mücadele - Turkish English Dictionary

mücadele

Meanings of "mücadele" in English Turkish Dictionary : 63 result(s)

Turkish English
Common Usage
mücadele fight n.
Thanks to the excellent Schmid report, which I endorse, our fight in this area is only just beginning.
Desteklediğim mükemmel Schmid raporu sayesinde bu alandaki mücadelemiz daha yeni başlıyor.

More Sentences
mücadele struggle n.
There has been a constant power struggle between political parties in this country.
Bu ülkede siyasi partiler arasında devam eden bir güç mücadelesi var.

More Sentences
General
mücadele wrestle n.
Other candidates are also wrestling with them, but their seriousness is sometimes underestimated.
Diğer adaylar da bunlarla mücadele ediyor ancak ciddiyetleri bazen hafife alınıyor.

More Sentences
mücadele battle n.
In my view, Parliament has fought with him a successful battle towards a breakthrough in Doha on this score.
Bana göre Parlamento, Doha'da bu konuda bir ilerleme sağlanması için başarılı bir mücadele vermiştir.

More Sentences
mücadele fighting n.
Fighting cancer has been one of the Commission’s major public health priorities.
Kanserle mücadele Komisyon'un başlıca halk sağlığı önceliklerinden biri olmuştur.

More Sentences
mücadele war n.
The main battle in this war is being fought with GM foods and a race is being run here with the Americans.
Bu savaşta asıl mücadele GDO'lu gıdalarla veriliyor ve burada Amerikalılarla bir yarış yürütülüyor.

More Sentences
mücadele struggle n.
My struggle with depression taught me valuable life lessons.
Depresyonla olan mücadelem bana değerli hayat dersleri verdi.

More Sentences
mücadele dispute n.
We disputed the victory to the end.
Zafer kazanana kadar mücadele ettik.

More Sentences
mücadele tackling n.
Anything to do with tackling terrorism is important.
Terörizmle mücadeleyle ilgili her şey önemlidir.

More Sentences
mücadele challenge n.
I hope this will be a transitional challenge.
Umarım bu bir geçiş dönemi mücadelesi olur.

More Sentences
mücadele game n.
Any industry where profits can be made is fair game.
Kar elde edilebilecek her sektör adil bir mücadele alanıdır.

More Sentences
mücadele strife n.
mücadele contestation n.
mücadele conflict n.
mücadele tug n.
mücadele scramble n.
mücadele contention n.
mücadele campaign n.
mücadele race n.
mücadele tussle n.
mücadele fray n.
mücadele contest n.
mücadele opposition n.
mücadele hassle n.
mücadele tug of war n.
mücadele agon n.
mücadele controversy n.
mücadele striving n.
mücadele crusade n.
mücadele disputing n.
mücadele warfare n.
mücadele broil n.
mücadele combat n.
mücadele campaign n.
mücadele agonism n.
mücadele agony n.
mücadele tilt n.
mücadele towzle n.
mücadele mart [obsolete] n.
mücadele widdle [dialect] n.
mücadele henner n.
mücadele luctation n.
mücadele obluctation n.
mücadele decertation n.
mücadele dispeace n.
mücadele bate n.
mücadele tousle [scotland] n.
mücadele pingle [scotland] n.
mücadele conteck [obsolete] n.
mücadele contek n.
mücadele pull [dated] n.
mücadele scrabble n.
mücadele sprattle n.
mücadele strift n.
Colloquial
mücadele face-off n.
mücadele fightin n.
Idioms
mücadele a hard time n.
Law
mücadele conflict n.
Hunting
mücadele combat n.
Archaic
mücadele bustle n.
mücadele dimication n.
mücadele strife n.
Slang
mücadele ruck n.

Meanings of "mücadele" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
mücadele etmek struggle v.
Thousands of families are struggling with the economic crisis.
Binlerce aile ekonomik krizle mücadele ediyor.

More Sentences
mücadele etmek tackle v.
Fighting the root cause of terrorism is the most effective way of tackling this phenomenon's breeding ground.
Terörizmin temel nedenleriyle mücadele etmek, bu fenomenin üreme alanıyla mücadele etmenin en etkili yoludur.

More Sentences
General
yolsuzlukla mücadele fight against corruption n.
Most candidate countries are still lacking in areas such as implementation capacity and the fight against corruption.
Aday ülkelerin çoğu, uygulama kapasitesi ve yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda hala eksiklikler yaşamaktadır.

More Sentences
hastalıkla mücadele fight disease n.
One example here is the Global Health Fund to fight diseases such as AIDS.
AIDS gibi hastalıklarla mücadele eden Küresel Sağlık Fonu buna bir örnektir.

More Sentences
silahlı mücadele armed struggle n.
The Chechens must also cease their armed struggle and terrorist attacks.
Çeçenler de silahlı mücadelelerine ve terörist saldırılarına son vermelidir.

