|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
varmak |
arrive v.
|
|
There is point at which we have to arrive before that cooperation can really become effective.
Bu işbirliğinin gerçekten etkili olabilmesi için varmamız gereken bir nokta var.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
varmak |
come to v.
|
|
That, after all, would be the logical conclusion to come to.
Neticede varılacak mantıklı sonuç da bu olacaktır.
More Sentences
|
3 |
General |
varmak |
come v.
|
|
The latest issue of the Harvard Business Review came up with the same conclusion.
Harvard Business Review dergisinin son sayısında da aynı sonuca varılmıştır.
More Sentences
|
4 |
General |
varmak |
arrive at v.
|
|
It is unacceptable to arrive at a result that rules out the extradition of citizens of states participating in the ICC.
UCM'ye katılan devletlerin vatandaşlarının iadesini dışlayan bir sonuca varmak kabul edilemez.
More Sentences
|
5 |
General |
varmak |
get v.
|
|
The third thing is that we cannot see the future because we cannot get an agreement with the Americans.
Üçüncüsü ise Amerikalılarla bir anlaşmaya varamadığımız için geleceği göremememizdir.
More Sentences
|
6 |
General |
varmak |
get to v.
|
|
When she got to the airport she was subjected to a full body search.
Havaalanına vardığında tüm vücudu arandı.
More Sentences
|
7 |
General |
varmak |
get at v.
|
|
I can't get at the exact meaning of the sentence.
Ben cümlenin tam anlamına varamıyorum.
More Sentences
|
8 |
General |
varmak |
make v.
|
|
Do you not think it strange that these judgments are made?
Bu yargılara varılması sizce de garip değil mi?
More Sentences
|
9 |
General |
varmak |
arrive in v.
|
|
On the day before the European delegation of negotiators arrived in Teheran, five people were publicly hanged.
Avrupalı müzakereci heyetinin Tahran'a varmasından bir gün önce beş kişi alenen asıldı.
More Sentences
|
10 |
General |
varmak |
lead v.
|
|
The same debate was conducted then, and it did not actually lead to anything.
O zaman da aynı tartışma yürütülmüştü ve aslında herhangi bir sonuca varılmamıştı.
More Sentences
|
11 |
General |
varmak |
amount to v.
|
|
The power sector also suffers from losses amounting to 20,4% of production.
Enerji sektöründe üretimin %20,4’üne varan kayıplar söz konusudur.
More Sentences
|
12 |
General |
varmak |
arrive v.
|
|
There is point at which we have to arrive before that cooperation can really become effective.
Bu işbirliğinin gerçekten etkili olabilmesi için varmamız gereken bir nokta var.
More Sentences
|
13 |
General |
varmak |
reach v.
|
|
I reached New York by dawn.
New York'a şafak vaktinde vardım.
More Sentences
|
14 |
General |
varmak |
get in v.
|
|
The road is crowded so we probably won't get in promised time.
Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız.
More Sentences
|
15 |
General |
varmak |
come v.
|
|
The latest issue of the Harvard Business Review came up with the same conclusion.
Harvard Business Review dergisinin son sayısında da aynı sonuca varılmıştır.
More Sentences
|
16 |
General |
varmak |
strike v.
|
|
Inevitably, some delicate compromises have had to be struck, for example in the trade sector.
Kaçınılmaz olarak örneğin ticaret sektöründe bazı hassas uzlaşmalara varılması gerekmiştir.
More Sentences
|
Phrasals |
|
17 |
Phrasals |
varmak |
come to v.
|
|
That, after all, would be the logical conclusion to come to.
Neticede varılacak mantıklı sonuç da bu olacaktır.
More Sentences
|
18 |
Phrasals |
varmak |
get in v.
|
|
The road is crowded so we probably won't get in promised time.
Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız.
More Sentences
|
19 |
Phrasals |
varmak |
get in v.
|
|
The road is crowded so we probably won't get in promised time.
Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız.
More Sentences
|
20 |
Phrasals |
varmak |
get into (someone or something) v.
|
|
We'll be safe when we get into the hills.
Tepeye vardığımızda güvende olacağız.
More Sentences
|
|
21 |
Phrasals |
varmak |
get to v.
|
|
When she got to the airport she was subjected to a full body search.
Havaalanına vardığında tüm vücudu arandı.
More Sentences
|
Technical |
|
22 |
Technical |
varmak |
arrive v.
|
|
There is point at which we have to arrive before that cooperation can really become effective.
Bu işbirliğinin gerçekten etkili olabilmesi için varmamız gereken bir nokta var.
More Sentences
|
23 |
Technical |
varmak |
reach v.
|
|
I reached New York by dawn.
New York'a şafak vaktinde vardım.
More Sentences
|
General |
|
24 |
General |
varmak |
come in v.
|
|
25 |
General |
varmak |
amount v.
|
|
26 |
General |
varmak |
hit v.
|
|
27 |
General |
varmak |
extend v.
|
|
28 |
General |
varmak |
approach v.
|
|
29 |
General |
varmak |
attain to v.
|
|
30 |
General |
varmak |
end in v.
|
|
31 |
General |
varmak |
turn up v.
|
|
32 |
General |
varmak |
gain v.
|
|
33 |
General |
varmak |
go into v.
|
|
34 |
General |
varmak |
disembark v.
|
|
35 |
General |
varmak |
come to hand v.
|
|
36 |
General |
varmak |
attain v.
|
|
37 |
General |
varmak |
come at v.
|
|
38 |
General |
varmak |
recure v.
|
|
39 |
General |
varmak |
roll up v.
|
|
40 |
General |
varmak |
reach up v.
|
|
|
41 |
General |
varmak |
obtain v.
|
|
42 |
General |
varmak |
adsum v.
|
|
43 |
General |
varmak |
tend v.
|
|
44 |
General |
varmak |
land v.
|
|
45 |
General |
varmak |
win v.
|
|
46 |
General |
varmak |
hent [obsolete] v.
|
|
47 |
General |
varmak |
oncome [rare] v.
|
|
48 |
General |
varmak |
run v.
|
|
49 |
General |
varmak |
stand v.
|
|
Phrasals |
|
50 |
Phrasals |
varmak |
come about v.
|
|
51 |
Phrasals |
varmak |
fetch up v.
|
|
52 |
Phrasals |
varmak |
come in v.
|
|
53 |
Phrasals |
varmak |
fetch up v.
|
|
54 |
Phrasals |
varmak |
get to (someone or something) v.
|
|
55 |
Phrasals |
varmak |
roll in v.
|
|
56 |
Phrasals |
varmak |
pitch up v.
|
|
57 |
Phrasals |
varmak |
run into v.
|
|
Law |
|
58 |
Law |
varmak |
attain v.
|
|
Automotive |
|
59 |
Automotive |
varmak |
pull in v.
|
|
60 |
Automotive |
varmak |
drive up v.
|
|
Slang |
|
61 |
Slang |
varmak |
rock up v.
|
|
|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
farkına varmak |
notice v.
|
|
I think Tom would've noticed if anything were missing.
