
|
296 |
General |
öne doğru hareket |
head n.
|
|
297 |
General |
merkeze doğru eğimli zemin yüzeyi |
bowl n.
|
|
298 |
General |
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı |
branle n.
|
|
299 |
General |
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı |
bransle n.
|
|
300 |
General |
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan denge adımı |
brawl n.
|
|
301 |
General |
fransız kökenli eşli dansta saat yönünde yana doğru atılan bir denge adımı |
brawl n.
|
|
302 |
General |
geriye doğru eğilen bir dansçının vücuduyla oluşturduğu kemer |
bridge n.
|
|
303 |
General |
zirveye doğru güçlenerek ilerleme |
build n.
|
|
304 |
General |
doğru eylem |
high road n.
|
|
305 |
General |
doğru ancak hoş karşılanmayan açıklama |
home truth n.
|
|
306 |
General |
değerini doğru dürüst anlayamama |
misappreciation n.
|
|
307 |
General |
(bir şeyi) doğru veya tümüyle anlayamama |
misappreciation n.
|
|
308 |
General |
alın borusunun tepesinden başlayıp arka aksa doğru uzanan bir çift küçük yan borudan oluşan bir bisiklet kasası |
mixte n.
|
|
309 |
General |
doğru davranış ilkelerine uyma |
morality n.
|
|
310 |
General |
doğru-yanlış çatışmasını içerip ahlaki ders çıkarılabilecek şey |
morality play n.
|
|
311 |
General |
(kemik) doğru pozisyonuna geri gelme |
reposition n.
|
|
312 |
General |
öne doğru çıkık diş |
gagtooth [obsolete] n.
|
|
313 |
General |
(tepedeki taşlar) aşağıya doğru yuvarlanma |
hurl [scotland] n.
|
|
314 |
General |
(eskrimde olduğu gibi) ileri doğru ani hamle |
lunger n.
|
|
315 |
General |
ileri doğru ani sıçrayış |
lunger n.
|
|
316 |
General |
doğru bir çözümü olduğu söylenen kafa karıştırıcı sorun |
mystifier n.
|
|
317 |
General |
aşağı doğru çıkıntı yapan su altındaki bir buz kütlesi |
bummock n.
|
|
318 |
General |
kalçalarını hızla öne doğru itme |
bump n.
|
|
319 |
General |
(koloni döneminde) üst katı alt katına göre öne doğru çıkık olan ev |
garrison house n.
|
|
320 |
General |
(krikette) topun yönünü bacak tarafına doğru değiştirmek için eğik sopa ile yapılan vuruş |
glance n.
|
|
321 |
General |
doğru ahlaktan sapma |
obliquation n.
|
|
322 |
General |
doğru izah |
right n.
|
|
323 |
General |
doğru yorumlama |
right n.
|
|
324 |
General |
sağa doğru 180 derece dönme |
rightabout n.
|
|
325 |
General |
doğru eylem |
righteousness [obsolete] n.
|
|
326 |
General |
doğru tutum |
righteousness [obsolete] n.
|
|
327 |
General |
doğru nitelik |
righteousness [obsolete] n.
|
|
328 |
General |
doğru davranış |
righteousness [obsolete] n.
|
|
329 |
General |
gözü dışarı doğru çıkarma |
goggle n.
|
|
330 |
General |
yukarı doğru v şeklini alan ip merdiven |
haul-up n.
|
|
331 |
General |
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü |
chimb n.
|
|
332 |
General |
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü |
chime n.
|
|
333 |
General |
fıçı çıtalarının çerçeveye doğru uzanan bölümü |
chine n.
|
|
334 |
General |
kibar toplum tarafından doğru bulunan davranış standartları |
decencies n.
|
|
335 |
General |
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç |
decentralization [us] n.
|
|
336 |
General |
nüfusun ve sanayinin şehirden kırsala doğru kaydığı sosyal süreç |
decentralisation [uk] n.
|
|
337 |
General |
değişmez ve kati şekilde bir sona doğru gitme |
determination n.
|
|
338 |
General |
dil bilgisi kurallarının doğru kullanımına dikkat etme |
grammarianism n.
|
|
339 |
General |
ava doğru ateş etme |
gunning n.
|
|
340 |
General |
yukarı doğru hareket |
heave n.
|
|
341 |
General |
test setindeki tahmini doğru cevap |
hit n.
|
|
342 |
General |
kısa, öz ve doğru ifade |
one-liner n.
|
|
343 |
General |
alından yukarı doğru taranmış saç |
roach n.
|
|
344 |
General |
şakaktan yukarı doğru taranmış saç |
roach n.
