yüz - Turkish English Dictionary

yüz

Meanings of "yüz" in English Turkish Dictionary : 81 result(s)

Turkish English
Common Usage
yüz face n.
The movement of this dangerous cargo at this time is spitting in the face of the victims of September 11.
Bu tehlikeli kargonun şu anda taşınması, 11 Eylül kurbanlarının yüzüne tükürmek anlamına gelmektedir.

More Sentences
yüz hundred adj.
Any girl born today has the chance to live to a hundred.
Bugün doğan her kız çocuğunun yüz yaşına kadar yaşama şansı var.

More Sentences
General
yüz surface n.
The cube had pictures on all six surfaces.
Küpün altı yüzünde de resimler yer alıyordu.

More Sentences
yüz face n.
It seems to me that there is good reason to rejoice today, and I can indeed see happy faces around me.
Bana öyle geliyor ki bugün sevinmek için iyi bir neden var ve gerçekten de etrafımda mutlu yüzler görebiliyorum.

More Sentences
yüz mug n.
You have such a nice and friendly mug.
Çok şirin ve arkadaşça bir yüzün var.

More Sentences
yüz one hundred adj.
The current legislation has been revised over one hundred times.
Mevcut mevzuat yüzden fazla kez revize edilmiştir.

More Sentences
Technical
yüz side n.
That is why we stand by your side, because you defend European law, democracy and Community procedure.
İşte bu yüzden sizin yanınızdayız çünkü siz Avrupa hukukunu, demokrasiyi ve Topluluk prosedürünü savunuyorsunuz.

More Sentences
yüz face n.
What a slap in the face of the European Union!
Avrupa Birliği'nin yüzüne inen bir tokat!

More Sentences
Computer
yüz sides n.
I believe that these are two sides of the same coin.
Bunların aynı madalyonun iki yüzü olduğuna inanıyorum.

More Sentences
Automotive
yüz face n.
It is as if the Council had more than one face and two hands and what one signs up to, the other begrudges.
Sanki Konsey'in birden fazla yüzü ve iki eli varmış ve birinin onayladığını diğeri küçümsüyormuş gibi.

More Sentences
Anatomy
yüz jib [obsolete] n.
I like the cut of his jib.
Onun yüz ifadesini beğeniyorum.

More Sentences
Math
yüz face n.
This gives the candidates a human face, makes them known and ultimately, brings the Commission closer to the people.
Bu, adaylara insani bir yüz verir, onları tanıtır ve nihayetinde Komisyonu insanlara yaklaştırır.

More Sentences
General
yüz feature n.
yüz favor n.
yüz dial n.
yüz countenance n.
yüz facade n.
yüz frontispiece n.
yüz figure n.
yüz aspect n.
yüz phiz n.
yüz frostbite n.
yüz obverse n.
yüz physiognomy n.
yüz snoot n.
yüz visage n.
yüz features n.
yüz front n.
yüz impudence n.
yüz cast of features n.
yüz puss n.
yüz kisser n.
yüz brow n.
yüz cheek n.
yüz mien n.
yüz frontage n.
yüz face side n.
yüz area n.
yüz favour n.
yüz centum n.
yüz cheer [obsolete] n.
yüz visor n.
yüz vizor n.
yüz groof n.
yüz gruntle [scotland] n.
yüz one c n.
yüz confrontment [obsolete] n.
yüz facial adj.
yüz hun (hundred) abrev.
yüz hund (hundred) abrev.
yüz hnd (hundred) abrev.
Colloquial
yüz grill n.
yüz map n.
yüz mush n.
Technical
yüz good side n.
Textile
yüz good side n.
Construction
yüz frontispiece n.
yüz facade n.
Archaeology
yüz façade n.
Slang
yüz hundy n.
yüz hundo n.
yüz map n.
yüz boat race [uk] (race rhyming with face) n.
yüz buck n.
yüz chiv [australia] n.
British Slang
yüz kip n.
yüz phissog n.
yüz phiz n.
yüz dish n.
yüz mug n.
yüz phyzog n.
yüz dial n.
yüz coupon n.
yüz phizzog n.
yüz vissog n.
yüz fizzog n.
yüz chevy chase (cockney rhyming slang for face) n.
yüz kipper (liverpool/north-west use) n.
yüz physog n.
yüz boat n.
yüz phizog n.

