|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
fail v.
|
başarısızlığa uğramak |
|
Nowhere is this clearer than in failed or failing states.
Bu durum hiçbir yerde başarısız ya da başarısızlığa uğramış devletlerde olduğundan daha açık değildir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
fail v.
|
başarısız olmak |
|
I failed my math exam, but I passed French.
Matematik sınavımda başarısız oldum ama Fransızcayı geçtim.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
fail n.
|
başarısızlık |
|
The blogger talked about her biggest parenting fails.
Blog yazarı ebeveynlikteki en büyük başarısızlıklarından bahsetti.
More Sentences
|
4 |
General |
fail n.
|
dersten kalma |
|
He got a fail in chemistry.
Kimya dersinden kaldı.
More Sentences
|
5 |
General |
fail v.
|
yapmamak |
|
If I fail to do that, or if any of us fails to do that, in my view we are completely lost.
Eğer bunu yapamazsam ya da herhangi birimiz yapamazsak, bana göre tamamen kaybetmiş oluruz.
More Sentences
|
6 |
General |
fail v.
|
suya düşmek |
|
She failed in her attempt to swim the Channel.
Kanal'ı yüzerek geçme planları suya düştü.
More Sentences
|
7 |
General |
fail v.
|
başaramamak |
|
He failed to catch the ball on time.
Topu zamanında yakalayamadı.
More Sentences
|
8 |
General |
fail v.
|
sınıfta kalmak |
|
This semester I failed two students for plagiarism.
Bu dönem intihal yüzünden iki öğrencim sınıfta kaldı.
More Sentences
|
9 |
General |
fail v.
|
zayıflamak |
|
She was pretty sure that her memory was failing.
Hafızasının zayıfladığından oldukça emindi.
More Sentences
|
10 |
General |
fail v.
|
ihmal etmek |
|
It opens up important avenues that we must not fail to explore.
Keşfetmeyi ihmal etmememiz gereken önemli yollar açıyor.
More Sentences
|
11 |
General |
fail v.
|
sınavda kalmak |
|
How did you know I failed my French test?
Fransızca sınavından kaldığımı nereden biliyorsun?
More Sentences
|
12 |
General |
fail v.
|
başarısız olmak |
|
The use of force can only be justified if all other means fail.
Güç kullanımı ancak diğer tüm yolların başarısız olması halinde haklı görülebilir.
More Sentences
|
13 |
General |
fail v.
|
kalmak |
|
Such participation could not fail to help bring cultures and mentalities closer together.
Bu tür bir katılım, kültürlerin ve zihniyetlerin birbirine yakınlaşmasına yardımcı olmaktan geri kalmayacaktır.
More Sentences
|
14 |
General |
fail v.
|
yüzüstü bırakmak |
|
You must not fail me again.
Beni bir daha yüzüstü bırakmamalısın.
More Sentences
|
15 |
General |
fail v.
|
bozulmak |
|
My eyesight is beginning to fail.
Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.
More Sentences
|
16 |
General |
fail v.
|
iflas etmek |
|
That caused my liver to fail.
O, karaciğerimin iflas etmesine neden oldu.
More Sentences
|
17 |
General |
fail v.
|
başarısızlığa uğratmak |
|
We must not fail those who look to us to succeed.
Başarılı olmak için bize güvenenleri başarısızlığa uğratmamalıyız.
More Sentences
|
18 |
General |
fail v.
|
batmak |
|
They had opened a bar, but it failed after a year of struggling.
Bar açmışlardı ama bir yıllık çabanın ardından battı.
More Sentences
|
19 |
General |
fail v.
|
tükenmek |
|
The end result will be that if the Commission continues to fail to act, bees will be extinct in a few years' time.
Sonuç olarak, Komisyon harekete geçmemeye devam ederse, arıların nesli birkaç yıl içinde tükenecektir.
More Sentences
|
20 |
General |
fail v.
|
arızalanmak |
|
When the engine failed, the pilot was forced to make an emergency landing.
Motor arızalanınca pilot acil iniş yapmak zorunda kaldı.
More Sentences
|
|
21 |
General |
fail v.
|
düşmek |
|
She failed and felt humiliated.
O düştü ve utanmış hissetti.
More Sentences
|
22 |
General |
fail v.
|
başarısızlıkla sonuçlanmak |
|
The failed reform of the common fisheries policy highlighted this unfortunate situation.
Ortak balıkçılık politikasının başarısızlıkla sonuçlanan reformu bu talihsiz durumun altını çizmiştir.
More Sentences
|
23 |
General |
fail v.
|
mahsul vermemek |
|
Heavy rainfall caused the crops to fail.
