|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ihtiyaç duymak |
need v.
|
|
It is for this reason that Austria needs transitional arrangements to be enshrined in a treaty.
Bu nedenle Avusturya, geçiş dönemi düzenlemelerinin bir antlaşmada yer almasına ihtiyaç duymaktadır.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
acil ihtiyaç |
urgent need n.
|
|
This highlights the urgent need for coordinated measures against this form of organised crime.
Bu durum, bu tür organize suçlara karşı eşgüdümlü tedbirlere duyulan acil ihtiyacı vurgulamaktadır.
More Sentences
|
3 |
General |
ihtiyaç fazlası |
surplus n.
|
|
The catches the Community fleet can benefit from are the surplus resources which the local fleet cannot fish.
Topluluk filosunun yararlanabileceği avlar, yerel filonun avlayamadığı ihtiyaç fazlası kaynaklardır.
More Sentences
|
4 |
General |
sosyal ihtiyaç |
social need n.
|
|
We support a different policy, where pensions will respond to modern social needs.
Emekli maaşlarının modern sosyal ihtiyaçlara cevap vereceği farklı bir politikayı destekliyoruz.
More Sentences
|
5 |
General |
büyük ihtiyaç |
great need n.
|
|
It is because there is a great need for structural funding to be spent in our various countries and regions.
Çünkü çeşitli ülke ve bölgelerimizde yapısal fonların harcanmasına büyük ihtiyaç duyulmaktadır.
More Sentences
|
6 |
General |
mali ihtiyaç |
financial need n.
|
|
In paragraph 38, the report calls for an assessment of economic and financial needs.
38. paragrafta rapor, ekonomik ve mali ihtiyaçların değerlendirilmesini talep etmektedir.
More Sentences
|
|
7 |
General |
insani ihtiyaç |
humanitarian needs n.
|
|
I strongly support the proposed amendments to the Commission's text on respecting human rights and humanitarian need.
Komisyon'un insan haklarına saygı ve insani ihtiyaçlara ilişkin metninde önerilen değişiklikleri kuvvetle destekliyorum.
More Sentences
|
8 |
General |
acil ihtiyaç |
pressing need n.
|
|
There is also a pressing need to raise environmental awareness in Russia.
Rusya'da çevre bilincinin artırılmasına da acil ihtiyaç vardır.
More Sentences
|
9 |
General |
özel ihtiyaç |
special need n.
|
|
How then would the special needs of people with disabilities be affected?
Bu durumda engelli insanların özel ihtiyaçları nasıl etkilenecektir?
More Sentences
|
10 |
General |
ihtiyaç duyulan personel |
staffing n.
|
|
We will be at its disposal when needed staff are to be taken on.
İhtiyaç duyulan personelin işe alınması gerektiğinde emrinde olacağız.
More Sentences
|
11 |
General |
ihtiyaç olmak |
be needed v.
|
|
Tom understood what was needed.
Tom neye ihtiyaç olduğunu anladı.
More Sentences
|
12 |
General |
ihtiyaç hissetmek |
need v.
|
|
It is precisely those who feel the need to control everything that end up controlling nothing at all.
Her şeyi kontrol etme ihtiyacı hissedenler, sonunda hiçbir şeyi kontrol edemez hale gelirler.
More Sentences
|
13 |
General |
ihtiyaç duyulmak |
be needed v.
|
|
What is needed is more time.
İhtiyaç duyulan şey daha fazla zaman.
More Sentences
|
14 |
General |
özel ilgiye ihtiyaç duymak |
statement v.
|
|
Statemented children have special needs.
Özel ilgiye ihtiyaç duyan çocukların kendine has ihtiyaçları bulunur.
More Sentences
|
15 |
General |
ihtiyaç duyulan |
needed adj.
|
|
I'll be with them if I'm needed.
Bana ihtiyaç duyulursa onlarla olacağım.
More Sentences
|
16 |
General |
ihtiyaç var |
wanted adj.
|
|
In essence, Europe clearly wanted, and needed, to stick to the Doha formula.
Esasen Avrupa açıkça Doha formülüne bağlı kalmak istiyordu ve buna ihtiyacı vardı.
More Sentences
|
17 |
General |
çok ihtiyaç duyulan |
much-needed adj.
|
|
The proposal to set up an international peace force is therefore a much-needed addition to the step-by-step plan.
Bu nedenle uluslararası bir barış gücü kurulması önerisi, adım adım planına çok ihtiyaç duyulan bir ektir.
More Sentences
|
18 |
General |
ihtiyaç sahibi |
needy adj.
|
|
We should help the needy.
İhtiyaç sahiplerine yardım etmeliyiz.
More Sentences
|
19 |
General |
ihtiyaç duyulması halinde |
if required adv.
|
|
The Commission stands ready to continue this constructive cooperation in the future, if required to do so.
Komisyon, ihtiyaç duyulması halinde gelecekte de bu yapıcı işbirliğini sürdürmeye hazırdır.
More Sentences
|
Speaking |
|
20 |
Speaking |
eğer ihtiyaç duyarsan |
if you need expr.
|
|
If you need help, I can help you.
Eğer ihtiyaç duyarsan, sana yardim edebilirim.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
21 |
Trade/Economic |
acil ihtiyaç |
urgent need n.
|
|
This highlights the urgent need for coordinated measures against this form of organised crime.
Bu durum, bu tür organize suçlara karşı eşgüdümlü tedbirlere duyulan acil ihtiyacı vurgulamaktadır.
More Sentences
|
22 |
Trade/Economic |
ihtiyaç fazlası |
surplus n.
|
|
The catches the Community fleet can benefit from are the surplus resources which the local fleet cannot fish.
Topluluk filosunun yararlanabileceği avlar, yerel filonun avlayamadığı ihtiyaç fazlası kaynaklardır.
More Sentences
|
General |
|
23 |
General |
ihtiyaç giderici |
caterer n.
|
|
24 |
General |
ihtiyaç için üretim |
production on demand n.
|
|
25 |
General |
malzeme ihtiyaç planlaması |
material requirements planning n.
|
|
26 |
General |
ihtiyaç fazlası işçi |
supernumerary n.
|
|
27 |
General |
ihtiyaç fazlası kimse |
super n.
|
|
28 |
General |
acil ihtiyaç tespiti |
rapid needs assessment n.
|
|
29 |
General |
zorunlu ihtiyaç |
vital need n.
|
|
30 |
General |
ihtiyaç fazlası oluş |
redundancy n.
|
|
31 |
General |
ihtiyaç fazlası oluş |
redundance n.
|
|
32 |
General |
ihtiyaç listesi |
list of requirements n.
|
|
33 |
General |
ihtiyaç hali |
neediness n.
|
|
34 |
General |
ihtiyaç listesi |
requirement list n.
|
|
35 |
General |
ihtiyaç fazlası stok |
surplus stock n.
|
|
36 |
General |
ihtiyaç sahibi |
needer n.
|
|
37 |
General |
temel ihtiyaç |
basic need n.