Meanings of "yüz" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
yüz karası black sheep n.
There's a black sheep in every flock.
Her toplulukta bir yüz karası vardır.

More Sentences
yüz karası disgrace n.
Tom is a disgrace to his family.
Tom ailesi için bir yüz karasıdır.

More Sentences
yüz ifadesi face n.
Put on a happy face.
Mutlu bir yüz ifadesi takın.

More Sentences
yüz yüze gelmek face v.
One is born one and, from that moment, one faces a huge number of obstacles which would not be there if one were a man.
Kişi bir kez doğar, ve o andan itibaren, erkek olsaydı hiç var olmayacak olan çok sayıda engelle yüz yüze gelir.

More Sentences
yüz kızartıcı shameful adj.
Shameful!
Yüz kızartıcı!

More Sentences
yüz (ile ilgili) facial adj.
Facial covering has become mandatory in many parts of the country; the movement of women is heavily restricted.
Ülkenin birçok yerinde yüzün kapatılması zorunlu hale gelmiştir; kadınların hareketleri büyük ölçüde kısıtlanmıştır.

More Sentences
dört yüz four hundred adj.
As for the United States, to date it has provided financial support worth four hundred million dollars.
Amerika Birleşik Devletleri ise bugüne kadar dört yüz milyon dolar değerinde mali destek sağlamıştır.

More Sentences
General
yüz ifadesi face n.
He came out with an angry face.
Öfkeli bir yüz ifadesiyle dışarı çıktı.

More Sentences
yüz maskesi face mask n.
Are you wearing a protective face mask?
Koruyucu yüz maskesi takıyor musun?

More Sentences
yüz ifadesi facial expression n.
Her facial expression was more sour than a lemon.
Onun yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.

More Sentences
yüz ifadesi look n.
I'll never forget the look on Tom's face when I told him he had gotten into Harvard.
Harvard'ı kazandığını ona söylediğimde Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.

More Sentences
beş yüz five hundred n.
I've got no more than five hundred yen.
En fazla beş yüz Yenim var.

More Sentences
yüz hatları features n.
Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınınkilere çok benziyor.

More Sentences
yüz ifadesi expression n.
I was confused by the expression on her face.
Onun yüzündeki ifadeden kafam karıştı.

More Sentences
tanıdık yüz familiar face n.
However, it is good to see some familiar faces in the Chamber.
Bununla birlikte, Oda'da bazı tanıdık yüzler görmek güzel.

More Sentences
tanıdık bir yüz a familiar face n.
He is not a familiar face in the West, for he has never tried to claim that his is a special case.
Batı'da tanıdık bir yüz değil, çünkü hiçbir zaman kendisinin özel bir durum olduğunu iddia etmeye çalışmadı.

More Sentences
ters yüz wrong side n.
He put on his sweater wrong side out.
O kazağını ters yüz giydi.

More Sentences
yüz losyonu face lotion n.
She is putting on some face lotion.
Biraz yüz losyonu sürüyor.

More Sentences
yüz karası shame n.
Tom is a shame to his family.
Tom ailesinin yüz karası.

More Sentences
iki yüz milyar two hundred billion n.
In this respect, sooner or later, these two hundred billion will, of course, force us to establish a European tax.
Bu bakımdan, er ya da geç, bu iki yüz milyar elbette bizi bir Avrupa vergisi oluşturmaya zorlayacaktır.

More Sentences
üç yüz bin three hundred thousand n.
Tom withdrew three hundred thousand dollars from the bank to pay the ransom.
Tom fidyeyi ödemek için bankadan üç yüz bin dolar çekti.