More Sentences
silahlı mücadele armed struggle n.
The Chechens must also cease their armed struggle and terrorist attacks.
Çeçenler de silahlı mücadelelerine ve terör saldırılarına son vermelidir.

More Sentences
karşı mücadele campaign against n.
The same applies to European solidarity in the campaign against international terrorism.
Aynı durum, uluslararası terörizme karşı mücadelede Avrupa dayanışması için de geçerlidir.

More Sentences
(ilk olmak için) mücadele race n.
Our company has joined the race to develop the car of the future.
Şirketimiz geleceğin otomobilini geliştirme mücadelesine katıldı.

More Sentences
(seçilmek için) mücadele race n.
She decided to join the race for the presidency.
Başkanlık mücadelesine katılmaya karar verdi.

More Sentences
mücadele etmek fight v.
I have been fighting for a European environmental coastguard service for almost ten years, here in Parliament.
Neredeyse on yıldır burada, Parlamento'da Avrupa çevre sahil güvenlik hizmeti için mücadele ediyorum.

More Sentences
mücadele etmek contend with v.
We have to contend with rising unemployment, fewer enterprises being set up, and declining levels of investment.
Artan işsizlik, daha az sayıda işletme kurulması ve azalan yatırım seviyeleri ile mücadele etmek zorundayız.

More Sentences
uğruna mücadele etmek fight for v.
This type of Europe is not the European Europe for which I have fought for 40 years.
Bu tür bir Avrupa, benim 40 yıldır uğruna mücadele ettiğim Avrupa değildir.

More Sentences
mücadele etmek strive v.
The Union will have to strive hard to combat transnational criminal networks.
Birlik, sınır aşan suç şebekeleriyle mücadele etmek için yoğun çaba sarf etmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
karşı mücadele etmek struggle against v.
The refugees struggled against hunger.
Mülteciler açlığa karşı mücadele etti.

More Sentences
mücadele etmek be up against v.
We knew what we were up against.
Neyle mücadele ettiğimizi biliyorduk.

More Sentences
mücadele etmek battle v.
To protect themselves against this, the trade unions in many European countries have battled for years for indexing.
Buna karşı kendilerini korumak için birçok Avrupa ülkesindeki sendikalar endeksleme için yıllarca mücadele etti.

More Sentences
mücadele etmek combat v.
This proposal is one of numerous initiatives seeking to combat unorthodox immigration.
Bu öneri, alışılmışın dışında göçle mücadele etmeyi amaçlayan çok sayıda girişimden biridir.

More Sentences
mücadele etmek struggle v.
We make no bones about the fact that our group is struggling with a number of amendments.
Grubumuzun bir dizi değişiklikle mücadele ettiği gerçeğini dile getirmekten çekinmiyoruz.

More Sentences
terörizmle mücadele etmek combat terrorism v.
That is why we must not, in our eagerness to combat terrorism, undermine the heart of democracy.
İşte bu nedenle, terörizmle mücadele etme hevesimizle demokrasinin kalbine zarar vermemeliyiz.

More Sentences
ile mücadele etmek struggle with v.
Tom struggled with dyslexia as a child.
Tom çocukken disleksi ile mücadele etti.

More Sentences
mücadele etmek compete v.
He is competing against other swimmers.
Diğer yüzücülere karşı mücadele ediyor.

More Sentences
mücadele etmek challenge v.
So there can be no more appropriate time for countries to be working together to confront these humanitarian challenges.
Dolayısıyla ülkelerin bu insani zorluklarla mücadele etmek için birlikte çalışmasından daha uygun bir zaman olamaz.

More Sentences
mücadele etmek campaign v.
It is our task to ensure that citizens are also given resources to campaign themselves for their own rights.
Vatandaşlara kendi hakları için mücadele edebilecekleri kaynakların verilmesini sağlamak da bizim görevimizdir.

More Sentences
terörle mücadele counterterrorism adj.
Today, five American military advisers went to Georgia to train the army there in counter-terrorism.
Bugün beş Amerikalı askeri danışman Gürcistan'a giderek oradaki orduyu terörle mücadele konusunda eğitti.

More Sentences
Phrasals
(biriyle veya bir hastalıkla) mücadele etmek battle against v.
The boy battled against a serious illness.
Oğlan, ciddi bir hastalıkla mücadele etti.

More Sentences
(bir yer veya şey) için mücadele etmek battle for v.
A great number of students battled for freedom of speech.
Çok sayıda öğrenci ifade özgürlüğü için mücadele etti.

More Sentences
(biriyle/bir şeyle) mücadele etmek struggle with (someone or something) v.
Moreover, Georgia has also had to struggle with some quite special problems.
Üstelik Gürcistan da oldukça özel bazı sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır.

