yük - Turkish English Dictionary

yük

Meanings of "yük" in Turkish English Dictionary : 7 result(s)

English Turkish
General
yuk interj. iğrenme belirten ünlem
Colloquial
yuk n. coşkulu kahkaha
yuk n. çok güldüren espri
yuk v. coşkulu kahkaha atmak
yuk v. kahkahalarla gülmek
yuk interj. ıyy!
yuk interj. öğğ!

Meanings of "yük" in English Turkish Dictionary : 90 result(s)

Turkish English
Common Usage
yük burden n.
Increasing taxes have become a burden on small businesses.
Artan vergiler küçük ölçekli işletmeler için bir yük haline geldi.

More Sentences
yük load n.
The administrative load must be lightened, for example, by switching to the 'one fund' principle.
Örneğin 'tek fon' ilkesine geçilerek idari yük hafifletilmelidir.

More Sentences
yük charge n.
Protons have a positive charge, electrons have a negative charge, and neutrons have no charge.
Protonlar pozitif, elektronlar negatif yüke sahiptir ve nötronların yükü yoktur.

More Sentences
General
yük imposition n.
I wouldn't want to be an imposition.
Sana yük olmak istemezdim.

More Sentences
yük drain n.
Has this drain on the EU’s funds come to an end?
AB fonları üzerindeki bu yük sona erdi mi?

More Sentences
yük strain n.
Using a phone puts too much strain on my wrists.
Telefon kullanmak bileklerime çok fazla yük bindiriyor.

More Sentences
yük encumbrance n.
Since the temperature has warmed, my coat has become an encumbrance.
Hava ısındığından beri, paltom bir yük haline geldi.

More Sentences
yük pack n.
The donkeys were carrying heavy packs.
Eşekler ağır yükler taşıyordu.

More Sentences
yük load n.
I expect this two-stage procedure to lighten the load somewhat, depending on how it is implemented.
Bu iki aşamalı prosedürün, nasıl uygulandığına bağlı olarak yükü biraz hafifletmesini bekliyorum.

More Sentences
yük freight n.
In the future more freight is to be shifted from road to other more environmentally friendly modes of transport.
Gelecekte daha fazla yükün karayolundan çevre dostu diğer ulaşım yöntemlerine kaydırılması gerekmektedir.

More Sentences
yük cargo n.
It can carry large and varied cargo all at once.
Büyük ve çeşitli yükleri tek seferde taşıyabilir.

More Sentences
yük charge n.
Protons have a positive charge, electrons have a negative charge, and neutrons have no charge.
Protonların pozitif yükü, elektronların negatif yükü vardır ve nötronların yükü yoktur.

More Sentences
yük weight n.
This death and destruction weigh like lead weights on our consciences too.
Bu ölüm ve yıkım vicdanlarımızda da kurşun ağırlığında bir yük gibi durmaktadır.

More Sentences
yük bother n.
Can I come? I promise I won't be a bother.
Ben de gelebilir miyim? Yük olmayacağıma söz veriyorum.

More Sentences
Trade/Economic
yük freight n.
Why are illegal immigrants trespassing on various sites used by rail freight transporters?
Neden yasadışı göçmenler demiryolu yük taşıyıcıları tarafından kullanılan çeşitli alanlara izinsiz giriyor?

More Sentences
yük burden n.
A horse can carry a heavy burden.
Bir at ağır bir yükü taşıyabilir.

More Sentences
yük load n.
Prohibition of dilution will reduce the overall contamination load of animal feed.
Seyreltmenin yasaklanması hayvan yemlerinin genel kontaminasyon yükünü azaltacaktır.

More Sentences
yük weight n.
Once again the summit has burdened the peoples with the weight of an aggravated anti-grass roots policy.
Zirve bir kez daha ağırlaştırılmış bir grass root karşıtı politikanın yükünü halklara sırtlandırdı.

More Sentences
Law
yük burden n.
Agreeing to take on these burdens is simple and costs nothing.
Bu yükleri üstlenmeyi kabul etmek basittir ve hiçbir maliyeti yoktur.

