|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
engellemek |
block v.
|
|
It certainly blocks the advance and mobility of people with proven capabilities.
Yetenekleri kanıtlanmış insanların ilerlemesini ve hareketliliğini kesinlikle engellemektedir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
engellemek |
hamper v.
|
|
Competition would, in fact, compound these difficulties, as competition hampers cooperation.
Rekabet işbirliğini engellediğinden, rekabet aslında bu zorlukları daha da arttıracaktır.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
engellemek |
prevent v.
|
|
This is why I have tabled an amendment which should prevent this improper use of rural subsidies in future.
Bu nedenle gelecekte kırsal desteklerin bu şekilde uygunsuz kullanımını engelleyecek bir değişiklik önergesi verdim.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
engellemek |
restrain v.
|
|
Tom couldn't restrain himself.
Tom kendini engelleyemedi.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
engellemek |
inhibit v.
|
|
It inhibits the ability of some opposition movements to operate legally in the country.
Bu durum bazı muhalif hareketlerin ülkede yasal olarak faaliyet gösterebilmelerini engellemektedir.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
engellemek |
hinder v.
|
|
There is a lack of cooperation in some Member States, and that hinders proper implementation of the CFP.
Bazı Üye Devletlerde işbirliği eksikliği vardır ve bu durum OBP'nin düzgün bir şekilde uygulanmasını engellemektedir.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
engellemek |
obstruct v.
|
|
So it is the Council that obstructs every sensible solution!
Yani her mantıklı çözümü engelleyen Konsey!
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
engellemek |
avert v.
|
|
A catastrophe has been averted.
Bir felaket engellendi.
More Sentences
|
General |
|
9 |
General |
engellemek |
balk v.
|
|
Iran balks at release of American woman.
İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
More Sentences
|
10 |
General |
engellemek |
prevent from v.
|
|
They were prevented from doing so at that time.
O zaman bunu yapmaları engellenmişti.
More Sentences
|
11 |
General |
engellemek |
preclude v.
|
|
I can only say to him that it was not the Belgian government that has precluded an amendment to the article.
Ona sadece maddede değişiklik yapılmasını engelleyenin Belçika hükûmeti olmadığını söyleyebilirim.
More Sentences
|
12 |
General |
engellemek |
interfere with v.
|
|
Amendment No 6 would interfere with the proper implementation of the programme.
Değişiklik No 6, programın düzgün bir şekilde uygulanmasını engelleyecektir.
More Sentences
|
13 |
General |
engellemek |
check v.
|
|
The rough terrain checked the progress of the hikers.
Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini engelledi.
More Sentences
|
14 |
General |
engellemek |
keep from v.
|
|
How can we keep from making this same mistake again?
Aynı hatayı tekrar yapmamızı nasıl engelleriz?
More Sentences
|
15 |
General |
engellemek |
deter v.
|
|
The acid test of the code will be whether it deters undercutting.
Kodun en önemli sınavı alttan almayı engelleyip engellemediği olacaktır.
More Sentences
|
16 |
General |
engellemek |
obstruct v.
|
|
So it is the Council that obstructs every sensible solution!
Yani her mantıklı çözümü engelleyen Konsey!
More Sentences
|
17 |
General |
engellemek |
hinder v.
|
|
There is a lack of cooperation in some Member States, and that hinders proper implementation of the CFP.
Bazı Üye Devletlerde işbirliği eksikliği vardır ve bu durum OBP'nin düzgün bir şekilde uygulanmasını engellemektedir.
More Sentences
|
18 |
General |
engellemek |
impede v.
|
|
Dozens of rules, procedures and administrative obligations are impeding the work of nurses and carers.
Düzinelerce kural, prosedür ve idari yükümlülük hemşirelerin ve hasta bakıcıların çalışmalarını engellemektedir.
More Sentences
|
19 |
General |
engellemek |
stop v.
|
|
The international community has a responsibility to stop Iraq developing weapons of mass destruction.
Uluslararası toplumun Irak'ın kitle imha silahları geliştirmesini engelleme sorumluluğu vardır.
More Sentences
|
20 |
General |
engellemek |
stem v.
|
|
It was deemed a measure that was necessary to stem the spread of the disease.
Hastalığın yayılmasını engellemek için gerekli bir önlem olarak görülmüştür.
More Sentences
|
|
21 |
General |
engellemek |
stymie v.
|
|
The opposition party is trying to stymie the government's efforts to pass the new legislation.
Muhalefet partisi, hükümetin yeni mevzuatı geçirme çabalarını engellemeye çalışıyor.
More Sentences
|
22 |
General |
engellemek |
foil v.
|
|
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
Müfettişler bir uçak kaçırma planını engellediler.
More Sentences
|
23 |
General |
engellemek |
hold up v.
|
|
I have no wish to hold up this historical process in any way.
Bu tarihsel süreci herhangi bir şekilde engellemek gibi bir niyetim yok.
More Sentences
|
24 |
General |
engellemek |
thwart v.
|
|
This will complicate daily operations and thwart the very flexibility which is the whole purpose of the exercise.
Bu durum günlük operasyonları zorlaştıracak ve uygulamanın tüm amacı olan esnekliği engelleyecektir.
More Sentences
|
25 |
General |
engellemek |
hobble v.
|
|
We cannot hobble that search and yet we must also uphold the dignity of the human person.
Bu araştırmayı engelleyemeyiz ama aynı zamanda insan onurunu da korumalıyız.
More Sentences
|
26 |
General |
engellemek |
curb v.
|
|
The mobilisation of public opinion should curb the mindset of war that is developing day by day.
Kamuoyunun harekete geçirilmesi, günden güne gelişen savaş zihniyetini engellemelidir.
More Sentences
|
27 |
General |
engellemek |
interfere v.
|
|
These interfering noises often come from people who are thinking only of their own situation, of their own country.
Bu engelleyici sesler genellikle sadece kendi durumlarını, kendi ülkelerini düşünen insanlardan gelir.
More Sentences
|
28 |
General |
engellemek |
intercept v.
|
|
The system, however, can only intercept civilian communications that are routed via Intelsat satellites.
Ancak sistem yalnızca Intelsat uyduları üzerinden yönlendirilen sivil iletişimleri engelleyebilir.
More Sentences
|
29 |
General |
engellemek |
avoid v.
|
|
Having said that, this will not avoid the next spillage of oil.
Bununla birlikte, bu durum bir sonraki petrol sızıntısını engellemeyecektir.
More Sentences
|
30 |
General |
engellemek |
curtail v.
|
|
Nobody can doubt the drastic measures that have had to be used to curtail it.
Bunu engellemek için başvurulması gereken sert önlemlerden hiç kimse şüphe duyamaz.
More Sentences
|
31 |
General |
engellemek |
disable v.
|
|
A sprained ankle disabled him from walking for a month.
Burkulan ayak bileği bir ay boyunca yürümesini engelledi.
More Sentences
|
32 |
General |
engellemek |
check v.
|
|
The rough terrain checked the progress of the hikers.
Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini engelledi.
More Sentences
|
33 |
General |
engellemek |
hold up v.
|
|
I have no wish to hold up this historical process in any way.
Bu tarihsel süreci herhangi bir şekilde engellemek gibi bir niyetim yok.
More Sentences
|
34 |
General |
engellemek |
discourage v.
|
|
In this way we can discourage repetition in future.
