karşılık - Turkish English Dictionary

karşılık

Meanings of "karşılık" in English Turkish Dictionary : 76 result(s)

Turkish English
Common Usage
karşılık provision n.
No specific budgetary provision is envisaged, though this is certainly called for.
Bütçede özel bir karşılık öngörülmemiştir, ancak bu kesinlikle talep edilmektedir.

More Sentences
karşılık response n.
She giggled in response to his daring looks.
Adamın cüretkâr bakışlarına cevaben kıkırdadı.

More Sentences
General
karşılık answer n.
My prayers were answered.
Dualarım karşılık buldu.

More Sentences
karşılık equivalent n.
In the Middle East today, the equivalent of coal and steel is tourism, water and energy.
Bugün Orta Doğu'da kömür ve çeliğin karşılığı turizm, su ve enerjidir.

More Sentences
karşılık return n.
What does he get in return for all the work he's done?
Tüm yaptıklarına karşılık ne kazanıyor?

More Sentences
karşılık reward n.
Your efforts will be rewarded in the long run.
Çabalarınızın karşılığını uzun vadede alacaksınız.

More Sentences
karşılık response n.
Surely it should have achieved something or at least we should know if it has brought some response?
Elbette bir şeyler elde etmiş olmalı ya da en azından bir karşılık bulup bulmadığını bilmeliyiz.

More Sentences
karşılık value n.
Looking at this report, the phrase that stands out is 'best value for money'.
Bu rapora baktığımızda göze çarpan ifade "paranın karşılığını en iyi şekilde vermek".

More Sentences
karşılık repay n.
I don't know how I can ever repay you for this.
Bunun karşılığını nasıl öderim bilmiyorum.

More Sentences
karşılık exchange n.
I'll give you my apple in exchange for your banana.
Sendeki muza karşılık olarak bendeki elmayı veririm.

More Sentences
Trade/Economic
karşılık equivalent n.
That Japanese word has no equivalent in English.
O Japonca kelimenin İngilizce'de bir karşılığı yok.

More Sentences
karşılık rejoinder n.
In response to his comment, she delivered a sharp rejoinder.
Onun bu yorumuna yanıt olarak sert bir karşılık verdi.

More Sentences
karşılık provision n.
In addition, there is a special provision of up to EUR 50 million for Greece.
Buna ek olarak Yunanistan için 50 milyon Avro'ya kadar özel bir karşılık bulunmaktadır.

More Sentences
Military
karşılık response n.
In response to this the Commission has entered into various commitments and has certainly adopted many reform measures.
Buna karşılık olarak Komisyon çeşitli taahhütler altına girmiş ve pek çok reform tedbiri kabul etmiştir.

More Sentences
General
karşılık price n.
karşılık reciprocity n.
karşılık reaction n.
karşılık compensation n.
karşılık quid n.
karşılık riposte n.
karşılık setoff n.
karşılık provisions n.
karşılık retribution n.
karşılık retort n.
karşılık counterbalance n.
karşılık counterpart n.
karşılık remuneration n.
karşılık reciprocation n.
karşılık requital n.
karşılık reply n.
karşılık quittance n.
karşılık payoff n.
karşılık consideration n.
karşılık cover n.
karşılık counter balance n.
karşılık quid pro quo n.
karşılık offset n.
karşılık cash cover n.
karşılık answerback n.
karşılık recompense n.
karşılık redress n.
karşılık repayment n.
karşılık comeback n.
karşılık recompensation [obsolete] n.
karşılık recompensement [obsolete] n.
karşılık regest [obsolete] n.
karşılık answer n.
karşılık muneration [obsolete] n.
karşılık opposite number n.
karşılık interlocution [obsolete] n.
karşılık salary [obsolete] n.
karşılık sugarplum n.
karşılık as against adv.
Colloquial
karşılık comeback n.
Trade/Economic
karşılık request n.
karşılık consideration n.
karşılık wages n.
karşılık allowance n.
karşılık quid pro quo n.
karşılık cash cover n.
karşılık pay n.
karşılık recompense n.
karşılık collateral n.
karşılık offset n.
karşılık cover n.
karşılık reserve n.
Law
karşılık reserve n.
karşılık allowance n.
karşılık cover n.
karşılık consideration n.
Insurance
karşılık reserve n.
Computer
karşılık feedback n.
Informatics
karşılık answerback n.
Linguistics
karşılık acception n.
Military
karşılık reaction n.
Archaic
karşılık countervail n.

Meanings of "karşılık" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
karşılık vermek respond v.
She responded to his gesture with a giggle.
Onun bu hareketine kıkırdayarak karşılık verdi.

More Sentences
General
karşılık (verilen bir şeye) quid pro quo n.
It's a quid pro quo.
Karşılıklı olan bir şey.