|
|
38 |
General |
tamire ihtiyaç |
disrepair n.
|
|
39 |
General |
ihtiyaç içinde olan |
needer n.
|
|
40 |
General |
ihtiyaç duyan |
needer n.
|
|
41 |
General |
cinsel ihtiyaç |
sexual need n.
|
|
42 |
General |
ihtiyaç duyma |
requiring n.
|
|
43 |
General |
ihtiyaç duyma |
needing n.
|
|
44 |
General |
ihtiyaç duyma |
need n.
|
|
45 |
General |
temel ihtiyaç malları |
daily needs n.
|
|
46 |
General |
temel ihtiyaç malları |
convenience goods n.
|
|
|
47 |
General |
temel ihtiyaç malları |
basic necessities n.
|
|
48 |
General |
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) yakın ilgi |
tlc (tender loving care) n.
|
|
49 |
General |
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi |
tlc (tender loving care) n.
|
|
50 |
General |
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) yakın ilgi |
tender loving care n.
|
|
51 |
General |
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi |
tender loving care n.
|
|
52 |
General |
temel ihtiyaç malları |
staple products n.
|
|
53 |
General |
tamire ihtiyaç duyma |
disrepair n.
|
|
54 |
General |
acil ihtiyaç |
emergency n.
|
|
55 |
General |
ihtiyaç gidermeye yönelik ürünler |
need satisfying products n.
|
|
56 |
General |
zati ihtiyaç |
personal need n.
|
|
57 |
General |
kişisel ihtiyaç |
personal need n.
|
|
58 |
General |
ön ihtiyaç |
prerequirement n.
|
|
59 |
General |
karşılanmamış ihtiyaç |
an unmet need n.
|
|
60 |
General |
ihtiyaç duyulandan fazla |
superfluity n.
|
|
61 |
General |
ihtiyaç maddeleri |
necessaries n.
|
|
62 |
General |
öncelikli ihtiyaç |
primary need n.
|
|
63 |
General |
tarihsel ihtiyaç |
historic need n.
|
|
64 |
General |
iç ihtiyaç |
internal need n.
|
|
65 |
General |
iç ihtiyaç |
domestic need n.
|
|
66 |
General |
ihtiyaç molası |
bathroom break n.
|
|
67 |
General |
uzun süredir duyulan ihtiyaç |
long-felt need n.
|
|
68 |
General |
uzun süredir ihtiyaç duyulan şey |
long-felt need n.
|
|
69 |
General |
parasal ihtiyaç |
financial need n.
|
|
70 |
General |
finansal ihtiyaç |
financial need n.
|
|
71 |
General |
kritik ihtiyaç |
critical need n.
|
|
72 |
General |
insani ihtiyaç |
human needs n.
|
|
73 |
General |
(eski rusya'da) kırsal alanlarda gıda gibi yerel ihtiyaç için gönüllü alınan vergi |
self-taxation n.
|
|
74 |
General |
grup evi (bakıma ihtiyaç duyan kişilere hizmet veren bakım evi) |
group home n.
|
|
75 |
General |
ihtiyaç belirleme |
need recognition n.
|
|
76 |
General |
bebek ihtiyaç listesi |
baby registry n.
|
|
77 |
General |
ihtiyaç duyulmayan şey |
nonnecessity n.
|
|
78 |
General |
kişisel ihtiyaç |
needful n.
|
|
79 |
General |
temel ihtiyaç |
aliment n.
|
|
80 |
General |
ihtiyaç sahipleri |
almsfolk n.
|
|
81 |
General |
ihtiyaç sahipleri |
almsmen n.
|
|
82 |
General |
ihtiyaç hali |
egence n.
|
|
83 |
General |
ihtiyaç duyulandan fazla miktar |
embarrassment n.
|
|
84 |
General |
ihtiyaç duyulan miktar |
enough n.
|
|
85 |
General |
konukların ihtiyaç ve taleplerine göre tedarik edilen şey |
entertainment n.
|
|
86 |
General |
lojistik planlamanın ihtiyaç tespiti, dağıtım, kaynak bulma ve belgeleme adımlarından oluşan alt kümesi |
materiel planning n.
|
|
87 |
General |
ihtiyaç sahiplerine verilen şey |
handout n.
|
|
88 |
General |
kurumsal bakıma ihtiyaç duyan mültecilerin oluşturduğu grup |
hard core n.
|
|
89 |
General |
kurumsal bakıma ihtiyaç duyan mültecilerin oluşturduğu grup |
hardcore [uk] n.
|
|
90 |
General |
tatillerde de açık olup geç saatlere kadar kapanmayan, acil ihtiyaç maddeleri bulunduran ve görece yüksek fiyattan satış yapan bir tür perakendeci |
mini-mart n.
|
|
91 |
General |
ihtiyaç sahiplerine yerel bir yönetim merkezinin sosyal hizmetler departmanınca sağlanan yardım hizmeti |
home help [uk] [new zealand] n.
|
|
92 |
General |
bir ilçedeki ihtiyaç sahibi kimselere yardım amaçlı kurulmuş sosyal yardımlaşma veya eğitim kurumu |
mission n.
|
|
93 |
General |
ihtiyaç durumu |
mister [scotland] n.
|
|
94 |
General |
belirli bir durumun yarattığı ihtiyaç |
occasion n.
|
|
95 |
General |
acil ihtiyaç |
immediacy n.
|
|
96 |
General |
temel ihtiyaç malları |
commodity n.
|
|
97 |
General |
selamet ordusunun ihtiyaç sahiplerine yardım sağlamak için kurduğu pansiyon |
metropole n.
|
|
98 |
General |
tatmini baskılayan temel veya içgüdüsel ihtiyaç |
drive n.
|
|
99 |
General |
yoksunluk veya ihtiyaç nedeniyle hareket etme |
drive n.
|
|
100 |
General |
(genellikle özel fiyata sunulan) hizmet ve ihtiyaç kombinasyonu |
package n.
|
|
101 |
General |
ihtiyaç sahiplerinin barındığı devlet destekli yapı |
poor farm n.
|
|
102 |
General |
ispata ihtiyaç duymaksızın bazı hastalıklarının bulaşıcı olduğuna inanan kimse |
contagionist n.
|
|
103 |
General |
ihtiyaç sahiplerine gıda ürünlerinin temin edildiği barınak |
pantry n.
|
|
104 |
General |
(dürtü, ihtiyaç) salıverilme |
outlet n.
|
|
105 |
General |
(birleşik krallık) yerel eğitim idaresi tarafından sosyal yardım kapsamında ihtiyaç sahibi öğrencilere verilen süt |
school milk n.
|
|
106 |
General |
eksiğin giderilmesi için ihtiyaç duyulan ürünler |
shorts n.
|
|
107 |
General |
ihtiyaç duyulan kadro |
staffing n.
|
|
108 |
General |
ihtiyaç fazlası personel |
supe n.
|
|
109 |
General |
ihtiyaç duymak |
stand v.
|
|
110 |
General |
daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak |
need more sources v.
|
|
111 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
meet one's need v.
