tehlikeli - Turkish English Dictionary

tehlikeli

Meanings of "tehlikeli" in English Turkish Dictionary : 105 result(s)

Turkish English
Common Usage
tehlikeli dangerous adj.
Dangerous nuclear plants in Lithuania, Slovakia and Bulgaria will only close if this is paid for by the EU.
Litvanya, Slovakya ve Bulgaristan'daki tehlikeli nükleer santraller ancak AB tarafından ödenirse kapanacak.

More Sentences
tehlikeli hazardous adj.
This situation is particularly hazardous.
Bu durum özellikle tehlikelidir.

More Sentences
General
tehlikeli dodgy adj.
Those clients may be involved in all sorts of dodgy transactions.
Bu müşteriler her türlü tehlikeli işlemin içinde olabilirler.

More Sentences
tehlikeli danger adj.
That is a danger zone; don't go there.
Orası tehlikeli bir bölge; oraya gitmeyin.

More Sentences
tehlikeli treacherous adj.
When we were first starting, this was a treacherous path.
İlk başladığımızda, bu tehlikeli bir yoldu.

More Sentences
tehlikeli dangerous adj.
By acting in this way, they are only creating unnecessary resistance and dangerous tensions.
Bu şekilde hareket ederek sadece gereksiz direnç ve tehlikeli gerilimler yaratıyorlar.

More Sentences
tehlikeli hazardous adj.
According to the Commission's own figures, more than 4 000 ships are classed as hazardous.
Komisyon'un kendi rakamlarına göre, 4 000'den fazla gemi tehlikeli olarak sınıflandırılmıştır.

More Sentences
tehlikeli unsafe adj.
When it comes to transporting oil, we are giving old, unsafe, and dangerous ships no more chances.
Petrol taşımacılığı söz konusu olduğunda eski, güvensiz ve tehlikeli gemilere daha fazla şans tanımıyoruz.

More Sentences
tehlikeli perilous adj.
They too do not watch with a light heart as members of the population embark on such perilous missions.
Onlar da halkın böylesine tehlikeli görevlere atılmasını gönül rahatlığıyla izlemiyor.

More Sentences
tehlikeli risky adj.
Would you like to take part in this risky experiment?
Bu tehlikeli deneye katılmak ister misiniz?

More Sentences
tehlikeli precarious adj.
Their situation is, of course, incredibly precarious.
İçinde bulundukları durum elbette son derece tehlikeli.

More Sentences
tehlikeli hostile adj.
Venus has a hostile environment.
Venüs tehlikeli çevre koşullarına sahip.

More Sentences
Trade/Economic
tehlikeli precarious adj.
Therefore the legally precarious situation continues to exist.
Dolayısıyla yasal açıdan tehlikeli durum devam ediyor.

More Sentences
Technical
tehlikeli precarious adj.
The situation in the health sector is no less precarious.
Sağlık sektöründeki durum da daha az tehlikeli değil.

More Sentences
tehlikeli dangerous adj.
Increasing amounts of increasingly dangerous drugs are being produced with new molecules and new substances.
Yeni moleküller ve yeni maddelerle giderek daha tehlikeli hale gelen uyuşturucular üretilmektedir.

More Sentences
tehlikeli hazardous adj.
Sadly, he drowned on one of those hazardous journeys.
Ne yazık ki bu tehlikeli yolculuklardan birinde boğuldu.

More Sentences
Automotive
tehlikeli hazardous adj.
It is not the task of the consumers to demonstrate that the product is hazardous.
Ürünün tehlikeli olduğunu kanıtlamak tüketicilerin görevi değildir.

More Sentences
General
tehlikeli forbidding adj.
tehlikeli jeopardous adj.
tehlikeli serious adj.
tehlikeli vicious adj.
tehlikeli daring adj.
tehlikeli pernicious adj.
tehlikeli compromised adj.
tehlikeli parlous adj.
tehlikeli pestilential adj.
tehlikeli mean adj.
tehlikeli speculative adj.
tehlikeli desperate adj.
tehlikeli adventurous adj.
tehlikeli acrid adj.
tehlikeli venturesome adj.
tehlikeli murderous adj.
tehlikeli grave adj.
tehlikeli pestilent adj.
tehlikeli breakneck adj.
tehlikeli wicked adj.
tehlikeli insecure adj.
tehlikeli wildcat adj.
tehlikeli endangering adj.
tehlikeli touch-and-go adj.
tehlikeli fatal adj.
tehlikeli noxious adj.
tehlikeli ugly adj.
tehlikeli adventuristic adj.
tehlikeli adventuresome adj.
tehlikeli chanceful [obsolete] adj.
tehlikeli aukward adj.
tehlikeli gnarly adj.
tehlikeli awkward adj.
tehlikeli volatile adj.
tehlikeli viced [obsolete] adj.
tehlikeli queasy adj.
tehlikeli hazardable adj.
tehlikeli heroic adj.
tehlikeli heroical adj.
tehlikeli obnoxious [obsolete] adj.
tehlikeli dangerful [obsolete] adj.
tehlikeli degrading adj.
tehlikeli riskful adj.
tehlikeli discriminous [obsolete] adj.
tehlikeli disserviceable adj.
tehlikeli infestuous [obsolete] adj.
tehlikeli fearful adj.
tehlikeli orgulous adj.
tehlikeli periculous adj.
tehlikeli plightful adj.
tehlikeli predatory [obsolete] adj.
tehlikeli prejudicious adj.
tehlikeli scathful adj.
tehlikeli scathly adj.
tehlikeli serpentlike adj.
tehlikeli shrewd adj.
tehlikeli foul adj.
tehlikeli foul adj.
tehlikeli sleightful adj.
tehlikeli sleighty [obsolete] adj.
tehlikeli suburb [obsolete] adj.
tehlikeli suburban [obsolete] adj.
tehlikeli suicidal adj.
tehlikeli suicide adj.
tehlikeli nasty adj.
Colloquial
tehlikeli hairy adj.
tehlikeli unchancy [scottish] adj.
tehlikeli narly adj.
tehlikeli hot adj.
tehlikeli a bit dicey adv.
tehlikeli a bit dodgy adv.
Idioms
tehlikeli white-knuckle adj.
tehlikeli a bit dicey adv.
tehlikeli a bit dodgy adv.
tehlikeli go hard for expr.
tehlikeli go hard with expr.
Trade/Economic
tehlikeli risky adj.
Technical
tehlikeli unsafe adj.
tehlikeli noxious adj.
tehlikeli risky adj.
tehlikeli virulent adj.
Construction
tehlikeli critical adj.
Environment
tehlikeli mephitical adj.
Archaic
tehlikeli vitious adj.
tehlikeli doubtful adj.
Slang
tehlikeli hairy adj.
tehlikeli moody adj.
British Slang
tehlikeli dicey adj.