Şiddetli yağış ekinlerin mahsul vermemesine neden oldu.
More Sentences
|
24 |
General |
fail v.
|
(yağmur) yağmamak |
|
If the rains fail, our crops will be destroyed.
Yağmurlar yağmazsa, mahsullerimiz yok olacak.
More Sentences
|
25 |
General |
fail v.
|
beklenen şeyi yerine getirmemek |
|
I guess you failed to tell me he was coming too.
Sanırım onun da geleceğini bana söylemedin.
More Sentences
|
26 |
General |
fail v.
|
yetersiz kalmak |
|
Where words fail, music speaks.
Sözlerin yetersiz kaldığı durumlarda müzik konuşur.
More Sentences
|
27 |
General |
fail v.
|
zayıf not almak |
|
Tom and I both failed the exam.
Hem Tom hem de ben sınavdan zayıf not aldık.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
28 |
Trade/Economic |
fail v.
|
başarısız olmak |
|
Whether this is an accurate description or not, the British government fails at any rate to discourage refugees.
Bu doğru bir tanımlama olsun ya da olmasın, İngiliz hükümeti her halükarda mültecileri caydırmakta başarısız olmaktadır.
More Sentences
|
29 |
Trade/Economic |
fail v.
|
batmak |
|
When his business failed, he was left penniless.
İşi batınca beş parasız kaldı.
More Sentences
|
Law |
|
30 |
Law |
fail v.
|
başarısız olmak |
|
The system failed and we are all duty-bound to put it right.
Sistem başarısız oldu ve hepimiz bunu düzeltmekle yükümlüyüz.
More Sentences
|
Technical |
|
31 |
Technical |
fail v.
|
arızalanmak |
|
If these engines fail as a result of technical problems or deliberate sabotage, then the aircraft will crash.
Bu motorlar teknik sorunlar ya da kasıtlı sabotaj sonucu arızalanırsa, uçak düşecektir.
More Sentences
|
32 |
Technical |
fail v.
|
bozulmak |
|
The long drought followed by weeks of rain caused some of Tom's crops to fail.
Uzun süren kuraklığın ardından haftalarca yağan yağmur Tom'un bazı mahsullerinin bozulmasına neden oldu.
More Sentences
|
33 |
Technical |
fail v.
|
başarısızlıkla sonuçlanmak |
|
Every failed summit does more harm than good, as it brings on a mood of resignation.
Başarısızlıkla sonuçlanan her zirve, bir yılgınlık havasına yol açtığı için yarardan çok zarar getirir.
More Sentences
|
Education |
|
34 |
Education |
fail v.
|
sınıfta kalmak |
|
Have you ever failed a class?
Hiç sınıfta kaldın mı?
More Sentences
|
General |
|
35 |
General |
fail n.
|
zayıf not |
|
36 |
General |
fail n.
|
kırık not |
|
37 |
General |
fail v.
|
eksik gelmek |
|
38 |
General |
fail v.
|
bitmek |
|
39 |
General |
fail v.
|
çaktırmak |
|
40 |
General |
fail v.
|
becerememek |
|
|
41 |
General |
fail v.
|
kuvveti kesilmek |
|
42 |
General |
fail v.
|
çakmak |
|
43 |
General |
fail v.
|
çuvallamak |
|
44 |
General |
fail v.
|
foslamak |
|
45 |
General |
fail v.
|
ümidini kırmak |
|
46 |
General |
fail v.
|
sınavda bırakmak |
|
47 |
General |
fail v.
|
boşa çıkarmak |
|
48 |
General |
fail v.
|
ürün vermemek (ekinler) |
|
49 |
General |
fail v.
|
akim kalmak |
|
50 |
General |
fail v.
|
güçten düşmek |
|
51 |
General |
fail v.
|
açmamak |
|
52 |
General |
fail v.
|
akamete uğramak |
|
53 |
General |
fail v.
|
sınıfta bırakmak |
|
54 |
General |
fail v.
|
ateş almamak |
|
55 |
General |
fail v.
|
fiyasko ile sonuçlanmak |
|
56 |
General |
fail v.
|
bırakmak |
|
57 |
General |
fail v.
|
boşa çıkmak |
|
58 |
General |
fail v.
|
yapamamak |
|
59 |
General |
fail v.
|
aksamak |
|
60 |
General |
fail v.
|
yağmak |
|
61 |
General |
fail v.
|
yıkılmak |
|
62 |
General |
fail v.
|
azalmak |
|
63 |
General |
fail v.
|
yetmemek |
|
64 |
General |
fail v.
