itibar - Turkish English Dictionary

itibar

Meanings of "itibar" in English Turkish Dictionary : 59 result(s)

Turkish English
Common Usage
itibar dignity n.
No politician shall engage in acts damaging to their dignity.
Hiçbir politikacı itibarına gölge düşürecek davranışlarda bulunamaz.

More Sentences
itibar reputation n.
Not all Member States enjoy the same good reputation in this connection.
Tüm Üye Devletler bu konuda aynı itibara sahip değildir.

More Sentences
General
itibar stature n.
The only reason put forward for funding research is Europe’s competitiveness and stature.
Araştırmaların finanse edilmesi için öne sürülen tek gerekçe Avrupa'nın rekabet gücü ve itibarıdır.

More Sentences
itibar weight n.
His opinions don't carry much weight around here.
Onun fikirlerine burada pek itibar edilmez.

More Sentences
itibar status n.
He’s beginning to lose status as a leader.
Bir lider olarak itibarını kaybetmeye başladı.

More Sentences
itibar face n.
England doesn't want a war but doesn't want to lose face.
İngiltere savaş istemiyor ama itibarını da kaybetmek istemiyor.

More Sentences
itibar credit n.
Member States' exclusion of this small territory from the right to vote reflects no credit on them.
Üye Devletlerin bu küçük bölgeyi oy kullanma hakkından mahrum bırakmaları kendilerine hiçbir itibar kazandırmamaktadır.

More Sentences
itibar standing n.
This will also afford the profession more standing, which is very important, and will also make it more appealing.
Bu aynı zamanda mesleğe daha fazla itibar kazandıracaktır ki bu çok önemlidir ve mesleği daha cazip hale getirecektir.

More Sentences
itibar honor n.
The more danger, the more honor.
Tehlike arttıkça itibar da artar.

More Sentences
itibar pride of place n.
Your intention now is to give the financial market pride of place.
Şu anki niyetiniz finans piyasasına itibar kazandırmaktır.

More Sentences
Trade/Economic
itibar credit n.
Member States' exclusion of this small territory from the right to vote reflects no credit on them.
Üye Devletlerin bu küçük bölgeyi oy hakkından mahrum bırakması, onlara hiçbir itibar kazandırmaz.

More Sentences
Law
itibar credit n.
It is a very serious and distressing situation which does nobody any great credit.
Bu çok ciddi ve üzücü bir durumdur ve hiç kimseye büyük bir itibar kazandırmaz.

More Sentences
Common Usage
itibar esteem n.
General
itibar effectiveness n.
itibar prestige n.
itibar estate n.
itibar note n.
itibar respectability n.
itibar repute n.
itibar estimation n.
itibar odor n.
itibar value n.
itibar regard n.
itibar eminency n.
itibar importance n.
itibar consideration n.
itibar respect n.
itibar authority n.
itibar odour n.
itibar eminence n.
itibar ascendency n.
itibar estimate n.
itibar recognition n.
itibar ascendancy n.
itibar esteem n.
itibar altitude n.
itibar account n.
itibar caste n.
itibar character n.
itibar elevation n.
itibar mana n.
itibar reputability n.
itibar gravitas n.
itibar opinion n.
itibar distinction n.
itibar consequence n.
itibar considerableness n.
itibar countenance [obsolete] n.
itibar izzat n.
itibar reputational adj.
Trade/Economic
itibar tick n.
itibar credibility n.
itibar standing n.
Law
itibar esteem n.
Archaic
itibar celsitude n.
itibar headship n.
itibar behalf n.
itibar port n.
itibar preeminence n.

Meanings of "itibar" with other terms in English Turkish Dictionary : 198 result(s)

Turkish English
General
(itibar, güvenilirlik veya kamu imajı zararına karşı) hasar kontrolü damage control n.
The damage control is easy.
Hasar kontrolü kolay.

More Sentences
itibar görme recognition n.
She has earned recognition as an expert neuroscientist.
Uzman bir nörobilimci olarak itibar görmeye başladı.

More Sentences
itibar etmek credit v.
But some of the difficulties raised we found difficult to credit.
Ancak dile getirilen bazı zorluklara itibar etmekte zorlandık.

More Sentences
(itibar vb.) yüksek olmak stand v.
The reputation of Ivy League business schools stands high throughout the world.
Ivy League işletme okullarının itibarı tüm dünyada yüksektir.