|
|
112 |
General |
tanıklığına ihtiyaç duymak |
need one's testimony v.
|
|
113 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
fulfil the need v.
|
|
114 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
address the need v.
|
|
115 |
General |
ihtiyaç oluşturmak |
create a need v.
|
|
116 |
General |
ihtiyaç olmak |
be required v.
|
|
117 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
meet the need v.
|
|
118 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
satisfy the need v.
|
|
119 |
General |
ihtiyaç doğurmak |
create need v.
|
|
120 |
General |
ihtiyaç halinde kullanmak için hazırda tutmak |
put somebody on stand-by v.
|
|
121 |
General |
-e ihtiyaç duymak |
need v.
|
|
122 |
General |
-e ihtiyaç duymak |
want for v.
|
|
123 |
General |
ihtiyaç hissetmek |
feel the need of v.
|
|
124 |
General |
tıbbi bakıma ihtiyaç duymak |
require medical care v.
|
|
125 |
General |
(tuvalet) ihtiyaç gidermek |
take a leak v.
|
|
126 |
General |
(tuvalet) ihtiyaç gidermek |
relieve oneself v.
|
|
127 |
General |
(tuvalet) ihtiyaç gidermek |
spend a penny v.
|
|
128 |
General |
ihtiyaç gidermek |
meet a need v.
|
|
129 |
General |
ihtiyaç gidermek |
satisfy a need v.
|
|
130 |
General |
acilen ihtiyaç duymak |
need immediately v.
|
|
131 |
General |
taze kana ihtiyaç duymak |
need new blood v.
|
|
132 |
General |
ihtiyaç doğmak |
need to arise v.
|
|
133 |
General |
ihtiyaç duymak |
be in need of v.
|
|
134 |
General |
sözlüğe ihtiyaç duymak |
need a dictionary v.
|
|
135 |
General |
az ihtiyaç duymak |
need little v.
|
|
136 |
General |
az ihtiyaç duymak |
have little need of something v.
|
|
137 |
General |
acil ihtiyaç duymak |
be in urgent need of v.
|
|
138 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
supply the needs of v.
|
|
139 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
provide for v.
|
|
140 |
General |
hayatının geri kalan kısmında profesyonel bakıma ihtiyaç duymak |
need professional care for the rest of one's life v.
|
|
141 |
General |
anne bakımına ihtiyaç duymak |
need a mother care v.
|
|
142 |
General |
sırtını dayayacağı bir kariyere ihtiyaç duymak |
need a career to fall back on v.
|
|
143 |
General |
ihtiyaç belirlemek |
determine a need v.
|
|
144 |
General |
ihtiyaç belirlemek |
determine a requirement v.
|
|
145 |
General |
sekretere ihtiyaç duymak |
need a secretary v.
|
|
146 |
General |
ihtiyaç karşılamak |
fulfill the need v.
|
|
147 |
General |
seyahat sırasında verilen ihtiyaç ve dinlenme molası |
bait v.
|
|
148 |
General |
(ekolojik etkenleri) ihtiyaç doğrultusunda düzenlemek |
manage v.
|
|
149 |
General |
ihtiyaç akçesini depozito olarak vermek |
margin v.
|
|
150 |
General |
ihtiyaç akçesi yatırarak tahvil almak |
margin v.
|
|
151 |
General |
ihtiyaç duymak |
love v.
|
|
152 |
General |
bir şeye ihtiyaç duymadan halletmek |
dispense (with) v.
|
|
153 |
General |
özel ihtiyaç doğrultusunda değiştirmek |
custom-tailor v.
|
|
154 |
General |
acil çözüme ihtiyaç duymak |
cry v.
|
|
155 |
General |
sosyal ihtiyaç veya kullanımlara uyarlamak |
socialise v.
|
|
156 |
General |
sosyal ihtiyaç veya kullanımlara uyarlamak |
socialize v.
|
|
157 |
General |
ihtiyaç fazlasını oluşturmak |
supe v.
|
|
158 |
General |
ihtiyaç olmak |
need v.
|
|
159 |
General |
ihtiyaç fazlası |
redundant adj.
|
|
160 |
General |
ihtiyaç dolayısıyla resmi kuruluştan yardım alan |
on welfare adj.
|
|
161 |
General |
ihtiyaç olarak alıkonulmuş |
in reserve adj.
|
|
162 |
General |
ihtiyaç fazlası seçenekleri ve pahalı olan |
luxurious adj.
|
|
163 |
General |
ihtiyaç olarak saklanmış |
in reserve adj.
|
|
164 |
General |
kendine güvenen ve başkalarına pek ihtiyaç duymayan |
self-contained adj.
|
|
165 |
General |
ihtiyaç duyulmuş |
required adj.
|
|
166 |
General |
ihtiyaç duyulandan fazla |
superflux adj.
|
|
167 |
General |
ihtiyaç duyulandan fazla |
more than needed adj.
|
|
168 |
General |
ihtiyaç dışı |
redundant adj.
|
|
169 |
General |
aşırı ihtiyaç duyulan |
much-needed adj.
|
|
170 |
General |
ihtiyaç duyulan |
required adj.
|
|
171 |
General |
bir proje tamamlandıktan sonra ihtiyaç duyulan |
back-end adj.
|
|
172 |
General |
ihtiyaç durumunda |
necessitied adj.
|
|
173 |
General |
ihtiyaç içinde |
necessitous adj.
|
|
174 |
General |
ihtiyaç duyulan faydayı sağlayan |
utility adj.
|
|
175 |
General |
ihtiyaç duyulmayan |
escapable adj.
|
|
176 |
General |
üst düzey sağlık hizmetine ihtiyaç duyan |
high-dependency adj.
|
|
177 |
General |
dinleyiciye, izleyiciye veya okuyucuya ihtiyaç duymayan |
hot adj.
|
|
178 |
General |
sürekli ilaç kullanımına ihtiyaç duyan |
dependant adj.
|
|
179 |
General |
madde kullanımına ihtiyaç duyan |
dependant adj.
|
|
180 |
General |
sürekli ilaç kullanımına ihtiyaç duyan |
dependent adj.
|
|
181 |
General |
madde kullanımına ihtiyaç duyan |
dependent adj.
|
|
182 |
General |
belirli bir ihtiyaç veya işlev için yapay olarak hazırlanmış |
designer adj.
|
|
183 |
General |
büyük ihtiyaç içerisinde olan |
desperate adj.
|
|
184 |
General |
(başkasının) ihtiyaç ve isteklerini aşırı dikkatle yerine getiren |
overattentive adj.
|
|
185 |
General |
(başkasının) ihtiyaç ve isteklerine aşırı duyarlı |
overattentive adj.
|
|
186 |
General |
tüketim malzemesi olmaksızın ihtiyaç gideren |
inconsumable adj.
|
|
187 |
General |
süre uzatmaya ihtiyaç duymayan |
continuing adj.
|
|
188 |
General |
ihtiyaç duyulan |
feather-bed adj.