More Sentences
Technical
yük cargo n.
It would have authorised shippers to use inexperienced, untrained and temporary labour to handle their own cargo.
Göndericilerin kendi yüklerini elleçlemek için deneyimsiz, eğitimsiz ve geçici iş gücü kullanmalarına izin verecekti.

More Sentences
yük freight n.
The Jarzembowski report advocates speeding up the liberalisation of both freight and passenger services.
Jarzembowski raporu, hem yük hem de yolcu hizmetlerinin serbestleştirilmesinin hızlandırılmasını savunuyor.

More Sentences
yük load n.
The load cannot be left to rest on one pillar alone.
Yük tek başına bir sütunun üzerine bırakılamaz.

More Sentences
Computer
yük load n.
Prohibition of dilution will reduce the overall contamination load of animal feed.
Seyreltmenin yasaklanması, hayvan yemlerinin genel kontaminasyon yükünü azaltacaktır.

More Sentences
Construction
yük load n.
Moreover, the device makes it impossible for a load to fall.
Dahası, cihaz bir yükün düşmesini imkansız hale getirir.

More Sentences
Automotive
yük load n.
The Powerlift is suitable for transporting loads from one floor to another.
Powerlift, yüklerin bir kattan farklı katlara taşınması için uygundur.

More Sentences
Marine
yük load n.
The load of despair disappeared from his mind, and the peace of forgiveness filled his spirit.
Umutsuzluğun yükü zihninden kayboldu ve bağışlamanın huzuru ruhunu doldurdu.

More Sentences
yük cargo n.
These smaller companies either dispose of their cargo or mix it with other cargo, which causes problems.
Bu küçük şirketler yüklerini ya elden çıkarmakta ya da diğer yüklerle karıştırarak sorunlara yol açmaktadır.

More Sentences
General
yük onus n.
yük stowage n.
yük impost n.
yük incident n.
yük loading n.
yük plummet n.
yük sumpter n.
yük lading n.
yük responsibility n.
yük haul n.
yük shipment n.
yük goods n.
yük bulk n.
yük freightage n.
yük carload n.
yük impedimenta n.
yük millstone n.
yük tax n.
yük fardel n.
yük incumbrance n.
yük draft n.
yük burthen n.
yük cargason [obsolete] n.
yük cargazon [obsolete] n.
yük lade [dialect] n.
yük laid [scottish] n.
yük charre n.
yük tote n.
yük traffics n.
yük gudes [scotland] n.
yük guids [scotland] n.
yük drag n.
yük cumber n.
yük cumbrance n.
yük fodder [dialect] [uk] n.
yük plunder n.
yük shirralee [obsolete] [australia] n.
yük fother [dialect] [uk] n.
yük draught n.
Colloquial
yük bear n.
yük a drag n.
yük (a) drag n.
Trade/Economic
yük cargo load n.
yük incumbrance n.
yük parcel n.
yük freightage n.
yük encumbrance n.
Technical
yük charge n.
Computer
yük vol n.
yük height n.
Telecom
yük payload n.
Construction
yük force n.
Marine
yük lading n.
yük head n.
yük shipload n.
yük loading n.
Psychology
yük cathexis n.
Latin
yük onus n.
Archaic
yük carriage n.
yük impediments n.
yük packald n.
Slang
yük a monkey on (one's) back n.
yük hang-up n.

Meanings of "yük" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
yük gemisi freighter n.
Tom used to be a freighter captain.
Tom eskiden bir yük gemisi kaptanıydı.

More Sentences
General
ağır yük incubus n.
The financial burden of debt was an incubus that haunted him.
Borcun mali sorumluluğu adamın omuzlarında ağır bir yüktü.

More Sentences
yük paylaşımı burden sharing n.
The European Union has committed itself to something different, a different kind of burden sharing.
Avrupa Birliği kendisini farklı bir şeye, farklı bir tür yük paylaşımına adamıştır.

More Sentences
ağır yük heavy goods n.
A large proportion of these accidents is caused by vehicles carrying passengers or heavy goods.
Bu kazaların büyük bir bölümüne yolcu ya da ağır yük taşıyan araçlar neden olmaktadır.