Bu şekilde gelecekte tekrarlanmasını engelleyebiliriz.
More Sentences
|
35 |
General |
engellemek |
pre-empt v.
|
|
We want to be sure that all avoidable risks are pre-empted.
Önlenebilir tüm risklerin önceden engellendiğinden emin olmak istiyoruz.
More Sentences
|
36 |
General |
engellemek |
stifle v.
|
|
Over-regulation stifles initiative and, therefore, progress and prosperity.
Aşırı düzenleme inisiyatifi ve dolayısıyla ilerleme ve refahı engeller.
More Sentences
|
37 |
General |
engellemek |
suppress v.
|
|
Attempts by governments to suppress the use of certain drugs are as old as their failure.
Hükümetlerin bazı uyuşturucuların kullanımını engelleme girişimleri, başarısızlıkları kadar eskidir.
More Sentences
|
Politics |
|
38 |
Politics |
engellemek |
restrain v.
|
|
Tom couldn't restrain himself.
Tom kendini engelleyemedi.
More Sentences
|
Technical |
|
39 |
Technical |
engellemek |
interfere v.
|
|
These interfering noises often come from people who are thinking only of their own situation, of their own country.
Bu engelleyici sesler genellikle sadece kendi durumlarını, kendi ülkelerini düşünen insanlardan gelir.
More Sentences
|
40 |
Technical |
engellemek |
intercept v.
|
|
The system, however, can only intercept civilian communications that are routed via Intelsat satellites.
Ancak sistem yalnızca Intelsat uyduları üzerinden yönlendirilen sivil iletişimleri engelleyebilir.
More Sentences
|
|
41 |
Technical |
engellemek |
prevent v.
|
|
This is why I have tabled an amendment which should prevent this improper use of rural subsidies in future.
Bu nedenle gelecekte kırsal desteklerin bu şekilde uygunsuz kullanımını engelleyecek bir değişiklik önergesi verdim.
More Sentences
|
42 |
Technical |
engellemek |
inhibit v.
|
|
It inhibits the ability of some opposition movements to operate legally in the country.
Bu durum bazı muhalif hareketlerin ülkede yasal olarak faaliyet gösterebilmelerini engellemektedir.
More Sentences
|
43 |
Technical |
engellemek |
hamper v.
|
|
Competition would, in fact, compound these difficulties, as competition hampers cooperation.
Rekabet işbirliğini engellediğinden, rekabet aslında bu zorlukları daha da arttıracaktır.
More Sentences
|
Medical |
|
44 |
Medical |
engellemek |
inhibit v.
|
|
It inhibits the ability of some opposition movements to operate legally in the country.
Bu durum bazı muhalif hareketlerin ülkede yasal olarak faaliyet gösterebilmelerini engellemektedir.
More Sentences
|
General |
|
45 |
General |
engellemek |
occlude n.
|
|
46 |
General |
engellemek |
interrupt v.
|
|
47 |
General |
engellemek |
defeat v.
|
|
48 |
General |
engellemek |
circumvent v.
|
|
49 |
General |
engellemek |
dam v.
|
|
50 |
General |
engellemek |
clamp the lid on something v.
|
|
51 |
General |
engellemek |
trammel v.
|
|
52 |
General |
engellemek |
shut out v.
|
|
53 |
General |
engellemek |
snag v.
|
|
54 |
General |
engellemek |
surety v.
|
|
55 |
General |
engellemek |
embarrass v.
|
|
56 |
General |
engellemek |
intervent v.
|
|
57 |
General |
engellemek |
resist v.
|
|
58 |
General |
engellemek |
put the lid on something v.
|
|
59 |
General |
engellemek |
baulk v.
|
|
60 |
General |
engellemek |
foreclose v.
|
|
61 |
General |
engellemek |
cumber v.
|
|
62 |
General |
engellemek |
crimp v.
|
|
63 |
General |
engellemek |
fetter v.
|
|
64 |
General |
engellemek |
frustrate v.
|
|
65 |
General |
engellemek |
hedge v.
|
|
66 |
General |
engellemek |
cross v.
|
|
67 |
General |
engellemek |
cramp v.
|
|
68 |
General |
engellemek |
dam up v.
|
|
69 |
General |
engellemek |
save v.
|
|
70 |
General |
engellemek |
detain v.
|
|
71 |
General |
engellemek |
counterwork v.
|
|
72 |
General |
engellemek |
hedge around v.
|
|
73 |
General |
engellemek |
constrain v.
|
|
74 |
General |
engellemek |
debar from v.
|
|
75 |
General |
engellemek |
stem the tide of v.
|
|
76 |
General |
engellemek |
scotch v.
|
|
77 |
General |
engellemek |
keep down v.
|
|
78 |
General |
engellemek |
handicap v.
|
|
79 |
General |
engellemek |
bar v.
|
|
80 |
General |
engellemek |
encumber v.
|
|
|
81 |
General |
engellemek |
hedge about v.
|
|
82 |
General |
engellemek |
stymy v.
|
|
83 |
General |
engellemek |
incumber v.
|
|
84 |
General |
engellemek |
get under control v.
|
|
85 |
General |
engellemek |
stimy v.
|
|
86 |
General |
engellemek |
exclude v.
|
|
87 |
General |
engellemek |
stunt v.
|
|
88 |
General |
engellemek |
inhibit from v.
|
|
89 |
General |
engellemek |
overslaugh v.
|
|
90 |
General |
engellemek |
stonewall v.
|
|
91 |
General |
engellemek |
forfend v.
|
|
92 |
General |
engellemek |
gridlock v.
|
|
93 |
General |
engellemek |
accumber v.
|
|
94 |
General |
engellemek |
tackle v.
|
|
95 |
General |
engellemek |
taboo v.
|
|
96 |
General |
engellemek |
tabu v.
|
|
97 |
General |
engellemek |
remorate [obsolete] v.
|
|
98 |
General |
engellemek |
thraw [scottish] v.
|
|
99 |
General |
engellemek |
baffle v.
|
|
100 |
General |
engellemek |
make [dialect] v.
|
|
101 |
General |
engellemek |
esloin [obsolete] v.
|
|
102 |
General |
engellemek |
bauk v.
|
|
103 |
General |
engellemek |
bay v.
|
|
104 |
General |
engellemek |
betrap v.
|
|
105 |
General |
engellemek |
saddle v.
|
|
106 |
General |
engellemek |
bilk v.
|
|
107 |
General |
engellemek |
blench [obsolete] v.
|
|
108 |
General |
engellemek |
lette v.
|
|
109 |
General |
engellemek |
queer v.
|
|
110 |
General |
engellemek |
handcuff v.
|
|
111 |
General |
engellemek |
hang up v.
|
|
112 |
General |
engellemek |
mess (up) v.
|
|
113 |
General |
engellemek |
hopple v.
|
|
114 |
General |
engellemek |
mire v.
|
|
115 |
General |
engellemek |
mitigate against v.
|
|
116 |
General |
engellemek |
revoke [obsolete] v.
|
|
117 |
General |
engellemek |
clag [dialect] [uk] v.
|
|
118 |
General |
engellemek |
darken v.
|
|
119 |
General |
engellemek |
delimit v.
|
|
120 |
General |
engellemek |
derange v.
|
|
121 |
General |
engellemek |
destitute [obsolete] v.
|
|
122 |
General |
engellemek |
grab v.
|
|
123 |
General |
engellemek |
hitch v.
