tarafsız - Turkish English Dictionary

tarafsız

Meanings of "tarafsız" in English Turkish Dictionary : 62 result(s)

Turkish English
Common Usage
tarafsız neutral adj.
We deliberately chose to take a broader and more neutral approach.
Bilinçli olarak daha geniş ve daha tarafsız bir yaklaşım benimsemeyi tercih ettik.

More Sentences
tarafsız objective adj.
The anchor tried to give an objective opinion about the uprising.
Sunucu ayaklanma konusunda tarafsız bir görüş bildirmeye çalıştı.

More Sentences
tarafsız impartial adj.
Port State Control cannot operate unless it is independent and impartial.
Liman Devleti Kontrolü bağımsız ve tarafsız olmadığı sürece işleyemez.

More Sentences
tarafsız unbiased adj.
Tom may be unbiased.
Tom tarafsız olabilir.

More Sentences
General
tarafsız disinterested adj.
To any disinterested, objective observer, that comes as no surprise.
Tarafsız ve objektif bir gözlemci için bu hiç de şaşırtıcı değil.

More Sentences
tarafsız dispassionate adj.
The judge approached the case with a dispassionate demeanour.
Yargıç, davaya tarafsız bir tavırla yaklaşıyordu.

More Sentences
tarafsız fair-minded adj.
He's very fair-minded.
O çok tarafsızdır.

More Sentences
tarafsız impartial adj.
Secondly, we must clearly insist on the mission of impartial observers from the European Union.
İkinci olarak Avrupa Birliği'nden tarafsız gözlemcilerin misyonu konusunda açıkça ısrarcı olmalıyız.

More Sentences
tarafsız objective adj.
The Commission's reports and recommendations will continue to be completely objective and impartial.
Komisyon'un raporları ve tavsiyeleri tamamen objektif ve tarafsız olmaya devam edecektir.

More Sentences
Law
tarafsız unbiased adj.
Tom told Mary that he thought John unbiased.
Tom Mary'ye John'un tarafsız düşündüğünü söyledi.

More Sentences
tarafsız impartial adj.
Regulators already practise excellent, impartial cooperation.
Düzenleyiciler halihazırda mükemmel ve tarafsız bir işbirliği uygulamaktadır.

More Sentences
Politics
tarafsız neutral adj.
It must, I repeat, be neutral, fair and impartial.
Tekrar ediyorum, tarafsız, adil ve yansız olmalıdır.

More Sentences
Technical
tarafsız unbiased adj.
You're unbiased.
Sen tarafsızsın.

More Sentences
tarafsız impartial adj.
The Presidency’s position has been totally impartial.
Başkanlığın tutumu tamamen tarafsız olmuştur.

More Sentences
tarafsız objective adj.
When shall we create an authoritative and objective system of public information in the EU?
AB'de yetkili ve tarafsız bir kamu bilgilendirme sistemini ne zaman oluşturacağız?

More Sentences
General
tarafsız equitable adj.
tarafsız unprejudiced adj.
tarafsız nonpartisan adj.
tarafsız nonparty adj.
tarafsız uncolored adj.
tarafsız unbiassed adj.
tarafsız even adj.
tarafsız clinical adj.
tarafsız colorless adj.
tarafsız uncoloured adj.
tarafsız judicial adj.
tarafsız free from bias adj.
tarafsız candid adj.
tarafsız detached adj.
tarafsız noncommittal adj.
tarafsız colourless adj.
tarafsız evenhanded adj.
tarafsız even-handed adj.
tarafsız non-party adj.
tarafsız non-aligned adj.
tarafsız non-partisan adj.
tarafsız non-committal adj.
tarafsız equal adj.
tarafsız adiaphorous adj.
tarafsız nonaligned adj.
tarafsız nonpartizan adj.
tarafsız agnostic adj.
tarafsız agnostical adj.
tarafsız crossbench adj.
tarafsız equal adj.
tarafsız unpartial adj.
tarafsız unprepossessed adj.
tarafsız just adj.
tarafsız open-minded adj.
tarafsız imprejudicate [obsolete] adj.
tarafsız disimpassioned adj.
tarafsız disinterest [obsolete] adj.
tarafsız dispassioned adj.
tarafsız pareve adj.
Colloquial
tarafsız on the fence adj.
Trade/Economic
tarafsız equitable adj.
Law
tarafsız unbiassed adj.
tarafsız disinterested adj.
Politics
tarafsız non-committal adj.
Dyeing
tarafsız inert adj.
Abbreviation
tarafsız neut. adj.
Archaic
tarafsız neuter adj.

