iyi - Turkish English Dictionary

iyi

Meanings of "iyi" in English Turkish Dictionary : 137 result(s)

Turkish English
Common Usage
iyi decent adj.
Most of the officials in the EU are diligent and decent people.
AB'deki yetkililerin çoğu gayretli ve iyi insanlardır.

More Sentences
iyi good adj.
A moratorium is not a good idea.
Moratoryum iyi bir fikir değil.

More Sentences
iyi well adj.
I'm feeling very well, thank you.
Kendimi çok iyi hissediyorum, teşekkür ederim.

More Sentences
iyi fine adj.
What a good aim, what fine proposals, what an important Commission report!
Ne kadar iyi bir amaç, ne kadar güzel öneriler, ne kadar önemli bir Komisyon raporu!

More Sentences
General
iyi shape n.
He fully recovered and is in better shape now.
Tamamen iyileşti ve şu anda daha iyi durumda.

More Sentences
iyi happy adj.
The Member States are happy about that, but it is not good budgetary practice.
Üye Devletler bu durumdan memnundur, ancak bu iyi bir bütçe uygulaması değildir.

More Sentences
iyi nice adj.
It would be nice if the Commission's public statements gave more evidence of this very balance.
Komisyon'un kamuoyuna yaptığı açıklamaların bu dengeye ilişkin daha fazla kanıt sunması iyi olurdu.

More Sentences
iyi agreeable adj.
I'm feeling very agreeable.
Kendimi çok iyi hissediyorum.

More Sentences
iyi straight adj.
Taking traffic straight off roads and on to the railway can only be good for the future.
Trafiği karayollarından alıp demir yollarına yönlendirmek gelecek için sadece iyi olabilir.

More Sentences
iyi to the good adj.
All that, in my opinion, is to the good.
Bence bütün bunlar iyi oldu.

More Sentences
iyi okay adj.
So I thought I'd come here and ensure you were okay.
Bu yüzden ben de aşağı inip iyi olup olmadığından emin olmak istedim.

More Sentences
iyi pretty adj.
Hey, that kid's pretty good.
Hey, bu çocuk epey iyi.

More Sentences
iyi great adj.
Then the general opinion on Brussels is not all that great.
O halde Brüksel'deki genel kanaat o kadar da iyi değil.

More Sentences
iyi favorable adj.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.

More Sentences
iyi ok adj.
It took more than a month to get over my cold, but I'm OK now.
Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan fazla sürdü ama şimdi iyiyim.

More Sentences
iyi kindly adj.
She cared for my children very kindly.
Çocuklarıma çok iyi baktı.

More Sentences
iyi handsome adj.
He is paid a handsome monthly salary.
Aylık iyi bir maaş alıyor.

More Sentences
iyi right adj.
It's all right.
Her şey iyi gidiyor.

More Sentences
iyi kind adj.
This moisturizer is very kind to my skin.
Bu nemlendirici cildime çok iyi geliyor.

More Sentences
iyi suitable adj.
One can hardly find a more suitable climate.
Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.

More Sentences
iyi fine adj.
You spoke of maritime safety - fine!
Deniz güvenliğinden bahsettiniz; iyi tamam!

More Sentences
iyi cool adj.
I'm cool.
Ben iyiyim.

More Sentences
iyi well adj.
Our relations have progressed well since Helsinki.
Helsinki'den bu yana ilişkilerimiz iyi yönde ilerledi.

More Sentences
iyi fair adj.
He has a fair income.
İyi bir geliri var.

More Sentences
iyi good adj.
The rapporteur has made good revisions to the proposal for a directive.
Raportör, yönerge önerisinde iyi revizyonlar yapmıştır.

More Sentences
iyi better adj.
Two is better than none, which is what happened before.
İki hiç yoktan iyidir ki daha önce de böyle olmuştu.

More Sentences
iyi honest [uk] adj.
Tom is refreshing, honest and a good young man.
Tom ferahlatıcı, dürüst ve iyi bir genç adam.

More Sentences
iyi nicely adv.
Please treat me nicely now.
Lütfen şimdi bana iyi davran.

More Sentences
iyi well adv.
That is up to each Member State, but the functions should be separated so that they are both done well instead of badly.
Bu her Üye Devlete bağlıdır, ancak işlevler birbirinden ayrılmalıdır ki her ikisi de kötü yerine iyi yapılabilsin.

More Sentences
iyi alright interj.
I'm alright.
Ben iyiyim.

More Sentences
Speaking
iyi all right expr.
You'll be all right now.
Şimdi iyi olacaksın.

More Sentences
Technical
iyi well adj.
We look forward to seeing that detail and wish its progress well.
Bu ayrıntıyı görmeyi dört gözle bekliyor ve ilerlemesinin iyi olmasını diliyoruz.

More Sentences
Slang
iyi keen adj.
The kid has a keen sense of hearing.
Çocuğun çok iyi bir işitme duyusu var.