Meanings of "tehlikeli" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
tehlikeli müstahzarlar dangerous preparations n.
Indeed, detergents are not dangerous in the sense of the Dangerous Preparations Directive.
Aslında deterjanlar Tehlikeli Müstahzarlar Direktifi anlamında tehlikeli değildir.

More Sentences
tehlikeli mallar dangerous goods n.
Very large quantities of dangerous goods are transported around the EU, both on roads and railways and by sea.
Çok büyük miktarlarda tehlikeli mal AB çapında hem karayolu ve demiryolu hem de deniz yoluyla taşınmaktadır.

More Sentences
tehlikeli maddeler dangerous substances n.
The second point, which was given less of a chance, relates to dangerous substances.
Daha az şans verilen ikinci nokta ise tehlikeli maddelerle ilgilidir.

More Sentences
tehlikeli maddeler hazardous substances n.
Moreover, hazardous substances evaporate or leak when electronic waste is dumped.
Ayrıca, elektronik atıklar çöpe atıldığında tehlikeli maddeler buharlaşır veya sızar.

More Sentences
tehlikeli atıklar hazardous wastes n.
Written consent for shipments of hazardous waste must be applied.
Tehlikeli atık sevkiyatları için yazılı izin uygulanmalıdır.

More Sentences
tehlikeli yer dangerous place n.
This is one of the most dangerous places in Europe for traffic at sea.
Burası deniz trafiği açısından Avrupa'nın en tehlikeli yerlerinden biridir.

More Sentences
tehlikeli koşullar dangerous conditions n.
The miners work in dangerous conditions.
Madenciler tehlikeli koşullarda çalışırlar.

More Sentences
tehlikeli sporlar extreme sports n.
Tom likes extreme sports.
Tom tehlikeli sporları sever.

More Sentences
tehlikeli durum dangerous situation n.
We've been in dangerous situations before.
Biz daha önce tehlikeli durumlarda bulunduk.

More Sentences
(kısaca) tehlikeli madde hazmat n.
The hazmat team arrived to handle the spill.
Tehlikeli madde ekibi, sızıntıya müdahale etmek amacıyla geldi.

More Sentences
tehlikeli olmak become dangerous v.
The world has become dangerous.
Dünya tehlikeli oldu.

More Sentences
tehlikeli olmak be dangerous v.
It's going to be dangerous.
Bu tehlikeli olacak.

More Sentences
tehlikeli bir şekilde dangerously adv.
At the same time, the tension between Israel and Syria is again rising dangerously.
Aynı zamanda İsrail ve Suriye arasındaki gerginlik yeniden tehlikeli bir şekilde yükseliyor.

More Sentences
tehlikeli bir biçimde dangerously adv.
Our plane was dangerously approaching the Turkish Airlines airliner.
Uçağımız tehlikeli bir biçimde Türk Hava Yolları uçağına yaklaşıyordu.

More Sentences
Idioms
tehlikeli yaşamak live dangerously v.
Do you enjoy living dangerously?
Tehlikeli yaşamaktan hoşlanır mısınız?

More Sentences
silahlı ve tehlikeli armed and dangerous adj.
The escaped prisoners are considered armed and dangerous.
Kaçan mahkumların silahlı ve tehlikeli olduğu düşünülüyor.

More Sentences
Trade/Economic
tehlikeli şeyler dangerous things n.
The most dangerous thing Tom ever tried to do was bungee jumping.
Tom'un yapmayı denediği en tehlikeli şey bungee jumping idi.

More Sentences
Insurance
tehlikeli mallar dangerous goods n.
We are creating maritime corridors for dangerous goods, as France and Spain have already proposed.
Fransa ve İspanya'nın halihazırda önerdiği gibi, tehlikeli mallar için deniz koridorları oluşturuyoruz.

More Sentences
Medical
tehlikeli maddeler hazardous substances n.
In my view, it does not, however, extend to include, for example, hazardous substances produced in mining.
Ancak benim görüşüme göre, örneğin madencilikte üretilen tehlikeli maddeleri kapsayacak şekilde genişletilmemiştir.

More Sentences
Chemistry
tehlikeli kimyasal hazardous chemical n.
Issues such as climate change, hazardous chemicals and biodiversity affect us all.
İklim değişikliği, tehlikeli kimyasallar ve biyoçeşitlilik gibi konular hepimizi etkilemektedir.

