|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
kesin karar vermek |
resolve v.
|
|
I resolved to break up with her cleanly.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
karar vermek |
decide v.
|
|
It is, though, for these countries themselves to decide if that is what they want.
Bununla birlikte istediklerinin bu olup olmadığına bu ülkelerin kendileri karar verecektir.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
karar vermek |
make a decision v.
|
|
It will nevertheless have to make a decision about this.
Yine de bu konuda bir karar vermek zorunda kalacaktır.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
ani karar |
snap decision n.
|
|
Tom certainly is good at making snap decisions.
Tom kesinlikle ani kararlar vermekte iyidir.
More Sentences
|
5 |
General |
nihai karar |
final decision n.
|
|
They are fighting for the future of Scottish fisheries and the final decision ultimately rests at their doors, not ours.
İskoç balıkçılığının geleceği için mücadele ediyorlar ve nihai karar bizim değil onların kapısında.
More Sentences
|
6 |
General |
karar verme |
deciding n.
|
|
This includes deciding what Council to prepare and what form it should take.
Bu, hangi Konseyin hazırlanacağına ve ne şekilde olması gerektiğine karar vermeyi de içerir.
More Sentences
|
7 |
General |
karar taslağı |
draft resolution n.
|
|
The present draft resolution is therefore right to point this out.
Dolayısıyla mevcut karar taslağı buna işaret etmekte haklıdır.
More Sentences
|
8 |
General |
iyi karar |
good judgment n.
|
|
Tom always shows good judgment.
Tom her zaman iyi karar verir.
More Sentences
|
9 |
General |
son karar |
final decision n.
|
|
He made the final decision on all such matters.
O, bütün bu konularda son kararı verdi.
More Sentences
|
10 |
General |
karar anı |
moment of truth n.
|
|
It's the moment of truth.
Bu karar anı.
More Sentences
|
11 |
General |
karar vericiler |
decision makers n.
|
|
The decision makers must understand what alternatives there are and what the consequences of these would be.
Karar vericiler hangi alternatiflerin olduğunu ve bunların sonuçlarının ne olacağını anlamalıdır.
More Sentences
|
12 |
General |
karar verme |
decision making n.
|
|
Whatever happens in Nice, decisions need to be taken on decision making.
Nice'de ne olursa olsun, karar verme konusunda kararlar alınmalıdır.
More Sentences
|
13 |
General |
yanlış karar |
wrong decision n.
|
|
When governments get into debt by taking the wrong decisions, we must tell them they have taken the wrong decisions.
Hükümetler yanlış kararlar alarak borçlandıklarında, onlara yanlış kararlar aldıklarını söylemeliyiz.
More Sentences
|
14 |
General |
siyasi karar |
political decision n.
|
|
They must also be able to identify who bears responsibility for political decisions and who does not.
Ayrıca siyasi kararlarda kimin sorumluluk taşıdığını ve kimin taşımadığını da tespit edebilmelidirler.
More Sentences
|
15 |
General |
alınan karar |
decision taken n.
|
|
You ask me to compare the decision taken for Ireland with that taken for Germany and for Portugal.
Benden İrlanda için alınan kararı Almanya ve Portekiz için alınan kararlarla karşılaştırmamı istediniz.
More Sentences
|
16 |
General |
karar verici |
decision-maker n.
|
|
That is perhaps more an unfounded concern on the part of the decision-maker.
Bu belki de karar verici açısından daha çok temelsiz bir endişedir.
More Sentences
|
17 |
General |
karar verme |
decision-making n.
|
|
Failure to utilise women's decision-making abilities is an unacceptable waste.
Kadınların karar verme yeteneklerinin kullanılmaması kabul edilemez bir israftır.
More Sentences
|
18 |
General |
zor karar |
difficult decision n.
|
|
When the permanent members quarrel, these difficult decisions are left to countries such as Ghana, Cameroon and Angola.
Daimi üyeler tartıştığında bu zor kararlar Gana, Kamerun ve Angola gibi ülkelere bırakılıyor.
More Sentences
|
19 |
General |
olumlu karar |
positive decision n.
|
|
In our view, some progress has been made and some positive decisions were taken at the G8 summit.
Bize göre G8 zirvesinde bazı ilerlemeler kaydedilmiş ve bazı olumlu kararlar alınmıştır.
More Sentences
|
20 |
General |
idari karar |
executive decision n.
|
|
Why did the Heads of Government fail to make those executive decisions?
Hükümet Başkanları neden bu idari kararları almakta başarısız oldular?
More Sentences
|
21 |
General |
kötü karar |
bad decision n.
|
|
Tom has made some bad decisions.
Tom bazı kötü kararlar verdi.
More Sentences
|
22 |
General |
doğru karar |
correct decision n.
|
|
It was the correct decision because it began to dry again.
Doğru karardı çünkü yeniden kurumaya başlamış.
More Sentences
|
23 |
General |
anlık karar |
snap decision n.
|
|
Tom certainly is good at making snap decisions.
Tom kesinlikle anlık kararlar vermede iyidir.
More Sentences
|
24 |
General |
ana karar |
main decision n.
|
|
Allow me to give you a brief assessment of the Bonn Conference before I turn to the main decisions on substance.
Öze ilişkin ana kararlara geçmeden önce Bonn Konferansı hakkında kısa bir değerlendirme yapmama izin verin.
More Sentences
|
25 |
General |
zor karar |
tough decision n.
|
|
Mr Prodi says that he has now taken some tough decisions.
Sayın Prodi şimdi bazı zor kararlar aldığını söylüyor.
More Sentences
|
26 |
General |
iyi karar |
good decision n.
|
|
Tom is making good decisions.