More Sentences
iyi positive adj.
Despite that positive news, there's another side of the coin.
Tüm bu iyi haberlere karşın bir de madalyonun öteki yüzü var.

More Sentences
General
iyi sound n.
iyi likely adj.
iyi comfortable adj.
iyi sympathetic adj.
iyi whole adj.
iyi benevolent adj.
iyi gratifying adj.
iyi dandy adj.
iyi just adj.
iyi beneficent adj.
iyi o.k. adj.
iyi enviable adj.
iyi vintage adj.
iyi bonny adj.
iyi passable adj.
iyi well- adj.
iyi braw adj.
iyi favourable adj.
iyi couthie (scottish) adj.
iyi couthy (scottish) adj.
iyi cromulent adj.
iyi copacetic adj.
iyi unobnoxious adj.
iyi bein [obsolete] adj.
iyi bien [obsolete] adj.
iyi quare adj.
iyi bravely adj.
iyi budgeree [dialect] [australia] adj.
iyi gradely [dialect] adj.
iyi guid [scotland] adj.
iyi conny adj.
iyi civil adj.
iyi gay [dialect] [uk] adj.
iyi serendipitous adj.
iyi sib [dialect] adj.
iyi four-star adj.
iyi well enough adv.
iyi decently adv.
iyi ok! interj.
Colloquial
iyi good deal n.
iyi regular adj.
iyi copacetic adj.
iyi fresh adj.
iyi high-res adj.
iyi downbeat adj.
iyi ridgy-didge [australia] adj.
iyi chronic adj.
iyi five-by-five adj.
iyi on fleek expr.
iyi a bit of all right expr.
iyi up to the mark expr.
iyi cas exclam.
Idioms
iyi good as gold [cliché] adj.
iyi fine and dandy expr.
iyi up to snuff expr.
iyi not be half bad expr.
iyi all wool and a yard wide expr.
Religious
iyi christian adj.
Latin
iyi bona adj.
iyi bon adj.
Archaic
iyi seely adj.
iyi sely adj.
iyi welp expr.
Slang
iyi phat (rap slang) adj.
iyi fat (rap slang) adj.
iyi saucy adj.
iyi dope (rap slang) adj.
iyi kickin’(rap slang) adj.
iyi fly (rap slang) adj.
iyi def (rap slang) adj.
iyi crunk adj.
iyi dench adj.
iyi tight (rap slang) adj.
iyi ill (rap slang) adj.
iyi hotsy-totsy adj.
iyi hunk adj.
iyi hunky adj.
iyi oaks exclam.
iyi oak exclam.
iyi aight exclam.
iyi aight exclam.
British Slang
iyi irie adj.
iyi tight adj.
iyi hunky-dory adj.
iyi canny adj.
iyi barry (edinburgh) adj.
Modern Slang
iyi all gravy adj.
iyi aeight exclam.
iyi aiiight (alright) exclam.
iyi ain't bad exclam.
iyi aight nigga [african american] exclam.
iyi aite (alright) exclam.
iyi ah-ite exclam.
iyi aightz (alright) exclam.
iyi aii (alright) exclam.
iyi aiight (alright) exclam.
iyi aiit (alright) exclam.
iyi aiite (alright) exclam.
iyi aigh (alright) exclam.
iyi aight bet exclam.
iyi alreet (alright) exclam.
iyi alreyt (alright) exclam.
iyi alri [irish] exclam.

Meanings of "iyi" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
iyi arkadaş good friend n.
Good accounts make good friends.
İyi konuşmalar yapmak iyi arkadaşlar kazandırır.

More Sentences
daha iyi better adj.
We should recognise this in some way if we want better health and safety at work.
İşyerinde daha iyi sağlık ve güvenlik istiyorsak bunu bir şekilde kabul etmeliyiz.

More Sentences
en iyi best adj.
Together we tried to bring out what was best for Parliament.
Birlikte Parlamento için en iyi olanı ortaya çıkarmaya çalıştık.

More Sentences
General
iyi hava good weather n.
The good weather sent the price of vegetables down.
İyi hava sebzelerin fiyatını düşürdü.

More Sentences
iyi şans good luck n.
We wish you good luck on the way ahead, in any case.
Her halükarda, önümüzdeki süreçte size iyi şanslar diliyoruz.

More Sentences
en iyi kitaplar best books n.
It's one of the best books I've read in years.
Yıllardır okuduğum en iyi kitaplardan biri.

More Sentences
en iyi tahmin best guess n.
That's my best guess.
Bu benim en iyi tahminim.

More Sentences
iyi söz good word n.
Good words are worth a lot, but cost almost nothing.
İyi sözler çok değerlidir, ama neredeyse hiçbir maliyeti yoktur.

More Sentences
iyi adam good guy n.
We're the good guys.
Biz iyi adamlarız.

More Sentences
iyi yaşamayı seven bon vivant n.
Tom is a bon vivant.
Tom iyi yaşamayı seven biri.