More Sentences
(bir şeyle) mücadele etmek wrangle with v.
We have really had to wrangle with the Council over both issues.
Her iki konuda da Konsey ile gerçekten mücadele etmek zorunda kaldık.

More Sentences
(bir şeyle) mücadele etmek wrestle with (something) v.
This electoral mission will therefore have to wrestle with the authorities in Phnom Penh.
Dolayısıyla bu seçim misyonu Phnom Penh'deki yetkililerle mücadele etmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
Trade/Economic
enflasyonla mücadele fight inflation n.
The government adopted strong measures to fight inflation.
Hükümet enflasyonla mücadele etmek için güçlü önlemleri benimsedi.

More Sentences
Common Usage
tüberküloz ile mücadele struggle with tuberculosis n.
General
güç bir mücadele uphill struggle n.
kaçakçılıkla mücadele fighting against smuggling n.
mücadele etme conflict n.
göğüs göğüse mücadele hand to hand struggle n.
zirai mücadele ve araştırma enstitüleri agricultural combat research institutes n.
mücadele alanı arena n.
mücadele etme struggling n.
yangınla mücadele teçhizatı fire fighting equipment n.
yangınla mücadele fire fighting n.
terörle mücadele yasası anti-terrorism law n.
insan kaçakçılığıyla mücadele fight against human trafficking n.
zorlu mücadele uphill battle n.
mücadele içinde olma {hayat mücadelesi vb} struggling n.
terörle mücadele counter terrorism n.
yenilginin kaçınılmaz olduğu mücadele losing battle n.
insanların birbiriyle yarış içerisinde olduğu mücadele ortamı rat race n.
hastalıkla mücadele struggling with disease n.
yangınla mücadele istasyonu fire suppression station n.
terörle mücadele kanunu anti-terror law n.
kıran kırana mücadele dog-eat-dog n.
iki başlı mücadele two-horse race n.
sadece iki kişi arasında geçen mücadele two-horse race n.
yangınla mücadele elbisesi bunker gear n.
helikopter kullanarak yangınla mücadele helitack n.
suçla mücadele fight against the crime n.
hastalıkla mücadele fighting against disease n.
zorluklara karşı mücadele etme struggle against difficulties n.
mücadele izleri signs of a struggle n.
amansız mücadele bitter struggle n.
yangınla mücadele çalışmaları firefighting efforts n.
mücadele veren kimse campaigner n.
mücadele eden kimse contender n.
bağımlılıkla mücadele fight against addiction n.
aile içi şiddet ile mücadele fighting domestic violence n.
aile içi şiddet ile mücadele combating domestic violence n.
afetle mücadele disaster recovery n.
nafile mücadele desperate struggle n.
imkansız mücadele desperate struggle n.
ile mücadele araçları the means of dealing with n.
sosyal hoşnutsuzluk ve mücadele social discontent and strife n.
alkolle mücadele hareketi temperance society n.
mücadele edilen (bir grup) rakip the competition n.
uzak bölgelerdeki orman yangınlarıyla mücadele için eğitilmiş kimse hotshot n.
bir fikir için yapılan agresif mücadele jihad n.
zorluklara rağmen bir amaç uğruna mücadele eden kimse dead ender n.
rekabetçi mücadele mano a mano n.
arbede halindeki kişiler arasında yaşanan mücadele mellay n.
bir şeyi başarmak için mücadele etme wrestling n.
iki taraf arasındaki mücadele head-to-head n.
ateşli mücadele holy war n.
fanatik mücadele holy war n.
yakın izleyen mücadele horse race n.
yakın izleyen mücadele horserace n.
yakın izleyen mücadele horse-race n.
göğüs göğse mücadele grapple n.
mücadele eden kimse oppugner n.
haşereyle mücadele işçisi disinfestation officer n.
ölümüne mücadele combat a outrance n.
avrupa'daki çeşitli alkolle mücadele kuruluşlarından herhangi birine üye kimse pioneer n.
devam eden mücadele ongoing struggle n.
mücadele eden kimse contendent [obsolete] n.
eldeki mücadele day n.
mücadele verilmesi halinde mevcut olan kazanma ihtimali fighting chance n.
orman yangınları ile mücadele ekibi üyesi fire fighter n.
orman yangınlarıyla mücadele dairesi çalışanı fire marshall n.
orman yangınları ile mücadele ekibi üyesi firefighter n.
şevkle girişilen mücadele crusade n.
kendi seçtiği meselelerle kişisel bağ kurmadan mücadele eden kimse free-lance n.
mücadele etme strift n.
mücadele etmek buffet v.
mücadele etmek war v.
zorluklarla mücadele etmek fight against difficulties v.
birinin kendi nefsiyle mücadele etmesine yol açmak tempt v.
ölümüne mücadele etmek struggle severely v.
zorluklarla mücadele etmek grapple with difficulties v.
birbiriyle mücadele etmek clash v.
mücadele etmek be at war with v.
mücadele etmek tussle v.
mücadele etmek crusade v.
mücadele etmek fight a battle v.