More Sentences
Marine Biology
tehlikeli maddeler hazardous substances n.
They have very little in the way of PCBs and other hazardous substances.
Baskılı devre kartları ve diğer tehlikeli maddeler konusunda çok az şey var.

More Sentences
Environment
tehlikeli kimyasal hazardous chemical n.
This plastic garbage bag is free of hazardous chemicals.
Bu plastik çöp torbasında tehlikeli kimyasallar yok.

More Sentences
General
tehlikeli teşebbüs dangerous undertaking n.
tehlikeli iş stunt n.
tehlikeli gerilim dangerous voltage n.
tehlikeli girişim venture n.
teması tehlikeli hayvan dangerous contact animal n.
tehlikeli suçlu desperate criminal n.
tehlikeli atıklar hazardous substances n.
tehlikeli atık yönetimi endüstrisi hazardous waste management industry n.
tehlikeli olan insecureness n.
tehlikeli girişim leap in the dark n.
tehlikeli iş adventure n.
tehlikeli atık alanları hazardous waste sites n.
tehlikeli madde hazardous material n.
tehlikeli atmosfer miasma n.
tehlikeli hal precariousness n.
tehlikeli maddelerin muhafazası dangerous material management n.
tehlikeli bölge hazardous area n.
tehlikeli vuruş nasty blow n.
tehlikeli durum desperate straits n.
karayolu ile tehlikeli atık taşıyan araçların belgelendirilmesi certification of vehicles carrying dangerous wastes via highways n.
çok tehlikeli bölge no man's land n.
tehlikeli bir durum distress n.
tehlikeli madde hazmat n.
çekici ancak tehlikeli şey enticement n.
tehlikeli iş venture n.
zor ve tehlikeli bir durumda desteksiz olma out on a limb n.
tehlikeli bölge danger zone n.
tehlikeli viraj dangerous curve n.
tehlikeli viraj dangerous bend n.
tehlikeli bir gelişmenin başlangıcı thin edge of the wedge n.
tehlikeli su dangerous water n.
sağlık için tehlikeli health-endangering n.
tehlikeli gereç hazardous material n.
tehlikeli madde hazardous substance n.
tehlikeli durum state of distress n.
(tehlikeli sahnelerde oynayan) dublör stunt man n.
(tehlikeli sahnelerde oynayan) dublör stunt woman n.
tehlikeli oyun dangerous game n.
tehlikeli kadın dangerous woman n.
tehlikeli durum/vaziyet insecure situation n.
tehlikeli koşullar hazardous conditions n.
tehlikeli eğim dangerous slope n.
tehlikeli ikili dangerous duo n.
tehlikeli durum ragged edge n.
tehlikeli deneyim adventure n.
tehlikeli olma noisomeness n.
tehlikeli madde tinder n.
tehlikeli yer tinderbox n.
çocuklara cazip gelen tehlikeli oyuncak attractive nuisance n.
bir ucu birine/bir şeye, diğer ucu da yükselebilen ve alçak uçan bir hava aracının yakalayıp havalandırdığı büyük bir balona bağlı kablo (askeri veya gizli servislerin kişileri tehlikeli durumlardan kurtarmak için kullandığı bir yöntem) skyhook n.
tehlikeli şey enemy n.
tehlikeli olma unsafeness n.
tehlikeli olma unsafety n.
tehlikeli kimse vermin n.
çok tehlikeli olma malignity n.
tehlikeli bölge black spot n.
çok tehlikeli şey wilderness n.
tehlikeli durum hazardize [obsolete] n.
güçlü rüzgarlar nedeniyle çok şiddetli ve tehlikeli hale gelmiş deniz high sea n.
tehlikeli girişim highflier n.
tehlikeli girişim high-flier n.
tehlikeli girişim highflyer n.
tehlikeli girişim high-flyer n.
özellikle istenmeyen veya tehlikeli bir ortamdan kaçma amacıyla yapılan yolculuk hijra n.
özellikle istenmeyen veya tehlikeli bir ortamdan kaçma amacıyla yapılan yolculuk hijrah n.
tehlikeli yer hole n.
tehlikeli iş yapma moonraking n.
tehlikeli düşman mortal foe n.
tehlikeli muhit mouth [obsolete] n.
zorlu veya tehlikeli rakip gentleman n.
tehlikeli durum danger n.
tehlikeli hareketler yapan akrobat daredevil n.
tehlikeli şey deletery [obsolete] n.
kötü veya tehlikeli olarak addedilen düşmanların listesi demonology n.
çok tehlikeli şey murder n.
tehlikeli olma riskiness n.
tehlikeli silah dangerous weapon n.
seksi ama tehlikeli kadın femme fatale n.
tehlikeli durum insecurity n.
tehlikeli durum pend [dialect] [uk] n.
son derece tehlikeli bir görevi olan asker perdu [obsolete] n.
son derece tehlikeli görevi olan asker perdue [obsolete] n.
zor veya tehlikeli duruma düşme plunge n.
tehlikeli durum precipe [obsolete] n.
tehlikeli durum precipice n.
tehlikeli durumları kendi kendine tespit etme self-policing n.
tehlikeli durum crunch n.
tehlikeli atığı toprağa gömme solidification n.
tehlikeli bilgi information hazard n.
tehlikeli bilgi infohazard n.
bile bile çok tehlikeli bir işe girişmek knowingly undertake a risky business v.
tehlikeli işi üzerine almak bell the cat v.
tehlikeli görülen bir kimseyi belirli yerde oturtmak intern v.
başkalarını etkilemek için tehlikeli hareketler yapmak hotdog v.
tehlikeli bir durum ortaya çıkarmak pose a danger v.
tehlikeli bir durum ortaya çıkarmak pose a risk v.
tehlikeli bir durum ortaya çıkarmak pose a threat v.
tehlikeli bir durumdan kurtulmak breathe again v.
kendine fazla güvenip tehlikeli bir işe kalkışmak be riding for a fall v.
tehlikeli bir şekilde dengelemek juggle v.
tehlikeli bir forma dönüşmek metastasize v.