More Sentences
iyi durum good condition n.
The paintings were in very good condition.
Resimler çok iyi durumdaydı.

More Sentences
iyi niyet good offices n.
I would be grateful if you could write again, and also use your good offices in relation to the plane spotters.
Tekrar yazabilirseniz ve uçak gözlemcileri ile ilgili olarak iyi niyetinizi kullanırsanız minnettar olurum.

More Sentences
iyi adam good man n.
What a noble heart that good man has!
O iyi adamın ne kadar asil bir kalbi var!

More Sentences
iyi örnek good example n.
Another good example is the Northern Dimension.
Bir başka iyi örnek de Kuzey Boyutu'dur.

More Sentences
iyi talih good fortune n.
The agricultural budget is probably typified by strokes of good fortune as well as huge setbacks.
Tarım bütçesi muhtemelen büyük aksiliklerin yanı sıra iyi talih darbeleriyle de karakterize edilir.

More Sentences
iyi durum well n.
China is not doing at all well when it comes to human rights.
Çin, insan hakları söz konusu olduğunda hiç de iyi durumda değil.

More Sentences
iyi karar good judgment n.
Tom always shows good judgment.
Tom her zaman iyi karar verir.

More Sentences
iyi zamanlar good times n.
Tom and Mary said that they had a good time at the concert.
Tom ve Mary konserde iyi zaman geçirdiklerini söyledi.

More Sentences
iyi yüreklilik kindness n.
I'm quite aware of your kindness.
İyi yürekliliğinin tamamen farkındayım.

More Sentences
iyi kitap good book n.
Good books don't give up all their secrets at once.
İyi kitaplar tüm sırlarını bir kerede vermezler.

More Sentences
iyi niyet good faith n.
When there is such indifference combined with good faith on the part of the consumer, human lives are in danger.
Tüketici tarafında iyi niyetle birlikte böyle bir kayıtsızlık olduğunda, insan hayatları tehlikeye girer.

More Sentences
iyi niyet goodwill n.
I hope you do not feel that you received the rough end of my treatment in this season of goodwill.
Umarım bu iyi niyet mevsiminde size kötü davrandığımı düşünmüyorsunuzdur.

More Sentences
iyi kalite good quality n.
Consumers want a very good quality product.
Tüketiciler çok iyi kalitede bir ürün istiyor.

More Sentences
iyi iş good job n.
Tom really did a good job today.
Tom bugün gerçekten iyi iş çıkardı.

More Sentences
iyi ilişkiler good relations n.
We support all attempts to promote good relations between Turkey and the European Union.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında iyi ilişkilerin geliştirilmesine yönelik tüm girişimleri destekliyoruz.

More Sentences
iyi ortaklık good partnership n.
My third point is that we want good partnerships.
Değinmek istediğim üçüncü husus ise iyi ortaklıklar istediğimizdir.

More Sentences
iyi çözüm good solution n.
I do think we can find good solutions to this.
Buna iyi çözümler bulabileceğimizi düşünüyorum.

More Sentences
iyi görüş good opinion n.
Your good opinion's all that matters to me, Miss Havisham.
Benim için önemli olan tek şey sizin iyi görüşünüz, Bayan Havisham.

More Sentences
iyi bir haber a good news n.
No news is a good news.
Hiçbir haber iyi bir haber değildir.

More Sentences
iyi sonuç good result n.
It is heartening that such good results have already been achieved in this field.
Bu alanda şimdiden bu kadar iyi sonuçlar elde edilmiş olması sevindiricidir.

More Sentences
iyi hal good behavior n.
As a reward for good behavior, she got pregnant.
İyi halden dolayı ödül gibi, hamile kaldı.

More Sentences
en iyi arkadaş best friend n.
They've been best friends forever, so cordial and nice.
Sonsuza kadar en iyi arkadaşlar oldular, çok samimi ve hoş bir şekilde.

More Sentences
en iyi dilekler best wishes n.
All our best wishes go to the Professor who I am sure will do this job outstandingly well.
Bu işi fevkalade iyi yapacağından emin olduğum Profesör'e en iyi dileklerimizi sunuyoruz.

More Sentences
iyi hizmet good service n.
That is what they are there for, and the citizen is entitled to expect good services.
Bunlar bunun için vardır ve vatandaşın iyi hizmet beklemeye hakkı vardır.

More Sentences
iyi niyet good intention n.
The European Union can no longer be content just to express good intentions faced with such a situation.
Avrupa Birliği böyle bir durum karşısında artık sadece iyi niyetlerini ifade etmekle yetinemez.

More Sentences
iyi iletişim becerisi good communication skill n.
Tom has good communications skills.
Tom'un iyi iletişim becerileri var.

More Sentences
en iyi senaryo best-case scenario n.
Their best-case scenario now is that no judgment be passed.
Şu anda en iyi senaryoları hiçbir kararın alınmamasıdır.

