koymak

Meanings of "koymak" in English Turkish Dictionary : 52 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	koymak	put v.
Those who are unwilling to admit that should put themselves, for a moment, in the position of the public. Bunu kabul etmek istemeyenler bir an için kendilerini halkın yerine koymalıdır. More Sentences
2	Common Usage	koymak	place v.
Having said that, I cannot prevent myself from thinking that we placed these constraints on ourselves. Bununla birlikte, bu kısıtlamaları kendi kendimize koyduğumuzu düşünmekten kendimi alamıyorum. More Sentences
General
3	General	koymak	enter v.
A study has found that Wikipedia is wrong in 90 percent of its entries on health and medical matters. Bir araştırma, Wikipedia'nın sağlık ve tıbbi konulardaki girdilerinin yüzde 90'ında yanlışlık olduğunu ortaya koydu. More Sentences
4	General	koymak	lay down v.
That is why we need to lay down some ground rules for these renewable sources of energy. İşte bu nedenle bu yenilenebilir enerji kaynakları için bazı temel kurallar koymamız gerekiyor. More Sentences
5	General	koymak	post v.
Don’t post drunk pictures on Facebook or Twitter. Facebook ya da Twitter'a sarhoş fotoğraflarını koyma. More Sentences
6	General	koymak	set down v.
Tom set down his spoon. Tom kaşığını yere koydu. More Sentences
7	General	koymak	put down v.
But we must begin and we must put down a marker now. Ama başlamalıyız ve şimdi bir işaret koymalıyız. More Sentences
8	General	koymak	stick v.
Could you stick this cake in the fridge? Bu pastayı buzdolabına koyabilir misin? More Sentences
9	General	koymak	rest v.
She rested her hands on her lap and looked up at me. Ellerini kucağına koydu ve bana baktı. More Sentences
10	General	koymak	park v.
Don't park your books on the table. Kitaplarınızı masanın üzerine koymayın. More Sentences
11	General	koymak	plant v.
It was her coworker that planted the stolen necklace in her purse. Çalınan kolyeyi kadının çantasına koyan kişi iş arkadaşıymış. More Sentences
12	General	koymak	set v.
The Commission sets out 14 objectives and 23 actions. Komisyon 14 hedef ve 23 eylem ortaya koymaktadır. More Sentences
13	General	koymak	impose v.
The Commission decides whether the Member States may impose certain rules of their own. Komisyon, Üye Devletlerin kendi kurallarını koyup koyamayacaklarına karar verir. More Sentences
14	General	koymak	place v.
It is also deeply tragic to have to place the US on the same list as the dictatorships. ABD'yi diktatörlüklerle aynı listeye koymak zorunda kalmak da son derece trajiktir. More Sentences
15	General	koymak	lay v.
I thoroughly support your plan, as you have laid it before us. Önümüze koyduğunuz planınızı sonuna kadar destekliyorum. More Sentences
16	General	koymak	put v.
We have put a large number of suggestions on the table. Masaya çok sayıda öneri koyduk. More Sentences
17	General	koymak	apply v.
This also applies, for example, to the very real projects which the Committee on Industry has introduced. Bu aynı zamanda, örneğin Sanayi Komitesi'nin ortaya koyduğu gerçek projeler için de geçerlidir. More Sentences
18	General	koymak	make v.
The first part of paragraph 10 which we support makes that absolutely clear. Desteklediğimiz 10. paragrafın ilk bölümü bunu açıkça ortaya koymaktadır. More Sentences
Phrasals
19	Phrasals	koymak	put down v.
We must, then, put down markers. O halde işaretler koymalıyız. More Sentences
Technical
20	Technical	koymak	lay v.
Lucy came closer to the boy and laid her hand on his head. Lucy, çocuğa yaklaştı ve elini onun başına koydu. More Sentences
21	Technical	koymak	place v.
As co-legislator, Parliament must be placed on a strictly equal footing with the Council. Ortak yasa koyucu olarak Parlamento, Konsey ile kesinlikle eşit bir konuma getirilmelidir. More Sentences
Computer
22	Computer	koymak	insert v.
Man is inserting a tape into the VCR. Adam video oynatıcıya bir kaset koyuyor. More Sentences
