|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
engellere rağmen ilerlemek |
push v.
|
|
We pushed ahead despite the obstacles.
Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.
More Sentences
|
|
2 |
General |
buna rağmen |
nevertheless adv.
|
|
Nevertheless, he feels the cold in all its reality.
Buna rağmen üşüme hissini bütün gerçekçiliği ile yaşar.
More Sentences
|
3 |
General |
her şeye rağmen |
for all that adv.
|
|
His story may sound false, but it is true for all that.
Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
More Sentences
|
4 |
General |
buna rağmen |
notwithstanding adv.
|
|
Notwithstanding this, the Czech Republic is trying, by activating the reactor, to present us with a fait accompli.
Buna rağmen Çek Cumhuriyeti reaktörü faaliyete geçirerek bize bir oldu bitti sunmaya çalışıyor.
More Sentences
|
5 |
General |
her şeye rağmen |
after all adv.
|
|
This is therefore a great way of keeping produce fresh after all.
Dolayısıyla bu, her şeye rağmen ürünleri taze tutmanın harika bir yoludur.
More Sentences
|
6 |
General |
her şeye rağmen |
nonetheless adv.
|
|
They are nonetheless quite pressing, and I cannot understand why it should be so difficult to put them into effect.
Her şeye rağmen bu konular oldukça acil ve bunları yürürlüğe koymanın neden bu kadar zor olduğunu anlayamıyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
her şeye rağmen |
despite everything adv.
|
|
Despite everything, it is a European state.
Her şeye rağmen burası bir Avrupa devleti.
More Sentences
|
8 |
General |
bütün bunlara rağmen |
nevertheless adv.
|
|
Nevertheless, I'm immensely proud.
Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
buna rağmen |
however adv.
|
|
However, if you definitely want me to go, I will go.
Buna rağmen, muhakkak benim gitmemi istiyorsanız, giderim.
More Sentences
|
10 |
General |
tüm bunlara rağmen |
despite all adv.
|
|
Despite all that, however, there is a major source of dissatisfaction.
Ancak tüm bunlara rağmen, önemli bir memnuniyetsizlik kaynağı var.
More Sentences
|
11 |
General |
buna rağmen |
nonetheless adv.
|
|
We nonetheless still have underutilisation to the tune of EUR 9 billion, which is an unacceptable figure.
Buna rağmen hala 9 milyar Euro'luk bir eksik kullanımımız var ki bu kabul edilemez bir rakam.
More Sentences
|
12 |
General |
buna rağmen |
nevertheless adv.
|
|
Nevertheless, he feels the cold in all its reality.
Buna rağmen üşüme hissini bütün gerçekçiliği ile yaşar.
More Sentences
|
13 |
General |
olmasına rağmen |
although conj.
|
|
The same applies to Slovakia, although it has internal political problems.
Aynı şey, iç siyasi sorunları olmasına rağmen Slovakya için de geçerlidir.
More Sentences
|
14 |
General |
olmasına rağmen |
even though conj.
|
|
These gains have been achieved even though important gaps remain within the legal framework.
Yasal çerçevede önemli boşluklar olmasına rağmen bu kazanımlar elde edilmiştir.
More Sentences
|
15 |
General |
buna rağmen |
yet conj.
|
|
This is very serious and yet the Irish Government is not setting up an independent enquiry.
Bu çok ciddi bir durum ve buna rağmen İrlanda Hükümeti bağımsız bir soruşturma başlatmıyor.
More Sentences
|
16 |
General |
-e rağmen |
though conj.
|
|
The apartment, though small, was very functional.
Küçük olmasına rağmen daire çok kullanışlıydı.
More Sentences
|
17 |
General |
buna rağmen |
yet conj.
|
|
This is very serious and yet the Irish Government is not setting up an independent enquiry.
Bu çok ciddi bir durum ve buna rağmen İrlanda Hükümeti bağımsız bir soruşturma başlatmıyor.
More Sentences
|
18 |
General |
olmasına rağmen |
while conj.
|
|
While there were lots to eat, she didn't offer us drinks.
Yiyecek çok şey olmasına rağmen, bize içki teklif etmedi.
More Sentences
|
Phrases |
|
19 |
Phrases |
buna rağmen |
despite this expr.
|
|
Despite this, it may not occupy centre stage, but it is very needy.
Buna rağmen, merkez sahneyi işgal etmeyebilir, ancak çok muhtaçtır.
More Sentences
|
Colloquial |
|
20 |
Colloquial |
buna rağmen |
all the same expr.
|
|
Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.
Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.
More Sentences
|
21 |
Colloquial |
buna rağmen |
all the same expr.
|
|
Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.
Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.