zorluklarla mücadele etmek struggle against difficulties v.
mücadele vermek scramble v.
için mücadele etmek campaign for v.
mücadele etmek put up a fight v.
mücadele vermek campaign v.
mücadele etmek agonize v.
kıran kırana mücadele etmek get stuck in v.
ırkçılıkla mücadele etmek fight against racism v.
terörle mücadele etmek fight against terrorism v.
terörizmle mücadele etmek fight against terrorism v.
terörle mücadele etmek combat terrorism v.
ırkçılıkla mücadele etmek combat racism v.
mücadele yeteneğini kaybetmek fall apart to pieces v.
mücadele yeteneğini kaybetmek lose one's capacity to cope v.
ile mücadele etmek compete against v.
fakirlikle mücadele etmek combat the poverty v.
önlemek için mücadele etmek fightback v.
mücadele ortaya koymak wage a struggle v.
mücadele etmek fight off v.
ile mücadele etmek get to grips with v.
mücadele vermek wrestle with v.
vicdanıyla mücadele etmek wrestle with one's conscience v.
iyi bir mücadele sergilemek put up a good fight v.
unutmak için mücadele vermek strive to forget v.
unutmak için mücadele vermek try hard to forget v.
küresel krizle mücadele etmek fight against the global crisis v.
küresel krizle mücadele etmek fight the global crisis v.
mücadele içinde yer almak take part in the struggle v.
suçla mücadele etmek fight the crime v.
mücadele gücünü kırmak dishearten v.
mücadele gücünü kırmak demoralize v.
mücadele gücünü kırmak dispirit v.
mücadele gücünü kırmak discourage v.
yangınla mücadele etmek tackle a blaze v.
mücadele gücünü kırmak demoralise v.
mücadele etmek agonise v.
mücadele vermek put up a fight v.
kendiyle mücadele etmek struggle with oneself v.
suçla mücadele etmek tackle crime v.
mücadele hırsını körüklemek challenge v.
(zihninde) yeniden mücadele vermek refight v.
mücadele etmek tilt v.
kanının son damlasına kadar mücadele etmek die game v.
kanının son damlasına kadar mücadele etmek die in harness v.
zor şartlarda mücadele etmek baffle v.
mücadele gücünü kırmak unnerve v.
ileri ve yukarı doğru mücadele etmek ert [dialect] [uk] v.
mücadele gücünü kırmak unspirit v.
mücadele etmek kemp v.
hasat yarışmasında mücadele etmek kemp v.
mücadele etmek wool v.
etkin olarak mücadele etmek meet v.
mücadele etmek breast v.
at yarışında mücadele etmek horse-race v.
teke tek mücadele etmek go one on one v.
mücadele etmek heave v.
mücadele etmek oppugn v.
mücadele etmek bandy (with) [obsolete] v.
mücadele gücünü kırmak disheart v.
mücadele etmek dispute v.
suçla mücadele etmek fight crime v.
mücadele etmek pingle [scotland] v.
mücadele etmek fend [dialect] [uk] v.
mücadele etmek scraffle v.
mücadele etmek scrattle [dialect] [uk] v.
geçinebilmek için mücadele etmek scuffle v.
hastalıklarla mücadele etmek fight illnesses v.
aktif mücadele vermek crusade v.
cesurca mücadele etmek push v.
zorluklar ile mücadele etmek stagger v.
kıran kırana mücadele etmek stick v.
mücadele etmek stiver [dialect] v.
dalgalar ile mücadele etmek surge v.
mücadele vermiş encountered adj.
amansız (mücadele) grim adj.
birbiriyle mücadele eden waging adj.
canhıraş mücadele vigorously contested adj.
başa baş (mücadele/maç) close-fought adj.
marihuanayla mücadele eden antimarijuana adj.
müstehcenlikle mücadele eden antiobscenity adj.
mücadele gücü kırılmış unnerved adj.
mücadele edilebilir combatable adj.
mücadele ederek agonisedly adv.
mücadele içinde in struggle adv.
ile mücadele halinde up against prep.
ile mücadele eden in the throes of prep.
Phrasals
zorluklarla başarılı bir şekilde mücadele etmek weather out v.
'-ile mücadele etmek clash against (someone or something) v.
'-ile mücadele etmek clash against something v.
(biriyle veya bir şeyle) mücadele etmek campaign against (someone or something) v.
(bir şey) uğrunda mücadele etmek campaign against (someone or something) v.
biriyle mücadele etmek/savaşmak struggle with someone v.
bir şey için biriyle yarışmak/mücadele etmek race someone for something v.
ile boğuşmak/mücadele etmek tussle with v.
ile mücadele etmek walk out v.
'-e karşı mücadele etmek face off v.
ikili mücadele başlatmak face off v.
bir şeyle mücadele etmek face up v.
(bir sorunla) mücadele etmek tilt at v.
(bir konuda) mücadele vermek tilt at v.
(bir sorunla) mücadele etmek tilt at v.
(bir konuda) mücadele vermek tilt at v.
(birine) karşı mücadele etmek battle against v.
(birine) karşı mücadele vermek battle against v.
(birine veya bir hastalığa) karşı mücadele vermek battle against v.