|
(sınavda) kalmak |
|
65 |
General |
fail v.
|
ölmek |
|
66 |
General |
fail v.
|
başarılı olamamak |
|
67 |
General |
fail v.
|
başarıya ulaşamamak |
|
68 |
General |
fail v.
|
illegal madde kullandığı ortaya çıkmak |
|
69 |
General |
fail v.
|
artık görülmemek |
|
70 |
General |
fail v.
|
yok olmak |
|
Colloquial |
|
71 |
Colloquial |
fail n.
|
istenen sonuca ulaşmayan şey |
|
72 |
Colloquial |
fail n.
|
fiyasko |
|
73 |
Colloquial |
fail n.
|
hezimet |
|
Trade/Economic |
|
74 |
Trade/Economic |
fail n.
|
bankerin alış veya satıştan sonra hisse senedini gereken sürede teslim edememesi veya alamaması |
|
Technical |
|
75 |
Technical |
fail n.
|
çökme |
|
76 |
Technical |
fail v.
|
belvermek |
|
77 |
Technical |
fail v.
|
hata vermek |
|
78 |
Technical |
fail v.
|
yetersiz olmak |
|
Computer |
|
79 |
Computer |
fail n.
|
başarısız olma |
|
80 |
Computer |
fail n.
|
hata |
|
|
Slang |
|
81 |
Slang |
fail n.
|
utanç verici durum |
|
82 |
Slang |
fail n.
|
rezillik |
|
83 |
Slang |
fail n.
|
komik duruma düşme |
|
|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
fail the class v.
|
sınıfta kalmak |
|
Even though Tom studied very hard, he failed the class.
Tom çok çalışmasına rağmen sınıfta kaldı.
More Sentences
|
2 |
General |
fail (at doing something) v.
|
çuvallamak |
|
If I don't fail, then I can get my driving license this year.
Çuvallamazsam, bu yıl ehliyetimi alabilirim.
More Sentences
|
3 |
General |
fail the exam v.
|
sınavdan kalmak |
|
He failed the exam because he had not studied enough.
Sınavdan kaldı çünkü yeterince çalışmamıştı.
More Sentences
|
4 |
General |
fail the exam v.
|
sınavı geçememek |
|
Tom and I both failed the exam.
Tom ve ben, ikimiz de sınavı geçemedik.
More Sentences
|
5 |
General |
fail to see v.
|
görememek |
|
I fail to see that.
Bunu göremiyorum.
More Sentences
|
Phrasals |
|
6 |
Phrasals |
fail in (something) v.
|
(bir şeyde) başarısız olmak |
|
I see that I have failed in my attempt to convince you that some progress has indeed been made.
Görüyorum ki sizi gerçekten de bazı ilerlemeler kaydedildiğine ikna etme çabamda başarısız oldum.
More Sentences
|
Phrases |
|
7 |
Phrases |
without fail expr.
|
elbette |
|
He will come to the church without fail.
O elbette kiliseye gelecek.
More Sentences
|
8 |
Phrases |
without fail expr.
|
mutlaka |
|
I'll be back in one hour without fail.
Bir saat içinde mutlaka geri dönmüş olacağım.
More Sentences
|
9 |
Phrases |
words fail me expr.
|
ne diyeceğimi bilemiyorum |
|
Words failed me.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
More Sentences
|
10 |
Phrases |
without fail expr.
|
şüphesiz |
|
He will succeed without fail.
O şüphesiz başarılı olacak.
More Sentences
|
Colloquial |
|
11 |
Colloquial |
words fail v.
|
kelimeler yetmemek |
|
Words fail me in expressing my emotion.
Duygularımı ifade etmekte kelimeler yetersiz kalıyor.
More Sentences
|
Speaking |
|
12 |
Speaking |
where words fail expr.
|
sözün bittiği yerde |
|
Where words fail, music speaks.
Sözün bittiği yerde müzik konuşur.
More Sentences
|
General |
|
13 |
General |
fail safety n.
|
hata emniyeti |
|
14 |
General |
wind fail n.
|
umulmadık yerden gelen para veya mal |
|
15 |
General |
epic fail n.
|
epik facia |
|
16 |
General |
epic fail n.
|
destansı hata |
|
17 |
General |
epic fail n.
|
muhteşem fiyasko |
|
18 |
General |
fail [scotland] n.
|
çim |
|
19 |
General |
fail [scotland] n.
|
çimen |
|
20 |
General |
fail [obsolete] n.
|
gerçekleşememe |
|
21 |
General |
fail [obsolete] n.
|
meydana gelememe |
|
22 |
General |
fail-safe n.
