mantıklı - Turkish English Dictionary

mantıklı

Meanings of "mantıklı" in English Turkish Dictionary : 50 result(s)

Turkish English
Common Usage
mantıklı sensible adj.
It is sensible to simplify the two key tests relating to public health – on gastro-enteritis and e-coli.
Gastroenterit ve E. Coli gibi halk sağlığına yönelik iki temel testin basitleştirilmesi mantıklı olacaktır.

More Sentences
General
mantıklı sane adj.
Because that would be the sane and decent thing to do.
Çünkü yapılacak en mantıklı ve doğru şey bu olurdu.

More Sentences
mantıklı plausible adj.
It sounds very plausible.
Kulağa çok mantıklı geliyor.

More Sentences
mantıklı judicious adj.
The report, as many speakers have said, is judicious and balanced.
Rapor, birçok konuşmacının da ifade ettiği gibi, mantıklı ve dengeli.

More Sentences
mantıklı just adj.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
Bence, sigara karşıtı yasa mantıklı.

More Sentences
mantıklı rational adj.
He is rational, but cold and lonely.
Mantıklı biri ama soğuk ve yalnız.

More Sentences
mantıklı wise adj.
I think that's wise.
Sanırım o mantıklı.

More Sentences
mantıklı sound adj.
With the approval of the present directive, we are taking a sound and sensible step in this direction.
Mevcut direktifin onaylanmasıyla bu yönde sağlam ve mantıklı bir adım atmış oluyoruz.

More Sentences
mantıklı logically adv.
What am I supposed to say when he puts it so logically?
O bu kadar mantıklı konuşurken ben ne diyebilirim ki?

More Sentences
mantıklı within reason adv.
I'll do anything within reason.
Mantıklı olan her şeyi yaparım.

More Sentences
Speaking
mantıklı it makes sense expr.
That is why it makes sense.
İşte bu yüzden mantıklı.

More Sentences
Technical
mantıklı reasonable adj.
It is also, of course, reasonable to hope that it will be further improved in the course of today when we vote on it.
Elbette bugün oylama sırasında daha da geliştirileceğini ummak da mantıklıdır.

More Sentences
mantıklı logical adj.
The polluter pays' should be the logical adage.
Kirleten öder' mantıklı bir atasözü olmalıdır.

More Sentences
Medical
mantıklı rational adj.
He is rational, but cold and lonely.
Mantıklı ama soğuk ve yalnızdır.

More Sentences
Logic
mantıklı logic adj.
Where is the logic in that?
Bunun neresi mantıklı?

More Sentences
General
mantıklı level adj.
mantıklı coherent adj.
mantıklı likely adj.
mantıklı valid adj.
mantıklı legitimate adj.
mantıklı levelheaded adj.
mantıklı senseful adj.
mantıklı level-headed adj.
mantıklı common-sensical adj.
mantıklı clear-headed adj.
mantıklı feasible adj.
mantıklı philosophical adj.
mantıklı well-advised adj.
mantıklı well-balanced adj.
mantıklı no-nonsense adj.
mantıklı fair adj.
mantıklı clearheaded adj.
mantıklı raisonné [french] adj.
mantıklı reasoning adj.
mantıklı well-reasoned adj.
mantıklı unhysterical adj.
mantıklı witful [obsolete] adj.
mantıklı lucid adj.
mantıklı healthy adj.
mantıklı right-minded adj.
mantıklı right-thinking adj.
mantıklı skillful [obsolete] adj.
Phrases
mantıklı it adds up expr.
Colloquial
mantıklı hard-headed adj.
mantıklı it figures expr.
mantıklı that figures expr.
Idioms
mantıklı (as) sober as a judge adj.
mantıklı with both oars in the water expr.
Speaking
mantıklı it figures expr.
Archaic
mantıklı political adj.

Meanings of "mantıklı" with other terms in English Turkish Dictionary : 233 result(s)

Turkish English
General
mantıklı açıklama reasonable explanation n.
Do you have any reasonable explanation about it?
O konuda herhangi bir mantıklı açıklama var mı?

More Sentences
mantıklı olmak be wise to v.
I don't think it would be wise to do that.
Onu yapmanın mantıklı olacağını sanmıyorum.

More Sentences
mantıklı olmak make sense v.
This is the approach which really makes sense for the future.
Gelecek için gerçekten mantıklı olan yaklaşım budur.

More Sentences
mantıklı gelmek sound reasonable v.
This sounds reasonable.
Kulağa mantıklı geliyor.

More Sentences
mantıklı gelmek seem reasonable v.
That plan seems reasonable to me.
Bu plan bana mantıklı geliyor.

More Sentences
mantıklı gelmek make sense v.
It appears to make sense to me.
Bu bana mantıklı geliyor.