|
|
345 |
General |
deniz uçağının arkaya ve yukarı doğru attırdığı su tabakası |
roach n.
|
|
346 |
General |
harekete geçmek için doğru zamanı belirlemeyi amaçlayan fal |
chronomancy n.
|
|
347 |
General |
-e doğru savurma |
illision n.
|
|
348 |
General |
'-e doğru vurma |
illision n.
|
|
349 |
General |
içe doğru patlama |
implosion n.
|
|
350 |
General |
doğru olmama |
dishonesty n.
|
|
351 |
General |
tam doğru olmama |
inexactitude n.
|
|
352 |
General |
kelimelerin harflerini doğru söyleme yarışması |
bee n.
|
|
353 |
General |
doğru yolu kaybetmiş olma |
benightment n.
|
|
354 |
General |
yukarı doğru eğim |
cock n.
|
|
355 |
General |
genel ilke veya nedenlerden özele doğru akıl yürütme |
composition [obsolete] n.
|
|
356 |
General |
kütüklerin değirmene doğru akış yönünde ilerletilmesi |
drive n.
|
|
357 |
General |
belirli bir yere, nesneye doğru sürme |
drive-by n.
|
|
358 |
General |
aşağı doğru dökülme |
downpour n.
|
|
359 |
General |
aşağı doğru akma |
downpour n.
|
|
360 |
General |
geriye doğru acele etme |
downrush n.
|
|
361 |
General |
aşağı doğru hareket |
downshift n.
|
|
362 |
General |
aşağı doğru sallama |
downswing n.
|
|
363 |
General |
golf sopasını ileri ve aşağı doğru sallama |
downswing n.
|
|
364 |
General |
(dağın tepesiden) aşağı doğru taşınan malzeme |
downwash n.
|
|
365 |
General |
doğru örnekten sapma |
drift n.
|
|
366 |
General |
amerika'nın erken koloni dönemine ait evlerde öne doğru çıkıntı yapan ikinci katın altındaki dikey kalasın ucu |
drop n.
|
|
367 |
General |
doğru olmayan şey |
falsehood n.
|
|
368 |
General |
doğru olmayan şey |
inaccuracy n.
|
|
369 |
General |
nişancıya doğru gelen hedef |
incomer n.
|
|
370 |
General |
içe doğru kavisli olma |
incurvity [obsolete] n.
|
|
371 |
General |
iki pencere arasında duvara doğru yerleştirilen masa |
pier table n.
|
|
372 |
General |
binadan yukarıya doğru yükselen bir dizi sütun |
pilotis n.
|
|
373 |
General |
yemeğini didikleyip doğru düzgün yemeyen kimse |
pingler [dialect] [uk] n.
|
|
374 |
General |
geriye doğru taranmış hacimli saç |
pompadour n.
|
|
375 |
General |
at nalının önü veya yanındaki yukarı doğru çıkıntı |
clip n.
|
|
376 |
General |
içe doğru büyüme |
ingrownness n.
|
|
377 |
General |
içe doğru büyüyen şey |
ingrowth n.
|
|
378 |
General |
içe doğru katlanma |
introsusception n.
|
|
379 |
General |
içe doğru dönüş |
inturn n.
|
|
380 |
General |
içe doğru dönük olma |
inversion n.
|
|
381 |
General |
doğru-alternatif akım dönüşümü |
inversion n.
|
|
382 |
General |
dorsal dudaktaki hücrelerin içe doğru büyümesiyle meydana gelen gastrula oluşumu |
involution n.
|
|
383 |
General |
(zihinden maddeye doğru) daha yüksek gerçeklik ile daha düşük gerçeklik tipi arasındaki ilişki |
involution n.
|
|
384 |
General |
içe doğru olma |
inwardness n.
|
|
385 |
General |
zamanı saniyesine kadar doğru gösteren saat |
isochronon n.
|
|
386 |
General |
okul çocuklarının öğlene doğru yediği atıştırmalık |
play-lunch [new zealand] n.
|
|
387 |
General |
bir taneden çok olana doğru gelişme |
differentiation n.
|
|
388 |
General |
doğru olanın yapıldığına dair his |
conviction n.
|
|
389 |
General |
yaprak bitinin öne doğru çıkık anteni |
cornicle n.
|
|
390 |
General |
neyin doğru olduğuna karar verilemeyen durum |
corridor of uncertainty n.
|
|
391 |
General |
doğru düzgünlük |
fettle n.
|
|
392 |
General |
at yelesinin kulaklar arasından öne doğru uzayan tutamı |
forelock n.
|
|
393 |
General |
tekerlerin çıkıp gitmemesi için dingil yataklarında öne doğru olan eğim |
gather n.