Sanırım bir şey eksik olsa Tom farkına varırdı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
farkına varmak |
realize v.
|
|
One day, I woke up and realized the truth.
Bir gün birdenbire uyandım ve asıl gerçeğin farkına vardım.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
farkına varmak |
realise v.
|
|
The three largest Member States should realise that they cannot continue to be only half-committed to the cause.
En büyük üç Üye Devlet, davaya sadece yarım bağlılık göstermeye devam edemeyeceklerinin farkına varmalıdır.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
tadına varmak |
enjoy v.
|
|
Enjoy the little things!
Küçük şeylerin tadına var!
More Sentences
|
5 |
General |
sonuca varmak |
conclude v.
|
|
We can conclude that the system exists.
Sistemin var olduğu sonucuna varabiliriz.
More Sentences
|
6 |
General |
farkına varmak |
discover v.
|
|
The more you study, the more you discover your ignorance.
Ne kadar çok çalışırsanız, cehaletinizin o kadar çok farkına varırsınız.
More Sentences
|
7 |
General |
sonucuna varmak |
deduce v.
|
|
Many experts deduce that there is water on Mars.
Birçok uzman Mars'ta su bulunduğu sonucuna varmaktadır.
More Sentences
|
8 |
General |
mutabakata varmak |
reach an agreement v.
|
|
Then, because we have not been able to reach an agreement on extremely precise objectives.
Zira henüz son derece kesin hedefler üzerinde mutabakata varabilmiş değiliz.
More Sentences
|
9 |
General |
keyfine varmak |
enjoy v.
|
|
Thanks to television, we can enjoy watching baseball games in our rooms.
Televizyon sayesinde, kendi odamızda beyzbol maçlarını seyretmenin keyfine varabiliyoruz.
More Sentences
|
10 |
General |
farkına varmak |
notice v.
|
|
I think Tom would've noticed if anything were missing.
Sanırım bir şey eksik olsa Tom farkına varırdı.
More Sentences
|
11 |
General |
sonuca varmak |
amount v.
|
|
There are objections to this, amounting in the final analysis to this being an interference with the market.
Buna itirazlar vardır ve son tahlilde bunun piyasaya bir müdahale olduğu sonucuna varılmaktadır.
More Sentences
|
12 |
General |
farkına varmak |
realize v.
|
|
One day, I woke up and realized the truth.
Bir gün birdenbire uyandım ve asıl gerçeğin farkına vardım.
More Sentences
|
13 |
General |
farkına varmak |
realise v.
|
|
The three largest Member States should realise that they cannot continue to be only half-committed to the cause.
En büyük üç Üye Devlet, davaya sadece yarım bağlılık göstermeye devam edemeyeceklerinin farkına varmalıdır.
More Sentences
|
14 |
General |
farkına varmak |
become aware of v.
|
|
It is time we became aware of the bureaucracy we are causing.
Neden olduğumuz bürokrasinin farkına varmamızın zamanı geldi.
More Sentences
|
15 |
General |
anlaşmaya varmak |
make a bargain v.
|
|
We made a bargain.
Biz anlaşmaya vardık.
More Sentences
|
16 |
General |
anlaşmaya varmak |
reach an agreement v.
|
|
The two sides must reach an agreement in principle by the end of June.
Haziran sonuna kadar iki tarafın prensip anlaşmasına varması gerekiyor.
More Sentences
|
17 |
General |
sağ salim varmak |
arrive safely v.
|
|
His family was glad to hear that he had arrived safely.
Ailesi sağ salim vardığını duyunca çok sevindi.
More Sentences
|
18 |
General |
sonuca varmak |
draw conclusion v.
|
|
It would be premature to draw conclusions at this stage.
Bu aşamada bir sonuca varmak için erken olur.
More Sentences
|
19 |
General |
görüş birliğine varmak |
reach a consensus v.
|
|
Can we reach a consensus on this issue?
Bu konuda bir görüş birliğine varabilir miyiz?
More Sentences
|
|
20 |
General |
fikir birliğine varmak |
reach a consensus v.
|
|
The task force has reached a consensus on the development of a conceptual framework.
Görev gücü, kavramsal bir çerçevenin geliştirilmesi konusunda fikir birliğine varmıştır.
More Sentences
|
21 |
General |
farkına varmak |
recognize v.
|
|
Tom recognized the writing on the wall.
Tom duvardaki yazının farkına vardı.
More Sentences
|
22 |
General |
anlaşmaya varmak |
come to terms v.
|
|
They came to terms with the union leaders.
Sendika liderleriyle anlaşmaya vardılar.
More Sentences
|
23 |
General |
eve varmak |
arrive home v.
|
|
We won't be able to arrive home in time.
Biz zamanında eve varamayacağız.
More Sentences
|
24 |
General |
anlaşmaya varmak |
reach a deal v.
|
|
They supposedly have reached a deal.
Güya bir anlaşmaya varmışlar.
More Sentences
|
25 |
General |
bir anlaşmaya varmak |
reach an agreement v.
|
|
The discussions have not enabled us to reach an agreement, however.
Ancak tartışmalar bir anlaşmaya varmamızı sağlamadı.
More Sentences
|
26 |
General |
karara varmak |
form an opinion v.
|
|
I haven't formed an opinion yet.
Ben henüz bir karara varmadım.
More Sentences
|
27 |
General |
sağ salim varmak |
arrive safe v.
|
|
I'm relieved to hear that you arrived safe and sound in Morocco.
Fas'a sağ salim vardığınızı duymak beni rahatlattı.
More Sentences
|
28 |
General |
zamanında varmak |
arrive in time v.
|
|
He ran to school, arriving in time.
Okula koştu, zamanında vardı.
More Sentences
|
29 |
General |
erken varmak/ulaşmak |
arrive early v.
|
|
She always arrives early.
O her zaman erken varır.
More Sentences
|
30 |
General |
bir karara varmak |
reach a decision v.
|
|
And we recently had great difficulty reaching a decision on that.
Ve son zamanlarda bu konuda bir karara varmakta büyük güçlük çektik.
More Sentences
|
31 |
General |
farkına varmak |
recognise v.
|
|
The rapporteurs recognised this and have extended the Commission proposal to make it more forward-looking.