More Sentences
Mantıklı görünmek make sense v.
Nothing seems to make sense anymore.
Hiçbir şey artık mantıklı görünmüyor.

More Sentences
mantıklı görünmek make sense v.
This doesn't seem to make sense.
Burası mantıklı görünmüyor.

More Sentences
mantıklı bir şekilde judiciously adv.
What is important is that they use their vote judiciously.
Önemli olan oylarını mantıklı bir şekilde kullanmalarıdır.

More Sentences
Speaking
mantıklı düşün think logically expr.
I'm not good at thinking logically.
Mantıklı düşünme konusunda iyi değilimdir.

More Sentences
General
mantıklı düşünen kimse reasoner n.
mantıklı olma logicalness n.
mantıklı düşünme reasoning n.
mantıklı düşünme sistemi dialectics n.
mantıklı olma sanity n.
mantıklı yorumlama dialectic n.
mantıklı düşünen kimse clear thinker n.
ilk başta son derece mantıklı gelen sonrasında anlamsızlaşan düşünce epiphanot n.
mantıklı açıklama rationale n.
mantıklı düzenlilik sequaciousness n.
mantıklı düzen sequacity n.
mantıklı düşünce rational thought n.
mantıklı bir davranış a reasonable behavior n.
mantıklı bir davranış a rational behavior n.
mantıklı düşünceyle cevaplanması mümkün olmayan sadece sezgilerle anlaşılabilen hikaye koan n.
mantıklı bir soru a reasonable question n.
mantıklı düşünme clear-thinking n.
mantıklı varsayım logical assumption n.
doğru/mantıklı değerlendirme sound judgement n.
mantıklı açıklama legitimate explanation n.
mantıklı açıklama proper explanation n.
mantıklı yaklaşım sound approach n.
belirgin veya mantıklı sebep olmaksızın her şeye itiraz etme davranışı negativism n.
belirgin veya mantıklı sebep olmaksızın emir ve önerilere karşı çıkma eğilimi negativity n.
mantıklı sebep rational reason n.
mantıklı neden rational reason n.
bir şeyin olumlu veya mantıklı yanı acceptable face n.
saçmalık veya mizahtan ayrışan mantıklı veya ağırbaşlı bulgu matter [obsolete] n.
olayların akışı içerisinde meydana gelmesi mantıklı görülen veya doğal karşılanan şey matter-of-course n.
mantıklı düşünme witcraft [rare] n.
mantıklı prensipleri veya ahlaki değerleri çürüttüğü düşünülen etki leprosy n.
mantıklı olma wits n.
mantıklı yorumlama dialect [obsolete] n.
mantıklı temel place [obsolete] n.
mantıklı kimse sensei n.
mantıklı gelmek be acceptable to the mind v.
mantıklı kılmak rationalize v.
mantıklı davranmak reason v.
düşünmek (mantıklı bir şekilde) reason v.
mantıklı saymak deem reasonable v.
bir şeyin mantıklı olmadığını düşünerek -den vazgeçmek think better of v.
mantıklı bulmak find something reasonable v.
insanlara mantıklı gelmek seem to make sense to people v.
mantıklı davranmak behave reasonably v.
mantıklı davranmak act reasonably v.
mantıklı konuşmak talk sense v.
mantıklı olmak have merit v.
mantıklı kılmak rationalise v.
Mantıklı görünmek seem logical v.
doğaüstü açıklama yerine mantıklı olanı koymak rationalise away v.
doğaüstü açıklama yerine mantıklı olanı koymak rationalize away v.
mantıklı hale getirmek logicize v.
mantıklı hale getirmek logicise v.
mantıklı ve tutarlı görünmek hold water v.
mantıklı sınırın ötesine yayılmak overextend v.
mantıklı yoldan discursory adj.
mantıklı (kimse) logical adj.
en mantıklı olan sanest adj.
iyice düşünülmüş ve mantıklı reasoned adj.
mantıklı düşünen reasoning adj.
makul ve mantıklı rational and reasonable adj.
aşırı mantıklı ultrarational adj.
mantıklı olmayan unanalytic adj.
mantıklı olmayan unconceivable adj.
mantıklı olmayan unsensible adj.
mantıklı gibi görünen wise-like adj.
mantıklı düşünen right-minded adj.
aşırı mantıklı overlogical adj.
tamamen mantıklı close adj.
mantıklı çıkarımla ortaya çıkan consequent adj.
(safsatalar) kısmen mantıklı semilogical adj.
net ve mantıklı düşünen sober-headed adj.
kısmen mantıklı subrational adj.
mantıklı bir biçimde validly adv.
mantıklı bir biçimde logically adv.
mantıklı olarak logically adv.
mantıklı düzen ile ilerleyerek sequaciously adv.
mantıklı olarak in all reason adv.
mantıklı olarak in reason adv.
mantıklı bir şekilde in reason adv.
mantıklı düşünmeden unreasonably adv.
mantıklı bir şekilde unhysterically adv.
mantıklı gerekçe ile groundedly adv.
mantıklı bir şekilde dialectically adv.