|
|
394 |
General |
dışa doğru olan bir görüntü |
ornament n.
|
|
395 |
General |
doğru telaffuz sanatı |
orthophony n.
|
|
396 |
General |
dışa doğru yürüme |
outmarch n.
|
|
397 |
General |
dışa doğru olan baskı |
outthrust n.
|
|
398 |
General |
dışa doğru olma |
outwardness n.
|
|
399 |
General |
(kereste tesviye aşamasında) aşağı doğru bastırmaya yarayan makine ayağı |
presser foot n.
|
|
400 |
General |
yukarı doğru esneme |
pull n.
|
|
401 |
General |
ileri doğru uzanma |
pull n.
|
|
402 |
General |
doğru görmeye engel olan şeyler |
scale n.
|
|
403 |
General |
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi |
scarp n.
|
|
404 |
General |
(hanedan armalarında) armayı sağ üstten sol alta doğru ikiye bölen çapraz çizginin yarısı genişliğindeki küçük çizgi |
scarpe n.
|
|
405 |
General |
yukarı doğru tırmanışta geriye kaymayı önlemesi için kayağın altına takılan fok kürkünden veya daha kaba kürkten yapılmış bant |
sealskin n.
|
|
406 |
General |
parçalar veya yüzeyler arasındaki kesin ve doğru temas |
seat n.
|
|
407 |
General |
kuzeye doğru olma |
septentrionality n.
|
|
408 |
General |
elbisenin boyun hattını kesintisiz şekilde ve daralarak gövdeye doğru takip eden takma yaka |
shawl collar n.
|
|
409 |
General |
yana doğru düşme |
sideslip n.
|
|
410 |
General |
yana doğru yatma |
sideslip n.
|
|
411 |
General |
doğru kabul edilene aykırı düşünce |
free thought n.
|
|
412 |
General |
kan akışını yavaşlatıp kanamayı durdurabilmek için kan damarının altındaki kemiğe doğru sıkıştırılabildiği nokta |
pressure point n.
|
|
413 |
General |
doğru varsayma |
presumption n.
|
|
414 |
General |
doğru kabul etme |
presumption n.
|
|
415 |
General |
veri noktasından ikinci bir noktaya doğru saat yönünde ölçülen yatay açı |
grid bearing n.
|
|
416 |
General |
ileri doğru uzatma |
protension n.
|
|
417 |
General |
doğru davranış kuralları |
protocol n.
|
|
418 |
General |
nesneyi geriye doğru itme |
pushback n.
|
|
419 |
General |
bir diğer nesneyi geri doğru hareket ettiren alet |
pushback n.
|
|
420 |
General |
yukarı doğru uçuş |
soar n.
|
|
421 |
General |
derin sulama için toprağa doğru itilen, bahçe hortumuna bağlı sivri uçlu ve delikli boru |
spiker n.
|
|
422 |
General |
amaç için doğru özellikleri taşıma |
suitableness n.
|
|
423 |
General |
el ve ön kolunun dışa doğru dönmesi |
supination n.
|
|
424 |
General |
geriye doğru dalgalar |
backwash n.
|
|
425 |
General |
birini doğru dürüst haberdar etmemek |
keep someone guessing v.
|
|
426 |
General |
doğru çıkmak |
prove to be right v.
|
|
427 |
General |
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) |
sustain v.
|
|
428 |
General |
doğru yolu göstermek |
lead to the right path v.
|
|
429 |
General |
doğru durmak |
sit still v.
|
|
430 |
General |
havaya doğru vurmak |
lob v.
|
|
431 |
General |
doğru yoldan sapmak |
straggle v.
|
|
432 |
General |
doğru yoldan saptırmak |
warp v.
|
|
433 |
General |
doğuya doğru yapmak |
orient v.
|
|
434 |
General |
yukarı doğru akmak |
upflow v.
|
|
435 |
General |
doğru yoldan ayrılmamak |
go straight v.
|
|
436 |
General |
içine doğru çekmek |
ensheathe v.
|
|
437 |
General |
doğru çıkmak (bir tahmin) |
be on target v.
|
|
438 |
General |
doğru yönelmek |
gravitate to v.
|
|
439 |
General |
doğru yönelmek |
gravitate towards v.
|
|
440 |
General |
geriye doğru sürmek |
back v.
|
|
441 |
General |
doğru saymak |
consider true v.
|
|
442 |
General |
doğru yoldan sapmak |
go astray v.
|
|
443 |
General |
doğru yanıt vermekten kaçınmak |
fence v.
|
|
444 |
General |
geniş bir yay çizerek bir yöne doğru dönmek |
swing v.
|
|
445 |
General |
yukarıya doğru meyletmek |
slope up v.