More Sentences
sert karşılık vermek talk back to v.
You always talk back to me, don't you?
Sen bana her zaman sert karşılık verirsin, değil mi?

More Sentences
karşılık vermek answer back v.
She knows better than to answer back to him.
Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır.

More Sentences
karşılık vermek respond to v.
The Commission in Brussels responded to the victims'cries for help with a shrugging of shoulders.
Brüksel'deki Komisyon, mağdurların yardım çığlıklarına omuz silkerek karşılık verdi.

More Sentences
karşılık vermek talk back v.
You'd better not talk back to Tom.
Tom'a karşılık vermesen iyi olur.

More Sentences
karşılık vermek retort v.
He retorted immediately.
O, derhal karşılık verdi.

More Sentences
karşılık vermek reciprocate v.
In conciliation you must now reciprocate in relation to self-loading and pilotage.
Uzlaşmada artık kendi kendine yükleme ve pilotajla ilgili olarak karşılık vermelisiniz.

More Sentences
karşılık vermek counter v.
She countered my plan with an alternative.
Planıma bir alternatifle karşılık verdi.

More Sentences
karşılık vermek hit back v.
It's about time Tom hit back.
Tom'un karşılık verme zamanı.

More Sentences
karşılık vermek answer v.
Nobody answered me.
Hiç kimse bana karşılık vermedi.

More Sentences
karşılık gelmek correspond to v.
That is the way that corresponds to the three-stage plan you mentioned.
Bahsettiğiniz üç aşamalı plana karşılık gelen yol budur.

More Sentences
karşılık vermek react v.
We reacted immediately with an additional EUR 4 million.
Hemen 4 milyon Avro'luk ek bir kaynakla karşılık verdik.

More Sentences
karşılık vermek return v.
She returned the serve with a backhand shot.
Servise ters bir vuruşla karşılık verdi.

More Sentences
karşılık vermek respond v.
We will do everything possible to respond in a very direct manner.
Çok doğrudan bir şekilde karşılık vermek için mümkün olan her şeyi yapacağız.

More Sentences
karşılık vermek reply v.
Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.
Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.

More Sentences
karşılık vermek react to v.
And the Chinese Government should not react to this with large-scale repression.
Ve Çin Hükümeti buna geniş çaplı bir baskıyla karşılık vermemelidir.

More Sentences
(iyiliğe vb.) karşılık vermek requite v.
She wanted to requite his kindness by offering her assistance.
Yardım teklif ederek yaptığı inceliğe karşılık vermek istedi.

More Sentences
buna karşılık on the contrary adv.
The European Union itself, on the contrary, lacks a comprehensive approach to the issue of stateless nations.
Buna karşın Avrupa Birliği'nin kendisi, vatansız uluslar konusunda kapsamlı bir yaklaşımdan yoksundur.

More Sentences
buna karşılık in return adv.
In return, we provide over a quarter of foreign investment in Canada.
Buna karşılık Kanada'daki yabancı yatırımların dörtte birinden fazlasını biz sağlıyoruz.

More Sentences
buna karşılık conversely adv.
Conversely, we cannot ignore the importance of transport in contributing to economic growth and development.
Buna karşılık, ekonomik büyüme ve kalkınmaya katkıda bulunmada ulaştırmanın önemini göz ardı edemeyiz.

More Sentences
buna karşılık instead adv.
Repression has instead, in response, played a part in fuelling terrorism.
Buna karşılık baskı, terörizmi körükleyen bir rol oynamıştır.

More Sentences
karşılık gelen corresponding to prep.
I have received the motion for a resolution corresponding to this oral question on the cod crisis.
Morina krizine ilişkin bu sözlü soru önergesine karşılık gelen karar önergesini aldım.

More Sentences
Phrasals
ateşle karşılık vermek fire back v.
Tom fired back at the police.
Tom polise ateşle karşılık verdi.

More Sentences
karşılık gelmek correspond to v.
This corresponds to reality at this moment.
Bu, şu anda gerçekliğe karşılık gelmektedir.

More Sentences
Idioms
iyiliğine karşılık vermek return the favor v.
She didn't return the favor.
İyiliğine karşılık vermedi.

More Sentences
iyiliğe karşılık vermek return the favour v.
Now third countries must return the favour.
Şimdi üçüncü ülkeler de bu iyiliğe karşılık vermelidir.

More Sentences
iyiliğe karşılık vermek return the favor v.
She didn't return the favor.
O, iyiliğe karşılık vermedi.

More Sentences
Trade/Economic
karşılık vermek render v.
Render good for evil.
Kötülüğe iyilikle karşılık ver.

More Sentences
karşılık vermek rejoin v.
She couldn't help but rejoin with a sarcastic comment.
İğneleyici bir yorumla karşılık vermekten kendini alamadı.