More Sentences
gülümseyen yüz smiling face n.
Mary's smiling face let everyone know that she was happy.
Mary'nin gülümseyen yüzü mutlu olduğunu herkese belli ediyordu.

More Sentences
yuvarlak yüz round face n.
Mary adores her baby's cute, round face.
Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzüne bayılıyor.

More Sentences
altı yüz six hundred n.
There are six hundred million disabled people across the world, 80% of whom are in the developing world.
Dünya genelinde altı yüz milyon engelli insan var ve bunların %80'i gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

More Sentences
yüz ifadesi facial expression n.
His facial expression was more sour than a lemon.
Yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.

More Sentences
yüz dolar hundred dollars n.
A hundred dollars was a lot of money back then.
O zamanlar yüz dolar çok paraydı.

More Sentences
yüz dolar 100 dollars n.
She has no more than 100 dollars.
Onun en fazla yüz doları var.

More Sentences
arka yüz reverse n.
You can find the brand logo on the reverse.
Marka logosunu arka yüzde bulabilirsiniz.

More Sentences
yüz yüze gelmek confront v.
Tom confronted Mary directly.
Tom doğrudan Mary ile yüz yüze geldi.

More Sentences
yüz verip şımartmak spoil v.
Don't spoil the children.
Çocuklara yüz verip şımartma.

More Sentences
yüz yüze gelmek face v.
I'm never going to be able to face Tom again.
Tom'la tekrar yüz yüze gelemeyeceğim.

More Sentences
yüz yüze getirmek confront v.
He confessed after being confronted with evidence.
Kanıtlarla yüz yüze getirildikten sonra suçunu itiraf etti.

More Sentences
unutulmaya yüz tutmak pass into oblivion v.
This cooking technique has passed into oblivion.
Bu pişirme tekniği unutulmaya yüz tuttu.

More Sentences
(yüz) asılmak drop v.
Layla's face dropped.
Leyla'nın yüzü asıldı.

More Sentences
(yüz) aydınlanmak clear v.
He seemed annoyed at me, but then his face cleared.
Bana kızmış gibiydi ama sonradan yüzü aydınlandı.

More Sentences
yüz kızartıcı ignominious adj.
His defeat in the competition was ignominious.
Yarışmada aldığı yenilgi yüz kızartıcıydı.

More Sentences
yüz yaşında centenarian adj.
In the whole world, there are now around 200,000 centenarians.
Şu an dünya genelinde yüz yaşını aşmış iki yüz bin civarı insan var.