|
|
189 |
General |
ihtiyaç duyulan |
featherbed adj.
|
|
190 |
General |
tedaviye ihtiyaç duyan |
physical [obsolete] adj.
|
|
191 |
General |
ihtiyaç öncesi ayarlanan |
preneed adj.
|
|
192 |
General |
ihtiyaç duyulmadan evvel düzenlenen |
preneed adj.
|
|
193 |
General |
harici unsurlara ihtiyaç duymayan |
self-centered adj.
|
|
194 |
General |
ihtiyaç anında kullanıma hazır |
shadow adj.
|
|
195 |
General |
ihtiyaç sahibi olan |
short adj.
|
|
196 |
General |
şefkate ihtiyaç duyan |
silly adj.
|
|
197 |
General |
ihtiyaç karşısında |
on a pinch adv.
|
|
198 |
General |
ihtiyaç olursa |
at a push adv.
|
|
199 |
General |
ihtiyaç olduğu kadar |
as needed adv.
|
|
200 |
General |
ihtiyaç doğrultusunda |
in line with the requirements adv.
|
|
201 |
General |
ihtiyaç olduğunda |
when there is a need adv.
|
|
202 |
General |
ihtiyaç duyulduğunda |
when there is a need adv.
|
|
203 |
General |
ihtiyaç oldukça |
as needed adv.
|
|
204 |
General |
ihtiyaç halinde |
when there is a need adv.
|
|
205 |
General |
ihtiyaç gereği |
needly adv.
|
|
206 |
General |
ihtiyaç duymadan |
without needing adv.
|
|
207 |
General |
ihtiyaç duymadan |
without feeling a need (to) adv.
|
|
208 |
General |
ihtiyaç halinde |
as may be required adv.
|
|
209 |
General |
ihtiyaç halinde |
if required adv.
|
|
210 |
General |
ihtiyaç duyulduğu zaman |
when required adv.
|
|
211 |
General |
ihtiyaç duyulduğu zaman |
when needed adv.
|
|
212 |
General |
ihtiyaç anında |
in the time of need adv.
|
|
213 |
General |
ihtiyaç halinde |
at a push adv.
|
|
214 |
General |
ihtiyaç halinde |
prn adv.
|
|
215 |
General |
ihtiyaç anında |
in times of need adv.
|
|
216 |
General |
ihtiyaç halinde |
at need adv.
|
|
217 |
General |
ihtiyaç duyarak |
dependingly adv.
|
|
218 |
General |
ihtiyaç oldukça |
p.r.n. (pro re nata) abrev.
|
|
Phrasals |
|
219 |
Phrasals |
varlığına ihtiyaç duymak |
seek after v.
|
|
220 |
Phrasals |
birine/bir şeye ihtiyaç duymak |
call for someone or something v.
|
|
221 |
Phrasals |
birine/bir şeye ihtiyaç duymak |
call someone or something in v.
|
|
222 |
Phrasals |
bir şeye ihtiyaç duymak |
call something out v.
|
|
Phrases |
|
223 |
Phrases |
ihtiyaç halinde |
in case of need adv.
|
|
224 |
Phrases |
ihtiyaç duyulması halinde |
in case of need adv.
|
|
225 |
Phrases |
başka ihtiyaç yok |
no further requirement expr.
|
|
226 |
Phrases |
ihtiyaç olduğunda |
when the need arises expr.
|
|
227 |
Phrases |
ihtiyaç duyulduğunda |
when the need arises expr.
|
|
228 |
Phrases |
ihtiyaç duyulduğunda |
should the need arise expr.
|
|
229 |
Phrases |
ihtiyaç olduğunda |
should the need arise expr.
|
|
230 |
Phrases |
ihtiyaç olursa |
if needs be expr.
|
|
231 |
Phrases |
ihtiyaç olduğunda |
when necessary expr.
|
|
232 |
Phrases |
ihtiyaç duyulduğunda |
on an as-needed basis expr.
|
|
233 |
Phrases |
ihtiyaç halinde |
when the need arises expr.
|
|
234 |
Phrases |
ihtiyaç olursa |
if the need arises expr.
|
|
235 |
Phrases |
ihtiyaç halinde |
when needs be expr.
|
|
236 |
Phrases |
ihtiyaç halinde |
should the need arise expr.
|
|
237 |
Phrases |
ihtiyaç olduğunda |
when needs be expr.
|
|
238 |
Phrases |
ihtiyaç doğrultusunda |
in line with the requirement expr.
|
|
239 |
Phrases |
ihtiyaç oldukça |
as the need arises expr.
|
|
240 |
Phrases |
ihtiyaç duymadan |
without any need (to) expr.
|
|
241 |
Phrases |
ihtiyaç olursa |
should the need arise expr.
|
|
242 |
Phrases |
ihtiyaç olmadan |
without any necessity expr.
|
|
243 |
Phrases |
ihtiyaç olursa |
if need be expr.
|
|
244 |
Phrases |
yardıma ihtiyaç duymadan |
without needing any help expr.
|
|
245 |
Phrases |
bir şeye ihtiyaç duyan |
in want of something expr.
|
|
Proverb |
|
246 |
Proverb |
bir şeye duyulan ihtiyaç yaratıcılığı/yenilikleri/icatları tetikler |
necessity is the mother of innovation
|
|
247 |
Proverb |
geride kalıp bekleyenlere de ön saflarda olanlar kadar ihtiyaç vardır |
they also serve who (only) stand and wait
|
|
248 |
Proverb |
insanlar ayakta kalmak için birbirine ihtiyaç duyar |
no man is an island
|
|
249 |
Proverb |
insanlar birbirinin/başkalarının desteğine ihtiyaç duyar |
no man is an island
|
|
250 |
Proverb |
insanlar ayakta kalmak için birbirine ihtiyaç duyar |
no man is an island (entire of itself)
|
|
251 |
Proverb |
insanlar birbirinin/başkalarının desteğine ihtiyaç duyar |
no man is an island (entire of itself)
|
|
252 |
Proverb |
elinde fırsat varken bir şeyden yararlan, sonra ihtiyaç duyduğunda fırsat kaçabilir |
he that will not when he may, when he will he may have nay
|
|
253 |
Proverb |
ihtiyaç fazlası aşırı demektir |
more than enough is too much
|
|
254 |
Proverb |
ihtiyaç fazlasıysa gereksizdir |
more than enough is too much
|
|
Colloquial |
|
255 |
Colloquial |
ihtiyaç ve lüzum duyulan şey |
needcessity [usa] n.
|
|
256 |
Colloquial |
tam ihtiyaç olan şey |
a shot in the arm n.
|
|
257 |
Colloquial |
ihtiyaç molası |
bio break n.
|
|
258 |
Colloquial |
acil ihtiyaç durumları için ayrılan az miktarda para |
mad money n.
|
|
259 |
Colloquial |
ne ihtiyaç ne de lüks olarak görülen ürünlerin vergisi |
sin tax n.
|
|
260 |
Colloquial |
ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olmak |
have everything one needs v.