Sözcüler bunun farkına varmış ve Komisyon teklifini daha ileriye dönük hale getirmek için genişletmişlerdir.
More Sentences
|
32 |
General |
okula varmak |
arrive at school v.
|
|
You should arrive at school before eight.
Sekizden önce okula varmalısın.
More Sentences
|
33 |
General |
okula varmak |
arrive at school v.
|
|
You should arrive at school before eight.
Sekizden önce okula varmalısın.
More Sentences
|
34 |
General |
sonuca varmak |
make a conclusion v.
|
|
The company's president makes a conclusion.
Şirketin başkanı bir sonuca varıyor.
More Sentences
|
35 |
General |
mutabakata varmak |
harmonise v.
|
|
We do not have to wait until worldwide consensus is reached regarding harmonised testing procedures.
Uyumlaştırılmış test prosedürleri konusunda dünya çapında bir mutabakata varılmasını beklemek zorunda değiliz.
More Sentences
|
36 |
General |
sonucuna varmak |
draw v.
|
|
Clearly, we in Europe need to draw the right conclusions.
Avrupa'da doğru sonuçlara varmamız gerektiği açıktır.
More Sentences
|
37 |
General |
(karara) varmak |
reach v.
|
|
We must reach a decision before it is too late.
Çok geç olmadan bir karara varmalıyız.
More Sentences
|
Phrasals |
|
38 |
Phrasals |
bir sonuca varmak |
come to v.
|
|
We have come to a conclusion which I consider to be a second-best solution.
İkinci en iyi çözüm olduğunu düşündüğüm bir sonuca vardık.
More Sentences
|
39 |
Phrasals |
(bir şeyin) farkına varmak |
wake up to (something) v.
|
|
I woke up to the danger.
Tehlikenin farkına vardım.
More Sentences
|
Colloquial |
|
40 |
Colloquial |
bir yere varmak |
get anywhere v.
|
|
You won't get anywhere by talking with a disturbed individual like that.
Öyle rahatsız bir bireyle konuşarak bir yere varamazsın.
More Sentences
|
41 |
Colloquial |
(bir şeye/yere) zamanında varmak |
make it (to something or some place) v.
|
|
I don't think I'll make it to school on time.
Okula zamanında varacağımı sanmıyorum.
More Sentences
|
42 |
Colloquial |
nereye varmak |
get at v.
|
|
So what exactly am I getting at?
Tam olarak nereye varmaya çalışıyorum?
More Sentences
|
Common Usage |
|
43 |
Common Usage |
anlaşmaya varmak |
come to an agreement v.
|
|
44 |
Common Usage |
anlaşmaya varmak |
assent v.
|
|
45 |
Common Usage |
anlaşmaya varmak |
compromise v.
|
|
General |
|
46 |
General |
düşman ile dostane anlaşmaya varmak için ayarlanan gün |
love day n.
|
|
47 |
General |
üstüne varmak |
provoke v.
|
|
48 |
General |
farkına varmak |
awake v.
|
|
49 |
General |
son haddine varmak |
go all the way v.
|
|
50 |
General |
olacağına varmak |
take its course v.
|
|
51 |
General |
yanıldığının farkına varmak |
come to recognize that one is wrong v.
|
|
52 |
General |
ifrata varmak |
go to excess v.
|
|
53 |
General |
zevkine varmak |
savour v.
|
|
54 |
General |
karara varmak |
determine v.
|
|
55 |
General |
bir karara varmak |
come to an agreement v.
|
|
56 |
General |
üstüne varmak |
attack v.
|
|
57 |
General |
üstüne varmak |
go for v.
|
|
58 |
General |
zevkine varmak |
savor v.
|
|
59 |
General |
fenaya varmak |
get worse v.
|
|
60 |
General |
üzerine varmak |
bombard v.
|
|
61 |
General |
farkına varmak |
take notice v.
|
|
62 |
General |
farkına varmak |
cotton on v.
|
|
63 |
General |
anlaşmaya varmak |
close the deal v.
|
|
64 |
General |
farkına varmak |
take stock of v.
|
|
65 |
General |
tadına varmak |
relish v.
|
|
66 |
General |
karara varmak |
take a decision v.
|
|
67 |
General |
farkına varmak |
awaken to v.
|
|
68 |
General |
karara varmak |
conclude v.
|
|
69 |
General |
dönüm noktasına varmak |
come to a head v.
|
|
70 |
General |
farkına varmak |
be sensible of v.
|
|
71 |
General |
tepesine varmak (bir yerin) |
top v.
|
|
72 |
General |
giderek varmak (bir yere) |
work up to v.
|
|
73 |
General |
tadına varmak |
discuss v.
|
|
74 |
General |
üstüne varmak |
keep on at somebody v.
|
|
75 |
General |
karara varmak |
rule v.
|
|
76 |
General |
farkına varmak |
get wise to v.
|
|
77 |
General |
ağzı kulaklarına varmak |
grin from ear to ear v.
|
|
78 |
General |
sonunda varmak |
land up v.
|
|
79 |
General |
başına varmak (bir yerin) |
top v.
|
|
80 |
General |
anlaşmaya varmak |
strike a bargain v.
|
|
81 |
General |
varmak (birine) |
marry someone v.
|
|
82 |
General |
karara varmak |
render a verdict v.
|
|
83 |
General |
karara varmak |
make a decision v.
|
|
84 |
General |
karara varmak |
reach a decision v.
|
|
85 |
General |
farkına varmak |
behold v.
|
|
86 |
General |
son noktaya varmak |
come to a head v.
|
|
87 |
General |
hükmüne varmak |
adjudge v.
|
|
88 |
General |
en yüksek dereceye varmak |
climax v.
|
|
89 |
General |
hakkında yargıya varmak |
pass judgment on v.
|
|
90 |
General |
anlaşmaya varmak (üzerinde) |
get together on v.
|
|
91 |
General |
karara varmak |
arrive at a decision v.
|
|
92 |
General |
sonuca varmak |
educe v.
|
|
93 |
General |
düşünceye varmak |
reach an opinion v.
|
|
94 |
General |
rüştüne varmak |
reach puberty v.
|
|
95 |
General |
farkına varmak |
waken v.
|
|
96 |
General |
rüştüne varmak |
reach manhood v.
|
|
97 |
General |
farkına varmak |
cotton to v.
|
|
98 |
General |
rüştüne varmak |
reach lawful age v.
|
|
99 |
General |
sonuca varmak |
reason v.
|
|
100 |
General |
pazarlıkta anlaşmaya varmak |
strike a bargain v.