General
23	General	koymak	stand v.
24	General	koymak	inlet v.
25	General	koymak	sadden v.
26	General	koymak	affect v.
27	General	koymak	affix v.
28	General	koymak	nestle v.
29	General	koymak	lay on v.
30	General	koymak	sting v.
31	General	koymak	adhibit v.
32	General	koymak	insert into v.
33	General	koymak	closure v.
34	General	koymak	position v.
35	General	koymak	move v.
36	General	koymak	deposit v.
37	General	koymak	appoint v.
38	General	koymak	dot somebody one v.
39	General	koymak	buffoon v.
40	General	koymak	provide v.
41	General	koymak	pull v.
42	General	koymak	make [obsolete] v.
43	General	koymak	clap v.
44	General	koymak	demit v.
45	General	koymak	pult v.
Phrasals
46	Phrasals	koymak	place down v.
47	Phrasals	koymak	slot in v.
Trade/Economic
48	Trade/Economic	koymak	deposit v.
Technical
49	Technical	koymak	locate v.
50	Technical	koymak	elapse v.
51	Technical	koymak	offer up v.
52	Technical	koymak	station v.

Meanings of "koymak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	el koymak	appropriate v.
Whoever appropriates water, takes possession of their fellow people. Suya el koyan kişi, diğer insanların mülkiyetine de el koymuş olur. More Sentences
2	Common Usage	el koymak	seize v.
The specific aim of these measures is to combat the laundering of money and to seize the proceeds of crime. Bu tedbirlerin özel amacı kara paranın aklanmasıyla mücadele etmek ve suç gelirlerine el koymaktır. More Sentences
3	Common Usage	tanı koymak	diagnose v.
My uncle has been diagnosed with leukemia. Amcama lösemi tanısı koyuldu. More Sentences
4	Common Usage	karşı koymak	oppose v.
We were amazed at the violent way in which the police opposed them. Polisin onlara şiddet kullanarak karşı koyması bizi hayrete düşürdü. More Sentences
5	Common Usage	yerine koymak	replace v.
I replaced your pen on your desk. Masanızdaki kalemi yerine koydum. More Sentences
6	Common Usage	karşı koymak	withstand v.
We as a Parliament must withstand this attempt to shatter taboos. Parlamento olarak tabuları yıkmaya yönelik bu girişime karşı koymalıyız. More Sentences
7	Common Usage	karşı koymak	resist v.
She couldn’t resist rosé wine. Roze şaraba karşı koyamazdı. More Sentences
General
8	General	ortaya koymak	manifest v.
In such circumstances, the European Parliament is reduced to manifesting its impotence. Böyle bir durumda Avrupa Parlamentosu acizliğini ortaya koymuş olur. More Sentences
9	General	ortaya koymak	put forward v.
As a result, the major aspects that we put forward have actually emerged. Sonuç olarak, ortaya koyduğumuz temel hususlar aslında ortaya çıkmıştır. More Sentences
10	General	koymak (içecek)	pour v.
Tom poured some apple juice into a glass. Tom bardağa biraz elma suyu koydu. More Sentences
11	General	karşı koymak	counter v.
We need to ensure that we counter the democratic deficit argument in terms of our say in legislation. Mevzuattaki söz hakkımız açısından demokratik eksiklik argümanına karşı koyduğumuzdan emin olmalıyız. More Sentences
12	General	ismini koymak	name v.
She named all the flowers in the garden. O, bahçedeki bütün çiçeklere isim koydu. More Sentences
13	General	karşı koymak	fight back v.
Fighting back is difficult. Karşı koymak zor. More Sentences
14	General	ortaya koymak	set forth v.
Firstly, the Constitution sets forth the rights and duties of citizens. İlk olarak, Anayasa vatandaşların hak ve ödevlerini ortaya koymaktadır. More Sentences
15	General	düzene koymak	put in order v.
The Commission believes it is time to put in order the instruments at our disposal. Komisyon, elimizdeki araçları bir düzene koymanın zamanının geldiğine inanmaktadır. More Sentences
16	General	aptal yerine koymak	befool v.
You befooled me. Beni aptal yerine koydun. More Sentences
17	General	bavuluna koymak	pack v.
Tom packed his things up. Tom eşyalarını bavula koydu. More Sentences
18	General	adaylığını koymak	run v.
She is determined to run for a second term. İkinci dönem için adaylığını koymaya kararlı. More Sentences