More Sentences
Common Usage
yüz karası offscourings n.
yüz kızartıcı discreditable adj.
yüz yüze face-to-face adj.
yüz yüze face to face adv.
yüz yüze face-to-face adv.
General
yüz kırk dört düzine greal gross n.
astenik yüz the face of a asthenic person n.
yüz ifadesi phiz n.
yüz katına çıkarılmış miktar centuple n.
yüz görümlüğü price for seeing the bride’s face n.
yüz 100 a hundred n.
yüz ifadesi the cut of one's jib n.
yüz hayvan kurban etme adeti hecatomb n.
yüz dolarlık banknot c n.
yüz mantarı face fungus n.
yanal yüz lateral face n.
yüz metre hectometre n.
gerçek yüz color n.
ön yüz (yapılarda) façade n.
alt yüz underside n.
yüz, 100 a hundred n.
yüz kızarması blush n.
yüz karası odium n.
yüz libre cental n.
yüz rengi colouring n.
kırmızı yüz florid n.
yüz yirmi ile iki yüz kişiden oluşan süvari birliği squadron n.
yüzde yüz hundred percent n.
yüz dokusu facial tissue n.
yüz kızartıcı blushing n.
güler yüz smiling face n.
yüz karası crime n.
yüz buruşturma grimace n.
yüz kremi cold cream n.
dış yüz surface n.
yüz hattı feature n.
yüz ifadesi countenance n.
takriben yüz one hundred add n.
yüz yaşını aşmış kimse centenarian n.
genişletilmiş ön yüz extended facing n.
yüz tutma tendency n.
yüz gram hectogram n.
yüz karası scandal n.
ana yüz hatları essential lineament n.
yüz kası facial muscle n.
yüz veren encourager n.
yüz maskı facial reconstruction n.
yan yüz side n.
yüz sayısı, 100 hundred n.
yüz körlüğü face amnesia n.
yüz yüze gelme confrontation n.
yüz (şilte/yatak veya yastığı kaplayan) tick n.
yüz tarafı obverse n.
alçı yüz kalıbı mask n.
yüz litre hectoliter n.
yüz gözlü bir şahıs argus n.
yüz (çehre) countenance n.
yüz rengi color n.
leğen (el ve yüz yıkamaya yarayan) washbowl n.
yüz verme indulgence n.
leğen (el ve yüz yıkamaya yarayan) washbasin n.
yüz (suya/sıvıya ait) surface n.
yüz karası ignominy n.
yüz temizleme kremi face pack n.
gerçek yüz colour n.
toplumun yüz karası scum n.
yüz pudrası toilet powder n.
yüz rengi coloring n.
yüz kremi face cream n.
yüz litre hectolitre n.
yüz (para, madolyon vb) obverse n.
güler yüz friendliness n.
ekşi yüz a long face n.
yüz metre hectometer n.
yüz ekşitme grimace n.
yüz libre hundredweight n.
iki yüz metre furlong n.
yüz buruşturma mop n.
yüz masajı facial n.
yüz rengi colour n.
yüz hattı lineament n.
yüz havlusu face towel n.
yüz algısı face perception n.
yüz katına çıkarılmış miktar centuplicate n.
yüz ifadesi physiognomy n.
piknik yüz picnic face n.
yüz koruyucu face guard n.
yüz dereceye bölünmüş centigrade n.
yüz çarpıtma grimace n.
atletik yüz athletic face n.
yüz ellinci yıldönümü sesquicentennial n.
yüz karası contempt n.
yüz karası reproach n.
yüz metrekare are n.
yüz ölçüsü floor area n.
arka yüz face down n.
sert yüz ifadesi torvous n.
duygularını belli etmeyen yüz poker face n.
ifadesiz yüz poker face n.
melek yüz angelic face n.
yüz güzelliği facial beauty n.
yüz ifadeleri facial expressions n.
yüz çizgisi facial line n.
sinirli bir yüz ifadesi a face like thunder n.
yüz bakımı facial care n.
yüz bakımı facial n.
esas yüz face n.
yüz metrekarelik bir alan ölçüsü are n.
yüz tanıma facial recognition n.
yan yüz check n.
yüz yaşında ya da yüz yaşının üstünde kimse centenarian n.
kesici yüz cutting edge n.
esas yüz working face n.