|
|
101 |
General |
görünüşe dayanarak hükme varmak |
judge by externals v.
|
|
102 |
General |
son raddeye varmak |
plumb the depths v.
|
|
103 |
General |
farkına varmak |
catch on v.
|
|
104 |
General |
sonuca varmak |
decide v.
|
|
105 |
General |
en yüksek noktaya varmak |
culminate v.
|
|
106 |
General |
secdeye varmak |
prostrate oneself v.
|
|
107 |
General |
bir karara varmak |
conclude v.
|
|
108 |
General |
zirveye varmak |
crest v.
|
|
109 |
General |
parçaları birleştirip sonuca varmak |
reconstitute v.
|
|
110 |
General |
anlaşmaya varmak |
come to terms with v.
|
|
111 |
General |
tadına varmak |
savor v.
|
|
112 |
General |
aşırı boyutlara varmak (kötü bir durum) |
run rampant v.
|
|
113 |
General |
kararına varmak |
adjudge v.
|
|
114 |
General |
bilincine varmak |
comprehend v.
|
|
115 |
General |
farkına varmak |
awaken v.
|
|
116 |
General |
farkına varmak |
wake to v.
|
|
117 |
General |
farkına varmak |
discern v.
|
|
118 |
General |
farkına varmak |
awake to v.
|
|
119 |
General |
karara varmak |
judge v.
|
|
120 |
General |
karara varmak |
resolve v.
|
|
121 |
General |
karşılıklı ödün vererek anlaşmaya varmak |
compromise v.
|
|
122 |
General |
karara varmak |
find v.
|
|
123 |
General |
birine varmak |
marry someone v.
|
|
124 |
General |
hükmüne varmak |
adjudicate v.
|
|
125 |
General |
farkına varmak |
perceive v.
|
|
126 |
General |
bir anlaşmaya varmak |
come to an agreement v.
|
|
127 |
General |
karara varmak |
make up one's mind v.
|
|
128 |
General |
kararına varmak |
adjudicate v.
|
|
129 |
General |
karara varmak |
come to a decision v.
|
|
130 |
General |
rüştüne varmak |
reach one's majority v.
|
|
131 |
General |
amacına varmak |
win through v.
|
|
132 |
General |
anlaşmaya varmak |
come to an arrangement v.
|
|
133 |
General |
anlaşmaya varmak |
get together v.
|
|
134 |
General |
anlaşmaya varmak |
come to an understanding with v.
|
|
135 |
General |
anlaşmaya varmak |
settle with v.
|
|
136 |
General |
anlaşmaya varmak |
strike a balance v.
|
|
137 |
General |
mutabakata varmak |
reach a mutual understanding v.
|
|
138 |
General |
mutabakata varmak |
come to a mutual agreement v.
|
|
139 |
General |
mutabakata varmak |
come to an agreement v.
|
|
140 |
General |
zevkine varmak |
start feel enjoyment v.
|
|
141 |
General |
zevkine varmak |
discover pleasure v.
|
|
142 |
General |
mutabakata varmak |
come to an understanding v.
|
|
143 |
General |
mutabakata varmak |
strike a bargain v.
|
|
144 |
General |
anlaşmaya varmak |
arrive at an agreement v.
|
|
145 |
General |
bir karara varmak |
arrive at a decision v.
|
|
146 |
General |
limana varmak |
come into the harbour v.
|
|
147 |
General |
limana varmak |
arrive the harbour v.
|
|
148 |
General |
limana varmak |
reach the harbour v.
|
|
149 |
General |
hatasının farkına varmak |
realize one's mistake v.
|
|
150 |
General |
hatasının farkına varmak |
discover one's mistake v.
|
|
151 |
General |
kanısına varmak |
be of the opinion that v.
|
|
152 |
General |
görüş birliğine varmak |
arrive at a consensus v.
|
|
153 |
General |
görüş birliğine varmak |
arrive at an agreement v.
|
|
154 |
General |
görüş birliğine varmak |
come to an agreement v.
|
|
155 |
General |
görüş birliğine varmak |
reach an agreement v.
|
|
156 |
General |
görüş birliğine varmak |
achieve a consensus v.
|
|
157 |
General |
sonuca varmak |
come to the conclusion v.
|
|
158 |
General |
sonuca varmak |
come to conclusion v.
|
|
159 |
General |
tüme varmak |
induce v.
|
|
160 |
General |
dili varmak |
dare say v.
|
|
161 |
General |
fikir birliğine varmak |
arrive at a consensus v.
|
|
162 |
General |
bir sonuca varmak |
reach a conclusion v.
|
|
163 |
General |
neticeye varmak |
reach a conclusion v.
|
|
164 |
General |
neticeye varmak |
arrive at a conclusion v.
|
|
165 |
General |
neticeye varmak |
come to a conclusion v.
|
|
166 |
General |
son haddine varmak |
come to a head v.
|
|
167 |
General |
sonucuna varmak |
conclude v.
|
|
168 |
General |
anlaşmaya varmak |
close with v.
|
|
169 |
General |
-e varmak |
add up to v.
|
|
170 |
General |
-e varmak |
get to v.
|
|
171 |
General |
-e bakarak hükme varmak |
go by v.
|
|
172 |
General |
-e varmak |
come at v.
|
|
173 |
General |
bir maksada varmak için engellerden kaçınmak |
by-pass v.
|
|
174 |
General |
-e varmak |
get through to v.
|
|
175 |
General |
-e varmak |
get up to v.
|
|
176 |
General |
-e varmak |
progress v.
|
|
177 |
General |
koşarak varmak |
run-up v.
|
|
178 |
General |
sonucuna varmak |
infer v.
|
|
179 |
General |
sonuca varmak |
deduce v.
|
|
180 |
General |
farkına varmak |
note v.
|
|
181 |
General |
üzerinde bir karara varmak |
fix on v.
|
|
182 |
General |
üzerinde bir karara varmak |
fix upon v.
|
|
183 |
General |
görüşüne varmak |
come to the inference that v.
|
|
184 |
General |
görüşüne varmak |
infer v.
|
|
185 |
General |
görüşüne varmak |
deduce v.
|
|
186 |
General |
görüşüne varmak |
come to the conclusion on v.
|
|
187 |
General |
farkına varmak |
bring to one's notice v.
|
|
188 |
General |
farkına varmak |
bring to one's attention v.
|
|
189 |
General |
sonuca varmak |
come to a conclusion v.
|
|
190 |
General |
karşılıklı anlaşmaya varmak |
make a deal with v.
|
|
191 |
General |
farkına varmak |
observe v.
|
|
192 |
General |
anlaşmaya varmak |
close a deal v.