(bir yeri veya şeyi) almak için mücadele vermek battle for v.
(biri/bir şey) için mücadele etmek campaign for (someone or something) v.
-e karşı mücadele etmek play against v.
ile mücadele etmek play against v.
birine/bir şeye karşı mücadele etmek play against someone or something v.
(biriyle/bir şeyle) mücadele edebilmek swing with (someone or something) v.
bir şeyde mücadele etmek run in something v.
(eleştirilere karşı) mücadele vermek face out v.
(birine ya da bir şeye) karşı mücadele vermek clash against (someone or something) v.
birine ya da bir şeye karşı mücadele vermek clash against something v.
(biriyle/bir şeyle) mücadele etmek jostle with (someone or something) v.
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) mücadele etmek fight with (someone or an animal) over (someone or something) v.
(biriyle biri/bir şey) üzerine mücadele etmek battle (with someone) (over someone or something) v.
birine/bir şeye karşı mücadele vermek/etmek battle against someone or something v.
bir şey için mücadele etmek/vermek battle for something v.
bir şeyi elde etmek için mücadele etmek/çekişmek battle for something v.
bir şeyi kazanmak için mücadele etmek/çekişmek battle for something v.
yoğun/şiddetli mücadele vermek battle out v.
(bir şeyle) mücadele vermek battle with (something) v.
birinin mücadele gücünü kırmak beat someone down v.
biriyle mücadele etmek compete against someone v.
bir şeyle mücadele etmek compete against something v.
(biriyle/bir şeyle) mücadele etmek compete against (someone or something) v.
(biri/bir şey) için mücadele etmek compete for (someone or something) v.
'-de mücadele etmek compete in v.
(biriyle/bir şeyle) mücadele etmek compete with (someone or something) v.
biriyle (bir şey için) mücadele etmek contend with someone (for something) v.
biriyle (bir şeyi kazanmak için) mücadele etmek contend with someone (for something) v.
biriyle (bir şey için) mücadele etmek contend (with someone) for something v.
biriyle (bir şeyi kazanmak için) mücadele etmek contend (with someone) for something v.
(bir şeyle) mücadele etmek contend with (something) v.
(bir şeye) karşı mücadele etmek contend with (something) v.
(biriyle/bir şeyle bir şey) için mücadele etmek contend with (someone or something) for (something) v.
(biriyle/bir şeyle bir şeyi) kazanmak için mücadele etmek contend with (someone or something) for (something) v.
bir sorunla mücadele etmek contend with a problem v.
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek crusade against (someone or something) v.
mücadele etmek fight (one's way) through v.
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek fight against (someone or something) v.
(biri/bir şey) için mücadele etmek fight for (someone or something) v.
(bir şey) için mücadele etmek go for (something) v.
(bir şeyi almak için biriyle) mücadele etmek/vermek grapple (with someone) (for something) v.
(bir şeyi almak için) mücadele etmek/vermek grapple for (something) v.
bir şeyle mücadele etmek grapple with something v.
(bir şeyi almak için biriyle/bir şeyle) mücadele etmek/vermek grapple with (someone or something) v.
(bir şeyle) mücadele etmek grapple with (something) v.
ile mücadele etmek jostle with v.
(birine/bir şeye) karşı mücadele edebilecek kimse match for (someone or something) v.
için yarışmak/mücadele etmek race for v.
(biriyle/bir şeyle) mücadele etmek struggle against (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek/vermek struggle against (someone or something) v.
(bir şey) altında/içinde dayanmaya çalışmak/mücadele etmek struggle along under (something) v.
(bir şey) için mücadele vermek struggle for (something) v.
(bir şeyin) arasından/içinden geçmek için mücadele vermek struggle through (something) v.
(bir şeyle) mücadele etmek struggle with (something) v.
(bir şeyle) mücadele vermek struggle with (something) v.
(bir şeyin) sonuçlarıyla mücadele etmek struggle with (something) v.
(bir şeyle) mücadele vermek tussle with (someone) v.
(bir şeyle) mücadele etmek tussle with (someone) v.
(bir şey) için yarışmak/mücadele etmek vie for (something) v.
(bir şey) uğruna mücadele etmek vie for (something) v.
(bir şey) için yarışmak/mücadele etmek vie over (something) v.
(bir şey) uğruna mücadele etmek vie over (something) v.
(biriyle) yarışmak/mücadele etmek vie with (one) v.
(biriyle bir şey) için yarışmak/mücadele etmek vie with (one) for (something) v.
(biriyle bir şey) için yarışmak/mücadele etmek vie with (one) over (something) v.
