makul - Turkish English Dictionary

makul

Meanings of "makul" in English Turkish Dictionary : 85 result(s)

Turkish English
Common Usage
makul reasonable adj.
Her excuse sounds reasonable to me.
Mazereti bana makul geldi.

More Sentences
General
makul sensible adj.
I believe that one quarter makes for a sensible compromise on which to agree.
İnanıyorum ki dörtte bir, üzerinde anlaşmaya varılacak makul bir uzlaşma sağlar.

More Sentences
makul just adj.
You will think it just that I should do so.
Öyle yapmamın makul olduğunu düşüneceksin.

More Sentences
makul acceptable adj.
Is the price acceptable?
Fiyat makul mu?

More Sentences
makul moderate adj.
I always drive at a moderate speed.
Hep makul bir hızda sürerim.

More Sentences
makul plausible adj.
In Afghanistan, the excuse is not plausible.
Afganistan'da bu mazeret makul değildir.

More Sentences
makul fair adj.
All he's asking for is a fair salary.
İstediği tek şey makul bir maaş.

More Sentences
makul reasoned adj.
For that reason, I am, for the time being, reasonably optimistic.
Bu nedenle, şimdilik makul ölçüde iyimserim.

More Sentences
makul possible adj.
We explored all possible ways of cutting expenditures.
Harcamaları kısmanın tüm makul yollarını araştırdık.

More Sentences
makul reasonable adj.
There is no reasonable likelihood of the bodies concerned being of a sufficiently trustworthy character.
Söz konusu kurumların yeterince güvenilir bir karaktere sahip olması gibi makul bir olasılık yoktur.

More Sentences
makul decent adj.
The key, of course, is decent State pensions, and funding them is a political choice.
Kilit nokta elbette ki makul devlet emeklilik maaşlarıdır ve bunların finansmanı siyasi bir tercihtir.

More Sentences
makul modest adj.
The third issue is the impact of the reform on the budget, which will, by and large, be modest.
Üçüncü konu ise reformun bütçe üzerindeki etkisidir ki bu etki büyük ölçüde makul düzeyde olacaktır.

More Sentences
makul might [obsolete] adj.
That might have made it easier to find reasonable compromises here.
Bu, burada makul uzlaşıların bulunmasını kolaylaştırabilirdi.

More Sentences
makul down-to-earth adj.
She is a down-to-earth person who always offers practical advice.
Daima pratik tavsiyeler veren makul bir insandır.

More Sentences
Trade/Economic
makul reasonable adj.
Is it reasonable to lift the ban on including fishmeal in processed animal feed as an additional source of protein?
Ek bir protein kaynağı olarak işlenmiş hayvan yemlerine balık unu katılması yasağının kaldırılması makul müdür?

More Sentences
Technical
makul reasonable adj.
Is it reasonable to lift the ban on including fishmeal in processed animal feed as an additional source of protein?
İşlenmiş hayvan yemlerine ek protein kaynağı olarak balık unu katılmasına yönelik yasağın kaldırılması makul müdür?

More Sentences
General
makul amenable adj.
makul conceivable adj.
makul downtoearth adj.
makul tenable adj.
makul comprehensible adj.
makul probable adj.
makul logical adj.
makul level adj.
makul rational adj.
makul sober adj.
makul advisable adj.
makul judicious adj.
makul sane adj.
makul scrutable adj.
makul noninsane adj.
makul feasible adj.
makul admissible adj.
makul well-advised adj.
makul palatable adj.
makul reasoning adj.
makul recommendable adj.
makul nominal adj.
makul renable [obsolete] adj.
makul tretable [obsolete] adj.
makul earthy adj.
makul unextreme adj.
makul valid adj.
makul unsuperfluous adj.
makul wise adj.
makul queme adj.
makul lucid adj.
makul healthful adj.
makul healthy adj.
makul honourable [obsolete] adj.
makul rightful adj.
makul right-minded adj.
makul right-thinking adj.
makul oke adj.
makul okey-doke adj.
makul conceptible adj.
makul concipient adj.
makul legitimate adj.
makul felicitous adj.
makul plausive [obsolete] adj.
makul skillful [obsolete] adj.
makul smirk adj.
makul solid adj.
makul sympathetic adj.
makul fairly adv.
makul within reason adv.
makul middling adv.
Colloquial
makul cricket adj.
makul juste adj.
makul middlin expr.
Idioms
makul (as) sober as a judge adj.
makul with both oars in the water expr.
Trade/Economic
makul due adj.
Law
makul justified adj.
makul judicious adj.
makul rational adj.
makul judgmatic adj.
makul judgmatical adj.
makul prudent adj.
Archaic
makul answerable adj.
makul fayre adj.
makul senseful adj.
makul sympathetical adj.
Slang
makul kosher adj.
makul koshe adj.