More Sentences
yük vagonu freight car n.
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, Chuo Hattı'ndaki seferler askıya alındı.

More Sentences
yük taşıma burden n.
In fact, they make up two thirds of the world's poor and bear the main burden of poverty.
Aslında bu insanlar dünyadaki yoksulların üçte ikisini oluşturmakta ve yoksulluğun ana yükünü taşımaktadırlar.

More Sentences
yük trafiği freight traffic n.
Freight traffic in Europe has become a problem due to the enormous increase in the number of lorries on our roads.
Yollarımızdaki kamyon sayısındaki muazzam artış nedeniyle Avrupa'da yük trafiği bir sorun haline gelmiştir.

More Sentences
yük treni freight train n.
Only this last Tuesday, some 100 migrants broke out of a freight train at Dollands Moor in Folkestone.
Daha geçtiğimiz Salı günü, Folkestone'daki Dollands Moor'da 100 kadar göçmen bir yük treninden kaçtı.

More Sentences
(duygusal) yük charge n.
The sense of deja vu has an undeniable emotional charge.
Dejavu hissinin yadsınamaz bir duygusal yükü vardır.

More Sentences
omuzda yük liability n.
They said I was a liability to the company.
Şirketin omzunda bir yük olduğumu söylediler.

More Sentences
indirmek (gemiden yük/yolcu vb'ni) land v.
Is it possible to land a plane on this island?
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?

More Sentences
yük olmak be a burden v.
When will I stop being a burden?
Ne zaman bir yük olmaktan kurtulacağım?

More Sentences
yük taşımak carry cargo v.
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
Buzkıranlar yük taşımak ve buzu kırmak için kullanılır.

More Sentences
yük haline gelmek become a burden v.
Either way, it is a creeping venom seeping into our open society and becoming a burden on it.
Her iki durumda da açık toplumumuza sızan ve onun üzerinde bir yük haline gelen sürünen bir zehirdir.

More Sentences
yük kalkmak (burden) be lifted v.
It's like a weight has been lifted from my shoulders.
Sanki omuzlarımdan bir yük kalktı.

More Sentences
(yük hayvanını) yüklemek pack v.
Tom packed all of his things into his car and left for Boston.
Tom her şeyini arabasına yükledi ve Boston'a gitti.

More Sentences
Phrasals
(birine) yük olmak impose on (someone) v.
Tom didn't want to impose on Mary.
Tom, Mary'ye yük olmak istemiyordu.