19	General	adaylığını koymak	apply for v.
You should apply for that post. O makam için adaylığını koymalısın. More Sentences
20	General	sahneye koymak (oyunu)	put on v.
With both song and dance, the performers put on an excellent show. Hem şarkı hem de dans ile sanatçılar mükemmel bir gösteriyi sahneye koydular. More Sentences
21	General	bir yere koymak	place v.
Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away? Hemen kullanmak istediğimi bildiğin halde tavuğu neden bu kadar zor bir yere koydun? More Sentences
22	General	el koymak	confiscate v.
I'll have to confiscate your knife. Bıçağına el koymak zorunda kalacağım. More Sentences
23	General	ad koymak	name v.
Do you have any good ideas on what I should name my horse? Atıma ne ad koymam gerektiği konusunda iyi bir fikriniz var mı? More Sentences
24	General	ortaya koymak	present v.
But they present exactly the same problems as tailings dams resulting from mining operations. Ancak madencilik faaliyetlerinden kaynaklanan atık barajları ile tamamen aynı sorunları ortaya koymaktadırlar. More Sentences
25	General	sahneye koymak	present v.
The company presented a three-act play. Tiyatro topluluğu, üç perdelik bir oyun sahneye koydu. More Sentences
26	General	adaylık koymak	run for office v.
Tom has never run for office. Tom asla seçimler için adaylığını koymadı. More Sentences
27	General	karşı koymak	confront v.
Someone has to confront him. Biri ona karşı koymak zorunda. More Sentences
28	General	bavula koymak	pack up v.
Tom packed up his belongings. Tom eşyalarını bavula koydu. More Sentences
29	General	adaylığını koymak	run for office v.
You should consider running for office. Adaylığını koymayı düşünmelisin. More Sentences
30	General	ad koymak	call v.
We decided to call the kitten Skittles. Yavru kediye Skittles adını koymaya karar verdik. More Sentences
31	General	karşı koymak	stand v.
The time has come for us to stand up. Karşı koymamızın zamanı geldi. More Sentences
32	General	ortaya koymak	reveal v.
The recent conflict in Bolivia therefore reveals all the aspects characterising this situation. Bu nedenle Bolivya'daki son çatışma, bu durumu karakterize eden tüm yönleri ortaya koymaktadır. More Sentences
33	General	ortaya koymak	produce v.
The Convention did not, of course, produce a perfect Constitution to address these tasks. Konvansiyon elbette bu görevleri yerine getirmek üzere mükemmel bir Anayasa ortaya koymamıştır. More Sentences
34	General	kural koymak	lay down v.
The Commission is ready to lay down specific rules for such exceptions. Komisyon, bu tür istisnalar için belirli kurallar koymaya hazırdır. More Sentences
35	General	cebine koymak	pocket v.
I pocketed the keys. Anahtarları cebe koydum. More Sentences
36	General	aptal yerine koymak	fool v.
Europe will make an utter fool of itself. Avrupa kendini tamamen aptal yerine koyacaktır. More Sentences