|
arızayı tümüyle önleyen şey |
|
23 |
General |
fail-safe n.
|
bir şeyi bozulma korumalı yapan cihaz veya önlem |
|
24 |
General |
livestream fail n.
|
canlı yayında gerçekleşen uygunsuz olay |
|
25 |
General |
fail an exam v.
|
sınavda kalmak |
|
26 |
General |
fail the course v.
|
dersten kalmak |
|
27 |
General |
fail to agree v.
|
anlaşamamak |
|
28 |
General |
fail to reach v.
|
ulaşamamak |
|
29 |
General |
fail to act v.
|
savsaklamak |
|
30 |
General |
not to fail to do something v.
|
geri kalmamak |
|
31 |
General |
not to fail to do v.
|
geri kalmamak |
|
32 |
General |
fail to experience v.
|
tecrübe edememek |
|
33 |
General |
fail in respect for v.
|
saygıda kusur etmek |
|
34 |
General |
have great respect for someone without fail v.
|
saygıda kusur etmemek |
|
35 |
General |
fail an examination v.
|
sınavdan kalmak |
|
36 |
General |
fail fire v.
|
ateş almamak |
|
37 |
General |
fail in an exam v.
|
sınavda kalmak |
|
38 |
General |
fail to win v.
|
kazanamamak |
|
39 |
General |
fail to respect v.
|
saygıda kusur etmek |
|
40 |
General |
fail to attend v.
|
katılamamak |
|
41 |
General |
fail the exam v.
|
sınavdan çakmak |
|
42 |
General |
fail to report a news item v.
|
haber atlamak |
|
43 |
General |
fail to pay the invoice when due v.
|
faturanın gününü geçirmek |
|
44 |
General |
fail to reach a state of comfort and harmony v.
|
rahat yüzü görmemek |
|
45 |
General |
fail to reach a state of comfort and harmony v.
|
dirlik yüzü görmemek |
|
46 |
General |
fail to reach a state of comfort and harmony v.
|
rahata kavuşamamak |
|
47 |
General |
be condemned to fail v.
|
başarısızlığa mahkum olmak |
|
48 |
General |
fail (someone) v.
|
yüzüstü bırakmak (birisini) |
|
49 |
General |
fail to keep possession of v.
|
elinden kaçırmak |
|
50 |
General |
fail to keep possession of v.
|
sahipliğini yitirmek |
|
51 |
General |
fail to keep possession of v.
|
kaybetmek |
|
52 |
General |
(one's heart) fail v.
|
kalbi durmak |
|
53 |
General |
(something) fail to arrive v.
|
eline ulaşamamak |
|
54 |
General |
(plan) fail v.
|
plan bozulmak |
|
55 |
General |
fail to catch the bus on time v.
|
otobüsü kaçırmak |
|
56 |
General |
one's eyesight fail v.
|
gözleri bozulmak |
|
57 |
General |
one's eyesight fail v.
|
gözü bozulmak |
|
58 |
General |
fail to print an item v.
|
haber atlamak |
|
59 |
General |
(brake) to fail v.
|
fren tutmamak |
|
60 |
General |
one's health fail v.
|
sağlığı bozulmak |
|
61 |
General |
fail to benefit from v.
|
hakkını kaybetmek |
|
62 |
General |
fail the final exam and need to sit for the make-up exam v.
|
bütünlemeye kalmak |
|
63 |
General |
fail to make oneself understood v.
|
derdini anlatamamak |
|
64 |
General |
fail due v.
|
vadesi gelmek |
|
65 |
General |
fail to negotiate the bend v.
|
virajı alamamak |
|
66 |
General |
fail to comply v.
|
belirli kurallara uymamak |
|
67 |
General |
fail to comply v.
|
uymamak |
|
68 |
General |
fail to comply v.
|
belirtilen talimata uymamak |
|
69 |
General |
fail utterly v.
|
başarısız olmak |
|
70 |
General |
fail to satisfy v.
|
bekleneni vermemek |
|
71 |
General |
fail to satisfy v.
|
beklentileri karşılayamamak |
|
72 |
General |
fail to satisfy v.
|
beklentileri karşılamamak |
|
73 |
General |
fail to satisfy v.
|
başaramamak |
|
74 |
General |
fail to satisfy v.
|
bekleneni verememek |
|
75 |
General |
fail to satisfy v.
|
yetersiz kalmak |
|
76 |
General |
fail to pay v.
|
ödeyememek |
|
77 |
General |
fail to pay v.
|
ödeyemez duruma düşmek |
|
78 |
General |
fail someone v.
|
birisini sınıfta bırakmak |
|
79 |
General |
(brake) fail v.