More Sentences
|
General |
|
22 |
General |
bütün engellere rağmen |
a slim chance n.
|
|
23 |
General |
muhalif olmalarına rağmen birlikte çalışmak zorunda olan kişiler |
frenemy n.
|
|
24 |
General |
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması |
the willing suspension of disbelief n.
|
|
25 |
General |
emeklilik yaşı gelmesine rağmen çalışmaya devam eden kişi |
nevertiree n.
|
|
26 |
General |
yanlış olmasına rağmen genel anlamda kabul gören şey |
factoid n.
|
|
27 |
General |
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer |
smokeeasy n.
|
|
28 |
General |
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer |
smoke-easy n.
|
|
29 |
General |
(yasağa rağmen) sigara içilmesine müsaade edilen yer |
smokeasy n.
|
|
30 |
General |
başkalarına rağmen bir şeyi destekleyen kimse |
bastion n.
|
|
31 |
General |
zorluklara rağmen bir amaç uğruna mücadele eden kimse |
dead ender n.
|
|
32 |
General |
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay |
black swan n.
|
|
33 |
General |
açık kanıtlara rağmen gerçeği reddeden kimse |
flat-earther n.
|
|
34 |
General |
düşük ihtimale rağmen kazanılan bahis |
skinner n.
|
|
35 |
General |
zorluklara rağmen gayret etmek |
slug on v.
|
|
36 |
General |
-e rağmen çok zarar görmemek |
be none the worse v.
|
|
37 |
General |
ehliyetine geçici olarak el konulmuş olmasına rağmen araç kullanmak |
be driving on a suspended driving licence v.
|
|
38 |
General |
zorluklara rağmen başarmak |
bring off v.
|
|
39 |
General |
araçta ön koltuk boş olmasına rağmen arka koltukta seyahat etmek |
vip v.
|
|
40 |
General |
zorluklara rağmen başarmak |
live through v.
|
|
41 |
General |
her şeye rağmen ümitli olmak |
hope against hope v.
|
|
|
42 |
General |
zorluklara rağmen tamamlamak |
see through v.
|
|
43 |
General |
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
could not be saved despite all medical efforts v.
|
|
44 |
General |
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
could not be saved despite all the efforts deployed by v.
|
|
45 |
General |
tüm çabalara rağmen kurtarılamamak |
despite all efforts can not be saved v.
|
|
46 |
General |
karşı çıkanlara rağmen muvaffak olmak |
weather a point v.
|
|
47 |
General |
tehlike veya risklere rağmen açıklamak |
venture v.
|
|
48 |
General |
kararmaya veya kısmi silinmeye rağmen okumak veya yorumlamak |
decipher v.
|
|
49 |
General |
engellere rağmen sonuca varmak |
drive v.
|
|
50 |
General |
(bir şeyi) engellere rağmen tamamlamak |
drive v.
|
|
51 |
General |
zorluklara rağmen başarmak |
outlive v.
|
|
52 |
General |
zorluklara rağmen yolunda ilerlemek |
press v.
|
|
53 |
General |
engellere rağmen yapmak |
push v.
|
|
54 |
General |
her şeye rağmen başarmak |
stagger v.
|
|
55 |
General |
(tam zamanlı çalışmak istemesine rağmen) yarı zamanlı çalışan |
underemployed adj.
|
|
56 |
General |
(olgun olmasına rağmen) kibar olmayan |
unmellow adj.
|
|
57 |
General |
(olgun olmasına rağmen) kaba |
unmellow adj.
|
|
58 |
General |
resmi olarak doğrulanmamasına rağmen tanınmış |
conceded adj.
|
|
59 |
General |
olmasına rağmen |
nevertheless adv.
|
|
60 |
General |
buna rağmen |
still adv.
|
|
61 |
General |
bütün tehlikelere rağmen |
at all hazards adv.
|
|
62 |
General |
bütün zorluklara rağmen |
come hell or high water adv.
|
|
63 |
General |
buna rağmen |
after all adv.
|
|
64 |
General |
buna rağmen |
just the same adv.
|
|
65 |
General |
teessürüne rağmen |
to one's regret adv.
|
|
66 |
General |
her şeye rağmen |
regardless adv.
|
|
67 |
General |
ona rağmen |
anyhow adv.
|
|
68 |
General |
öyle olmasına rağmen |
even so adv.
|
|
69 |
General |
her şeye rağmen |
in spite of the low chances adv.
|
|
70 |
General |
her şeye rağmen |
altogether adv.
|
|
71 |
General |
bütün bunlara rağmen |
notwithstanding adv.
|
|
72 |
General |
bütün bunlara rağmen |
for all that adv.
|
|
73 |
General |
bütün bunlara rağmen |
despite all adv.
|
|
74 |
General |
bütün bunlara rağmen |
even so adv.
|
|
75 |
General |
bütün bunlara rağmen |
even then adv.
|
|
76 |
General |
bütün bunlara rağmen |
still adv.
|
|
77 |
General |
herşeye rağmen |
disregardless adv.
|
|
78 |
General |
herşeye rağmen |
irregardless adv.
|
|
79 |
General |
herşeye rağmen |
disregarding adv.
|
|
80 |
General |
her şeye rağmen |
anyhow adv.
|
|
81 |
General |
-e rağmen |
for all that adv.
|
|
82 |
General |
-e rağmen |
no matter adv.
|
|
83 |
General |
-e rağmen |
to the contrary adv.
|
|
84 |
General |
-e karşı yoğun engellere rağmen |
despite overwhelming odds against adv.
