yüzleşmek - Turkish English Dictionary

yüzleşmek

Meanings of "yüzleşmek" in English Turkish Dictionary : 15 result(s)

Turkish English
Common Usage
yüzleşmek face v.
We must now prove that we are prepared to face the challenge.
Şimdi bu zorlukla yüzleşmeye hazır olduğumuzu kanıtlamalıyız.

More Sentences
General
yüzleşmek confront v.
He decided to confront his fear of heights by doing bungee-jumping.
Yükseklik korkusuyla bungee-jumping yaparak yüzleşmeye karar verdi.

More Sentences
yüzleşmek meet face to face v.
yüzleşmek come up against v.
yüzleşmek confront one another v.
yüzleşmek stand face to face v.
yüzleşmek regard [obsolete] v.
yüzleşmek have v.
yüzleşmek breast v.
yüzleşmek roust v.
Phrasals
yüzleşmek call out v.
yüzleşmek face off v.
yüzleşmek square up against (someone) v.
Idioms
yüzleşmek look in the face v.
Archaic
yüzleşmek envisage v.

Meanings of "yüzleşmek" with other terms in English Turkish Dictionary : 85 result(s)

Turkish English
General
gerçeklerle yüzleşmek face the facts v.
We have to face the facts regarding the USA, the ICC and the European Union.
ABD, ICC ve Avrupa Birliği ile ilgili gerçeklerle yüzleşmek zorundayız.

More Sentences
gerçekle yüzleşmek face the fact v.
We have to face the fact that the company is losing money.
Şirketin para kaybettiği gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız.

More Sentences
gerçekle yüzleşmek face the reality v.
We have to face the reality that this is going to be extremely difficult to achieve.
Bunu başarmanın son derece zor olacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız.

More Sentences
gerçekle yüzleşmek face the truth v.
Tom told me to face the truth.
Tom gerçekle yüzleşmemi söyledi.

More Sentences
ölümle yüzleşmek face death v.
I will face death, if it is necessary.
Gerekirse ölümle yüzleşirim.

More Sentences
Phrasals
(biriyle/bir şeyle) yüzleşmek face up (to someone or something) v.
Then we should all face up to our responsibilities.
O halde hepimiz sorumluluklarımızla yüzleşmeliyiz.

More Sentences
gerçekle yüzleşmek face up v.
We have to face up to the realities of the global market.
Küresel pazarın gerçekleriyle yüzleşmek zorundayız.

More Sentences
sorunlarla yüzleşmek face up v.
We should face up to this issue.
Bu sorunla yüzleşmeliyiz.

More Sentences
(bir şeyle) yüzleşmek face with (something) v.
Europe is coming face to face with the suffering of the past.
Avrupa geçmişin acılarıyla yüzleşiyor.

More Sentences
Idioms
gerçeklerle yüzleşmek face facts v.
You've got to face facts.
Gerçeklerle yüzleşmek zorundasın.

More Sentences
sonuçlarıyla yüzleşmek face the consequences v.
In the end the whole of European society would face the consequences.
Sonunda tüm Avrupa toplumu bunun sonuçlarıyla yüzleşecektir.