Meanings of "makul" with other terms in English Turkish Dictionary : 267 result(s)

Turkish English
General
makul maliyet reasonable cost n.
What is important here are reasonable costs and a high degree of safety.
Burada önemli olan makul maliyetler ve yüksek derecede güvenliktir.

More Sentences
makul fiyat reasonable price n.
Tom was looking for place to eat that had reasonable prices.
Tom makul fiyatlı yemek yiyecek bir yer arıyordu.

More Sentences
makul süre reasonable time n.
What the industry needs is legal certainty and reasonable time periods.
Sektörün ihtiyacı olan şey yasal kesinlik ve makul sürelerdir.

More Sentences
yeterince makul fair enough adj.
Fair enough.
Yeterince makul.

More Sentences
makul olmayan unreasonable adj.
Reducing aid through modulation leads to an unreasonable drop in agricultural income.
Modülasyon yoluyla yardımın azaltılması tarımsal gelirde makul olmayan bir düşüşe yol açar.

More Sentences
gayet makul fair enough adj.
Fair enough.
Gayet makul.

More Sentences
makul fiyatlı reasonably priced adj.
Obtain recent maps of each community and check out reasonably priced hotels or motels near the schools.
Her topluluğun güncel haritalarını edinin ve okulların yakınındaki makul fiyatlı otel veya motelleri inceleyin.

More Sentences
makul bir şekilde sensibly adv.
The Commission sensibly suggested looking at ways of allowing legal routes for migration.
Komisyon makul bir şekilde göç için yasal yollara izin vermenin yollarını aramayı önerdi.

More Sentences
makul bir şekilde reasonably adv.
The EU cannot reasonably meet all the wishes of the candidate countries.
AB, aday ülkelerin tüm isteklerini makul bir şekilde karşılayamaz.

More Sentences
Trade/Economic
makul olmayan unreasonable adj.
I am concerned about placing an unreasonable burden on public bodies.
Kamu kurumlarına makul olmayan bir yük getirilmesinden endişe duyuyorum.

More Sentences
Law
makul şüphe reasonable doubt n.
On these issues, the public is seeking assurances beyond a reasonable doubt.
Bu konularda kamuoyu makul şüphenin ötesinde güvenceler aramaktadır.

More Sentences
makul olmayan unreasonable adj.
Reducing aid through modulation leads to an unreasonable drop in agricultural income.
Modülasyon yoluyla yardımların azaltılması tarımsal gelirde makul olmayan bir düşüşe yol açar.