|
|
124 |
General |
engellemek |
oppilate v.
|
|
125 |
General |
engellemek |
overpester [obsolete] v.
|
|
126 |
General |
engellemek |
impeach [obsolete] v.
|
|
127 |
General |
engellemek |
impedite [obsolete] v.
|
|
128 |
General |
engellemek |
disenable v.
|
|
129 |
General |
engellemek |
dispurpose v.
|
|
130 |
General |
engellemek |
infringe [obsolete] v.
|
|
131 |
General |
engellemek |
distrouble [obsolete] v.
|
|
132 |
General |
engellemek |
disturb v.
|
|
133 |
General |
engellemek |
clog v.
|
|
134 |
General |
engellemek |
close v.
|
|
135 |
General |
engellemek |
conclude [obsolete] v.
|
|
136 |
General |
engellemek |
incomber v.
|
|
137 |
General |
engellemek |
paralyse v.
|
|
138 |
General |
engellemek |
paralyze v.
|
|
139 |
General |
engellemek |
countermand v.
|
|
140 |
General |
engellemek |
crowd v.
|
|
141 |
General |
engellemek |
fear [obsolete] v.
|
|
142 |
General |
engellemek |
penalise v.
|
|
143 |
General |
engellemek |
penalize v.
|
|
144 |
General |
engellemek |
plague v.
|
|
145 |
General |
engellemek |
foliate v.
|
|
146 |
General |
engellemek |
forefend v.
|
|
147 |
General |
engellemek |
outward [obsolete] v.
|
|
148 |
General |
engellemek |
preempt v.
|
|
149 |
General |
engellemek |
short-circuit v.
|
|
150 |
General |
engellemek |
prevene [obsolete] v.
|
|
151 |
General |
engellemek |
slug [obsolete] v.
|
|
152 |
General |
engellemek |
smother v.
|
|
153 |
General |
engellemek |
sneb [dialect] [uk] v.
|
|
154 |
General |
engellemek |
snib [dialect] [uk] v.
|
|
155 |
General |
engellemek |
snooker v.
|
|
156 |
General |
engellemek |
snub v.
|
|
157 |
General |
engellemek |
sorb v.
|
|
158 |
General |
engellemek |
stick v.
|
|
159 |
General |
engellemek |
stimey v.
|
|
160 |
General |
engellemek |
stog v.
|
|
161 |
General |
engellemek |
sufflaminate v.
|
|
Phrasals |
|
162 |
Phrasals |
engellemek |
tie up v.
|
|
163 |
Phrasals |
engellemek |
bear off v.
|
|
164 |
Phrasals |
engellemek |
keep back v.
|
|
165 |
Phrasals |
engellemek |
shut up v.
|
|
166 |
Phrasals |
engellemek |
choke up v.
|
|
167 |
Phrasals |
engellemek |
act counter v.
|
|
168 |
Phrasals |
engellemek |
work against v.
|
|
169 |
Phrasals |
engellemek |
design out v.
|
|
170 |
Phrasals |
engellemek |
cut off v.
|
|
171 |
Phrasals |
engellemek |
fend away v.
|
|
172 |
Phrasals |
engellemek |
keep off v.
|
|
Colloquial |
|
173 |
Colloquial |
engellemek |
bog v.
|
|
174 |
Colloquial |
engellemek |
roadblock v.
|
|
Idioms |
|
175 |
Idioms |
engellemek |
stack the cards against v.
|
|
176 |
Idioms |
engellemek |
stack the odds against v.
|
|
177 |
Idioms |
engellemek |
stem the tide v.
|
|
178 |
Idioms |
engellemek |
cramp someone's style v.
|
|
179 |
Idioms |
engellemek |
put off v.
|
|
180 |
Idioms |
engellemek |
buck the tide v.
|
|
181 |
Idioms |
engellemek |
cut someone's water off v.
|
|
182 |
Idioms |
engellemek |
throw a spanner in the works v.
|
|
183 |
Idioms |
engellemek |
put a spanner in the works v.
|
|
184 |
Idioms |
engellemek |
throw a monkey wrench into the works v.
|
|
185 |
Idioms |
engellemek |
throw a monkey wrench in something v.
|
|
186 |
Idioms |
engellemek |
get into the way v.
|
|
187 |
Idioms |
engellemek |
play (up) old gooseberry [obsolete] v.
|
|
188 |
Idioms |
engellemek |
cramp style v.
|
|
189 |
Idioms |
engellemek |
cut off at the pass v.
|
|
190 |
Idioms |
engellemek |
cut water off v.
|
|
191 |
Idioms |
engellemek |
pull the plug v.
|
|
Trade/Economic |
|
192 |
Trade/Economic |
engellemek |
enjoin v.
|
|
Law |
|
193 |
Law |
engellemek |
disrupt v.
|
|
Technical |
|
194 |
Technical |
engellemek |
clog v.
|
|
Archaic |
|
195 |
Archaic |
engellemek |
blank v.
|
|
196 |
Archaic |
engellemek |
mar v.
|
|
197 |
Archaic |
engellemek |
overthwart v.
|
|
198 |
Archaic |
engellemek |
compesce v.
|
|
199 |
Archaic |
engellemek |
incommode v.
|
|
200 |
Archaic |
engellemek |
cohibit v.
|
|
201 |
Archaic |
engellemek |
forelay v.
|
|
202 |
Archaic |
engellemek |
shun v.
|
|
|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) |
stop someone from v.
|
|
You can't stop someone from lying to you.
Birinin sana yalan söylemesini engelleyemezsin.
More Sentences
|
2 |
General |
okunmasını engellemek |
obscure v.
|
|
Black censor bars obscured most of the information on the document.
Siyah sansür çubukları belgedeki bilgilerin çoğunun okunmasını engelliyordu.
More Sentences
|
3 |
General |
(zor kullanarak) engellemek |
restrain v.
|
|
The patient had to be physically restrained from leaving the hospital.
Hastanın hastaneden ayrılmasının fiziken engellenmesi gerekmiştir.
More Sentences
|
4 |
General |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma |
kyanising n.
|
|
5 |
General |
yeni yürümeyi öğrenen çocukların düşmesini engellemek için tasarlanmış düzenek |
gocart n.
|
|
6 |
General |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma |
kyanizing n.
|
|
7 |
General |
izinsiz girişleri engellemek için çimenlere yerleştirilen alçak tel |
trip wire n.
|
|
8 |
General |
engellemek üzere görevlendirilen kimse |
blencher [obsolete] n.
|
|
9 |
General |
ipin makaradan çıkmasını engellemek için sekiz rakamı şeklinde atılan düğüm |
figure of eight n.
|
|
10 |
General |
birini engellemek |
stand in someone's way v.
|
|
11 |
General |
kapıyı kilitleyerek birinin bir yere girmesini engellemek |
lock someone out of v.
|
|
12 |
General |
girmesini engellemek |
shut out v.
|
|
13 |
General |
gelişimini engellemek |
strangle v.
|
|
14 |
General |
birinin ilerlemesini engellemek |
head someone off v.
|
|
15 |
General |
parlamentoyu engellemek |
filibuster v.
|
|
16 |
General |
gelişimi engellemek |
cramp v.
|
|
17 |
General |
birinin bir şey yapmasını engellemek |
restrain someone from v.
|
|
18 |
General |
bir şeyi engellemek |
head something off v.