tehlikeli bir forma dönüşmek metastasise v.
tehlikeli hale getirmek disinsure v.
(zehirli veya tehlikeli madde ile) zehirlemek infect v.
(zehirli veya tehlikeli madde ile) bozmak infect v.
tehlikeli sularda yüzmek fish in troubled waters v.
tehlikeli duruma sokmak scupper v.
son derece tehlikeli breakneck adj.
çok tehlikeli perilous adj.
çok tehlikeli virulent adj.
çok tehlikeli dodgy adj.
tehlikeli iş touch and go adj.
tehlikeli ve bağımlılık yapan (madde) hard adj.
tehlikeli olmayan nonhazardous adj.
tehlikeli bir noktada olmayan noncritical adj.
patlama tehlikeli explosion-hazardous adj.
tehlikeli yöntemlerle, gizlice ve yasadışı olarak yapılan back-alley adj.
tehlikeli yöntemlerle, gizlice ve yasadışı olarak yapılan backstreet adj.
aşırı tehlikeli ultrahazardous adj.
açıklanması çok tehlikeli olan (bilgi) uncleared adj.
son derece tehlikeli awful adj.
çocuklar için tehlikeli olmayan child-proof adj.
tehlikeli (yer) sketchy adj.
rahatsız edildiğinde tehlikeli derecede güçlü olan holy adj.
zor veya tehlikeli duruma yakalanmış on the hook adj.
tehlikeli veya ölümcül bir şekilde çekici circean adj.
tehlikeli bilgiler veren sinister [obsolete] adj.
tehlikeli fikirler sunan sinister [obsolete] adj.
saçma bir şekilde tehlikeli suicidal adj.
aşırı tehlikeli supervirulent adj.
tehlikeli halde daringly adv.
çok tehlikeli bir şekilde virulently adv.
tehlikeli bir şekilde perilously adv.
tehlikeli bir şekilde murderously adv.
tehlikeli olarak critically adv.
tehlikeli bir şekilde unsafely adv.
tehlikeli şekilde perilously adv.
tehlikeli bir biçimde venturesomely adv.
tehlikeli bir şekilde precariously adv.
tehlikeli bir şekilde menacingly adv.
tehlikeli bir halde acridly adv.
tehlikeli bir şekilde insecurely adv.
tehlikeli bir şekilde hazardously adv.
tehlikeli bir biçimde jeopardously adv.
tehlikeli bir şekilde jeopardously adv.
tehlikeli bir şekilde gravely adv.
Phrasals
(aracı tehlikeli bir koşulda) sürebilmek steer through (something) v.
birine karmaşık, tehlikeli bir durumun içinden çıkabilmesi için yol göstermek steer someone or something through something v.
birine karmaşık, tehlikeli bir durumu halledebilmesi/geçebilmesi için yardım etmek steer someone or something through something v.
araçla bir engelden/tehlikeli bir yerden geçebilmek steer through something v.
birine tehlikeli bir yerden geçerken eşlik etmek see someone across something v.
tehlikeli/tehdit oluşturan (birinden/bir şeyden) kurtarmak rescue from (someone or something) v.
tehlikeli (kimselerle) takılmak swim with (someone) v.
tehlikeli (kimselere) bulaşmak swim with (someone) v.
tehlikeli sularda yüzmek swim with (someone) v.
tehlikeli/zor bir maceraya atılmak go in search of the golden fleece v.
(tehlikeli birinden/bir durumdan) kurtarmak save from (someone or something) v.
tehlikeli bir yerden geçerken eşlik etmek see across v.
Phrases
çok/aşırı riskli/tehlikeli can alıcı önemde as much as (one's) life is worth adv.
Proverb
hiç kimse, aşkta geri çevrilmiş bir kadından daha tehlikeli olamaz hell hath no fury like a woman scorned
bir şeyi hızlı yapmak tehlikeli olabilir it is the pace that kills
hiç kimse, aşkta geri çevrilmiş bir kadından daha tehlikeli olamaz hell has no fury like a woman scorned
Colloquial
tehlikeli iş leap in the dark n.
tehlikeli hamle a leap in the dark n.
uğraşması tehlikeli a hot potato n.
beş en tehlikeli afrika memelisi olan gergedan, fil, bufalo, aslan ve leopara avcıların verdiği isim the big five n.
insanları etkilemek için tehlikeli işler/gösteriler yapan kişi hot dog n.
hava atmak için tehlikeli numaralar yapan kişi hot dog n.
tehlikeli tür the killer kind n.
önemli veya tehlikeli bir girişimin amacı big game n.
tehlikeli kimse public nuisance n.
tehlikeli durum squeaker n.
insanları etkilemek için tehlikeli işler/gösteriler yapmak hot dog v.
hava atmak için tehlikeli numaralar yapmak hot dog v.
tehlikeli düzeyde radyoaktivite içeren hot adj.
tehlikeli oranda yüksek elektriksel potansiyelde olan hot adj.
biraz tehlikeli a bit dicey expr.
(birisi) için tehlikeli bir yer too hot to hold (someone) expr.
senin için tehlikeli bir yer too hot to hold you expr.
tehlikeli bir şey yapmış been and gone and done it expr.
bu kadar erken gitmene izin veremem (tehlikeli bir durumdan kaçmaya çalışan birine yöneltilen alaylı bir ifade) (are) you leaving so soon? expr.
tehlikeli dalga (sörf) eddie would go expr.
tehlikeli noktalar here be dragons expr.
tehlikeli sular here be dragons expr.
Idioms
tehlikeli husus no-man's-land n.
(zararlı veya tehlikeli bir şeyin) ana etkisi the brunt of n.
(zararlı veya tehlikeli bir şeyin) ana gücü the brunt of n.
tehlikeli durum a (ticking) time bomb n.
güvenilmez/tehlikeli kişi fox in the henhouse n.
tehlikeli durum murky waters n.
tehlikeli sular murky waters n.
tehlikeli durum uncharted waters n.
tehlikeli sular uncharted waters n.
çok tehlikeli iş, plan ya da işlem high-wire act n.