|
|
446 |
General |
ileriye doğru sürmek |
propel v.
|
|
447 |
General |
birine doğru söylemek |
be straight with v.
|
|
448 |
General |
dönmek (bir yöne doğru) |
swing v.
|
|
449 |
General |
iyiye doğru gitmek (hasta) |
make progress v.
|
|
450 |
General |
soluk soluğa (belirli bir yöne doğru) yürümek |
puff v.
|
|
451 |
General |
birini kendine doğru çekerek yere yıkmak |
pull someone over v.
|
|
452 |
General |
fırlayıp bir yere doğru koşmak |
make a bolt for v.
|
|
453 |
General |
doğru dürüst düşünebilmek |
have one's wits about one v.
|
|
454 |
General |
birşeyin doğru olmadığını ispatlamak |
give the lie to something v.
|
|
455 |
General |
doğru göstermek (bir yanlışı/doğru olmayan bir şeyi) |
gloss over v.
|
|
456 |
General |
tepeden köke doğru kurumak |
die back v.
|
|
457 |
General |
doğru gitmek |
verge on v.
|
|
458 |
General |
doğru durmak |
stand straight v.
|
|
459 |
General |
doğru yolda olmak |
be on the right road v.
|
|
460 |
General |
bir yöne doğru eğilmek |
tilt v.
|
|
461 |
General |
saat her zaman zamanı doğru göstermek |
keep good time v.
|
|
462 |
General |
doğru varsaymak |
postulate v.
|
|
463 |
General |
doğru durmak |
behave oneself v.
|
|
464 |
General |
eyerin önünden yukarı doğru uzanan tutamak |
saddlebow v.
|
|
465 |
General |
doğru yoldan ayırmak |
pervert v.
|
|
466 |
General |
doğru anlamını anlamak |
fathom v.
|
|
467 |
General |
doğru tahmin etmek |
nick v.
|
|
468 |
General |
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek |
pull someone over v.
|
|
469 |
General |
doğuya doğru yapmak |
orientate v.
|
|
470 |
General |
doğru yoldan saptırmak |
debauch v.
|
|
471 |
General |
bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek |
pull something over v.
|
|
472 |
General |
içeriye doğru çevirmek |
turn in v.
|
|
473 |
General |
yukarıya doğru uçmak |
fly upwards v.
|
|
474 |
General |
bir şeye doğru şöyle bir sallamak |
take a swipe at v.
|
|
475 |
General |
geriye doğru saymak |
count down v.
|
|
476 |
General |
dışarı doğru büyümek |
grow outward v.
|
|
477 |
General |
tahmini doğru olmak |
hit the mark v.
|
|
478 |
General |
şiddetle içeriye doğru çekmek |
implode v.
|
|
479 |
General |
geriye doğru döndürmek |
reverse v.
|
|
480 |
General |
yukarıya doğru hareket ettirmek (uçağı vb) |
steer up v.
|
|
481 |
General |
doğru bulmak |
approve v.
|
|
482 |
General |
her zaman zamanı doğru göstermek (saat) |
keep time v.
|
|
483 |
General |
bir yere doğru ilerlemek |
head for v.
|
|
484 |
General |
doğru yolu göstermek |
show the right way v.
|
|
485 |
General |
yukarı doğru büyümek |
grow upward v.
|
|
486 |
General |
makul göstermek (bir yanlışı/doğru olmayan bir şeyi) |
gloss over v.
|
|
487 |
General |
öne doğru eğilmek |
stoop v.
|
|
488 |
General |
doğru yoldan saptırmaya çalışmak |
tempt v.
|
|
489 |
General |
dışa doğru genişletmek |
splay v.
|
|
490 |
General |
yukarıdan aşağıya doğru gelmek |
disembark v.
|
|
491 |
General |
aşağıya doğru meyletmek |
slope down v.
|
|
492 |
General |
dumanlar çıkararak ilerlemek (lokomotif/vapur belirli bir yöne doğru) |
puff v.
|
|
493 |
General |
aşağıya doğru meyletmek |
dip v.
|
|
494 |
General |
atılıvermek (ileriye doğru) |
plunge forward v.
|
|
495 |
General |
bir yere doğru gidecek olmak |
be destined for v.
|
|
496 |
General |
doğru olmamak (saat) |
be off v.
|
|
497 |
General |
geriye doğru kaymak |
slip back v.
|
|
498 |
General |
iyiye doğru gitmek (hasta) |
progress v.
|
|
499 |
General |
bir şeyi bir yere doğru uzatmak |
poke something at v.
|
|
500 |
General |
doğru olmadığını kanıtlamak |
disprove v.
|
|