|
|
19 |
General |
iple ayırarak girişi engellemek |
rope off v.
|
|
20 |
General |
büyümesini engellemek |
nip v.
|
|
21 |
General |
engellemek (darbeyi) |
ward off v.
|
|
22 |
General |
bir şeyi engellemek |
set something back v.
|
|
23 |
General |
kanatlarının ucunu kesmek (kuşun uçmasını engellemek için) |
pinion v.
|
|
24 |
General |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak |
kyanise v.
|
|
25 |
General |
nefes almayı engellemek |
block breathing v.
|
|
26 |
General |
gelişmesini engellemek |
smother v.
|
|
27 |
General |
bir şeyin ilerlemesini engellemek |
head something off v.
|
|
28 |
General |
soluk almasını engellemek |
stifle v.
|
|
29 |
General |
yasaklamayla engellemek |
embar v.
|
|
30 |
General |
başından engellemek |
nip in the bud v.
|
|
31 |
General |
başından engellemek |
nip something in the bud v.
|
|
32 |
General |
erişimi engellemek |
block off v.
|
|
33 |
General |
en başından engellemek |
nip in the bud v.
|
|
34 |
General |
gelişmesini engellemek |
stifle v.
|
|
35 |
General |
önce davranıp engellemek |
forestall v.
|
|
36 |
General |
zarar görmesini engellemek |
hold harmless v.
|
|
37 |
General |
gelişmesini engellemek |
stunt v.
|
|
38 |
General |
olmasını engellemek |
prevent the occurrence of v.
|
|
39 |
General |
deniz kirliliğini engellemek |
prevent marine pollution v.
|
|
40 |
General |
krizi engellemek |
prevent the crisis v.
|
|
41 |
General |
silahların sınırdan yasa dışı yollarla kaçırılmasını engellemek |
prevent weapons from being illegally smuggled across the border v.
|
|
42 |
General |
silah kaçakçılığını engellemek |
prevent weapons smuggling v.
|
|
43 |
General |
(dövüş sporlarında) rakibin hamlesini kol ile kesmek/engellemek |
arm block v.
|
|
44 |
General |
silah kaçakçılığını engellemek |
prevent arms smuggling v.
|
|
45 |
General |
girmesini engellemek |
block out v.
|
|
46 |
General |
gecikmeyi engellemek |
prevent the delay v.
|
|
47 |
General |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak |
kyanize v.
|
|
48 |
General |
girişini engellemek |
exclude v.
|
|
49 |
General |
(bilgi vb.) erişimi engellemek |
lock v.
|
|
50 |
General |
erken davranıp engellemek |
forestall v.
|
|
51 |
General |
bir yöne doğru eğilimi engellemek |
detrend v.
|
|
52 |
General |
engellemek ya da ertelemek |
taigle v.
|
|
53 |
General |
bir şeyin olmasını (araya girerek) engellemek |
get in the way v.
|
|
54 |
General |
(hokeyde) rakibin hamlesini engellemek |
check v.
|
|
55 |
General |
tükenmelerini engellemek için av hayvanlarını korumak |
preserve game v.
|
|
56 |
General |
performansını engellemek |
encomber [obsolete] v.
|
|
57 |
General |
arkadaşlığı engellemek |
unfellow v.
|
|
58 |
General |
yoldaşlığı engellemek |
unfellow v.
|
|
59 |
General |
eşlik etmeyi engellemek |
unfellow v.
|
|
60 |
General |
dolaştırarak engellemek |
entrammel v.
|
|
61 |
General |
dört nala giden yarış atını durdurarak kazanmasını engellemek |
pull v.
|
|
62 |
General |
bariyerle engellemek |
barrier v.
|
|
63 |
General |
görüşünü engellemek |
unsight v.
|
|
64 |
General |
büyümesini engellemek |
bedwarf v.
|
|
65 |
General |
girişini engellemek |
beshut v.
|
|
66 |
General |
kanatlarının ucunu kesmek (kuşun uçmasını engellemek için) |
mail v.
|
|
67 |
General |
girişini engellemek |
blank (off) v.
|
|
68 |
General |
etkili bir şekilde engellemek |
mate [obsolete] v.
|
|
69 |
General |
soluk almasını engellemek |
querken [dialect] v.
|
|
70 |
General |
görmesini engellemek |
blindfold v.
|
|
71 |
General |
anlamasını engellemek |
blindfold v.
|
|
72 |
General |
(telefonda birini) engellemek |
block v.
|
|
73 |
General |
görünmesini engellemek |
melt v.
|
|
74 |
General |
hareketi veya eylemi engellemek |
hog-tie v.
|
|
75 |
General |
düşmesini engellemek |
hold v.
|
|
76 |
General |
hareketini engellemek |
hold v.
|
|
77 |
General |
(rakip takımın) avantaj kazanmasını engellemek |
hold v.
|
|
78 |
General |
(mektup veya kargo) teslimini engellemek |
hold v.
|
|
79 |
General |
duymayı engellemek için kapatmak (kulakları) |
hold v.
|
|
80 |
General |
ilerlemesini engellemek |
hold v.
|
|
81 |
General |
saldırmasını engellemek |
hold v.
|
|
82 |
General |
yerle bir olmasını engellemek |
hold up v.
|
|
83 |
General |
görmesini engellemek |
muffle [obsolete] v.
|
|
84 |
General |
görüşü engellemek |
obstruct v.
|
|
85 |
General |
büyümesini engellemek |
choke v.
|
|
86 |
General |
hareketini engellemek |
choke v.
|
|
87 |
General |
konuşmasını engellemek |
choke v.
|
|
88 |
General |
(internet oyunlarında) diğer oyunculardan oyundan keyif almasını engellemek için onları taciz etmek |
grief v.
|
|
89 |
General |
serbest hareketini engellemek |
hobble v.
|
|
90 |
General |
dikişlerin kaçmasını engellemek |
instop v.
|
|
91 |
General |
yükselmesini engellemek |
downweigh v.
|
|
92 |
General |
görüşü engellemek |
interrupt v.
|
|
93 |
General |
hareketini engellemek |
scoat v.
|
|
94 |
General |
kendi kendine tozlanmasını engellemek |
semicastrate v.
|
|
95 |
General |
geçişini engellemek |
shut off v.
|
|
96 |
General |
(birinin) vaaz vermesini engellemek |
silence v.
|
|
97 |
General |
daha fazla değişmesini engellemek |
freeze v.
|
|
98 |
General |
büyümesini engellemek |
smother v.
|
|
99 |
General |
gelişimini engellemek |
smother v.
|
|
100 |
General |
iyice engellemek |
beclog v.
|
|
101 |
General |
(organizmanın) büyümesini engellemek |
strangle v.
|
|
102 |
General |
büyümesini engellemek |
suppress v.
|
|
103 |
General |
genetik aktarımını engellemek |
suppress v.
|
|
104 |
General |
engellemek için kullanılan |
detention adj.
|
|
Phrasals |
|
105 |
Phrasals |
ilerlemesini engellemek |
throw back v.
|
|
106 |
Phrasals |
yayınlanmasını engellemek |
crowd out v.
|
|
107 |
Phrasals |
girmesini engellemek |
hem out v.
|
|
108 |
Phrasals |
yaklaşmasını engellemek |
bear off v.
|
|
109 |
Phrasals |
geçişini engellemek |
shut off v.
|
|
110 |
Phrasals |
hareket etmesini engellemek |
tie down v.
