|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
taşımak |
bear v.
|
|
My arms were tired from bearing trays of finger food for the guests all night.
Bütün gece misafirler için tepsi tepsi atıştırmalık taşımaktan kollarım yoruldu.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
taşımak |
transport v.
|
|
We are hoping for a ban on single-hull vessels transporting heavy fuel oils in the Baltic Sea.
Baltık Denizi'nde ağır akaryakıt taşıyan tek cidarlı gemilerin yasaklanmasını umuyoruz.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
taşımak |
carry v.
|
|
The outcome of the Convention will only carry political weight if it is supported by as broad a consensus as possible.
Sözleşmenin sonucu ancak mümkün olduğunca geniş bir mutabakatla desteklenirse siyasi bir ağırlık taşıyacaktır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
taşımak |
haul v.
|
|
I have to haul all these big waves back and forth.
Bütün bu büyük dalgaları ileri geri taşımak zorundayım.
More Sentences
|
General |
|
5 |
General |
taşımak |
wear v.
|
|
An engine that has never misfired and never stopped, and I believe that you can wear that badge with pride.
Hiç teklememiş ve hiç durmamış bir motor ve bu rozeti gururla taşıyabileceğinize inanıyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
taşımak |
run v.
|
|
Instead, they run the risk of becoming his hostages and getting in the way of the work of the inspectors.
Bunun yerine, onun rehineleri olma ve müfettişlerin çalışmalarına engel olma riskini taşıyorlar.
More Sentences
|
7 |
General |
taşımak |
convey v.
|
|
The pipe conveys water from the lake to the factory.
Boru, gölden fabrikaya su taşıyor.
More Sentences
|
8 |
General |
taşımak |
ferry v.
|
|
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
More Sentences
|
9 |
General |
taşımak |
support v.
|
|
The structure isn't strong enough to support that much weight.
Yapı bu kadar ağırlığı taşıyacak kadar güçlü değil.
More Sentences
|
10 |
General |
taşımak |
carry away v.
|
|
The policemen carried away the body.
Polisler, cesedi taşıdılar.
More Sentences
|
11 |
General |
taşımak |
move v.
|
|
It is time we moved the bar up a few notches and looked for new challenges.
Artık çıtayı birkaç kademe yukarı taşımanın ve yeni zorluklar aramanın zamanı geldi.
More Sentences
|
12 |
General |
taşımak |
carry v.
|
|
We carry full responsibility, and we must therefore be aware of the reactions that are heading our way.
Tüm sorumluluğu taşıyoruz ve bu nedenle bize doğru gelen tepkilerin farkında olmalıyız.
More Sentences
|
13 |
General |
taşımak |
transfer v.
|
|
Let us hope that you can transfer this to Europe too.
Umalım ki bunu Avrupa'ya da taşıyabilesiniz.
More Sentences
|
14 |
General |
taşımak |
carry over v.
|
|
The reason why I have not carried over my support to the joint resolution is its enormous limitations.
Desteğimi ortak karar tasarısına taşımamamın nedeni, tasarının muazzam sınırlılıklarıdır.
More Sentences
|
15 |
General |
taşımak |
bring v.
|
|
For me, what is important, indeed fundamental, is to bring this matter into the public arena.
Benim için önemli olan, hatta esas olan, bu meseleyi kamusal alana taşımaktır.
More Sentences
|
Technical |
|
16 |
Technical |
taşımak |
carry v.
|
|
These rugs rightly carry a quality label stating that they have not been manufactured by children.
Bu halılar haklı olarak çocuklar tarafından üretilmediklerini belirten bir kalite etiketi taşımaktadır.
More Sentences
|
17 |
Technical |
taşımak |
transfer v.
|
|
He transferred his office to Osaka.
Ofisini Osaka'ya taşıdı.
More Sentences
|
18 |
Technical |
taşımak |
bear v.
|
|
That is the responsibility that we ourselves bear today.
Bugün bu sorumluluğu biz kendimiz taşıyoruz.
More Sentences
|
19 |
Technical |
taşımak |
transport v.
|
|
This aid helped producers to offset the additional costs of transporting their products to mainland Europe.
Bu yardım, üreticilerin ürünlerini Avrupa anakarasına taşımanın getirdiği ek maliyetleri karşılamalarına yardımcı oldu.
More Sentences
|
Computer |
|
20 |
Computer |
taşımak |
move v.
|
|
The Treaty of Nice has not really moved the EU any further on.
Nice Antlaşması AB'yi gerçekten daha ileriye taşımamıştır.
More Sentences
|
|
General |
|
21 |
General |
taşımak |
remove n.
|
|
22 |
General |
taşımak |
mount v.
|
|
23 |
General |
taşımak |
cart v.
|
|
24 |
General |
taşımak |
tote v.
|
|
25 |
General |
taşımak |
bear away v.
|
|
26 |
General |
taşımak |
stanchion v.
|
|
27 |
General |
taşımak |
sustain v.
|
|
28 |
General |
taşımak |
transport by v.
|
|
29 |
General |
taşımak |
hump v.
|
|
30 |
General |
taşımak |
put across v.
|
|
31 |
General |
taşımak |
pack v.
|
|
32 |
General |
taşımak |
receive v.
|
|
33 |
General |
taşımak |
bring in through v.
|
|
34 |
General |
taşımak |
relocate v.
|
|
35 |
General |
taşımak |
haul v.
|
|
36 |
General |
taşımak |
convey v.
|
|
37 |
General |
taşımak |
coach v.
|
|
38 |
General |
taşımak |
waft v.
|
|
39 |
General |
taşımak |
be vested with v.
|
|
40 |
General |
taşımak |
sport v.
|
|
|
41 |
General |
taşımak |
get v.
|
|
42 |
General |
taşımak |
admove v.
|
|
43 |
General |
taşımak |
rap [obsolete] v.
|
|
44 |
General |
taşımak |
relay v.
|
|
45 |
General |
taşımak |
tew [obsolete] v.
|
|
46 |
General |
taşımak |
demigrate v.
|
|
47 |
General |
taşımak |
deport v.
|
|
48 |
General |
taşımak |
circumfer v.
|
|
49 |
General |
taşımak |
port v.
|
|
50 |
General |
taşımak |
portage v.
|
|
51 |
General |
taşımak |
convoy [obsolete] v.
|
|
52 |
General |
taşımak |
shlep v.
|
|
Phrasals |
|
53 |
Phrasals |
taşımak |
take along v.
|
|
54 |
Phrasals |
taşımak |
haul away v.
|
|
55 |
Phrasals |
taşımak |
bring away v.
|
|
56 |
Phrasals |
taşımak |
get up v.