Meanings of "tarafsız" with other terms in English Turkish Dictionary : 184 result(s)

Turkish English
General
(tarafsız) arabulucu honest broker n.
We are one of Nepal's most important partners and can therefore bring our full influence to bear as an honest broker.
Nepal'in en önemli ortaklarından biriyiz ve bu nedenle dürüst bir arabulucu olarak tüm etkimizi ortaya koyabiliriz.

More Sentences
tarafsız olmak be neutral v.
Tom tried to be neutral.
Tom tarafsız olmaya çalıştı.

More Sentences
tarafsız kalmak remain neutral v.
And in the face of such a situation, it is impossible to remain neutral.
Ve böyle bir durum karşısında tarafsız kalmak imkansızdır.

More Sentences
Law
adil ve tarafsız fair and impartial adj.
Please be fair and impartial.
Lütfen adil ve tarafsız olun.

More Sentences
Politics
tarafsız ülke neutral country n.
That is especially important for Sweden and other neutral countries.
Bu özellikle İsveç ve diğer tarafsız ülkeler için önemlidir.

More Sentences
tarafsız devlet neutral state n.
The wording might entail neutral states having to supply military capability.
İfade, tarafsız devletlerin askeri kapasite tedarik etmesini gerektirebilir.

More Sentences
General
tarafsız kimse neutral n.
tarafsız karar unbiased judgment n.
tarafsız bölge neutral zone n.
tarafsız bölge zone of neutrality n.
tarafsız ülke neutral n.
belirli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti escrow n.
tarafsız olma detachedness n.
tarafsız olma evenhandedness n.
tarafsız bayrak neutral flag n.
politik açıdan tarafsız fencesitter n.
tarafsız olma neutrality n.
(cepheler arasındaki) tarafsız bölge no man's land n.
tarafsız bakış açısı objective perspective n.
iki uç arasında tarafsız olma durumu fence-sitting n.
dinlere karşı tarafsız olma laicality n.
dinlere karşı tarafsız olma laicity n.
tarafsız hale getirme unbiassing n.
tarafsız soruşturma impartial inquiry n.
tarafsız olmaya çalışan kimse jack-on-both-sides n.
tarafsız kimse jack-on-both-sides n.
tarafsız kimse mugwump n.
tarafsız gözlemci mugwump n.
tarafsız kimse impartialist n.
tarafsız kimse independent n.
tarafsız kimse fencesitter n.
tarafsız kimse fence-sitter n.
tarafsız hale getirme standoff n.
tarafsız kalmak sit on the fence v.
tarafsız kılmak neutralize v.
tarafsız birinin kararına bağlayarak halletmek (meseleyi) arbitrate v.
tarafsız kılmak (hukuk) neutralise v.
tarafsız kılmak (hukuk) neutralize v.
tarafsız davranmak treat neutral v.
tarafsız davranmak act unbiased v.
tarafsız davranmak act impartial v.
tarafsız davranmak act neutral v.
tarafsız davranmak treat unbiased v.
tarafsız davranmak be impartial v.
tarafsız davranmak behave neutral v.
tarafsız davranmak be unbiased v.
tarafsız davranmak treat impartial v.
tarafsız davranmak behave impartial v.
tarafsız davranmak behave unbiased v.
tarafsız olmak stand aside v.
tarafsız kalmak remain impartial v.
tarafsız kalmak stay neutral v.
tarafsız kılmak neutralise v.
tarafsız hale getirmek unbias v.
tarafsız şekilde görmek contemplate v.
tarafsız kimse guarded adj.
tarafsız memlekete ait neutral adj.
tarafsız kalan fence-sitting adj.
özgür ve tarafsız free and fair adj.
tarafsız olmayan unobjective adj.
(tartışma, program) tarafsız balanced adj.
yeterli veya tarafsız dayanağa sahip fair adj.
tarafsız (ifade, açıklama) honest adj.
olaya tarafsız ve hissiz bakan dry adj.
tarafsız olarak evenhandedly adv.
tarafsız biçimde candidly adv.