(bir şeyle) mücadele etmek wrangle with (something) v.
-e karşı mücadele etmek combat (with) v.
-e karşı mücadele etmek combat (against) v.
mücadele etmek fight down v.
Proverb
elde etmek istediğin şey için savaşmalısın/mücadele etmelisin cat in gloves catches no mice
boşuna çabalamanın/uğraşmanın/mücadele etmenin faydası yok it's ill striving against the stream
altından kalkamayacağın bir mücadele başlatma never start a land war in asia
Colloquial
mücadele alanı cockpit n.
zehirle mücadele merkezi detox n.
uzak bölgelerdeki orman yangınlarıyla mücadele için eğitilmiş kimse hot-shot n.
adil mücadele square go [scotland] n.
mücadele etmek run hard v.
hırsla/gayretle mücadele etmek pour it on v.
istekle/tutkuyla mücadele vermek pour it on v.
yoğun bir şekilde bastırmak/mücadele etmek pour it on v.
kuvvetle bastırmak/mücadele etmek pour it on v.
tüm gücüyle bastırmak/mücadele etmek pour it on v.
tüm gücüyle/her şeyiyle mücadele etmek slug it out [uk] v.
sert mücadele etmek slug it out [uk] v.
tüm gücüyle/her şeyiyle mücadele etmek slog it out [uk] v.
sert mücadele etmek slog it out [uk] v.
mücadele etmek be hard pushed v.
canla başla yapmak/mücadele etmek get stuck in [uk] v.
ölümüne mücadele struggle to the death expr.
zor bir mücadele the struggle is real expr.
zorlu/çetin bir mücadele the struggle is real expr.
mücadele gerçek the struggle is real expr.
gerçek bir mücadele the struggle is real expr.
(biri) mücadele etmeden vazgeçmeyecek (one) won't give up without a fight expr.
her şeyinle mücadele et! give it all you've got! expr.
Idioms
adil koşullarda mücadele etme a fair field and no favor [dated] n.
adil şartlarda mücadele a fair field and no favor [dated] n.
göze göz dişe diş mücadele red in tooth and claw n.
dişe diş kana kan mücadele red in tooth and claw n.
çetin mücadele uphill battle n.
çetin mücadele uphill struggle n.
kıran kırana mücadele a pitched battle n.
sert/çetin mücadele rat race n.
şiddetli mücadele a pitched battle n.
uzun süren mücadele a running battle n.
zorlu mücadele an uphill struggle n.
zor mücadele an uphill battle fight n.
zorlu mücadele uphill battle n.
zorlu mücadele an uphill task n.
zorlu mücadele an uphill battle n.
zor mücadele an uphill battle n.
zorlu mücadele an uphill fight n.
zorlu mücadele uphill struggle n.
zor mücadele an uphill struggle n.
zorlu mücadele an uphill job n.
teke tek mücadele a straight fight n.
kırk dakikalık dişe dişe mücadele (basketbol) forty minutes of hell [us] n.
sonuna kadar savaş/mücadele a fight to the finish n.
kıran kırana mücadele a fight to the finish n.
son ana kadar devam eden mücadele a fight to the finish n.
başarısız olmaya mahkum bir mücadele a losing battle n.
güçlü bir karşılaşma, mücadele a (good) run for your money n.
tatmin edici bir rekabet, mücadele a (good) run for your money n.
iki başlı mücadele a two-horse race n.
sadece iki kişi arasında geçen mücadele a two-horse race n.
sadece iki kişinin kazanma şansı olan yarış/mücadele a two-horse race n.
zorlu mücadele an uphill struggle n.
zorlu mücadele an uphill battle n.
zorlu mücadele an uphill task n.
kıran kırana mücadele dog eat dog n.
kıyasıya savaş/mücadele fight to the death n.
uzun uzadıya kavga/mücadele knockdown drag-out fight n.
çekişmeli (kavga/mücadele knockdown drag-out fight n.
gergin kavga/mücadele knockdown drag-out fight n.
aşırı şiddetli kavga/mücadele knockdown drag-out fight n.
hararetli kavga/mücadele knockdown drag-out fight n.
feci sert kavga/mücadele knockdown drag-out fight n.
başa baş bir mücadele a close game n.
canla başla mücadele etmek give a hundred and ten percent v.
canla başla mücadele etmek give 110% v.
kanının son damlasına kadar mücadele etmek die in the last ditch v.
başarana kadar mücadele etmek/pes etmemek answer the bell v.
kendisiyle mücadele etmek be all (one) could do (not) to (do something) v.
kendisiyle mücadele etmek be all somebody can/could do (not) to do something v.
(birine veya bir şeye) karşı birlikte mücadele etmek/savaşmak make common cause against (someone or something) v.
bitmek bilmeyen bir mücadele vermek be fighting a running battle v.
bir şey için kararlılıkla mücadele etmek (maça/mücadeleye) tutunmak take something by the throat v.
dezavantajlı bir ortamda mücadele etmek fight an uphill battle v.
dişe diş mücadele etmek give as good as you get v.
canını dişine takarak mücadele etmek fight tooth and nail v.