|
|
57 |
Phrasals |
taşımak |
haul off v.
|
|
58 |
Phrasals |
taşımak |
haul out v.
|
|
59 |
Phrasals |
taşımak |
hold onto v.
|
|
60 |
Phrasals |
taşımak |
bear up v.
|
|
Trade/Economic |
|
61 |
Trade/Economic |
taşımak |
convey v.
|
|
Technical |
|
62 |
Technical |
taşımak |
convey v.
|
|
Construction |
|
63 |
Construction |
taşımak |
handle v.
|
|
Automotive |
|
64 |
Automotive |
taşımak |
haul v.
|
|
Marine Biology |
|
65 |
Marine Biology |
taşımak |
haul v.
|
|
Botanic |
|
66 |
Botanic |
taşımak |
deplant v.
|
|
Archaic |
|
67 |
Archaic |
taşımak |
traject v.
|
|
|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
(ağırlık) taşımak |
hold v.
|
|
The roads in America are designed to hold 80,000 pounds.
Amerika'daki yollar 80,000 ton taşıyacak şekilde tasarlanmıştır.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
anlam taşımak |
make sense v.
|
|
This doesn't make sense to me.
Bu benim için bir anlam taşımıyor.
More Sentences
|
3 |
General |
dışarıya taşımak |
carry out v.
|
|
They carried out several bodies after the explosion.
Onlar patlamadan sonra birkaç cesedi dışarıya taşıdı.
More Sentences
|
4 |
General |
önem taşımak |
matter v.
|
|
An open EU-US dialogue on these matters is critical to the ultimate effectiveness of the Court.
Bu konularda açık bir AB-ABD diyaloğu Mahkeme'nin nihai etkinliği açısından kritik önem taşımaktadır.
More Sentences
|
5 |
General |
kargo taşımak |
carry cargo v.
|
|
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
Buzkıranlar kargo taşımak ve buz kırmak için kullanılır.
More Sentences
|
6 |
General |
yük taşımak |
carry cargo v.
|
|
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
Buzkıranlar yük taşımak ve buzu kırmak için kullanılır.
More Sentences
|
7 |
General |
sorumluluk taşımak |
bear responsibility v.
|
|
Firstly, the Council acknowledges that it bears responsibility for Europol in a general sense.
İlk olarak Konsey, genel anlamda Europol'ün sorumluluğunu taşıdığını kabul etmektedir.
More Sentences
|
8 |
General |
silah taşımak |
carry gun v.
|
|
The government prohibits us from carrying guns without a license.
Hükümet, ruhsatsız silah taşımaktan bizi men ediyor.
More Sentences
|
9 |
General |
yanında taşımak |
carry v.
|
|
Tom always carries his camera with him.
Tom fotoğraf makinesini hep yanında taşır.
More Sentences
|
10 |
General |
adını taşımak |
bear the name v.
|
|
The university bears the name of its founder.
Üniversite kurucusunun adını taşımaktadır.
More Sentences
|
11 |
General |
ağır şeyler taşımak |
carry heavy things v.
|
|
The doctor didn't allow my father to carry heavy things.
Doktor, babamın ağır şeyler taşımasına müsaade etmedi.
More Sentences
|
12 |
General |
(iz vb.) taşımak |
bear v.
|
|
The building still bears marks from the paint gun party.
Bina hâlâ boya tabancası partisinin izlerini taşıyor.
More Sentences
|
13 |
General |
(isim, ad) taşımak |
bear v.
|
|
She bore the same name as her great-grandmother.
Büyük büyükannesiyle aynı adı taşıyordu.
More Sentences
|
|
14 |
General |
başlığını taşımak |
head v.
|
|
The first slide was headed 'Our vision and mission.'
İlk slayt "Vizyonumuz ve misyonumuz" başlığını taşıyordu.
More Sentences
|
15 |
General |
(yukarı) taşımak |
lift v.
|
|
This new technology will lift the market to unimagined heights.
Bu yeni teknoloji, pazarı hayal bile edilemeyecek seviyelere taşıyacaktır.
More Sentences
|
16 |
General |
nitelik taşımak |
serve v.
|
|
The verdict served as a warning to other companies.
Karar diğer şirketler için de bir uyarı niteliği taşıyordu.
More Sentences
|
17 |
General |
(üst seviyeye) taşımak |
take v.
|
|
Smartphones took communication to the next level.
Akıllı telefonlar iletişimi bir üst seviyeye taşıdı.
More Sentences
|
18 |
General |
gururla (bir şeyi taşımak vb) |
with pride adv.
|
|
We promise with pride but we fail to deliver.
Gururla söz veriyoruz ama yerine getiremiyoruz.
More Sentences
|
Common Usage |
|
19 |
Common Usage |
(uçak/kap) (yolcu/su vb) taşımak |
hold v.
|
|
20 |
Common Usage |
taşımak (hava/su) |
waft v.
|
|
21 |
Common Usage |
demiryolu ile taşımak |
railroad v.
|
|
General |
|
22 |
General |
odun taşımak için kullanılan araç |
jinker n.
|
|
23 |
General |
su taşımak üzere tasarlanmış köprü |
aqueduct n.
|
|
24 |
General |
yük taşımak için kullanılan motorlu kamyon |
motortruck n.
|
|
25 |
General |
tabut taşımak için kullanılan tekerlekli sedye |
bier n.
|
|
26 |
General |
yük taşımak üzere tasarlanmış taşıt |
van n.
|
|
27 |
General |
tahta taşımak için kullanılan kutu |
woodbox n.
|
|
28 |
General |
elden ele kovayla su veya toprak taşımak için oluşturulan insan zinciri |
bucket brigade n.
|
|
29 |
General |
omuza takılan bant şeklinde askı (davul vb taşımak için) |
baldric n.
|
|
30 |
General |
havalanlarında, tren istasyonlarında, bavulları taşımak için kullanılan, birbirlerine bağlı açık treyler/palet dizisi |
baggage train n.
|
|
31 |
General |
plastik kasa (sebze vb taşımak için) |
plastic crate n.
|
|
32 |
General |
(genelde tablet/cep telefonu vs taşımak için kullanılan) çok gözlü orta boy çanta |
pocket pouch n.
|
|
33 |
General |
bir eşyayı hareket ettirmek ya da taşımak için kullanılan araç |
caddie n.
|
|
34 |
General |
hasta ya da yaralı taşımak için katıra yerleştirilmiş oturma alanı ya da yatak |
cacolet [french dialect] n.
|
|
35 |
General |
özellikle cornwall'da balık taşımak için kullanılan kulplu tahta sepet |
caul [dialect] n.