mantıklı olarak dialectically adv.
mantıklı bir şekilde solidly adv.
mantıklı gerekçeye dayanarak solidly adv.
mantıklı gerekçelere dayanarak solid adv.
makul veya mantıklı gerekçelere dayanarak solidly adv.
mantıklı bir biçimde clearly adv.
Phrasals
mantıklı olmak stack up v.
mantıklı bir şekilde karşı çıkmak reason against something v.
mantıklı gelmek bend to v.
bilgileri bir araya getirerek tutarlı/mantıklı bir sonuç ortaya çıkarmak reconstruct (something) from (something else) v.
eldeki bilgilerin ışığında mantıklı bir sonuca varmak reconstruct (something) from (something else) v.
(birine) mantıklı görünmek/gelmek click with (one) v.
mantıklı açıklamalarla kuşkuları dağıtmak explain something away v.
mantıklı bir şekilde karşı çıkmak reason against v.
(birine) mantıklı bir açıklama yaparak anlamasını sağlamak reason with (one) v.
Proverb
mantıklı soru sorarsan mantıklı cevap alırsın a civil question deserves a civil answer
mantıklı soru mantıklı cevap gerektirir a civil question deserves a civil answer
Colloquial
mantıklı önerme starter n.
mantıklı tavsiye starter n.
görünürde mantıklı ama normalde saçma bir düşünceyi savunmak chop logic v.
mantıklı olmak keep a level head v.
mantıklı olmak be in one's right mind v.
mantıklı kararlar vermek keep a level head v.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak can't very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak couldn’t very well (do something) v.
(bir şeyi yapsa) daha mantıklı olmak do better to (do something) v.
mantıklı olmak be (just) as well v.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmak be (just) as well (to do something) v.
mantıklı olmak be as well v.
bir şeyi yapmak mantıklı olmak do well to do something v.
eskisinden daha cesur/mantıklı şekilde yaklaşmak/davranmak woman up v.
mantıklı olmak compute v.
mantıklı düşün listen to reason expr.
(bir şey yapmak) hiç de mantıklı olmamak can’t/couldn’t very well do something expr.
kulağa mantıklı geliyor (that) sounds good expr.
kulağa mantıklı geliyor (that) sounds like a plan expr.
Idioms
(bir probleme karşı) mantıklı hareket eden kimse a daniel come to judgement n.
mantıklı bir tercih a good bet n.
mantıklı bir tercih a safe bet n.
daha mantıklı bir tercih a good bet n.
daha mantıklı bir tercih a safe bet n.
en mantıklı olanı a good bet n.
en mantıklı olanı a safe bet n.
(daha) mantıklı bir seçim a better bet n.
(daha) mantıklı bir seçim better bet n.
(daha) mantıklı bir seçim a safer bet n.
(en) mantıklı bir seçim safest bet n.
(en) mantıklı bir seçim best bet n.
olumlu/mantıklı yan the acceptable face of n.
kurgu bir hikayenin normalde parçası olmayan ama hayranları tarafından sonradan mantıklı olabileceği düşünülerek eklenen bölümleri fan canon n.
kurgu bir hikayenin normalde parçası olmayan ama hayranları tarafından sonradan mantıklı olabileceği düşünülerek eklenen bölümleri fanon (fan canon) n.
mantıklı olan herkes/herhangi biri anyone in their right mind n.
geçerli/mantıklı bir dayanak a leg to stand on n.
geçerli/mantıklı bir savunma a leg to stand on n.
(birinin) yaptığı deliliğin altında yatan mantıklı/haklı neden/amaç method in (one's) madness n.
mantıklı olmak have a long head v.
(yapması) mantıklı olmamak can't very well (do something) v.
(yapması) mantıklı olmamak couldn’t very well do something v.
(yapması) mantıklı olmamak can't very well do something v.
birine mantıklı davranmasını söylemek talk some sense into somebody v.
mantıklı davranmak keep one's wits about one v.
mantıklı görünmek stand to reason v.
mantıklı olmak have one's head screwed on the right way v.
mantıklı hareket etmemek have taken leave of one's senses v.
mantıklı olmak have a level head v.
mantıklı gelmek stand to reason v.
mantıklı açıklamalarla kuşkuları dağıtmak explain away v.
kulağa mantıklı gelmek ring true v.
mantıklı kararlar vermek have a level head v.
sağduyusunu kullanarak mantıklı bir sonuca varmak put two and two together v.
sakin ve mantıklı olmak be (as) sober as a judge v.
mantıklı düşünecek durumda olmamak go out of (one's) senses v.
mantıklı bir neden göstermek show good cause v.