Tom iyi kararlar veriyor.
More Sentences
|
27 |
General |
ortak karar |
co-decision n.
|
|
To this end, it is essential that we have co-decision rights in respect of the obligatory expenditure as well.
Bu amaçla, zorunlu harcamalar konusunda da ortak karar alma hakkına sahip olmamız elzemdir.
More Sentences
|
28 |
General |
ani karar |
sudden decision n.
|
|
To be honest, I would lie, if I said that I have never regretted my sudden decisions.
Dürüst olmak gerekirse, ani kararlarımdan hiç pişmanlık duymadığımı söylersem yalan söylemiş olurum.
More Sentences
|
29 |
General |
cesur karar |
bold decision n.
|
|
Thanks to his bold decision, he was able to ride out the crisis.
Cesur kararı sayesinde krizi atlatmayı başardı.
More Sentences
|
30 |
General |
karar alıcı |
decision-maker n.
|
|
EU decision-makers should accept that a centralised solution is not always the best solution.
AB karar alıcıları, merkezi bir çözümün her zaman en iyi çözüm olmadığını kabul etmelidir.
More Sentences
|
31 |
General |
karar alma |
decision-making n.
|
|
Effective decision-making is crucial for the success of any organization.
Etkili karar alma, kurumların başarısında hayati önem taşır.
More Sentences
|
32 |
General |
karar alma masası |
decision-making table n.
|
|
They must remain on the political decision-making table.
Bunlar siyasi karar alma masasında kalmalıdır.
More Sentences
|
33 |
General |
karar vermek |
determine v.
|
|
For all other roads, the Member States can determine themselves whether they wish to introduce driving bans.
Diğer tüm yollar için, Üye Devletler sürüş yasağı getirip getirmeyeceklerine kendileri karar verebilirler.
More Sentences
|
34 |
General |
karar vermek |
choose v.
|
|
Have a beautiful day, or not, you choose.
Güzel bir gün geçir ya da geçirme, siz karar verin.
More Sentences
|
35 |
General |
karar vermek |
decide on v.
|
|
We do not decide on the regional re-division of Slovakia.
Slovakya'nın bölgesel olarak yeniden bölünmesine karar vermiyoruz.
More Sentences
|
36 |
General |
karar vermek |
decide upon v.
|
|
The EU will not, however, be deciding upon its contribution to Johannesburg until as late as the July summit.
Ancak AB, Johannesburg'a yapacağı katkıya Temmuz zirvesine kadar karar vermeyecektir.
More Sentences
|
37 |
General |
karar almak |
take a decision v.
|
|
It is not the intention that the European Council will take a decision on the models.
Avrupa Konseyi'nin modeller üzerinde bir karar alması söz konusu değildir.
More Sentences
|
38 |
General |
karar kılmak |
decide on v.
|
|
Decide on a design, theme, season, or holiday.
Bir tasarım, tema, sezon ya da tatilde karar kılın.
More Sentences
|
39 |
General |
karar vermek |
adjudicate v.
|
|
This is not some kind of agricultural marathon, where one has to adjudicate between carrots and turnips.
Bu, havuç ve şalgam arasında karar verilmesi gereken bir tür tarım maratonu değildir.
More Sentences
|
40 |
General |
kesin karar vermek |
resolve v.
|
|
I resolved to break up with her cleanly.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
More Sentences
|
41 |
General |
karar almak |
make a decision v.
|
|
The Senate made a decision.
Senato bir karar aldı.
More Sentences
|
42 |
General |
karar vermek |
resolve v.
|
|
She resolved to leave the company immediately.
Şirketten derhal ayrılmaya karar verdi.
More Sentences
|
43 |
General |
karar vermek |
take a decision v.
|
|
Once the Council has taken a decision, real time closure would no longer be efficient.
Konsey bir karar verdiğinde, gerçek zamanlı kapatma yöntemi artık verimli olmayacaktır.
More Sentences
|
44 |
General |
karar vermek |
decide v.
|
|
It is, though, for these countries themselves to decide if that is what they want.
Bununla birlikte istediklerinin bu olup olmadığına bu ülkelerin kendileri karar verecektir.
More Sentences
|
45 |
General |
karar verilmek |
be decided v.
|
|
I'll let you know when it has been decided.
Karar verildiğinde size bildireceğim.
More Sentences
|
46 |
General |
iptaline karar vermek |
disallow v.
|
|
The referee decided to disallow the goal due to an offside violation.
Hakem, ofsayt ihlali nedeniyle golün iptaline karar verdi.
More Sentences
|
47 |
General |
karar almak |
resolve v.
|
|
The king resolved to increase taxes.
Kral vergileri yükseltme kararı aldı.
More Sentences
|
48 |
General |
karar verilmiş |
decided adj.
|
|
It's already decided.
Çoktan karar verildi.
More Sentences
|
Phrasals |
|
49 |
Phrasals |
(bir şeyi incelenmesi/karar verilmesi için birine) geri göndermek |
refer back to (someone or something) v.
|
|
But we must refer back to committee the part of the report regarding discharge to the Council.
Ancak raporun Konsey'e ibraya ilişkin bölümünü komiteye geri göndermeliyiz.