|
|
36 |
General |
kül, kömür veya tuz gibi maddeleri taşımak için kullanılan, fazla derin olmayan kutu |
backet [scottish] n.
|
|
37 |
General |
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu |
yakhdan n.
|
|
38 |
General |
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu |
yakhdan n.
|
|
39 |
General |
bıçak ve düdük gibi nesneleri taşımak için saplarına geçirilen ip |
lanyard n.
|
|
40 |
General |
etek ucunda bir şeyler taşımak için katlanabilen ön kısım |
lap n.
|
|
41 |
General |
postaları taşımak için kullanılan taşıt |
mailvan n.
|
|
42 |
General |
at sırtında ringa balığı taşımak için kullanılan hasır sepet ölçüsü |
maise n.
|
|
43 |
General |
genellikle omuz askılı, kişisel eşyaları taşımak için tasarlanmış küçük erkek çantası |
man-bag n.
|
|
44 |
General |
şarap taşımak için kullanılan deriden yapılma bir şişe |
wine skin n.
|
|
45 |
General |
şarap taşımak için kullanılan deriden yapılma bir çanta |
wine skin n.
|
|
46 |
General |
başka bir araziye toprak taşımak için kazılmış yeşil bir tarla sınırı |
windrow [uk] n.
|
|
47 |
General |
süt taşımak için kullanılan vagon |
milk wagon n.
|
|
48 |
General |
süt taşımak için kullanılan araba |
milk wagon n.
|
|
49 |
General |
süt taşımak için kullanılan vagon |
milkwagon n.
|
|
50 |
General |
süt taşımak için kullanılan araba |
milkwagon n.
|
|
51 |
General |
saman taşımak için arabaya eklenen çerçeve |
hayrig n.
|
|
52 |
General |
yük taşımak için başa takılan küçük yastık |
headring n.
|
|
53 |
General |
araç gereçleri taşımak için halkaları veya yuvaları olan kemer |
holster n.
|
|
54 |
General |
yük taşımak için kullanılan omuz boyunduruğu |
hoop n.
|
|
55 |
General |
işçi ve malzeme taşımak için kullanılan küçük araba |
go-devil n.
|
|
56 |
General |
kargo taşımak veya et asmak için kullanılan güçlü kanca |
hock [uk] n.
|
|
57 |
General |
yol eşyası taşımak için kullanılan |
bat n.
|
|
58 |
General |
iki kişinin omuzlarında yük taşımak için kullandığı sopa |
colstaff n.
|
|
59 |
General |
tütün taşımak veya geçici olarak saklamak için kullanılan kutu |
saratoga n.
|
|
60 |
General |
(çubuk veya levhaları taşımak için) demirci maşası kullanan çelik işçisi |
stickman n.
|
|
61 |
General |
güçlükle taşımak |
lug v.
|
|
62 |
General |
izleri taşımak |
have overtones v.
|
|
63 |
General |
yük treni ile taşımak |
freight v.
|
|
64 |
General |
pankart taşımak |
hold a banner v.
|
|
65 |
General |
taşımak (omuzunda vb) |
ride v.
|
|
66 |
General |
taşımak (silah) |
wear v.
|
|
67 |
General |
taşımak (sular) |
wash v.
|
|
68 |
General |
uçakla taşımak |
airlift v.
|
|
69 |
General |
yuvarlayarak taşımak |
trundle v.
|
|
70 |
General |
kızakla taşımak |
sleigh v.
|
|
71 |
General |
karşı sahile taşımak |
ferry v.
|
|
72 |
General |
kol kuvvetiyle taşımak |
manhandle v.
|
|
73 |
General |
payanda ile taşımak |
prop v.
|
|
74 |
General |
kızakla taşımak |
sledge v.
|
|
75 |
General |
borularla taşımak |
bring in through pipes v.
|
|
76 |
General |
helikopter ile uçmak/taşımak |
helicopter v.
|
|
77 |
General |
özellik taşımak |
have the characteristics of v.
|
|
78 |
General |
otobüsle taşımak |
bus v.
|
|
79 |
General |
el arabası ile yük taşımak |
truck v.
|
|
80 |
General |
izleri taşımak |
contain overtones v.
|
|
81 |
General |
ayağıyla içeri taşımak (çamur) |
track v.
|
|
82 |
General |
kızakla taşımak |
sled v.
|
|
83 |
General |
özellik taşımak |
feature v.
|
|
84 |
General |
evini sırtında taşımak |
live out of suitcases v.
|
|
85 |
General |
omuzlarda taşımak |
chair v.
|
|
86 |
General |
hava yoluyla taşımak |
airlift v.
|
|
87 |
General |
ayrıca bir anlam taşımak |
connote v.
|
|
88 |
General |
sırtında taşımak |
hump v.
|
|
89 |
General |
feribotla taşımak |
ferry v.
|
|
90 |
General |
tramvayla taşımak |
tram v.
|
|
91 |
General |
salla taşımak |
raft v.
|
|
92 |
General |
laf taşımak |
be a talebearer v.
|
|
93 |
General |
kanalla su taşımak |
flume v.
|
|
94 |
General |
haber değeri taşımak |
qualify as news v.
|
|
95 |
General |
haber değeri taşımak |
be newsworthy v.
|
|
96 |
General |
boru ile taşımak |
pipe v.
|
|
97 |
General |
çok önem taşımak |
be of capital importance v.
|
|
98 |
General |
havayoluyla taşımak |
transport by airmail v.
|
|
99 |
General |
taşımak (silah) |
pack v.
|
|
100 |
General |
feribotla taşımak |
transport by ferry v.
|
|
101 |
General |
golf oyuncunun sopalarını taşımak |
caddie v.
|
|
102 |
General |
araba ile taşımak |
cart off v.
|
|
103 |
General |
mavna ile taşımak |
barge v.
|
|
104 |
General |
araba ile taşımak |
cart v.
|
|
105 |
General |
pankart taşımak |
hold a placard v.
|
|
106 |
General |
kovayla taşımak |
bucket v.
|
|
107 |
General |
yük kızağıyla taşımak |
sledge v.
|
|
108 |
General |
at arabası ile taşımak |
cart v.
|
|
109 |
General |
üzerinde taşımak |
carry v.
|
|
110 |
General |
biriyle ortak bir özellik taşımak |
have something in common with someone v.
|
|
111 |
General |
kamyon ile yük taşımak |
truck v.
|
|
112 |
General |
var gücüyle taşımak |
manhandle v.
|
|
113 |
General |
paralellik taşımak |
show parallelism with v.
|
|
114 |
General |
haber taşımak |
carry a message v.