|
|
261 |
Colloquial |
konuşacak birine ihtiyaç duymak |
need someone to talk to v.
|
|
262 |
Colloquial |
zamana ihtiyaç duymak |
be pushed v.
|
|
263 |
Colloquial |
tam ihtiyaç duyulan şey olmak |
be just the thing v.
|
|
264 |
Colloquial |
bir durumda ihtiyaç duyulan/istenen tek şey olmak |
be just the thing v.
|
|
265 |
Colloquial |
ihtiyaç çekmek |
hurt v.
|
|
266 |
Colloquial |
(özellikle mali açıdan) ihtiyaç içinde olmak |
hurt v.
|
|
267 |
Colloquial |
(bir şeyden) gerekli/ihtiyaç duyduğu dozu almak |
get (one's) fix (of something) v.
|
|
268 |
Colloquial |
ihtiyaç anında başkasının yerine geçmek |
pinch-hit v.
|
|
269 |
Colloquial |
herkes yardıma ihtiyaç duyar |
everybody needs help expr.
|
|
270 |
Colloquial |
ihtiyaç halinde |
in case of need expr.
|
|
271 |
Colloquial |
ihtiyaç durumunda |
in case of need expr.
|
|
272 |
Colloquial |
ihtiyaç duyulan şey |
where it’s at expr.
|
|
273 |
Colloquial |
işte ihtiyaç duyulan bu |
there we go expr.
|
|
274 |
Colloquial |
ihtiyaç duyulan şey |
where it's at expr.
|
|
275 |
Colloquial |
tam ihtiyaç duyulan şey |
just the thing expr.
|
|
276 |
Colloquial |
bir durumda ihtiyaç duyulan/istenen tek şey |
just the thing expr.
|
|
277 |
Colloquial |
ihtiyaç yok |
no call for expr.
|
|
Idioms |
|
278 |
Idioms |
ihtiyaç/tuvalet molası |
bio break n.
|
|
279 |
Idioms |
büyük ihtiyaç/gereksinim |
crying need (for someone or something) n.
|
|
280 |
Idioms |
büyük ihtiyaç |
a crying need n.
|
|
281 |
Idioms |
ivedi ihtiyaç |
a crying need n.
|
|
282 |
Idioms |
acil ihtiyaç |
a crying need n.
|
|
283 |
Idioms |
(birisine ya bir şeye) büyük ihtiyaç |
crying need (for someone or something) n.
|
|
284 |
Idioms |
ivedi ihtiyaç |
crying need (for someone or something) n.
|
|
285 |
Idioms |
acil ihtiyaç |
crying need (for someone or something) n.
|
|
286 |
Idioms |
sürekli sevgiye ihtiyaç duyma |
love-tooth in the head n.
|
|
287 |
Idioms |
(birinin) ihtiyaç duyduğundan fazlası |
(one's) cup runneth over n.
|
|
288 |
Idioms |
bir erkeğin yardımına ihtiyaç duyan kadın |
a damsel in distress n.
|
|
289 |
Idioms |
büyük paralar harcanarak yapılmış ama artık ihtiyaç duyulmayan/işe yaramayan şey |
a white elephant n.
|
|
290 |
Idioms |
ihtiyaç paketi |
care package n.
|
|
291 |
Idioms |
fiziksel ihtiyaç |
creature comfort n.
|
|
292 |
Idioms |
büyük ihtiyaç |
crying need n.
|
|
293 |
Idioms |
ivedi ihtiyaç |
crying need n.
|
|
294 |
Idioms |
acil ihtiyaç |
crying need n.
|
|
295 |
Idioms |
temel ihtiyaç |
staff of life n.
|
|
296 |
Idioms |
(bir şey) için ihtiyaç duyulan finansal kaynak |
the wherewithal for (something) n.
|
|
297 |
Idioms |
(bir şey) için ihtiyaç duyulan motivasyon |
the wherewithal for (something) n.
|
|
298 |
Idioms |
(bir şey) için ihtiyaç duyulan girişkenlik |
the wherewithal for (something) n.
|
|
299 |
Idioms |
(bir şey) için ihtiyaç duyulan kafa/idrak |
the wherewithal for (something) n.
|
|
300 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan finansal kaynak |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
301 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan motivasyon |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
302 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan girişkenlik |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
303 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan kafa/idrak |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
304 |
Idioms |
hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak |
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v.
|
|
305 |
Idioms |
hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak |
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v.
|
|
306 |
Idioms |
(birine) istediğini/ihtiyaç duyduğunu vermek |
ring (one's) bell v.
|
|
307 |
Idioms |
(birine) istediğini/ihtiyaç duyduğunu vermek |
ring someone's bell [us] v.
|
|
308 |
Idioms |
hiçbir şekilde ihtiyaç duymamak |
need like a hole in the head v.
|
|
309 |
Idioms |
ihtiyaç anında yardım etmeye ve harekete geçmeye hazır olmak |
be standing by v.
|
|
310 |
Idioms |
istediği/ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olmak |
want for nothing v.
|
|
311 |
Idioms |
(bir şeye) çok ihtiyaç duymak |
need (something) so bad (that) (one) can taste it v.
|
|
312 |
Idioms |
(bir şeye) rüyalarına girecek kadar çok ihtiyaç duymak |
need (something) so bad (that) (one) can taste it v.
|
|
313 |
Idioms |
(bir şeye) hayalinde dokunabilecek kadar çok ihtiyaç duymak |
need (something) so bad (that) (one) can taste it v.
|
|
314 |
Idioms |
bir kurumdan ihtiyaç yardımı almak |
go on relief v.
|
|
315 |
Idioms |
bir kurumdan ihtiyaç yardımı almak |
go on welfare v.
|
|
316 |
Idioms |
herhangi bir düzenlemeye ihtiyaç duymamak |
have no strings attached v.
|
|
317 |
Idioms |
(bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/istek/lüzum duymamak |
want (something) like (one wants) a hole in the head v.
|
|
318 |
Idioms |
(bir şey) istediği/ihtiyaç duyduğu en son şey olmak |
want (something) like (one wants) a hole in the head v.
|
|
319 |
Idioms |
ihtiyaç duyduğu şeyi elde etmek |
get a gift of (something) v.
|
|
320 |
Idioms |
ihtiyaç duyduğu dozu almak |
get a gift of (something) v.
|
|
321 |
Idioms |
(birine bir şeyden) ihtiyaç duyduğu miktarda vermek |
give (one) a fix of (something) v.
|
|
322 |
Idioms |
(araba seyahatinde) ihtiyaç molası vermek |
make a pit stop [us] v.
|
|
323 |
Idioms |
(ihtiyaç veya fakirlikten dolayı) kamu yardımı almak |
be on relief v.
|
|
324 |
Idioms |
(ihtiyaç veya fakirlikten dolayı) maddi yardım almak |
be on relief v.
|
|
325 |
Idioms |
tam ihtiyaç duyulan şey olmak |
be just what the doctor ordered v.
|
|
326 |
Idioms |
bir durumda ihtiyaç duyulan/istenen tek şey olmak |
be just what the doctor ordered v.