More Sentences
General
makul olma plausibility n.
makul olma reasonableness n.
dalış tüplerinin yüksek basıncını dalgıçların nefes alabilecekleri makul basınca düşüren bir supap regulator n.
makul kılma rationalization n.
makul neden reasonable cause n.
makul olmayış inadvisability n.
makul olmama inadvisability n.
makul düşünce horse sense n.
makul olma plausibleness n.
makul fiyat fair price n.
makul fiyat affordable price n.
makul tazminat temperate damages n.
makul bir seviye a reasonable level n.
makul ihtimam reasonable care n.
makul dikkat reasonable care n.
makul bir davranış a rational behavior n.
makul bir davranış a reasonable behavior n.
makul bir zaman a fair amount of time n.
makul miktarda zaman a fair amount of time n.
makul dikkat/özen ordinary care n.
makul kılma rationalisation n.
makul sebep reasonable cause n.
makul olmayan koşullar unreasonable conditions n.
makul açıklama plausible explanation n.
makul kontrol reasonable control n.
makul seçim reasonable choice n.
makul olma reasonability n.
makul şey recommendation n.
makul olma tenability n.
makul şey thinkable n.
makul olma thinkableness n.
makul özellik acceptable face n.
makul olmama unadvisableness n.
makul tahmin fair estimate n.
makul isim euonym n.
fikirleri sentezleyerek makul bir düşünce oluşturma mental synthesis n.
görünüşte makul olma durumu meretriciousness n.
adil ve makul kullanım şartıyla telifli eserlerin belirli kısımlarının telif izni alınmaksızın kullanılabileceğini öngören yasal doktrin fair use n.
makul olma rhyme or reason n.
makul hale getirme ingratiation n.
makul olma conceptibility n.
makul olma concipiency n.
makul şey plausibility n.
görünüşte makul olan şey plausibility n.
makul ifade plausible n.
makul olma fitness n.
daha makul bir hedefe yönelme substitution n.
olayları makul gösteren kimse sugarer n.
makul göstermek (bir yanlışı/doğru olmayan bir şeyi) gloss over v.
makul sınırların dışına çıkmak go beyond reason v.
makul konuşmak talk sense v.
makul olmak (fiyat) be acceptable v.
makul kılmak rationalize v.
makul karşılamak find reasonable v.
makul karşılamak consider something reasonable v.
makul karşılamak regard something as considerable v.
makul bulmak find reasonable v.
makul kılmak rationalise v.
makul bir fiyatı hak etmek command a fair price v.
makul bir çerçevede hareket ederek ilerlemek track v.
makul olmayan hale getirmek unnaturalise v.
makul olmayan hale getirmek unnaturalize v.
makul olmayan hedefler için kendini aşırı zorlamak overachieve v.
makul hale getirmek ingratiate (to) v.
makul bulmak conceit [obsolete] v.
daha makul göstermek dignify v.
makul hale getirmek plausibleize v.
makul hale getirmek plausibleise v.
makul açıklamalarla sağlam zemine oturtmak salve [obsolete] v.
(bir şey ekleyerek) daha makul hale getirmek season v.
varsayımda bulunmak için makul kanıt oluşturmak presume v.
makul olmak subsist v.
makul hale getirmek sugar v.
makul hale getirmek sugar-coat v.
makul görünüş specious adj.
makul olmayan inadvisable adj.
makul ölçüleri aşmayan reasonable adj.
makul (fiyat) moderate adj.
makul olmayan unconscionable adj.
makul sayıda a fair amount of adj.
makul sayıda bir a reasonable number of adj.
fiyatı makul affordable adj.
fiyatı makul reasonably priced adj.
makul bir şekilde öngörülebilir reasonably foreseeable adj.
makul düşünen reasoning adj.
makul ve mantıklı rational and reasonable adj.
aşırı makul ultrarational adj.
makul olmayan unconceivable adj.
hiç makul olmayan unearthly adj.
makul olmayan unnatural adj.
makul olmayan unplausible adj.
makul görüşleri olan right-thinking adj.
oldukça makul icebox adj.
makul düzeyde ok adj.
makul bulunan on [uk] adj.
makul olmayan inconscionable [obsolete] adj.
(fiyat) makul peoplish adj.
(hamle) makul sonuç veren playable adj.
makul sınırları aşan dizzy adj.
makul miktarda healthy dose of adj.
makul görülen subrational adj.
makul hale getirilen sugared adj.
makul düşünüşlü bir şekilde hardheadedly adv.
makul düzeyde within reason adv.
makul olarak desirably adv.
makul olarak conceivably adv.
makul surette reasonably adv.
makul ölçüde within reason adv.
makul bir şekilde sanely adv.