|
|
115 |
General |
listede bir numaraya taşımak |
(a single) get (someone) to number one in the chart v.
|
|
116 |
General |
değer taşımak |
carry value v.
|
|
117 |
General |
muska taşımak |
wear an amulet v.
|
|
118 |
General |
anlam taşımak |
bear meaning v.
|
|
119 |
General |
anlam taşımak |
carry meaning v.
|
|
120 |
General |
anlam taşımak |
carry a meaning v.
|
|
121 |
General |
anlamı taşımak |
have the meaning for v.
|
|
122 |
General |
anlam taşımak |
have a meaning v.
|
|
123 |
General |
konteynır ile taşımak |
containerise v.
|
|
124 |
General |
çuvallarda taşımak |
carry something in sack v.
|
|
125 |
General |
konteynır ile taşımak |
containerize v.
|
|
126 |
General |
hastalık taşımak |
carry the disease v.
|
|
127 |
General |
imzasını taşımak |
bear one's signature v.
|
|
128 |
General |
yük taşımak |
carry load v.
|
|
129 |
General |
bir bitkiyi bir saksıdan diğerine taşımak |
repot v.
|
|
130 |
General |
aynı anlamı taşımak |
bear the same meaning v.
|
|
131 |
General |
aynı anlamı taşımak |
have the same meaning v.
|
|
132 |
General |
aynı anlamı taşımak |
carry the same meaning v.
|
|
133 |
General |
sorumluluk taşımak |
shoulder responsibility v.
|
|
134 |
General |
ölüm riski taşımak |
have a risk of death v.
|
|
135 |
General |
tehlike taşımak |
be dangerous v.
|
|
136 |
General |
tehlike taşımak |
be hazardous v.
|
|
137 |
General |
amaç taşımak |
have aim v.
|
|
138 |
General |
öncelik taşımak |
have priority v.
|
|
139 |
General |
fikir taşımak |
have an opinion v.
|
|
140 |
General |
fikir taşımak |
have an idea v.
|
|
141 |
General |
niteliği taşımak |
have the characteristics of v.
|
|
142 |
General |
özelliği taşımak |
have the feature of v.
|
|
143 |
General |
paletlerde taşımak |
palletise v.
|
|
144 |
General |
ağrılığını taşımak |
take one’s weight v.
|
|
145 |
General |
karnında çocuk taşımak |
bear a child v.
|
|
146 |
General |
silah taşımak |
carry a gun v.
|
|
147 |
General |
imza taşımak |
bear signature v.
|
|
148 |
General |
potansiyel taşımak |
have a potential v.
|
|
149 |
General |
bir adım ileriye taşımak |
carry a step forward v.
|
|
150 |
General |
bir adım ileriye taşımak |
carry a step further v.
|
|
151 |
General |
bir adım ileriye taşımak |
take a step further v.
|
|
152 |
General |
bir adım ileriye taşımak |
take a step forward v.
|
|
153 |
General |
izlerini taşımak |
carry the traces of v.
|
|
154 |
General |
başarıya taşımak |
move to success v.
|
|
155 |
General |
başarıya taşımak |
carry to success v.
|
|
156 |
General |
başarıya taşımak |
lead to success v.
|
|
157 |
General |
hayati önem taşımak |
be essential v.
|
|
158 |
General |
hayati önem taşımak |
be of the essence v.
|
|
159 |
General |
hayati önem taşımak |
be crucial v.
|
|
160 |
General |
hayati önem taşımak |
be of vital importance v.
|
|
161 |
General |
hayati önem taşımak |
be all important v.
|
|
162 |
General |
iz taşımak |
bear the stamp of v.
|
|
163 |
General |
zirveye taşımak |
crown v.
|
|
164 |
General |
risk taşımak |
have risk v.
|
|
165 |
General |
risk taşımak |
be risky v.
|
|
166 |
General |
bir koltukta iki karpuz taşımak |
wear more than one hat v.
|
|
167 |
General |
hayati önem taşımak |
be all-important v.
|
|
168 |
General |
bisiklet veya motosiklette ikinci bir kişiyi taşımak |
double-bank v.
|
|
169 |
General |
sırtta taşımak |
hump v.
|
|
170 |
General |
kayıkla taşımak |
boat v.
|
|
171 |
General |
borularla taşımak |
pipe v.
|
|
172 |
General |
ağırlığını taşımak |
sustain v.
|
|
173 |
General |
kamyonla taşımak |
truck haul v.
|
|
174 |
General |
özelliğini taşımak |
have the characteristic of v.
|
|
175 |
General |
benzer özellikler taşımak |
have several characteristics in common v.
|
|
176 |
General |
birçok ortak özellik taşımak |
have several characteristics in common v.
|
|
177 |
General |
benzer özellikleri taşımak |
have several characteristics in common v.
|
|
178 |
General |
birçok benzer özellik taşımak |
have several characteristics in common v.
|
|
179 |
General |
nitelik taşımak |
hold qualification v.
|
|
180 |
General |
nitelik taşımak |
have qualification v.
|
|
181 |
General |
sırtta taşımak |
back carry v.
|
|
182 |
General |
ismini taşımak |
bear the name v.
|
|
183 |
General |
gerekli nitelikleri taşımak |
have the necessary qualifications v.
|
|
184 |
General |
esintiler taşımak |
have a feel v.
|
|
185 |
General |
nitelik taşımak |
bear qualification v.
|
|
186 |
General |
çocuğunu taşımak |
be pregnant with someone's baby v.
|
|
187 |
General |
bebeğini taşımak |
bear one's baby v.
|
|
188 |
General |
bebeğini taşımak |
be pregnant with someone's baby v.
|
|
189 |
General |
çocuğunu taşımak |
bear one's baby v.
|
|
190 |
General |
büyük sorumluluk taşımak |
bear tremendous responsibility v.
|
|
191 |
General |
esas olarak yük taşımak için tasarlanmak |
be designed mainly for the transport of goods v.
|
|
192 |
General |
geleceğe taşımak |
bring to future v.
|
|
193 |
General |
mikrop taşımak |
carry germ v.
|
|
194 |
General |
izlerini taşımak |
bear the traces of v.
|
|
195 |
General |
izi taşımak |
bear the trace v.
|
|
196 |
General |
geleceğe taşımak |
carry into future v.
|
|
197 |
General |
izi taşımak |
bear trace v.
|
|
198 |
General |
izini taşımak |
bear the trace v.
|
|
199 |
General |
izini taşımak |
bear trace v.
|
|
200 |
General |
her türlü mikrobu taşımak |
carry all kinds of germs v.