More Sentences
karşılık vermek respond v.
These days, in my view, it is safe to state that the Union has responded promptly and effectively to terrorism.
Bana göre bugünlerde Birliğin terörizme karşı hızlı ve etkili bir şekilde karşılık verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

More Sentences
karşılık gelen corresponding adj.
Fish stock management and the corresponding quota rely on the catches being registered effectively.
Balık stoku yönetimi ve buna karşılık gelen kota, avların etkin bir şekilde kayıt altına alınmasına bağlıdır.

More Sentences
General
aynen karşılık verme reprisal n.
karşılık olarak verilen örnek counter example n.
karşılık gelme correspondence n.
günaha karşılık ceza (kilise) penance n.
küstahça karşılık verme back talk n.
karşılık verme reciprocation n.
nesnel karşılık objective correlative n.
karşılık gelen meblağ corresponding sum n.
karşılık olarak yapılan değiştirme intermutation n.
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan kız au pair n.
aynen karşılık tit-for-tat strategy n.
karşılık pimi pushrod n.
teknik karşılık technical reserve n.
ani karşılık verme immediate response n.
karşılık verme back chat n.
yapılan bir işe karşılık verilen hediye cumshaw n.
karşılık verme answering back n.
küstahça karşılık back chat n.
karşılık beklememe disinterestedness n.
(çek defteri gibi) kopya olarak başka bir şeye karşılık gelen herhangi bir şey tally n.
suçlamaya suçlama ile karşılık veren kimse recriminator n.
yumruğa, tekmeye karşılık verme recussion n.
selama karşılık verme regreet [obsolete] n.
semitik alfabelerde ibranilerin thau harfine karşılık gelen harf thau n.
uzay ve zamanda belirli bir noktanın koordinatlarına karşılık gelen karmaşık bir değişken twistor n.
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan yabancı kız au pair girl n.
düşünmeden veya otomatik olarak karşılık veren kimse machine n.
selamet ordusu üyelerinin birlikte söylediği kısa karşılık (amin) volley n.
özel karşılık veya ayrıcalıklar için onaylanmış kişi veya kuruluşlar listesi whitelist n.
kişinin durumları nasıl yorumladığını veya karşılık verdiğini belirleyen karakteristik zihinsel tutum mentality n.
nükteli bir şekilde karşılık verme wordplay n.
homolog karşılık homology n.
gemle yapılan yönlendirmelere karşılık verme (at) mouth n.
küstahça karşılık verme mouth n.
kaybedilen toprakların geri kazanılması amacıyla verilen karşılık revanche n.
ani karşılık ripost n.
(eskrimde) çabuk karşılık riposte n.
karşılık olarak önerme obtension n.
karşılık olarak ileri sürme obtension n.
(hanedan armalarında) karakteristik formu ve pozisyonu bakımından daha geniş geometrik şekillere karşılık gelen şekil diminutive n.
kadının kur yapana karşılık vermesi rush n.
karşılık beklememe disinterest n.
karşılık gelen tür countertype n.
karşılık gelen ses countretaille n.
söze verilen kaba karşılık sass n.
karşılık gelme correspondency n.
elliye karşılık gelen sıra sayısı fiftieth n.
önceden yapılan eleştiriye, yoruma karşılık olarak patlak verme flareback n.
yaklaşık bir sepete karşılık gelen eski bir ağırlık birimi prickle n.
bir derecelik açının 3600'de birine karşılık gelen açı second of arc n.
bir dakikanın altmışta birine karşılık gelen açı second of arc n.
sahte karşılık false friend n.
kesin karşılık crusher n.
(sözlü) sert karşılık squelcher n.
karşılık yapmak return v.
karşılık vermek riposte v.
soğuk bir karşılık almak get the cold shoulder v.
karşılık vermek give back v.
karşılık vermek counteract v.
karşılık vermek speak in response v.
karşılık vermek spoken in response v.
suçlamaya karşılık vermek recriminate v.
karşılık vermek reply to v.
birinin ateşine karşılık vermek shoot back at someone v.
karşılık vermek repay v.
karşılık vermek come back v.
karşılık vermek spoke in response v.
biri bağırdığında ona bağırarak karşılık vermek yell back v.
karşılık vermek answerback v.
aşkına karşılık bulmak (one's love) be reciprocated v.
aşkına karşılık vermek requite one's love v.
aşkına karşılık vermek reciprocate one's love v.
aynı şekilde karşılık verilmek retaliate v.
kötülüğe kötülükle karşılık vermek retaliate v.
karşılık beklemek expect something in return v.
karşılık beklemek expect something in return from someone v.
karşılık beklemek wait for a response v.
karşılık beklemek expect a response v.
karşılık yazmak write back v.
karşılık gelmek equal v.
karşılık gelmek correspond v.
karşılık görmeksizin sevmek carry a torch for v.