|
|
85 |
General |
ilerleyen yaşına rağmen |
despite his/her advancing age adv.
|
|
86 |
General |
benzerliğe rağmen |
despite similarity adv.
|
|
87 |
General |
buna rağmen |
ne’ertheless adv.
|
|
88 |
General |
olmasına rağmen |
ne’ertheless adv.
|
|
89 |
General |
kendisine rağmen |
malgré lui adv.
|
|
90 |
General |
her şeye rağmen |
no matter adv.
|
|
91 |
General |
her şeye rağmen |
irrespective adv.
|
|
92 |
General |
her şeye rağmen dışarı çıktık. |
regardless adv.
|
|
93 |
General |
-e rağmen |
despite prep.
|
|
94 |
General |
rağmen (bir gürültüye) |
through prep.
|
|
95 |
General |
zorluklara rağmen |
in defiance of prep.
|
|
96 |
General |
her şeye rağmen |
regardless of prep.
|
|
97 |
General |
-e rağmen |
in contrast with prep.
|
|
98 |
General |
-e rağmen |
in defiance of prep.
|
|
99 |
General |
-e rağmen |
in despite of prep.
|
|
100 |
General |
-e rağmen |
with prep.
|
|
101 |
General |
-e rağmen |
notwithstanding prep.
|
|
102 |
General |
-e rağmen |
for prep.
|
|
103 |
General |
-e rağmen |
in spite of prep.
|
|
104 |
General |
-e rağmen |
as prep.
|
|
105 |
General |
kanuna rağmen |
in defiance of the law pron.
|
|
106 |
General |
sına rağmen |
even though conj.
|
|
107 |
General |
bütün bunlara rağmen |
howbeit conj.
|
|
108 |
General |
-e rağmen |
albeit conj.
|
|
109 |
General |
-e rağmen |
despite the fact that conj.
|
|
110 |
General |
-e rağmen |
even though conj.
|
|
111 |
General |
-e rağmen |
no matter that conj.
|
|
112 |
General |
-e rağmen |
while conj.
|
|
113 |
General |
-e rağmen |
if conj.
|
|
114 |
General |
gerçeğine rağmen |
in spite of the fact that conj.
|
|
115 |
General |
-e rağmen |
albe conj.
|
|
116 |
General |
olmasına rağmen |
neverthelater [obsolete] conj.
|
|
117 |
General |
buna rağmen |
yit [dialect] conj.
|
|
118 |
General |
(başkasının) gücüne rağmen |
in despite expr.
|
|
119 |
General |
(başkasının) isteğine rağmen |
in despite expr.
|
|
120 |
General |
sana rağmen |
in your despite expr.
|
|
Phrasals |
|
121 |
Phrasals |
zorluklara rağmen yürütmek |
pull off v.
|
|
122 |
Phrasals |
engellere rağmen devam etmek |
carry on v.
|
|
123 |
Phrasals |
zorluklara rağmen elde etmek |
muster up v.
|
|
124 |
Phrasals |
(bir işi) bütün aksiliklere rağmen başarmak |
bring off v.
|
|
125 |
Phrasals |
zorluklara rağmen yürümek |
worry along v.
|
|
126 |
Phrasals |
zorluklara rağmen yürümek |
worry through v.
|
|
127 |
Phrasals |
her şeye rağmen devam etmek |
go through v.
|
|
128 |
Phrasals |
her şeye rağmen sürdürmek |
go through v.
|
|
129 |
Phrasals |
her şeye rağmen devam etmek |
go forward v.
|
|
130 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
go forward v.
|
|
131 |
Phrasals |
fiziksel bir engele rağmen ilerlemek |
press forward v.
|
|
132 |
Phrasals |
her şeye rağmen devam etmek |
press forward v.
|
|
133 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
press forward v.
|
|
134 |
Phrasals |
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
press forward v.
|
|
135 |
Phrasals |
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek |
push forward v.
|
|
136 |
Phrasals |
her şeye rağmen devam etmek |
push forward v.
|
|
137 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
push forward v.
|
|
138 |
Phrasals |
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
push forward v.
|
|
139 |
Phrasals |
zorluklara, engellere rağmen ilerlemek |
push forward v.
|
|
140 |
Phrasals |
zorluklara, engellere rağmen devam etmek |
push forward v.
|
|
141 |
Phrasals |
zorluklara, güçlüklere rağmen ilerlemek |
push forward v.
|
|
142 |
Phrasals |
her şeye rağmen devam etmek |
push forward v.
|
|
143 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
push forward v.
|
|
144 |
Phrasals |
zorluklara rağmen gelişme göstermek |
push forward v.
|
|
145 |
Phrasals |
her şeye rağmen dediğini yapmak |
go through v.
|
|
146 |
Phrasals |
her şeye rağmen sözünden/planından dönmemek |
go through v.
|
|
147 |
Phrasals |
yaralanmasına rağmen oynamaya devam etmek |
play through v.
|
|
148 |
Phrasals |
yaralanmasına rağmen rekabeti bırakmamak |
play through v.
|
|
149 |
Phrasals |
her şeye rağmen devam etmek/ettirmek |
press onward v.