|
|
193 |
General |
limana varmak |
enter the port v.
|
|
194 |
General |
üstüne varmak |
get at someone v.
|
|
195 |
General |
bir karara varmak |
adopt a resolution v.
|
|
196 |
General |
eve varmak |
reach home v.
|
|
197 |
General |
kazasız varmak |
arrive safe v.
|
|
198 |
General |
salimen varmak |
arrive safe v.
|
|
199 |
General |
amaca varmak |
attain an aim v.
|
|
200 |
General |
kanaatine varmak |
reach the conclusion that v.
|
|
201 |
General |
kanaate varmak |
reach a conclusion v.
|
|
202 |
General |
kanaatine varmak |
reach a conclusion v.
|
|
203 |
General |
kanaatine varmak |
come to a conclusion that v.
|
|
204 |
General |
kanaate varmak |
come to a conclusion v.
|
|
205 |
General |
saplantı boyutuna varmak |
border on obsession v.
|
|
206 |
General |
anlaşmaya varmak |
reach an understanding with someone v.
|
|
207 |
General |
anlaşmaya varmak |
come to an understanding v.
|
|
208 |
General |
üzerinde anlaşmaya varmak |
agree upon v.
|
|
209 |
General |
zamanında varmak |
reach in time v.
|
|
210 |
General |
vaktinden önce varmak |
get there ahead of time v.
|
|
211 |
General |
vaktinden önce varmak |
arrive ahead of time v.
|
|
212 |
General |
olay mahalline gelmek/varmak |
arrive on the scene (of something) v.
|
|
213 |
General |
olay mahalline gelmek/varmak |
arrive upon the scene (of something) v.
|
|
214 |
General |
olay mahalline gelmek/varmak |
arrive at the scene (of something) v.
|
|
215 |
General |
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak |
arrive ahead of time v.
|
|
216 |
General |
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak |
show up ahead of time v.
|
|
217 |
General |
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak |
get there ahead of time v.
|
|
218 |
General |
zamanında farkına varmak |
discover in time v.
|
|
219 |
General |
uzlaşmaya varmak |
reach a settlement v.
|
|
220 |
General |
anlaşmaya varmak |
reach a settlement v.
|
|
221 |
General |
öyle ya da böyle bir karara varmak |
make a decision one way or the other v.
|
|
222 |
General |
anlaşılan/kararlaştırılan zamanda ulaşmak/varmak |
arrive by the agreed time v.
|
|
223 |
General |
gerçeği anlamak/kavramak/ farkına varmak |
realize the truth v.
|
|
224 |
General |
potansiyelinin farkına varmak |
realize one's potential v.
|
|
225 |
General |
(kasırga vb) ana karaya ulaşmak/varmak |
make landfall v.
|
|
226 |
General |
son dakikada gelmek/varmak |
arrive at the last minute v.
|
|
227 |
General |
tadına varmak |
savour v.
|
|
228 |
General |
kazasız belasız varmak |
arrive safe and sound v.
|
|
229 |
General |
anlaşmaya varmak |
come to agreement v.
|
|
230 |
General |
bir anlaşmaya varmak |
settle on a deal v.
|
|
231 |
General |
bilince varmak |
achieve an awareness v.
|
|
232 |
General |
kıyıya varmak |
set ashore v.
|
|
233 |
General |
ayırdına varmak |
realize v.
|
|
234 |
General |
farkına varmak |
get v.
|
|
235 |
General |
sonuca varmak |
arrive at a conclusion v.
|
|
236 |
General |
hakkında yargıya varmak |
pass judgement on v.
|
|
237 |
General |
karara varmak |
addeem [obsolete] v.
|
|
238 |
General |
karara varmak |
addoom [obsolete] v.
|
|
239 |
General |
farkına varmak |
agnise v.
|
|
240 |
General |
farkına varmak |
agnize v.
|
|
241 |
General |
yeniden farkına varmak |
reawaken v.
|
|
242 |
General |
farkına varmak |
recognosce [obsolete] v.
|
|
243 |
General |
yeniden varmak |
regain v.
|
|
244 |
General |
bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak |
reach deep into something/somewhere v.
|
|
245 |
General |
farkına varmak |
take notice of v.
|
|
246 |
General |
farkına varmak |
awake v.
|
|
247 |
General |
anlaşmaya varmak |
arrange (with) v.
|
|
248 |
General |
anlaşmaya varmak |
astipulate [obsolete] v.
|
|
249 |
General |
ayırdına varmak |
distinguish v.
|
|
250 |
General |
kanaatine varmak |
judge v.
|
|
251 |
General |
(acele sonuca) varmak |
leap v.
|
|
252 |
General |
farkına varmak |
mark v.
|
|
253 |
General |
karara varmak |
bend v.
|
|
254 |
General |
apar topar karara varmak |
jump v.
|
|
255 |
General |
kıyıya varmak |
land v.
|
|
256 |
General |
zamanında varmak |
make v.
|
|
257 |
General |
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak |
mediate v.
|
|
258 |
General |
mutabakata varmak |
harmonize v.
|
|
259 |
General |
kanıya/kanısına varmak |
surmise v.
|
|
260 |
General |
farkına varmak |
bottom v.
|
|
261 |
General |
sonucuna varmak |
bring [obsolete] v.
|
|
262 |
General |
kanısına varmak |
mistrust v.
|
|
263 |
General |
anlaşmaya varmak |
yes v.
|
|
264 |
General |
şans eseri varmak |
light v.
|
|
265 |
General |
farkına varmak |
glom v.
|
|
266 |
General |
bir yere varmak |
lob [australia] v.
|
|
267 |
General |
sonucuna varmak |
guess v.
|
|
268 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralize v.
|
|
269 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralize v.
|
|
270 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralise v.
|
|
271 |
General |
çok genel bir sonuca varmak |
overgeneralise v.
|
|
272 |
General |
ifrata varmak |
overlash [obsolete] v.
|
|
273 |
General |
kanısına varmak |
infer v.
|
|
274 |
General |
eli varmak |
begin v.
|
|
275 |
General |
anlaşmaya varmak |
compose [obsolete] v.
|
|
276 |
General |
ortak bir noktaya varmak |
concur [obsolete] v.
|
|
277 |
General |
üzerinde anlaşmaya varmak |
condescend [obsolete] v.
|
|
278 |
General |
engellere rağmen sonuca varmak |
drive v.
|
|
279 |
General |
bir konuda hakkında resmi veya açık bir anlaşmaya varmak |
indent [obsolete] v.
|
|
280 |
General |
sonuca varmak |
discourse [obsolete] v.