|
|
201 |
General |
iz taşımak |
bear trace v.
|
|
202 |
General |
daha öte anlam taşımak |
have a further meaning v.
|
|
203 |
General |
daha öte bir anlam taşımak |
have a further meaning v.
|
|
204 |
General |
daha öte bir anlam taşımak |
mean more than (that) v.
|
|
205 |
General |
daha öte anlam taşımak |
have meaning beyond v.
|
|
206 |
General |
daha öte bir anlam taşımak |
have meaning beyond v.
|
|
207 |
General |
daha öte anlam taşımak |
mean more than (that) v.
|
|
208 |
General |
bütünlük taşımak |
have integrity v.
|
|
209 |
General |
telekinezi yoluyla birini veya bir şeyi bir yerden başka bir yere taşımak |
teleport v.
|
|
210 |
General |
virüs taşımak |
carry virus v.
|
|
211 |
General |
ağır yükler taşımak |
carry heavy loads v.
|
|
212 |
General |
uçakta silah taşımak |
carry gun on plane v.
|
|
213 |
General |
cep saati taşımak |
carry a pocket watch v.
|
|
214 |
General |
aşağıya doğru çekmek/taşımak |
haul something down v.
|
|
215 |
General |
el ve ayaklarından tutarak yüzükoyun taşımak |
frogmarch v.
|
|
216 |
General |
geçmişi bugüne taşımak |
bring the past into the present v.
|
|
217 |
General |
geçmişi günümüze taşımak |
bring the past to the present v.
|
|
218 |
General |
geçmişi günümüze taşımak |
bring the past into the present v.
|
|
219 |
General |
dünü bugüne taşımak |
bring the past to the present v.
|
|
220 |
General |
geçmişi bugüne taşımak |
bring the past to the present v.
|
|
221 |
General |
dünü bugüne taşımak |
bring the past into the present v.
|
|
222 |
General |
cenazesinde tabutunu taşımak |
be a pallbearer at one's funeral v.
|
|
223 |
General |
yüklü miktarda nakit para taşımak |
carry a lot of cash v.
|
|
224 |
General |
mesajı halka ulaştırmak/taşımak |
get the message to the public v.
|
|
225 |
General |
malları taşımak için konteynerlere yüklemek |
containerise v.
|
|
226 |
General |
konteyner ile taşımak |
containerize v.
|
|
227 |
General |
konteynerlerle yük taşımak |
containerise v.
|
|
228 |
General |
konteyner ile taşımak |
containerise v.
|
|
229 |
General |
malları taşımak için konteynerlere yüklemek |
containerize v.
|
|
230 |
General |
konteynerlerle yük taşımak |
containerize v.
|
|
231 |
General |
laf taşımak |
bandy about v.
|
|
232 |
General |
paletlerde taşımak |
palletize v.
|
|
233 |
General |
ileri taşımak |
carry onward v.
|
|
234 |
General |
ileri taşımak |
move something forward v.
|
|
235 |
General |
ileri taşımak |
carry one step further v.
|
|
236 |
General |
gereken şartları taşımak |
have the required qualifications v.
|
|
237 |
General |
gereken şartları taşımak |
have the requisite qualifications v.
|
|
238 |
General |
gereken şartları taşımak |
have the necessary qualifications v.
|
|
239 |
General |
aranan şartları taşımak |
possess the requisite qualifications v.
|
|
240 |
General |
gereken şartları taşımak |
possess the requisite qualifications v.
|
|
241 |
General |
aranan şartları taşımak |
have the required qualifications v.
|
|
242 |
General |
aranan şartları taşımak |
have the requisite qualifications v.
|
|
243 |
General |
aranan şartları taşımak |
have the necessary qualifications v.
|
|
244 |
General |
eşya taşımak |
carry/move furniture v.
|
|
245 |
General |
kaygı taşımak |
have anxiety for v.
|
|
246 |
General |
kaygı taşımak |
have worry for v.
|
|
247 |
General |
endişe taşımak |
have worry for v.
|
|
248 |
General |
estetik kaygı taşımak |
have aesthetic concerns v.
|
|
249 |
General |
hafif bir benzerlik taşımak |
bear a slight resemblance v.
|
|
250 |
General |
ev taşımak |
move v.
|
|
251 |
General |
ev taşımak |
move a house v.
|
|
252 |
General |
uçak veya helikopter ile hastaneye taşımak |
medevac v.
|
|
253 |
General |
hastalık taşımak |
carry a disease v.
|
|
254 |
General |
bıçak taşımak |
be armed with a knife v.
|
|
255 |
General |
(mahkemeye) taşımak |
call v.
|
|
256 |
General |
kargoyu/yükü geri taşımak |
backhaul v.
|
|
257 |
General |
kano ile taşımak |
canoe v.
|
|
258 |
General |
(sorumluluk) taşımak |
carry v.
|
|
259 |
General |
çapraz olarak taşımak |
cater [dialect] v.
|
|
260 |
General |
(bir özelliği) baskın olarak üzerinde taşımak |
reek v.
|
|
261 |
General |
iki tekerlekli at arabasında taşımak |
chariot v.
|
|
262 |
General |
araba ile taşımak |
chauffeur v.
|
|
263 |
General |
motorlu bir taşıt ile taşımak |
chauffeur v.
|
|
264 |
General |
evini ve işini başka yere taşımak |
relocate [usa] v.
|
|
265 |
General |
kasaba, şehir veya kent yaşamının özelliklerini taşımak |
townify v.
|
|
266 |
General |
(bir insan veya nesneyi) araba ile taşımak |
trolley v.
|
|
267 |
General |
(bir insan veya nesneyi) araba ile taşımak |
trolly v.
|
|
268 |
General |
yürürken taşımak |
walk v.
|
|
269 |
General |
(bir şeyin) yükünü zor taşımak |
undergroan [obsolete] v.
|
|
270 |
General |
havayolu ile taşımak |
lift v.
|
|
271 |
General |
kamyonetle taşımak |
van v.
|
|
272 |
General |
önem taşımak |
mean v.
|
|
273 |
General |
güçlükle taşımak |
wag [dialect] v.
|
|
274 |
General |
hafif bir esintiyle taşımak |
whiff v.
|
|
275 |
General |
(bir şey) boyunca hızla taşımak |
whirry v.
|
|
276 |
General |
hava yoluyla taşımak |
wing v.
|
|
277 |
General |
ağır bir şeyi taşımak veya çekmek |
lug v.
|
|
278 |
General |
büyü ile taşımak |
wizard v.
|
|
279 |
General |
tekneyle taşımak |
boatlift v.
|
|
280 |
General |
kızakla kütük taşımak |
bob v.