Common Usage
37	Common Usage	(yasa vb) uygulamaya koymak	impose v.
38	Common Usage	yanlış yere koymak	misplace v.
39	Common Usage	sahneye koymak	stage v.
40	Common Usage	sıraya koymak	put in order v.
41	Common Usage	takoz koymak	chock v.
42	Common Usage	çuvala koymak	sack v.
43	Common Usage	(vergi) koymak	impose v.
44	Common Usage	sandığa koymak	encase v.
45	Common Usage	el koymak	seise v.
General
46	General	sıvıları koymak için kullanılan büyük kap	jerrycan n.
47	General	arabalarda telefon vb koymak için kullanılan tutacak	car holder n.
48	General	tabuta koymak	encoffin n.
49	General	tabuta koymak	put in a coffin n.
50	General	fıçı ya da varil koymak için ayak	caskstand n.
51	General	yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak	voiding knife n.
52	General	belgeleri katlamadan koymak için tasarlanmış, genellikle kahverengi olan büyük bir zarf	manila envelope n.
53	General	tadım amacıyla şarabı koymak için kullanılan küçük tas	wine taster n.
54	General	para koymak için kullanılan eski çorap	hogger [scotland] n.
55	General	barut koymak için kullanılan boynuz veya şişe	morsing horn n.
56	General	(içine bir şeyler koymak için) kese şekline getirilen kağıt	paper n.
57	General	(içine bir şeyler koymak için) külah şeklinde kağıt	paper n.
58	General	dondurma veya içecek koymak için kullanılan bir kağıt bardak markası	dixie® n.
59	General	tire koymak	hyphen v.
60	General	tırabzan koymak	rail v.
61	General	isim koymak	christen v.
62	General	eğri koymak	slope v.
63	General	koşul olarak koymak	stipulate v.
64	General	tire koymak	hyphenate v.
65	General	parça koymak	piece v.
66	General	karşı koymak	face v.
67	General	ortaya koymak	put forth v.
68	General	bir şeyi birinin aklına koymak	put something in someone's mind v.
69	General	yoluna koymak	put right v.
70	General	noktalama işaretleri koymak	punctuate v.
71	General	anlamsızlığını ortaya koymak	puncture v.
72	General	ağızotu koymak	prime v.
73	General	bir şeyi düzenli bir şekilde (bir yere) koymak	stow in v.
74	General	kanun koymak	legislate v.
75	General	sıraya koymak	marshal v.
76	General	ad koymak	give a name v.
77	General	çarparak koymak	slam v.
78	General	ağırlığını koymak	exert one's authority v.
79	General	üzerine koymak	impose v.
80	General	yanlış yere koymak	mislay v.
81	General	yerine koymak	bestow v.
82	General	isim koymak	call v.
83	General	çelenk koymak	wreathe v.
84	General	değersizliğini ortaya koymak	puncture v.
85	General	kurnazlıkla koymak	foist into v.
86	General	sıraya koymak	align v.
87	General	yürürlüğe koymak	promulgate v.
88	General	bir araya koymak	assemble v.
89	General	bir şeyi yoluna koymak	put something to rights v.
90	General	kafasına koymak	be bent on v.
91	General	narh koymak	set a fixed price v.
92	General	karşı koymak	stand out v.
93	General	hesaba koymak	place into check v.
94	General	cebe koymak	pocket v.
95	General	bir kenara para koymak	put something away v.
96	General	yıldız koymak	star v.
97	General	aklına koymak	be set on v.
98	General	karşısına koymak	oppose v.
99	General	sos koymak	sauce v.
100	General	ağır vergi koymak	overtax v.
101	General	bir köşeye koymak	divert v.
102	General	tavır koymak	strike an attitude v.
103	General	geçici olarak el koymak	impound v.
104	General	koşul koymak	stipulate v.
105	General	el koymak	take action v.
106	General	kılıfına koymak	sheathe v.
107	General	cam kavanoza koymak	glass v.
108	General	cesurca karşı koymak	outbrave v.
109	General	yoluna koymak	arrange v.
110	General	kafese koymak	cage v.
111	General	ortaya koymak	expose v.
112	General	destek koymak	prop up v.
113	General	dipnotlar koymak	document v.
114	General	mim koymak	insist v.
115	General	kabına koymak	incase v.
116	General	sahneye koymak (oyunu)	produce v.
117	General	sahneye koymak	produce v.
118	General	kanunu yürürlüğe koymak	put a law into force v.
119	General	sonda koymak	probe v.
120	General	yanyana koymak	collocate v.
121	General	para koymak	pool v.
122	General	yanına işaret koymak (listedeki bir maddenin)	check off v.
123	General	şeker koymak	sugar v.