More Sentences
|
General |
|
50 |
General |
geçici karar |
provisional judgment n.
|
|
51 |
General |
karar değeri |
decnet n.
|
|
52 |
General |
doğru düşünüp karar verme yetisi |
judgment n.
|
|
53 |
General |
olumsuz karar |
no n.
|
|
54 |
General |
tarafsız karar |
unbiased judgment n.
|
|
55 |
General |
şahsi karar |
personal judgement n.
|
|
56 |
General |
adli karar |
judicial decision n.
|
|
57 |
General |
bocalayan ve çabuk karar değiştiren kişi |
whiffler n.
|
|
58 |
General |
karar verilebilirlik |
decideability n.
|
|
59 |
General |
karar (mahkeme vb) |
verdict n.
|
|
60 |
General |
çok ölçütlü karar verme |
multiple criteria decision making n.
|
|
61 |
General |
karar destek sistemleri |
decision support systems n.
|
|
62 |
General |
karar anı |
crunch time n.
|
|
63 |
General |
karar simgesi |
decision symbol n.
|
|
64 |
General |
karar hakkına saygı |
respect for autonomy n.
|
|
65 |
General |
karar alan |
decision maker n.
|
|
66 |
General |
karar veren |
enactor n.
|
|
67 |
General |
malzeme tedariki karar vereme süreci |
material acquisition decision process n.
|
|
68 |
General |
iyi karar |
good judgement n.
|
|
69 |
General |
karar tablosu |
decision table n.
|
|
70 |
General |
karar komitesi |
resolutions commitee n.
|
|
71 |
General |
gönüllü tercih/karar |
free will n.
|
|
72 |
General |
karar verme |
enacting n.
|
|
73 |
General |
geçici karar |
provisional decision n.
|
|
74 |
General |
karar veritabanı |
decisional database n.
|
|
75 |
General |
karar destek teknikleri |
decision support techniques n.
|
|
76 |
General |
karar masası |
decision table n.
|
|
77 |
General |
genel karar |
general verdict n.
|
|
78 |
General |
karar özgürlüğü |
freedom of decision n.
|
|
79 |
General |
kati karar |
unappealable decision n.
|
|
80 |
General |
karar veren |
decreer n.
|
|
81 |
General |
kesin karar |
resolution n.
|
|
82 |
General |
geçici karar |
provisional decree n.
|
|
83 |
General |
geçici karar |
temporary decision n.
|
|
84 |
General |
karar verme |
dijudication n.
|
|
85 |
General |
karar verici |
policy maker n.
|
|
86 |
General |
karar özeti |
decision summary n.
|
|
87 |
General |
karar verilemezlik |
undecidability n.
|
|
88 |
General |
paştun toplumunda karar alma yetkisine sahip olan ihtiyar heyeti |
jirga n.
|
|
89 |
General |
kesin karar |
exact decision n.
|
|
90 |
General |
karar name |
decree n.
|
|
91 |
General |
istatistiksel karar |
statistical decision n.
|
|
92 |
General |
kesin karar |
commitment n.
|
|
93 |
General |
karar verme yetkisine sahip kimse |
decision maker n.
|
|
94 |
General |
karar mercii |
decision maker n.
|
|
95 |
General |
tek taraflı karar |
unilateral determination n.
|
|
96 |
General |
isabetli karar |
the right decision n.
|
|
97 |
General |
ortak karar taslağı |
draft joint resolution n.
|
|
98 |
General |
ortak karar tasarısı |
draft joint resolution n.
|
|
99 |
General |
karar örneği |
decision model n.
|
|
100 |
General |
karar anı |
decision instant n.
|
|
101 |
General |
karar mantık tabloları |
decision logic tables n.
|
|
102 |
General |
karar düzeltme |
correcting the decision n.
|
|
103 |
General |
çabuk karar |
snap decision n.
|
|
104 |
General |
bağımsız karar |
independent decision n.
|
|
105 |
General |
çabuk karar |
prompt decision n.
|
|
106 |
General |
ara karar |
preceding judgment n.
|
|
107 |
General |
ara karar |
interim decision n.
|
|
108 |
General |
karar verme araçları |
decision making tools n.
|
|
109 |
General |
verilen karar |
decision given n.
|
|
110 |
General |
karar metni |
resolution text n.
|
|
111 |
General |
karar metni |
decision n.
|
|
112 |
General |
karar metni |
decision text n.
|
|
113 |
General |
hukuki karar |
legal decision n.
|
|
114 |
General |
yerinde ve doğru karar alma |
acumen n.
|
|
115 |
General |
karar süreçleri |
decision processes n.
|
|
116 |
General |
karar düzeltmesi |
correction of decision n.
|
|
117 |
General |
karar verme |
giving a decision n.
|
|
118 |
General |
ortak karar |
consensus n.
|
|
119 |
General |
karar değeri |
decision value n.
|
|
120 |
General |
karar kuralı |
decision rule n.
|
|
121 |
General |
karar uzayı |
decision space n.
|
|
122 |
General |
karar değişkeni |
decision variable n.
|
|
123 |
General |
karar düğümü |
decision node n.
|
|
124 |
General |
karar verme süreci |
decision-making period n.
|
|
125 |
General |
düşünmeden alınmış karar |
knee-jerk decision n.
|
|
126 |
General |
toplu karar |
convention n.
|
|
127 |
General |
karar günü |
doomsday n.
|
|
128 |
General |
yılbaşında bir bireyin belirli türdeki davranışlarını değiştirmek için aldığı karar |
new year's resolution n.
|
|
129 |
General |
karar verme mekanizması |
decision making mechanism n.
|
|
130 |
General |
resmi karar |
ruling n.
|
|
131 |
General |
muhakemenin iadesi hakkında karar |
decision regarding a new trial n.
|
|
132 |
General |
olumlu karar |
affirmative decision n.
|
|
133 |
General |
müteferrik karar |
miscellaneous decision n.
|
|
134 |
General |
karar tarihi |
date of the verdict n.
|
|
135 |
General |
karar tarihi |
date of the judgement n.
|
|
136 |
General |
karar tarihi |
date of the decision n.