|
|
150 |
Phrasals |
şanssızlığa rağmen güçlü durmak |
rise above v.
|
|
151 |
Phrasals |
zorluklara rağmen devam etmek |
rub along v.
|
|
152 |
Phrasals |
her şeye rağmen (bir şeye) devam etmek |
go forward with v.
|
|
153 |
Phrasals |
(bir şeyi) her şeye rağmen sürdürmek/tamamlamak/yürütmek |
go through with (something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
zorluklara/engellere rağmen bir şeyi devam ettirmek/sürdürmek |
tough something out v.
|
|
155 |
Phrasals |
engellere veya zorluklara rağmen bir şeyi yapmaya devam etmek |
plough ahead v.
|
|
Phrases |
|
156 |
Phrases |
aksini düşünmesine rağmen |
against one's better judgement n.
|
|
157 |
Phrases |
her şeye rağmen gülümse |
smile whatever happens n.
|
|
158 |
Phrases |
bütün zorluklara rağmen/karşın |
by hell or high water expr.
|
|
159 |
Phrases |
bütün zorluklara rağmen/karşın |
hell or high water expr.
|
|
160 |
Phrases |
belli (olumsuz) özelliklerine ya da sorunlarına rağmen … |
for all (one's) (something) expr.
|
|
161 |
Phrases |
(bir şeyin) tüm …larına rağmen |
for all (one's) (something) expr.
|
|
162 |
Phrases |
bütün engellere rağmen |
in spite of the low chances expr.
|
|
163 |
Phrases |
bütün bunlara rağmen |
in spite of all these things expr.
|
|
164 |
Phrases |
çok uğraşmasına rağmen |
try as he may expr.
|
|
165 |
Phrases |
çok uğraşmasına rağmen |
no matter how hard he tries expr.
|
|
166 |
Phrases |
her şeye rağmen |
in spite of everything expr.
|
|
167 |
Phrases |
hiç bir anlamı/değeri olmamasına rağmen |
such as it is expr.
|
|
168 |
Phrases |
ilerlemiş yaşına rağmen |
despite his/her advanced age expr.
|
|
169 |
Phrases |
ilerleyen yaşına rağmen |
despite his/her advanced age expr.
|
|
170 |
Phrases |
istememe rağmen |
much as i would like to expr.
|
|
171 |
Phrases |
polisin dur ihtarına rağmen |
despite the officer's warning to stop expr.
|
|
172 |
Phrases |
savaşa rağmen |
despite the war expr.
|
|
173 |
Phrases |
uyarıya rağmen |
despite the warning expr.
|
|
174 |
Phrases |
gecikmesine rağmen |
though delayed expr.
|
|
175 |
Phrases |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
176 |
Phrases |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgment [us] expr.
|
|
177 |
Phrases |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgement [uk] expr.
|
|
178 |
Phrases |
aksini düşünmene rağmen |
against your better judgment [us] expr.
|
|
179 |
Phrases |
(bir şeye) rağmen |
in defiance of (something) expr.
|
|
180 |
Phrases |
(bir şeye) rağmen |
in spite of (something) expr.
|
|
181 |
Phrases |
(bir şeye) rağmen |
in the face of (something) expr.
|
|
182 |
Phrases |
tüm zorluklara rağmen |
in spite of all odds expr.
|
|
Colloquial |
|
183 |
Colloquial |
biyolojik olarak kadın olmasına rağmen drag queen gibi giyinen kadın |
bio queen n.
|
|
184 |
Colloquial |
çevredeki insanların rahatsız olmasına rağmen sürekli cep telefonu ile konuşan kişi |
cellfish n.
|
|
185 |
Colloquial |
hiçbir şeyi umursamadan herhangi bir durumda tüm zorluklara rağmen istediğini elde etmek anlamına gelen bir ifade |
thug life n.
|
|
186 |
Colloquial |
sağlam/özgüvenli görünmeye çalışmasına rağmen çaresiz kimse |
hog on ice n.
|
|
187 |
Colloquial |
tutsak olmamasına rağmen içinde bulunduğu durumdan dolayı eli kolu bağlı kimse |
hog on ice n.
|
|
188 |
Colloquial |
aile işletmesinden yüksek gelir elde etmesine rağmen kar amacı güden bir kurumda çalışan kimse |
lota [philippines] n.
|
|
189 |
Colloquial |
imkansız veya mantıksız görünmesine rağmen bel bağlanan şey |
skyhook n.
|
|
190 |
Colloquial |
karşılığında para alınmasına rağmen samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışma |
shilling n.
|
|
191 |
Colloquial |
(uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek |
brave it out v.
|
|
192 |
Colloquial |
(uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek |
brazen it out v.
|
|
193 |
Colloquial |
uzun zamandır kullanılmasına rağmen iyi durumda olmak |
wear well v.
|
|
194 |
Colloquial |
her şeye rağmen katlanmak |
wear (it) v.
|
|
195 |
Colloquial |
çok uğraşmasına rağmen |
try as (one) may v.
|
|
196 |
Colloquial |
bütün engellere rağmen |
against the chances expr.