|
|
327 |
Idioms |
ihtiyaç dolayısıyla resmi kuruluştan yardım almak |
be on welfare v.
|
|
328 |
Idioms |
bir kurumdan ihtiyaç yardımı almak |
be on welfare v.
|
|
329 |
Idioms |
(bir şeyden) gerekli/ihtiyaç duyduğu dozu almak |
get a fix (of something) v.
|
|
330 |
Idioms |
(birine) ihtiyaç duyduğu miktarı vermek |
give (one) a fix v.
|
|
331 |
Idioms |
(bir şeyden) ihtiyaç duyduğu miktarda almak |
have a fix of (something) v.
|
|
332 |
Idioms |
bir düzenlemeye ihtiyaç duymak |
have strings attached v.
|
|
333 |
Idioms |
(bir şeyi) ihtiyaç olarak/ilerisi için saklamak/tutmak |
keep (something) by v.
|
|
334 |
Idioms |
(bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak |
need (something) like (one) needs a hole in the head v.
|
|
335 |
Idioms |
(bir şeye) ihtiyaç/gereksinim duymak |
need a fix v.
|
|
336 |
Idioms |
(bir şeye) ihtiyaç/gereksinim duymak |
need a fix of (something) v.
|
|
337 |
Idioms |
bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak |
need something like a hole in the head v.
|
|
338 |
Idioms |
bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak |
need something like you need a hole in the head v.
|
|
339 |
Idioms |
dayanılmaz şekilde istemek/ihtiyaç duymak |
want so bad (that) (one) can taste it v.
|
|
340 |
Idioms |
(bir şeye) dayanılmaz şekilde ihtiyaç duymak |
want (something) so bad (that) (one) can taste it v.
|
|
341 |
Idioms |
(ihtiyaç veya fakirlikten dolayı) kamu yardımı alan |
on relief adj.
|
|
342 |
Idioms |
temel ihtiyaç veya sorunlarla ilgili |
blood-and-guts adj.
|
|
343 |
Idioms |
ihtiyaç karşısında |
in a pinch expr.
|
|
344 |
Idioms |
ihtiyaç durumunda devreye sokulacak plan |
up (one's) sleeve expr.
|
|
345 |
Idioms |
ihtiyaç durumunda devreye sokulacak plan |
up your sleeve expr.
|
|
346 |
Idioms |
ihtiyaç durumunda devreye sokulacak plan |
up (one's) sleeve expr.
|
|
347 |
Idioms |
(birinin) asıl ihtiyaç duyduğu şey |
(one's) heart's desire expr.
|
|
348 |
Idioms |
ihtiyaç olursa |
at a pinch expr.
|
|
349 |
Idioms |
ihtiyaç halinde |
at a pinch expr.
|
|
350 |
Idioms |
ihtiyaç olursa |
at a push expr.
|
|
351 |
Idioms |
ihtiyaç halinde |
at a push expr.
|
|
352 |
Idioms |
ihtiyaç olursa |
in a pinch expr.
|
|
353 |
Idioms |
ihtiyaç halinde |
in a pinch expr.
|
|
354 |
Idioms |
gerçekten yardıma ihtiyacın olduğu/ihtiyaç duyduğun zaman |
in your hour of need expr.
|
|
355 |
Idioms |
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için her şeyimi veririm |
my kingdom for a horse expr.
|
|
356 |
Idioms |
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için varımı yoğumu veririm |
my kingdom for a horse expr.
|
|
357 |
Idioms |
çok fazla (istemek, ihtiyaç duymak) |
so bad one can taste it expr.
|
|
358 |
Idioms |
aşırı derecede (istemek, ihtiyaç duymak) |
so bad one can taste it expr.
|
|
359 |
Idioms |
dayanılmaz şekilde (istemek, ihtiyaç duymak) |
so bad one can taste it expr.
|
|
Speaking |
|
360 |
Speaking |
bize ihtiyaç duyarsanız aramanız yeterli |
call us if you need us expr.
|
|
361 |
Speaking |
ihtiyaç anında |
if necessary expr.
|
|
362 |
Speaking |
ihtiyaç duyduğundan fazlası |
my cup runneth over expr.
|
|
363 |
Speaking |
ihtiyaç halinde |
if necessary expr.
|
|
364 |
Speaking |
insanlar yaşamak için paraya ihtiyaç duyarlar |
people need money in order to live expr.
|
|
365 |
Speaking |
ne zaman ihtiyaç duyacağın belli olmuyor |
you never know when you might need it expr.
|
|
366 |
Speaking |
ne zaman ihtiyaç duyacağını asla bilemezsin |
you never know when you might need it expr.
|
|
367 |
Speaking |
paraya niçin ihtiyaç duyarız |
why do we need money expr.
|
|
Trade/Economic |
|
368 |
Trade/Economic |
artan ihtiyaç |
rising need n.
|
|
369 |
Trade/Economic |
çıkarılmış sermaye ve ihtiyaç akçeleri |
issued capital and reserves n.
|
|
370 |
Trade/Economic |
eğitim ihtiyaç analizi |
training needs analysis n.
|
|
371 |
Trade/Economic |
günlük ihtiyaç stoku |
unobligated stocks n.
|
|
372 |
Trade/Economic |
günlük ihtiyaç |
daily want n.
|
|
373 |
Trade/Economic |
ihtiyaç kadar sipariş miktarı |
lot-for-lot order quantity n.
|
|
374 |
Trade/Economic |
ihtiyaç kredisi |
personal finance credit n.
|
|
375 |
Trade/Economic |
ihtiyaç ve inançlar |
motive n.
|
|
376 |
Trade/Economic |
ihtiyaç belgesi |
certificate of necessity n.
|
|
377 |
Trade/Economic |
ihtiyaç kredisi şirketi |
personal loan company n.
|
|
378 |
Trade/Economic |
ihtiyaç fazlası şeker |
sugar excess internal needs n.
|
|
379 |
Trade/Economic |
ihtiyaç fazlası mal |
surplus property n.
|
|
380 |
Trade/Economic |
ihtiyaç fazlası |
surplus to requirement n.
|
|
381 |
Trade/Economic |
ihtiyaç fazlası üretim |
surplus production n.
|
|
382 |
Trade/Economic |
ihtiyaç maddeleri |
supply of provisions n.
|
|
383 |
Trade/Economic |
ihtiyaç fazlası stok |
surplus stock n.
|
|
384 |
Trade/Economic |
ihtiyaç belgesi |
necessity certificate n.
|
|
385 |
Trade/Economic |
ihtiyaç belirleme |
need recognition n.
|
|
386 |
Trade/Economic |
ihtiyaç kredisi |
consumer loan n.
|
|
387 |
Trade/Economic |
kapasite ihtiyaç planlama |
capacity requirements planning n.
|
|
388 |
Trade/Economic |
kapasite ihtiyaç planlaması |
capacity requirement planning n.