makul bir şekilde acceptedly adv.
makul olarak imaginably adv.
makul bir sınırı aşmadan within reason adv.
makul bir biçimde credibly adv.
makul bir biçimde comprehensibly adv.
makul bir biçimde plausibly adv.
makul şekilde as well adv.
makul seviyede at reasonable level adv.
makul seviyedeki at reasonable level adv.
makul bir zaman içinde within a reasonable time adv.
makul bir şekilde ingratiatingly adv.
makul olarak in reason adv.
makul bir şekilde in reason adv.
makul/kabul edilebilir sayıda in modest numbers adv.
makul olmayan bir şekilde unadvisably adv.
makul olmadan unplausibly adv.
makul biçimde wisely adv.
makul biçimde lucidly adv.
makul olarak rightfully adv.
makul bir şekilde conscionably adv.
makul bir halde felicitously adv.
makul sebeple solid adv.
makul veya mantıklı gerekçelere dayanarak solidly adv.
makul şekilde suent [dialect] adv.
makul bir sürede in good time expr.
Phrasals
(bir şeyi bir şeyle) daha makul hale getirmek temper (something) with (something) v.
(bir şeyi makul bir boyuta) indirmek cut (something) down to (something) v.
Phrases
mümkün olan en makul sürede as soon as practicable expr.
makul surette kabul edilebilir reasonably acceptable expr.
makul şekilde uygulanabilir reasonably practicable expr.
makul bir görüş çerçevesinde/çerçevesine in perspective expr.
makul bir bakış içerisinde/içerisine in perspective expr.
makul bir değerlendirme içerisinde/içerisine in perspective expr.
Colloquial
makul/geçerli bir plan a (real) winner n.
makul/geçerli bir fikir a (real) winner n.
makul fikir goer n.
makul teklif goer n.
makul olmak be doing ok v.
makul bir fiyat olmamak be rather steep v.
(biri/bir şey) için makul olmak do for (someone or something) v.
makul olmak compute v.
makul sınırın ötesinde too-too adj.
makul bir şekilde ish adv.
makul sınırlar içinde within reasonable bounds expr.
makul limitler içinde within reasonable bounds expr.
makul sınırlar çerçevesinde within reasonable bounds expr.
fiyat makul the price is right expr.
gayet makul that's fair exclam.
yeterince makul that's fair exclam.
Idioms
(hiciv) makul bir öneri a modest proposal n.
makul fiyatlı mal a good five-cent cigar n.
makul miktarda a good few n.
(bir şeyin) kabul edilebilir/makul (olmaya çalışan) yanı the acceptable face of (something) n.
makul yan the acceptable face of n.
makul fiyatlı ürün a good five-cent cigar n.
insan vücudu için makul sıcaklık aralığı (one's) comfort zone n.
makul/uygun olan hareket a matter of course n.
düşünceleri/davranışları makul olmak have all (one's) buttons v.
düşünceleri/davranışları makul olmak have all one's buttons v.
makul görünmek stand to reason v.
makul açıklamalar getirmek explain away v.
bir şeyi daha olumlu, kabul edilebilir, makul göstermek put a gloss on something v.
makul olmak/kalmak keep (one's) head right v.
(birini) duyarlı/makul düşünmeye yönlendirmek talk some sense into (someone's) head v.
(birinin) mantıklı/makul olmasını sağlamak make (one) see sense v.
(birinin) mantıklı/makul olmasını sağlamak (make somebody) see sense/reason v.
bir şeye makul tepki vermek keep something in proportion v.
makul bir fiyat olmamak be a bit/rather steep v.
(bir alanda) makul bir hızda gitmek cover (the) ground v.
(birinin) mantıklı/makul olmasını sağlamak make (one) see reason v.
mantıklı/makul olmak see sense v.
daha makul hale getirmek take the sting out of v.
makul (bir şey) no earthly (something) adj.
makul sınırlar dahilinde in the ballpark adv.
akla uygun/mantıklı/makul bir nedeni/sebebi olmaksızın no earthly reason expr.
makul/kabul edilebilir ölçülerin (sınırın) dışında/ötesinde out of the ballpark expr.
makul seviyede up to speed expr.
Speaking
bu sence makul bir davranış mı? does that sound like rational behavior to you? expr.
Trade/Economic
iki şirket arası pazarlıkta hedef şirkete makul bir teklif sunarak güven kazanan üçüncü tarafın, teklifini kabul ettirdikten sonra hedef şirketin rakibiyle güçlerini birleştirdiği devralma stratejisi lady macbeth strategy n.
makul kullanım reasonable use n.
makul fiyat proportionate price n.
makul fiyat proper price n.
makul onarım masrafı reasonable cost of repairs n.