|
|
197 |
Colloquial |
bütün bunlara rağmen |
in spite of all expr.
|
|
198 |
Colloquial |
buna rağmen |
for all that expr.
|
|
199 |
Colloquial |
bütün bunlara rağmen |
despite all expr.
|
|
200 |
Colloquial |
her şeye rağmen |
(but) still and all expr.
|
|
201 |
Colloquial |
her şeye rağmen |
against the chances expr.
|
|
202 |
Colloquial |
o kadar uğraşmama rağmen |
for the life of one expr.
|
|
203 |
Colloquial |
tüm çabalara rağmen |
despite all efforts expr.
|
|
204 |
Colloquial |
tüm sorunlarına rağmen |
for all someone's problems expr.
|
|
205 |
Colloquial |
tüm uğraşlara rağmen |
despite all efforts expr.
|
|
206 |
Colloquial |
yaşına rağmen genç görünüyor |
looking young despite his age expr.
|
|
207 |
Colloquial |
(fakat) buna rağmen |
(but) still and all expr.
|
|
208 |
Colloquial |
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor |
(one) can't win for losing expr.
|
|
209 |
Colloquial |
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor |
(one) can't win for trying expr.
|
|
210 |
Colloquial |
buna rağmen |
just the same expr.
|
|
211 |
Colloquial |
buna rağmen |
just the same expr.
|
|
212 |
Colloquial |
'-e rağmen/karşın |
as much as expr.
|
|
213 |
Colloquial |
tüm sorunlara rağmen |
for all problems expr.
|
|
214 |
Colloquial |
'-e rağmen |
for all... expr.
|
|
215 |
Colloquial |
'-e rağmen |
no thanks to expr.
|
|
216 |
Colloquial |
buna rağmen |
still and all expr.
|
|
217 |
Colloquial |
öyle olmasına rağmen |
that having been said expr.
|
|
218 |
Colloquial |
bütün bunlara rağmen |
that having been said expr.
|
|
219 |
Colloquial |
buna rağmen |
that having been said expr.
|
|
Idioms |
|
220 |
Idioms |
düşük fiyatına rağmen kaliteli olan şey |
a good value n.
|
|
221 |
Idioms |
sabah kesilmesine rağmen günün sonuna doğru yeniden uzayan sakal |
five o'clock shadow n.
|
|
222 |
Idioms |
kaçınılmaz olmasına rağmen inatla değişim ve reformlara direnen kişi |
dame partington and her mop n.
|
|
223 |
Idioms |
kilit oyunculardan biri olmamasına rağmen devam eden etkinlik |
hamlet without the prince n.
|
|
224 |
Idioms |
genç yaşına rağmen olgun kimse |
an old head on young shoulders n.
|
|
225 |
Idioms |
genç yaşına rağmen olgun kimse |
an old head on young shoulders n.
|
|
226 |
Idioms |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek karşılaşmayan kişiler |
ships in the night n.
|
|
227 |
Idioms |
(birlikte yaşamalarına rağmen) birbirinin yüzünü pek görmeyen kişiler |
ships in the night n.
|
|
228 |
Idioms |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek denk gelmeyen kişiler |
ships in the night n.
|
|
229 |
Idioms |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek karşılaşmayan kişiler |
ships that pass in the night n.
|
|
230 |
Idioms |
(birlikte yaşamalarına rağmen) birbirinin yüzünü pek görmeyen kişiler |
ships that pass in the night n.
|
|
231 |
Idioms |
(birlikte yaşamalarına rağmen) pek denk gelmeyen kişiler |
ships that pass in the night n.
|
|
232 |
Idioms |
ciddi zorluklara rağmen devam etmek |
walk through the fire v.
|
|
233 |
Idioms |
yarasına rağmen çalışmaya devam etmek |
take a licking but keep on ticking v.
|
|
234 |
Idioms |
aksiliklere rağmen çalışmaya devam etmek |
take a licking but keep on ticking v.
|
|
235 |
Idioms |
her şeye rağmen ümitli olmak |
hope against all hope v.
|
|
236 |
Idioms |
genç yaşına rağmen yılların birikimine sahip olmak |
have an old head on young shoulders v.
|
|
237 |
Idioms |
genç yaşına rağmen yılların birikimine sahip olmak |
have a wise head on young shoulders v.
|
|
238 |
Idioms |
her şeye rağmen ümitli olmak |
hope against hope v.
|
|
239 |
Idioms |
otuz yaşında olmasına rağmen yaşlı görünmek |
seem over-the-hill at thirty v.
|
|
240 |
Idioms |
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmemek |
hide in plain view v.
|
|
241 |
Idioms |
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek |
hide in plain view v.
|
|
242 |
Idioms |
herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmemek |
hide in plain view v.
|
|
243 |
Idioms |
apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak |
hide in plain view v.
|
|
244 |
Idioms |
apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak |
hide in plain view v.
|
|
245 |
Idioms |
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışmak |
be out on (one's) feet v.
|
|
246 |
Idioms |
engellere/zorluklara rağmen mücadeleye devam etmek |
be still in the game v.