|
|
389 |
Trade/Economic |
kişi başına gelirin ancak temel ihtiyaç maddelerinin karşılanmasına yetecek bir düzeyin bile altına düşmesi durumu |
absolute poverty n.
|
|
390 |
Trade/Economic |
malzeme ihtiyaç planlaması |
material requirements planning n.
|
|
391 |
Trade/Economic |
müşterek ihtiyaç |
common requirements n.
|
|
392 |
Trade/Economic |
tüketici ihtiyaç kredisi |
consumer credit n.
|
|
393 |
Trade/Economic |
tatillerde de açık olan ve geç saatlere kadar açık bulunan, acil ihtiyaç maddeleri bulunduran, göreceli olarak yüksek fiyattan satış yapan bir tür perakendeci |
convenience store n.
|
|
394 |
Trade/Economic |
ayakta kalmak için kurtarma paketine ihtiyaç duyan şirket |
zombie company n.
|
|
395 |
Trade/Economic |
ihtiyaç fazlası stok |
overstock n.
|
|
396 |
Trade/Economic |
ihtiyaç olandan daha az almak |
underbuy v.
|
|
397 |
Trade/Economic |
ihtiyaç akçesi yatırarak tahvil almak |
margent v.
|
|
398 |
Trade/Economic |
ihtiyaç akçesi yatırarak tahvil almak |
margin v.
|
|
399 |
Trade/Economic |
savaş, kriz gibi ihtiyaç durumlarında basılan ve alternatif materyallerden üretilen (para) |
necessity adj.
|
|
400 |
Trade/Economic |
ihtiyaç veya maliyet açısından gerekçelendirilmiş (harcama kalemi) |
zero-base adj.
|
|
401 |
Trade/Economic |
ihtiyaç vukuunda |
in case of necessity expr.
|
|
Law |
|
402 |
Law |
hükmün yerine getirilmeme sebebini göstermek için bir tarafın ihtiyaç duyduğu hukuki belge |
scire facias n.
|
|
403 |
Law |
ihtiyaç göstermek |
require v.
|
|
404 |
Law |
ihtiyaç durumunda |
in case of necessity expr.
|
|
Politics |
|
405 |
Politics |
acil ihtiyaç |
flagrant necessity n.
|
|
406 |
Politics |
ihtiyaç tespiti |
needs assessment n.
|
|
407 |
Politics |
(abd) ihtiyaç halindeki aileler için geçici yardım |
temporary assistance for needy families (tanf) n.
|
|
408 |
Politics |
ihtiyaç sahiplerinin sorumluluğunu büyük devlet kurumlarından alıp akrabalarına ve yerel yardım kurumlarına verme politikası |
community care n.
|
|
Institutes |
|
409 |
Institutes |
ulaştırma altyapısı ihtiyaç analizi |
transport infrastructure needs assessment n.
|
|
Industry |
|
410 |
Industry |
ihtiyaç fazlası çalışanların işten çıkarılması |
redundancy n.
|
|
411 |
Industry |
hizmet vermek için şirket binasına veya tesise ihtiyaç duymayan |
detached adj.
|
|
Insurance |
|
412 |
Insurance |
yardıma ihtiyaç duyan |
confused adj.
|
|
Tourism |
|
413 |
Tourism |
deniz seyahatlerinde yolcunun ihtiyaç duymadığı bagajın bir kasaya konması |
hold baggage n.
|
|
414 |
Tourism |
özel ihtiyaç konaklaması |
special-needs accommodation n.
|
|
Technical |
|
415 |
Technical |
ani ihtiyaç dizel odası |
emergency diesel room n.
|
|
416 |
Technical |
ani ihtiyaç |
emergency n.
|
|
417 |
Technical |
elektrik gücü ihtiyaç aralığı |
electric power demand interval n.
|
|
418 |
Technical |
malzeme ihtiyaç planlaması |
materials requirement planning n.
|
|
419 |
Technical |
sulama suyu ihtiyaç cetveli |
irrigation water requirement schedule n.
|
|
Computer |
|
420 |
Computer |
yerinde sıralama (başka hafızaya alanına ihtiyaç duymadan diziyi kendi yerinde sıralama) |
in-place sorting n.
|
|
421 |
Computer |
komutu gerçekleştirmeden önce cihazın ihtiyaç duyduğu işlem süresi |
command overhead n.
|
|
422 |
Computer |
komutu gerçekleştirmeden önce cihazın ihtiyaç duyduğu işlem süresi |
command processing overhead n.
|
|
423 |
Computer |
komutu gerçekleştirmeden önce cihazın ihtiyaç duyduğu işlem süresi |
command processing overhead time n.
|
|
Telecom |
|
424 |
Telecom |
ek bir aparata ihtiyaç duymadan kablolu yayınları direkt alabilen ve çözebilen |
cable-ready adj.
|
|
Electric |
|
425 |
Electric |
elektrik gücü ihtiyaç aralığı |
electric power demand interval n.
|
|
426 |
Electric |
ünite iç ihtiyaç trafosu |
unit auxiliary transformer n.
|
|
427 |
Electric |
ünite iç ihtiyaç trafosu |
unit service transformer n.
|
|
Construction |
|
428 |
Construction |
ulaştırma altyapı ihtiyaç analizi/değerlendirmesi |
transport infrastructure needs assessment n.
|
|
Aeronautic |
|
429 |
Aeronautic |
yapısal mukavemeti içinde olup dış desteğe ihtiyaç duymayan kanat tasarımı |
cantilever n.
|
|
Medical |
|
430 |
Medical |
ihtiyaç tedavisi |
demand therapy n.
|
|
431 |
Medical |
temel fizyolojik ihtiyaç |
basic physiological necessity n.
|
|
432 |
Medical |
ihtiyaç oldukça |
pro re nata adv.
|
|
Psychology |
|
433 |
Psychology |
ihtiyaç-korku ikilemi |
need-fear dilemma n.
|
|
434 |
Psychology |
ihtiyaç uyandırma |
need arousal n.
|
|
435 |
Psychology |
pres-ihtiyaç yapısı |
press-need pattern n.
|
|
436 |
Psychology |
amacı katılımcıların belirli ihtiyaç ve hedeflerine ilişkin farkındalıklarını artırmak olan bir grup terapisi yöntemi |
consciousness-raising n.
|
|
Physics |
|
437 |
Physics |
mikrofizikte bir fenomenin eksiksiz tanımının yapılması için birbirini tamamlayan iki farklı teoriye ihtiyaç duyulduğu ilkesi |
complementarity n.
|
|
Biology |
|
438 |
Biology |
büyümek için oksijene ihtiyaç duyan ve havayla temas halinde olan mikroorganizmalar |
aerobies n.
|
|
439 |
Biology |
çok az miktarda serbest oksijene ihtiyaç duyan organizma |
microaerophile n.
|
|
440 |
Biology |
yoğun ışığa ihtiyaç duyan organizma |
photophil n.
|
|
441 |
Biology |
büyümek için parental organizmanın sentezleyebildiği maddelere ihtiyaç duyan (organizma) |
auxotrophic adj.