|
|
281 |
General |
sağ sağlim eve varmak |
get home alright v.
|
|
282 |
General |
sağ sağlim eve varmak |
get home safely v.
|
|
283 |
General |
önceden bir kanıya varmak |
presurmise v.
|
|
284 |
General |
anlaşmaya varmak |
strike an agreement v.
|
|
285 |
General |
bilinen bir sonuca varmak |
subinfer v.
|
|
286 |
General |
kanısına varmak |
subinfer v.
|
|
287 |
General |
sonucuna varmak |
subinfer v.
|
|
288 |
General |
(farkına) varmak |
become v.
|
|
289 |
General |
üstüne varmak |
assault v.
|
|
Phrasals |
|
290 |
Phrasals |
karşılıklı anlaşmaya varmak |
close on v.
|
|
291 |
Phrasals |
farkına varmak |
see through v.
|
|
292 |
Phrasals |
farkına varmak |
pick up on v.
|
|
293 |
Phrasals |
(biri ya da bir şey) hakkında uzlaşmaya varmak |
concur on (someone or something) v.
|
|
294 |
Phrasals |
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak |
concur on (someone or something) with (one) v.
|
|
295 |
Phrasals |
(birisi) ile ((belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak |
concur with (one) on (someone or something) v.
|
|
296 |
Phrasals |
(biri veya bir şey hakkında) kendi karara varmak |
form (one's) own opinion (about someone or something) v.
|
|
297 |
Phrasals |
(biri veya bir şey hakkında) kendi kanaate varmak |
form (one's) own opinion (about someone or something) v.
|
|
298 |
Phrasals |
(biri veya bir şey hakkında) hükme varmak |
generalize about (someone or something) v.
|
|
299 |
Phrasals |
(biri veya bir şey hakkında) hükme varmak |
generalize on (someone or something) v.
|
|
300 |
Phrasals |
anlaşmaya varmak |
hammer something out v.
|
|
301 |
Phrasals |
bir yerde olmak (varmak anlamında) |
appear at v.
|
|
302 |
Phrasals |
farkına varmak |
pick out v.
|
|
303 |
Phrasals |
farkına varmak |
catch on to v.
|
|
304 |
Phrasals |
ödün vererek anlaşmaya varmak |
compromise over v.
|
|
305 |
Phrasals |
ödün vererek anlaşmaya varmak |
compromise with v.
|
|
306 |
Phrasals |
tepeye varmak |
peak up v.
|
|
307 |
Phrasals |
eldeki bilgilerin ışığında mantıklı bir sonuca varmak |
reconstruct (something) from (something else) v.
|
|
308 |
Phrasals |
ummadığı bir anda (bir şeyin) farkına varmak |
fall upon (someone or something) v.
|
|
309 |
Phrasals |
ummadığı bir anda (bir şeyin) farkına varmak |
fall on (someone or something) v.
|
|
310 |
Phrasals |
biri hakkında şok edici bir şeyin farkına varmak |
find someone out v.
|
|
311 |
Phrasals |
araçla varmak |
drive up v.
|
|
312 |
Phrasals |
araçla varmak |
drive up v.
|
|
313 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin birinden/bir şeyden) farkının ayırdına varmak |
discern (someone or something) from (someone or something) v.
|
|
314 |
Phrasals |
farkına varmak |
get something on someone v.
|
|
315 |
Phrasals |
bir yere varmak |
get in v.
|
|
316 |
Phrasals |
(bir yere) varmak |
get into (someone or something) v.
|
|
317 |
Phrasals |
bir yere varmak |
get to v.
|
|
318 |
Phrasals |
(bir yere) varmak |
fetch up at (some place) v.
|
|
319 |
Phrasals |
(birinin) üstüne varmak |
set at v.
|
|
320 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin farkına varmak |
hit upon someone or something v.
|
|
321 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin farkına varmak |
hit on someone or something v.
|
|
322 |
Phrasals |
farkına varmak |
hit on v.
|
|
323 |
Phrasals |
-e varmak |
lead up v.
|
|
324 |
Phrasals |
sonuca varmak için bir çok unsuru/parçaları birleştirmek |
put together v.
|
|
325 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin bir şey olduğunun farkına varmak |
recognize someone or something for something v.
|
|
326 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin ne çeşit biri/bir şey olduğunun farkına varmak |
recognize someone or something for something v.
|
|
327 |
Phrasals |
belli bir miktara/seviyeye varmak |
run into v.
|
|
328 |
Phrasals |
-e varmak |
land in v.
|
|
329 |
Phrasals |
-e varmak |
land up v.
|
|
330 |
Phrasals |
(bir araçla) varmak |
rock up in (something) v.
|
|
331 |
Phrasals |
(bir yere) varmak |
roll in (to some place) v.
|
|
332 |
Phrasals |
(bir araçla) varmak |
roll up in (something) v.
|
|
333 |
Phrasals |
(bir şeye/yere) varmak |
wind up in (something or some place) v.
|
|
334 |
Phrasals |
tekneyle/gemiyle/uçakla varmak |
sail into v.
|
|
335 |
Phrasals |
suyun üzerinde seyrederek bir yere gelmek/varmak |
sail into v.
|
|
336 |
Phrasals |
gemi, tekne ile bir yere gelmek/varmak |
sail into v.
|
|
337 |
Phrasals |
buharlı bir araçla (bir yere) varmak |
steam into (some place) v.
|
|
338 |
Phrasals |
birinin üstüne gitmek/varmak |
pull someone about v.
|
|
339 |
Phrasals |
toplamda belli bir miktara varmak |
run to something v.
|
|
340 |
Phrasals |
belli bir miktara varmak |
run to v.
|
|
341 |
Phrasals |
(bir şeyin) miktarına varmak |
add up to (something) v.
|
|
342 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerinde karara varmak |
agree upon someone or something v.
|
|
343 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerinde karara varmak |
agree on someone or something v.
|
|
344 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerinde karara varmak |
agree upon someone or something v.
|
|
345 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerinde karara varmak |
agree on someone or something v.
|
|
346 |
Phrasals |
belli bir zamanda bir yere varmak |
appear at v.
|
|
347 |
Phrasals |
(karara, anlaşmaya, sonuca) varmak |
arrive at v.
|
|
348 |
Phrasals |
(hedefe, çözüme) varmak |
arrive at v.
|
|
349 |
Phrasals |
(birinin) üstüne varmak/gitmek |
go on (at someone) v.
|
|
350 |
Phrasals |
bir şeye/yere varmak |
boil down to something v.
|
|
351 |
Phrasals |
bir noktaya varmak |
boil down to something v.