din kurallarına uygun yaşamak için mücadele etmek fight the good fight v.
dişe diş/kora kor mücadele etmek give somebody a run for their money v.
ilkeler uğruna, iyi niyetle, doğru bir amaç için mücadele etmek fight the good fight v.
mücadele etmek make a struggle v.
kıran kırana mücadele etmek fight tooth and nail v.
ölesiye mücadele etmek put up a good fight v.
mücadele etmek put up a struggle v.
son derece çetin bir mücadele vermek fight someone or something tooth and nail v.
son derece çetin bir mücadele vermek go at it hammer and tongs v.
sonu gelmeyen bir mücadele vermek be fighting a running battle v.
son derece çetin bir mücadele vermek go at it tooth and nail v.
sıkı bir mücadele vermek put up a good fight v.
sorunlarla mücadele etmek keep the wolves at bay v.
son derece çetin bir mücadele vermek fight someone or something hammer and tongs v.
sistemle mücadele etmek buck the system v.
sonuna kadar mücadele etmek put up a good fight v.
zorluklarla mücadele etmek carry one's cross v.
zorluklarla mücadele etmek bear one's cross v.
yorulana kadar mücadele etmek fight to a standstill v.
zorluklarla ertelemeden anında mücadele etmek take the bull by the horns v.
yılan hikayesine dönen bir mücadele vermek be fighting a running battle v.
kıran kırana mücadele etmek crawl (all) over each other v.
(biriyle) mücadele etmek try a fall with (someone) v.
sonuna kadar mücadele etmek go for the fences v.
mücadele etmek swing for the fences v.
son raddeye kadar çarpışmak/mücadele etmek (fight) to the bitter end v.
ölümüne bir mücadele vermek (fight) to the bitter end v.
kıran kırana dövüşmek/mücadele vermek fight like hell v.
huzurlu bir yaşam için mücadele etmek do anything for a quiet life v.
sonuna kadar mücadele etmek stay the distance v.
kana kan mücadele etmek play the same game (as somebody) v.
göze göz mücadele etmek play the same game (as somebody) v.
dişe diş mücadele etmek play the same game (as somebody) v.
mücadele alanını/kapsamını akıllıca seçmek choose (one's) battles (wisely) v.
kendi başına mücadele etmek fight (one's) own battles v.
mücadele vermek give battle [dated] v.
mücadele etmek give battle [dated] v.
(bir şeyle) mücadele etmek be in the throes of v.
bin türlü problemle mücadele etmek go through hell and high water [uk] v.
(bir zorlukla/sıkıntıyla) mücadele etmek groan under (someone or something) v.
omuz omuza mücadele vermek act shoulder to shoulder v.
(birini) bir mücadele içine sokmak give (one) a rough ride v.
canla başla mücadele etmek give 110% v.
kana kan dişe diş mücadele etmek cut one another's throats v.
mücadele etmek be at pains v.
mücadele etmek take pains v.
zekice/kurnazca mücadele etmek be boxing clever [uk] v.
başarısız olmaya mahkum bir mücadele vermek be fighting a losing battle v.
bir yere varmayacak bir savaşım/mücadele vermek be fighting a losing battle v.
batmamak/başarısız olmamak için mücadele vermek be fighting for one's life v.
batmamak/başarısız olmamak için mücadele vermek be fighting for your life v.
zorluklarla mücadele etmek bear cross v.
zorluklarla mücadele etmek bear (one's) cross v.
ölümüne mücadele etmek fight till the bitter end v.
sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek fight till the bitter end v.
ölümüne mücadele etmek fight until the bitter end v.
sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek fight until the bitter end v.
ölümüne mücadele etmek (fight) to the bitter end v.
sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek (fight) to the bitter end v.
(birine/bir şeye) karşı mücadele başlatmak declare war against (someone or something) v.
ile mücadele başlatmak declare war on v.
(biriyle/bir şeyle) mücadele başlatmak declare war on (someone or something) v.
(biriyle) mücadele etmek do battle (with somebody) v.
(biriyle) mücadele etmek join battle (with somebody) v.
(biriyle/bir şeyle) saç saça baş başa kavga etmek/mücadele etmek fight (someone or something) tooth and claw v.
(birine/bir şeye) karşı son derece çetin bir mücadele vermek fight (someone or something) tooth and claw v.
(birine/bir şeye) karşı kana kan dişe diş mücadele etmek fight (someone or something) tooth and claw v.
son derece çetin bir mücadele vermek fight hammer and tongs v.
(biri/bir şey/bir şey yapmak için) canını dişine takarak mücadele etmek fight tooth and nail (for somebody/something/to do something) v.
(biri/bir şey/bir şey yapmak için) kıran kırana mücadele etmek fight tooth and nail (for somebody/something/to do something) v.