124	General	destek koymak	chock v.
125	General	taban koymak	sole v.
126	General	baş koymak	set one's heart on v.
127	General	kınına veya kılıfına koymak	ensheathe v.
128	General	sıraya koymak	rank v.
129	General	el koymak	commandeer v.
130	General	oyuğa koymak	niche v.
131	General	el koymak	distress v.
132	General	işaret koymak	tick v.
133	General	etiket koymak	ticket v.
134	General	nişan koymak	make a mark v.
135	General	uzağa koymak	distance v.
136	General	her şeyi bir araya koymak	lump everything together v.
137	General	şiir haline koymak	versify v.
138	General	ağıla koymak	pen v.
139	General	adaylığını koymak	run for something v.
140	General	karşı koymak	dissent v.
141	General	dolaba koymak	dupe v.
142	General	göz koymak	have one's eyes on v.
143	General	el koymak	sequester v.
144	General	sıraya koymak	order v.
145	General	siloya koymak	ensilage v.
146	General	sermaye koymak	invest capital v.
147	General	teneke kutuya koymak	tin v.
148	General	göz koymak	lust after v.
149	General	yerine koymak (kasa/kılıf vb)	case v.
150	General	yerine koymak	put something back v.
151	General	bir tarafa koymak	set apart v.
152	General	kulübeye koymak	kennel v.
153	General	kabına koymak	encase v.
154	General	göz koymak	covet v.
155	General	bir yana koymak	earmark v.
156	General	yastık koymak	cushion v.
157	General	yemeği sofraya koymak	serve up v.
158	General	eski yerine koymak	put back v.
159	General	rehine koymak	pop v.
160	General	toz biber koymak	pepper v.
161	General	yürürlüğe koymak	bring into force v.
162	General	sınır koymak	draw the boundary v.
163	General	destek koymak	prop v.
164	General	ambargo koymak	put an embargo v.
165	General	tırnak işareti koymak	unquote v.
166	General	siloya koymak	silo v.
167	General	tüp içine koymak	tube v.
168	General	aklına koymak	have made up one's mind to v.
169	General	evrak vb çekmeceye koymak	pigeonhole v.
170	General	cennet katına koymak	ensky v.
171	General	altına koymak	tuck under v.
172	General	bir tarafına destek koymak (bir şeyin çökmesini önlemek için)	shore up v.
173	General	yoluna koymak	clean up v.
174	General	tekrar yürürlüğe koymak	reenact v.
175	General	işleri yoluna koymak	turn the tide v.
176	General	bir şeyi bir yere koymak	set something down v.
177	General	bir şeyi bir yere koymak	lay down v.
178	General	vergi koymak	tax v.
179	General	kutuya koymak	box v.
180	General	deli yerine koymak	look on someone as mad v.
181	General	arasına koymak	inset v.
182	General	sınır koymak	hedge off v.
183	General	içine koymak	enclose v.
184	General	rafa koymak	shelve v.
185	General	yeni sandalyeler koymak	reseat v.
186	General	safra koymak	ballast v.
187	General	üst üste koymak	superpose v.
188	General	fiyat koymak	fix the price of v.
189	General	bir şeyi birinin erişemeyeceği bir yere koymak	place something out of someone 's reach v.
190	General	bir şeyi yoluna koymak	set something to rights v.
191	General	yem koymak	bait v.
192	General	içine veya üstüne fazla su koymak	flood v.
193	General	başına ödül koymak	put a price on somebody's head v.
194	General	el koymak	impress v.
195	General	kart koymak	card v.
196	General	kafasına koymak	resolve on v.
197	General	karşı koymak	refuse v.
198	General	karşı koymak	contest v.
199	General	piyangoya koymak	put in the lottery v.
200	General	vergi koymak	excise v.
201	General	açıkça ortaya koymak	lay bare v.
202	General	bir şeyi dikine koymak	set something on end v.
203	General	uyarı işareti koymak	label v.
204	General	fazla yüksek fiyat koymak	overprice v.
205	General	ortaya koymak	propound v.
206	General	yürürlüğe koymak	constitute v.
207	General	nöbetçi koymak	picket v.
208	General	tekrar yerine koymak	taxis v.
209	General	koymak (vergi)	impose v.
210	General	baharat koymak	spice v.
211	General	kendini başkalarının yerine koymak	walk in other people's shoes v.
212	General	oyunu sahneye koymak	mount a production of v.
213	General	iki şeyin arasına koymak	interpose v.
214	General	koymak (çay vb)	pour v.
215	General	tavır koymak	pose v.
216	General	oya koymak	put something to the vote v.