More Sentences
Common Usage
yük asansörü hoist n.
yük olmak impose v.
General
bir aracın yolcu veya yük olmaksızın yola çıkması deadheading n.
yük sigortası insurance on freight n.
yük treni freight n.
yük kapasitesi carrying capacity n.
bir taşıtın kendi ağırlığının yanı sıra taşıyabileceği yük useful load n.
yük arabacısı teamster n.
yük beygiri pack horse n.
yük sigortası cargo insurance n.
asgari yük carload n.
ağır yük surcharge n.
su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt ship n.
arka kapak (yük arabasına/steyşına ait menteşeli) tailgate n.
yük vapuru freighter n.
boş yük dummy load n.
yük memuru (gemi) supercargo n.
yük beygiri dray horse n.
yük taşımak için kullanılan motorlu kamyon motortruck n.
roketin taşıdığı yük payload n.
ilave yük superimposed load n.
vagon dolusu yük carload n.
yanları açık ve dört tekerlekli yük arabası lorry n.
fazla yük surcharge n.
yük katarı freight n.
yük gemisi merchantship n.
karayolu yük taşımacılığı road haulage n.
iki tekerlekli yük taşıyıcısı dolly n.
yük arabası wagon n.
yük beygiri sumpter n.
yük hayvanına takılan küfe pannier n.
yük arabası kullanan kimse carter n.
yük kaybı loss of head n.
yük arabası wain n.
yük göndermesi shipment n.
yük uçağı transporter n.
ücretle yük taşıyan kimse porter n.
fazla yük overload n.
aşırı yük excess load n.
yük taşıma kapasitesi laden n.
yük ambarı cargo hold n.
yük boşaltımı jettison n.
suni yük dummy load n.
yük kızağı sledge n.
yük vagonu baggage car n.
azami yük maximum load n.
yük gemisi merchantman n.
canlı yük live load n.
yük taşımaya yarayan at arabası tumbrel n.
bir taşıttaki yük veya yolcuların listesi waybill n.
açık yük vagonu flatcar n.
araba dolusu yük carload n.
yük arabası dray n.
yük asansörü goods lift n.
yük gemisi cargo boat n.
bir taşıtın azami yük taşıma kabiliyeti capacity n.
çizgisel yük line load n.
faydalı yük useful load n.
ağır yük burden n.
gemiden denize atılan yük jetsam n.
akım yük doğrusu load line n.
yük sigortası freight insurance n.
yük dubası barge n.
ağır yük arbasına koşulan kuvvetli beygir drayhorse n.
fazla yük excess load n.
yük boşaltma discharge n.
yük vagonu truck n.
ağır yük asansörü hoist n.
hareketli yük load n.
yük arabası dray chart n.
yük paraşütü cargo parachute n.
dinamik yük dynamic load n.
yük bobini load coil n.
yük arabası waggon n.
yük denkleştirme freight equalisation n.
yük manifestosu waybill n.
sınır yük breaking load n.
yük arabası cart n.
yük arabasıyla taşıma waggoning n.
nominal yük rated load n.
yük taşıma freightage n.
boşaltılmış yük offload n.
yük hayvanı pack animal n.
yük katarı goods train n.
yük gönderen kimse freighter n.
yük beygiri bathorse n.
palet (yük kaldırmada/taşımada kullanılan) pallet n.
yük uzatma eğrisi load extension curve n.
ağır yük arabasıyla yük taşıma ücreti drayage n.
yük boşaltma işçisi stevedore n.
bütçeye yük olan şey a drain on the resources n.
yük hayvanı beast of burden n.
yük taşımak üzere tasarlanmış taşıt van n.
yük kapasitesi tonnage n.
yük vagonu boxcar n.
yük treni wagon train n.
yük gemisi transport ship n.
sepet (yük) scuttle n.
canlı yük movable load n.
en büyük yük peak load n.
yararlı yük live load n.
yük asansörü freight lift n.
yük arabacısı drayman n.
yük uçağı freighter n.
ağır yük weight cargo n.
yük arabası lorry n.
ağır yük arabasıyla taşıma drayage n.
yük vagonu waggon n.
atlı yük arabası cart n.
yük kapasitesi load capacity n.
yük rampası dock n.
dört tekerlekli yük arabası wagon n.
yük beygiri packhorse n.
üstü kapalı yolcu veya yük arabası caravan n.
kıymetli yük valuable cargo n.
yük taşıtı goods vehicle n.