|
|
137 |
General |
risk tabanlı karar alma |
risk-based decision-making n.
|
|
138 |
General |
kritik karar |
executive decision n.
|
|
139 |
General |
kritik karar |
critical decision n.
|
|
140 |
General |
belirleyici karar |
judgement call n.
|
|
141 |
General |
karar aşaması |
decision phase n.
|
|
142 |
General |
karar aşaması |
decision stage n.
|
|
143 |
General |
karar desteği |
decision support n.
|
|
144 |
General |
tepkisel karar verme |
reactive decision making n.
|
|
145 |
General |
karar verme özgürlüğü |
freedom of decision making n.
|
|
146 |
General |
bilgisayar destekli karar verme |
computer assisted decision making n.
|
|
147 |
General |
çok kriterli karar verme modeli |
multi-criteria decision-making model n.
|
|
148 |
General |
nihai karar |
final judgment order n.
|
|
149 |
General |
yansız karar |
unbiased decision n.
|
|
150 |
General |
yansız karar |
impartial/neutral decision n.
|
|
151 |
General |
keyfi karar |
arbitrary decision n.
|
|
152 |
General |
karar anı |
decisive moment n.
|
|
153 |
General |
karar öncesi |
pre-contemplation n.
|
|
154 |
General |
sağlıklı karar |
healthy decision n.
|
|
155 |
General |
karar öncesi |
precontemplation n.
|
|
156 |
General |
çok zor bir karar |
a very difficult decision n.
|
|
157 |
General |
karar bekleme |
awaiting decision n.
|
|
158 |
General |
müşterek karar |
joint resolution n.
|
|
159 |
General |
anlık karar/hüküm |
snap judgment n.
|
|
160 |
General |
anlık karar |
instant decision n.
|
|
161 |
General |
anlık karar |
spontaneous decision n.
|
|
162 |
General |
karar destek unsuru |
decision support element n.
|
|
163 |
General |
kısmi karar |
partial decision n.
|
|
164 |
General |
karar verme yetkisi |
arbitrament n.
|
|
165 |
General |
karar üreten |
decision making n.
|
|
166 |
General |
karar verme birimi |
decision-making unit n.
|
|
167 |
General |
karar birimi |
decision-making unit n.
|
|
168 |
General |
karar verme mahremiyeti |
decisional privacy n.
|
|
169 |
General |
karar verme gizliliği |
decisional privacy n.
|
|
170 |
General |
bilgiye dayalı karar |
informed decision n.
|
|
171 |
General |
bilgiye dayanan karar |
informed decision n.
|
|
172 |
General |
azimle karar alan |
resolutionist n.
|
|
173 |
General |
karar verme yetkisi |
decision-making authority n.
|
|
174 |
General |
karar sınırı |
decision boundary n.
|
|
175 |
General |
karar yüzeyi |
decision surface n.
|
|
176 |
General |
klinik karar |
clinical decision n.
|
|
177 |
General |
karar numarası |
resolution number n.
|
|
178 |
General |
karar numarası |
decision number n.
|
|
179 |
General |
sağlıklı karar |
sound judgement n.
|
|
180 |
General |
yaratıcı problem çözme ve karar verme |
creative problem-solving and decision-making n.
|
|
181 |
General |
ilave karar |
additional decision n.
|
|
182 |
General |
ek karar |
supplemental decision n.
|
|
183 |
General |
ek karar |
additional decision n.
|
|
184 |
General |
ilave karar |
supplemental decision n.
|
|
185 |
General |
stratejik karar verme |
strategic decision-making n.
|
|
186 |
General |
son karar |
last decision n.
|
|
187 |
General |
cüretkar karar |
bold decision n.
|
|
188 |
General |
karar veren kimse |
adjudger n.
|
|
189 |
General |
karar verici |
administrator n.
|
|
190 |
General |
cezaya karar verme |
affeerment n.
|
|
191 |
General |
karar alıcı |
administrator n.
|
|
192 |
General |
karar mercii |
administrator n.
|
|
193 |
General |
doğru karar alma |
rectitude n.
|
|
194 |
General |
yeniden karar verme |
redetermination n.
|
|
195 |
General |
karar verememe |
nondecision n.
|
|
196 |
General |
tatmin edici olmayan karar |
nondecision n.
|
|
197 |
General |
karar (kıvam/ölçü) |
temper n.
|
|
198 |
General |
bir kişinin belirli bir sosyal hizmet için uygun olup olmadığına karar vermek için fiziksel veya sosyal koşullarının incelenmesi |
needs test n.
|
|
199 |
General |
orta karar olma |
neutrality n.
|
|
200 |
General |
karar verme |
termination [obsolete] n.
|
|
201 |
General |
bir karar ya da eylem için uygun zaman |
kairos n.
|
|
202 |
General |
tek görüşe veya tarza bağlı kalmaksızın en iyi olanı seçerek karar verme |
eclectic method n.
|
|
203 |
General |
olası karar |
way n.
|
|
204 |
General |
olumsuz karar |
unfavorable judgment n.
|
|
205 |
General |
doğru karar verme yeteneği |
judgement n.
|
|
206 |
General |
doğru karar verme yeteneği |
judgment n.
|
|
207 |
General |
(biri veya bir şey hakkında) son karar |
epitaph n.
|
|
208 |
General |
karar verme sürecindeki kırılma noktası |
knife edge n.
|
|
209 |
General |
karar verme yeteneği |
eye n.
|
|
210 |
General |
isabetli karar verme yetisi |
judgment n.
|
|
211 |
General |
belirleyici karar |
judgment call n.
|
|
212 |
General |
hayati karar anı |
juncture n.