(bir şey için/bir şeyi yapmak için) mantıklı bir neden göstermek show good cause (for something/for doing something) v.
mantıklı olmak have both oars in the water v.
mantıklı düşünebiliyor olmak keep a clear head v.
mantıklı olmak/kalmak keep (one's) head right v.
uyuşturucunun etkisindeyken mantıklı davranabilmek hold one’s high v.
kafası iyiyken/güzelken mantıklı davranabilmek hold one’s high v.
mantığını/mantıklı düşünme yetisini yitirmek lose touch with sanity v.
(birinin) mantıklı/makul olmasını sağlamak make (one) see sense v.
(birinin) mantıklı/makul olmasını sağlamak (make somebody) see sense/reason v.
bir şeye mantıklı yaklaşmak keep something in proportion v.
mantıklı bir önerisi olmak have a point (there) v.
pek/hiç mantıklı olmamak be a bit/rather steep v.
mantıklı olmak have your head screwed on (the right way) v.
mantıklı bir önerisi olmak have a point v.
mantıklı olmak have your head screwed on v.
mantıklı düşünebiliyor olmak have/keep a clear head v.
mantıklı olmak have both/your feet on the ground v.
mantıklı olmak keep both/your feet on the ground v.
(birinin) mantıklı/makul olmasını sağlamak make (one) see reason v.
mantıklı/makul olmak see sense v.
mantıklı konuşmak speak sense v.
mantıklı davranamayan all over the shop [uk] adj.
mantıklı davranamayan all over the shop [uk] adj.
mantıklı (bir şey) no earthly (something) adj.
akla uygun/mantıklı/makul bir nedeni/sebebi olmaksızın no earthly reason expr.
(biri) mantıklı düşünebiliyor (one's) head is more than just a hat rack expr.
mantıklı düşünebiliyor more than just a hat rack expr.
(birinin) görüşü mantıklı (one) has a point (there) expr.
mantıklı, gerçekçi ve pratik düşünen with both feet on the ground expr.
mantıklı bir kullanım alanı olmayan no earthly use expr.
mantıklı olan hiç kimse nobody in their right mind expr.
mantıklı olan hiç kimse no one in their right mind expr.
mantıklı düşünecek durumda olmayan out of (one's) senses expr.
bir şeyin hiçbir mantıklı açıklaması yok there's no rhyme or reason to/for something expr.
Speaking
bu hiç de mantıklı değil it doesn't make any sense expr.
bu hiç mantıklı değil it doesn't make any sense expr.
bu sana mantıklı geliyor mu? does that make sense to you? expr.
bu sana mantıklı geliyor mu? does it make sense to you? expr.
bu sana mantıklı geliyor mu? does this make sense to you? expr.
mantıklı değil it makes no sense expr.
kulağa mantıklı geliyor sounds like a plan expr.
söylediğin mantıklı değil what you're saying doesn't make any sense expr.
sence bu mantıklı mı? you think that makes sense? expr.
pek mantıklı değil it makes little sense expr.
yapılacak en mantıklı şey the most sensible thing to do expr.
Law
mantıklı yorum reasonable interpretation n.
mantıklı şüphe reasonable doubt n.
mantıklı hale gelmiş legitimated adj.
Technical
mantıklı veya sistemli olarak düzenlenmiş raisonne n.
mantıklı bir sonuca varmayan inconsequential adj.
Computer
anahtar sözcük kullanımı ve anlamına göre mantıklı sonuçlar sunan bir internet arama yöntemi semantic search n.
Medical
mantıklı olma sanity n.
Psychology
mantıklı kılma rationalization n.
mantıklı kılmak rationalize v.
Logic
mantıklı çıkarım ergotism n.
mantıklı sonuç çıkarmak ergat v.
mantıklı bir şekilde logistically adv.
Philosophy
soruların diyalektik veya mantıklı sıralanması ile örtülü kavramları formülize eden cevaplar üretmeye dayalı sokratesçi bir yönteme ait maieutic adj.
soruların diyalektik veya mantıklı sıralanması ile örtülü kavramları formülize eden cevaplar üretmeye dayalı sokratesçi bir yöntem ile ilişkili maieutic adj.
soruların diyalektik veya mantıklı sıralanması ile örtülü kavramları formülize eden cevaplar üretmeye dayalı sokratesçi bir yönteme ait maieutical adj.
soruların diyalektik veya mantıklı sıralanması ile örtülü kavramları formülize eden cevaplar üretmeye dayalı sokratesçi bir yöntem ile ilişkili maieutical adj.
Slang
mantıklı davranamayan all over the shop expr.
mantıklı davranamayan all over the show expr.
mantıklı davranamayan all over the shop expr.
mantıklı davranamayan all over the show expr.
Modern Slang
bir durumla duygusal bağ kurduğu için mantıklı karar veremeyen all up in his feelings adj.