|
|
247 |
Idioms |
sorunlara/strese rağmen devam etmek |
praise the lord, and pass the ammunition v.
|
|
248 |
Idioms |
sorunlara/strese rağmen pes etmemek |
praise the lord, and pass the ammunition v.
|
|
249 |
Idioms |
her şeye rağmen devam etmek |
take a licking and keep on ticking v.
|
|
250 |
Idioms |
yenilgiye rağmen yılmamak |
take a licking and keep on ticking v.
|
|
251 |
Idioms |
suçunu bilmesine rağmen ukala/umursamaz bir tavrın arkasına gizlenmek |
look like the cat that ate the canary v.
|
|
252 |
Idioms |
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen |
hidden in plain view adj.
|
|
253 |
Idioms |
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen |
hidden in plain view adj.
|
|
254 |
Idioms |
herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmeyen |
hidden in plain view adj.
|
|
255 |
Idioms |
her şeye rağmen yıkılmamış/vazgeçmemiş/boyun eğmemiş |
bloody but unbowed adj.
|
|
256 |
Idioms |
göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen |
hidden in plain sight adj.
|
|
257 |
Idioms |
onca şeye rağmen |
of all things adv.
|
|
258 |
Idioms |
bütün engellere rağmen |
against all odds expr.
|
|
259 |
Idioms |
bütün engellere rağmen |
against the clock expr.
|
|
260 |
Idioms |
buna rağmen |
even so expr.
|
|
261 |
Idioms |
bütün olanaksızlıklara rağmen |
against the odds expr.
|
|
262 |
Idioms |
bütün çabalarına rağmen |
for all one's trouble expr.
|
|
263 |
Idioms |
bütün engellere rağmen |
against all the odds expr.
|
|
264 |
Idioms |
her şeye rağmen |
against all the odds expr.
|
|
265 |
Idioms |
her şeye rağmen |
against all odds expr.
|
|
266 |
Idioms |
ona rağmen |
in the teeth of expr.
|
|
267 |
Idioms |
tüm olanaksızlıklara rağmen |
against all the odds expr.
|
|
268 |
Idioms |
tüm olanaksızlıklara rağmen |
against all odds expr.
|
|
269 |
Idioms |
tüm zahmetlerine rağmen |
for all one's trouble expr.
|
|
270 |
Idioms |
tüm zorluklara rağmen |
against all the odds expr.
|
|
271 |
Idioms |
tüm tuhaflıklara rağmen |
against all odds expr.
|
|
272 |
Idioms |
tüm zorluklara rağmen |
against all odds expr.
|
|
273 |
Idioms |
tüm tuhaflıklara rağmen |
against all the odds expr.
|
|
274 |
Idioms |
-e rağmen |
in the teeth of expr.
|
|
275 |
Idioms |
tehlikeye rağmen (bir şey yapmak) |
(do something) in the teeth of danger expr.
|
|
276 |
Idioms |
her şeye rağmen taviz verilmeyecek şey |
hill to die on expr.
|
|
277 |
Idioms |
zorluklara rağmen sıkı sıkıya bağlı kalınacak şey |
hill to die on expr.
|
|
278 |
Idioms |
o (kadın) buna rağmen vazgeçmedi |
nevertheless, she persisted expr.
|
|
279 |
Idioms |
(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor |
(one) can't do right for doing wrong [uk] expr.
|
|
280 |
Idioms |
reçetesiz satılmasına rağmen eczacı tarafından hazırlanan/yalnızca yetkili kişinin erişebileceği alanda bulunan (ilaçlar) |
behind the counter expr.
|
|
281 |
Idioms |
reçetesiz satılmasına rağmen direkt hastanın erişimine açık olmayan (ilaçlar) |
behind the counter expr.
|
|
282 |
Idioms |
reçetesiz satılmasına rağmen eczacı tarafından tedarik edilen (ilaçlar) |
behind the counter expr.
|
|
283 |
Idioms |
bütün zorluklara rağmen |
come hell and high water expr.
|
|
284 |
Idioms |
birinin çabalarına rağmen |
for one's trouble expr.
|
|
285 |
Idioms |
birinin çabalarına rağmen |
for one's pains expr.
|
|
286 |
Idioms |
(bir şeye) rağmen |
in the teeth of (something) expr.
|
|
287 |
Idioms |
(bir şeye) rağmen çok zarar görmemiş/iyi durumda |
none the worse (for something) expr.
|
|
288 |
Idioms |
'-e rağmen çok zarar görmemiş/iyi durumda |
none the worse for expr.
|
|
289 |
Idioms |
o kadar çabaya rağmen |
not for (a) lack of trying expr.
|
|
290 |
Idioms |
o kadar uğraşmasına rağmen |
not for (a) lack of trying expr.
|
|
291 |
Idioms |
o kadar çabaya rağmen |
not for (a) want of trying expr.
|
|
292 |
Idioms |
o kadar uğraşmasına rağmen |
not for (a) want of trying expr.
|
|
293 |
Idioms |
uykusuz/yorgun olmasına rağmen ayakta durmaya çalışan |
out on (one's) feet expr.