yük sigortası insurance on cargo n.
yük vagonu goods wagon n.
yük senedi carriage note n.
yük planı cargo plan n.
yük arabacısı truckman n.
yük memuru supercargo n.
yük gönderen şirket freighter n.
yük gemisi cargo carrier n.
yük gemisi freight steamer n.
yük kontrolörü tally clerk n.
yük tirizleri cargo battens n.
yük kayıt defteri cargo book n.
yük vagonu wagon n.
yük treni goods train n.
yük istasyonu goods station n.
yük hayvanları katarı pack train n.
yük arabası dray cart n.
yük tarifesi freight tariff n.
yük su çekimi load displacement n.
yolcu ve yük treni passenger and goods train n.
yük istasyonu freight station n.
yük gemisi tramp vessel n.
yük servisi freight service n.
serbest yük free charge n.
yük arabası trolley n.
gereksiz yük unnecessary burden n.
yük atı pack horse n.
yük taşıyan at pack horse n.
seçenek yük alternate load n.
alternatif yük alternate load n.
yarı yük half load n.
aşırı yük abnormal load n.
anormal yük abnormal load n.
mekanik yük mechanical load n.
asıl yük brunt n.
yük trafiği cargo traffic n.
havaalanı yük terminali cargo terminal n.
yük ambarı cargo hole n.
yük taşıtı commercial vehicle n.
hareketsiz yük dead load n.
ölü yük dead load n.
yük hayvanı draught animal n.
aşırı yük excessive load n.
fazla yük excessive load n.
dalgalı yük fluctuating load n.
tam yük hızı full load speed n.
tam yük full load n.
yük beygiri cart-horse n.
tam yük full-load n.
yük beygiri pack-horse n.
yük borsası shipping exchange n.
yük transit sigortası transit insurance n.
yük taşıtı freight carrier n.
yük teslim ordinosu shipping note n.
yük treni merchandise train n.
eksendışı yük nonaxial load n.
dışmerkezli yük nonaxial load n.
ölü yük own weight n.
jeolojik yük overburden pressure n.
üst yük overburden pressure n.
zati yük own weight n.
fazla yük overweight n.
ek yük overhead n.
yararlı yük payload n.
dört tekerlekli yük arabası waggon n.
büyük yük iskelesi wharf n.
yük arabası luggage van n.
ek yük superimposed load n.
dört tekerlekli atlı yük arabası wagon n.
eşya ya da yük vagonu van n.
ağır yük heavy burden n.
kuru yük dry cargo n.
yük köyü freight village n.
dökme yük bulk n.
gemiyle taşınan yük boatload n.
geminin taşıyabileceği yük miktarı boatload n.
yük uçağı air freighter n.
yük katarı baggage train n.
yük taşımada kullanılan tren baggage train n.
yük beygiri workhorse n.
yük katırı shavetail n.
yük katırı pack mule n.
yük akışı flow of load n.
sosyoekonomik yük socioeconomic burden n.
yük güvenliği load safety n.
gizli bir şekilde yük vagonunda seyahat edilmesi train hopping n.
gizli bir şekilde yük vagonunda seyahat edilmesi freighthopping n.
etkin yük active load n.
t şeklinde, iki oturaklı bir tür yük arabası t cart n.
limanda yükleme esnasında yük puantajı yapan kişi tallier n.
dönüş yolculuğunda taşınan kargo veya yük backhaul n.
yük beygiri aiver n.
üstü kapalı büyük yolcu veya yük arabası, taşıt/araç katarı caravan n.
bir el arabası dolusu yük cartload n.
yük beygirini idare eden kimse lademan [obsolete] n.
yük beygiri thiller n.
yük beygiri thill-horse n.
yük beygiri thill horse n.
yük arabası tumbler [dialect] n.
yük arabası tumble cart n.
yük arabası tumble car n.
suistimalle yapılan yük abuse load n.
yük dağılımı distribution of charge n.
ağır yük taşıyan kimse atlas n.
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu yakhdan n.
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu yakhdan n.
birimleştirilmiş yük unitized load n.
arkasında kapı bulunmayan yük vagonu blind baggage n.
yük/valiz indiren kimse unpacker n.
ufak yük jag n.
yük beygirinden ve taşıdığı yükten sorumlu kimse batman n.