-e karşılık vermek reciprocate v.
çabalarına karşılık görememek get no return on /for one's efforts v.
çabalarına karşılık görememek get no returns on one's efforts v.
karşılık olarak vermek render v.
tedaviye karşılık vermek respond to the treatment v.
ateşe ateşle karşılık vermek fight fire with fire v.
aynı şekilde karşılık vermek give somebody a dose of their own medicine v.
aynı şekilde karşılık vermek give somebody a taste of their own medicine v.
beklentilere karşılık vermek live up to expectations v.
karşılık beklemeden hareket etmek act charitably with no thought of personal gain v.
saldırıya karşılık vermek turn an attack v.
aşkına karşılık almak be loved in return v.
aşkına karşılık bulmak be loved in return v.
aşkına karşılık bulmak be loved back v.
aşkına karşılık almak be loved back v.
(sözle vb.) karşılık vermek answer back to someone v.
(sözle vb.) karşılık vermek answer someone back v.
(sözle) karşılık vermek argue back v.
birine vurarak karşılık vermek hit back at someone v.
küstahça karşılık vermek backtalk v.
suçlamaya karşılık vermek make a countercharge against an accuser v.
karşılık görmemek/bulamamak get rejected v.
ihtiyacına karşılık vermek respond to the need of v.
meydan okumaya karşılık vermek take a dare v.
(el sallayarak/selam vererek) karşılık vermek acknowledge v.
karşılık vermek regest v.
(aşka, sevgiye) karşılık vermek relove [obsolete] v.
karşılık gelmek answer v.
hevesle karşılık vermemek underreact v.
karşılık gelmek make v.
sempatiyle karşılık vermek vibrate v.
karşılık gelmek marrow [dialect] [uk] v.
öfkeyle karşılık vermek huff v.
(eskrimde) çabuk karşılık vermek ripost v.
ani karşılık vermek ripost v.
pat diye karşılık vermek ripost v.
(eskrimde) çabuk karşılık vermek riposte v.
ani karşılık vermek riposte v.
pat diye karşılık vermek riposte v.
karşılık olarak önermek obtend v.
karşılık olarak ileri sürmek obtend v.
karşılık vermek chop [obsolete] v.
abartarak karşılık vermek overrespond v.
karşılık vermek countermand v.
soruya soruyla karşılık vermek counterquestion v.
karşılık vermek countervail v.
(karşılık bekleyerek) hediye vermek potlatch v.
(haritayı) herhangi iki nokta arasındaki yön çizgisi doğadaki konumuna karşılık gelene kadar döndürmek orient v.
ufak bir karşılık vermek scantle v.
karşılık veren respondent adj.
karşılık gelen related adj.
karşılık gelen equaled to adj.
karşılık veren responsive adj.
çok çalışmaya karşılık az kazanç sağlayan hardscrabble adj.
karşılık görmeyen unrequited adj.
karşılık olan corresponding adj.
karşılık vermeyen irresponsive adj.
karşılık beklemeden yapılan disinterested adj.
pozitif tamsayılara birebir karşılık olarak getirilebilen enumerable adj.
fiş ve priz gibi karşılık gelen kısma oturan mating adj.
karşılık veren meeting [obsolete] adj.
karşılık gelen homologous adj.
karşılık verilebilir revengeable adj.
karşılık için yapılan onerous adj.
karşılık için verilen onerous adj.
karşılık beklemeden yapılan disinterest [obsolete] adj.
hızla karşılık verebilen flying adj.
çabuk karşılık veren responsive adj.
karşılık olarak for a consider adv.
karşılık olarak back adv.
buna karşılık on the other hand adv.
karşılık olarak in return adv.
karşılık olarak in lieu adv.
buna karşılık again adv.
karşılık olarak per contra adv.
karşılık olarak in consideration of prep.
karşılık olarak in return for prep.
-e karşılık olarak in return for prep.
-e karşılık in response to prep.
-e karşılık in return for prep.
-e karşılık in exchange for prep.
-e karşılık olarak in response to prep.
karşılık olarak in exchange for prep.
-e karşılık as opposed to prep.
karşılık gelen for prep.
karşılık gelen anlamı veren ön ek counter- pref.
Phrasals
aynen karşılık vermek turn on v.
birine sözle karşılık vermek mouth off at someone v.
karşılık gelmek/uymak match up to something v.
karşılık vermek strike back v.
(bir şey ile) karşılık vermek counter with something v.
(saldırıya/sataşmaya) karşılık vermek bite back v.
birine sözle veya şiddetle karşılık vermek lash back at someone v.
(birine) sözle veya şiddetle karşılık vermek lash back (at someone) v.
(birine) minnetten, saygıdan, takdirden yoksun bir karşılık vermek repay (one) with (something) v.
(bir şeye bir şeyle) karşılık vermek return (something) for (something) v.
karşılık vermek key in v.
(birine) karşılık vermek answer (one) back v.
(birinin) sözüne karşılık vermek answer back to (one) v.