|
|
111 |
Phrasals |
büyümesini engellemek |
keep down v.
|
|
112 |
Phrasals |
görülmesini engellemek |
shut out v.
|
|
113 |
Phrasals |
(rakibin) sayı atmasını engellemek |
shut out v.
|
|
114 |
Phrasals |
ilerlemesini engellemek |
hold up v.
|
|
115 |
Phrasals |
görüşünü kapatmak/engellemek |
block something out v.
|
|
116 |
Phrasals |
nefes almasını engellemek |
choke off v.
|
|
117 |
Phrasals |
içeri girmesini engellemek |
close out v.
|
|
118 |
Phrasals |
birisinin bir yere girmesini engellemek |
bar someone from some place v.
|
|
119 |
Phrasals |
birinin birşeye sahip olmasını hile ile engellemek |
do out of v.
|
|
120 |
Phrasals |
birini bir şeyden engellemek/alıkoymak |
hinder someone from something v.
|
|
121 |
Phrasals |
birisinin bir yere girişini engellemek |
bar someone from some place v.
|
|
122 |
Phrasals |
birinin bir yere girmesini engellemek |
close someone out v.
|
|
123 |
Phrasals |
birini çıkmasını/gitmesini engellemek |
hold over somebody v.
|
|
124 |
Phrasals |
birini çıkmasını/gitmesini engellemek |
hold somebody over v.
|
|
125 |
Phrasals |
birisini engellemek |
cross someone up v.
|
|
126 |
Phrasals |
birinin bir yere girmesini engellemek |
close someone out of something v.
|
|
127 |
Phrasals |
ilerlemesini engellemek |
set back v.
|
|
128 |
Phrasals |
ses çıkarmasını engellemek |
keep someone still v.
|
|
129 |
Phrasals |
-den engellemek |
preclude from v.
|
|
130 |
Phrasals |
(birinin bir şey yapmasını) engellemek |
deter someone from v.
|
|
131 |
Phrasals |
yayını engellemek |
black something out v.
|
|
132 |
Phrasals |
yapılmasını/olmasını engellemek/yasaklamak |
prohibit from v.
|
|
133 |
Phrasals |
(bir şeyi) çitle çevirerek (birinin/bir şeyin) girmesini engellemek |
fence (someone or something) off from (something) v.
|
|
134 |
Phrasals |
çitle çevirerek bir şeyin girmesini engellemek |
fence out v.
|
|
135 |
Phrasals |
çitle çevirerek bir şeyin girmesini engellemek |
fence (someone or an animal) out v.
|
|
136 |
Phrasals |
(bir şeyin) yapılmasını engellemek |
keep away (from someone or something) v.
|
|
137 |
Phrasals |
yasa dışı yollarla engellemek |
get to (someone or something) v.
|
|
138 |
Phrasals |
ulaşımı engellemek |
bar off v.
|
|
139 |
Phrasals |
erişimi engellemek |
bar off v.
|
|
140 |
Phrasals |
birini/bir şeyi engellemek |
impinge upon someone or something v.
|
|
141 |
Phrasals |
birini/bir şeyi engellemek |
impinge on someone or something v.
|
|
142 |
Phrasals |
(birinin) ilerlemesini engellemek |
keep (someone) down v.
|
|
143 |
Phrasals |
bir şeyin artmasını engellemek |
keep something down v.
|
|
144 |
Phrasals |
ilerlemesini/gelişmesini engellemek |
keep down v.
|
|
145 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) sürtünmeyi engellemek için yağlamak |
lube (someone or something) up v.
|
|
146 |
Phrasals |
yağlayıp kayganlaştırarak sürtünmeyi engellemek |
lube up v.
|
|
147 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bir şeyle engellemek |
shackle (someone or something) with (something) v.
|
|
148 |
Phrasals |
olumsuz hava koşulları iş görmesini engellemek |
weather in v.
|
|
149 |
Phrasals |
(iki kişinin) karşılaşmasını engellemek |
usher out v.
|
|
150 |
Phrasals |
'-den engellemek |
ban from v.
|
|
151 |
Phrasals |
birinin bir şeyi görmesini/anlamasını engellemek |
blind someone to something v.
|
|
152 |
Phrasals |
birinin bir şeyden haberdar olmasını engellemek |
blind someone to something v.
|
|
153 |
Phrasals |
görülmesini engellemek |
block out v.
|
|
154 |
Phrasals |
görünüşünü kapatmak/engellemek |
block out v.
|
|
155 |
Phrasals |
bir şeyi engellemek |
block something up v.
|
|
156 |
Phrasals |
(bir şeyi) engellemek |
champ down on (something) v.
|
|
157 |
Phrasals |
ilerlemeyi engellemek |
hold back v.
|
|
158 |
Phrasals |
kaçmasını engellemek |
hold in v.
|
|
159 |
Phrasals |
girmesini engellemek |
close out of v.
|
|
160 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için üstüne gitmek |
come down on (someone or something) v.
|
|
161 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için elinden geleni yapmak |
come down on (someone or something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
birinin bir şey yapmasını engellemek |
constrain someone from doing something v.
|
|
163 |
Phrasals |
(birinin bir şey yapmasını) engellemek |
constrain (one) from (doing something) v.
|
|
164 |
Phrasals |
yapmasını engellemek |
constrain from doing v.
|
|
165 |
Phrasals |
birini engellemek |
cross someone v.
|
|
166 |
Phrasals |
birini engellemek |
cross up someone v.
|
|
167 |
Phrasals |
baraj ile suyu engellemek |
dam up v.
|
|
168 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek |
guard against (someone or something) v.
|
|
169 |
Phrasals |
-den engellemek/alıkoymak |
hinder from v.
|
|
170 |
Phrasals |
(bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
|
171 |
Phrasals |
(bir şeyin olmasını) engellemek |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
|
172 |
Phrasals |
yapmasını engellemek |
inhibit from doing v.
|
|
173 |
Phrasals |
olmasını engellemek |
inhibit from doing v.
|
|
174 |
Phrasals |
(bir şeyi) engellemek |
interfere in (something) v.
|
|
175 |
Phrasals |
(bir şeyi) engellemek |
interfere with (something) v.
|
|
176 |
Phrasals |
(bir şey yapmasını) engellemek |
keep from (doing something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
yapmasını engellemek |
keep from doing v.
|
|
178 |
Phrasals |
(bir şeye) karışmasını engellemek |
keep out (of something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
(bir şeye) dahil olmasını engellemek |
keep out (of something) v.
|
|
180 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
prevent (someone or something) from (doing something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
yapmasını engellemek |
prevent (someone) from doing v.
|
|
182 |
Phrasals |
-i engellemek |
restrain from v.
|
|
183 |
Phrasals |
(bir şey) yapmasını önlemek/engellemek |
restrain from (something) v.
|
|
184 |
Phrasals |
ile engellemek |
shackle with v.
|
|
185 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) engellemek/kısıtlamak |
stomp on (someone or something) v.
|
|
186 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
stop (someone or something) from (doing something) v.
|
|
187 |
Phrasals |
bir şey yapmasını engellemek |
stop from doing v.
|
|
188 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) engellemek |
work against (someone or something) v.
|
|
189 |
Phrasals |
geçişi engellemek |
close up v.
|
|
190 |
Phrasals |
olmasını engellemek |
fend off v.