|
|
352 |
Phrasals |
(bir şeye/noktaya) varmak |
boil down to (something) v.
|
|
353 |
Phrasals |
boyutuna varmak |
border on v.
|
|
354 |
Phrasals |
boyutuna varmak |
border upon v.
|
|
355 |
Phrasals |
farkına varmak |
break through v.
|
|
356 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on someone or something (with someone) v.
|
|
357 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on someone or something) with someone v.
|
|
358 |
Phrasals |
(biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on something) with (someone) v.
|
|
359 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on (something) v.
|
|
360 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak |
concur on someone or something (with someone) v.
|
|
361 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak |
concur (on someone or something) with someone v.
|
|
362 |
Phrasals |
hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak |
concur on v.
|
|
363 |
Phrasals |
(biriyle) anlaşmaya varmak |
concur with (one) v.
|
|
364 |
Phrasals |
(bir şeyden bir sonuca) varmak |
deduce (something) from (something) v.
|
|
365 |
Phrasals |
(bir şey) sonucuna varmak |
dope out (something) v.
|
|
366 |
Phrasals |
(bir şey) görüşüne varmak |
dope out (something) v.
|
|
367 |
Phrasals |
birinin üstüne gitmek/varmak |
dump on someone v.
|
|
368 |
Phrasals |
aniden (bir şeyin) farkına varmak |
fall on (someone or something) v.
|
|
369 |
Phrasals |
aniden (bir şeyin) farkına varmak |
fall onto (someone or something) v.
|
|
370 |
Phrasals |
-e varmak |
fetch up at v.
|
|
371 |
Phrasals |
farkına varmak |
get on (to) v.
|
|
372 |
Phrasals |
anlaşmaya varmak |
run with v.
|
|
373 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden bir şey) sonucuna varmak |
gather (something) from (someone or something) v.
|
|
374 |
Phrasals |
hakkında hükme varmak |
generalize about v.
|
|
375 |
Phrasals |
(bir şeye) varmak |
get at (something) v.
|
|
376 |
Phrasals |
(bir şeyin) ayırdına varmak |
get at (something) v.
|
|
377 |
Phrasals |
(bir durumun) farkına varmak |
get onto v.
|
|
378 |
Phrasals |
(bir şeyi) geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across (something) to (someone or something) v.
|
|
379 |
Phrasals |
(bir şeyi) boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across (something) to (someone or something) v.
|
|
380 |
Phrasals |
(bir şeyden) karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across (something) to (someone or something) v.
|
|
381 |
Phrasals |
(bir şeyin) karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across (something) to (someone or something) v.
|
|
382 |
Phrasals |
(bir şeyi) baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across (something) to (someone or something) v.
|
|
383 |
Phrasals |
geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across to v.
|
|
384 |
Phrasals |
boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across to v.
|
|
385 |
Phrasals |
(karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across to v.
|
|
386 |
Phrasals |
karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across to v.
|
|
387 |
Phrasals |
baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
go across to v.
|
|
388 |
Phrasals |
(birinin) üstüne varmak/gitmek |
go on at (one) v.
|
|
389 |
Phrasals |
bir yere varmak |
come to something v.
|
|
390 |
Phrasals |
bir noktaya varmak |
come to something v.
|
|
391 |
Phrasals |
(bir yere) varmak |
land up (some place) v.
|
|
392 |
Phrasals |
(bir yere) varmak |
land up at (some place) v.
|
|
393 |
Phrasals |
(bir yere/bir şeye) varmak |
land up in (something) v.
|
|
394 |
Phrasals |
beklenmedik şekilde (bir yere) gitmek/(bir duruma) varmak |
land up in (something) v.
|
|
395 |
Phrasals |
(bir konuya) varmak/doğru gitmek |
open into (something) v.
|
|
396 |
Phrasals |
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak |
open out on something v.
|
|
397 |
Phrasals |
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak |
open out onto something v.
|
|
398 |
Phrasals |
(bir şeye) varmak |
progress to (something) v.
|
|
399 |
Phrasals |
potansiyelinin farkına varmak |
realize potential v.
|
|
400 |
Phrasals |
ile varmak |
roll up in v.
|
|
401 |
Phrasals |
(bir şeyin) farkına varmak |
tumble to (something) [obsolete] v.
|
|
402 |
Phrasals |
(bir sonuca) varmak |
tumble to (something) [obsolete] v.
|
|
403 |
Phrasals |
uyanıp (bir şeyin) farkına varmak |
wake (up) to (something) v.
|
|
404 |
Phrasals |
uyanıp (bir şeyin) farkına varmak |
waken to (something) v.
|
|
405 |
Phrasals |
çalışarak bir sonuca varmak |
work up to (something) v.
|
|
406 |
Phrasals |
sonuç olarak varmak |
come down v.
|
|
407 |
Phrasals |
sonucuna varmak |
figure out v.
|
|
408 |
Phrasals |
hedefe varmak |
pull up v.
|
|
Phrases |
|
409 |
Phrases |
… kanısına varmak |
be of the opinion that... v.
|
|
Proverb |
|
410 |
Proverb |
hiç varamamaktansa geç varmak daha iyidir |
(it's) better to be late than be dead on time
|
|
411 |
Proverb |
zamanında varmak için hayatını riske atmaktansa geç varmak daha iyidir |
(it's) better to be late than be dead on time
|
|
Colloquial |
|
412 |
Colloquial |
(bir yere birinden) önce varmak |
beat (one) to (something) v.
|
|
413 |
Colloquial |
(bir yere birinden) önce varmak |
beat someone to something v.
|
|
414 |
Colloquial |
(bir yere birinden) önce varmak |
beat to v.
|
|
415 |
Colloquial |
farkına varmak |
tumble to v.
|
|
416 |
Colloquial |
belli bir raddeye varmak |
come to this v.
|
|
417 |
Colloquial |
(işler vb.) bu raddeye varmak |
come to this v.
|
|
418 |
Colloquial |
bir yere varmak |
get somewhere v.
|
|
419 |
Colloquial |
son raddeye varmak |
plumb the depths v.
|
|
420 |
Colloquial |
son dakikada gelmek/varmak |
cut it fine v.
|
|
421 |
Colloquial |
son anda gelmek/varmak |
cut it a bit fine v.
|
|
422 |
Colloquial |
son dakikada gelmek/varmak |
cut it a bit fine v.
|
|
423 |
Colloquial |
son anda gelmek/varmak |
cut it fine v.
|
|
424 |
Colloquial |
tam zamanında varmak |
be somewhere on the dot v.
