samimi - Turkish English Dictionary

samimi

Meanings of "samimi" in English Turkish Dictionary : 128 result(s)

Turkish English
Common Usage
samimi frank adj.
Prime Minister, I welcome this frank, incisive, active start to our cooperation and the friendly atmosphere too.
Sayın Başbakan, işbirliğimizin bu samimi, isabetli, faal başlangıcını ve dostane atmosferi memnuniyetle karşılıyorum.

More Sentences
samimi candid adj.
I am also a candid friend of Israel.
Ben aynı zamanda İsrail'in samimi bir dostuyum.

More Sentences
samimi intimate adj.
Perhaps you could answer me in these more intimate surroundings this evening.
Belki de bu akşam bu daha samimi ortamda bana cevap verebilirsiniz.

More Sentences
samimi sincere adj.
The analysis of the situation is sincere of course, but I do not believe that it reaches the right conclusions.
Durum analizi elbette samimidir, ancak doğru sonuçlara ulaştığına inanmıyorum.

More Sentences
samimi warm adj.
I just want someone nice and warm like you guys.
Tam da sizin gibi hoş ve samimi birini istiyorum.

More Sentences
General
samimi sincere adj.
As a sincere Europhile, it pains me every time I come across this culture of secrecy.
Samimi bir Avrupa hayranı olarak bu gizlilik kültürüyle her karşılaştığımda üzülüyorum.

More Sentences
samimi warm adj.
Mary doesn't seem very warm.
Mary çok samimi görünmüyor.

More Sentences
samimi cordial adj.
They've been best friends forever, so cordial and nice.
Uzun zamandır onlar birbirlerinin en yakın arkadaşı, çok samimi ve kibarlar.

More Sentences
samimi close adj.
As close friends, we must share our troubles.
Samimi arkadaşlar olarak, sorunlarımızı tartışmalıyız.

More Sentences
samimi friendly adj.
Thank you for your very friendly welcome.
Çok samimi karşılamanız için teşekkür ederiz.

More Sentences
samimi truthful adj.
Are you being truthful?
Samimi misin?

More Sentences
samimi genuine adj.
The manager expressed his thoughts with genuine concern about employee morale.
Müdür, çalışanların moraliyle ilgili düşüncelerini samimi bir endişeyle ifade etti.

More Sentences
samimi heart-to-heart adj.
I'll have to talk to my daughter about things heart-to-heart.
Bir şeyler hakkında kızımla samimi olarak konuşmak zorunda kalacağım.

More Sentences
samimi cosy adj.
It would have been a lot more cosy than this.
Bundan çok daha samimi olabilirdi.

More Sentences
Slang
samimi tight adj.
We live in a fairly tight community.
Oldukça samimi bir topluluk içerisinde yaşıyoruz.

More Sentences
General
samimi chummy adj.
samimi pally adj.
samimi hearty adj.
samimi guileless adj.
samimi bosom adj.
samimi ingenuous adj.
samimi heartfelt adj.
samimi devout adj.
samimi freehearted adj.
samimi companionable adj.
samimi unreserved adj.
samimi unequivocal adj.
samimi earnest adj.
samimi familiar adj.
samimi undesigning adj.
samimi real adj.
samimi outspoken adj.
samimi childlike adj.
samimi near adj.
samimi free adj.
samimi expansive adj.
samimi folksy adj.
samimi cozy adj.
samimi forthright adj.
samimi openhearted adj.
samimi wholehearted adj.
samimi unfeigned adj.
samimi jonnock adj.
samimi amiable adj.
samimi heart-whole adj.
samimi open-hearted adj.
samimi single-hearted adj.
samimi single-eyed adj.
samimi open-armed adj.
samimi single-minded adj.
samimi unceremonious adj.
samimi whole-hearted adj.
samimi intime adj.
samimi cant [scotland/northern england] adj.
samimi agendaless adj.
samimi thick adj.
samimi transparent adj.
samimi approachable adj.
samimi earthy adj.
samimi unequivocable adj.
samimi ungrudging adj.
samimi unguarded adj.
samimi unhesitating adj.
samimi unreserved adj.
samimi unsolemn adj.
samimi unstilted adj.
samimi matey adj.
samimi just-folks adj.
samimi maty adj.
samimi faithed [obsolete] adj.
samimi homey adj.
samimi homish adj.
samimi homy adj.
samimi plain-speaking adj.
samimi grounded adj.
samimi guidwillie [scotland] adj.
samimi rough adj.
samimi rude adj.
samimi implicit adj.
samimi common [dialect] adj.
samimi pack [scotland] adj.
samimi fellowlike adj.
samimi fellowly adj.
samimi intime [obsolete] adj.
samimi plain-spoken adj.
samimi contubernal adj.
samimi contubernyal adj.
samimi fireside adj.
samimi first-name adj.
samimi folkish adj.
samimi folklike adj.
samimi folklike adj.
samimi out-front adj.
samimi outgiving adj.
samimi sib [dialect] adj.
samimi single adj.
samimi foursquare adj.
samimi free-hearted adj.
samimi freely adj.
samimi pressing adj.
samimi smooth adj.
samimi solid adj.
samimi on the square adj.
samimi frankly adv.
samimi on the square adv.
samimi on the level adv.
Colloquial
samimi folksy adj.
samimi hit it off adj.
samimi palsy adj.
samimi in there expr.
samimi on the up and up [us] expr.
Idioms
samimi sweetness and light n.
samimi hale-fellow-well-met adj.
samimi hail-fellow-well-met adj.
samimi (as) thick as thieves adj.
samimi up front adv.
samimi all sweetness and light expr.
samimi just folks expr.
Art
samimi chief [scotland] adj.
Archaic
samimi calid adj.
samimi hobanob adj.
samimi infelt adj.
samimi particular adj.
samimi strict adj.
Slang
samimi next adj.
samimi chummy adj.
samimi haimish adj.
samimi heimish adj.