|
freni boşalmak |
|
80 |
General |
brake to fail v.
|
freni patlamak |
|
81 |
General |
fail someone v.
|
birini yüzüstü bırakmak |
|
82 |
General |
fail to impress v.
|
etkileyememek |
|
83 |
General |
fail to comply with the technical specifications v.
|
teknik şartnameye uymamak |
|
84 |
General |
fail to cooperate v.
|
işbirliğine yanaşmamak |
|
85 |
General |
fail to notice v.
|
gözden kaçırmak |
|
86 |
General |
cause someone to fail v.
|
birinin başarısız olmasına neden olmak |
|
87 |
General |
cause someone to fail v.
|
birini başarısızlığa uğratmak |
|
88 |
General |
fail to respond v.
|
tedaviye cevap vermemek |
|
89 |
General |
fail at something v.
|
bir şeyde başarısız olmak |
|
90 |
General |
fail fire v.
|
tetiklememek |
|
91 |
General |
fail to provide safety v.
|
güvenliği sağlayamamak |
|
92 |
General |
fail to work v.
|
(makine vb) çalışmamak |
|
93 |
General |
fail to keep in contact v.
|
görüşememek |
|
94 |
General |
fail one's exams v.
|
sınavlarını geçememek |
|
95 |
General |
fail to understand the lesson v.
|
dersi anlamamak |
|
96 |
General |
fail due to absence v.
|
devamsızlık yüzünden kalmak |
|
97 |
General |
fail due to absence v.
|
devamsızlıktan kalmak |
|
98 |
General |
fail due to absence v.
|
devamsızlıktan sınıfta kalmak |
|
99 |
General |
fail because of absence v.
|
devamsızlıktan kalmak |
|
100 |
General |
fail due to absence v.
|
devamsızlık yüzünden sınıfta kalmak |
|
101 |
General |
fail because of absence v.
|
devamsızlıktan sınıfta kalmak |
|
102 |
General |
fail because of absence v.
|
devamsızlık yüzünden kalmak |
|
103 |
General |
fail because of absence v.
|
devamsızlık yüzünden sınıfta kalmak |
|
104 |
General |
(brake) fail v.
|
freni tutmamak |
|
105 |
General |
fail to remember v.
|
hatırlayamamak |
|
106 |
General |
fail [obsolete] v.
|
yanılgıya düşmek |
|
107 |
General |
fail [obsolete] v.
|
hatalı olmak |
|
108 |
General |
fail-safe v.
|
arıza durumunda güvenli moda dönmek |
|
109 |
General |
fail-safe v.
|
bozulma korumalı cihazla donatmak |
|
110 |
General |
fail to satisfy v.
|
beklentileri karşılamamak |
|
111 |
General |
condemned to fail adj.
|
başarısızlığa mahkum |
|
112 |
General |
fail safe adj.
|
bozulmaya dayanıklı |
|
113 |
General |
fail-safe adj.
|
tedbirli |
|
114 |
General |
fail-proof adj.
|
hazırlıklı |
|
115 |
General |
fail-proof adj.
|
tedbirli |
|
116 |
General |
destined to fail adj.
|
başarısızlığa mahkum |
|
117 |
General |
fail-safe adj.
|
başarısızlık ihtimali bulunmayan |
|
118 |
General |
fail-safe adj.
|
sorunsuz |
|
Phrasals |
|
119 |
Phrasals |
fail in (something) v.
|
(bir şeyden/dersten) kalmak |
|
120 |
Phrasals |
fail in (something) v.
|
biri dersten bırakmak |
|
121 |
Phrasals |
fail in (something) v.
|
(bir şeyi) yapmakta başarısız olmak, (bir şeyi) yapmayı başaramamak |
|
122 |
Phrasals |
fail out v.
|
okuldan atılmak |
|
123 |
Phrasals |
fail out v.
|
başarısız olduğu için okuldan atılmak |
|
124 |
Phrasals |
fail (someone) on (something) v.
|
(birine) ödevden düşük not vermek |
|
125 |
Phrasals |
fail (someone) on (something) v.
|
(birine) ödevden geçer not vermemek |
|
126 |
Phrasals |
fail someone on something v.
|
birine ödevden düşük not vermek |
|
127 |
Phrasals |
fail someone on something v.
|
birine ödevden yetersiz not vermek |
|
128 |
Phrasals |
fail someone on something v.
|
birini başarısızlık yüzünden okuldan atmak |
|
129 |
Phrasals |
fail someone on something v.
|
notları yüzünden okuldan atılmak |
|
130 |
Phrasals |
fail someone on something v.