makul beklentiler doktrini doctrine of reasonable expectations n.
makul değer sound value n.
makul nedenlerle istenilen gizli bilgiler reasonably required confidential information n.
makul getiri oranı reasonable rate of return n.
makul ve ayrımcılık gözetmeyen lisanslama reasonable and non-discriminatory licensing n.
makul fiyat fair price n.
makul fiyat suitable price n.
adil, makul ve fark gözetmeme koşulları frand (fair reasonable and non-discriminating) terms n.
makul fiyat reasonable price n.
makul ve kabul edilebilir tehlikeler acceptable risks n.
makul uyumlaştırma reasonable accommodation n.
makul bildirim reasonable notice n.
makul düzenleme reasonable accommodation n.
makul tahmin reasonable estimate n.
makul zamanlarda ve makul ölçülerde erişim imkanı reasonable access at reasonable times n.
makul değer fair value n.
makul bir piyasada mal için biçilen değer fair market value n.
makul faiz oranları ile ödünç para veren ve devlet tarafından işletilen tefeci mont-de-piété n.
belirlenen veya makul zaman aralığında nakledilen mallar için talep edilmeyen ardiye ücreti demurrage n.
makul olmayan nedenlerle kaçınmak unreasonably withhold v.
makul fiyatta uzlaşmak compound v.
finansal olarak makul dependable adj.
Law
özel bir konutun mahkeme kararı olmaksızın kiracının evden çıkarılamayacağı şekilde makul fiyata kiraya verilmesi regulated tenancy n.
adil karar verilmeyeceğine dair makul şüphe reasonable apprehension of bias n.
bir istirdat davasında sanık olan kişinin makul gerekçeler göstererek haklı olduğunu iddia ettiği defii avowry n.
mahkemeye yapılacak olan itirazın makul olup olmadığını incelemekle görevli olan memur trier n.
makul ihbar/bildirim süresi reasonable notice n.
mahkemeye yapılacak olan itirazın makul olup olmadığını incelemekle görevli olan memur trior n.
makul tefsir reasonable interpretation n.
makul şüphe reasonable suspicion n.
makul şüphenin ötesinde kanıt proof beyond reasonable doubt n.
makul dikkat reasonable care n.
makul ihtimam reasonable care n.
makul tutukluluk süresi reasonable period of detention n.
makul talep reasonable request n.
makul olmayan davranış unreasonable behaviour n.
makul sayılabilecek herhangi biri reasonable person n.
sanığın yaptığı eylemin makul olup olmadığına karar verebilmek için örnek olarak verilen) farazi makul kişi reasonable person n.
evli bir kadının makul ve yeterli erzaka sahip olma hakkı wife's equity n.
makul yarar reasonable benefit n.
makul menfaat reasonable benefit n.
makul şüphenin ötesinde beyond a reasonable doubt expr.
Politics
makul/inandırıcı reddedilebilirlik plausible deniability n.
makul fiyat reasonable price n.
makul müddet reasonable period n.
makul inkar plausible deniability n.
makul şüphelerin ötesinde beyond reasonable doubt expr.
Industry
işletmeyi rakiplerinden daha makul kılan özelliği moat n.
Insurance
makul tamir masrafları reasonable cost of repairs n.
Media
daha makul hale getirmek için nahoş detaylardan arındırılmış (haber metni, belge) sanitized adj.
daha makul hale getirmek için nahoş detaylardan arındırılmış (haber metni, belge) sanitised adj.
Marine
en makul ışık yoğunluğu şiddeti optimum light intensity n.
Mental Health
bir durumu anlayacak, sonucunda makul kararlar alacak ve kararının potansiyel sonuçlarını kavrayacak zihni yeterliği olan competent adj.
Math
değişkene çeşitli makul değerler atayıp sonucu yorumlama discussion of a problem n.
Linguistics
daha makul ifade yerine kullanılan argo ya da saldırgan ifade dysphemism n.
daha makul ifade yerine argo ya da saldırgan ifade kullanan dysphemistic adj.
History
kiracının kendi evinin ve müştemilatın ısınma ihtiyacını karşılamak için yaşadığı bölgedeki odunlardan makul miktarda toplama hakkı firebote n.
Environment
nükleer patlamaya karşı makul düzeyde güvende olunan risk derecesi negligible nuclear risk n.
nükleer patlamaya karşı makul düzeyde güvende olunan risk derecesi negligible risk (nuclear) n.
makul günlük giriş acceptable daily intake n.
makul azami doz reasonable maximum exposure n.
Geography
makul dönüştürme admissible transformation n.
Slang
makul fiyatlı şey a good five-cent cigar n.