yük beygiri led horse n.
tek kişi tarafından taşınabilen sıkıştırılmış yük manpack n.
genellikle amerikan yerlilerince kullanılan bir yük veya ağırlık taşıma kayışı metump n.
yük atı harness horse n.
afrikalı hamalların başında taşıyacağı şekilde ayarlamış yük head-load n.
yük taşımak için başa takılan küçük yastık headring n.
genellikle yük vagonlarında bulunan bir demiryolu sembolü veya monogramı herald n.
yük taşımak için kullanılan omuz boyunduruğu hoop n.
zihinsel yük load n.
yük arabası lurry [dialect] [uk] n.
fazla yük butterweight [obsolete] n.
iki direkli küçük yük gemisi bylander [obsolete] n.
(hindistan'da) öküzle çekilen ahşap bir yük arabası gujerat n.
yük hayvanları ve çektikleri yük gulf n.
paraşütle ağır yük dağıtma sistemi heavy drop n.
yük asansörü hist [dialect] n.
yük fazlalığı overburden n.
aşırı yük overburden n.
fazla yük olan şey overburden n.
yük gemilerinin taşıma kapasitesi için kullanılan bir ölçüm birimi barrel bulk n.
iki kişinin omuzlarında yük taşımak için kullandığı sopa colstaff n.
yerden kalkamayan yük hayvanı downer n.
(yük hayvanları için) koşum takımı draft n.
yük hayvanları ve yükleri draft n.
yük beygiri drafter n.
yük çekme draught n.
ücretle yük taşıyan kimse drogher n.
yük ile at binme pack riding n.
yük hayvanı yükleme uzmanı packer n.
yük hayvanı ile taşımacılık yapan kimse packer n.
yük hayvanı packer [australia] n.
yük hayvanı gibi çalışan kimse packhorse [obsolete] n.
yük katırı packmule n.
yük hayvanlarının yürüdüğü patika packway n.
yük hayvanı güzergahı packway n.
yük kaldırma halatı parbuckle n.
yük taşıma fili pad elephant n.
iki torbalık yük panier n.
yük treni peddler n.
yük treni pedlar n.
yük treni pedler n.
yük treni pedlar n.
ağır yük dead weight n.
vagonun taşıdığı yük fodder [dialect] [uk] n.
küçük yük gemisi gawn [obsolete] [uk] n.
yük taşıma kızağı pulk n.
yük hayvanının dayanabileceği yük miktarı seam [dialect] n.
yük beygirine yüklemek için uygun veya standart olan ağırlık seam [dialect] n.
yük beygirinin standart yük kapasitesini belirten çeşitli birimlere verilen ad seam [dialect] n.
arabayı çeken yük atı shafter n.
yük konteyneri shipper n.
ağır yük nakliyatı heavy haulage n.
yük hayvanı beast n.
yük olan kimse sorner n.
büyük yük supercharge n.
çok ağır yük superload n.
fazla yük superload n.
yük olmak bear hard on v.
yük çekmek draw v.
yük olmak weigh v.
yük olmak be a burden to v.
yük kızağıyla taşımak sledge v.
taşıyabileceğinden fazla yük yüklemek overburden v.
kamyon ile yük taşımak truck v.
yük boşaltmak discharge v.
fazla yük altında bulunmak (yapı) be under stress v.
(araçtaki yük) bir tarafa kaymak shift v.
boşaltmak (yük) unload v.
yük çekmek drag v.
yük olmak cumber v.
yük vurmak load v.
el arabası ile yük taşımak truck v.
fazla yük koymak (bagaj, küfe vb'ne) overload v.
izbiro (yük kaldırmak için) sling v.
yük olmak tax v.
yük ile yüklemek freight v.
yük olmak load v.
yük olmak weigh on v.
yük treni ile taşımak freight v.
yük çekmek pull v.
fazla yük bindirmek (bir yapıdaki eleman) put too much stress on v.
fazla yük olmak (bir yapıdaki eleman) put too much stress on v.
üzerinden almak (yük vb) take off v.
yük almak embark v.
yük almak take in a cargo v.
yük olmak be a charge on somebody v.
yük olmak incumber v.
yük boşaltmak dump load v.
üzerine yük binmek (burden) fall on somebody v.
yük boşaltmak drop load v.
yük boşaltmak dump one's load v.
yük oluşturmak impose a burden v.
yük boşaltmak drop one's load v.
yük bindirmek impose burden v.
yük taşımak carry load v.
yük oluşturmak be a burden v.
yük kalkmak (burden) be removed v.
yük yüklemek load v.