tarafsız bir şekilde temperately adv.
tarafsız biçimde equitably adv.
Phrases
tarafsız bir şekilde fair-and-square expr.
Idioms
tarafsız kimse fence sitter n.
tarafsız gözlemci fence sitter n.
tarafsız arabulucu an honest broker n.
tarafsız arabulucu an honest broker n.
tarafsız davranmak take no side v.
tarafsız davranmak play switzerland v.
tarafsız kalmak be sitting on the fence v.
tarafsız yaklaşılmak get the benefit of the doubt v.
tarafsız zeminde on neutral ground expr.
tarafsız ortamda on neutral ground expr.
tarafsız bir platformda on neutral ground expr.
tarafsız bölgede on neutral ground expr.
tarafsız zeminde on neutral territory expr.
tarafsız ortamda on neutral territory expr.
tarafsız bir platformda on neutral territory expr.
tarafsız bölgede on neutral territory expr.
Trade/Economic
belli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti escrow n.
farklı gruplara eşit şekilde davranıldığı görüntüsü veren tarafsız uygulamaların, gerçekte bir grubu diğerine karşı kayıran veya diğer gruba nazaran mağdur eden etkiler doğurması ve bu olumsuz etkilerin işletme gerekleri ile açıklanamaması disparate impact n.
işçi-işveren anlaşmazlığında gerçeği araştırmak ve kamuoyuna açıklamalarda bulunmak için tarafsız kişilerden oluşturulan bir grup fact finding board n.
işçi-işveren anlaşmazlıklarını çözümlemekle görevli tarafsız kişi arbitrator n.
ödenen ücretler hakkında çıkan anlaşmazlıkların bir arabulucu veya tarafsız bir grup aracılığıyla çözülmesi wage arbitration n.
tarafsız kişi arbiter n.
tarafsız gemiye savaşta verilen serbest geçiş belgesi navicert n.
tarafsız kritik bölge unbiassed critical region n.
tarafsız gemi neutral ship n.
tarafsız liman neutral port n.
tarafsız vergi neutral tax n.
tarafsız değer objective value n.
yasal açıdan bağlayıcı karar vermek üzere tarafsız kişilerden oluşan bir kurula götürme arbitration n.
gerçek ve tarafsız true and fair adj.
Law
tanışıklık, iş ilişkisi vb. durumlardan dolayı tarafsız olamayacağına hükmedilen jüri üyesinin reddedilmesi challenge to the favor n.
adil ve tarafsız yargılanma hakkına erişim right to access to fair and impartial tribunal n.
bağımsız ve tarafsız mahkeme independent and impartial court/tribunal n.
tarafsız ülke vatandaşı neutral state citizen n.
tarafsız hakim objective judge n.
tarafsız kanıt objective evidence n.
tarafsız yargıç objective judge n.
tarafsız karar unbiased judgement n.
tarafsız delil objective evidence n.
tarafsız bölge neuter zone n.
tarafsız tanık non-party witness n.
savaş durumunda tarafsız ülke toprağını zapt etme hakkı angaria n.
davada tarafsız kişi veya oluşumların taraflardan birine kanuna aykırı olarak yaptığı para yardımı maintenance n.
(medeni hukuk) tarafsız bir yedieminin davaya konu olan mülkü elinde tutup ait olduğuna hükmedilen tarafa iade etmeyi kabul ettiği teminat türü sequestration n.
(savaş zamanında) tarafsız gemilere verilen dokunulmazlık freedom of the seas n.
tarafsız esaslara ve usullere dayanmayan arbitrary adj.
her iki tarafın temsilcilerinden ve genellikle bir veya daha fazla tarafsız üyeden oluşan mixed adj.
Politics
toplumdaki siyasal ve sosyal kurumların dinlere karşı tarafsız ve dini baskı olmadan idare edilmesi laicism n.
tarafsız ülke nonbelligerent n.
tarafsız ülke vatandaşı olan kimse neutral n.
savaş sırasında savaş gemilerinin tarafsız devlet gemilerini kontrol etmesi visit and search n.
savaş sırasında tarafsız bir geminin taraflara verdiği taşıma hizmeti unneutral service n.