(birine/bir şeye) karşı aynı şekilde karşılık vermek avenge (oneself) against (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için aynı şekilde karşılık vermek avenge (oneself) against (someone or something) for (something) v.
(bir şeye) aynı şekilde karşılık vermek avenge (oneself) for (something) v.
ile karşılık vermek counter with v.
(birine/bir şeye) ateşle karşılık vermek fire (something) back (at someone or something) v.
ateşe ateşle karşılık vermek fire (something) back (at someone or something) v.
(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek fire back at (someone or something) v.
(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek fire back to (someone or something) v.
(birine/bir şeye şiddetle, olumsuz şekilde) karşılık vermek hit back (at someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) saldırısına karşılık vermek hit back (at someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşılık olarak saldırmak/vurmak hit back (at someone or something) v.
şiddetle karşılık vermek lash back v.
-e karşılık gelmek/uymak match up to v.
(birine/bir şeye) karşılık gelmek/uymak match up to (someone or something) v.
(bir şeye) karşılık (bir şey) teklif etmek offer (something) for (something) v.
(birine/bir şeye) karşılık vermek react to (someone or something) v.
(birinin yaptığı iyiliğe) saygısızlıkla karşılık vermek repay (one) for (something) v.
(birine) hak etmediği şekilde karşılık vermek repay (one) for (something) v.
(birine) minnetten, saygıdan, takdirden yoksun bir karşılık vermek repay (one) for (something) v.
(yapılan iyiliğe) saygısızlıkla karşılık vermek repay for v.
hak etmediği şekilde karşılık vermek repay for v.
(birine/bir şeye) karşılık vermek reply to (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşılık vermek respond to (someone or something v.
-e karşılık vermek return for v.
(birine) sert/kaba bir şekilde karşılık vermek talk back (to one) v.
(birine) saygısızca cevap/karşılık vermek talk back (to one) v.
(birine) terbiyesizce/küstahça cevap/karşılık vermek talk back (to one) v.
(bir borca) karşılık (değerli bir şey) teklif etmek/sunmak/vermek tender (something) for (something) v.
el sallayan birine karşılık olarak el sallamak wave back v.
karşısında/karşılık olarak el sallamak wave back v.
(birine/bir şeye) bir şekilde karşılık vermek welcome (someone or something) with (something) v.
karşılık vermek come back v.
karşılık vermek find out v.
Phrases
buna karşılık olarak in return for this expr.
buna karşılık olarak in response to this expr.
iltifata karşılık daha sevecen bir teşekkür etme why thank you expr.
karşılık olarak in reply to expr.
karşılık olarak as cover expr.
karşılık olarak in recompense expr.
coşkulu bir ifadeye karşılık olarak verilen bir cevap truth, justice, and the american way (tjataw) expr.
(bir şeye) karşılık as against (something) expr.
bir şeye karşılık as against something expr.
(birine/bir şeye) karşılık in exchange (for someone or something) expr.
(bir şeye) karşılık olarak in return for (something) expr.
Proverb
karşılık beklemeden yardım etmek cast one's bread upon the waters
nazikçe sorulan sorulara aynı şekilde karşılık verilmelidir a civil question deserves a civil answer
Colloquial
küstahça karşılık backchat n.
birinden kendi hakkında duyduğu iltifata karşılık olarak o kişi hakkında duyulmuş iltifatı söyleme trade-last [us] n.
buna karşılık in contrast with n.
buna karşılık over against n.
fikrini değiştirme ihtimaline karşılık in case you change your mind n.
tam karşılık full measure n.
duygusal karşılık warm fuzzy n.
hassas/içli karşılık warm fuzzy n.
küstahça karşılık verme guff n.
küstahça karşılık guff n.
hakaretlerle dolu karşılık mouthful [uk] n.
iltifata iltifatla karşılık vermek return the compliment v.
karşılık vermektense olumlu düşünmek go high v.
kaba bir şekilde karşılık vermek smart off v.
saygısızca karşılık vermek smart off v.
densiz bir cevap/karşılık vermek smart off v.
küstahça karşılık vermek smart off v.
münasebetsiz bir cevap/karşılık vermek smart off v.
birbirine karşılık gelmek cancel each other out v.
karşılık vermek rise (to) v.
karşılık bile veremem şimdi I can't even expr.
aşkıma karşılık ver love me back expr.
karşılık beklemeden for love expr.
karşılık beklemeden (just) for love/for the love of something expr.
Idioms
küstahça karşılık back talk n.
tam karşılık a roland for an oliver n.
iş işten geçtikten sonra akla gelen cevap/karşılık l'esprit de l'escalier (the wit of staircase) n.