|
|
281 |
General |
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak |
harl v.
|
|
282 |
General |
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak |
harle v.
|
|
283 |
General |
(yağmacı) çekerek taşımak |
harry [dialect] [uk] v.
|
|
284 |
General |
özelliğini taşımak |
have v.
|
|
285 |
General |
(eşyaları) başın üstünde taşımak |
head-load v.
|
|
286 |
General |
laf taşımak |
bring [obsolete] v.
|
|
287 |
General |
haber taşımak |
bring [obsolete] v.
|
|
288 |
General |
(isim) şerefle taşımak |
brook [obsolete] v.
|
|
289 |
General |
kağıt çantada içki taşımak |
brown bag v.
|
|
290 |
General |
(ağır nesneleri) mekanik aletle taşımak |
buck v.
|
|
291 |
General |
kalçayla taşımak |
hip v.
|
|
292 |
General |
(vücudu veya vücut parçasını) belirli pozisyonda taşımak |
hold v.
|
|
293 |
General |
çaba harcayarak taşımak |
horse v.
|
|
294 |
General |
(ağır bir şeyi) büyük güç harcayarak taşımak |
horse v.
|
|
295 |
General |
güçlükle taşımak |
hug [dialect] [uk] v.
|
|
296 |
General |
uygunsuz şekilde taşımak |
misbear [obsolete] v.
|
|
297 |
General |
güçlükle taşımak |
lug v.
|
|
298 |
General |
zorla taşımak |
lug v.
|
|
299 |
General |
doğuma kadar karnında taşımak |
gestate v.
|
|
300 |
General |
kaldırarak başka yere taşımak |
hist [dialect] v.
|
|
301 |
General |
yolda taşımak |
road v.
|
|
302 |
General |
tekerlekli araçta taşımak |
roll v.
|
|
303 |
General |
önem taşımak |
import v.
|
|
304 |
General |
kol altında taşımak |
oxter [scotland] v.
|
|
305 |
General |
(çocuk) taşımak |
infant [obsolete] v.
|
|
306 |
General |
(birlikte) taşımak |
comport v.
|
|
307 |
General |
önem taşımak |
concern [obsolete] v.
|
|
308 |
General |
fazladan yelken taşımak |
drive v.
|
|
309 |
General |
yük arabasıyla taşımak |
dray v.
|
|
310 |
General |
el arabasıyla taşımak |
dray v.
|
|
311 |
General |
yerel ölçekte mal taşımak |
dray v.
|
|
312 |
General |
yürüyerek taşımak |
pack v.
|
|
313 |
General |
hayvan sırtında taşımak |
pack v.
|
|
314 |
General |
omzunda ve sırtında taşımak |
piggyback v.
|
|
315 |
General |
araçla taşımak |
ferry v.
|
|
316 |
General |
çok sayıda yelken taşımak |
spread a large clew v.
|
|
317 |
General |
inanışını taşımak |
feel v.
|
|
318 |
General |
tekneyle karşıdan karşıya taşımak |
ferry v.
|
|
319 |
General |
envanterde önem taşımak |
invoice v.
|
|
320 |
General |
hammal ile taşımak |
porter v.
|
|
321 |
General |
(ulusal bayrağı) resmi bir şekilde taşımak |
post v.
|
|
322 |
General |
kesede taşımak |
pouch v.
|
|
323 |
General |
ortak özellik taşımak |
cofeature v.
|
|
324 |
General |
gizlice taşımak |
convey [obsolete] v.
|
|
325 |
General |
giriş niteliği taşımak |
prelude v.
|
|
326 |
General |
ensesinden tutup taşımak |
scruff v.
|
|
327 |
General |
kürek çekerek taşımak |
scull v.
|
|
328 |
General |
kürek çekerek taşımak |
skull v.
|
|
329 |
General |
(bayrak) taşımak |
show v.
|
|
330 |
General |
iz taşımak |
smack v.
|
|
331 |
General |
(valizi) tangır tungur taşımak |
smash v.
|
|
332 |
General |
(kütükleri) çeke çeke taşımak |
snake v.
|
|
333 |
General |
(kendini) taşımak |
bear v.
|
|
334 |
General |
görünür bir özellik olarak taşımak |
bear v.
|
|
335 |
General |
rolü taşımak |
bear v.
|
|
336 |
General |
geçerlilik taşımak |
bear v.
|
|
337 |
General |
kutuda taşımak |
pix v.
|
|
338 |
General |
posta arabası ile taşımak |
pochay v.
|
|
339 |
General |
kutuda taşımak |
pyx v.
|
|
340 |
General |
semer taşımak için kullanılan |
bat adj.
|
|
341 |
General |
(saklamak, taşımak için) katlanabilen |
foldup adj.
|
|
Phrasals |
|
342 |
Phrasals |
(bir şeyin) özelliklerini taşımak |
smack of v.
|
|
343 |
Phrasals |
ileriye taşımak |
act on v.
|
|
344 |
Phrasals |
ileriye taşımak |
act upon v.
|
|
345 |
Phrasals |
güvenli bölgeye taşımak |
carry through v.
|
|
346 |
Phrasals |
yukarı doğru taşımak |
carry up v.
|
|
347 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry (someone or something) about v.
|
|
348 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry someone or something about v.
|
|
349 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry around v.
|
|
350 |
Phrasals |
hatırasını taşımak |
carry around v.
|
|
351 |
Phrasals |
kucağında/sırtında taşımak |
carry someone around (with oneself) v.
|
|
352 |
Phrasals |
hatırasını taşımak |
carry someone around (with oneself) v.
|
|
353 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry something around (with one) v.
|
|
354 |
Phrasals |
yanında taşımak |
carry (someone or something) about v.
|
|
355 |
Phrasals |
yanında taşımak |
carry someone or something about v.
|
|
356 |
Phrasals |
yanında taşımak |
carry around v.
|
|
357 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry someone around (with oneself) v.
|
|
358 |
Phrasals |
yanında taşımak |
carry something around (with one) v.
|
|
359 |
Phrasals |
arabayla oradan oraya götürmek/taşımak |
ferry (someone) around v.
|
|
360 |
Phrasals |
arabayla oradan oraya götürmek/taşımak |
ferry someone around v.
|
|
361 |
Phrasals |
kucağında taşımak |
carry (someone or something) about v.
|
|
362 |
Phrasals |
kucağında taşımak |
carry someone or something about v.
|
|
363 |
Phrasals |
kucağında taşımak |
carry around v.
|
|
364 |
Phrasals |
oraya buraya taşımak |
carry around v.
|
|
365 |
Phrasals |
her yere taşımak |
carry around v.