217	General	adaylığını koymak	put oneself forward v.
218	General	boruya dirsek koymak	offset v.
219	General	yerine koymak	put something away v.
220	General	kural koymak	establish rules v.
221	General	baş koymak	set one's mind v.
222	General	oya koymak	put to the vote v.
223	General	sahneye koymak	direct v.
224	General	yanına yıldız işareti koymak	star v.
225	General	fıçıya koymak	barrel v.
226	General	nokta koymak	make a dot v.
227	General	keseye koymak	purse v.
228	General	enayi yerine koymak	play somebody for a sucker v.
229	General	kanunen el koymak	confiscate v.
230	General	fazla fiyat koymak	overprice v.
231	General	mabede koymak	enshrine v.
232	General	rehine koymak	impawn v.
233	General	teşhis koymak	diagnose v.
234	General	şerh koymak	expound to v.
235	General	karşı koymak	dispute v.
236	General	ortaya koymak	exhibit v.
237	General	kanunen el koymak	impound v.
238	General	birini daha aşağı bir yere koymak	put someone down v.
239	General	üstüne koymak	put upon v.
240	General	kafasına koymak	set one's mind on something v.
241	General	numara koymak	number v.
242	General	sınır koymak	limit v.
243	General	el koymak	distrain v.
244	General	gökyüzü katına koymak	ensky v.
245	General	rafa koymak	rack v.
246	General	adam yerine koymak	hold in esteem v.
247	General	içine koymak	incase v.
248	General	kafasına koymak	get it into one's head that ... v.
249	General	sıraya koymak	arrange v.
250	General	işaret koymak	beacon v.
251	General	para koymak	put money v.
252	General	yanlış tarih koymak	misdate v.
253	General	yere koymak (birini)	put someone down v.
254	General	yerine koymak	posit v.
255	General	kafese koymak	mew v.
256	General	şerh koymak	attach annotation v.
257	General	araya koymak	interpose v.
258	General	adaylığını koymak	put up for v.
259	General	adaylık koymak	be a candidate in an election v.
260	General	el koymak	arrest v.
261	General	depoya koymak	warehouse v.
262	General	önek koymak (sözcük başına)	prefix v.
263	General	el koymak	attach v.
264	General	kürekleri fora edip teknenin içine koymak	ship v.
265	General	sahneye koymak	put something on v.
266	General	tuz koymak	salt v.
267	General	ambargo koymak	embargo v.
268	General	yanyana koymak	juxtapose v.
269	General	koşul koymak	provide v.
270	General	yürürlüğe koymak (yasa, karar vb'ni)	implement v.
271	General	bir sınır koymak	draw the line at v.
272	General	el koymak	vest v.
273	General	sınır koymak	terminate v.
274	General	tali bir hale koymak	subordinate v.
275	General	düzene koymak	clear something up v.
276	General	bir şeyi yere koymak	put something down v.
277	General	karşı koymak	go against v.
278	General	bir yana koymak	lay aside v.
279	General	yoluna koymak	straighten v.
280	General	gaz haline koymak	gasify v.
281	General	karşı koymak	counterwork v.
282	General	yoluna koymak	straighten out v.
283	General	yoluna koymak	set right v.
284	General	taş koymak	scupper v.
285	General	mezara koymak	entomb v.
286	General	sınır koymak	border v.
287	General	enayi yerine koymak	play smb for a sucker v.
288	General	ortaya koymak	prove v.
289	General	şamandıra ile işaret koymak	buoy v.
290	General	nokta koymak	make dots v.
291	General	ile arasına mesafe koymak	keep one's distance from v.
292	General	düzene koymak	streamline v.
293	General	yerine koymak	put up v.
294	General	piyangoya koymak	raffle v.
295	General	cesaretle karşı koymak	brave v.
296	General	karşı koymak	demur v.
297	General	tehlikeye koymak	jeopardize v.
298	General	tabuta koymak	coffin v.
299	General	geri koymak	put back v.
300	General	haciz koymak	sequestrate v.
301	General	adaylığını koymak	stand for v.
302	General	yürürlüğe koymak	put into action v.
303	General	el koymak	levy v.
304	General	isim koymak	denominate v.
305	General	destek koymak	underpin v.
306	General	adaylığını koymak	stand as a candidate in something v.
307	General	kanun koymak	make a law v.
308	General	apostrof koymak	apostrophize v.
309	General	depoya koymak	tank v.
310	General	dipnot koymak	annotate v.
311	General	deli yerine koymak	treat somebody like a fool v.
312	General	ambargo koymak	apply an embargo v.