ingilizce "the wit of staircase" ifadesine karşılık gelen fransızca ifade l'esprit de l'escalier (the wit of staircase) n.
birine aynı şekilde karşılık verme a dose of (one's) own medicine n.
karşı tarafın da aynı şekilde karşılık verebileceği bir durum a game at which two can play n.
karşı tarafın da aynı şekilde karşılık verebileceği bir durum a game that two can play n.
aynen karşılık a roland for an oliver n.
(birine) aynı şekilde karşılık verme a taste of (one's) own medicine n.
aynı şekilde karşılık verme a taste of own medicine n.
iyiliğe haince/namertçe karşılık veren kimse a viper in (one's) bosom n.
birine aynı şekilde karşılık verme dose of one's own medicine n.
tam karşılık full measure n.
karşı tarafın da aynı şekilde karşılık verebileceği durum game that two can play n.
dualarına bir karşılık the answer to (one's) prayer n.
dualarına bir karşılık an answer to (one's) prayer n.
dualarına bir karşılık the answer to (one's) prayers n.
dualarına bir karşılık an answer to (one's) prayers n.
duygusal karşılık warm and fuzzy n.
hassas/içli karşılık warm and fuzzy n.
hakarete öfkeyle karşılık vermemek pocket an insult v.
(birinin) boş tehditlerine karşılık vermek buy a woof ticket v.
(birinin) hava atmasına/caka satmasına karşılık vermek buy a woof ticket v.
(birinin) boş tehditlerine karşılık vermek buy one's woof ticket v.
(birinin) hava atmasına/caka satmasına karşılık vermek buy one's woof ticket v.
açılan ateşe cevap/karşılık vermek fire something back at someone v.
ateşe ateşle karşılık vermek fight fire with fire v.
ateşe ateşle karşılık vermek fire something back at someone v.
aynı şekilde karşılık vermek give someone a taste of their own medicine v.
aynı şekilde karşılık vermek give someone a dose of their own medicine v.
aynı şekilde karşılık vermek give as good as one gets v.
birine karşılık vermek give someone static v.
göze göz dişe diş karşılık vermek give someone tit for tat v.
fazlasıyla karşılık vermek give back with interest v.
iltifata iltifatla karşılık vermek return someone's compliment v.
kötülükle karşılık vermek do evil in return v.
kötülüğe kötülükle karşılık vermek return evil for evil v.
(birine) onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek play the same game (as somebody) v.
meydan okumaya karşılık vermek take up the gauntlet v.
meydan okumaya karşılık vermek pick up the gauntlet v.
birine sinirli/kızgın bir şekilde karşılık vermek take (one's) head off v.
daha beter kötülükle karşılık vermek return it with interest v.
daha beter karşılık vermek return it with interest v.
bir şeye daha beter kötülükle karşılık vermek pay something back with interest v.
bir şeye daha beter karşılık vermek pay something back with interest v.
bir şeye daha beter kötülükle karşılık vermek return something with interest v.
bir şeye daha beter karşılık vermek return something with interest v.
harcadığı para için iyi bir karşılık/hizmet almak bang for one's the buck v.
harcadığı paranın üstünde bir karşılık/hizmet almak bang for one's the buck v.
harcanan para için iyi bir karşılık/hizmet almak bang for the buck v.
harcanan paranın üstünde bir karşılık/hizmet almak bang for the buck v.
(birine) bağırıp çağırarak karşılık vermek bite (one's) head off v.
(birine) ters bir cevap/karşılık vermek bite (one's) head off v.
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek bite somebody's head off v.
birine ters bir cevap/karşılık vermek bite somebody's head off v.
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek snap somebody's head off v.
birine ters bir cevap/karşılık vermek snap somebody's head off v.
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek bite someone's head off v.
birine ters cevap/karşılık vermek bite someone's head off v.
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek bite somebody's head off v.
birine ters cevap/karşılık vermek bite somebody's head off v.
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek snap somebody's head off v.
birine ters cevap/karşılık vermek snap somebody's head off v.
öfkeyle karşılık vermek bristle with anger v.
öfkeyle karşılık vermek bristle with indignation v.
öfkeyle karşılık vermek bristle with rage v.
gözdağına karşılık vermek buy a wolf ticket v.
tehdide düşmanca karşılık vermek buy a wolf ticket v.
gözdağına karşılık vermek buy one's wolf ticket v.
tehdide düşmanca karşılık vermek buy one's wolf ticket v.
gözdağına karşılık vermek buy someone's woof ticket v.