|
|
366 |
Phrasals |
(bir şeyi başka bir şeyden) uzağa taşımak |
bring away v.
|
|
367 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak |
convey (something) from (someone or something) v.
|
|
368 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak |
convey (something) from (someone or sth) to (someone or sth) v.
|
|
369 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak |
convey (something) to (someone or something) v.
|
|
370 |
Phrasals |
her yere yanında taşımak |
carry (someone or something) about v.
|
|
371 |
Phrasals |
her yere kucağında taşımak |
carry (someone or something) about v.
|
|
372 |
Phrasals |
her yere yanında taşımak |
carry someone or something about v.
|
|
373 |
Phrasals |
her yere kucağında taşımak |
carry someone or something about v.
|
|
374 |
Phrasals |
her yere yanında taşımak |
carry someone or something around v.
|
|
375 |
Phrasals |
her yere kucağında taşımak |
carry someone or something around v.
|
|
376 |
Phrasals |
her yere yanında taşımak |
carry (someone or something) along with (someone or something) v.
|
|
377 |
Phrasals |
her yere yanında taşımak |
carry around v.
|
|
378 |
Phrasals |
her yere kucağında taşımak |
carry around v.
|
|
379 |
Phrasals |
her yere yanında taşımak |
carry around v.
|
|
380 |
Phrasals |
her yere yanında taşımak |
carry someone around (with oneself) v.
|
|
381 |
Phrasals |
her yere kucağında taşımak |
carry someone around (with oneself) v.
|
|
382 |
Phrasals |
(bir yere) taşımak |
carry in (some place) v.
|
|
383 |
Phrasals |
(bir yere) taşımak |
carry into (some place) v.
|
|
384 |
Phrasals |
(bir yere) taşımak |
carry someone or something into some place v.
|
|
385 |
Phrasals |
(bir yere) taşımak |
carry someone or something in v.
|
|
386 |
Phrasals |
(bir yere kadar) taşımak |
carry (someone or something) over to (some place) v.
|
|
387 |
Phrasals |
manşete, ekranlara taşımak |
catapult someone or something into something v.
|
|
388 |
Phrasals |
oradan oraya taşımak |
carry (someone or something) about v.
|
|
389 |
Phrasals |
oradan oraya taşımak |
carry someone or something about v.
|
|
390 |
Phrasals |
oradan oraya taşımak |
carry someone or something around v.
|
|
391 |
Phrasals |
benzerlik taşımak |
bear a resemblance to v.
|
|
392 |
Phrasals |
birini bir yere taşımak |
carry someone into some place v.
|
|
393 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry something with v.
|
|
394 |
Phrasals |
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak |
haul something from some place (to some place) v.
|
|
395 |
Phrasals |
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak |
drag something from one place to another v.
|
|
396 |
Phrasals |
birini bir yere taşımak |
carry someone in v.
|
|
397 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry something with one v.
|
|
398 |
Phrasals |
boru ile taşımak/iletmek |
pipe something into some place v.
|
|
399 |
Phrasals |
boru ile taşımak/iletmek |
pipe something in v.
|
|
400 |
Phrasals |
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak |
haul something (from some place) to some place v.
|
|
401 |
Phrasals |
çekerek taşımak |
drag off v.
|
|
402 |
Phrasals |
özelliği göze batar/belirgin olmak/taşımak |
ooze with something v.
|
|
403 |
Phrasals |
(bir şeyi) beraberinde/yanında taşımak |
carry something around with one v.
|
|
404 |
Phrasals |
(bir kimseyi/bebek vb) beraberinde taşımak |
carry someone around with oneself v.
|
|
405 |
Phrasals |
yanında taşımak |
carry something with v.
|
|
406 |
Phrasals |
yukarı taşımak |
get up v.
|
|
407 |
Phrasals |
yanında taşımak |
carry something with one v.
|
|
408 |
Phrasals |
(dalgalar) (kazazedeleri/gemiyi vb) karaya taşımak |
cast someone or something up v.
|
|
409 |
Phrasals |
bir şeyi başka bir boyuta getirmek/tırmandırmak/taşımak |
escalate something into something v.
|
|
410 |
Phrasals |
(bir şeyi) taşımak |
dispose of (someone or something) v.
|
|
411 |
Phrasals |
bir şeyi (birinden ya da bir yerden birine ya da bir yere) götürmek/taşımak |
convey something (from someone or something) (to someone or something) v.
|
|
412 |
Phrasals |
bir şeyi başka bir şeyden uzağa taşımak |
bring something away from something v.
|
|
413 |
Phrasals |
birini veya bir şeyi tekerlekli bir araçla taşımak |
wheel someone or something away v.
|
|
414 |
Phrasals |
sınırların ötesine taşımak |
run away with v.
|
|
415 |
Phrasals |
işleri yeni bir yere taşımak |
haul off v.
|
|
416 |
Phrasals |
işleri yeni bir yere taşımak |
haul out v.
|
|
417 |
Phrasals |
dışarı taşımak |
haul out v.
|
|
418 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeye/yere) taşımak |
relocate (someone or something) in (something or some place) v.
|
|
419 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şeye taşımak |
relocate someone or something in something v.
|
|
420 |
Phrasals |
birini/bir şeyi başka bir yere taşımak |
relocate someone or something in something v.
|
|
421 |
Phrasals |
kayıkla (bir şeye/yere) taşımak |
row out to (something or some place) v.
|
|
422 |
Phrasals |
kaçak taşımak |
smuggle in v.
|
|
423 |
Phrasals |
kaçak mal/insan taşımak |
smuggle in v.
|
|
424 |
Phrasals |
sedyede taşımak |
stretch away v.
|
|
425 |
Phrasals |
sedyeyle taşımak |
stretch away v.
|
|
426 |
Phrasals |
sedyeyle (birinden/bir şeyden) uzağa taşımak |
stretch away from (someone or something) v.
|
|
427 |
Phrasals |
karşıya taşımak |
take over v.
|
|
428 |
Phrasals |
karşıdan karşıya taşımak/götürmek |
take over v.
|
|
429 |
Phrasals |
bir yere taşımak |
take over v.
|
|
430 |
Phrasals |
yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) taşımak |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
|
431 |
Phrasals |
yanında taşımak |
take with (one or something) v.
|
|
432 |
Phrasals |
bir anda başarıya taşımak |
vault into (something or some place) v.
|
|
433 |
Phrasals |
birini tekerlekli bir araçla iterek taşımak/götürmek |
wheel around v.
|
|
434 |
Phrasals |
boruyla taşımak |
pipe in v.