Meanings of "samimi" with other terms in English Turkish Dictionary : 227 result(s)

Turkish English
General
samimi arkadaş intimate n.
We're intimate friends.
Biz samimi arkadaşlarız.

More Sentences
samimi dostluk sincere friendship n.
The worst solitude is to be destitute of sincere friendship.
En kötü yalnızlık, samimi dostluktan yoksun olmaktır.

More Sentences
samimi olmak be sincere v.
We lay emphasis on the importance of being sincere.
Biz samimi olmanın önemini vurgularız.

More Sentences
samimi olmayan insincere adj.
Tom told me that he thought Mary was insincere.
Tom, Mary'nin samimi olmadığını düşündüğünü söyledi.

More Sentences
samimi bir şekilde warmly adv.
Tom smiled warmly.
Tom samimi bir şekilde gülümsedi.

More Sentences
Colloquial
ile samimi intimate with adj.
Tom was intimate with Mary.
Tom, Mary ile samimiydi.

More Sentences
General
samimi dost hail fellow n.
küçük samimi ortamlı ve yiyecek servisi yapan kuruluş café n.
samimi arkadaş familiar n.
samimi dost bosom friend n.
iyi/samimi karşılama welcoming n.
samimi anlatım close up n.
samimi ilişki cordial relation n.
acemice veya samimi olmayan kompliman left-handed compliment n.
sağlam ve samimi inanç conviction n.
samimi arkadaşlık warm friendship n.
samimi ilişkiler intimate relations n.
samimi görüntüler intimate scenes n.
samimi bir konuşma a candid speech n.
samimi anlar candid moments n.
aşırı samimi kimse backslapper n.
samimi umut sincere hope n.
samimi selamlama sincere greeting n.
samimi selamlaşma sincere greeting n.
samimi ilişki warm relationship n.
samimi bir gülümseme a warm smile n.
samimi bir ortam a warm environment n.
samimi bir ortam a warm atmosphere n.
samimi sohbet fireside chat n.
samimi duygular cordial feelings n.
samimi karşılama red carpet n.
içten/samimi ifadeler sincere statements n.
samimi olmama uncandidness n.
samimi olmayan uncongeniality n.
samimi olma unfeignedness n.
karşılaşınca öpüşülecek kadar samimi olunan uzak akraba kissing cousin n.
samimi olma making-up n.
samimi ilişki habitude [obsolete] n.
genellikle anekdotlara dayanan veya samimi bir dille yazılmış, odağına yazarın şahsen tanıdığı kişileri ve tanık olduğu olay veya dönemleri alan otobiyografik yazı memoir n.
(samimi dilde) hugh hughie n.
grup üyelerine samimi ve gayriresmi olarak tanışma fırsatı vermek için bir partide yapılan oyun, gösteri veya dans mixer n.
sözde verilen fakat samimi olmayan paye mouth honor n.
fikir veya merakların samimi ve coşkulu ifadesi descant n.
aşırı samimi olma overforwardness n.
derin anlayış içeren samimi ilişki communion n.
samimi çaba goodwill n.
samimi ve kısa biyografi close-up n.
samimi ilişki internection [obsolete] n.
samimi dindarlık sanctimony [obsolete] n.
samimi söylem converse n.
samimi arkadaş fly [obsolete] n.
samimi rica prayer n.
(samimi dilde veya kısaca) martha mattie n.
(samimi dilde veya kısaca) matilda mattie n.
samimi beyan protest n.
fazla samimi davranmak (bir kadına) make free with v.
ile samimi olmak be intimate with v.
samimi olmayan iltifatlarda bulunmak flatter v.
samimi olmak be very close with v.
fazla samimi olmamak keep somebody at a distance v.
samimi davranmak let down one's hair v.
biriyle samimi olmamak için ona çok mesafeli davranmak keep someone at arm's length v.
samimi olmak be on familiar terms with somebody v.
samimi olmak hobnob v.
birinin samimi olmasına izin vermemek keep someone at arm's length v.
samimi olmak level with somebody v.
samimi olarak görüntülenmek be photographed intimately v.
samimi ilişkide bulunmak be in intimate relationship with v.
birini sıcak ve samimi biçimde karşılamak give someone a warm welcome v.
samimi olarak inanmak have a good faith belief v.