|
|
213 |
General |
hayati karar anı |
crossroads n.
|
|
214 |
General |
karar özeti |
headpiece n.
|
|
215 |
General |
karar faktörü |
bottom line n.
|
|
216 |
General |
hatalı karar |
miscensure [obsolete] n.
|
|
217 |
General |
yanlış karar |
misconclusion n.
|
|
218 |
General |
karar verme faktörü |
moment [obsolete] n.
|
|
219 |
General |
karar anı |
go no-go n.
|
|
220 |
General |
düşman kuvvette yer alan yanıltma operasyonu yapma yetkisine sahip karar mercii |
deception target n.
|
|
221 |
General |
karar verme aracı |
decidement n.
|
|
222 |
General |
karar verici |
decider n.
|
|
223 |
General |
halka arz edilen karar |
deliverance n.
|
|
224 |
General |
karar vermede zorlanma |
demur n.
|
|
225 |
General |
hızlı karar |
dispatch [us] n.
|
|
226 |
General |
hızlı karar |
despatch [uk] n.
|
|
227 |
General |
karar veren kimse |
determinator n.
|
|
228 |
General |
bir kurumun yönetim kurulunun verdiği teklif, karar veya oy |
grace n.
|
|
229 |
General |
gizli karar verici |
grey eminence n.
|
|
230 |
General |
bir yarışmacının diğerine göre sahip olduğuna karar verilen avantaj |
odds n.
|
|
231 |
General |
karar verilmemiş konu |
open question n.
|
|
232 |
General |
karar verme süreci analizi |
operations research n.
|
|
233 |
General |
yaşadığı bölgenin başka devletin egemenliğine geçmesiyle o devletin vatandaşlığına geçip geçmemeye karar verecek kimse |
optant n.
|
|
234 |
General |
bir karar üzerine uzun uzun ve takıntılı biçimde düşünme |
rumination n.
|
|
235 |
General |
son karar |
committal n.
|
|
236 |
General |
karar sonucu |
closure n.
|
|
237 |
General |
karar verme |
conclusion n.
|
|
238 |
General |
karar veren kimse |
dijudicant n.
|
|
239 |
General |
karar mercii |
dijudicant n.
|
|
240 |
General |
karar günü |
domesday n.
|
|
241 |
General |
(çöp çekerek) rastgele karar verme |
drawing lots n.
|
|
242 |
General |
amaca yönelik karar |
policy n.
|
|
243 |
General |
nihai karar |
issue [obsolete] n.
|
|
244 |
General |
son karar |
say-so n.
|
|
245 |
General |
yetkili karar |
say-so n.
|
|
246 |
General |
hatalı karar bağlılığı |
escalation of commitment n.
|
|
247 |
General |
neyin doğru olduğuna karar verilemeyen durum |
corridor of uncertainty n.
|
|
248 |
General |
karar veren kimse |
disceptator [obsolete] n.
|
|
249 |
General |
mahkeme karar talebi |
prayer n.
|
|
250 |
General |
bağlayıcı ön karar |
precommitment n.
|
|
251 |
General |
önceden verilmiş karar |
predetermination n.
|
|
252 |
General |
ön karar |
preelection n.
|
|
253 |
General |
önceden verilen karar |
preelection n.
|
|
254 |
General |
ön karar |
pre-election n.
|
|
255 |
General |
önceden verilen karar |
pre-election n.
|
|
256 |
General |
önceden karar verme |
premotion n.
|
|
257 |
General |
önceden karar verme |
premovement n.
|
|
258 |
General |
ciddi bir karar gerektiren durum |
scale n.
|
|
259 |
General |
sonuca varmayan karar |
scotch verdict n.
|
|
260 |
General |
tesirsiz karar |
scotch verdict n.
|
|
261 |
General |
karar verme özgürlüğü |
free-will n.
|
|
262 |
General |
kesin karar |
slockdologer n.
|
|
263 |
General |
kesin karar |
slockdolager n.
|
|
264 |
General |
kesin karar |
slockdoliger n.
|
|
265 |
General |
karar yorgunluğu |
decision fatigue n.
|
|
266 |
General |
karar yorgunluğu |
decision fatigue n.
|
|
267 |
General |
karar bıkkınlığı |
decision fatigue n.
|
|
268 |
General |
lehte karar |
suffrage n.
|
|
269 |
General |
nihai karar/son söz birinin olmak (bir konuda) |
have the last word in v.
|
|
270 |
General |
bir şeyin lehinde karar vermek |
decide for something v.
|
|
271 |
General |
karar vermek |
enact v.
|
|
272 |
General |
karar vermesini sağlamak |
decide v.
|
|
273 |
General |
karar vermek |
award v.
|
|
274 |
General |
karar vermek |
elect v.
|
|
275 |
General |
yanlış karar vermek (hakem) |
miscall v.
|
|
276 |
General |
karar vermek |
opt to v.
|
|
277 |
General |
karar vermesini sağlamak |
cause to decide v.
|
|
278 |
General |
karar vermek |
hold v.
|
|
279 |
General |
karar vermeyerek zaman kazanmaya çalışmak |
temporize v.
|
|
280 |
General |
karar vermek |
dijudicate v.
|
|
281 |
General |
karar vermek |
adjudge v.
|
|
282 |
General |
karar vermeye çalışırken bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak |
weigh one thing against another v.
|
|
283 |
General |
karar kılmak |
settle v.
|
|
284 |
General |
bir şeyin aleyhinde karar vermek |
decide against something v.
|
|
285 |
General |
karar vermek |
plump for v.
|
|
286 |
General |
dönülmeyecek bir karar vermek |
cross the rubicon v.