More Sentences
Common Usage
itibar etmek accredit v.
General
belirli bir alanda sahip olunan itibar laureating n.
belirli bir alanda sahip olunan itibar laureateship n.
itibar etme esteeming n.
itibar kaybı loss of reputation n.
itibar yönetimi reputation management n.
itibar (ticari) goodwill n.
zedelenmiş itibar impaired credit n.
ad ve itibar name and prestige n.
saygın itibar good reputation n.
iyi itibar good reputation n.
itibar sahibi good standing n.
ticari itibar commercial credit n.
ticari itibar commercial standing n.
itibar kredisi belgesi issue of a documentary credit n.
lekelenen itibar a flyblown reputation n.
lekelenmiş itibar a tarnished reputation n.
lekelenmiş itibar a flyblown reputation n.
lekelenen itibar a tarnished reputation n.
itibar kaybı loss of goodwill n.
iade-i itibar restoration of honor n.
lekesiz itibar spotless reputation n.
itibar kaybı reputational loss n.
(itibar veya şeref yönünden) düşkünlük fallenness n.
itibar suikastı character assassination n.
itibar düşüren kimse cheapener n.
itibar eden kimse esteemer n.
itibar zedeleyen hareket blot n.
itibar eksikliği misesteem n.
itibar kaybı degradation n.
itibar etmeme dehonestation n.
itibar görmeyen insanlar demonology n.
itibar görmeyen şeyler demonology n.
itibar zayıflatıcı etki dent n.
itibar kaybı destruction n.
ahlaki veya düşünsel itibar dimension n.
olumlu itibar opinion [obsolete] n.
makam veya itibar kaybıyla sonuçlanan başarısızlık ruination n.
itibar etmeyen kimse disesteemer n.
itibar kaybettiren kimse disgrace n.
itibar kaybettiren hareket disgrace n.
itibar zedeleyici şey disgrace n.
itibar kaybı dishonor [us] n.
itibar kaybı dishonour [uk] n.
itibar sarsıcı şey disparagement n.
itibar sarsıcı kimse disparager n.
itibar zedeleyen olay infamy n.
yüksek itibar good report n.
sağlam itibar sterling reputation n.
itibar görmeyen şey culch n.
itibar kaybı injury n.
itibar karalayan dedikodu dirt n.
(itibar) zedelenme disadvantage n.
itibar talebi pretention n.
itibar zedeleyip zan altında bırakan sıfat smear word n.
itibar kaybına uğramak lose one's reputation v.
itibar etmek respect v.
itibar etmek esteem v.
itibar görmek be respected v.
itibar göstermek consider v.
itibar etmek rely v.
itibar görmek be in demand v.
itibar etmek consider v.
mahvolmak (itibar vb) be in tatters v.
itibar yapmak build a reputation v.
itibar kazanmak establish a reputation v.
itibar kazanmak gain a reputation v.
itibar kazanmak make a reputation v.
itibar kazanmak earn a reputation v.
itibar kazanmak acquire a reputation v.
itibar kazanmak build (up) a reputation v.
itibar etmek honour v.
itibar erozyonuna uğratmak discredit v.
itibar etmemek disesteem v.
itibar görmek enjoy credit v.
itibar etmemek ignore v.
itibar etmemek pay no attention v.
itibar etmemek disregard v.
itibar etmemek not care v.
itibar göstermek respect v.
itibar etmek honor v.
itibar kaybetmek lose reputation v.
iade-i itibar etmek restore the honor of v.
kendine itibar atfetmek give oneself credit v.
itibar etmek regard v.
itibar göstermek regard v.
itibar etmek beknight v.
itibar oluşturmak gain face v.
itibar etmemek disrepute [obsolete] v.
itibar etmemek disvalue v.
itibar kazandırmak dignify v.
itibar kırıcı derogatory adj.
itibar zedeleyici calumnious adj.
itibar sahibi trusted adj.
itibar edilmeyen undear adj.
leke sürülmemiş (itibar) unsullied adj.
itibar edilen (kimse) worth while adj.
itibar zedeleyen compromising adj.
itibar zedeleyici invidious adj.
Phrasals
(birinin/bir şeyin) gözünde itibar kazanmak score with (someone or something) v.
biriyle ilgili söylenenlere itibar etmek believe something of someone v.
ile ilgili söylenenlere itibar etmek believe of v.
(birine/bir şeye) itibar göstermek look upon (someone or something) [old-fashioned] v.
-in gözünde itibar kazanmak score with v.
Proverb
iyi bir itibar/isim bırakmak maddi miras kadar önemlidir a good name is a second inheritance
itibar, kazanması zor kaybetmesi kolay bir zenginliktir a good name is sooner lost than won
itibar zor kazanılır kolay kaybedilir a good name is sooner lost than won