313	General	kendini ortaya koymak	make one’s case v.
314	General	bir kenara para koymak	put something by v.
315	General	bir şeyi depoya koymak	put something in storage v.
316	General	sahneye koymak	play to the grandstand v.
317	General	para koymak	put v.
318	General	adaylığını koymak	contest an election v.
319	General	karşı koymak	set against v.
320	General	şerh koymak	add annotation v.
321	General	malına el koymak	disseize v.
322	General	fıçıya koymak	vat v.
323	General	salak yerine koymak	treat somebody like a fool v.
324	General	adaylığını koymak	campaign v.
325	General	tefe koymak	ridicule v.
326	General	limit koymak	demark v.
327	General	kafese koymak	encage v.
328	General	karakol koymak	picket v.
329	General	sandığa koymak	box v.
330	General	çelenk koymak	place a wreath on v.
331	General	mal ve mülküne el koymak	dispossess v.
332	General	arasına koymak	insert v.
333	General	koymak (bir yemeğe tat verebilecek bir madde)	take v.
334	General	adını koymak	put a price on v.
335	General	takoz koymak	skid v.
336	General	gizlice koymak	steal v.
337	General	hayatını daha iyi bir yola koymak	turn over a new leaf v.
338	General	altına destek koymak	underpin v.
339	General	yerine koymak	take somebody for v.
340	General	gizlice koymak	steal into v.
341	General	sandığa koymak	encase v.
342	General	ambara koymak	store v.
343	General	ağırlığını koymak	use one's influence v.
344	General	çantaya koymak	bag v.
345	General	araya koymak	put in somebody as intermediary v.
346	General	fiyat koymak	fix the price v.
347	General	düzene koymak	regularize v.
348	General	düzene koymak	clear up v.
349	General	pul biber koymak	pepper v.
350	General	karşı koymak	defy v.
351	General	tarih koymak	date v.
352	General	sınır koymak	set bounds to v.
353	General	noktalama işaretlerini koymak	punctuate v.
354	General	yanına işaret koymak (listede bulunan bir maddenin)	tick off v.
355	General	kepçeyle koymak	ladle v.
356	General	haciz koymak	seize v.
357	General	ek vergi koymak	surtax v.
358	General	karşı koymak	stand up to v.
359	General	ölçülerini koymak	dimension v.
360	General	kınına koymak	sheathe v.
361	General	baş koymak	set one's mind on v.
362	General	kutuya koymak	case v.
363	General	dosyaya koymak	file v.
364	General	mim koymak	make a point v.
365	General	fiyat koymak	price v.
366	General	altına yastık koymak	cushion v.
367	General	eski durumuna koymak	reinstate v.
368	General	peş koymak	gore v.
369	General	şart koymak	lay down as a condition v.
370	General	yan yana koymak	adjoin v.
371	General	deli yerine koymak	regard someone as mad v.
372	General	koymak (dikkatle)	lay v.
373	General	ambargo koymak	put an embargo on v.
374	General	kafese koymak	mew up v.
375	General	kural koymak	establish regulations v.
376	General	malına el koymak	expropriate v.
377	General	el koymak	condemn v.
378	General	malına el koymak	disseise v.
379	General	adını koymak	make clear v.
380	General	rafa koymak	postpone v.
381	General	espas koymak	space v.
382	General	bant koymak	welt v.
383	General	tavır koymak	attitudinize v.
384	General	reye koymak	put something to a vote v.
385	General	oylamaya koymak	put to the vote v.
386	General	baş koymak	set one's heart on something v.
387	General	nokta koymak	finish v.
388	General	budala yerine koymak	take somebody for a fool v.
389	General	el koymak	impound v.
390	General	tekneye koymak	vat v.
391	General	posta koymak	intimidate v.
392	General	şart koymak	stipulate v.
393	General	içine koymak	insert v.
394	General	haciz koymak	confiscate v.
395	General	yerine koymak	slot into v.
396	General	el koymak (mala)	confiscate v.
397	General	kendini başkasının yerine koymak	put oneself in another's place v.
398	General	şart koymak	postulate v.
399	General	engel koymak	hedge off v.
400	General	torbaya koymak	bag v.
401	General	kanun koymak veya kabul etmek	enact v.
402	General	karşı koymak	bear against v.
403	General	yafta koymak	tag v.
404	General	tik koymak	tick up v.
405	General	azledip yerine başkasını koymak	supersede v.
406	General	nokta koymak	dot v.