More Sentences
en iyi uygulamalar best practices n.
This will facilitate and promote the exchange of best practice in terms of acceptable noise levels.
Bu, kabul edilebilir gürültü seviyeleri açısından en iyi uygulama alışverişini kolaylaştıracak ve teşvik edecektir.

More Sentences
iyi bir kız a good girl n.
Be a good girl and come down from there.
İyi bir kız ol ve oradan aşağı in.

More Sentences
iyi bir örnek a good example n.
Norway has set a good example by saying that it does not intend to make use of its sinks in the same way.
Norveç, lavabolarını aynı şekilde kullanmayı düşünmediğini söyleyerek iyi bir örnek oluşturmuştur.

More Sentences
iyi dost good friend n.
So, in this respect, I disagree with my good friend, Charles Tannock.
Bu açıdan iyi dostum Charles Tannock'a katılmıyorum.

More Sentences
iyi arkadaş good friend n.
I'm good friends with Tom.
Tom'la iyi arkadaşım.

More Sentences
iyi bir sebep a good reason n.
This isn't a good reason.
Bu iyi bir sebep değil.

More Sentences
iyi yan good side n.
Tom has a good side and an evil side.
Tom'un bir iyi yanı ve bir de kötü yanı var.

More Sentences
iyi karar good decision n.
Tom is making good decisions.
Tom iyi kararlar veriyor.

More Sentences
iyi filmler good movies n.
Are there any good movies being shown this week?
Bu hafta gösterilen iyi filmler var mı?

More Sentences
iyi taraf upside n.
What's the upside to that?
Bunun iyi tarafı ne?

More Sentences
iyi haber good news n.
This is the good news.
Bu iyi haber.

More Sentences
en iyi değer best value n.
But the best value can never be based on purely financial criteria.
Ancak en iyi değer hiçbir zaman yalnızca mali kriterlere dayandırılamaz.

More Sentences
iyi alışkanlıklar good habits n.
Build good habits.
İyi alışkanlıklar edin.

More Sentences
iyi niyet good deed n.
If you donate money to a charity or volunteer to help people in need, you can call your good deeds philanthropy.
Bir hayır kurumuna para bağışlarsanız veya ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için gönüllü olursanız, iyi niyetinizi hayırseverlik olarak adlandırabilirsiniz.

More Sentences
iyi tavsiye good advice n.
I would also like to thank the European Parliament and its Committee on Petitions for their good advice and support.
Ayrıca Avrupa Parlamentosu'na ve Dilekçe Komitesi'ne iyi tavsiyeleri ve destekleri için teşekkür ederim.

More Sentences
iyi bir yolculuk a good trip n.
I hope you have a good trip.
Umarım iyi bir yolculuk geçirirsiniz.

More Sentences
en iyi durum best n.
German literature was said to be best in the original, free of French influence.
Alman edebiyatının Fransız etkisinden uzak, orijinal haliyle en iyi durumunda olduğu söyleniyordu.

More Sentences
en iyi hal best n.
The flowers are at their best now.
Çiçekler şimdi en iyi hallerinde.