|
|
Speaking |
|
294 |
Speaking |
aç olmasına rağmen |
although she was hungry expr.
|
|
295 |
Speaking |
aç olmasına rağmen |
although he was hungry expr.
|
|
296 |
Speaking |
anne babasının karşı çıkmasına rağmen evi terk etti |
she left home in the face of strong opposition from her parents expr.
|
|
297 |
Speaking |
hepsine rağmen |
for all that I know expr.
|
|
298 |
Speaking |
her şeye rağmen |
for all that I know expr.
|
|
299 |
Speaking |
hakkımda düşündüğün şeylere rağmen |
despite what you think of me expr.
|
|
300 |
Speaking |
sana yaptıklarıma rağmen |
after all I've done to you expr.
|
|
301 |
Speaking |
yaşadığımız onca şeye rağmen |
after all we've been through expr.
|
|
302 |
Speaking |
zengin olmasına rağmen mutsuzdu |
although he was rich he was unhappy expr.
|
|
Trade/Economic |
|
303 |
Trade/Economic |
sergilediği ürünler kendisine ait olmasına rağmen başka bir perakendecinin mağazasından yer kiralayarak o perakendeci adına satış yapan perakendeci |
leased department n.
|
|
304 |
Trade/Economic |
özsermayesi sıfırın altında olmasına rağmen hükümetin açıktan veya örtülü olarak desteğiyle ayakta duran finansal kurum |
zombie bank n.
|
|
305 |
Trade/Economic |
süre dolmasına rağmen görevine devam etmek |
hold over v.
|
|
306 |
Trade/Economic |
satıcının vergiyi geri talep edebilmesine rağmen alıcının kdv ödemediği (ürün) |
zero-rated adj.
|
|
Law |
|
307 |
Law |
kira süresinin bitmesine rağmen mülkte ikamet etmeye devam eden kiracı |
tenant at sufferance n.
|
|
308 |
Law |
sürenin dolmasına rağmen kiracının meskende oturmaya devam etmesi |
holdover tenancy n.
|
|
309 |
Law |
yetkisi olmamasına rağmen vasiyeti infaz memuru gibi hareket eden kimse |
executor of his own wrong n.
|
|
310 |
Law |
yetkisi olmamasına rağmen vasiyeti infaz memuru gibi hareket eden kimse |
executor de son tort n.
|
|
311 |
Law |
kira süresi bitmesine rağmen kiracının ikamete devam ettiği mülk |
estate of sufferance n.
|
|
312 |
Law |
ikaza rağmen çıkmayan kiracı yüzünden elde edilemeyen kira getirileri |
violent profits [scotland] n.
|
|
313 |
Law |
hükme rağmen |
non obstante veredicto prep.
|
|
Politics |
|
314 |
Politics |
merkezi hükümetin bölgesel hükümete en yüksek miktarda yetki devretmesine rağmen onun üzerindeki egemenliğini koruduğu bir düzenleme |
devo max n.
|
|
Technical |
|
315 |
Technical |
her şeye rağmen |
altogether expr.
|
|
Mechanic |
|
316 |
Mechanic |
ingiltere'de standart ölçü birimi olmamasına rağmen belirli silindir oranlarını ifade etmek için kullanılan terim |
nominal horse power n.
|
|
Automotive |
|
317 |
Automotive |
arızaya rağmen işletim fonksiyonu |
fail-operational function n.
|
|
Medical |
|
318 |
Medical |
yaşlı olmasına rağmen genç görünme |
agerasia n.
|
|
Psychology |
|
319 |
Psychology |
nesne özelliklerinin farklı gösterimlere rağmen aynı görünmesi |
constancy n.
|
|
Pathology |
|
320 |
Pathology |
sağlıklı işitip okuyabilmeye ve akıcı konuşabilmeye rağmen anlamlandırmanın bozulduğu afazi türü |
receptive aphasia n.
|
|
321 |
Pathology |
göz içi basıncı normal olmasına rağmen optik sinire zarar gelmesinden kaynaklı glokom hastalığı |
normal tension glaucoma n.
|
|
322 |
Pathology |
böbreklerde idrar oluşmasına rağmen idrara çıkamama |
anuresis n.
|
|
Physics |
|
323 |
Physics |
cismin kazandığı ivmenin güçlü bir yerçekim kuvvetine rağmen yerçekimsiz görünmesine sebep olması |
microgravity n.
|
|
324 |
Physics |
iki partikülün aralarındaki çekime rağmen özel koşullarda birbirinden ayrılabilmesi durumu |
donut n.
|
|
Chemistry |
|
325 |
Chemistry |
bileşik oluşturma kapasitesinin farklı ağırlıklara rağmen eşit olması |
equivalence n.
|
|
326 |
Chemistry |
(kimyasal bileşiklerde) aynı kristal yapısına rağmen farklı kimyasal bileşimde olma |
homeomorphism n.
|
|
Biology |
|
327 |
Biology |
bir genin canlının hayatta kalma şansını azaltmasına rağmen akrabalarına fayda getiriyorsa gelecek nesillere aktarılacağını ifade eden bir teori |
kin selection n.