407	General	kovana koymak	hive v.
408	General	yerine koymak	spot v.
409	General	şerh koymak	annotate v.
410	General	isim koymak	name v.
411	General	siloya koymak	ensile v.
412	General	bir şeyi (aşağı bir yere) koymak	put something down v.
413	General	isim koymak	baptize v.
414	General	el koymak	embargo v.
415	General	karantinaya koymak	quarantine v.
416	General	bir yana koymak	lay away v.
417	General	ağırlık koymak	bring one's power into play v.
418	General	geri koymak	replace v.
419	General	birini başkalarıyla aynı kefeye koymak	lump someone together with v.
420	General	takoz koymak	scotch v.
421	General	sıraya koymak (sayfaları)	collate v.
422	General	bir tarafa koymak	set aside v.
423	General	üstüne koymak	superimpose v.
424	General	çocuğu koymak	knock somebody up v.
425	General	aptal yerine koymak	make a fool of somebody v.
426	General	para koymak	ante up v.
427	General	posta koymak	cow v.
428	General	paralel olarak koymak	parallel v.
429	General	alçıya koymak	put in a plaster cast v.
430	General	nokta koymak (bir konuya vb)	put end to v.
431	General	el koymak	emprise v.
432	General	soru işareti koymak	query v.
433	General	minder koymak	cushion v.
434	General	kumaşı su geçirmez hale koymak	rubberize v.
435	General	el koymak	capture v.
436	General	ortaya koymak	execute v.
437	General	birbirine yakın koymak	juxtapose v.
438	General	aklına koymak	resolve v.
439	General	mim koymak	underline v.
440	General	el koymak	sequestrate v.
441	General	eyer koymak	put a saddle on v.
442	General	yerine başkasını koymak	replace v.
443	General	yoluna koymak	get back on the rails v.
444	General	nokta koymak	put a stop to v.
445	General	hale yola koymak	put in order v.
446	General	yeniden yürürlüğe koymak	restore v.
447	General	askeri hizmette kullanmak üzere el koymak	commandeer v.
448	General	sahneye koymak	represent v.
449	General	cetvel haline koymak	tabulate v.
450	General	ağırlık koymak	exert one's authority v.
451	General	rehine koymak	pledge v.
452	General	nokta koymak	end v.
453	General	buza koymak	ice v.
454	General	karşı koymak	fend v.
455	General	ambara koymak	barn v.
456	General	haciz koymak	garnishee v.
457	General	karşı koymak	stand out against v.
458	General	araya mesafe koymak	keep one's distance v.
459	General	masaya koymak	table v.
460	General	bir şeyi düzenli bir şekilde (bir yere) koymak	stow away v.
461	General	taş koymak	stymie v.
462	General	fazla yük koymak (bagaj, küfe vb'ne)	overload v.
463	General	kutsal bir yere koymak	enshrine v.
464	General	el koymak	distrain on v.
465	General	tulumbaya su koymak	prime v.
466	General	şerit koymak	welt v.
467	General	yeniden sıraya koymak	realign v.
468	General	bir kenara koymak	put something by v.
469	General	kafese koymak	deceive v.
470	General	lapa koymak	poultice v.
471	General	malına el koymak	dispossess v.
472	General	çukura koymak	pit v.
473	General	ambara koymak	warehouse v.
474	General	altına koymak	underlay v.
475	General	hayatını tehlikeye koymak	risk one's neck v.
476	General	bekçi koymak	set a watch v.
477	General	adını koymak	give a name v.
478	General	kafasına koymak	be dead set on something v.
479	General	yerine koymak	put back v.
480	General	mim koymak	mark so as not to forget v.
481	General	emri altına koymak	subordinate to v.
482	General	el koymak	hold v.
483	General	üstüne koymak	lap v.
484	General	bir sınır koymak	draw the line v.
485	General	ağırlığını koymak	throw one's weight about v.
486	General	kutu içine koymak	case v.
487	General	kutuya koymak	casket v.
488	General	baş koymak	set one's heart v.
489	General	daha sonra bakmak üzere bir kenara koymak	keep something on the back burner v.
490	General	rehine koymak	pawn v.
491	General	dip koymak	bottom v.
492	General	yoluna koymak	improve v.
493	General	para koymak	ante v.
494	General	karşı koymak	oppugn v.
495	General	üstüne koymak	superpose v.
496	General	yerine koymak	relay v.
497	General	yoluna koymak	slot v.
498	General	fotoğraf makinesine film koymak	load v.
499	General	kabına koymak	sheathe v.
500	General	karşı koymak	offer resistance v.