|
birini bir ödevden/sınavdan bırakmak |
|
131 |
Phrasals |
fail in v.
|
-de başarısız olmak |
|
132 |
Phrasals |
fail in v.
|
-i başaramamak |
|
133 |
Phrasals |
fail in v.
|
-den kalmak |
|
134 |
Phrasals |
fail in v.
|
-den sınıfta kalmak |
|
135 |
Phrasals |
fail in v.
|
-den bırakmak |
|
136 |
Phrasals |
fail on v.
|
-den düşük not vermek |
|
137 |
Phrasals |
fail on v.
|
-den yetersiz not vermek |
|
138 |
Phrasals |
fail over v.
|
(bilgisayar sistemi) biri çökmesi halinde yedek, alternatif bir bileşene geçmek |
|
Phrases |
|
139 |
Phrases |
without fail adv.
|
muhakkak |
|
140 |
Phrases |
words fail me expr.
|
ne derler bilmem ki |
|
141 |
Phrases |
words fail me expr.
|
ne denir bilmem ki |
|
142 |
Phrases |
without fail expr.
|
kesin olarak |
|
143 |
Phrases |
without fail expr.
|
muhakkak olarak |
|
144 |
Phrases |
where words fail, music speak expr.
|
sözün bittiği yerde, müzik konuşur |
|
145 |
Phrases |
where words fail, music speak expr.
|
sözün bittiği yerde, müziğe kulak ver |
|
Proverb |
|
146 |
Proverb |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlığını yapmayan başarısızlığa hazırlanır |
|
147 |
Proverb |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlık yapmayan başarısızlığa davetiye çıkarır |
|
148 |
Proverb |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlanmamak demek başarısızlığa hazırlanmak demektir |
|
149 |
Proverb |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlanmada başarısız olursanız başarısız olmaya hazırlanın |
|
150 |
Proverb |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlanmamak, başarısızlık için hazırlık yapmak demektir |
|
151 |
Proverb |
he who fails to prepare prepares to fail
|
uygun hazırlık yapmamak başarısızlığa davetiye çıkarmaktır |
|
Colloquial |
|
152 |
Colloquial |
words fail v.
|
anlatacak kelime bulamamak |
|
153 |
Colloquial |
words fail v.
|
anlatacak söz bulamamak |
|
154 |
Colloquial |
words fail v.
|
kelimelere sığmamak |
|
155 |
Colloquial |
words fail v.
|
kelimelerle anlatamamak |
|
Idioms |
|
156 |
Idioms |
fail to make end meet v.
|
geçinememek |
|
157 |
Idioms |
(one's marriage) to fail v.
|
evliliği bitmek |
|
158 |
Idioms |
fail on evil days v.
|
kötü duruma düşmek |
|
159 |
Idioms |
fail on evil days v.
|
kötü günler yaşamak |
|
160 |
Idioms |
fail on evil days v.
|
kötü günler geçirmek |
|
161 |
Idioms |
fail half the class v.
|
sınıfın yarısını bırakmak |
|
162 |
Idioms |
fail half the class v.
|
sınıfın yarısına zayıf not vermek |
|
163 |
Idioms |
fail on evil days v.
|
şanssız günlerinde olmak |
|
164 |
Idioms |
fail on evil days v.
|
şanssız olmak |
|
165 |
Idioms |
fail on evil days v.
|
zorluklarla karşılaşmak |
|
166 |
Idioms |
fail to stand the test of time v.
|
zamana yenik düşmek |
|
167 |
Idioms |
(one's marriage) to fail v.
|
yuvası yıkılmak |
|
168 |
Idioms |
fail of success v.
|
amacına ulaşamamak |
|
169 |
Idioms |
fail of success v.
|
başarıyı elde edememek |
|
170 |
Idioms |
fail of success v.
|
başarıya ulaşmamak |
|
171 |
Idioms |
fail of success v.
|
becerememiş olmak |
|
172 |
Idioms |
fail of success v.
|
üstesinden gelememek |
|
173 |
Idioms |
fail of success v.
|
başaramamak |
|
174 |
Idioms |
fail to see v.
|
anlayamamak |
|
175 |
Idioms |
fail to see v.
|
kabul edememek |
|
176 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her gün aynı tas aynı hamam |
|
177 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her gün aynı terane |
|
178 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her allahın günü |
|
179 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
rutin |
|
180 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
düzenli |
|
181 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her gün her gün |
|
182 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
hiç şaşmadan her gün |
|
183 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
düzenli olarak |
|
184 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
hep aynı rutinde |
|
185 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
üst üste her gün |
|
186 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her allah'ın günü |
|
187 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
bir gün bile şaşmadan |
|
188 |
Idioms |
day in, day out, every day without fail expr.