yük almak take on cargo v.
yük getirmek place a burden v.
yük oluşturmak place a burden v.
yük olmamak not be a burden v.
yük boşaltmak shed one's load v.
yük boşaltmak shed load v.
yük yüklemek take on load v.
yük almak take on load v.
yük dökmek drop load v.
yük dökmek shed load v.
yük dökmek dump load v.
yük almak imbark v.
-e fazla yük olmak overburden v.
-e fazla yük yüklemek overload v.
yük olmak inconvenience v.
-e yük olmak weigh on v.
birine yük yüklemek lay a burden on v.
yük halini almak become a burden v.
yük almak take in cargo v.
yük beyannamesi vermek manifest a cargo v.
esas olarak yük taşımak için tasarlanmak be designed mainly for the transport of goods v.
yük boşaltmak off-load v.
vicdanına yük olmak weigh on one's conscience v.
konteynerlerle yük taşımak containerise v.
konteynerlerle yük taşımak containerize v.
yük boşaltmak debus v.
yük taşırken başın üzerine fazla yük binmemesi için baş ile taşınan şeyin arasına konan samandan nesne wase v.
yük altına sokmak tax v.
yük olmak labor v.
yük olmak labour v.
(yük, borç, dert vb.) ağırlığıyla bunaltmak lade v.
yeniden yük koymak relade v.
(yük) boşaltmaya başlamak break bulk v.
(yolcu/yük) indirmek unload v.
yük/valiz indirmek unpack v.
mavnaya yük almak embarge v.
kamyon veya aracı zorla durdurup (kargo, yük) çalmak highjack v.
kamyon veya aracı zorla durdurup (kargo, yük) çalmak hijack v.
araca yük hayvanı bağlamak hook up v.
taşınacak yük için yeterli sayıda vagonu bir araya getirmek bunch v.
aşırı yük yüklenmek overload v.
aşırı yük yüklemek overload v.
aşırı yük bindirmek overpress v.
yük olmak disfurnish [dialect] v.
yük boşaltmak dislade [obsolete] v.
yük olmak disoblige [uk] v.
yük olmak saddle v.
yük yüklemek clog v.
el arabası, vagon ile (yük) çekmek draw v.
yük arabasıyla taşımak dray v.
(geçimini sağlamak için) atlı yük arabası kullanmak dray v.
gereksiz yük bindirmek cumber v.
yük olmak plague v.
yük olmak disconvenience [dialect] v.
yük olmak sorn v.
(yük hayvanını) araca bağlamak span v.
yük bindirmek stick v.
(kargo, yük) gemi ambarına indirmek strike v.
(kargo, yük) gemi ambarına boşaltmak strike v.
aşırı yük bindirmek superponderate v.
ağır yük heavy-duty adj.
başkalarına yük olmadan kendi kendine yaşayabilen self-sustained adj.
başkalarına yük olmadan kendi kendine yaşayabilen self-supporting adj.
yük taşımaz nonbearing adj.
ağır yük (hayvanı) draft adj.
ağır yük (hayvanı) draught adj.
yük taşımaz non-bearing adj.
yük hayvanı gibi kötü kokan jumentous adj.
yük vagonları gibi şeyleri hizaya sokmada kullanılan marshaling adj.
yük vagonları gibi araçları hizaya sokmada kullanılan marshalling adj.
ağır yük taşıyan loaded down adj.
yük beygirine benzeyen drafty adj.
yük beygirine özgü drafty adj.
paket veya yük taşımacılığında kullanılan pack adj.
yük bindiren spurious adj.
yük bindiren superincumbent adj.
yük ölçümsel olarak coulometrically adv.
yük altında on load adv.
Phrasals
yük olmak bear down upon n.
yük almak take on v.
üzerine istenmeyen bir yük yüklemek impose upon v.
üzerine istenmeyen bir yük yüklemek impose on v.
yük parçasını sıkıca tutarak güverte boyunca koşmak run away with v.
omuzlarında bir yük gibi hissetmek carry around v.
(birinin) omuzlarına/sırtına yük binmek fall (squarely) on (someone's) shoulders v.
(birine) yük olmak fall (squarely) on (someone's) shoulders v.
(birinin) omuzlarında/sırtında yük olmak fall (squarely) on (someone's) shoulders v.
birinin üstünden/sırtından bir yük kaldırmak lift something from someone or something v.
yük almak pick up v.
yolcu/yük bindirmek pick up v.
birini birine yük etmek afflict someone with someone v.