kendi başına mücadele etmek fight your own battles v.
sonuna kadar mücadele etmek go the route v.
(biriyle) dişe diş/kora kor mücadele etmek give (one) a run for (one's) money v.
biriyle/bir şeyle dişe diş/kora kor mücadele etmek give someone or something a (good) run for their money v.
biriyle/bir şeyle kıran kırana mücadele etmek give someone or something a (good) run for their money v.
mücadele etmemek give (one's) head for the washing v.
biriyle dişe diş/kora kor mücadele etmek give someone a run for their money v.
biriyle kıran kırana mücadele etmek give someone a run for their money v.
biriyle/bir şeyle dişe diş/kora kor mücadele etmek give someone or something a run for their money v.
biriyle/bir şeyle kıran kırana mücadele etmek give someone or something a run for their money v.
(biri/bir şey) için sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek go to the mat for (someone or something) v.
(biriyle beraber biri/bir şey) için sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] v.
mücadele etmek go toe to toe [us] v.
mücadele etmek go toe-to-toe v.
(biriyle) başa baş mücadele etmek go head-to-head (with somebody) v.
(biriyle) bire bir mücadele etmek go head-to-head (with somebody) v.
(biriyle/bir şeyle) mücadele etmek make war (on someone or something) v.
mücadele etmek swing for the bleachers v.
ile mücadele etmek try a fall with v.
birçok zorlukla/engelle mücadele ederek kazanmak win ugly v.
arzu edilmeyen bir durum yavaş ve dikkatli bir şekilde mücadele etmek take it day by day v.
arzu edilmeyen bir durum yavaş ve dikkatli bir şekilde mücadele etmek take things day by day v.
yetişmek (rekabet/mücadele) snap at someone's heels v.
eşit şartlarda mücadele etmek hold a stick to v.
eşit şartlarda mücadele etmek hold sticks with v.
kendisiyle mücadele etme as much as (one) could do (not) (to do something) expr.
mücadele içinde at pains expr.
için mücadele içinde at pains to expr.
mücadele içinde/halinde at war expr.
mücadele içinde in the throes expr.
mücadele eden in the throes expr.
(bir şeyle) mücadele eden in the throes of (something) expr.
yoğun mücadele halinde in the heat of (the) battle expr.
Speaking
bir mücadele yaşanmış gibi görünüyor it looks like there might have been a struggle expr.
hakkın için mücadele et fight for your right expr.
mücadele etmeden vazgeçmem/vazgeçmeyeceğim I won't give up without a fight expr.
Trade/Economic
avrupa dolandırıcılıkla mücadele bürosu European Antifraud Office n.
çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele kanunu prevention of benefit-oriented criminal organizations law n.
enflasyonla mücadele fight against inflation n.
rekabetle mücadele struggle against competition n.
rekabetçi mücadele competitive struggle n.
tekellerle mücadele trustbusting n.
tekellerle mücadele eden federal görevli trustbuster n.
tekelleşmeye karşı mücadele veren kurul antitrust authority n.
yolsuzlukla mücadele etmek fight the corruption v.
yolsuzlukla mücadele etmek combat the corruption v.
yolsuzlukla mücadele etmek tackle the corruption v.
enflasyonla mücadele eden anti-inflationary adj.
enflasyonla mücadele tedbirlerine ait veya ilgili anti-inflationary adj.
enflasyonla mücadele eden anti-inflation adj.
enflasyonla mücadele tedbirlerine ait veya ilgili anti-inflation adj.
Law
kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü department of anti-smuggling and organized crime n.
dolandırıcılıkla mücadele kanunu anti-fraud law n.
insan kaçakçılığı ile mücadele combating human trafficking n.
internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun law on regulation of publications on the internet and suppression of crimes committed by means of such publications n.
kaçakçılıkla mücadele kanunu anti-smuggling law n.
kadına karşı ve aile i̇çi şiddetle mücadele ve bunların önlenmesine dair anlaşma convention on preventing and combating violence against women and domestic violence n.
kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü directorate of anti-smuggling and organized crime branch n.
organize suçlarla mücadele bürosu organized crime control bureau n.
organize suçlarla mücadele dairesi occb n.
organize suçlarla mücadele dairesi organized crime control bureau n.
organize suçlarla mücadele polisi anti-organized crime police n.
örgütlü suçlarla mücadele fight against organized crimes n.
örgütlü suçla mücadele fight against organised crime n.