|
istisnasız her gün |
|
189 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(biri) ne dese boş |
|
190 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(biri) söyleyecek söz bulamıyor |
|
191 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(biri) ne diyeceğini bilemiyor |
|
192 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(birinin) anlatmak istediklerine kelimeler yetmiyor |
|
193 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(birine) kelimeler yetmiyor |
|
194 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(biri) ne diyeceğini şaşırmış |
|
195 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(biri) anlatacak/kelime söz bulamıyor |
|
196 |
Idioms |
words fail (one) expr.
|
(biri) kelimelerle anlatamıyor |
|
Speaking |
|
197 |
Speaking |
don't be afraid to fail expr.
|
başarısız olmaktan korkma |
|
198 |
Speaking |
if my memory doesn't fail me expr.
|
hatırladığım kadarıyla |
|
199 |
Speaking |
if my memory doesn't fail me expr.
|
hafızam beni yanıltmıyorsa |
|
200 |
Speaking |
you cannot fail to obey it expr.
|
mutlak surette uymak zorundasın |
|
201 |
Speaking |
words fail me expr.
|
ne desem boş |
|
202 |
Speaking |
words fail me expr.
|
ne derler |
|
203 |
Speaking |
I fail to see why expr.
|
nedenini anlamıyorum |
|
204 |
Speaking |
where words fail expr.
|
sözün bittiği yer |
|
205 |
Speaking |
words fail me expr.
|
söyleyecek söz bulamıyorum |
|
206 |
Speaking |
where words fail expr.
|
sözün bittiği yerdeyiz |
|
207 |
Speaking |
if my memory doesn't fail me expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
Trade/Economic |
|
208 |
Trade/Economic |
tbtf (too big to fail) n.
|
iflas etmek için çok büyük |
|
209 |
Trade/Economic |
tbtf (to big to fail) n.
|
iflas edemeyecek kadar büyük |
|
210 |
Trade/Economic |
fail to profit v.
|
kar edememek |
|
211 |
Trade/Economic |
fail due v.
|
vadesi gelmek |
|
212 |
Trade/Economic |
too political to fail adj.
|
batamayacak kadar politik |
|
213 |
Trade/Economic |
too big to fail expr.
|
batmasına izin verilmeyecek kadar büyük (şirket) |
|
214 |
Trade/Economic |
too interconnected to fail expr.
|
batamayacak kadar iyi bağlantılı |
|
215 |
Trade/Economic |
too well connected to fail expr.
|
batamayacak kadar iyi bağlantılı |
|
216 |
Trade/Economic |
too big to fail expr.
|
batamayacak kadar büyük |
|
Law |
|
217 |
Law |
benefit of fail n.
|
düşme yararı |
|
218 |
Law |
fail to inform the known crime to competent authority v.
|
öğrenilen suçu salahiyettar makama bildirmemek |
|
219 |
Law |
fail to meet financial obligations v.
|
temerrüde düşmek |
|
Politics |
|
220 |
Politics |
fail fulfil an obligation v.
|
bir yükümlülüğü yerine getirememek |
|
221 |
Politics |
fail to act v.
|
hareketsiz kalmak |
|
222 |
Politics |
fail fulfil an obligation v.
|
yükümlülüğü ifa edememek |
|
223 |
Politics |
too big to fail expr.
|
batamayacak kadar büyük |
|
Technical |
|
224 |
Technical |
air-to-close (fail open) valve n.
|
arıza durumunda açılır güvenlik vanası |
|
225 |
Technical |
fail-safe system n.
|
arıza güvenlik sistemi |
|
226 |
Technical |
fail-safe control n.
|
arıza güvenlik denetimi |
|
227 |
Technical |
fail soft n.
|
arıza kurtarma |
|
228 |
Technical |
fail safe n.
|
arızalara karşı otomatik tertibatı olan mekanizma |
|
229 |
Technical |
power fail logic n.
|
güç arızası mantığı |
|
230 |
Technical |
fail safety n.
|
hata güvenliği |
|
231 |
Technical |
safe-fail n.
|
hatanın kötü sonuca yol açmaması |
|
232 |
Technical |
miles since first fail n.
|
ilk arızadan bu yana gidilen mil |
|
233 |
Technical |
miles since last fail n.
|
son arızadan bu yana gidilen mil |
|
234 |
Technical |
fail safe adj.
|
arızaya karşı emniyetli |
|
235 |
Technical |
fail-safing adj.