çok tehlikeli şey widow maker n.
tehlikeli at widow-maker n.
tehlikeli şey (silah, sert içki) widow-maker n.
tehlikeli biri a nasty piece of work n.
tehlikeli bir bölge a no-go area n.
gidilmesi/girilmesi tehlikeli olan bir bölge a no-go area n.
tehlikeli araç kullanan sürücü a road hog n.
devam ettirmenin bırakmaktan daha güvenli olduğu zor/tehlikeli bir iş/durum a tiger by the tail n.
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) (make) one false move n.
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) (make) a false move n.
istenmeyen/zor/tehlikeli işlerin yaptırıldığı kimseler cannon fodder n.
istenmeyen/zor/tehlikeli işlere koşulan kimseler cannon fodder n.
tehlikeli sular dangerous ground n.
güvenilmez/tehlikeli kişi a fox in the henhouse n.
kendine fazla güvenip tehlikeli bir işe kalkışma riding for a fall n.
tehlikeli yer/durum the lion's mouth n.
her yönüyle tehlikeli bir işe aptal cesaretiyle kalkışmak have a tiger by the tail v.
tehlikeli bir görev yapmak bell the cat v.
tehlikeli bir durumla karşılaşmak bite the biscuit v.
(bir şey nedeniyle) sağlık için tehlikeli hale gelmek be tainted by (something) v.
tehlikeli/zehirli bir maddeye maruz kalmak be tainted by (something) v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak catch a tiger by the tail v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek catch a tiger by the tail v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe kalkışmak catch a tiger by the tail v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak have a wolf by the ears v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek have a wolf by the ears v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe kalkışmak have a wolf by the ears v.
iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak have a wolf by the ear v.
iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak have the wolf by the ear v.
iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak have a wolf by the ears v.
iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak have the wolf by the ears v.
iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak hold a wolf by the ears v.
zor/tehlikeli bir işe kalkışmak catch a tiger by the tail v.
zor/tehlikeli bir işe bulaşmak catch a tiger by the tail v.
iki seçeneği de zor/tehlikeli olan bir işe girmek catch a tiger by the tail v.
zor/tehlikeli bir işe kalkışmak have a tiger by the tail v.
zor/tehlikeli bir işe bulaşmak have a tiger by the tail v.
iki seçeneği de zor/tehlikeli olan bir işe girmek have a tiger by the tail v.
kendini tehlikeli bir duruma sokmak put one's head in a noose v.
kendini tehlikeli bir duruma sokmak place one's head in a noose v.
kendini tehlikeli bir duruma sokmak stick one's head in a noose v.
tehlikeli yaşamak live on the edge v.
tehlikeli sularda yüzmek sail close to the wind v.
tehlikeli bir durumda bulunmak be on the ropes v.
tehlikeli olmak bad for v.
(tehlikeli bir şeyi) sonuna kadar götürmek go the whole nine yards v.
(soğuk/tehlikeli) bir yeri terk etmek beat a retreat v.
(soğuk/tehlikeli) bir yerden ayrılmak beat a retreat v.
çok tehlikeli ya da riskli bir şey yapmak dance on the razor's edge v.
tehlikeli sularda yüzmek tread/walk a fine line v.
hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak tread/walk a fine line v.
tehlikeli sularda yüzmek tread/walk a thin line v.
hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak tread/walk a thin line v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak be in murky waters v.
tehlikeli sularda yüzmek be in murky waters v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak get into murky waters v.
tehlikeli sularda yüzmek get into murky waters v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak get into uncharted waters v.
tehlikeli sularda yüzmek get into uncharted waters v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak be in uncharted waters v.
tehlikeli sularda yüzmek be in uncharted waters v.
tehlikeli sularda yüzmek sail near the wind v.
tehlikeli/düşmanca bir şeyi yumuşatmak take the teeth out of v.
tehlikeli/düşmanca bir şeyi tehlikesiz hale getirmek take the teeth out of v.
tehlikeli/düşmanca bir şeyi zararsız hale getirmek take the teeth out of v.
tehlikeli sularda yüzmek be (walking) on thin ice v.
tehlikeli bir görev/aktivite olmak be a mug's game [uk] v.
aptalca, tehlikeli bir şey/bir şey yapmak için can atmak be hell-bent on something/on doing something v.
aptalca, tehlikeli bir şey/bir şey yapmak için ölmek be hell-bent on something/on doing something v.
aptalca, tehlikeli bir şey/bir şey yapmak için yanıp tutuşmak be hell-bent on something/on doing something v.
aptalca, tehlikeli bir şeyi/bir şey yapmayı kafasına koymak be hell-bent on something/on doing something v.
tehlikeli sularda yüzmek be playing with fire v.
tehlikeli sularda yüzmek be skating on thin ice v.