|
|
425 |
Colloquial |
tam zamanında varmak |
show up on the dot v.
|
|
426 |
Colloquial |
tam zamanında varmak |
get somewhere on the dot v.
|
|
427 |
Colloquial |
tam vaktinde varmak |
get somewhere on the dot v.
|
|
428 |
Colloquial |
tam vaktinde varmak |
arrive somewhere on the dot v.
|
|
429 |
Colloquial |
tam vaktinde varmak |
show up on the dot v.
|
|
430 |
Colloquial |
tam zamanında varmak |
arrive somewhere on the dot v.
|
|
431 |
Colloquial |
tam vaktinde varmak |
be somewhere on the dot v.
|
|
432 |
Colloquial |
gerçeğin farkına varmak |
get serious v.
|
|
433 |
Colloquial |
ağzı kulaklarına varmak |
be all smiles v.
|
|
434 |
Colloquial |
(önemli bir şeyin) farkına varmak üzere olmak |
be on to (something) v.
|
|
435 |
Colloquial |
birinin üstüne varmak |
be on at somebody v.
|
|
436 |
Colloquial |
birinin üstüne varmak |
go on at somebody v.
|
|
437 |
Colloquial |
birinin üstüne varmak |
keep on at somebody v.
|
|
438 |
Colloquial |
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek |
be on at somebody (to do something) v.
|
|
439 |
Colloquial |
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek |
go on at somebody (to do something) v.
|
|
440 |
Colloquial |
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek |
keep on at somebody (to do something) v.
|
|
441 |
Colloquial |
birinin/bir şeyin üstüne varmak |
keep (going) on at someone or something v.
|
|
442 |
Colloquial |
anlaşmaya varmak |
close a/the deal v.
|
|
443 |
Colloquial |
anlaşmaya varmak |
close a/the sale v.
|
|
444 |
Colloquial |
(bir şeye/yere) varmak |
drive up to (some place or thing) v.
|
|
445 |
Colloquial |
bir yere varmak |
get somewhere/anywhere v.
|
|
446 |
Colloquial |
(birinin/bir şeyin) farkına varmak |
get wise (to someone or something) v.
|
|
447 |
Colloquial |
ne kadar aptal olduğunun farkına varmak |
realize what a fool you've been v.
|
|
448 |
Colloquial |
ne kadar aptal olduğunun farkına varmak |
realise what a fool you've been v.
|
|
449 |
Colloquial |
gece yarısı gibi (varmak/gitmek vb) |
along about midnight expr.
|
|
Idioms |
|
450 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
strike hands with v.
|
|
451 |
Idioms |
grup halinde varmak |
arrive (some place) in a body v.
|
|
452 |
Idioms |
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek |
arrive (some place) in a body v.
|
|
453 |
Idioms |
grup halinde varmak |
reach (some place) in a body v.
|
|
454 |
Idioms |
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek |
reach (some place) in a body v.
|
|
455 |
Idioms |
topluca varmak |
reach (some place) in a body v.
|
|
456 |
Idioms |
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek |
travel in a body v.
|
|
457 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
beam from ear to ear v.
|
|
458 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
grin from ear to ear v.
|
|
459 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
smile from ear to ear v.
|
|
460 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
smile from ear to ear v.
|
|
461 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
be on cloud nine v.
|
|
462 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
hang the flags out v.
|
|
463 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
be as happy as a lark v.
|
|
464 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
be as happy as a sand boy v.
|
|
465 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
grin from ear to ear v.
|
|
466 |
Idioms |
ağzı kulaklarına varmak |
put the flags out v.
|
|
467 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
come together v.
|
|
468 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
close a sale v.
|
|
469 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
cut a deal v.
|
|
470 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
close a deal with v.
|
|
471 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
sign on the dotted line v.
|
|
472 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
enter into an agreement v.
|
|
473 |
Idioms |
anlaşmaya varmak |
close the sale v.
|
|
474 |
Idioms |
ansızın ayrımına varmak |
sit up and take notice v.
|
|
475 |
Idioms |
ayağına varmak |
come to one's feet v.
|
|
476 |
Idioms |
biriyle bir anlaşmaya varmak |
reach an accord with someone v.
|
|
477 |
Idioms |
biriyle bir anlaşmaya varmak |
reach an understanding with someone v.
|
|
478 |
Idioms |
biriyle bir uzlaşmaya varmak |
come to an understanding with someone v.
|
|
479 |
Idioms |
biriyle bir anlaşmaya varmak |
reach an agreement with someone v.
|
|
480 |
Idioms |
biri hakkında kanıya varmak |
take the measure of somebody v.
|
|
481 |
Idioms |
biriyle bir uzlaşmaya varmak |
reach an accord with someone v.
|
|
482 |
Idioms |
biri hakkında yargıya varmak |
take the measure of somebody v.
|
|
483 |
Idioms |
biriyle bir anlaşmaya varmak |
come to an understanding with someone v.
|
|
484 |
Idioms |
bilmeden/yeterince düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak |
jump to a conclusion v.
|
|
485 |
Idioms |
biriyle bir uzlaşmaya varmak |
reach an agreement with someone v.
|
|
486 |
Idioms |
bir şeyin bilincine varmak |
be borne in upon v.
|
|
487 |
Idioms |
biriyle bir uzlaşmaya varmak |
reach an understanding with someone v.
|
|
488 |
Idioms |
her türlü ayrıntı üzerinde düşünüp karara varmak |
hammer out v.
|
|
489 |
Idioms |
hatasının farkına varmak |
catch tripping v.
|
|
490 |
Idioms |
nihayetinde bir şey yapmaya başlamak (o noktaya varmak) |
come to do something v.
|
|
491 |
Idioms |
künhüne varmak |
gain insight into v.
|
|
492 |
Idioms |
kendi yeteneklerinin farkına varmak |
find oneself v.
|
|
493 |
Idioms |
olay yerine gelmek/varmak |
burst on the scene v.
|
|
494 |
Idioms |
olay yerine gelmek/varmak |
burst upon the scene v.
|
|
495 |
Idioms |
son saniyede varmak |
arrive in the nick of time v.
|
|
496 |
Idioms |
sağduyusunu kullanarak mantıklı bir sonuca varmak |
put two and two together v.
|
|
497 |
Idioms |
son saniyede varmak |
get there in the nick of time v.
|
|
498 |
Idioms |
son anda gelmek/varmak |
cut things fine v.
|
|
499 |
Idioms |
sonuca varmak |
strike a bargain v.
|
|
500 |
Idioms |
son saniyede varmak |
arrive in the very nick of time v.
|
|