görünen yüz exposed face n.
çıplak yüz exposed face n.
arka yüz flesh side n.
ön yüz front face n.
(deri) tüysüz yüz grain side n.
yüz seksen derece dönüş 180-degree turn n.
yüz maskesi face-pack n.
saatte yüz mil hız yapma ton-up n.
yüz havlusu facecloth n.
görünür yüz face side n.
el-yüz havlusu facecloth n.
işlenmiş yüz face side n.
ön yüz face area n.
iç yüz inner face n.
yüz karası discredit n.
ön yüz face n.
yüz sayısı hundred n.
el yüz havlusu facecloth n.
yüz kalıbı mask n.
yüz kilo quintal n.
arka yüz wrong side n.
üst yüz surface n.
yüz ölçümü survey n.
yüz yüze konuşma direct conversation n.
el yüz yıkama washing hands and face n.
yüz losyonu facial lotion n.
ilk yüz top 100 n.
yüz yüze iletişim face-to-face communication n.
yüz yüze temas face to face contact n.
iki yüz elli bin two hundred fifty thousand n.
iki yüz elli bin two hundred and fifty thousand n.
yüz karası dishonor n.
yüz karası dishonour n.
yüz karası obloquy n.
yüz benzerliği facial similarity n.
yüz ifadesi his/her countenance n.
yüz türk büyüğü 100 great turks n.
kızgın yüz angry face n.
unutulmaya yüz tutma oblivion n.
sadece iki yüz dolar only two hundred dollars n.
karanlık yüz dark face n.
taş gibi ifadesiz yüz a stony face n.
(yüz yüze/bire bir) görüşme zamanı face time n.
iki bin beş yüz on bir two thousand five hundred eleven n.
yüz okuma physiognomy n.
yüz okuma sanatı art of face reading n.
yüz okuma bilimi science of face reading n.
yüz okuma face reading n.
gizemli yüz mysterious face n.
esrarengiz yüz mysterious face n.
yüz seksen derecelik dönüş volte face n.
yüz sabunu face soap n.
yüz modelleme face modeling n.
yüz temizleme jeli facial cleansing gel n.
yüz temizleme jeli facial cleaning gel n.
yüz boyama face painting n.
halk önünde yapılan yüz kızartıcı hata blooper n.
yüz maskesi facial mask n.
ifadesiz surat/yüz blank face n.
yüz dolarlık banknot 100 dollar bill n.
yüz özelliği facial feature n.
yüz sıkılaştırıcı krem face firming cream n.
bin dokuz yüz yirmiler 1920s n.
bin dokuz yüz yirmiler roaring twenties n.
yidişçede surat veya hoş yüz punim n.
yedi bin yüz on iki seven thousand one hundred and twelve n.
yüz milyonlarca dolar hundreds of millions of dollars n.
yüz üstü yatırıp çevresinde bazı oyuncaklar koyarak bebeklerin oyuncaklara ulaşması için sürünmeye ve emeklemeye teşvik edildiği bir aktivite tummy time n.
yüz akı honor n.
dudakları büzüp hafif ileri çıkararak oluşturulan yüz ifadesi duckface n.
arka yüz back face n.
ekşi bir yüz ifadesi a sour expression n.
yüz temizleyici facial cleanser n.
sivilceli yüz pimply face n.
sivilceli yüz spotty face n.
yüz toniği facial tonic n.
ifadesiz, yavan yüz pedestrian expression n.
ön yüz front end n.
ön yüz frontend n.
(özellikle 19.) yüz yılın sonu fin-de-siecle n.
yüz köyden oluşan bölge cantred n.
yüz yıllık olma centenarianism n.
(ingiltere'de) yüz librelik ağırlık centenary [obsolete] n.
yüz bölüme ayrılmış iş centiloquy [rare] n.
yüz kişilik grup centumvirate [obsolete] n.
yüz kişilik grup century n.
yüz kişiden oluşan topluluk century n.
tuzak kurarak birini yüz kızartıcı duruma düşürüp, olayı ifşa etme tehdidiyle şantaj yapma badger game n.
(bir şeyin, mecaz anlamda) yüz binlercesi lakh n.
küçük yüz small face n.
saatte yüz mil hız yapma ton [brit] n.