|
|
Phrases |
|
191 |
Phrases |
bunu engellemek için |
to prevent this expr.
|
|
Colloquial |
|
192 |
Colloquial |
rahatsız edici kişileri engellemek için e-posta hesabında oluşturulan bir filtre |
bozo filter n.
|
|
193 |
Colloquial |
çernobil reaktörünün sızıntısını engellemek için etrafına inşa edilmiş çimento ve çelikten yapı |
sarcophagus n.
|
|
194 |
Colloquial |
hareketi engellemek |
hogtie v.
|
|
195 |
Colloquial |
eylemi engellemek |
hogtie v.
|
|
196 |
Colloquial |
(birini/bir şeyi) engellemek |
stymie (someone or something) v.
|
|
197 |
Colloquial |
birinin yataktan kalkmasını şaka amaçlı engellemek için çarşafı ikiye katlamak |
shortsheet [us] v.
|
|
Idioms |
|
198 |
Idioms |
giriş çıkışı engellemek için etrafını saran kolluk kuvvetleri |
ring of steel n.
|
|
199 |
Idioms |
zorla engellemek |
put the thumbscrews on v.
|
|
200 |
Idioms |
zorla engellemek |
tighten the thumbscrews on v.
|
|
201 |
Idioms |
bir sorunun daha da büyük sorunlara yol açmasını engellemek |
stop the bleeding v.
|
|
202 |
Idioms |
golü engellemek |
clear (one's) lines v.
|
|
203 |
Idioms |
başından engellemek |
nip in the bud v.
|
|
204 |
Idioms |
birisini engellemek |
head someone off v.
|
|
205 |
Idioms |
birisini engellemek |
cut someone off at the pass v.
|
|
206 |
Idioms |
birinin bir şeyi elde etmesini engellemek |
dash the cup from one's lips v.
|
|
207 |
Idioms |
birisini engellemek |
put the brakes on someone v.
|
|
208 |
Idioms |
başarısını engellemek |
cook someone's goose v.
|
|
209 |
Idioms |
birinin işini engellemek |
cook someone's goose v.
|
|
210 |
Idioms |
bir şeyin olmasını engellemek |
pull the plug on v.
|
|
211 |
Idioms |
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek |
keep a lid on something v.
|
|
212 |
Idioms |
eylemini engellemek |
cut the ground out from under v.
|
|
213 |
Idioms |
işini engellemek |
spike someone's guns v.
|
|
214 |
Idioms |
işini engellemek |
spike somebody's guns v.
|
|
215 |
Idioms |
ikna edici bir şekilde konuşarak kendini öldürmesini engellemek |
talk someone off the ledge v.
|
|
216 |
Idioms |
ilerlemesini engellemek |
put the kibosh on v.
|
|
217 |
Idioms |
intihar eden kişiye moral vererek kişinin intihar girişimini engellemek |
talk someone off the ledge v.
|
|
218 |
Idioms |
önüne geçip yolunu engellemek |
cut in v.
|
|
219 |
Idioms |
trafiği engellemek |
tie traffic up v.
|
|
220 |
Idioms |
(birinin bir şeyi) öğrenmesini engellemek |
keep someone in ignorance about something v.
|
|
221 |
Idioms |
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak |
shut the door upon someone or something v.
|
|
222 |
Idioms |
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak |
shut the door on someone or something v.
|
|
223 |
Idioms |
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak |
close the door on someone or something v.
|
|
224 |
Idioms |
kapıyı birinin veya bir şeyin geçmesini engellemek için kapatmak |
close the door to someone or something v.
|
|
225 |
Idioms |
yanlış olan bir şeyi baştan engellemek/bertaraf etmek |
knock something on the head [uk] v.
|
|
226 |
Idioms |
bir şeyin büyümesini baştan engellemek |
knock something on the head [uk] v.
|
|
227 |
Idioms |
(birine) kötü bir şey olmasını engellemek |
save (one's) hide v.
|
|
228 |
Idioms |
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek |
save somebody’s (own) neck v.
|
|
229 |
Idioms |
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek |
save somebody’s (own) skin v.
|
|
230 |
Idioms |
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek |
save somebody’s (own) hide v.
|
|
231 |
Idioms |
(birinin) dürüstlüğünü bozmasını/yalan söylemesini engellemek |
keep (one) honest v.
|
|
232 |
Idioms |
birinin dürüstlüğünü bozmasını/yalan söylemesini engellemek |
keep someone honest v.
|
|
233 |
Idioms |
(bir şeyi) düşünüp durmayı engellemek |
take one's mind off v.
|
|
234 |
Idioms |
(birinin) düşmesini engellemek |
break (one's) fall v.
|
|
235 |
Idioms |
düşmesini engellemek |
break fall v.
|
|
236 |
Idioms |
birinin düşmesini engellemek |
break one's fall v.
|
|
237 |
Idioms |
(birinin) ilerlemesini engellemek |
chill (one's) action v.
|
|
238 |
Idioms |
ilerlemesini engellemek |
chill action v.
|
|
239 |
Idioms |
başarısını engellemek |
cook goose v.
|
|
240 |
Idioms |
işini engellemek |
cook goose v.
|
|
241 |
Idioms |
birinin başarısını engellemek |
cook somebody's goose v.
|
|
242 |
Idioms |
birinin işini engellemek |
cook somebody's goose v.
|
|
243 |
Idioms |
(birini) engellemek |
cramp (one's) style v.
|
|
244 |
Idioms |
birini engellemek |
cramp somebody's style v.
|
|
245 |
Idioms |
(birini) engellemek |
cut (one) off at the pass v.
|
|
246 |
Idioms |
birinin eylemini/planını engellemek |
cut the ground from under somebody/somebody's feet v.
|
|
247 |
Idioms |
birinin eylemini/planını engellemek |
cut the ground from under someone v.
|
|
248 |
Idioms |
birinin eylemini/planını engellemek |
cut the ground from under someone's feet v.
|
|
249 |
Idioms |
(bir şeyin) olmasını (araya girerek) engellemek |
get in the way (of something) v.
|
|
250 |
Idioms |
(birilerinin) birlikte olmasını engellemek |
keep (someone) apart v.
|
|
251 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) yaklaşmasını engellemek |
keep (someone or something) at bay v.
|
|
252 |
Idioms |
(birinin) aşırıya kaçmasını engellemek |
keep (someone) within bounds v.
|
|
253 |
Idioms |
(bir şeyin) yayılmasını/gelişmesini engellemek |
keep the lid on (something) v.
|
|
254 |
Idioms |
bir şeyin yayılmasını engellemek |
keep the lid on something v.
|
|
255 |
Idioms |
bir şeyin yayılmasını engellemek |
put the lid on something v.
|
|
256 |
Idioms |
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek |
keep the lid on something v.
|
|
257 |
Idioms |
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek |
put the lid on something v.
|
|
258 |
Idioms |
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek |
put a lid on something v.
|
|
259 |
Idioms |
bir şeyin yayılmasını/gelişmesini engellemek |
keep a lid on something v.
|
|
260 |
Idioms |
yanlış olan (bir şeyi) baştan engellemek/bertaraf etmek |
knock (someone) on the head [uk] v.
|
|
261 |
Idioms |
birini frenlemek/dizginlemek/engellemek |
put on the clamps v.
|
|
262 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) engellemek |
put the brakes on (someone or something) v.