|
|
328 |
Biology |
yapısal olarak eksik olmasına rağmen tam dişi görevi gören canlı birey |
gynecoid n.
|
|
Astronomy |
|
329 |
Astronomy |
parlak olmasına rağmen görünmeyen yıldız |
dark star n.
|
|
330 |
Astronomy |
teleskopla bakılınca birbirine yakın görünmesine rağmen aralarında büyük mesafe bulunan iki yıldız |
optical double star n.
|
|
331 |
Astronomy |
merkezlerinde etkin bir kuasar bulundurmasına rağmen gözlemlenebilen galaksi |
seyfert galaxy n.
|
|
Zoology |
|
332 |
Zoology |
kocaman olmasına rağmen sakin ve zararsız olan hayvan |
gentle giant n.
|
|
Social Sciences |
|
333 |
Social Sciences |
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması |
hedonic treadmill n.
|
|
334 |
Social Sciences |
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması |
hedonic adaptation n.
|
|
335 |
Social Sciences |
yüzleştiği zorluklara rağmen inanılmaz başarılar elde edip diğerlerine ilham kaynağı olan engelli kimse |
supercrip n.
|
|
History |
|
336 |
History |
soylu olmamalarına rağmen hanedan arması takmaya yetkili sınıf |
gentry n.
|
|
337 |
History |
soylu olmamalarına rağmen hanedanlık arması takmaya yetkili toprak sahipleri |
gentry n.
|
|
338 |
History |
1415'te fransızlar ve ingilizler arasında yapılan ve fransız askerlerinin sayıca fazla ve daha fazla güç sahibi olmasına rağmen ingilizlere yenildiği savaş |
agincourt n.
|
|
Environment |
|
339 |
Environment |
avlanmaya rağmen sayısı aşağı yukarı sabit kalan popülasyon |
balanced population n.
|
|
Sport |
|
340 |
Sport |
oynamamasına rağmen sayı toplayan oyuncu |
utility player n.
|
|
341 |
Sport |
hatalı vuruşa rağmen tüm labutların devrildiği bovling oyunu |
spiller n.
|
|
342 |
Sport |
bir turnuvaya elemeleri geçememesine rağmen özel davetiyeyle katılan sporcu/takım |
wildcard n.
|
|
Baseball |
|
343 |
Baseball |
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılmak |
strike out v.
|
|
344 |
Baseball |
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılmak |
ring up v.
|
|
Theatre |
|
345 |
Theatre |
(ağır ilerlemesine rağmen) ilgi uyandıran |
slow-burning adj.
|
|
Abbreviation |
|
346 |
Abbreviation |
vuruş sırası gelmesine rağmen topa vurmadığı için atılma |
s.o. (strike out) n.
|
|
347 |
Abbreviation |
buna rağmen |
non obst. prep.
|
|
Latin |
|
348 |
Latin |
istemesine rağmen istemez görünme |
accismus n.
|
|
349 |
Latin |
buna rağmen |
non obstante prep.
|
|
Archaic |
|
350 |
Archaic |
her şeye rağmen ümitli olmak |
wish v.
|
|
Entomology |
|
351 |
Entomology |
çiçeklere sık dadanmasına rağmen aslında etobur olan, yumuşak uzun gövdeli böcek |
cantharid n.
|
|
Slang |
|
352 |
Slang |
çok çalışmasına rağmen eline fazla para geçmeyen |
battler n.
|
|
353 |
Slang |
herhangi bir hukuk eğitim almamış olmasına rağmen engin hukuk bilgisine sahip olan ve adli konularda arkadaşlarını yönlendiren mahkum |
jailhouse lawyer n.
|
|
354 |
Slang |
pandemiye rağmen maskesiz dolaşan tip |
maskhole n.
|
|
355 |
Slang |
evden gitme çağına gelmiş olmasına rağmen evden gitmeyen çocuklar |
kids in parents' pockets eroding retirement savings (kippers) n.
|
|
356 |
Slang |
herhangi bir hukuk eğitim almamış olmasına rağmen engin hukuk bilgisine sahip olan ve adli konularda arkadaşlarını yönlendiren mahkum |
jailhouse attorney n.
|
|
357 |
Slang |
zorluklarına rağmen gerçeklerle yüzleşmeyi seçme |
red pill n.
|
|
358 |
Slang |
zorluklarına rağmen gerçeklerden haberdar olma tercihi |
red pill n.
|
|
Modern Slang |
|
359 |
Modern Slang |
yaşlanmakta olmasına rağmen gençliğinde sahip olduğu güzelliği korumaya çalışan kadın |
aging beauty n.
|
|
360 |
Modern Slang |
cinsel çekim hissetmesine rağmen karşısındaki kişinin harekete geçmesini/karşılık vermesini istemeyen kimse |
akoisexual n.
|
|
361 |
Modern Slang |
bilgiye erişim olmasına rağmen ısrarla sürdürülen cehalet |
aggressive ignorance n.
|
|
362 |
Modern Slang |
genellikle vegan beslenmesine rağmen bazı hayvansal ürünleri tüketen kimse |
almost vegan n.
|
|