samimi konuşmak speak fair v.
yabancı birine çıkar amaçlı aşırı samimi davranmak glad-hand v.
(samimi bir şekilde) öpüşmek deosculate v.
samimi bir şekilde konuşmak hobanob v.
samimi bir şekilde konuşmak hobnob v.
samimi bir şekilde cevaplamak rise (to) v.
samimi olmayan disingenuous adj.
çok samimi inseparable adj.
samimi dost hail fellow well met adj.
iyi/samimi (karşılama) welcoming adj.
samimi (kimse) warm adj.
samimi olmayan uncongenial adj.
son derece samimi lovey-dovey adj.
aşırı samimi overfamiliar adj.
hemen samimi olup duygularını dokunarak vb. dışa vuran yılışık kimse touchy-feely adj.
samimi olmayan acold adj.
samimi ve canayakın friendly and outgoing adj.
özellikle samimi veya yakın ilişkide olan iki kişiye özgü à deux adj.
samimi olmayan casual adj.
uzak (samimi olmayan) nodding adj.
yakın olmayan (samimi olmayan) nodding adj.
samimi olmayan uncandid adj.
samimi olmayan uncordial adj.
samimi olmayan unexpansive adj.
samimi olarak man-to-man adj.
samimi olarak woman-to-woman adj.
samimi bir atmosfere sahip happy adj.
samimi bir yüzü olan open-faced adj.
fazla samimi overforward adj.
fazla samimi overfree adj.
samimi yanıt alınamayan impenetrable adj.
samimi olmayan ingrate [obsolete] adj.
en samimi innermost adj.
açık ve samimi bir şekilde simply adv.
samimi olarak faithfully adv.
samimi bir şekilde cozily adv.
samimi bir şekilde forthrightly adv.
samimi bir şekilde ingenuously adv.
samimi olarak companionably adv.
samimi olarak frankly adv.
samimi bir şekilde folksily adv.
samimi bir biçimde freeheartedly adv.
samimi olarak man to man adv.
samimi ittifakla shoulder to shoulder adv.
en samimi hisleriyle from one's heart adv.
samimi bir şekilde heartfeltly adv.
samimi bir şekilde warmheartedly adv.
samimi olarak in earnest adv.
samimi olarak sincerely adv.
samimi olarak cordially adv.
çok samimi bir şekilde from the bottom of one's heart adv.
çok samimi bir biçimde inseparably adv.
samimi gayretle in earnest adv.
samimi bir şekilde cosily adv.
samimi bir şekilde warm-heartedly adv.
çok samimi on very friendly terms with adv.
samimi bir şekilde neighbourly adv.
samimi bir biçimde unreservedly adv.
samimi olmayan bir şekilde uncandidly adv.
samimi bir şekilde unfeignedly adv.
samimi olmayan bir şekilde unneighborly adv.
samimi olmayan bir şekilde unneighbourly adv.
samimi bir şekilde in a heartfelt way adv.
çok samimi bir biçimde inseparately [obsolete] adv.
samimi bir şekilde plainly adv.
samimi şekilde particularly [obsolete] adv.
Phrasals
samimi/arkadaşça/arkadaşıymış gibi davranmak pally with someone v.
birine samimi davranmak buddy up to someone v.
samimi davranmak cozy up v.
(birine/bir şeye) samimi davranmak cozy up (to someone or something) v.
(birine) karşı samimi olmak level with (one) v.
birine karşı samimi olmak level with someone v.
Phrases
benim samimi fikrime göre imho (in my honest opinion) expr.
samimi olarak with all my heart expr.
Proverb
taklit en samimi yalakalıktır imitation is the sincerest form of flattery
kıskançlık en samimi övgüdür envy is the sincerest form of flattery
Colloquial
biyografi veya anı gibi, samimi detayları veya skandal bilgileri ortaya koyan yayım tell-all n.
samimi fikir a piece of one's mind n.
samimi karşılama red-carpet n.
samimi düşünce a piece of one's mind n.
samimi kimse hobnobber n.
bir kişiden görülecek bir fayda için birine samimi davranmak cozy up to (someone) v.
samimi olmak git along v.
biriyle bir problemi çözmek için samimi bir şekilde konuşmak/tartışmak have it out with someone v.
daha sıcak ve samimi göstermek cozy v.
duygusal olarak açık ve samimi touchy-feely adj.
biriyle samimi close to someone adj.
(biriyle) samimi close with (someone) adj.