tehdide düşmanca karşılık vermek buy someone's woof ticket v.
gözdağına karşılık vermek buy wolf ticket v.
tehdide düşmanca karşılık vermek buy wolf ticket v.
gözdağına karşılık vermek buy wolf tickets v.
tehdide düşmanca karşılık vermek buy wolf tickets v.
karşılık beklemeden yardım etmek cast bread upon the waters v.
karşılık beklemeden yardım etme cast your bread upon the waters v.
aynı şekilde karşılık görmek get a dose of (one's) own medicine v.
(birine) aynı şekilde karşılık vermek give (one) a dose of (one's) own medicine v.
(birine) aynı şekilde karşılık vermek give (one) a taste of (one's) own medicine v.
(birine) göze göz dişe diş karşılık vermek give (one) tit for tat v.
karşılık vermemek give (one's) head for the washing v.
birine aynı şekilde karşılık vermek give somebody a taste of their own medicine v.
birine aynı şekilde karşılık vermek give somebody a dose of their own medicine v.
soğuk bir karşılık almak get the cold shoulder v.
birine karşılık vermek give static v.
(birine) misliyle karşılık vermek pay (one) back with interest v.
aynı şekilde karşılık vermek pay in someone's own coin v.
birine aynı şekilde karşılık vermek pay someone back in their own coin [old-fashioned] v.
birine onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek play somebody's game v.
birine onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek play the same game (as somebody) v.
sinirli/kızgın bir şekilde karşılık vermek take head off v.
öyle olmasına karşılık be that as it may expr.
(birine) onun yöntemlerini kullanarak karşılık verme at (one's) own game expr.
ismin ne? sorusuna karşılık kafiye oluşturan anlamsız çocukça bir cevap pudding and tame (childish rhyme) [obsolete] expr.
(birinin) emeklerine karşılık for (one's) pains expr.
(birinin) çabalarına karşılık for (one's) pains expr.
(birinin) çalışmasına karşılık for (one's) pains expr.
(birinin) çektiği sıkıntılara karşılık for (one's) pains expr.
karşılık beklemeden for love/for the love of something expr.
birinin çektiği zahmete karşılık for one's trouble expr.
birinin emeklerine karşılık for one's trouble expr.
birinin çabalarına karşılık for one's trouble expr.
birinin çalışmasına karşılık for one's trouble expr.
birinin çektiği sıkıntılara karşılık for one's trouble expr.
birinin çektiği zahmete karşılık for one's pains expr.
birinin emeklerine karşılık for one's pains expr.
birinin çabalarına karşılık for one's pains expr.
birinin çalışmasına karşılık for one's pains expr.
birinin çektiği sıkıntılara karşılık for one's pains expr.
çektiği zahmete karşılık for your pains [uk] expr.
emeklerine karşılık for your pains [uk] expr.
çabalarına karşılık for your pains [uk] expr.
çalışmasına karşılık for your pains [uk] expr.
çektiği sıkıntılara karşılık for your pains [uk] expr.
aynı şekilde karşılık verir gives as good as (one) gets expr.
bu karşı tarafın da aynı şekilde karşılık verebileceği bir durum that's a game that two can play expr.
yanlışa yanlışla karşılık vermek doğrudur two wrongs make a right expr.
Speaking
bana karşılık verme! don't give me any of your lip! expr.
bana karşılık verme! don't talk back! expr.
bana karşılık verme! don't give me any of your lip! expr.
sen de gör (bless you ya karşılık olarak) thank you expr.
Trade/Economic
banka karşılık oranı bank liquidity requirement n.
bankaların merkez bankasına yatırmaları gereken karşılık reserve requirement n.
bankaların verdikleri kredilere karşılık tutmaları gereken nakit veya kolayca nakde dönüştürülebilir araçlar tutarı bank liquidity requirement n.
bir şirket aktifinin başka şirketin hisse senetlerine karşılık devri ve ortaklara kar hissesi olarak dağıtılması spinoff n.
birbirine karşılık gelen hesap contra account n.
bir hizmete karşılık verilen para remuneration n.
borçlar için ayrılan karşılık liability reserve n.
borca karşılık teminat indemnity against liability n.
bir şirket veya sanayide yapılan hizmetlere karşılık verilen ücret veya tazminat cetvellerinin periyodik olarak gözden geçirilmesi wage-survey n.
bir firmanın faaliyetlerinin diğer firmalar üzerinde yarattığı ve onların buna karşılık bir ödemede bulunmadıkları olumlu etkiler external economies n.
cari masraflar için gelecekte toplanacak vergileri karşılık göstererek borç alma anticipatory borrowing n.
dönemin karşılık giderleri provision expenses of current year n.
ilerde toplanacak vergileri karşılık göstererek borçlanma anticipatory borrowing n.