tehlikeli olmak be touch-and-go (whether...) v.
(tehlikeli/zor bir durumun) kıyısında dolaşmak teeter on the brink (or edge) v.
(tehlikeli/zor bir durumun) eşiğinde olmak teeter on the brink (or edge) v.
tehlikeli sularda yüzmek fly too close to the sun v.
(biri) için tehlikeli olmak go hard with (someone) v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak have a wolf by the ears v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek have a wolf by the ears v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak have the wolf by the ears v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek have the wolf by the ears v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak have a wolf by the ear v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek have a wolf by the ear v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe atılmak have the wolf by the ear v.
tehlikeli olabilecek/zor bir işe girişmek have the wolf by the ear v.
tehlikeli bir yaşam sürmek live (life) on the edge v.
birinin yapmak istemediği zor/hoş olmayan/tehlikeli bir işi yapmak pull (one's) chestnuts out of the fire v.
birinin yapmak istemediği zor/hoş olmayan/tehlikeli bir görevi üstlenmek pull (one's) chestnuts out of the fire v.
kendini tehlikeli bir duruma sokmak put your head in a noose v.
kendini tehlikeli bir duruma sokmak stick your head in a noose v.
tehlikeli hareketler yapmak run with scissors v.
tehlikeli/kurnaz insanlara bulaşmak swim with sharks v.
tehlikeli insanlarla aşık atmak swim with sharks v.
tehlikeli sularda yüzmek tread/walk a fine line v.
tehlikeli sularda yüzmek tread/walk a thin line v.
tehlikeli görünen shifty-looking adj.
tehlikeli olabilecek kadar yakın too close for comfort adj.
çok tehlikeli baleful as death adj.
tehlikeli sularda yüzen skating on thin ice adj.
(biri/bir şey) için fazla tehlikeli/riskli too hot for (someone or something) adj.
biri için fazla tehlikeli/riskli too hot for somebody adj.
tehlikeli olabilecek kadar yakın too near for comfort expr.
tehlikeli olabilecek kadar … too (something) for comfort expr.
tehlikeli olabilecek kadar yakın/yüksek too close/high for comfort expr.
çok tehlikeli as baleful as death expr.
tehlikeli sularda on dangerous ground expr.
tehlikeli durumda on thin ice expr.
zor/tehlikeli bir durumda in at the deep end expr.
zor/tehlikeli bir durumun içinde in at the deep end expr.
rahatsız edici/tehlikeli derecede yüksek too high for comfort expr.
tehlikeli bir durum yok no horse in this race expr.
tehlikeli sularda near the wind expr.
zor/tehlikeli bir durum atlatmış been to hell and back expr.
hiç kimse, aşkta geri çevrilmiş (birinden) daha tehlikeli olamaz hell has no fury like a (certain type of person) scorned expr.
tehlikeli işlere girişmenin/insanlara bulaşmanın sonu muhtemelen kötü biter it's ill jesting with edged tools expr.
tehlikeli işlere girişme/insanlara bulaşma it's ill jesting with edged tools expr.
tehlikeli bir durumda on the ropes expr.
Speaking
dışarısı tehlikeli it's dangerous out there expr.
ne kadar tehlikeli olursa olsun no matter how dangerous it may be expr.
ne kadar tehlikeli olursa olsun no matter how dangerous it is expr.
ne kadar tehlikeli olursa olsun however dangerous it may be expr.
şüpheliler silahlı ve tehlikeli suspects are armed and dangerous expr.
tehlikeli olabilirim I can be dangerous expr.
Trade/Economic
ağır ve tehlikeli işler heavy and dangerous works n.
iki misli tehlikeli mal double dangerous goods n.
olağanüstü tehlikeli durum state of emergency n.
olağanüstü tehlikeli mal extremely dangerous goods n.
tehlikeli binalar dangerous structures n.
tehlikeli maddeler dangerous goods n.
tehlikeli nokta hükmü peril-point provisions n.
tehlikeli durumlar için ödenen para/tehlike ödemesi hazard pay n.
tehlikeli mal dangerous goods n.
tehlikeli maddeler hazardous goods n.
tehlikeli analiz ve kritik kontrol noktaları hazard analysis & critical control points n.
tehlikeli iş leap in the dark n.
tehlikeli olmayan mallar non- dangerous goods n.
tehlikeli madde hazardous material n.
tehlikeli madde hazardous substance n.
tehlikeli enflasyon runaway inflation n.
tehlikeli durumlar için ödenen para/tehlike ödemesi danger money n.
tehlikeli binalar dangerous premises n.
tehlikeli yapılar dangerous structures n.
tehlikeli ticari işlem dodgy deal n.
Law
amme emniyeti için tehlikeli prejudicial to public security n.
normal şartlarda kendiliğinden tehlikeli olmayıp özel durumlarda tehlike arz eden fiiller a nuisance in fact n.
normal şartlarda kendiliğinden tehlikeli olmayıp özel durumlarda tehlike arz eden fiiller nuisance per accidens n.
tehlikeli silah deadly weapon n.
tehlikeli iş hazardous occupation n.
tehlikeli silah dangerous weapon n.
(amfetamin dahil) ikincil en tehlikeli madde class b drug n.
(kenevir ve temazepam) en az tehlikeli kontrollü madde class c drug n.
en tehlikeli mahkumlara ayrılmış hapishane dispersal prison n.