birine bir şeyle yük olmak afflict someone with something v.
birini birine yük etmek afflict someone with someone v.
birine bir şeyle yük olmak afflict someone with something v.
-e yük etmek/yüklemek burden with v.
araca yük hayvanı bağlamak hook up v.
birine/bir şeye biriyle/bir şeyle yük olmak encumber someone or something with someone or something v.
(birine/bir şeye bir şeyle) yük olmak encumber (someone or something) with (something) v.
ile yük olmak encumber with v.
birine yük olmak impose on someone v.
birine yük olmak impose upon someone v.
(birine/bir şeye) yük bindirmek load (someone or something) down v.
(bir şeye) yük doldurmak load (something) up v.
(birine birini/bir şeyi) yüklemek/yük etmek saddle (one) with (someone or something) v.
ata/bir yük hayvanına eyer/semer vurmak saddle an animal up v.
ata/bir yük hayvanına eyer/semer takmak saddle an animal up v.
(ata/bir yük hayvanına) eyer/semer vurmak saddle up v.
(ata/bir yük hayvanına) eyer/semer takmak saddle up v.
birine birini/bir şeyi yük etmek strap someone with someone or something v.
(birine bir şeyle) aşırı yük olmak submerge (someone) under (something) v.
(birinin/bir şeyin) üzerine yük bindirmek weigh on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) yük olmak weigh on (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) sırtında yük olmak weigh on (someone or something) v.
yük olmak bear on v.
Proverb
yük altında (yüklü) eşek anırmaz be just before you're generous
Colloquial
(birinin) üzerine yük olan şey/kimse drag on (someone) n.
(birine) yük a drag (on someone) n.
(birine/bir şeye) yük drag on (someone or something) n.
(birinin/bir şeyin) üstünde/sırtında yük drag on (someone or something) n.
başkasına yük olmak impose oneself on someone v.
başkasına yük olmak impose oneself upon someone v.
yük boşaltmak deep six v.
sırtından/üzerinden yük kalkmak monkey off (one's) back v.
Idioms
ağır yük dead weight n.
gereksiz yük dead weight n.
omzunda/sırtında çok yük/sorumluluk olabilme/taşıyabilme broad shoulders n.
omzuna/sırtına/çok yük/sorumluluk alabilme broad shoulders n.
kafasındaki yük a load off one's mind n.
kafasındaki yük a weight off one's mind n.
sırttaki yük a millstone around one's neck n.
sırttaki yük yoke around someone's neck n.
sırtta yük albatross around one's neck n.
sırtındaki yük a monkey on somebody's back n.
sırtta yük albatross round one's neck n.
sırtındaki yük a monkey on one's back n.
yük hayvanı a beast of burden n.
yük olma excess baggage n.
sırtında bir yük excess baggage n.
manevi yük excess baggage n.
duygusal yük excess baggage n.
geçmişten gelen yük excess baggage n.
yük treninin en arkasında bulunan ve mürettebat için yaşama ve uyuma alanı sağlayan vagon monkey wagon [dated] n.
yük treninin mürettebat tarafından yaşam alanı olarak kullanılan son vagonu monkey wagon [dated] n.
(birinin) sırtında/omzunda yük a millstone about (one's) neck n.
sırtında/omzunda yük a millstone around your neck n.
sırtında/omzunda yük a millstone round your neck [uk] n.
birinin sırtında/omzunda yük a millstone around somebody's neck n.
birinin sırtında/omzunda yük a millstone round somebody's neck n.
sırtındaki yük a monkey on your back n.
sırtında yük albatross n.
birinin sırtında yük albatross round someone's neck n.
sırtında yük an albatross around your neck n.
sırtında yük an albatross round your neck [uk] n.
sırtında yük albatross n.
birinin sırtında yük albatross round someone's neck n.
sırtında yük an albatross around your neck n.
sırtında yük an albatross round your neck [uk] n.
tek başına üstlenilen/göğüslenen yük cross to bear n.