|
insan hatalarını önleyecek şekilde tasarlanmış |
|
236 |
Technical |
fail-soft adj.
|
arıza sonrası bilgisayarın veya iletişim sisteminin düşük kapasitede çalışmasını sağlayan (destek modu) |
|
Computer |
|
237 |
Computer |
fail soft n.
|
arıza kurtarma |
|
238 |
Computer |
fail on error n.
|
başarısız hatası |
|
239 |
Computer |
fail-safe boot n.
|
başarısız-güvenli önyükleme |
|
240 |
Computer |
power fail n.
|
güç kesilmesi |
|
241 |
Computer |
power fail logic n.
|
güç arızası mantığı |
|
242 |
Computer |
fail soft n.
|
kademeli aksama |
|
243 |
Computer |
fail soft n.
|
kısmi bozulma |
|
244 |
Computer |
fail safe n.
|
kusurönler |
|
245 |
Computer |
fail safe interrupt n.
|
korumalı işkesme |
|
246 |
Computer |
fail safe adj.
|
aksamadan bağışık |
|
247 |
Computer |
fail soft adj.
|
kısmi aksamalı |
|
248 |
Computer |
without fail expr.
|
sakın kaçırmayın |
|
Informatics |
|
249 |
Informatics |
fail-safe adj.
|
aksamaya bağışık |
|
250 |
Informatics |
fail-safe adj.
|
bozulma korumalı |
|
Telecom |
|
251 |
Telecom |
fail safe n.
|
arıza güvenliği |
|
252 |
Telecom |
fail soft n.
|
önemsiz arıza |
|
253 |
Telecom |
fail safe adj.
|
aksamaya bağışık |
|
254 |
Telecom |
fail safe adj.
|
bozulma korumalı |
|
Electric |
|
255 |
Electric |
fail secure n.
|
elektrik yokken kilitli |
|
Automotive |
|
256 |
Automotive |
fail-operational function n.
|
arızaya rağmen işletim fonksiyonu |
|
257 |
Automotive |
abs front fail-safe relay n.
|
abs ön arızaya karşı emniyet rölesi |
|
258 |
Automotive |
fail-silent n.
|
arıza durumunda sessiz kalma |
|
259 |
Automotive |
fail-safe system n.
|
arızaya karşı güvenli düzen |
|
260 |
Automotive |
ecm fail-safe back-up functions n.
|
ecm arızaya karşı emniyet |
|
261 |
Automotive |
pass/fail standards n.
|
geçti/kaldı standartları |
|
Traffic |
|
262 |
Traffic |
fail to give way v.
|
geçiş önceliğine uymamak |
|
263 |
Traffic |
fail to obey yield sign v.
|
geçiş önceliğine uymamak |
|
Aeronautic |
|
264 |
Aeronautic |
fail safe structure n.
|
arıza emniyetli yapı |
|
265 |
Aeronautic |
fail safe system n.
|
arıza emniyet sistemi |
|
266 |
Aeronautic |
fail-safe n.
|
bozulmaya dayanıklı mekanizma |
|
267 |
Aeronautic |
fail safe adj.
|
arıza emniyetli |
|
268 |
Aeronautic |
fail safe adj.
|
arızalara karşı otomatik tedribatı olan |
|
Medical |
|
269 |
Medical |
fail back surgery sydrome n.
|
başarısız bel ameliyatı sendromu |
|
Pathology |
|
270 |
Pathology |
fail or difficult intubation n.
|
başarısız veya zor entübasyon |
|
Education |
|
271 |
Education |
pass-fail grading system n.
|
sınıf geçme-kalma sistemi |
|
272 |
Education |
fail a course but have the right to a make-up examination v.
|
bütünlemeye kalmak |
|
273 |
Education |
fail a course but have the right to a make-up v.
|
bütünlemeye kalmak |
|
Military |
|
274 |
Military |
fail-safe adj.
|
önceden belirlenen çeşitli durumların ortaya çıkması üzerine askeri saldırıyı durduran |
|
Football |
|
275 |
Football |
fail score a goal v.
|
golü kaçırmak |
|
Slang |
|
276 |
Slang |
epic fail n.
|
büyük sıçış |
|
277 |
Slang |
fail the smell test v.
|
pis kokular yaymak |
|
278 |
Slang |
fail the smell test v.
|
ahlaki yönden şüpheli/kabul edilemez olmak |
|
279 |
Slang |
fail the smell test v.
|
güvenilmez olmak |
|
280 |
Slang |
fail at life v.
|
hayatı kaymak |
|
281 |
Slang |
fail at life v.
|
ölmek |
|
282 |
Slang |
fail at life v.
|
gebermek |
|