More Sentences
Common Usage
iyi düşünebilen sane adj.
yeni ve iyi durumda pristine adj.
iyi ve kötüyü ayıramayan amoral adj.
General
dünyanın en iyi şaraplarının üretildiği fransa'da malikane chateau mouton rothschild n.
beklenmedik sorunlarla iyi başa çıkabilme forehandedness n.
iyi dilekte bulunan well wisher n.
en iyi kısım cream n.
iyi şans duası good luck charm n.
iyi kılavuz good shepherd n.
birinin en iyi yaptığı iş forte n.
iyi/samimi karşılama welcoming n.
iyi huylu veya arkadaş canlısı olma jovialness n.
hedefi iyi vuramayan kimse a poor shot n.
iyi cins yazı kağıdı bond paper n.
iyi insanlar the good n.
iyi hazım eupepsia n.
iyi duyu good sense n.
iyi hava fair weather n.
iyi eğitimli sınıf clerisy n.
iyi niyetlilik favorableness n.
iyi hazırlanmış (plan) mature n.
iyi yemek yeme ve yemekten anlama sanatı gastronomy n.
çok iyi bir iş a plum post n.
iyi serleşmişlik good temperedness n.
iyi huyluluk amiableness n.
iyi el good deal n.
iyi muamele fair treatment n.
en iyi giysiler glad rags n.
iyi hal goodwill n.
en iyi teknik yaklaşım best technical approach n.
iyi yeme sanatı gastronomy n.
iyi insan good person n.
besinlerle arası iyi olmama cause to feel sick due to food or drink n.
iyi mizaç good nature n.
iyi iş belgesi recommendation n.
iyi ve cömert kalpli olma largeheartedness n.
iyi niyet gösterisi gesture n.
en iyi video geri dönüşü best video return n.
iyi niyetli do gooder n.
iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcu dogooder n.
çok iyi alpha plus n.
bir kimsenin iyi özellikleri a person´s good qualities n.
iyi huyluluk good naturedness n.
iyi pişmişlik doneness n.
iyi kalplilik candour n.
iyi hal kağıdı certificate of good conduct n.
kılıcı iyi kullanma swordsmanship n.
eski iyi haline getirme refurbishment n.
iyi huylu peri brownie n.
en iyi kısım the best part n.
iyi adam trump n.
iyi terbiye good manner n.
iyi kalplilik benignity n.
iyi huy good temper n.
iyi kılıç kullanan kimse swordsman n.
iyi niyet mektubu letter of goodwill n.
en yüksek/iyi performans the highest performance n.
en iyi star n.
daha iyi bir duruma getirme uplift n.
iyi uymayan şey misfit n.
iyi kalplilik candor n.
çok iyi şans best of luck n.
iyi yiyecek ve içecekten anlayan kişi gourmet n.
iyi kararlar verebilme forehandedness n.
en iyi oyuncu powerhouse n.
iyi taraflarından biri one of his redeeming features n.
yapmacık iyi kimse goody n.
en iyi kısım titbit n.
çevresiyle iyi geçinen kimse good mixer n.
iyi bilme familiarity n.
iyi beslenme eutrophy n.
iyi kalplilik kindheartedness n.
iyi niyet bona fides n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet fulfillment n.
iyi eğitim görmüş olma literateness n.
iyi yurttaş olma civism n.
iyi şekil good shape n.
çok iyi bir iş a plum job n.
iyi dilekler blessings n.
iyi durum place in the sun n.
iyi dilekler regards n.
iyi karşılama welcomeness n.
iyi karar good judgement n.
iyi münasebet amity n.
iyi durumda olma soundness n.
kolay ve iyi maaşlı bir iş sinecure n.
iyi huylu rahim tümörü leiomyomata n.
en iyi sığır eti prime beef n.
iyi yüreklilik bigheartedness n.
iyi ve yardımsever ruh eudaemon n.
iyi adam topper n.
en iyi lokma titbit n.
iyi yazı yazma yeteneği a ready pen n.
en iyi kaliteyi simgeleyen harf a n.
toplumun iyi eğitim görmüş tabakası clerisy n.
iyi niyetli ticari uygulama ormal bona fide commercial practice n.
iyi dilekte bulunan wellwisher n.
iyi hal weal n.
iyi nişancı sharpshooter n.
ailesine iyi bakan kimse a good provider n.
iyi ve yardımsever ruh eudemon n.
çok iyi funkiness n.
iyi korunan yer stronghold n.
en iyi kısım the fat n.
kafası iyi olma jag n.
iyi arkadaş familiar n.
iyi veya zevkli zaman geçirme whiling n.
iyi insan christian n.
iyi niyet yemini calumnia jusjurandum n.
bir kimsenin iyi özellikleri good qualities n.
daha iyi kalite better quality n.
türünün en iyi örneği the best of its kind n.
hem iyi hem kötü a curate's egg n.
iyi ilişki amity n.
yüksek ücretler ödeyip yeni inançlar edinen ve kendini iyi hisseden kimse metropagan n.
iyi yüreklilik goodness n.
iyi başlangıç solid start n.
iyi niyet sympathy n.
iyi (ibranice) tov n.
alınan en iyi verim thruput n.
iyi huyluluk gentilesse n.
yaşanan iyi bir şey gest n.
iyi okuyamayan nonreader n.
iyi korunan yüksek kale hillfort n.
iyi itibar good reputation n.
iyi ilişkiler pleasant relations n.
iyi niyet göstergesi davranış goodwill gesture n.