More Sentences
General
geçmişle yüzleşmek face up to the past v.
hakikatle yüzleşmek face the reality v.
hakikatle yüzleşmek face the fact v.
geçmişle yüzleşmek face the past v.
geçmişiyle yüzleşmek confront his/her past v.
geçmişiyle yüzleşmek face his/her past v.
kendisiyle yüzleşmek face oneself v.
kendiyle yüzleşmek face oneself v.
(bir sorunla/zorlukla) yüzleşmek contend v.
sorunla doğrudan yüzleşmek face the problem squarely v.
cesurca yüzleşmek face (a thing) out v.
cesur bir şekilde yüzleşmek brazen v.
cesurca yüzleşmek breast v.
Phrasals
cesurca yüzleşmek face out v.
bir şeyle yüzleşmek face up v.
kötü bir durumla yüzleşmek face up v.
suçuyla/sorumluluklarıyla yüzleşmek face up v.
bir zorlukla yüzleşmek go up v.
bir zorlukla yüzleşmek go up against v.
nahoş bir durumla kararlılıkla yüzleşmek face up v.
(tehlikeyle/zorlukla) yüzleşmek brazen out v.
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek brazen (out) v.
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek brazen (through) v.
(bir şeyle) yüzleşmek come up against (something) v.
kötü yanlarıyla yüzleşmek confront the demons v.
problemlerin nedenleriyle yüzleşmek confront the demons v.
eksik/sorunlu yönleriyle yüzleşmek confront the demons v.
korkuları, eksikleri, fiziksel travmaları, bağımlılıkları gibi hayatında problemlere neden olan yanlarıyla yüzleşmek confront the demons v.
kötü yanlarıyla yüzleşmek confront one's demons v.
problemlerin nedenleriyle yüzleşmek confront one's demons v.
eksik/sorunlu yönleriyle yüzleşmek confront one's demons v.
korkuları, eksikleri, fiziksel travmaları, bağımlılıkları gibi hayatında problemlere neden olan yanlarıyla yüzleşmek confront one's demons v.
(biriyle/bir şeyle) yüzleşmek face with (someone or something) v.
(bir şeyle) patlak vermeden önce yüzleşmek get ahead of (something) v.
(biriyle/bir şeyle) yüzleşmek go up against (someone or something) v.
Colloquial
(birinin) yüzleşmek zorunda olduğu mağlubiyet (one's) lumps n.
tehlikeyle/zorlukla yüzleşmek brave it out v.
(tehlikeyle/zorlukla) yüzleşmek brazen it out v.
(tehlikeyle/zorlukla) yüzleşmek brazen it out v.
Idioms
tehlikeyle yüzleşmek take the bull by the horns v.
birisiyle yüzleşmek face someone down v.
gerçeklerle yüzleşmek come back to earth v.
gerçeklerle yüzleşmek be facing up to realities v.
gerçeklerle yüzleşmek drop back to earth v.
sorunlarla yüzleşmek grasp the nettle v.
sorunla yüzleşmek face something head-on v.
yaptığı şeyin olumsuzluklarıyla yüzleşmek face the music v.
bir konuda yüzleşmek force the issue v.
(biriyle onun) yerinde/ortamında/mekanında yüzleşmek beard (one) in (one's) den v.
riskli/kötü bir durumla yüzleşmek bite the biscuit v.
gerçeklerle tekrar yüzleşmek (birini gerçeklerle tekrar yüzleştirmek) come back (down) to earth (or bring someone back (down) to earth) v.
(bir anda) gerçeklerle yüzleşmek come (back) down to earth (with a bang, bump) v.
gerçeklerle yüzleştirmek/yüzleşmek bring somebody/come down to earth v.
bir anda gerçeklerle yüzleşmek come down to earth v.
bir anda gerçeklerle yüzleşmek come down to earth with a bump v.
bir anda tekrar gerçeklerle yüzleşmek come back (down) to earth v.
bir anda gerçeklerle yüzleşmek come down to earth with a bump v.
(kötü bir durumla) yüzleşmek come face to face with something v.
kötü yanlarıyla yüzleşmek confront one's demons v.
zayıf yanlarıyla yüzleşmek confront one's demons v.
eksikleriyle yüzleşmek confront one's demons v.
kusurlarıyla yüzleşmek confront one's demons v.
yetersiz yönleriyle yüzleşmek confront one's demons v.
korkularıyla, travmalarıyla, bağımlılıklarıyla yüzleşmek confront one's demons v.
kötü yanlarıyla yüzleşmek confront the demons v.
zayıf yanlarıyla yüzleşmek confront the demons v.
eksikleriyle yüzleşmek confront the demons v.
kusurlarıyla yüzleşmek confront the demons v.
yetersiz yönleriyle yüzleşmek confront the demons v.
korkularıyla, travmalarıyla, bağımlılıklarıyla yüzleşmek confront the demons v.
direkt yüzleşmek face head-on v.
açıkça yüzleşmek come down to v.
bir zorlukla yüzleşmek face a challenge v.
Archaic
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek brasen v.