|
|
263 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) frenlemek/dizginlemek/engellemek |
put the clamps on (someone or something) v.
|
|
264 |
Idioms |
üzerine fazla düşünmesini engellemek |
take your mind off v.
|
|
265 |
Idioms |
geminin sallanmasını engellemek |
steady the ship v.
|
|
266 |
Idioms |
(birinin) konuşmasını engellemek |
stop (one's) mouth [obsolete] v.
|
|
267 |
Idioms |
trafiği engellemek |
tie up traffic v.
|
|
Trade/Economic |
|
268 |
Trade/Economic |
bir işçiye fazla çalışma ücreti ödenmesini engellemek için standart çalışma saatleri dahilinde verilen izin |
compensatory time n.
|
|
269 |
Trade/Economic |
firmaların birbirlerinin çalışanlarını ayartıp kendi bünyelerinde çalıştırmalarını engellemek amacıyla imzaladıkları anlaşma |
no-poaching agreement n.
|
|
270 |
Trade/Economic |
fiyat düşüşünü engellemek |
maintain a price v.
|
|
271 |
Trade/Economic |
üretimi engellemek |
impede the production v.
|
|
272 |
Trade/Economic |
üretimi engellemek |
hinder the production v.
|
|
273 |
Trade/Economic |
üretimi engellemek |
prevent the production v.
|
|
274 |
Trade/Economic |
satışını engellemek |
demarket v.
|
|
Law |
|
275 |
Law |
bir kişinin ülkeyi veya yargı yetkisinin alanını terk etmesini engellemek için kullanılan adli karar |
ne exeat n.
|
|
276 |
Law |
sigorta poliçesinde sorumluluğun düzenleme tarihinden sonraki yıllara sarkmasını engellemek için konulan kloz |
sunset clause n.
|
|
277 |
Law |
sigorta poliçesinde sorumluluğun düzenleme tarihinden sonraki yıllara sarkmasını engellemek için konulan kloz |
sunset provision n.
|
|
278 |
Law |
silah kaçakçılığını engellemek |
prevent weapons smuggling v.
|
|
279 |
Law |
silahların sınırdan yasa-dışı yollarla alınması/kaçırılmasını engellemek |
prevent weapons from being illegally smuggled across the border v.
|
|
Politics |
|
280 |
Politics |
savunma bakanlığı'nın yasa dışı uyuşturucu üretimi, ticareti ve kullanımını tespit ve takip etmek ve bunları engellemek için kolluk kuvvetlerine sağladığı destek |
dod support to counterdrug operations n.
|
|
281 |
Politics |
kadın ve erkek arasındaki farklılıkların kişilerin yaşam koşullarını olumsuz etkileyecek sonuçlara yol açmasını engellemek |
gender mainstream v.
|
|
282 |
Politics |
sefaleti ve gıda kıtlığını engellemek için nüfus artışının kontrolü doktrinini destekleyen |
neo-malthusian adj.
|
|
Technical |
|
283 |
Technical |
tekrarlayan bir saatin çarpma mekanizmasını engellemek için sallanan çentikli bir yay veya bir kol |
racktail n.
|
|
284 |
Technical |
(cam yapımında) toplanmayı engellemek için kullanılan ahşap veya metal bir kupa |
block n.
|
|
285 |
Technical |
elektronik bir donanımı yok etmek veya engellemek için kullanılan, mikrodalga frekans aralığında güçlü bir elektromanyetik darbe oluşturan bomba |
microwave bomb n.
|
|
286 |
Technical |
vadi tabanında birikim oluşumunu engellemek için kullanılan, vadiden daha geniş düz bir metal parça |
gusset n.
|
|
287 |
Technical |
sonrasında sürülecek boya ve verniklerin nüfuzunu engellemek için yüzeye uygulanan astar |
sealer n.
|
|
288 |
Technical |
hareketini engellemek (tekerlek vb) |
scotch v.
|
|
289 |
Technical |
tekerleğin dönmesi engellemek |
trig v.
|
|
Computer |
|
290 |
Computer |
uygunsuz içeriği engellemek için kulanılan bir program |
websense n.
|
|
291 |
Computer |
e-posta hesabına sinir bozucu, uygunsuz postaların gelmesini engellemek için kullanılan filtre |
bozo filter n.
|
|
292 |
Computer |
veri kurtarmayı engellemek için kullanılan üzerine yazma programı |
eraser n.
|
|
293 |
Computer |
yazmayı engellemek |
write-protect v.
|
|
294 |
Computer |
(irc'de sunucuyu veya rumuzu) engellemek |
jupe v.
|
|
295 |
Computer |
veri yapısına erişimi engellemek |
lock out v.
|
|
296 |
Computer |
irc'deki bir kullanıcının mesaj göndermesini engellemek |
devoice v.
|
|
297 |
Computer |
bir kullanıcıyı belli bir çevrimiçi platformdan engellemek |
deplatform v.
|
|
Textile |
|
298 |
Textile |
boyama işlemi sırasında boyanın dağılmasını engellemek amacıyla işleme katılan kimyasal madde |
antimigrant n.
|
|
Dyeing |
|
299 |
Dyeing |
(boyaya) terebentin ekleyerek parlamasını engellemek |
flat v.
|
|
Transportation |
|
300 |
Transportation |
atların topuklarından sıçrayanları engellemek için taşıtın ön kısmına yerleştirilen siperlik |
dashboard n.
|
|
301 |
Transportation |
atların topuklarından sıçrayanları engellemek için taşıtın ön kısmına yerleştirilen siperlik |
dasher n.
|
|
Railway |
|
302 |
Railway |
(demiryolunda taşıtların raydan çıkmalarını engellemek için) raylara takılan alet |
derail n.
|
|
Marine |
|
303 |
Marine |
sürüklenmesini engellemek amacıyla gemiden atılan aygıt |
sea anchor n.
|
|
304 |
Marine |
(geminin) şiddetli bir biçimde bir şeye çarpmasını engellemek |
fend off a boat v.
|
|
305 |
Marine |
geminin başını rüzgara döndürüp hareket etmesini engellemek |
heave a ship to v.
|
|
306 |
Marine |
geminin sürtmesini engellemek |
bear off v.
|
|
Medical |
|
307 |
Medical |
bakteriyi öldürmeksizin büyümesini engellemek |
bacteriostasis n.
|
|
308 |
Medical |
göze ışık girmesini engellemek için kullanılan bir cihaz |
occluder n.
|
|
309 |
Medical |
beyin omurilik sıvısının akışını engellemek |
obstruct the cerebrospinal fluid drainage v.
|
|
310 |
Medical |
spermatogenezi engellemek |
prevent spermatogenesis v.
|
|
311 |
Medical |
(hastalık vb.) ilerlemesini engellemek |
arrest v.
|
|
Pharmaceutics |
|
312 |
Pharmaceutics |
safranın geri emilimini azaltmak ve engellemek için kullanılan bir ilaç |
cholestyramine n.
|
|
313 |
Pharmaceutics |
bazı hastalıklarda nöbetleri engellemek için kullanılan antikonvülsan bir ilaç |
depokene® n.
|
|
Chemistry |
|
314 |
Chemistry |
(atomun) olağan tepkilerini göstermesini engellemek |
mask v.
|
|
315 |
Chemistry |
(katalizör) faaliyetini engellemek |
poison v.
|
|
316 |
Chemistry |
(reaksiyon veya olgu) oluşumunu engellemek |
poison v.