|
|
442 |
Biology |
çok az miktarda serbest oksijene ihtiyaç duyan |
microaerophile adj.
|
|
443 |
Biology |
çok az miktarda serbest oksijene ihtiyaç duyan |
microaerophilous adj.
|
|
Biochemistry |
|
444 |
Biochemistry |
karaciğerde depolanarak ihtiyaç halinde glikoza dönüştürülen organik bileşik |
animal starch n.
|
|
445 |
Biochemistry |
karaciğerde depolanarak ihtiyaç halinde glikoza dönüştürülen organik bileşik |
glycogen n.
|
|
Botanic |
|
446 |
Botanic |
büyümek için aşırı miktarda suya ihtiyaç duyan bitki |
hydrophyte n.
|
|
447 |
Botanic |
yoğun ışığa ihtiyaç duyan organizma |
photophilia n.
|
|
448 |
Botanic |
silisli toprağa ihtiyaç duyan (bitki) |
siliceous adj.
|
|
449 |
Botanic |
silisli toprağa ihtiyaç duyan (bitki) |
silicious adj.
|
|
Social Sciences |
|
450 |
Social Sciences |
ihtiyaç temelli bütünsellik |
needs-based holism n.
|
|
451 |
Social Sciences |
ekonomik ihtiyaç nedeniyle beraber yaşayan üç nesil |
extended financial family n.
|
|
Education |
|
452 |
Education |
eğitim ihtiyaç analizi |
training needs analysis n.
|
|
453 |
Education |
ihtiyaç analizi |
needs analysis n.
|
|
454 |
Education |
eğitimde özel ilgiye ihtiyaç duyan zihinsel veya fiziksel engelleri olan çocuk |
statemented children n.
|
|
455 |
Education |
özel eğitime ihtiyaç duyan |
statemented adj.
|
|
Literature |
|
456 |
Literature |
yardıma ihtiyaç duyan kadın |
damsel in distress n.
|
|
Geography |
|
457 |
Geography |
bireyin günlük tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak ihtiyaç duyulan coğrafi alan |
ecological footprint n.
|
|
Military |
|
458 |
Military |
acil ihtiyaç projesi |
urgent requirement project n.
|
|
459 |
Military |
acil ihtiyaç |
emergency n.
|
|
460 |
Military |
asgari askeri ihtiyaç |
minimum military requirement n.
|
|
461 |
Military |
askeri ihtiyaç |
military requirement n.
|
|
462 |
Military |
görev ihtiyaç dokümanı |
mission need document n.
|
|
463 |
Military |
genel ihtiyaç yedek parçaları |
initial concurrent spare parts n.
|
|
464 |
Military |
harekat ihtiyaç dokümanı |
operational requirement document n.
|
|
465 |
Military |
ihtiyaç fazlası personel |
supernumerary n.
|
|
466 |
Military |
ihtiyaç fazlası malzemenin gönderilmesi |
removal of surplus property n.
|
|
467 |
Military |
ihtiyaç hedefi |
requirements objective n.
|
|
468 |
Military |
ihtiyaç fazlası ana malzeme |
major item material excess n.
|
|
469 |
Military |
ihtiyaç belirticisinin ivediliği |
urgency of need designator n.
|
|
470 |
Military |
ihtiyaç fazlası sivil personel |
supernumerary civilian personnel n.
|
|
471 |
Military |
ihtiyaç fazlası savunma malzemesi |
excess defence articles n.
|
|
472 |
Military |
ihtiyaç bildirim formu |
requirement notice form n.
|
|
473 |
Military |
ihtiyaç fazlası tesis |
surplus installation n.
|
|
474 |
Military |
ihtiyaç fazlası savunma malzemesi |
excess defence article n.
|
|
475 |
Military |
ihtiyaç sorumluluğu |
requirements responsibility n.
|
|
476 |
Military |
muhtemel ihtiyaç karşılığı alıkonmuş stok |
contingency retaining n.
|
|
477 |
Military |
savunma ihtiyaç ikmal merkezi |
defence subsistence supply centre n.
|
|
478 |
Military |
psikolojik ihtiyaç |
psychological requirement n.
|
|
479 |
Military |
rasyon ihtiyaç çizelgesi |
ration scale n.
|
|
480 |
Military |
standart ihtiyaç kodu |
standard requirement code n.
|
|
481 |
Military |
test ihtiyaç özelliği |
test requirement specification n.
|
|
482 |
Military |
uzun dönemli ihtiyaç |
long-term requirement n.
|
|
483 |
Military |
uzun dönemli ihtiyaç |
long term requirement n.
|
|
484 |
Military |
yabancı topluluklara ait rasyon ihtiyaç çizelgeleri |
ration scales for national groups n.
|
|
485 |
Military |
yedek ihtiyaç maddeleri |
reserve requirements n.
|
|
486 |
Military |
ihtiyaç fazlası ordu malı |
excess property n.
|
|
487 |
Military |
ihtiyaç sınıfları |
classes of supply n.
|
|
488 |
Military |
askeri birlik tarafından verilen ve helikopterin sökülmesi için en çok ihtiyaç duyulan yedek parça ve sarf malzemelerini içine alan bir bakım donanımı |
packup kit n.
|
|
489 |
Military |
askeri birlik tarafından verilen ve helikopterin sökülmesi için en çok ihtiyaç duyulan yedek parça ve sarf malzemelerini içine alan bir bakım donanımı |
puk n.
|
|
490 |
Military |
yüksek mühendislik imkanlarına ihtiyaç duymayan geçici mevzilenme veya siperlik |
field fortifications n.
|
|
491 |
Military |
atış verilerinin hazırlanmasında ihtiyaç duyulan bilgileri veren harita |
firing chart n.
|
|
492 |
Military |
abd ihtiyaç ikmal dairesi |
subsistence department n.
|
|
Basketball |
|
493 |
Basketball |
ihtiyaç duyulmayan oyuncunun takımdan elenmesi |
weeding out n.
|
|
Card |
|
494 |
Card |
(sıra halindeki dört kart) kent yapmak için iki kart sınıfından birine ihtiyaç duyan |
bobtail adj.
|
|
495 |
Card |
(aynı renkte dört kart) renk yapmak için aynı renkte bir veya daha fazla karta ihtiyaç duyan |
bobtail adj.
|
|
Librarianship |
|
496 |
Librarianship |
artık kullanılamadığı veya ihtiyaç duyulmadığı için koleksiyondan çıkarılan yayın |
discard n.
|
|
Archaic |
|
497 |
Archaic |
kişisel ihtiyaç |
occasion n.
|
|
Entomology |
|
498 |
Entomology |
yumurtlamak için kan emmeye ihtiyaç duymayan (böcek) |
autogenous adj.
|
|
Slang |
|
499 |
Slang |
ceza evinde ruhsal tedaviye ihtiyaç duyan hükümlü |
j-cat n.
|
|
500 |
Slang |
ceza evinde ruhsal tedaviye ihtiyaç duyan hükümlü |
cat-j n.
|
|