|
|
287 |
General |
karar kılmak |
opt v.
|
|
288 |
General |
karar vermek |
work out v.
|
|
289 |
General |
çok zor bir karar almak |
bite the bullet v.
|
|
290 |
General |
aleyhte karar vermek |
decide against v.
|
|
291 |
General |
bir şeyin işe yaramaz olduğuna karar vermek |
write something off v.
|
|
292 |
General |
karar noktasına getirmek |
bring to a head v.
|
|
293 |
General |
birinin işe yaramaz olduğuna karar vermek |
write someone off v.
|
|
294 |
General |
karar vermek |
conclude v.
|
|
295 |
General |
bir şeyi yapmaya karar vermek |
decide to take the plunge v.
|
|
296 |
General |
karar vermek |
settle on v.
|
|
297 |
General |
yapmamaya karar vermek |
opt out of v.
|
|
298 |
General |
bir şeyin lehinde karar vermek |
decide in favor of something v.
|
|
299 |
General |
karar vermek |
make up one's mind v.
|
|
300 |
General |
karar vermek |
make up v.
|
|
301 |
General |
karar vermek |
settle upon v.
|
|
302 |
General |
karar vermek |
resolve on v.
|
|
303 |
General |
karar kılmak |
decide up v.
|
|
304 |
General |
karar verdirmek |
decide v.
|
|
305 |
General |
yürürlüğe koymak (yasa, karar vb'ni) |
implement v.
|
|
306 |
General |
karar vermek |
make decision v.
|
|
307 |
General |
karar vermek |
fix on v.
|
|
308 |
General |
karar vermek |
hand down v.
|
|
309 |
General |
karar vermek |
settle v.
|
|
310 |
General |
düşmek (karar birine) |
be up to v.
|
|
311 |
General |
karar vermek |
decree v.
|
|
312 |
General |
bir araya gelerek karar almak |
concert v.
|
|
313 |
General |
bilinçli karar vermek |
make conscious decisions v.
|
|
314 |
General |
(karar) bozmak |
discharge v.
|
|
315 |
General |
karar almak |
take a resolution v.
|
|
316 |
General |
oy çokluğu ile karar vermek |
decide by majority of votes v.
|
|
317 |
General |
karar vermek |
pass on v.
|
|
318 |
General |
karar kılamamak |
be undecided (between different opinions) v.
|
|
319 |
General |
karar kılamamak |
be irresolute (between different opinions) v.
|
|
320 |
General |
karar kılamamak |
waver v.
|
|
321 |
General |
karar kılamamak |
vacillate v.
|
|
322 |
General |
yeni bir yön çizmeye karar vermek |
veer off in a new direction v.
|
|
323 |
General |
karar okumak |
read the decision v.
|
|
324 |
General |
karar okumak |
read out the decision v.
|
|
325 |
General |
karar uygulamak |
implement the decision v.
|
|
326 |
General |
karar çıkarmak |
issue a decision v.
|
|
327 |
General |
karar düzeltmek |
correct the decision v.
|
|
328 |
General |
karar uygulamak |
perform the decision v.
|
|
329 |
General |
karar bozmak |
quash the decision v.
|
|
330 |
General |
karar almak |
take decision v.
|
|
331 |
General |
anlık karar vermek |
spur of the moment v.
|
|
332 |
General |
düşünmeden karar vermek |
spur of the moment v.
|
|
333 |
General |
karar vermek |
make up one's mind to v.
|
|
334 |
General |
yönünde karar vermek |
make a decision of (whether) v.
|
|
335 |
General |
yönünde karar vermek |
make a decision on v.
|
|
336 |
General |
ile ilgili karar vermek |
make a decision on v.
|
|
337 |
General |
karar vermek |
pass v.
|
|
338 |
General |
karşısındaki hakkında karar vermek |
sit in judgement v.
|
|
339 |
General |
karar vermek |
fix upon v.
|
|
340 |
General |
aleyhinde karar vermek |
make a decision against v.
|
|
341 |
General |
karar vermek |
hand down a decision v.
|
|
342 |
General |
karar vermek |
render a decision v.
|
|
343 |
General |
karar (birine) kalmış olmak |
be up to v.
|
|
344 |
General |
aleyhinde karar vermek |
make a judgment against someone v.
|
|
345 |
General |
karar alma sürecine katılmak |
be involved in the decision-making process v.
|
|
346 |
General |
oy çoğunluğuyla karar vermek |
decide by majority of votes v.
|
|
347 |
General |
lehine karar vermek |
decide in favor of v.
|
|
348 |
General |
lehinde karar vermek |
make a decision in favour of v.
|
|
349 |
General |
karar kılmak |
decide v.
|
|
350 |
General |
anlık bir karar vermek |
make a snap decision v.
|
|
351 |
General |
bir konuda (henüz) karar vermemiş olmak |
reserve judgment v.
|
|
352 |
General |
bir konuda (henüz) karar vermemiş/kararsız olmak |
reserve one's judgment v.
|
|
353 |
General |
karar vermekte zorlanmak |
have difficulty in deciding v.
|
|
354 |
General |
zor karar vermek |
have difficulty in deciding v.
|
|
355 |
General |
bir şeyi yapmaya karar vermek |
decide to do something v.
|
|
356 |
General |
hakem olarak karar vermek |
arbitrate v.
|
|
357 |
General |
kürtaj yaptırmaya karar vermek |
decide to have her baby aborted v.
|
|
358 |
General |
kürtaj yaptırmaya karar vermek |
decide to have an abortion v.
|
|
359 |
General |
karar vermeyerek zaman kazanmaya çalışmak |
temporise v.