ileriye dönük karşılık ayırma forward looking provision n.
işçiye parça başına yaptığı işe karşılık ödenmesi garanti edilen asgari kazanç guaranteed earnings n.
karşılık oranı request ratio n.
karşılık olarak verilen consideration n.
karşılık ilkesi reciprocity principle n.
karşılık prensibi reciprocity principle n.
karşılık giderleri provision expenses n.
karşılık hesabı reserve account n.
karşılık fonu contingency fund n.
karşılık olarak ayrılan para fund n.
karşılık olarak tutulan döviz reserve currency n.
kanuni karşılık oranı legal reserve ratio n.
karşılık hesabı reserve account n.
karşılık yeterliği reserve adequacy n.
kaldıraca dayalı zorunlu karşılık uygulaması leverage-based required reserves system n.
karşılık yardımlar matching grants n.
karşılık oranı reserve ratio n.
karşılık paralar counterpart monies n.
karşılık teminatlı ikraz collateral loan n.
karşılık giderleri provisions n.
karşılık varlıklar reserve assets n.
karşılık hesapları collateral accounts n.
karşılık fonlar counter part funds n.
konusu kalmayan karşılık provisions no longer required n.
mali varlıklar karşılık gösterilerek çıkartılan tahviller collateral trust bonds n.
nakit karşılık cash reserve n.
nakit karşılık cash cover n.
misliyle karşılık verme reprisal n.
munzam karşılık oranı required reserve ratio n.
olası zararlara karşılık olarak ayrılan fon contingency fund n.
olası zararlar için ayrılan karşılık paralar reserve for contingencies n.
net karşılık net reserve n.
otomatik karşılık automatic response n.
parasal karşılık money equivalent n.
para olarak karşılık money equivalent n.
parasal karşılık money's worth n.
parasal karşılık monetary equivalent n.
satınalma emri karşılık mesajı purchase order response message n.
sabit değerlerin bakım ve onarımı için muhasebe defterlerinde ayrılan karşılık maintenance reserve n.
şirketin borçlarına karşılık olarak alacaklılarına verdiği hisse senetleri stock for debt n.
stok değer düşüklüklerinin karşılık ayırmak suretiyle zarar kaydedilmesi inventory reserve procedure n.
toplam karşılık total consideration n.
tl zorunlu karşılık tutarlarının ortalaması the average of tl required reserves n.
varlıkların yenilenmesi için ayrılan karşılık renewal provision n.
varlıkların yenilenmesi için ayrılan karşılık asset renewal provision n.
zorunlu karşılık oranı required reserve ratio n.
zorunlu karşılık tesis dönemi maintenance period n.
yetersiz karşılık insufficient funds n.
zorunlu karşılık minimum reserve n.
zorunlu karşılık yükümlülüğü required reserve liability n.
zorunlu karşılık oranı required reserve ratio n.
zorunlu karşılık required reserve n.
yüzde yüz karşılık bulundurma sistemi one hundred percent reserve system n.
romanya ve moldova'da bir leyin yüzde birine karşılık gelen para birimi bani n.
güney kore wonu'nun yüzde birine karşılık gelen bir para birimi jeon n.
kısmi karşılık bankacılık sistemi fractional reserve banking system n.
eski bir dikdörtgen japon madeni parasına karşılık geren değer birimi bu n.
karşılık ayırmak make provision v.
karşılık görmeyen unrequited adj.
Law
aynıyla karşılık verme taliation n.
avukat ve müvekkil arasındaki davanın kazanılmamasına karşılık ücret ödememe anlaşması no-win no-fee n.
adab kurallarına dayanarak verilen karşılık good consideration n.
aynen karşılık verme retaliation n.
ayniyle karşılık verme retaliation n.
bir tarafın sorumluluğu diğer tarafın sorumluluğuna karşılık gelen akit cumulative contract n.
kanuni karşılık legal refund n.
kanuni karşılık lawful return n.
kanuni karşılık legal cover n.
karşılık mukabilinde bir suçluyu izlemekten vazgeçme compounding a felony n.
kanuni karşılık legal reserve n.
muaşeret kurallarına itimaden verilen karşılık good consideration n.
özel karşılık special provision n.
tam karşılık valuable consideration n.
karşı tarafının savunmasına yeni bir kanıtla karşılık verme avoidance n.
devlet arazisinin bir bölümüne karşılık gelen bedeli almaya yetkili memura verilen vesika land scrip n.
bazı geçici meselelerle ilgili iskoç mahkemesine gönderilen yazılı beyannameye karşılık mahkemenin emir ve gerekçelerini bildiren cevap minute n.
büyük britanya'da yerel emniyet amirine karşılık gelen bir bucak memuru borsholder n.
çeke karşılık verilen çek cross-bill n.
gerçeğin gizlenmesine karşılık otoriteden rüşvet alma subreption [scotland] n.
suçlamaya karşılık vermek için mahkemeye çıkmamak bail v.
suçlamaya karşılık vermek için mahkemeye çıkmamak forfeit bail v.