tehlikeli olduğu düşünülen zanlının dava öncesi ve sırasında hapis tutulması preventive detention n.
(ingiltere'de) çok tehlikeli olarak nitelendirilen mahkumların kaldığı (cezaevi sınıfı) category a adj.
Politics
desteklenmesi veya yorumlanması son derece tehlikeli olduğu kabul edilen konu third rail n.
tehlikeli silah offensive weapon n.
tehlikeli atık hazardous waste n.
tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınması ve bertaraf edilmesinin kontrolüne ilişkin basel sözleşmesi basel convention on the control of transboundary movements of hazardous wastes and their disposal n.
tehlikeli madde ve preparatların ticaretindeki teknik engellerin kaldırılması hakkındaki direktiflerin teknik ilerlemeye uyarlanması komitesi committee on the adaptation to technical progress of the directives for the elimination of technical barriers to trade in dangerous substances and preparations n.
tehlikeli malların taşınması komitesi committee on the transport of dangerous goods n.
tehlikeli maddelerin sınırlandırılması direktifi restriction of hazardous substances directive (rohs) n.
tehlikeli kimyasal ajanlar hazardous chemical agent n.
tehlikeli silah doomsday weapon n.
desteklenmesi veya yorumlanması tehlikeli kabul edilen third-rail adj.
Institutes
tehlikeli mal ve kombine taşımacılık düzenleme genel müdürlüğü directorate general for dangerous goods and combined transport regulation n.
tehlikeli alan yaşam destek kuruluşu halo (hazardous area life-support organisation) abrev.
Insurance
hedef riziko büyük tehlikeli sigorta target risk n.
tehlikeli mallar hazardous goods n.
Technical
ayak ve bacakların tehlikeli bölgelere erişmesine karşı güvenlik mesafeleri safety distances to prevent danger zones being reached by the lower limbs n.
el ve kolların tehlikeli bölgelere erişmesine karşı güvenlik mesafeleri safety distances to prevent danger zones being reached by the upper limbs n.
karayolu ile uluslararası tehlikeli madde taşıma ile ilgili avrupa antlaşması adr n.
makinelerden yayılan tehlikeli maddelerin sağlığa zararlı olma risklerinin azaltılması reduction of risks to health from hazardous substances emitted by machinery n.
mahfaza içerisinde bulunan tehlikeli bölümlere erişime karşı insanların korunması protection of persons against access to hazardous parts inside the enclosures n.
tehlikeli madde hazardous chemical n.
tehlikeli canlı parçalar hazardous-live-parts n.
tehlikeli maddelere karşı koruyucu elbise hazardous materials suit n.
tehlikeli maddelerin nakil ambalajları transport packaging for dangerous goods n.
tehlikeli maddeleri taşıma transport of dangerous goods n.
tehlikeli madde içeren pil ve akümülatörler batteries and accumulators containing dangerous substances n.
tehlikeli atık istasyonu hazardous waste station n.
tehlikeli hız critical speed n.
tehlikeli alanlarda elektrik tesisatı electrical installations in hazardous areas n.
tehlikeli malzemelerin stoklanması ve taşınması storage and transportation of dangerous goods n.
tehlikeli akım çizgisi dangerous flow path n.
tehlikeli olmayan malların ara işlemlerinde kullanılan dökme yük konteynerleri intermediate bulk containers for non-dangerous goods n.
tehlikeli atık hazardous waste n.
tehlikeli yayım hazardous emission n.
tehlikeli değer critical value n.
tehlikeli boyutta sızma seepage of dangerous extent n.
tehlikeli maddelere karşı koruyucu elbise hazmat suit (hazardous materials suit) n.
tehlikeli malzemelerin stoklanması ve nakliyesi storage and transportation of dangerous goods n.
tehlikeli maddelerin taşınması transport of dangerous goods n.
tehlikeli maddeler taşıyan tanklar tanks transporting dangerous substances n.
tehlikeli maddelerin taşınması carriage of dangerous goods n.
tehlikeli arıza değerleri hazardous failure rates n.
hero tehlikeli teçhizat hero unsafe ordnance n.
tehlikeli düzeyde radyoaktivite ile uğraşan hot adj.
aracın yana kaymayacağını veya tehlikeli direnç göstermeyeceğini temin eden (direksiyon yöntemi) positive adj.
Computer
(tehlikeli çevrimiçi içeriği) silmek scrub v.
Telecom
zayıf ancak tehlikeli akım sneak current n.
Electric
elektrik devresinde arıza nedeniyle oluşan anormal ve tehlikeli akım fault current n.
elektrik devresinde arıza nedeniyle oluşan anormal ve tehlikeli akım short-circuit current n.
Construction
tehlikeli yapı işleri hazardous construction operations n.
Automotive
çok tehlikeli madde extremely hazardous substance n.
tehlikeli atık hazardous waste n.
tehlikeli madde hazardous material n.
tehlikeli madde güvenliği ve kazalara müdahale hazardous material security and incident response n.
tehlikeli yaklaşma near miss n.
tehlikeli madde taşıyan taşıtlar vehicles carrying dangerous goods n.
tehlikeli madde taşıyan araçlar vehicles carrying dangerous goods n.
tehlikeli madde taşıma carriage of dangerous goods n.
Transportation