eski kafalı ancak eğlenceli yaşlı erkekler için kullanılan samimi bir hitap şekli old codger interj.
kadınlar için kullanılan samimi bir hitap şekli old girl interj.
erkekler için kullanılan samimi bir hitap şekli old man interj.
gerçekten samimi söylüyorum really I mean it expr.
çok samimi bir şekilde ftbomh (from the bottom of my heart) expr.
samimi şekilde hand on heart expr.
Idioms
herkese samimi davranan biri a good word for everybody n.
herkese samimi davranan a kind word for everybody n.
samimi/dostane kişilik affable personality n.
yalandan samimi hale-fellow-well-met n.
samimi karşılama welcoming mat n.
samimi konuşma heart-to-heart talk n.
samimi olmak, açık sözlü ve cesur davranmak not to stand on ceremony v.
samimi olmak be great v.
samimi olmak be of acquaintance v.
kaba veya patavatsız denecek kadar açık/samimi/dürüstçe konuşmak speak as (one) finds v.
(biriyle) takılmak/samimi olmak be down with (something) v.
birisiyle samimi/dostça sohbet etmek have a heart-to-heart talk v.
biriyle samimi ilişkiler içinde olmak have intimate relations with someone v.
biriyle samimi olmak be on first name terms with someone v.
fazla samimi davranmak make free with v.
samimi olmamak keep someone at arm's length v.
samimi davranmak be all sweetness and light v.
yaptıkların ve söylediklerin hakkında samimi yorumlarda bulunacak kişilere yakın olmak play to the cheap seats v.
samimi/içten görüşünü belirtmek speak as you find v.
(birini) samimi şekilde etkilemek get (one) where (one) lives v.
(biriyle) samimi olmak be on friendly terms with (someone) v.
samimi olmak (come) (straight) from the heart v.
samimi olmak have a heart-to-heart v.
ile samimi ilişkiler içinde olmak have intimate relations with v.
(biriyle) samimi ilişkiler içinde olmak have intimate relations with (one) v.
samimi olmak have your heart in the right place v.
(biriyle) samimi olmamak için ona mesafeli davranmak keep (one) at arm's length v.
(birinin) samimi olmasına izin vermemek keep (one) at arm's length v.
(biriyle) samimi olmamak keep (one) at arm's length v.
(biriyle/bir şeyle) fazla samimi olmamak keep (someone or something) at a distance v.
(biriyle/bir şeyle) fazla samimi olmamak keep (someone or something) at arm's length v.
samimi davranmak let down (one's) hair v.
samimi davranmak let hair down v.
samimi konuşmak speak from the heart v.
samimi konuşmak speak from one's heart v.
çok yakın/samimi close as the bark to the tree adj.
çok samimi bir biçimde up close and personal adv.
çok samimi (as) close as stink on shit expr.
çok samimi thick as thieves expr.
samimi şekilde with (one's) hand on (one's) heart expr.
samimi şekilde with your hand on your heart expr.
çok samimi bir şekilde from the bottom of (one's) heart expr.
çok samimi bir şekilde from the depths of (one's) heart expr.
çok samimi bir şekilde from the bottom of heart expr.
çok samimi bir şekilde from the bottom of your heart expr.
Law
samimi ikrar sincere admission n.
samimi ikrar sincere confession n.
samimi pişmanlık contrition n.
samimi ikrarda bulunmak make a sincere confession v.
Tourism
samimi ortamlı restoran coffee shop n.
Literature
samimi olmama uncandour n.
Linguistics
nötr isimlerin samimi ve esprili hallerini oluşturan bir son ek -eroo suf.
History
samimi arkadaş privado [obsolete] n.
Cinema
sinema veya televizyonda samimi gerçekçilik vérité n.
Archaic
samimi konuşmak hobornob v.
samimi (duygu) homefelt adj.
çok samimi praecordial adj.
samimi bir şekilde neighborly adv.
samimi bir şekilde hobanob adv.
Slang
çok samimi close as stink on shit adj.
tanışır tanışmaz samimi olunan arkadaş friend at first sight expr.
samimi olarak on the rilla expr.
British Slang
fazla samimi bum-chum n.