saatte yüz mil veya daha fazla hız yapmayı seven kimse ton-up n.
yüz kırk dört düzine a great gross n.
yüz yüze duran kimse vis–à–vis n.
yok olmaya yüz tutmuş fikirler embers n.
ters yüz end for end n.
alt yüz undersurface n.
müslüman kadınların yüz kapatmak için kullandığı örtü yashmac n.
müslüman kadınların yüz kapatmak için kullandığı örtü yashmak n.
müslüman kadınların yüz kapatmak için kullandığı örtü yasmak n.
yüz felci facioplegia n.
ekşi yüz face n.
taklit amaçlı yapılan yüz makyajı face n.
ön yüz face n.
(kumaş) doğru yüz face n.
yüz buruşturma face n.
(belge) baskılı yüz face n.
yüz havlusu face flannel n.
yüz maskesi facemask n.
kozmetik yüz maskesi facemask n.
(boks) yüz darbesi facer n.
yüz görevi gören şey facer n.
yüz oluşturan şey facer n.
yüz mimiği facial gesture n.
yüz güzellik uzmanı facialist n.
yüz yüze ortamda oynanan, katılımcıların kostüm giydikleri, sahne ekipmanı kullandıkları ve rollerini sahneledikleri rol yapma oyunu larp n.
yüz ifadesi visor n.
yüz ifadesi vizor n.
yüz seksen derece değişme bit flip n.
beyaz yüz makyajı whiteface n.
yüz yüze karşılaşma mano a mano n.
yüz maskesi masque n.
solgun ve renksiz yüz wheyface n.
dünyaya ve dünyevi meselelere yüz çeviren tutum quietism n.
beş yüz yıllık etkinlik quincentennial n.
bin altı yüz one thousand six hundred n.
üzerine peruk takılan ve yüz hatları olmayan kafa modeli block n.
beş yüz mease [uk] n.
yüz okuyan kimse metoposcopist n.
yüz okuma metoposcopy n.
yalnızca birkaç yüz mikrometrelik çapı bulunan ve kan gibi sıvılarda süspansiyon halinde tutulabilen çok küçük kabarcık microbubble n.
yüz ifadesi mien n.
küçümseyerek yüz buruşturma moue n.
küçümseyerek yüz buruşturma wry face n.
yüz ifadesi brow n.
yüz buruşturma buckle n.
müslüman kadınların yüz, eller ve ayaklar hariç vücudunun tamamını örttüğü geleneksel bir giyim tarzı hijab n.
yüz seksen derecelik dönüş hundred and eighty degree turn n.
yüz ekşitme moe n.
yüzünü buruşturma, yüz çarpıtma moe n.
iç yüz lowdown n.
(alaycı ifadeyle) yüz buruşturma mow n.
yüz buruşturma mowe n.
yüz ekşitme mug n.
yüz buruşturma mug n.
oyun öncesi bir sporcunun kararlılık ve konsantrasyon gösteren yüz ifadesi game face n.
sahte yüz ifadesi game face n.
gerçek duyguları gizleyen yüz ifadesi game face n.
(yüz kasılması sonucu ortaya çıkan) alaycı yüz ifadesi rictus n.
yüz görünümü demeanor [us] n.
yüz ifadesi demeanor [us] n.
yüz görünümü demeanour [uk] n.
yüz ifadesi demeanour [uk] n.
yüz kırk dört düzineye eşdeğer bir miktar birimi great gross n.
(kuzey ingilizce lehçesinde) yüz grid [dialect] n.
bozuk yüz ifadesi gurn [uk] n.
asık yüz long face n.
umutsuz yüz ifadesi long face n.
ciddi yüz ifadesi long face n.
yüz yirmi long hundred n.
küçümseyerek yüz buruşturma murgeon [scotland] n.
yüz ekşitme murgeon [scotland] n.
yüz karası offence [obsolete] n.
yüz karası offense [obsolete] n.
yüz eş parçadan biri one percent n.
yüz milyonda bir one-hundred-millionth n.
yüz milyon eş parçadan biri one-hundred-millionth n.
yüz eş parçadan biri one-hundredth n.
yüz binde bir one-hundred-thousandth n.
yüz bin eş parçadan biri one-hundred-thousandth n.
yüz karası onus n.
üst yüz overside n.
ters yüz overside n.
yüz yüze gelme confrontal n.
yüz yüze gelen kimse confronter n.
yüz yüze gelme confrontment n.