savaş durumunda tarafsız ülke toprağını zaptetme hakkı angary n.
tarafsız ülke toprağını zaptetme hakkı angary n.
tarafsız hale getirilmesi neutralisation n.
tarafsız kılma neutralization n.
tarafsız kılma neutralisation n.
tarafsız hale gelme neutralisation n.
tarafsız hale gelme neutralization n.
tarafsız hale getirilmesi neutralization n.
tarafsız bölge neutral zone n.
tarafsız bölge neutral territory n.
tarafsız ülkeler denetleme komisyonu neutral nations supervisory commission (nnsc) n.
tarafsız seçilen idare meclisi non partisan board n.
tarafsız topraklar no man's land n.
tarafsız limana getirilen ürünlerin düşman bir ülkeye getirilebileceği kuramı doctrine of ultimate destination n.
tarafsız ve müttefik olmayan ülkeler neutral and non allied countries n.
tarafsız limana getirilen ürünlerin düşman bir ülkeye getirilebileceği kuramı doctrine of continuous voyage n.
tarafsız ülkelerin savaş halindeki ülkelerin herhangi birisine yasak olan silah ve cephane gibi eşyaları taşıması contraband of war n.
tarafsız devletler impartial states n.
tarafsız yaklaşım impartial attitude n.
tarafsız yaklaşım even-handed approach n.
ingiliz parlamentosunda tarafsız veya bağımsız üyelerin oturduğu sıra crossbench n.
ingiliz parlamentosunda tarafsız üye crossbencher n.
ingiliz parlamentosunda tarafsız üye cross-bencher n.
tarafsız kalma siyaseti indifferentism n.
dinlere karşı tarafsız hale getirmek laicise v.
dinlere karşı tarafsız hale getirmek laicize v.
tarafsız gözlemci neutral observer v.
siyasi olarak tarafsız politically neutral adj.
siyasi açıdan tarafsız politically neutral adj.
tarafsız olmayan unneutral adj.
Institutes
tarafsız doğrulanabilir göstergeler objectively verifiable indicator n.
Media
tarafsız gazetecilik impartial journalism n.
tarafsız gazetecilik objective journalism n.
Technical
tarafsız düzlem neutral plane n.
tarafsız sınıflandırma objective rating n.
tarafsız lif neutral fibre n.
tarafsız sayım çerçevesi unbiased counting frame n.
tarafsız eksen neutral axis n.
Automotive
tarafsız davranım neutral handling n.
tarafsız yön verme neutral steer n.
Marine
tarafsız gemi belgesi sea letter n.
tarafsız bayrağa geçme transfer to a neutral flag n.
tarafsız bayrak neutral flag n.
tarafsız bayrak altında under neutral flag n.
tarafsız bandıra altında under neutral flag n.
savaş zamanı tarafsız ülkelerin ticari gemileri tarafından taşınan ve ait oldukları ulusları gösteren belge sea brief n.
tarafsız gemi belgesi sea brief n.
savaş zamanı tarafsız ülkelerin ticari gemileri tarafından taşınan ve ait oldukları ulusları gösteren belge sea pass n.
tarafsız gemi belgesi sea pass n.
Statistics
tarafsız hata unbiassed error n.
tarafsız tahmin unbiassed estimate n.
Literature
zola'nın romancılığının temelinde yatan tarafsız natüralizm ve determinizm zolaism n.
Religious
tanrının varlığı veya yokluğu konusunda tarafsız olan kimse freethinker n.
Philosophy
tarafsız monizm neutral monism n.
Military
savaş zamanında düşman kargosu taşısa bile zapt edilmesi yasak olan tarafsız ülke gemileri free ships n.
Sport
tarafsız alan ihlali yapmak encroach v.
Football
tarafsız bir saha a neutral venue n.
tarafsız saha neutral ground n.
tarafsız alan ihlali encroachment n.
Boxing
tarafsız köşe neutral corner n.
Archaic
tartışmada tarafsız olan kimse neuter n.
savaşta tarafsız olan ülke, devlet neutrality n.
Star Wars
tarafsız sistemler konseyi council of neutral systems n.