Colloquial
nüfuz kullanılarak kazanılan itibar chit n.
itibar sahibi highly regarded adj.
buna kimse inanmaz/itibar etmez! nobody will believe it! expr.
Idioms
itibar kaybı bad odor n.
çok/fazla/aşırı saygı/hürmet/itibar gösterme forelock-tugging n.
itibar meselesi a point of honor [us] n.
itibar meselesi a point of honour [uk] n.
itibar meselesi a point of pride n.
geçmiş itibar a track record n.
itibar kazanmak gain ground v.
mevki/rütbe/itibar açısından aşağı/alt seviyede olmak sit below the salt v.
mevki/rütbe/itibar açısından aşağı/alt seviyede olmak sit beneath the salt v.
itibar kazanmak come to (one's) kingdom v.
itibar kazanmak come into (one's) kingdom v.
itibar kazanmak come into (or to) your kingdom v.
birinin çekine itibar etmek honor someone's check v.
itibar etmemek not take much stock v.
itibar kazanmak get face v.
(yüksek pozisyondaki birine) aşırı hürmet/itibar göstermek touch (one's) forelock v.
(yüksek pozisyondaki birine) aşırı hürmet/itibar göstermek tug (one's) forelock v.
aşırı hürmet/itibar göstermek tug your forelock v.
aşırı hürmet/itibar göstermek touch/tug your forelock v.
itibar kazanmak come into your kingdom v.
çekine itibar etmek honor check v.
gözünde itibar kazanmak score big v.
(birinin) sözüne itibar etmek/inanmak take (one's) word v.
(birinin bir konuda) sözüne itibar etmek/inanmak take (one's) word for (something) v.
(birinin bir konuda) sözüne itibar etmek/inanmak take (one's) word on (something) v.
(birinin) sözüne itibar etmek/inanmak take (one's) word on it v.
mevki/rütbe/itibar açısından aşağı/alt seviyede beneath the salt adv.
itibar zedeleyici beneath dignity expr.
itibar zedeleyici beneath somebody's dignity expr.
itibar zedeleyici beneath your dignity expr.
Formal
yeniden itibar etmek reaccredit v.
Speaking
buna kimse inanmaz/itibar etmez! it won't wash! expr.
Trade/Economic
açık itibar overdraft n.
belgeli itibar documentary credit n.
belgeli itibar kredisi documentary credit n.
belgeli itibar kredisi documentary acceptance credit n.
değer itibar value n.
genel itibar public credit n.
itibar iadesi discharge n.
itibar mektubu bill of credit n.
itibar etme honoring n.
itibar etme honouring n.
itibar mektubu letter of credit n.
itibar mektubu credit note n.
itibar etmeme dishonoring n.
itibar kazandırma premiumisation n.
itibar tarihi recognition date n.
iade-i itibar re-establishment n.
itibar kazandırma premiumization n.
itibar mektubu circular letter of credit n.
itibar emri order of credit n.
iade-i itibar reestablishment n.
itibar etmeme dishonouring n.
kişisel itibar kredileri unsecured loan n.
kurumsal itibar corporate reputation n.
kredi itibar kağıdı credit instrument n.
özel itibar mektubu direct letter of credit n.
ticari itibar standing n.
ticari itibar business reputation n.
ticari itibar commercial standing n.
vesikalı itibar kredisi documentary acceptance credit n.
iade-i itibar etmek reestablish v.
itibar etmek give credit v.
iade-i itibar etmek re-establish v.
itibar edilmemiş dishonored adj.
itibar edilmemiş dishonoured adj.
Law
itibar mektubu letter of credit n.
itibar edilen kimse credited person n.
itibar emri guaranty by the form of mandate n.
itibar emri order of credit n.
itibar emri original state n.
ticari itibar commercial reputation n.
vesikalı itibar documentary acceptance n.
Politics
siyasi itibar political reputation n.
Institutes
etik ve itibar derneği ethics and reputation society n.
Religious
hıristiyanlıkta kutsal ruh'la bireysel olarak bağ kurmaya dayanan, resmi ibadetlere itibar etmeyen radikal 17. yüzyıl doktrini ranterism n.
hıristiyanlıkta kutsal ruh'la bireysel olarak bağ kurmaya dayanan, resmi ibadetlere itibar etmeyen radikal 17. yüzyıl doktrini rantism n.
tam görüş birliği içinde olan itibar sahibi kilise üyeleri faithful n.
Latin
itibar emri mandatum qualificatum n.
Archaic
itibar ve makam olarak (bir başkasına) denk olan kimse mate n.
aşırı itibar overweening n.
Slang
sokaktaki itibar street cred/credibility n.
iftira atıp itibar zedelemek backstab v.
(birine) itibar etmemek cancel (someone) v.