yüz kızartıcı olma disgracefulness n.
yüz karalığı infamy n.
yüz boyama infucation n.
model seçiminde müşterinin modelle yüz yüze yaptığı iş mülakatı go-see n.
garip şekilde yüz buruşturma irp [obsolete] n.
yüz bulmuşluk pamperedness n.
yüz veren kimse pamperer n.
yüz karat veya üzeri kusursuz pırlanta paragon n.
yüz temizleme losyonu cleanser n.
yüz temizleme kremi cleanser n.
sakin yüz ifadesi countenance n.
yüz akı innocence n.
yuvarlak ön yüz pediment n.
kırık yapılı ön yüz pediment n.
asık yüz pouting n.
yüz veren kimse coddler n.
yüz veren kimse spoiler n.
donuk yüz dead pan n.
yüz vermeyen kimse discountenancer n.
yüz okuma fisnomie [obsolete] n.
korkudan sararmış yüz fleeten face n.
ön yüz foreside n.
yüz özelliklerinden karakter analizi physiognomics n.
yüz kızartıcı sakarlık prattfall n.
geniş ve dolgun yüz pudding face n.
yüz kızartıcı olan kısımlar pudenda n.
yüz kızartıcı olan kısım pudendum n.
toplumun yüz karası insanlar scurf n.
yüz ellinci yıldönümü sesqui n.
yüz elli yıllık dönem sesquicentennial n.
üzgün yüz ifadesi shade n.
yüz karası shamer n.
yüz karası shendship n.
yüz karası shonde n.
yüz buruşturma simagre n.
yüz ekşitme simagre n.
yüz librenin 19.5'ine denk bir ölçü birimi fother n.
yüz üstü kayılan küçük bir kızak çeşidi skeleton bob n.
ait olduğu zümrenin yüz karası slander [obsolete] n.
yüz yıkama kasesinde kirli suyun boşaltıldığı büyük kova slop jar n.
yüz buruşturma snoot n.
(yüz) ifadesiz po-faced [uk] n.
(yüz) donuk po-faced [uk] n.
yüz seksen derece değişme somersault n.
(kat veya çatı alanında) yüz fit kareye denk bir alan birimi square n.
(her yüz fit kare için gerekli) çatı kayrağı sayısı square n.
(bina) yüz stick n.
(ara yüz tasarımı) bir ürünü sahibi için vazgeçilmez hale getiren özgün niteliklerin sunumu stickiness n.
yüz seksen derece değişme summersault n.
yüz seksen derece değişim summersault n.
yüz kızarması flush n.
yüz katına çıkarmak centuplicate v.
yüz yüze gelmek come face to face v.
yüz vermek pamper v.
yüz vermemek discountenance v.
kızarmak (yüz) blush v.
yüz katına çıkarmak centuple v.
yüz çevirmek turn away from v.
yüz vermek indulge v.
yüz tarafına yazmak enface v.
bir bilginin geçerliliğinin kaybolmaya yüz tutması pass along v.
yüz göz olmak be too familiar v.
bitmeye yüz tutmak/bitmek (öfke/kavga vb) subside v.
yüz tutmak begin v.
güler yüz göstermek behave in a friendly manner v.
üzerine yüz kaplamak surface v.
yüz tutmak tend v.
yüz vermemek keep somebody at arm's length v.
yüz tarafına basmak (poliçe/fatura) enface v.
yüz yüze gelmek face off v.
yüz vermemek give somebody the cold shoulder v.
yüz yüze gelmek meet v.
kızarmak (yüz vb) blush v.
kıpkırmızı olmak (yüz) glow v.
yüz vermemek keep somebody at a distance v.
yüz vermek countenance v.
unutulmaya yüz tutmak begin to be forgotten v.
yüz yüze gelmek be faced with v.
yüz vermemek keep one's distance v.
ters yüz etmek reverse v.
yüz bulmak be spoilt by v.
yüz vermek spoil v.
yüz ekşitmek grimace v.
yüz yüze görüşmek talk face to face v.
yüz çevirmek break off relations with v.
yüz üstü bırakmak leave in the lurch v.
yüz üstü bırakmak leave things in an incomplete condition v.
yüz vermemek not spoil v.
yüz vermek be indulgent v.
yüz vermemek not indulge v.
zevale yüz tutmak begin decline v.