|
|
360 |
General |
karar vermek (hakem) |
make a call v.
|
|
361 |
General |
oybirliğiyle karar vermek |
decide unanimously v.
|
|
362 |
General |
karar verip harekete geçmek |
act v.
|
|
363 |
General |
karar vermek |
affeer v.
|
|
364 |
General |
karar vermek |
cast v.
|
|
365 |
General |
yeniden karar vermek |
redecide v.
|
|
366 |
General |
yeniden karar vermek |
redetermine v.
|
|
367 |
General |
farklı bir karar vermek |
redetermine v.
|
|
368 |
General |
doğru karar vermek |
make the right decision v.
|
|
369 |
General |
karar kılmak |
chap [scottish] v.
|
|
370 |
General |
karar almak |
make a conclusion v.
|
|
371 |
General |
karar verememek |
balance v.
|
|
372 |
General |
beraatine karar vermek |
uncharge [obsolete] v.
|
|
373 |
General |
karar vermek |
will v.
|
|
374 |
General |
karar vermek |
bethink v.
|
|
375 |
General |
alelacele karar vermek |
jump v.
|
|
376 |
General |
karar verememek |
waffle v.
|
|
377 |
General |
karar verirken tereddüt etmek |
haver v.
|
|
378 |
General |
karar verip vazgeçmemek |
hold v.
|
|
379 |
General |
bir karar vermek |
reach a decision v.
|
|
380 |
General |
yasal yetkiyle karar vermek |
give v.
|
|
381 |
General |
karar düzenlemek |
decree v.
|
|
382 |
General |
karar verilmemiş olmak |
depend v.
|
|
383 |
General |
(bir konuda) karar vermek |
determinate [obsolete] v.
|
|
384 |
General |
(bir kimsenin) karar vermesini sağlamak |
determine v.
|
|
385 |
General |
iki veya daha çok seçenekten birinde karar kılmak |
optate v.
|
|
386 |
General |
bir veya daha çok seçenekte karar kılmak |
optate v.
|
|
387 |
General |
aleyhinde karar vermek |
overrule v.
|
|
388 |
General |
karar vermek |
dominate v.
|
|
389 |
General |
sağduyu ile karar vermek |
pick v.
|
|
390 |
General |
özenle karar vermek |
pick v.
|
|
391 |
General |
bir şeyde karar kılmak |
pitch (on) v.
|
|
392 |
General |
bir şeyde karar kılmak |
pitch (upon) v.
|
|
393 |
General |
peşinen karar vermek |
foreclose v.
|
|
394 |
General |
peşinen karar vermek |
foremean [obsolete] v.
|
|
395 |
General |
karar vermek |
foresay v.
|
|
396 |
General |
önceden karar vermek |
prechoose v.
|
|
397 |
General |
önceden karar vermek |
predilected v.
|
|
398 |
General |
erken karar vermek |
prejudicate [obsolete] v.
|
|
399 |
General |
önceden karar vermek |
premove v.
|
|
400 |
General |
geri dönülemez bir şekilde karar vermek |
seal v.
|
|
401 |
General |
(yargılama, karar için) masaya yatırmak |
put v.
|
|
402 |
General |
karar vermek |
sort [obsolete] v.
|
|
403 |
General |
satın almamaya karar vermek |
boycott v.
|
|
404 |
General |
(karar) vermek |
make v.
|
|
405 |
General |
karar vermek |
find v.
|
|
406 |
General |
ittifakla karar verilmiş |
concerted adj.
|
|
407 |
General |
karar verilmemiş |
up in the air adj.
|
|
408 |
General |
kendi kendine karar veren |
self determining adj.
|
|
409 |
General |
orta karar |
mediocre adj.
|
|
410 |
General |
karar verilmiş |
enacted adj.
|
|
411 |
General |
karar vermiş |
resolved adj.
|
|
412 |
General |
çok önemli (konu/karar) |
weighty adj.
|
|
413 |
General |
karar verilemez |
undecidable adj.
|
|
414 |
General |
orta karar |
moderate adj.
|
|
415 |
General |
kurumu yok edecek (karar) |
suicidal adj.
|
|
416 |
General |
karar veya kanun yürürlüğe girmeden öncesi için geçerli olan |
expostfacto adj.
|
|
417 |
General |
bozulabilir (karar) |
reversible adj.
|
|
418 |
General |
karar vermemiş |
undecided adj.
|
|
419 |
General |
karar verilmemiş |
undecided adj.
|
|
420 |
General |
karar verilmiş |
adjudicated adj.
|
|
421 |
General |
düşünmeden verilen bir karar |
spur of the moment adj.
|
|
422 |
General |
anlık karar verilerek yapılmış |
spur of the moment adj.
|
|
423 |
General |
karar verilmiş |
resolved adj.
|
|
424 |
General |
karar verilebilir |
decidable adj.
|
|
425 |
General |
müşterek/birlikte karar alma/alan |
codeciding adj.
|
|
426 |
General |
henüz karar verilmemiş (yasa maddesi vb) |
prejudical adj.
|
|
427 |
General |
karar ile ilgili |
adjudicative adj.
|
|
428 |
General |
karar ile ilgili |
adjudicatory adj.
|
|
429 |
General |
karar verilmemiş |
unabsolved adj.
|
|
430 |
General |
orta karar |
unextreme adj.
|
|
431 |
General |
orta karar |
mezzo adj.
|
|
432 |
General |
karar alamayan |
choiceful adj.
|
|
433 |
General |
kesin karar veremeyen |
choiceful adj.
|
|
434 |
General |
karar verebilir |
decisory adj.
|
|
435 |
General |
karar verme eğilimi olan |
decisory adj.