iyi niyeti belli eden davranış goodwill gesture n.
iyi niyet gösterisi goodwill gesture n.
iyi çözüm neat solution n.
iyi kalite good quaity n.
iyi geceler öpücüğü a good night's sleep n.
iyi düşünce good opinion n.
iyi fikir good opinion n.
tüm zamanların en iyi (müzik) grubu band of all times n.
iyi performans good performance n.
en iyi smaççı best smasher n.
en iyi smaçör best smasher n.
iyi huyluluk bonhomie n.
iyi durum belgesi certificate of good conduct n.
bilgisayarı iyi bilen kullanıcı power user n.
iyi dinleyici good listener n.
en iyi giysiler best bib and tucker n.
çok iyi işitme acute hearing n.
en iyi kestirici best estimator n.
iyi arkadaş chum n.
iyi nitelikli orman sahası commercial forest land n.
iyi öykü anlatan kimse raconteur n.
iyi imaj good image n.
iyi deneyim good practice n.
bir kişinin en iyi yaptığı şey forte n.
iyi insan beautiful-good person n.
iyi zaman good-time n.
iyi gün dostu fair-weather friend n.
iyi niyetli do-gooder n.
iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcu do-gooder n.
iyi niyetli ama gerçekçi olmayan sosyal reformcu do-gooder n.
hangi seçeneğin daha iyi olduğu hiç belli olmayan bir durum toss-up n.
iyi gitme well-doing n.
iyi oluş well-being n.
iyi dilek greeting n.
en iyi zamanı in season n.
çok iyi şey beauty n.
çok iyi kişi beauty n.
iyi uyluluk bonhomie n.
uzağı iyi görme longsightedness n.
en iyi örnek paragon n.
iyi örnek fair sample n.
iyi karşılama kind reception n.
en iyi yedek hot spare n.
en iyi yedek hot standby n.
iyi ve kötü zamanlar ups and downs n.
iyi ve kötü zamanlar highs and lows n.
hem iyi hem kötü mixed blessing n.
iyi hareket good behavior n.
iyi tavır good behavior n.
iyi ve kötüyü birbirinden ayırma yeteneği discretion n.
iyi ilişkiler intimate relations n.
iyi komşuluk ilişkileri good neighbour relations n.
iyi komşuluk ilişkileri good neighbourhood relations n.
bir toplantı ya da partide geçirilen iyi vakit big time n.
daha iyi pozisyon better position n.
daha iyi konum better position n.
iyi karşılanma favorable reception n.
iyi karşılanma favourable reception n.
iyi bir espri anlayışı a good sense of humour n.
iyi taraf good part n.
iyi servis good service n.
en iyi seviyeye getirme optimization n.
gelmiş geçmiş en iyi all-time best n.
iyi niyet jesti gesture of goodwill n.
en iyi çocukluk arkadaşı best childhood friend n.
iyi performans solid performance n.
iyi tutum good/positive attitude n.
iyi tavır good/positive attitude n.
en iyi on the top ten n.
sınıfında en iyi the best in its class n.
maaşı daha iyi olan iş better paid job n.
daha iyi maaşlı iş better paid job n.
en iyi/en yakın arkadaş best friend n.
bordeaux cinsi en iyi kırmızı şarap cabernet n.
en iyi durum senaryosu best-case scenario n.
daha iyi olma betterness n.
iyi arkadaşlar good friends n.
beysbolda çok sayıda iyi vuruşun yapıldığı oyun slugfest n.
en iyi uygulamalar best practises n.
iyi derecede ingilizce good command of english n.
en iyi satanlar listesi the bestsellers list n.
iyi (bir) iş decent work n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet self-fulfillment n.
daha iyi bir açı a better angle n.
daha iyi olanaklar better opportunities n.
daha iyi yaşam koşulları better living conditions n.
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük gameplay n.
taklit edilemeyecek kadar iyi inimitability n.
en iyi çıkış yapan grup best newcomer band n.
en iyi çıkış yapan grup best new band n.
iyi düşünülmüş bir söz a well-thought-out phrase n.
en iyi köy ödülü the best village award n.
iyi/tatlı kimse goody-two-shoes n.
anlatılan konuyu dinleyicilerin daha iyi anlamasına yardımcı olmaya yönelik işaretlerin kullanıldığı bir teknik signposting n.
iyi karma good karma n.
dil öğrenmenin en iyi yolu the best way to learn language n.
iyi dost/arkadaş a good fellow n.
iyi bir sebep a worthy cause n.
iyi polis good cop n.
iyi/eksiksiz döşenmiş daire well-furnished apartment n.
iyi hal good conduct n.
iyi bakılmış çocuk well-raised/cared/nourished child n.
iyi yön good side n.
iyi planlanmış ve idare edilmiş askeri operasyon set piece n.
en iyi üniversite the best university n.
iyi koku alan burun sensitive nose n.
iyi dost brick n.
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi rock off n.
iyi örnek copybook n.
duygusal iyi oluş emotional well-being n.
en iyi kısım tidbit n.
en iyi lokma tidbit n.
en iyi seviyeye getirme optimisation n.