yüz vermemek not be indulgent v.
ters yüz etmek turn v.
yüz yüze konuşmak talk face to face v.
yüz yüze konuşmak talk someone face to face v.
yüz yüze konuşmak talk face to face with v.
tanıdık bir yüz aramak look around for a familiar face v.
(yüz) kızarmak glow v.
yüz yıkamak wash face v.
talihi yüz çevirmek be down on one's luck v.
birine yüz çevirmek stand away v.
(yüz vb) parlaklığını yitirmek one's face cloud over v.
(yüz vb) buruşmak one's face cloud over v.
unutulmaya yüz tutmak sink into oblivion v.
yüz ifadesi takınmak wear a face of v.
unutulmaya yüz tutmak fall into oblivion v.
unutulmaya yüz tutmak slide into oblivion v.
unutulmaya yüz tutmak fade into oblivion v.
önden iki yüz dolar avans istemek want $200 up front v.
oturup yüz yüze konuşmak istemek want to sit and talk in person v.
ayda bin beş yüz dolar getirmek bring 1500 dollars in a month v.
birini saatte yüz mil hız yaparken yakalamak clock someone at speeds of up to one hundred miles per hour v.
yüz ile çarpmak centuple v.
yüz ile çarpmak centuplicate v.
günde en az yüz soru çözmek solve at least 100 questions daily v.
günde en az yüz soru çözmek do at least 100 questions a day v.
el hareketleri ve yüz mimikleri kullanılarak oluşturulan görsel dilde konuşmak speak in sign language v.
(yüz ifadesiyle) göstermek register v.
(mimik, yüz ifadesi ile) belli etmek register v.
yeni yüz geçirmek reface v.
kıtlıkla yüz yüze olmak face famine v.
yüz yüze hesaplaşmaktan kaçınmak fight shy v.
yatağı ters yüz etmek turn down the bed v.
(yüz) kızarıklığı geçmek unflush v.
ayakkabıya yüz geçirmek vamp v.
tehlike ile yüz yüze olmak beetle v.
(yüz hareketi) yapmak make v.
yüz yüze ortamda kostümlü rol yapma oyunu oynamak larp v.
(yüz) ifadelerini değiştirmek wreathe v.
ters yüz etmek revert [obsolete] v.
yüz yüze gelmek overfront [obsolete] v.
doğudan yüz çevirmek disorientate v.
yüz vermek pamperize v.
yüz vermek pamperise v.
yüz vermek feather bed v.
ters yüz etmek inverse v.
yüz üstü uzanmak plank v.
iğrenerek yüz çevirmek ort [dialect] v.
yüz analiziyle karakterini çıkarmak physiognomize v.
yüz analiziyle karakterini çıkarmak physiognomise v.
ciddi yüz ifadesine bürünmek prim v.
yüz ifadesini korumak freeze v.
unutulmaya yüz tutma obscurity v.
yüz kat hundredfold adj.
yüz yüze gelmiş encountered adj.
yüz kızartıcı inglorious adj.
yüz yıllık centenarian adj.
yüz kızartıcı infamous adj.
yüz veren indulgent adj.
yüz kızartıcı disgraceful adj.
ile çizili yüz seamed with adj.
sevinçle parlayan (yüz) beaming adj.
yüz misli hundredfold adj.
yüz yüze person to person adj.
yüz yıllık centennial adj.
iki yüz yıllık bicentennial adj.
ifadesiz yüz poker faced adj.
yüz yılla ilgili centennial adj.
sert (bakış/yüz) stern adj.
yüz verilmiş encouraged adj.
yüz kızartıcı dishonourable adj.
soru sorar gibi (bakış/yüz ifadesi) inquiring adj.
yüz yılda bir olan centennial adj.
yüz misli centuplicate adj.
yüz kızartıcı reproachful adj.
eskimeye yüz tutmuş obsolescent adj.
yok olmaya yüz tutmuş almost extinct adj.
yok olmaya yüz tutmuş facing extinction adj.
yüzde yüz as sure as eggs is eggs adj.
yüzde yüz garanti sure-fire adj.
yanık ve kırış kırış (yüz) weather-beaten adj.
yüz yaşının üzerinde centenarian adj.
unutulmaya yüz tutmuş sinking into oblivion adj.
yüz yüze one-on-one adj.