tehlikeli malların karayolu ile uluslararası taşımacılığına ilişkin avrupa anlaşması european agreement concerning the international carriage of dangerous goods by road (adr) n.
Traffic
sağa tehlikeli viraj işareti right hand curve n.
sağa tehlikeli viraj curve to right n.
sağa tehlikeli devamlı virajlar double curve n.
sağa tehlikeli viraj right hand curve n.
sola tehlikeli viraj left hand curve n.
sola tehlikeli viraj işareti left hand curve n.
tehlikeli eğim dangerous slope n.
tehlikeli eğim (iniş) steep hill downwards n.
tehlikeli eğim (çıkış) steep hill upwards n.
tehlikeli madde taşıyan araçlar için mecburi yön direction for vehicles carrying dangerous goods n.
tehlikeli yük dangerous cargo n.
tehlikeli araba kullanmak reckless driving v.
tehlikeli madde taşıyan taşıt giremez no vehicles carrying hazardous cargo expr.
Railway
tehlikeli seyir teli yükselimi dangerous contact wire uplift n.
tehlikeli maddelerin taşınması carriage of dangerous goods n.
Aeronautic
uçuşta yakın tehlikeli geçiş airmiss n.
tehlikeli yaklaşma airmiss n.
arama kurtarma çalışmasının tehlikeli anı distress phase of rescue n.
tehlikeli maddeler dangerous goods n.
tehlikeli yaklaşma near miss n.
tehlikeli bölge danger area n.
tehlikeli saha danger area n.
uçuşta yakın tehlikeli geçiş airprox n.
uçuşta yakın tehlikeli geçiş near miss n.
uluslararası 'tehlikeli durum' sinyali mayday n.
tehlikeli bölge danger-area n.
tehlikeli saha danger-area n.
son derece tehlikeli kabul edilip yalnızca yüksek güvenlikli kargo uçaklarıyla taşınabilen kargo controlled dangerous air cargo n.
Marine
son derece tehlikeli zehirli maddeler acute toxicant n.
tehlikeli liman foul berth n.
tehlikeli mallar uluslararası denizcilik kodu international maritime dangerous goods code n.
tehlikeli yük dangerous cargo n.
tehlikeli malların istif edildiği güverte dangerous deck n.
tehlikeli bir kıyı boyu akıntısı sea puss n.
tehlikeli mallar uluslararası denizcilik kodu imdg code n.
(demirleme yeri) tehlikeli foul adj.
Medical
çok tehlikeli maddeler highly hazardous substances n.
tehlikeli hava kirliliği hazardous air pollution n.
tehlikeli tümör dangerous tumour n.
yaşam alanları deniz suyu ve kabuklu deniz ürünleri olan yüksek ölüm oranına sahip son derece tehlikeli bir bakteri türü vibrio vulnificus n.
risk altında bulunan nüfusun belirlenmesi, tehlikeli maruziyetin tanınması ve değerlendirilmesi, belirli karşı önlemlerin alınması ve sağlık sonuçlarının takibi deployed health surveillance n.
Anatomy
(boyun anatomisinde) tehlikeli boşluk danger space n.
Pathology
çok tehlikeli malignant adj.
Veterinary
atın göğsünde meydana gelen tehlikeli iltihaplı şişlik anticor n.
Chemistry
potansiyel olarak tehlikeli gaz halinde olmayan kimyasallar potentially hazardous non-gaseous chemicals n.
tehlikeli kimyasallar hazardous chemicals n.
tehlikeli kimyasal maddeler hazardous chemicals n.
tehlikeli hazırlık maddelerine ilişkin detaylı bilgi sistemine yönelik detaylı listeleri belirleme ve oluşturma detailed arrangements for the system of specific information relating to dangerous preparations n.
tehdit oluşturabilecek tehlikeli madde imminently hazardous substance n.
vücutta gama hidroksibütirata çevrilen tehlikeli bir kimyasal gbl (gamma butyrolactone) abrev.
Biology
biyolojik tehlikeli atık biological hazardous waste n.
orta veya yüksek dozlarda tehlikeli olabilen maddelerin düşük dozda faydalı etkiler yarattığı doz-yanıt ilişkisi hormesis n.
tehlikeli veya eti yenmeyen hayvanların renklerini taklit eden koruyucu renklere sahip allosematic adj.
Marine Biology
atlantik’in sığ sularında sürü halinde yüzen tehlikeli bir köpekbalığı lemon shark (negaprion brevirostris) n.
tehlikeli ve zararlı maddeler tebliği the dangerous and harmful subtances communication n.
dişi üreme organında ve karaciğerde bulunan güçlü zehir sebebiyle tehlikeli olan lüks bir yiyecek sea squab n.
Astronomy
güneşe yaklaşan tehlikeli bir asteroid phaethon n.
tehlikeli olabilecek cisim pha (potentially hazardous object) abrev.
Zoology
kızışma dönemindeki erkek fillerde görülen dönemsel ve tehlikeli öfke hali musth n.
Agriculture
tehlikeli otlardan muaf clean adj.
Social Sciences
kullanımı sonrası kokain veya eroin gibi daha tehlikeli ve bağımlılık yapıcı maddelere geçiş yapılacağı düşünülen uyuşturucu gateway drug n.
Environment
belirli tehlikeli maddelerden kaynaklanan kirlenme pollution caused by certain dangerous substances n.
hava ile taşınan tehlikeli maddelerin emisyonu emission of airborne hazardous substances n.
havayla taşınan tehlikeli maddelerin emisyon değerlendirmesi evaluation of the emission of airborne hazardous substances n.
heyelan tehlikeli alan landslide threatened area n.
tehlikeli olmayan atık non-hazardous waste n.
tehlikeli maddeler hazardous materials n.
tehlikeli madde hasarı damage to dangerous objects n.
tehlikeli atıklar hazardous wastes n.
tehlikeli olmayan atıklar non-hazardous wastes n.
tehlikeli atık hazardous waste n.