|
|
436 |
General |
kesin olarak karar verilmiş |
determinate adj.
|
|
437 |
General |
bir karar verip bir vazgeçen |
on-again, off-again [us] adj.
|
|
438 |
General |
henüz karar verilmemiş |
open adj.
|
|
439 |
General |
doğru karar verebilme becerisine ve sağduyuya sahip |
commonsensible adj.
|
|
440 |
General |
doğru karar verebilme becerisi ve sağduyudan ileri gelen |
commonsensible adj.
|
|
441 |
General |
doğru karar verebilme becerisi ve sağduyu sergileyen |
commonsensible adj.
|
|
442 |
General |
karar veren |
dominative adj.
|
|
443 |
General |
karar veren |
doomful [obsolete] adj.
|
|
444 |
General |
karar bildiren |
doomful [obsolete] adj.
|
|
445 |
General |
karar veren |
ordinant adj.
|
|
446 |
General |
ekipteki astların karar verme sürecinde yer aldıkları yönetim tarzına ait |
participative adj.
|
|
447 |
General |
ekipteki astların karar verme sürecinde yer aldıkları yönetim tarzı ile ilişkili |
participative adj.
|
|
448 |
General |
(karar) emsali üzerinden desteklenen |
precedented adj.
|
|
449 |
General |
karar öncesi gelişen |
preconvention adj.
|
|
450 |
General |
karar verilen |
predilect adj.
|
|
451 |
General |
karar verilen |
predilected adj.
|
|
452 |
General |
önceden karar verilen |
prejudicate [obsolete] adj.
|
|
453 |
General |
orta karar |
second-class adj.
|
|
454 |
General |
(bir şeye) karar vermiş |
set adj.
|
|
455 |
General |
orta karar olan |
slack adj.
|
|
456 |
General |
davada nihai karar öncesi geçici nitelikte (tedbir) |
provisional adj.
|
|
457 |
General |
birden karar verilen |
spur-of-the-moment adj.
|
|
458 |
General |
kendi karar yetkisi dahilinde |
at its sole discretion adv.
|
|
459 |
General |
karar değiştirerek |
zag adv.
|
|
460 |
General |
anında karar vermek durumunda |
on the spot adv.
|
|
461 |
General |
tarafından karar verilmiş |
before prep.
|
|
Phrasals |
|
462 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
463 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
464 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
hover between something (and something else) v.
|
|
465 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
466 |
Phrasals |
iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
467 |
Phrasals |
(bir şeye) göre karar vermek/yapmak |
come down v.
|
|
468 |
Phrasals |
karar vermek |
come to v.
|
|
469 |
Phrasals |
aleyhinde karar vermek |
decide against someone v.
|
|
470 |
Phrasals |
aniden karar değiştirmek |
veer away v.
|
|
471 |
Phrasals |
arasında bir karar vermek |
decide between two v.
|
|
472 |
Phrasals |
bir şeyi yapmaya karar/söz vermek |
commit oneself on something v.
|
|
473 |
Phrasals |
birinin aleyhine karar vermek |
rule against someone v.
|
|
474 |
Phrasals |
biriyle ilgili karar/fikir açıklamak |
pronounce something on someone or something v.
|
|
475 |
Phrasals |
başkalarına bilgilerinin ya da statülerinin daha yüksek olmalarından ötürü (fikirlerine katılmasanız bile) sizinle ilgili karar almalarına ya da size bir şey yaptırmalarına müsaade etmek |
defer to someone v.
|
|
476 |
Phrasals |
iki şey arasında kalmak (karar verememek) |
oscillate between someone and someone v.
|
|
477 |
Phrasals |
karar kılmak |
opt for v.
|
|
478 |
Phrasals |
mantık kullanarak aksine karar vermek |
reason against something v.
|
|
479 |
Phrasals |
karar kılmak |
settle on v.
|
|
480 |
Phrasals |
(kanun/karar) geçmek |
go through v.
|
|
481 |
Phrasals |
-e bakılarak hakkında karar kılınmak |
go by v.
|
|
482 |
Phrasals |
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
483 |
Phrasals |
seçenekler arasında bir karar vermeye çalışmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
484 |
Phrasals |
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek |
hover between something (and something else) v.
|
|
485 |
Phrasals |
seçenekler arasında bir karar vermeye çalışmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
486 |
Phrasals |
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek |
judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
|
|
487 |
Phrasals |
(iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak |
judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
|
|
488 |
Phrasals |
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
489 |
Phrasals |
(iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
490 |
Phrasals |
(bir konuyu incelenmesi/karar verilmesi için birine) yeniden yöneltmek |
refer back to (someone or something) v.
|
|
491 |
Phrasals |
(iki kişi/iki şey) arasında karar verememek |
vacillate between (one person or thing) and (another) v.
|
|
492 |
Phrasals |
kesin karar vermek |
rule in v.
|
|
493 |
Phrasals |
-de karar kılmak |
pitch on v.
|
|
494 |
Phrasals |
'-e karar vermek |
pitch on v.
|
|
495 |
Phrasals |
-de karar kılmak |
pitch upon v.
|
|
496 |
Phrasals |
'-e karar vermek |
pitch upon v.
|
|
497 |
Phrasals |
(jüri veya bir hâkimin) aleyhte bir karar açıklaması |
find against someone or something v.
|
|
498 |
Phrasals |
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için sunmak |
put (something) up to (someone or something) v.
|
|
499 |
Phrasals |
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için açmak |
put (something) up to (someone or something) v.
|
|
500 |
Phrasals |
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için taşımak |
put (something) up to (someone or something) v.
|
|