iyi niyetlilik favourableness n.
iyi kalplilik kind-heartedness n.
iyi okuyamayan non-reader n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet self-fulfilment n.
içindeki potansiyelini iyi kullanmaktan doğan memnuniyet fulfilment n.
iyi yan upside n.
iyi bir bilim adamı a good scientist n.
insanlar ile sağlıklı/iyi iletişim kuramayan kimse poor communicator n.
insanlar ile iletişimi iyi olmayan/zayıf olan kimse poor communicator n.
reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif an offer too good to refuse n.
iyi niyetli eşek şakası good-natured horseplay n.
iyi haber welcome news n.
şimdiye kadar yazılmış en iyi şarkı best song ever written n.
geçen on yılın en iyi filmleri the best movies of the past decade n.
geçtiğimiz on yılın en iyi filmleri the best movies of the past decade n.
daha iyi performans sergileme outperformance n.
iyi zaman good time n.
iyi bir eş a good spouse n.
iyi düzey good level n.
kendini iyi ve güvende hissetme at-homeness n.
iyi seçilmiş kelimeler well chosen words n.
her şeyin nihayetinde iyi ile sonuçlanacağına inanan düşünce akımı agathology n.
her şeyin nihayetinde iyi ile sonuçlanacağına inanan düşünce akımı agathism n.
iyi hissetmek için yenen gıda türü comfort food n.
iyi durum good situation n.
iyi huy good manner n.
iyi geceler öpücüğü a good night kiss n.
hayatının en iyi günü best day of your life n.
onun en iyi işinden biri one of his finest work n.
insanlara iyi geçinme being a people person n.
insanlarla iyi geçinen birisi olma being a people person n.
iyi akademik durum good academic standing n.
öznel iyi oluş subjective well-being n.
gelmiş geçmiş en iyi takım best team ever n.
iyi tahmin good guess n.
iyi tahmin nice guess n.
iyi niyetli fakat hakaret içeren söylem microaggression n.
iyi niyet esası principle of goodwill n.
en iyi yöntemler best practises n.
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum potemkin village n.
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum potyomkin village n.
mevcut en iyi teknikler (met) best available techniques (bat) n.
telefon (radyo/tv/ telsiz)'nun iyi çekmesi good reception n.
iyi insan good samaritan n.
iyi kalp kind heart n.
iyi konumlanmışlık well-posedness n.
iyi tavsiye sound advice n.
iyi mayalanmış şarap cabinet n.
iyi öykü anlatan kadın raconteuse n.
iyi eşleşme strong match n.
çin geleneğine göre iyi şans getirdiği düşünülen, kırmızı bir zarf içinde verilen para. red packet n.
iyi dilek regard n.
iyi niyet regard n.
en iyi aktris ödülleri best actress awards n.
iyi olup olmadığını polis aracılığı ile öğrenme welfare check n.
iyi yüzücü kadın naidad n.
yaygın olarak bilinen ve genellikle iyi bir ünü olan marka adı name brand n.
iyi olma nicety n.
iyi ahlak nobility n.
iyi yüreklilik noble-mindedness n.
iyi ahlak nobleness n.
maddi durumu iyi olan kimse nonpoor n.
yüzmeyen veya iyi yüzemeyen kimse nonswimmer n.
yüzmeyen veya iyi yüzemeyen hayvan nonswimmer n.
en iyi nokta noon n.
en iyi nokta noontide n.
iyi hal kağıdı testimonial n.
çok iyi şey the business n.
çok iyi kimse the business n.
insanların başına gelen iyi şeyler the good n.
iyi eğitimli kimse thoroughbred n.
garip işlerde iyi olan kimse thronner [dialect] n.
iyi tempo tutan müzisyen timist [obsolete] n.
en iyi kısım top n.
türün en iyi örneği top n.
iyi ayarlanmış olma trueness n.
her şeyde en iyi olan kimse all-timer [us] n.
her iki eli eşit derecede iyi kullanma yeteneği ambidextrianism n.
kendini iyi hissettiren film a feel-good film n.
kişinin en iyi performansı a' game n.
öngörüleri iyi olan kimse anticipant n.
iyi kalpli yaşlı kadın aunt n.
tek görüşe veya tarza bağlı kalmaksızın en iyi olanı seçerek karar verme eclectic method n.
iyi bilmeme unacquaintedness n.
en iyi yöntem best way possible n.
iyi iletişim becerisine sahip kimse good communicator n.
iletişim becerisi iyi kimse good communicator n.
iyi geçinebilme way n.
iyi olmama underniceness n.
sağlığı iyi olmama unheal n.
sağlığı iyi olmama unhele [obsolete] n.
bir kimsenin sevdiği veya iyi yaptığı şey bag n.
maddi durumu iyi olan aileler affluent families n.
iyi kalplilik large-heartedness n.
iyi niyetli olmama unsympathy n.
iyi güçlendirilmiş pozisyon bastion n.
iyi durum kelter n.
blöfte iyi olan kimse kidologist n.
güzel ve iyi kadın bellibone n.
en iyi görünüm best n.
en iyi dilekler best n.
en iyi durumdaki sağlık best n.