|
|
Biology |
|
317 |
Biology |
genetik ifadesini engellemek |
silence v.
|
|
Agriculture |
|
318 |
Agriculture |
ışık almasını engelleyerek bitkileri beyazlatmak veya yeşermeyi engellemek |
blanch v.
|
|
319 |
Agriculture |
suyun yüzeyden akıp gitmesini ve erozyon oluşumunu engellemek için arazinin çevresindeki faaliyetlere ait |
contour adj.
|
|
320 |
Agriculture |
suyun yüzeyden akıp gitmesini ve erozyon oluşumunu engellemek için arazinin çevresindeki faaliyetlerde kullanılan |
contour adj.
|
|
Breeding |
|
321 |
Breeding |
(büyükbaş hayvanda) boynuz oluşumunu engellemek |
dehorn v.
|
|
Forestry |
|
322 |
Forestry |
bir bitki örtüsü alanında yaklaşan büyük bir yangını engellemek için oluşturulan yangın şeridi |
escape fire n.
|
|
Fishery |
|
323 |
Fishery |
balık yakalamasını engellemek |
skunk v.
|
|
Environment |
|
324 |
Environment |
balık ve yüzen madde geçişini engellemek için dere içine yerleştirilmiş ızgara |
trashrack n.
|
|
Geography |
|
325 |
Geography |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma |
kyanizing n.
|
|
326 |
Geography |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurma |
kyanising n.
|
|
327 |
Geography |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak |
kyanise v.
|
|
328 |
Geography |
çürümesini engellemek için tahtaları cıva klorid ile doyurmak |
kyanize v.
|
|
Military |
|
329 |
Military |
karşı tarafın muhtemel saldırısını engellemek amacıyla yapılan saldırı |
pre-emptive strike n.
|
|
330 |
Military |
düşmanın yaklaşmasını engellemek amacıyla tahkimatın önüne veya yanına yerleştirilen engel |
entanglement n.
|
|
331 |
Military |
düşmanın savaş hedeflerine saldırısını engellemek için sivilleri kasıtlı olarak bu hedeflerin içine veya etrafına yerleştirme |
human shield n.
|
|
332 |
Military |
(mayın harbinde) tek amacı mekanik mayın temizleme teçhizatını engellemek olan bir cihaz |
obstructor n.
|
|
333 |
Military |
bir ülkenin iletişimini, taşıma sistemini engellemek için elektronik iletişim araçları ve internet kullanılması |
information warfare n.
|
|
334 |
Military |
sınırdan giriş çıkışı engellemek için zorlayıcı tedbirler kullanılması |
sanction enforcement and maritime intercept operations n.
|
|
Sport |
|
335 |
Sport |
rakibin hareketlerini engellemek için kolların, ellerin, vücudun veya sopanın kural dışı kullanımı |
holding n.
|
|
336 |
Sport |
rakibin hareketlerini engellemek için kolların, ellerin, vücudun veya sopanın kural dışı kullanımları |
holdings n.
|
|
337 |
Sport |
(lakros) savunmacının takım arkadaşına ulaşmasını engellemek için arada durma taktiği |
pick n.
|
|
338 |
Sport |
atının kazanmasını engellemek için hile yapan jokey |
roper n.
|
|
339 |
Sport |
rakibin puan almasını engellemek |
blank v.
|
|
340 |
Sport |
rakibi vücudu kullanarak engellemek |
block v.
|
|
341 |
Sport |
vücudunu kullanarak rakibi engellemek |
body check v.
|
|
342 |
Sport |
(rakibi) vücudu kullanarak engellemek |
bodycheck v.
|
|
343 |
Sport |
(buz hokeyi) rakibin önünü keserek hareketini engellemek |
hook v.
|
|
344 |
Sport |
sayı yapmasını engellemek |
deny v.
|
|
345 |
Sport |
gol atmasını engellemek |
deny v.
|
|
346 |
Sport |
aynı anda üç oyuncuyu (rakibi) engellemek |
triple-team v.
|
|
347 |
Sport |
topu almasını engellemek için rakip oyuncuya yaklaşmak |
close down v.
|
|
348 |
Sport |
(rakibi) iki oyuncuyla engellemek |
double-team v.
|
|
349 |
Sport |
(buz hokeyinde) rakibi kural dışı bir şekilde engellemek |
crosscheck v.
|
|
350 |
Sport |
(buz hokeyinde) sopayı rakibe doğru tutarak rakibi engellemek |
cross-check v.
|
|
351 |
Sport |
(futbolda rakibin) topu görmesini engellemek için önüne geçmek |
screen v.
|
|
352 |
Sport |
(rakibinin) sayı almasını engellemek |
shut out v.
|
|
Basketball |
|
353 |
Basketball |
rakibi vücudu kullanarak engellemek |
block (out) v.
|
|
Football |
|
354 |
Football |
(rakibi) arkadan hatalı bir şekilde engellemek |
clip v.
|
|
Baseball |
|
355 |
Baseball |
oyun kurucuyu hücum hattının gerisinde pas atmadan önce engellemek |
sack v.
|
|
356 |
Baseball |
(rakip beyzbol takımının veya vurucunun) skor yapmasını engellemek |
horse collar v.
|
|
357 |
Baseball |
vuruşu engellemek |
horse collar v.
|
|
358 |
Baseball |
(rakip beyzbol takımının veya vurucunun) skor yapmasını engellemek |
horse-collar v.
|
|
359 |
Baseball |
vuruşu engellemek |
horse-collar v.
|
|
Boxing |
|
360 |
Boxing |
yumruğu engellemek |
pull v.
|
|
Card |
|
361 |
Card |
koz diyen rakip oyuncunun üç el kağıt almasını engellemek |
euchre v.
|
|
362 |
Card |
(bir tür iskambil oyunu) rakibin puan almasını engellemek |
bilk v.
|
|
363 |
Card |
(briç) iki puan daha yüksek kart ile oynayarak rakibin lider olmasını engellemek |
finesse v.
|
|
Cinema |
|
364 |
Cinema |
parlamayı engellemek için kamera ve ışık arasına yerleştiren delikli palet |
cokuloris n.
|
|
365 |
Cinema |
(aktörü, sahne eşyasını) seyirci ve kameraların görmesini engellemek |
cover v.
|
|
Photography |
|
366 |
Photography |
fotoğraf filminin yüzeyinde renklerin cansız olmasını engellemek üzere fotoğrafın banyoda hareket ettirilmesi |
turbulation n.
|
|
Archaic |
|
367 |
Archaic |
(bir şeyi) engellemek |
withstand v.
|
|
368 |
Archaic |
(suyu) barajla engellemek |
pound v.
|
|
Engineering |
|
369 |
Engineering |
(devrede belirli bir sinyalin) yeniden oluşmasını engellemek |
inhibit v.
|
|
Ornithology |
|
370 |
Ornithology |
kuşların paraziti engellemek için tüylerinin arasına karıncaları koyması |
anting n.
|
|
Slang |
|
371 |
Slang |
gelişmesini engellemek |
nip v.
|
|
372 |
Slang |
birisini engellemek |
chill someone's action v.
|
|
373 |
Slang |
birini frenlemek/dizginlemek/engellemek |
put the clamps on someone v.
|
|
374 |
Slang |
birini frenlemek/dizginlemek/engellemek |
put the clamps on v.
|
|