|
|
435 |
Phrasals |
yağmur yağdığı için içeri taşımak |
rain in v.
|
|
436 |
Phrasals |
(bir şeyin) içine çekmek/taşımak |
sweep into (something) v.
|
|
437 |
Phrasals |
tekerlekli bir araçla (bir şeye/yere) taşımak |
wheel into (something or some place) v.
|
|
438 |
Phrasals |
oradan oraya taşımak |
pull about v.
|
|
439 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) doğru nakletmek/taşımak |
stretch away to (someone or something) v.
|
|
440 |
Phrasals |
nehirde, denizde taşımak |
ferry across v.
|
|
441 |
Phrasals |
feribotla taşımak |
ferry across v.
|
|
442 |
Phrasals |
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak |
ferry someone or something across something v.
|
|
443 |
Phrasals |
feribotla taşımak |
ferry someone or something across something v.
|
|
444 |
Phrasals |
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak |
ferry someone or something across v.
|
|
445 |
Phrasals |
feribotla taşımak |
ferry someone or something across v.
|
|
446 |
Phrasals |
bir şeyi birine/bir şeye taşımak |
take something back to someone or something v.
|
|
447 |
Phrasals |
kıyıya taşımak |
wash up v.
|
|
448 |
Phrasals |
birini kaldırıp/kucağına alıp taşımak |
pick up v.
|
|
449 |
Phrasals |
birini kucaklayıp kaldırmak/taşımak |
pick up v.
|
|
450 |
Phrasals |
tekerlekli bir araçla taşımak |
wheel off v.
|
|
451 |
Phrasals |
(birini) çabucak (bir yere) taşımak |
whip (one) off to (some place) v.
|
|
452 |
Phrasals |
(birini) çabucak alıp (bir yere) taşımak |
whip (one) off to (some place) v.
|
|
453 |
Phrasals |
oradan oraya taşımak |
pull round v.
|
|
454 |
Phrasals |
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için taşımak |
put (something) up to (someone or something) v.
|
|
455 |
Phrasals |
bir şeyi yanında taşımak |
carry (someone or something) along with (someone or something) v.
|
|
456 |
Phrasals |
bir şeyi yanında taşımak |
carry something along (with someone) v.
|
|
457 |
Phrasals |
bir şeyi sürekli üstünde taşımak |
carry (someone or something) along with (someone or something) v.
|
|
458 |
Phrasals |
bir şeyi sürekli üstünde taşımak |
carry something along (with someone) v.
|
|
459 |
Phrasals |
(bir şeyi) beraberinde taşımak |
carry someone along (with something) v.
|
|
460 |
Phrasals |
bir şeyi yavaşça ve dikkatle taşımak |
ease (someone or something) along v.
|
|
461 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bir yere götürmek/taşımak/nakletmek |
beam someone or something up (to some place) v.
|
|
462 |
Phrasals |
aşağı taşımak |
bear down v.
|
|
463 |
Phrasals |
birini/bir şeyi taşımak |
bear someone or something up v.
|
|
464 |
Phrasals |
(bir şeyin ağırlığını) taşımak |
bear up (under something) v.
|
|
465 |
Phrasals |
(rüzgar) içeri taşımak |
blow in v.
|
|
466 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına taşımak |
bring (someone or something) up against (someone or something) v.
|
|
467 |
Phrasals |
bir şeyi aşağı indirmek/taşımak/getirmek |
bring something down v.
|
|
468 |
Phrasals |
içeri taşımak |
bring in v.
|
|
469 |
Phrasals |
birini/bir şeyi yukarı taşımak |
bring someone or something up v.
|
|
470 |
Phrasals |
birini/bir şeyi uzak bir yerden taşımak |
carry someone or something over from something v.
|
|
471 |
Phrasals |
(bir şeyi) içinde/ruhunda taşımak |
carry (something) with (one) v.
|
|
472 |
Phrasals |
beraberinde taşımak |
carry about v.
|
|
473 |
Phrasals |
yanında taşımak |
carry about v.
|
|
474 |
Phrasals |
kucağında taşımak |
carry about v.
|
|
475 |
Phrasals |
aşağı taşımak |
carry down v.
|
|
476 |
Phrasals |
bir şeyi bir sütundan/kategoriden diğerine taşımak |
carry something forward v.
|
|
477 |
Phrasals |
-e taşımak |
carry onto v.
|
|
478 |
Phrasals |
birini/bir şeyi dışarı taşımak |
carry someone or something out v.
|
|
479 |
Phrasals |
başka bir sayfaya/sütuna taşımak |
carry over v.
|
|
480 |
Phrasals |
-den taşımak |
carry over from v.
|
|
481 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şeyin içinden/arasından taşımak |
carry someone or something through something v.
|
|
482 |
Phrasals |
birini/bir şeyi alıp bir şeyden taşımak |
carry someone or something through something v.
|
|
483 |
Phrasals |
araçla/arabayla taşımak |
cart someone or something off v.
|
|
484 |
Phrasals |
manşete, ekranlara taşımak |
catapult into v.
|
|
485 |
Phrasals |
kova ile taşımak |
bucket (up) v.
|
|
486 |
Phrasals |
kova ile taşımak |
bucket (out) v.
|
|
487 |
Phrasals |
(bir şeyi) taşımak |
convey (something) v.
|
|
488 |
Phrasals |
sürükleyerek içeri getirmek/taşımak |
drag in v.
|
|
489 |
Phrasals |
çekerek içeri getirmek/taşımak |
drag in v.
|
|
490 |
Phrasals |
kalbinde taşımak |
enshrine in heart v.
|
|
491 |
Phrasals |
arabayla oradan oraya götürmek/taşımak |
ferry around v.
|
|
492 |
Phrasals |
içeri bir şey getirmek/taşımak |
fetch something in v.
|
|
493 |
Phrasals |
birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) taşımak |
fly someone or something (into some place) (from some place) v.
|
|
494 |
Phrasals |
birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) taşımak |
fly someone or something in v.
|
|
495 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden) sürüklemek/taşımak |
haul (something) from (something or some place) v.
|
|
496 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yere) sürüklemek/taşımak |
haul (something) to (some place) v.
|
|
497 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) sürüklemek/taşımak |
haul (something) to (some place) from (some place) v.
|
|
498 |
Phrasals |
bir yere sürüklemek/taşımak |
haul to some place v.
|
|
499 |
Phrasals |
(bir konuyu, durumu, meseleyi birine/bir şeye) taşımak |
lay (something) before (someone or something) [old-fashioned] v.
|
|
500 |
Phrasals |
toplayıp taşımak |
pack out v.
|
|