en iyi performans best n.
en iyi ruh hali best n.
iyi niyetli takılma chiack [australia] n.
iyi niyetli takılma chyack [australia] n.
iyi duygu eupathy n.
iyi düzen eutaxy n.
iyi idare eutaxy n.
iyi vakit jolly [uk] n.
iki şeyden daha iyi olanı the better n.
iyi vakit quality time n.
iyi amaçlarla büyü yapan büyücü white magician n.
bir grup utanç verici insan arasındaki normal ve iyi huylu kimse white sheep n.
yararlı ve iyi olma durumu wholesomeness n.
yeterlilik sınavında en iyi dereceyi alan izci kız queen's guide n.
iyi bir eşe yakışan özellik veya davranış wifehood n.
iyi eş olma wifehood n.
daha iyi bir izlenim yaratmak için kılıf uydurma window-dressing n.
aynı anda hem iyi bir eş olan hem de profesyonel bir kariyere sahip olabilen bir kadın wonder woman n.
iyi şans blessing n.
gözleri iyi görmeyen kimse blinkard [obsolete] n.
bir şeyi bilmemenin daha iyi olması blissful ignorance n.
daha iyi olma özelliği meliority n.
kişinin iyi kararlar verebildiği sağlıklı ruh hali mental soundness n.
vedalaşırken söylenen iyi niyetli söz word of farewell n.
vedalaşırken söylenen iyi niyet ifadesi word of farewell n.
iyi seyahat bon voyage n.
iyi niyet bon-accord n.
iyi huyluluk bonhommie n.
iyi başlangıç head start n.
iyi niyet gösterme helpfulness n.
çok iyi durumda olan sikke mint n.
çok iyi durumda olan damga mint n.
çok iyi durumdaki araba minter n.
manzarası iyi olan nokta box seat n.
zor durumun iyi yanı bright side n.
kamuoyunca iyi bilinen yaklaşım high profile n.
kamuoyunda iyi tanınan kimse veya şey high profile n.
en iyi yaklaşım high road n.
göze çarpan iyi tutum high-profile n.
iyi bilinen yön highway n.
iyi bilinen alan highway n.
iyi anlaşılamamış şey hinterland n.
iyi zaman holiday n.
iyi yönlendirilmiş darbe home thrust n.
iyi niyet honestness n.
iyi huy humour n.
iyi durumu muhafaza edememe reverting n.
iyi durumda kalamama reverting n.
içe bakış konusunda iyi olan kimse yogi n.
en iyi kısım yolk [obsolete] n.
iyi parçalar hunks n.
hastalara iyi geldiğine inanılan bir çay liebig’s beef tea n.
iyi dans edebilme moves n.
iyi sporcu niteliklerinden yoksun kimse mucker n.
zengin ve iyi ekilmiş bölge garden n.
birini iyi veya kötü yönde etkileyen kimse genius n.
iyi yetiştirilme gentry n.
iyi niyetli fikir alışverişi give-and-take n.
kendini iyi hissetme glow n.
kasların egzersizle büyüdüğü iyi gelişmiş vücut muscle n.
iyi gelişmiş kas sistemi muscling n.
iyi gelişmiş altyapı muscling n.
sağ ayağını sola göre daha iyi kullanan kimse right-footer n.
iyi ahlak rightness n.
türünün en iyi örneği olarak korunan şey gold n.
iyi mizah anlayışı olan kimse dag n.
iyi davranışın işaret ettiği liyakat veya üstün karakter desert n.
düşmanı mevcut hareket tarzını sürdürmekten veya planladığı operasyonları gerçekleştirmekten caydırmak amacıyla en iyi ekonomik, diplomatik, siyasi ve askeri değerlendirmeler ışığında geliştirilmiş eylem planı deterrent options n.
iyi yiyecek seçiciliği gourmandism n.
seçmenin temel ve dolaysız çıkarlarının en iyi temsilcisi olduğuna inanılan, kırsalda ve taşrada yaşayan halk grass-roots n.
iyi niyet gree n.
takana iyi şans, diğer insanlara kötü şans getirdiğine inanılan bir tılsım gris-gris n.
iyi taklit hit-off n.
iyi tasvir hit-off n.
en iyi yönünü yansıtma idealisation n.
en iyi yönünü yansıtma idealization n.
en iyi yönünü yansıtma idealisation n.
yemekleri iyi olması beklenen mekan munch n.
ihtimal dahilindeki en iyi durum optimism n.
çocuklar için iyi bir gelecek hazırlama amacını güden uluslararası büyük bir derneğe mensup kimse optimist n.
belirli koşullar altında elde edilebilecek en iyi sonuç optimum n.
aşırı iyi bilinme overforwardness n.
iyi pazarlık rug [dialect] [uk] n.
iyi muhakeme rumblegumption [scotland] n.
iyi muhakeme rumelgumption [scotland] n.
iyi aileden gelen erkek rye n.
iyi olmama imbonity [obsolete] n.
iyi çalışma koşulu commission n.
iyi dilekler congratulations n.
iyi ücret decent wage n.
iyi kalitede olma durumu state of good quality n.
en iyi olunan faaliyet alanı métier n.
iyi kalpli insanlar goods n.
iyi olan şey goods n.
iyi mizaçlı kimse good sort n.
kelimeleri iyi telaffuz eden kimse good speller n.
iyi huy good spirit n.
(işletme-müşteri veya ülkeler arası) iyi ilişki good will n.
iyi haber good word n.
iyi kalplilik good-heartedness n.
iyi huyluluk good-humoredness n.
iyi huyluluk good-humouredness n.
iyi kalpli kimse goodie n.